Ekonomi Yorumları ve Beklentiler

Geçen sene okuduğum en ilgi çekici kitaplardan bir tanesi “Wisdom of Crowds” isimli toplumun ortak aklının bir çok durumda toplumun içerisindeki en akıllı insandan daha isabetli tahmin yapabileceği savını savunan kitaptı. Yan tarafa bağlantısını koydum, çok da pahalı değil, ingilizce biliyorsanız alın okuyun. Bu yazıda geçen sene Merkez Bankasının yaptığı beklentiler anketi sonuçlarına istinaden yaptığım ekonomi yorumları ve onların isabet yüzdesi konularını tartışacağım. Surowiecki gibi ben de toplumun ortak aklının bir çok durumda en iyi analistlerden daha iyi öngörülerde bulanacağını düşünüyorum. Ancak iş ekonomi tahminlerine geldiğinde, özellikle enflasyon, döviz kuru, cari açık gibi kimsenin anlamadığı ama her önüne gelenin kendini Nobel ödüllü ekonomist zannettiği ülkemizde bu konularda yapılan tahminlerin de elle tutulur yanı olmuyor.

Bakınız geçen sene 10 Haziran tarihinde “Piyasa Beklentileri” başlıklı bir yazı yazmışım ve Merkez Bankasının yaptığı beklenti anketinden çıkan sonuçları eleştirmişim. Normalde toplumun ortak aklının bu konuda benden çok daha isabetli tahmin yapıyor olması gerek. Tek tek beklentiler ve bunlara istinaden yaptığım ekonomi yorumları üzerinden gidelim.

1. Sene sonu enflasyon beklentisi %6,12 imiş, Ben “Sene sonu enflasyonu hakkında çok kuvvetli fikirlerim yok ama riskler yukarı yönlü” demişim. Sene sonunda enflasyon %6,5 çıktı.

2. Bir yıl sonra enflasyon beklentisi 6.59% imiş. Ben %6,59’un üzerinde çıkacaktır demişim. Henüz Haziran ayına gelmedik ama şimdiden Haziran ayının başında açıklanacak enflasyon oranlarının %9’un üzerinde geleceği garanti gibi. Yani yine piyasa beklentileri yanılmış, ben haklı çıkmışım.

3. Iki yıl sonrası için enflasyon beklentisi %6,45 imiş, ben bunun üzerinde çıkacak demişim. Gelecek sene dönün bakın, bunun üzerinde çıkacaktır.

4. Sene sonu dolar kuru beklentisi 1,63 TL imiş. Ne demişim ben bu beklenti için? Çok yüksek demişim, “Ben dolarin sene sonunda bu seviyenin altinda olacagini dusunuyorum. Hatta bayagi bir altinda bile olabilir ama piyasa 1.63 tahmini yaptigina gore bende dogru cikma olasiligi %50'den fazla olan su tahmini yapayim: sene sonu dolar kuru 1.62'nin altinda olacaktir (bence bunun dogru cikma olasiligi %75'den daha fazla, onumuzdeki gunlerde dolar kurunda bir ziplama oldugunda vadeli islemler piyasasinda kumar oynanabilir)” Medyum Memiş bu kadar isabetli tahmin yapamıyor, benim ne cinim var ne de Roubini gibi sihirli kürem, ekonominin geleceğini kitap gibi okuyorum...

5. Yıllık büyüme oranı, yani küçülme oranı %4.2 şeklinde bekleniyormuş. Ben de demişim? “Bence küçülme oranı bu rakamdan da daha kötü olacaktır." Tüik büyüme rakamlarını açıklamadı ama benim tahmin ettiğim gibi %-4,2’den daha kötü geleceği herkes tarafından bekleniyor. Hatta %-6 küçülme bekleyenler var ama benim tahminim o kadar kötü olmayacağı yönünde."

6. Cari açık beklentisi $11,4 milyar imiş. Ben ne demişim: “Oooooldu, gözlerim doldu. Birincisi dolar değer kaybedecek, ikincisi enerji fiyatlari yükselecek, üçüncüsü ekonomi büyümeye başladı (evet, krizde dibi gördük ve ufak ufak büyümeye de başladık). Cari açık bu rakamın üzerinde olacaktır, en azından $15 milyar diyeyim.

2009 yılında cari açık $13,9 milyar olarak gerçekleşmiş. Piyasa beklentilerinin $2,5 milyar üzerinde, benim beklentilerimin ise $1,1 milyar altında. Rakamı tam olarak bilemesem de piyasa beklentilerinin aşırı düşük olduğunu yine doğru tesbit etmişim. Ayrıca neden böyle düşündüğümü açıklarken doların değer kaybedeceğini, enerji fiyatlarının yükseleceğini, ekonominin büyüme başlayacağını (ekonomi üç çeyrektir büyüyor, mevsimsel etkilerden arındırılmış çeyreksel büyüme rakamlarına bakınız) ve kirzde dibi gördüğümüzü ve çıkışın başladığını çok isabetli bir şekilde tespit etmişim. O yüzden bu tahminimde de haklı çıktığımı söyleyebilirim.

Özetlersek 6 tahmin yapmışım, 5 tanesi isabetli çıkmış, bir tanesinin sonucu daha belli değil. Bunun böyle olması da tesadüf falan değil. Ekonomi yorumları konusunda benden iyisi az bulunur, sadece 2009‘da değil 2006’dan bu yana yaptığım tahminlerde çok yüksek isabet yüzdesi yakaladım, 2008 krizini önceden gördüm, 2006 krizinde düşük fiyatlardan kağıtları alarak iyi getiriler sağladım. Peki Ekonomix’in 2010 yılına ilişkin ekonomi yorumları ve öngörüleri nelerdir diye merak ediyorsanız adresi vereyim: Ekonomi Türk 2. Üyelerimiz ekonomi konusundaki yazılarıma ücretli blogumuzdan ulaşabilirler. Buradan yayınlasam görüşlerimi, yine hırsızın biri gelecek, yazılarımı çalacak, sonra kendi görüşleriymiş gibi satmaya çalışacak.

Aşağıya ben de bir kaç ilginç yazının linkini koydum, çoğu benim yazım:
Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar Read More!

Tahvil Nedir? Hazine Bonosu Nedir?

Tahvil nedir, bono nedir, hazine bonosu ile tahvilin farkı nedir gibi konular öğrencilerin kafasını karıştıran konular. Amerika’da tahvil orta ve uzun vadeli borç senetlerine verilen isimdir. Orta vade derken 2 ile 10 yıl arasını kastediyoruz, uzun vade derken ise 10-30 yıl arasını. Bono nedir başlıklı yazımızı okursanız, bononun tanımını göreceksiniz, tahvil bononun orta ve uzun vadeli cinsine verilen isimdir.

Amerika’da genellikle devletler (eyaletler) uzun vadeli borçlanırken, şirketler nadiren 30 yıllık borç vadesini seçerler, olsa olsa en fazla 15 yıllık vadeler seçilir. Yanlış hatırlamıyorsam Brezilya’da ise tahvillerin vadesi 40 yıla kadar uzayabiliyor (ingilizce aciklamalar icin burayi ziyaret edebilirsiniz). Türkiye’de ise tahvil dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen devlet tahvilleridir. Bir kaç büyük şirket dışında tahvil piyasalarından borçlanabilen yoktur. Millet cebindeki parayı ya son kuruşuna kadar harcadığı ya da yatırım olarak gayrimenkule bağladığı için ülkemizde kronik bir sermaye eksikliği vardır. Reel faizlerin %15-20 civarında seyrettiği devirlerde dahi insanlarımızın tasarruf oranı %20’nın pek üzerine çıkmamıştır.

Ülkemizde hazine fazla vermeye başlamadığı veya tasarruf oranı artmaya başlamadığı sürece de tahvil piyasalarının hızlı bir şekilde gelişmesini ve çeşitlenmesini beklemek gerçekçi olmaz. Belki hazine bono ve tahvillerindeki çok düşük seyreden faizler şirketleri tahvil ihrac etmeye, hazine kağıtlarına yatırım yapan bankaları ve yatırım fonlarını da bunları almaya teşvik edebilir.

Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir Read More!

Bilkent Üniversitesi ve Ihsan Doğramacı’nın Adını Yaşatmak

Bilkent Üniversitesi’nin kurucusu Ihsan Doğramacı 25 Şubat 2010 günü 95 yaşında hayata veda etti. Ben 1996 Bilkent mühendislik mezunuyum, öğrencilik yıllarımda Ihsan Doğramacı ile okulun kütüphanesinde defalarca karşılaştım. Adam 80 yaşında olmasına rağmen aklı bir karış havada birçok öğrenciden çok daha fazla kütüphaneye gelir, zaman geçirirdi. Çok değerli bir insandı, eseri ortada zaten, başka söz söylemeye gerek var mı?

Hürriyet’in haberine göre Rektör yardımcısı Abdullah Atalar üniversite senatosunun bir karar aldığını ve üniversitenin adını Ihsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi olarak değiştirmek istediklerini belirtmiş. Şimdi Abdullah Atalar çok zeki bir insandır, elektronik mühendisliği bölüm başkanı iken kendisinden ders almıştım, aynı zamanda Doğramacı ailesine damat da gelmiştir ama akıllı adamdır. Öte taraftan okulun rektörü ise Ihsan Doğramacının kafası çalışan oğlu Ali Doğramacı’dır. Şimdi aile saltanatı misali okulun tepesine yerleşmişler diyeceksiniz ama biraz doğruluk payı olmasına rağmen adamlar pozisyonlarının hakkını fazlasıyla veriyorlar. Ali Doğramacı bundan 5-6 sene önce rektörlük yaparken Amerika’da üzerinde çalıştığı bilimsel makalenin sunumunu yapmak üzere bir Amerikan üniversitesine dahi gelmişti. Türkiye’de kaç tane rektör ciddi anlamda bilimsel araştırma yapabilecek kapasiteye sahip söyler misiniz? Adamların doçentlik tezi intihal değilse yatıp kalkıp dua ediyoruz, o derece. O yüzden Doğramacı ailesini sıradan ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde değerlendirmek hiç doğru olmaz.

Bunlar iyi şeyler. Üniversitenin 20 yılda nereden nereye geldiği ortada, Allah’ın dağında, kışın kurtların indiği bir yeri adamlar cennete çevirdiler. Ihsan Doğramacı’nın başarıları da ortada ama bana sorarsanız üniversitenin adını Ihsan Doğramacı olarak değiştirmek hiç de doğru değil. Adını yaşatmak istiyorsanız bana sorarsanız en uygunu her sene milyonlarca lira yatırım yaptıkları kütüphanenin ismini veya fakültelerden bir tanesinin ismini Ihsan Doğramacı olarak değiştirin de, okulun adını değiştirmek bence doğru olmaz.

Ben ne diyeceğim şimdi yani, mezun olduğum okulun adını değiştirdiler, yeni adı Ihsan Doğramacı oldu, belki gelecekte bir daha değiştirirler, şimdilik bilmiyorum mu? Ben de o zaman blogun adını Ekonomix ve Barış Ekonomi Türk blogu olarak mı değiştireyim? Türk üniversiteleri hala Amerikan üniversiteleri ile rekabet edecek seviyede değiller, bakmayın arada kendi kendilerine “Dünyanın en iyi 10 okulu veya bölümü arasında bizim bölümlerimiz de var” şeklinde palavra sıkıyorlar ama öyle değil. Bunca yıl öğrenciler Amerikan üniversitelerine başvururken okulun markasını tanıtmaya çalışıyorlar ama her seferinde yine bir ton açıklama yapmak zorundasınız. Nam, ün, repütasyon, yani marka kolay yaratılmıyor. Bilkent 20 yıldır kendisini Amerika’da tanıtmaya çalışıyor ama yine de bir çok kişi tanımıyor. Tanıyan üç beş kişi de gelecekde “Ihsan Doğramacı Bilkent Üniversitesinden” başvurular geldiği zaman bu acaba yeni bir üniversite mi, yoksa eski üniversitenin bir devamı mı şeklinde düşünmeyecekler mi? Belki adamlar hiç anlamayacak ve direkt yapılan başvuruyu göz ardı edecektir.

Marka kolay yaratılmıyor, yarattığınız markayı böyle duygusal olarak hassas olduğunuz bir zamanda atacağınız yanlış adımlarla yok etmeyin. Read More!

Gönüllü Çevreci Kuruluşlar

Türkiye’deki gönüllü çevreci kuruluşlar hangileridir, adları ve amaçları nedir, bu tür kuruluşlara ihtiyaç var mıdır sorularının cevaplarını bu yazıda vereceğim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki tüm ülkelerde insanlar ve şirketlerin davranışları sonucunda çevre olumlu ve olumsuz etkileniyor. Özellikle olumsuz etkilendiği durumlarda çevreye zarar verenler bir fayda sağlarken, bu işin maliyeti başka insanların sırtına binebiliyor. Mesela tehlikeli atıklarını yakındaki bir nehire veya havaya saçan ağır sanayi şirketleri çevreyi kirletirken kar elde ediyorlar, bunun ceremesini de fabrikanın yakınında yaşayan halk veya yüzlerce kilometre ötede nehrin getirdiği pisliklerle uğraşmak zorunda kalan vatandaşlar çekiyor. Bu tür durumlar özellikle Çin’de ve gelişmemiş ülkelerde oldukça yaygın.

Şimdi bu tür durumlara veya burada sıralamadığım benzer durumlara karşı halkın gönüllü olarak bir araya gelmesi ve mücadele etmesi alkışlanacak bir davranıştır. Gönüllü çevreci kuruluşlar böyle yaparak hem doğal çevrelerini korumuş oluyorlar, hem de sosyal çevrelerine fayda sağlıyorlar. O yüzden çevreci kuruluşlara ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu gönüllü çevreci kuruluşlar her zaman her şeyin en doğrusunu bilirler, ya da her söyledikleri doğrudur anlamına da gelmez. Şirketlerin sözlerine ne kadar şüpheyle yaklaşıyorsak, gönüllü çevreci kuruluşların sözlerine de belki biraz daha az olsa da yine de benzer bir şüpheyle yaklaşmakta fayda vardır. Insanoğlu çiğ süt emmiştir, çevreci pozuna girmek kimseyi sütten çıkmış ak kaşık yapmaz.

Türkiye’deki gönüllü çevreci kuruluşların adları nelerdir diye merak ediyorsanız hiç bekletmeden sıralayalım: Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı, Çevre ve Kültür Kuruluşları Dayanışma Derneği, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Türkiye Çevre Vakfı, TEMA, Doğa ile Barış, Deniz Temiz Derneği, Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu, ve benim genellikle sevmediğim Greenpeace. Bu kuruluşlar hakkında biraz daha detaylı bilgiyi şuradan alabilirsiniz. Gönüllü çevreci kuruluşlara ait daha geniş bir listeye ve telefon numaralarına ise şu adresten ulaşabilirsiniz. Listeyi gören de Türkiye’de yeşillikten geçilmiyor zannedecek. Umarım bu kişiler gerçekten gönüllüdürler ve çevreyi korumak ayağına yatıp ceplerini doldurmaya çalışmıyorlardır. Burada televizyonlarda günde sadece 30 sente bir çocuk doyurun diye reklam yapan ve sürekli salya sümük sefil Afrikalı çocukları gösteren bir açlık yardım kuruluşu var mesela. Adamlar topladık her 100 doların sadece 20 doları ile açları doyururken, 50 dolar reklamlara gidiyormuş, 30 dolar da yönetim giderleriymiş (adamların gözü aç anlaşılan).

Gönüllü çevreci kuruluşlara da “açları doyuran gönüllülere” yaklaştığımız şüpheyle yaklaşalım. Ben mesela Greenpeace’i ve onların anti nükleer söylemlerinin karşıtı düşüncelere sahibim. Bu konularda yazdığım yazıları aşağıya koyuyorum:

Çernobil Faciası nedir?
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları Read More!

Çernobil Faciası Nedir?

Nükleer enerji konusundaki yazılarıma Çernobil faciası nedir açıklayarak ve sonuçları hakkında özet bilgiler vererek devam edeceğim. Yazının şablonunu Editör’den aşırdım, yeni sisteme biz de uyalım. Çernobil faciası 26 Nisan 1986 yılında Ukrayna’da gerçekleşen ve sosyalistlerin dünyaya attığı büyük kazıklardan bir tanesidir. Çernobil faciası olmasaydı, belki de çevreciler ve Greenpeace bugün bu kadar güçlü olamayacaktı. Kendilerini dünyadan soyutlayarak kapitalizmi tarihe gömeceklerini zanneden Sovyetler, dandik nükleer teknolojileriyle Dünyada gelmiş geçmiş en büyük nükleer kazayı gerçekleştirerek kapitalizmi değil ama kapitalizmin nükleer teknolojisini tarihe gömdüler. Daha yeni yeni, o da petrol fiyatlarının zıplamasıyla nükleer endüstrisi belini doğrultmaya başlayabiliyor.

Çernobil faciasının faturası ne olmuş bir de ona bakalım. Çevrecilerin yalanlarına bakarsanız Çernobil faciasından “etkilenenlerin” sayısı milyonlarca insan olmuş. Etkilenmek insanların işkembelerinden salladıkları bir istatistik. Ona bakarsanız ben de finansal krizden etkilendim, dünya çapında finansal krizden “etkilenenlerin” sayısı 5 milyarı geçiyor. O zaman finansal şirketleri ve bankaları kapatmamız mı lazımdır? Laf işte, aklı bir karış havada çevreci olmasa “devrimci” olacak üç beş tane hayalperestle, bu işten nemalanmaya çalışan uyanıklardan oluşuyor çevreciler. Ben size Çernolbil faciasının tüm dünyayı ne kadar etkilediği söyleyeyim de gönüllü çevreci kuruluşların Çernobil hakkında ne kadar büyük bir yalan söylediğine siz karar verin.

Içerisinde 100 kadar dünya çapında tanınmış uzmanın yer aldığı, IAEA, Dünya Sağlık Teşkilatı, Birleşmiş Milletlerin ilgili birimleri ile Rus, Beyaz Rus ve Ukrayna devletlerinin oluşturduğu ortak bir oluşum olan Çernobil Forum 2005’de bir araştırma yayınlayarak Çernobil nükleer felaketinden dolayı hayatını direkt ve dolaylı yollardan kaybedenlerin sayısının 4000 civarında olduğunu belirlemişler. Dikkat edin bu araştırmayı taraflı ve lobici Nükleer Santral şirketleri finanse etmiyor, taraflı ve lobici Greenpeace de finanse etmiyor, finansmanı saygın ve olabildiğince bağımsız kuruluşlar tarafından yapılıyor ve içerisinde de 100 civarında bilim adamı bulunuyor. Bu kişilerin hesapladığı direkt ve dolaylı rakam ise 4000 imiş. Yani radyasyonlu çay içtim, kanser oldum, öldüm diyenler de hesaba dahil ediliyor. Topu topu 4000 kişi.

Onların çoğu da kazadan dolayı direkt ölenler değil, sosyalistlerin kazayı örtbas etmek için Çernobil’in 40 km çevresindeki insanları hemen uyarmayıp günlerce radyasyona maruz bırakmasından dolayı hayatlarını kaybetmişler. Çernobil faciasının bilançosu gelişmiş bir batı ülkesinde çok daha düşük olurdu anlayacağınız. Çernobil faciası nedir size tekrar söyleyelim. Rusların halt yemesidir, başka bir şey değil.

Diger Nukleer Enerji Yazilari:
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar Read More!

Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir?

Türkiye matematik özürlü ülkelerin başında gelir, cahil halkını bir tarafa bırakın, kelli felli profesör ünvanlı köşe yazarlarının çoğu da matematikten fazla anlamaz. Bu yazımızda herkesin korkulu rüyası olan türev nedir sorusunu cevaplayacağız ve örneklerle türev konu anlatımı gerçekleştireceğiz. Türev bir fonksiyonun bir noktasındaki değişimi gösteren matematiksel kavrama verilen isimdir. Tabii bu şekilde bir tanım yaparsam hiç bir şey anlamazsınız, ben anlayacağınız örneklerle türevi size tanıtayım.

Enflasyon nedir diye bir soru sorsam çoğunuz enflasyonun ne olduğunu söyleyebilirsiniz. Peki enflasyonun fiyat seviyesinin türevi olduğunu söylesem ne düşünürsünüz. Ekonomideki (ekonomi nedir?) fiyat seviyesinin (yani fiyat fonksiyonunun) değişimine (türevine) enflasyon denir. Enflasyon fiyat fonksiyonunun birinci türevidir. Enflasyonun pozitif olması demek fiyat fonksiyonu artıyor demektir. Yani fiyatlar yükseliyor demektir. Birinci turev, yani enflasyon ne kadar büyük ise fiyatlar da o kadar hızlı artıyordur.

Enflasyonun türevini alırsak bu sefer enflasyondaki değişimi gözlemleyebiliriz. Eğer enflasyonun birinci türevi, yani fiyat fonksiyonunun ikinci türevi pozitif ise enflasyon artıyor, fiyatlar ise artan bir oranda artıyordur. Enflasyonun birinci türevi negatif ise enflasyon düşüyor, fiyatlar ise azalan bir oranda artmaya devam ediyordur. Hani geçenlerde deflasyon nedir baslikli yazida “enflasyon düşii diyolar ama inneden iplie her bişiin fiyatı artıyo, biz başka kezegende mi yaşıyok?” diyen vatandaşlarla dalga geçmiştim ya, bunun nedeni onların fiyat fonksiyonunun ikinci türevini birinci türeviyle karıştırmaları komiğime gitmişti.

Fiyatların düşmesi için birinci türevinin negatif olması lazım. Yani enflasyon oranı eksi ise fiyatlar düşüyordur, enflasyonun düşmesi demek fiyatlar düşüyor demek değildir.

Türevle ilgili örnekler sadece enflasyon ile sınırlı değil. Mesela milli geliri düşünelim. Milli gelirin birinci türevine ne denir? Tabii ki büyüme denir. Küresel kriz bizi teğet geçti mi geçmedi mi belirlemek için fraktal geometriye değil (bkz. fraktal nedir?), türeve bakarız. Milli gelirin türevi eksi ise iktisadi büyüme negatiftir, yani ekonomi küçülüyordur. Milli gelirin birinci türevi pozitif ise ekonomi büyüyordur. Maalesef Türkiye Istatistik Kurumu (tüik) çok yakın bir zamana kadar milli gelirin türevini yani mevsimsel etkilerden arındırılmış çeyreklik büyüme oranlarını açıklamıyordu. Sadece ortalama büyüme oranını açıklıyorlardı. O yüzden de geçen sene göbekten darbe yiyen ekonomimizin resesyondan ne zaman çıktığını millet göremiyor, hala resesyondayız zannediyorlar. Oysa ki resesyondan çıkalı bir yıl oluyor neredeyse (bkz. resesyon nedir?)

Umarım örnekli türev konu anlatımı hoşunuza gitmiştir. Türev nedir sorusuna böylece cevap vermiş olduk. Şimdi teknik detayları, türev alma kuralları, formülleri öğrenmeyi ekonomideki uygulamalarını gözünüzün önüne getirerek daha çekilebilir kılarsınız. Burada anlattığımız konular öğretmenlik olarak algılanmamalı, türevle ilgili sorularınızı bu konuda Milli Eğitim Bakanlığının sertifika, veya ne tür bir çalışma izni veriyorsa artık, verdiği kişilere yöneltiniz. Bu despotlar sorularınızı beğenmeyip, “böyle soru mu olur lan” diyerek kafanızı ve gözünüzü patlatıncaya kadar sizi döverse de bana gelmeyin. (bkz. regülasyon nedir?). Sorumluluk kabul etmiyorum :)

Reeskont nedir?
Bütçe nedir?
Iktisat nedir?
Libor nedir?
Stagflasyon nedir?
Tutumluluk (Begenmezsen Okuma bloguna göndermektedir bu link sizi) Read More!

Ekonomi Yazarları

Türkiyenin en iyi ekonomi yazarları kimlerdir şeklinde bir anket yapmak istiyorum, böylece ekonomi yazarlarını yeni yeni takip etmeye başlayanlar iyi yazarların kim olduğunu öğrenebilsin. Listeye kendi uygun gördüğüm bir kaç kişi dışında en az iki okuyucu tarafından önerilmiş yazarları da eklemeyi düşünüyorum.

Finansal piyasalar üzerine yorum yapan kişileri de önerebilirsiniz. Bu konuda burada daha önce bir anket yapılmadı galiba, piyasaya yeni yazarlar da çıkmıştır.

En iyi ekonomi yazarları kimlerdir? Adaylarınızı bildirin, oylamaya gelecek hafta başlarız.

Konu ile alakali yazilar:
Türkiye’nin En Saf Ekonomi Yazarları: Meliha Okur ve Jale Özgentürk
Jale Özgentürk ve Mogollar
Nominal Ne Demektir Read More!

Hisse Yorumları

Borsanın türbülanslı günler yaşadığı zamanlarda da blogumuzun okuyucuları artıyor, okuyucular bizden borsa ve hisse yorumları yapmamızı bekliyorlar. Internet’ten ücretsiz en isabetli hisse ve borsa yorumlarına aracı kurumların ve yatırım bankalarının sayfalarından ulaşabilirsiniz. Adamlar bu işe dünyanın vaktini harcıyorlar, SPK tarafından verilen sertifika veya her neyse almışlar, onlardan daha iyi piyasalardaki gelişmeleri kim bilebilir ki?

Piyasa düzenleyicileri tarafından verilen sertifika ve çalışma belgelerine sahip olmayan kişilerin verdiği yatırım tavsiyelerinden uzak durmanız sizin açınızdan daha hayırlı olacaktır. Bizim sunduğumuz ücretli üyelik yatırım tavsiyesi içermemekte, kimseye borsa nasıl oynanır anlatmaya çalışmamaktadır. Yani kimseye hisse tavsiyesi veya tüyosu vermiyoruz, şunu alın şunu satın demiyoruz. Ne diyoruz pekiyi? "Ben piyasalar hakkında şöyle şöyle düşünüyorum, şu şu hisseleri takip ediyorum, dün şu hisseyi şu fiyattan satın aldım, bugün şu hisseyi şu fiyattan sattım. Alış yapma nedenlerim a, b, ve c idi; satış yapma nedenlerim de x, y ve z idi" diyerek kendi geçtiğim süreçleri mümkün olduğunca üyelerimizle paylaşıyorum.

Üyelerimize yaptığım yatırımların garantisi olmadığını, para kazanabileceğim gibi para kaybedebileceğimi açıkça belirtiyorum (risk nedir?). Borsa bu garantisi yok. SPK’nın sertifika verdiği (bkz. regulasyon nedir?)kişilerin yaptığı yorumların ve verdikleri hisse tavsiyelerinin garantisi var mı bilemiyorum.

Iki gün önce IMKB’de işlem gören hisse senetlerinden (bkz. hisse senedi nedir?) bir tanesinde alım veya satım işlemi gerçekleştirdiğimi üyelerimize duyurdum. Blogumuza üye olarak siz de bu konuda yazdığım yazıya ulaşabilirsiniz.

Libor nedir?
Swap Nedir?
Portföy Çeşitlendirmesi nedir?
Bono Nedir?
Iktisat nedir?
Reeskont nedir?

Uye olacak maddi imkaniniz yoksa veya ben yoruma para vermem diyorsaniz Deniz Gökçe’nin bugünkü yazısını okuyun, hisse yorumları yapmiyor ama yazıda Türkiye ekonomisinin durumu gözler önüne gayet objektif bir biçimde serilmiş. Read More!

Marjinal Nedir?

Hayır marjinal nedir diye sorarken edebi anlamını kastetmiyorum, yani “abi bu herif çok marjinal bir tip yaaaa” cümlesi içerisinde kullanılan marjinalden bahsetmiyorum. Mikro iktisat dersi almaya başlayan öğrencilerin yeni öğrendikleri kavramlardan bir tanesi olan marjinalden bahsediyorum.

Fraktal nedir, Fraktal Geometri Örneği başlıklı yazımızda matematiğin gerçek hayatta hiç ummadığımız bir şekilde karşımıza çıkacağını ve çok derin tartışmaların ve soruların çözümünden kullanılabileceğini göstermiştik. Benim zamanımda lisenin son zamanlarında “türev” diye bir konu gösterilirdi. Ekonomide türevden daha çok kullanılan başka bir matematiksel işlem varsa herhalde toplama, çıkarma, çarpma ve bölmedir. Türev nedir konusuna başka bir yazıda detaylı bir şekilde değiniriz, şimdilik açıklayacağımız marjinal kavramının türev’in matematik bilmeyenlerin daha kolay anlaması için icat edilmiş bir türü olduğunu belirtmekle yetinelim. Bir örnekle açıklayalım.

Diyelim ki bir otobüs şirketi Istanbul Edirne arasında yolcu taşımacılığı işini yapıyor olsun. Diyelim ki saat 1’de Istanbul’dan Edirne’ye sefer düzenlemişler ve otobüs kalkmadan 5 dakika önce bir yolcu gelerek “abi Edirne’ye gitmek istiyorum ama cebimde sadece 5 TL param var, 5 liraya beni götürürseniz giderim. Edirne’den de Jale Özgentürk’ün tavsiyesine uyarak Moğolistan’a bir daha dönmemek üzere uçuyorum” şeklinde bir öneri sunsun. Otobüs şirketinin ona “Ulaştırma bakanlığının bu konudaki düzenlemelerinden (bkz. regülasyon nedir?) haberiniz yok galiba, Istanbul-Edirne arasında en düşük 15 liraya yolcu taşıyabiliyoruz” cevabını vermediğini ve yolcunun da fiş istemediğini varsayıyoruz.

Bu durumda otobüs şirketi nasıl cevap vermeli, bir yolcunun ortalama maliyetine bakıp eğer bu ortalama maliyet 5 liradan fazla ise hayır demesi doğru olur mu? Ekonomi eğitimi almamış ama işkembesini (mantığını) kullanarak bu soruya cevap verenler çoğu zaman ortalama maliyet 5 liradan fazla ise bilet satılmasının doğru olmayacağını söyleyeceklerdir. Maalesef bu cevap doğru değil. Şirket için o an önemli olan ortalama maliyet değildir, bu yolcunun getireceği ekstra maliyettir. Işte biz bu ekstra maliyete marjinal maliyet diyoruz. Şirket yolcu otobüse binse de binmese de bazı maliyetlere katlanmak zorundadır: yazıhanenin kirası, otobüsün taksitleri, şoförün ve muavinin maaşı yolcu otobüse binse de binmese de ödenecektir. O yüzden bu yolcunun şirkete getireceği ekstra maliyet otobüsün ağırlığının 100 kg artmasından dolayı sarfedeceği ekstra benzin ve yolculara ikram edilen bayat top kek’ten ibarettir.

Eğer marjinal yani ekstra maliyet 5 liradan az ise yolcuya evet dememiz doğru olacaktır. Normal hayatta bu biraz daha karmaşık bir problem çünkü sıradan bir yolcu size bu teklifi yaptığında evet derseniz yolcu gelecekte de önceden 15 liraya bilet almak yerine son saniyede gelip 5 liraya gitmeye teşebbüs edebilir. Ama farkettiyseniz bizim verdiğimiz örnekteki yolcu Meliha Okur ve Jale Özgentürk’ün yazılarını izleyip bir daha dönmemek üzere Moğolistan’a gittiği için böyle bir problemimiz yok.

Marjinal nedir? Marjinal ekstra demektir. Matematik biliyorsanız marjinal bir fonksiyonun birinci türevidir. Matematik ve türev bilmeden ancak muhasebeciden bozma ekonomist olur, habire geyik yaparsınız (Ege Cansen üzerine alınmasın).

Likidite nedir?
Reeskont nedir?
Borsa Nasıl Oynanır?
Bütçe nedir?
Tutumluluk Nedir?
ikame etkisi ve ikame mallar nedir?
Kredi Riski Nedir?
Iktisat nedir? Read More!

Fiyat Kazanç Oranı Nedir?

Blogumuzun yeni yazarı CO P/E rasyosu yani fiyat kazanç oranı nedir diye bir soru yöneltmiş. Borsada yatırım yapmak Türk insanının sevdiği faaliyetlerden değildir. Türkiye borsasındaki Türklerin payı %30-35 civarında seyrediyor, bıyıklı yabancıları da hesaba katsanız bu oran yine de %50’i pek geçmez. Yatırım yapanlara bakarsanız çoğu çok kısa sürelik spekülasyon yapan tiplerden oluşur. Adamlar ya teknik analiz kullanıp, orada kullanılan formüllerin verdiği mekanik al-sat emirlerini takip edip aracı kurumlara para kazandırmaya çalışır, ya da bir yerlerden duyduğu “tüyo” hisselerin peşine düşerek o hisselerde manipülasyon yapanları zengin eder.

Manipülasyon yapan Türkiye’de çoktur, bu konudan “borsada keriz silkeleme” başlıklı yazıda ve diger bir kaç yazıda daha önce bahsedilmişti. Manipülasyon ise zaten güvensiz Türk insanının borsadan iyice uzak durmasına neden olmaktadır. Bir de borsadan çekinip forex piyasalarında kumar oynayan budalalar var ki şimdi bu konuya hiç girmeyelim. Borsa uzun vadeli bir yatırım aracıdır, özellikle ne yaptığınızı tam olarak bilmiyorsanız teknik analiz gibi hurafelerin peşinden hiç gitmeyin. Teknik Analizin Analizi başlıklı bir yazıda da bu konuya değinmiştik.

Diyelim ki uzun vadeli yatırım yapıyorsunuz. Hangi hisseleri alacağınıza nasıl karar vereceksiniz? Öncelikle aktif olarak hisse seçip seçmemeye karar vermeniz gerekiyor. Hisse seçerken diğer yatırımcılardan daha akıllı olduğunuzu ya da bunca yıl bu işe emek harcamış profesyonellerden daha becerikli olduğunuzu düşünmenizi makul kılacak nedenleriniz yoksa sizin için en güvenli ve kazançlı yöntem pasif yatırımdır. Bu konudan da gelecek ay piyasaya çıkacak “Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler” kitabında bahsediyoruz.

Lafı daha fazla uzatmadan aktif yatırımcıların fiyat kazanç oranını yatırım yaparken nasıl kullanacaklarını açıklayalım. Fiyat kazanç oranı şirketin bugünkü fiyatının şirketin son bir yıl içerisindeki karlarının toplamına bölünerek elde edilen orana verilen isimdir. Bugünkü piyasa değeri son 3, 5, veya 10 yıllık ortalama kara bölünerek de farklı bir fiyat kazanç oranı hesaplanabilir. Böylece şirketin karlarındaki bir yıllık değişkenliğin önüne geçilmiş olur. Shiller mesela piyasanın tamamı için 10 yıllık bir F/K oranı hesaplayarak borsanın fiyat seviyesi hakkında gözlemler yapıyor. Diğer bir yöntem ise şirketin bu seneki veya gelecek seneki beklenen kar oranına kullanmaktır. Mesela Turkcell şirketinin piyasa değeri 20 milyar lira olsun ve gelecek yıl da 2 milyar lira kar yapması bekleniyor olsun. Turkcell’in fiyat kazanç oranı 20/2= 10’dur.

Fiyat kazanç oranı bir şirketin normalize edilmiş fiyatıdır ama kullanırken bazı noktalara dikkat etmek gerekir. Bunlardan üyelerimizin $12 ödeyerek ulaşabildiği Ekonomi Türk 2 sitesinde bahsediyoruz. Özel üyelik için bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Borsa ile ilgili diğer tanımlar:
Risk Nedir?
Libor nedir?
Swap Nedir?
Portföy Çeşitlendirmesi nedir?
Borsa Nedir?
Hisse senedi nedir?
Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar
Borsa Yorumları Read More!

Fraktallar

Fraktallar konusuna devam ediyoruz, yazının başlangıcını “Fraktal nedir? Ilginç bir fraktal geometri örneği” başlıklı yazıdan okuyabilirsiniz.

Mandelbrot ve Nassem Taleb üstü kapalı olarak finansçıların şimdi kullandıkları modellerin outlier dediğimiz anormal durumların olasılığını düşük hesapladığını iddia ediyorlar. Lübnanlı hristiyan bir aileden gelen Taleb’in kitabının ana fikri de bu zaten. Siyah kuğu dediği doğada nadiren görülen olayların finansçılar tarafından es geçildiğini, o yüzden de krizlerin sürekli biçimde gerçekleştiğini, ve nadir durumlara karşı sigorta alınarak kar elde edilebileceğini iddia ediyor.

Ilk bakışta ifadeleri size çok cazip geliyordur, kitabından ve yaptığı konuşmalardan milyonlarca dolar kazandığını göz önüne alırsak en azından Amerika’lı finanstan habersiz kişilerin böyle düşündüğünü söyleyebiliriz. Düşünceleri cazip, ilgi çekici ama yanlış.

Neden yanlış olduğunu açıklayayım. Birincisi finansçılar trilyonlarca dolarlık alım satım işlemini yaparken normal dağılım varsayan basit akademik modelleri kullanmıyorlar, bunların gelişmiş ve anormal durumlara gerektiği ağırlığı veren versiyonlarını kullanıyorlar. Türev ve opsiyon piyasalarında “volatility smile” diye bir kavram var, başka bir zaman açıklarım, yazı bu haliyle bile oldukça karmaşık oldu. Daha basit şöyle açıklayayım.

Sigortacılar anormal durumlara karşı sigorta satıp, felaket gerçekleştiği zaman ise ödeme yapan bir model kullanarak yüzyıllardır oldukça karlı bir şekilde faaliyet gösteriyorlar. Eğer siyak kuğuların olma olasılığını düşük hesaplıyor olsalardı, bununla paralel olarak aldıkları sigorta primleri de düşük olacaktı ve felaket gerçekleştiği zaman iflas edeceklerdi. Yüzyıllar boyunca sigortacılar sürekli bir şekilde, hiç akıllanmadan, geçmişten ders almadan iflas edeceklerdi. Böyle bir durum olsaydı bugün sigorta sektörü olmazdı. Nitekim Taleb kendi felsefesini kullanarak bir hedge fon yönetmiş ve sonuçta zarar ederek fonunu kapatmıştır. Şimdi de felsefesini bir hedge fonda uygulamak yerine kitap yapıp bir kaç milyon dolar kazanmakla (o da bir bakıma şansının yaver gitmesinden) yetinmiştir. Eğer teorisi gerçekten doğru olsaydı başarılı bir hedge fonda yüzmilyonlarca dolar kazanarak köşe olur, kitap yazarak başarılı bir stratejiyi dünya aleme duyurmaya çabalamazdı.

Etkin Pazar Teorisi de bizim yukarıdaki paragrafta söylediklerimizi söyleyen bir teori. Borsa nasıl oynanır diye soran okuyucularımız da hisse senedi nedir, borsa nedir, risk nedir bilmeden, etkin pazar hipotezini öğrenmeden, portföy çeşitlendirmesi nasıl yapılır kavramadan yatırım yapmasınlar. Fraktallar nedir diye merak edip sitemize gelen okuyucular umarım matematiğin hayatta ne kadar yaygın olarak kullanıldığını yazımızda verdiğimiz fraktallar örneginden görmüşlerdir. Read More!

Fraktal Nedir? Ilginç Bir Fraktal Geometri Örneği

Türkiye’de okullarda fraktal geometri öğretilmeye başlanmış. Biz de bu yazıda fraktal nedir sorusuna cevap verdikten sonra konuyla ilgili çok ilginç bir fraktal geometri örneği vereceğiz. Öğrenciler hep “fraktal geometri de neymiş, gerçek hayatta nerede karşımıza çıkacak” şeklinde şikayet ediyorlar ya, işte ona finanstan bir örnek vereceğiz (bkz. borsa nasıl oynanır).

 Fraktallar parçalara ayrılabilen geometrik şekillerdir, bu şekillerin parçalarına yakından baktığımızda da ana şeklin aynısını görürüz. Scientific American’dan aldığım yandaki şekillere bakarsanız zigzaglı bir grafikten nasıl fraktallar yaratıldığını görürsünüz. Grafiğinin ufak bir parçasına bakarsanız, büyük şeklin bir benzerini göreceksiniz.

Fraktallar en yaygın olarak ressamler tarafından kullanılıyormuş. Ancak Benoit Mandelbrot adında finansa anladığım kadarıyla oldukça fransız bir Fransız matematikçi bunu finans alanında da uygulatmak için gayret gösteriyor. Ilginç hikayemiz şu şekilde başlıyor.

Finansta yaratılan akademik modellere bakarsanız çoğunlukla Gaussian yani normal dağılım varsayımı yapıldığını görürsünüz. Bunun en temel sebebi normal dağılımın teorik çalışmaları kolaylaştırmasıdır. Mandelbrot ve onunla aynı felsefeye sahip Nassem Taleb isimli “siyah kuğu” kitabının yazarı da gerçek hayatta normal dağılıma sahip olmayan bir çok durum vardır. Hisse senetlerinin veya diğer finansal değişkenlerin de dağılımı normal dağılım değildir. Gerçek hayatta outlier adını verdiğimiz anormal durumlar çok daha sıklıkla karşımıza çıkar. Onun için normal dağılım yerine etekleri daha şişman olan bir çan eğrisi (normal dağılım) kullanalım diyorlar.

Mandelbrot da yukaridaki resimde yapıldığı hisse senedi veya diğer finansal değişkenlerin davranışlarının simülasyonunu fraktal geometrisi kullanarak yapabileceğini belirtiyor. Böylece şirketler yatırım portföylerinin veya stratejilerinin stres testlerini yaptıkları zaman normal dağılım yerine fraktal geometrisi kullanılarak oluşturulmuş dağılımı kullanarak daha isabetli sonuçlar elde edebileceklerdir diyor. Ama söylemlerinin bu kadar masum olduğunu zannetmeyin.

Fraktal nedir sorusunun cevabini bir sonraki yazida vermeye devam edecegiz. Read More!

Sitelerden Alinti Yapmanin Yasal Kurallari

Bu blogu devralırken yaptığım anlaşmanın koşullarından bir tanesi de blogda yayınlanan yazılardan izinsiz alinti yapanlar hakkında yasal yollara başvuracağımı kabul etmekti. Bugün ekonomy net isimli bir sitenin blogumuzda yayınladığımız hisse senedi nedir ve borsa nedir başlıklı yazılarımızın bizden izinsiz olarak yayınlandığı farkettik. Yayınlanan yazıların altında yazının Ekonomi Türk blogundan alındığı belirtiliyordu.

Yasal olarak bir yazının kaynağını belirtmek yazıyı alma ve istediğiniz şekilde kullanma hakkını size vermez. Öyle bir şey olsaydı istediğiniz kitabı alır, yazarının adını kitabın üzerine koyar ve kendi yayınevinizde bastırıp köşeyi dönerdiniz değil mi? Site sahibinin ismi xxxx xxxxxxxxx ve muhtemelen bu yaptığının suç olduğunu bilmiyordur. Kendisine bir uyarı mesajı bıraktım. Eğer 24 saat içerisinde bizden alıntıladığı yazıları kaldırmaz ise yasal yollara başvuracağımızı belirttik. Diğer bir alternatif ise yazılardan sadece tek kısa paragraf alıntı yapabilir ve yazının orijinalinin yayınlandığı Ekonomi Türk sitesindeki sayfaya bağlantı verebilir. Buna diyecek bir şeyimiz yoktur, herkesin ufak bir alıntı yapmak hakkı kanunlarda vardır zaten.

Ömer kardeşim bir yanlış yapmıştır, Amerika’da bunun cezası alıntı yapılan her bir yazı için $750 ile $30000 arasında değişmektedir. Hem burada mahkemeye verip hakkında karar aldırabilirim (Ödemeyi yapmaması ve Amerika’ya adım atması durumunda muhtemelen sınırda tutuklanacaktır) hem de Türkiye’de mahkemeye verebilirim (Bu durumda ne olacağını bilmiyorum açıkcası). Ancak yeni sitemize üye olan kişilerden para toplamamızın en önemli sebebi bu tür hukuki mücadelelerde kullanmak üzere kaynak yaratmaktı. Umarım bu kaynakları kullanmak zorunda kalmayız.
Bu yazı ile alıntı yapma hakkındaki yasal kuralları bilmeyenlere de bir uyarı mesajı göndermiş olayım. Bundan sonra adımlarınızı atarken daha dikkatli olunuz. Read More!

Dolar Son 7000 Yılın Zirvesinde

Dolar piyasalarına ateş düştü ve dolar son 7000 yılın zirvesine yükseldi. En son Mısırlılar piramitleri yaparken küresel piyasalarda oluşan dolar balonunda dolar bu seviyeleri görmüştü. Uzmanlar da son gelişmeleri şaşkınlıkla izliyorlar.

Evet inanamıyorsunuz değil mi, 7000 yıllık tarihi zirvesine ulaştı dolar kuru bugün. Hürriyet bugün yaptığı bir haberde şu ifadeleri kullanmış:

“Dolar ise 1.55 seviyesini aşarak 1.5520 TL'ye kadar yükseldi. Dolar son 7 yılın zirvesinde bulunuyor.”

Hürriyet doların son 7 yılın zirvesine yükseldiğini söylüyor, nasıl böyle bir hata yapabilirler, dolar 7000 yıllık tarihi zirveye yükselmiştir. Geçen sene doların 1,8’in üzerini görmesini hatırlatmayın bize, o yüksek seviyeler mahkeme kararıyla 5 yıl içerisinde tekrarlanmamak koşuluyla sıfıra indirildi. En azından Cavit Çağlar’a verilen hapis cezaları bu uygulamaya tabii tutuldu.

Bu gazeteciler neden bu kadar cahiller? Etik davranmayarak neden olayları abartıyorlar? Her şey rekor, her şey tarihi zirve, her maç yüzyılın maçı ,her yanlış hakem kararı yüzyılın hatası...

Dolar kurunun tarihi zirvesi safsatalarını bir kenara bırakalım ve size doğruyu anlatalım. Doların Türkiye’deki seyrine bakarak Türk lirasının değer kaybettiğini söylemek doğru bir yaklaşım değil. Dünya üzerinde bir sürü para birimi var, eminim Türkiye her gün bunlardan bir kaçına karşı değer kaybediyordur. Önemli olan Türk lirasının bir döviz sepetine karşı değer kaybedip kaybetmediğidir. Son 5-6 haftada avro dolara karşı %10 değer kaybetti, ya da diğer bir ifade ile dolar avroya karşı değer kazandı. Bununla paralel olarak Türk lirası da avroya karşı değer kazanırken, dolara karşı değer kaybederek arada bir yerlerde işlem gördü. Ayrıca Türkiye’deki enflasyon oranlarının hem Avrupa’dan hem de Amerika’dan daha yüksek seyrettiğini de göz önüne alırsak türk lirasının dolar ve avrodan oluşan bir sepete karşı reel olarak aşağı yukarı sabit kaldığını söyleyebiliriz.

Tabii bunları iktisat biliyorsanız söyleyebilirsiniz. Sansasyon yaratarak gazete satmaya çalışan, ekonomiden anlamayan bir ekonomi muhabiriyseniz Dolar son 7000 yılın zirvesinde gibi başlıklar atarsınız.

Not: Piyasadaki gelismeleri uyelerimizle daha sonra Ekonomi Turk 2 blogunda paylasacagiz.

Diger yazilar:
Borsa nasil oynanir? En Sağlam Tüyolar
Dolar ne olur?
Borsa nedir?
Bono nedir?
Hisse senedi nedir? Read More!

Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar

Borsa nasıl oynanır diye merak edenler aradıklarını bu yazıda bulacaklardır. Bu soruyu soranlar muhtemelen borsa ve yatırım konusunda çok az bir bilgiye sahiptir, sahip oldukları bilgiler de yanlıştır. Bu soruya Amerikan borsalarında $200 milyon büyüklüğünden bir fon yönetmiş birisinden daha iyi bir cevabı herhalde $250 milyon üzerinde bir portföy yönetmiş birisi verebilir, onların da sayısı çok değil.

Ben borsaya ilk bundan yaklaşık 15 sene önce üniversiteden mezun olduktan sonra çok samimi bir arkadaşımın “Adana C hisseleri çok yükselecekmiş, çok sağlam yerden tüyo aldım” demesi üzerine Adana C hisselerini babama aldırarak girdim. Bir çoğumuzun başından buna benzer bir hikaye geçmiştir. Tüyo çok sağlam yerden geldiği için biz borsada “tüyodan” haberi olmayan garibanın birinden elindeki hisseleri alacağız, bir iki hafta, bilemedin bir ay sonra ise %50-%100 her neyse kar yapıp çıkacağız hayalini kuruyoruz.

Tesadüf mü dersiniz artık, yoksa başka bir şey mi biz Adana C hisselerini aldıktan hemen sonra hisseler düşmeye başladı. Mübarek sanki bizim almamızı bekliyormuş. Bizim planlar suya düştü, hisseler %10 düşmüş, zararımızı çıkartmadan borsadan çıkmak olmaz. Bir kaç hafta daha bekledik, hisselerdeki kayıp %20’e yükseldi. Eee, bu kadar düştükten sonra daha da düşmez artık diyerek biraz daha bekledik. Kayıplar %50’e ulaştığı zaman biz de umudumuzu kaybettik. Yine de “hisseleri satmadığımız sürece kaybımız yoktur” şeklinde saf bir argümanla hareket ederek, istemeye istemeye Adana C’nin uzun vadeli hissedarı olduk. Taa ki bundan 4-5 sonra depremden sonra borsa 20 bine yükselene kadar hisseleri elimizde tuttuk.

Sülün Osman’ın dediği gibi birilerini dolandırmak için borsaya girdik, kendimiz dolandırıldık, üç beş gün oynayalım dedik, istemeyerek uzun vadeli yatırımcı olduk. Borsa nedir bilmiyorduk, yeni de bir şey öğrenmedik doğrusu. Bizim hatalarımdan siz ders çıkarın ve gerçekten borsa konusunda hiç bir şey bilmiyorsanız, bu kurtlar sofrasında spekülasyon yapmayın. Ben size borsada nasıl oynayacağınızı anlatayım:

Borsada oynayabilmek için öncelikle bir bankada veya aracı kurumda hesap açtırmanız gerekiyor. Komisyonlarına ve sundukları hizmete bakarak seçiminizi kendiniz yapın. Komisyonlar ne kadar düşük ise ve hesap işletim ücreti vs. gibi gizli komisyonları ne kadar az ise o kadar iyidir. Amacımız aracı kurumu zengin etmek değil. Bizim araştırma departmanımız var, al-sat önerisi verdiğimiz hisseler üzerinden işlem yaparsanız kazançlı çıkarsınız diyen uyanıkların yalanlarına kanmayın. En düşük komisyon ve masrafa sahip şirketi seçin. Işlemlerinizi nasılsa internet üzerinden kendi başınıza yapacaksınız.

Borsada teknik analiz veya her ne kullanıyor olursa olsun kendi başınıza performansını ve güvenilirliğini kendinizin test etmediği hiç bir yatırımcının veya tüyonun peşinden gitmeyin. Testleriniz sonucunda size kazandıran bir stratejinin dahi gelecekte size kaybettirebileceğini unutmayın. Bu işin garantisi yok. Kim tersini söylüyorsa ya çok zengindir ya da yalancı. Borsa konusunda doktoranız olmadığına göre sizin için en güvenli yol IMKB 30 endeksinde yer alan 30 hissenin her birinden eşit miktarlarda alıp pasif bir portföy oluşturmaktır. Böylece borsa yükseldiği zaman siz de kazanacak, borsa düştüğü zaman ise siz kaybedeceksiniz. Hisseleriniz temettü dağıttığı zaman ise bu temettüyü kullanarak hisseleri anında geri alacaksınız. Borsa 25 binden 50 bine yükseldi, çok arttı, muhakkak düşer şeklinde spekülasyon yapmayıp elinize uzun vadeli yatırım yapabileceğiniz bir miktar para geçtiği zaman hisse alacaksınız. Unutmayın siz borsa konusunda uzman değilsiniz.

Uzman değilsiniz ama yukarıda belirttiğim stratejiyi uygularsanız 10 yıl sonunda borsada yatırım yapan, televizyonlarda cirit atan, saçları jöleli, cak cak cak cak konuşan uzman bozuntularının %90’ından daha yüksek bir getiri elde edeceğinizi garanti ederim. Borsanın garantisi yoktur ama borsada yatırım yapıyorsanız ortalama bir borsa spekülatöründen daha iyi getiri sağlamanın garanti yolu vardır. Bu konudan detaylı olarak Mart ayında piyasaya çıkacak olan Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler isimli kitabımızda bahsediyoruz. Daha önce de hisse senedi nedir ve borsa nedir başlıklı iki yazı ile bu konuya giriş yapmıştık, ilgileniyorsanız okuyun.

Pekiyi Amerika’da $200 milyonluk hedge fon yönetmiş bu zat-ı muhterem borsada nasıl oynuyor diye soruyorsanız yeni blogumuza üye olarak öğrenebilirsiniz. Üyelik için detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Borsa ile ilgili diğer tanımlar:
Risk Nedir?
Libor nedir?
Swap Nedir?
Portföy Çeşitlendirmesi nedir? Read More!

Iflas Nedir? Hangi Ülkeler Iflas Edecek?

Harvard Universitesi ekonomi hocasi Ken Rogoff (ayni zamanda eski IMF bas ekonomistidir), bir cok devletin iflas edecegini ama ne zaman gerceklesecegini bilmedigini soylemis. Once iflas nedir tanimlayalim, sonra yorumumuzu yapalim. Iflas bir kisinin, sirketin veya devletin vadesi gelen borclarini veya faizlerini odeyememesi durumuna verilen isimdir. Iflas etmis demek borc verilen paranin tamami kaybedilmis demek degildir. Iflas mahkemelerinde alacaklilarin ne alacagina ve paralarinin ne kadarini kurtaracagina bu konuda uzmanlasmis hakimler karar verir. Devletler de iflas ettikleri zaman alacaklilarla pazarlik yaparak borclarin sadece bir kismini odemek uzere anlasirlar.

Ken Rogoff'un tahminine gelince, yuzde yuz dogru cikacagini soyleyebilirim. Ekonomide ne zaman birileri "bu sefer hersey cok farkli, yepyeni bir donemden geciyoruz" seklinde hurafeleri dile getiriyorsa bilin ki bir seyler ters gidecektir. Devletler gecmiste oldugu gibi gelecekte de ayaklarini yorganlarina gore uzatmayacak ve bir kismi iflas edecektir. Bu devletler Almanya, Japonya, ABD dahi olabilir. Devletlerin omru bellidir zaten, dunya uzerindeki onca devletten kac tanesi 300-500 yasindadir? Eee, gun gelecek omru biten devletler de iflas edecektir. O yuzden hic bir seyin garantisi yoktur. 30-40 yil vadeli Amerikan hazine bonolarina bakin, hepsini iflasa karsi korumak icin belli bir miktar odemek zorundasinizdir.

O yuzden Rogoff'un ifadesi bilinen bir seyi soylemekten ote bir anlam ifade etmemektedir. Ben de o zaman bir tahmin yapayim. Yarin gunes dogacaktir, aksam da batacaktir. Bu tahmin beni astronomi uzmani yapmiyorsa, Rogoff'un laflari da onu muthis tahminci yapmaz. Tahmin yapabiliyorsan bana hangi devletin ne zaman araliginda iflas edecegini soyle, soyleyemiyorsan bos bos konusup vaktimi alma.

Yunanistan iflas edecek mi diye merak ediyorsaniz, hemen spekulasyonda bulunayim. Etmeyecek. Var mi iddiaya girecek olan? Rogoff? Roubini? Krugman? Stiglitz?

Son yazilar:
Portfoy Cesitlendirmesi nedir?
Borsa nedir?
Hisse senedi nedir?
Reeskont nedir?
Swap nedir?
Libor nedir?
Risk nedir?
Stagflasyon nedir? Read More!

Borsa Nedir?

Hisse senedi nedir başlıklı yazımızda sermaye ihtiyacı duyan bir girişimcinin hisse senedi basıp satarak nasıl sermaye arttırabileceğinden bahsettik. O yazıda verdiğimiz örnekten devam ederek bu yazımızda da borsa nedir sorusuna yanıt vereceğiz. Borsa nedir bilmeden, ekonomik fonksiyonunu kavramadan yatırım yapanlar genelde daha çok kumar oynamaya meyilli kişiler oluyor.

Bir önceki yazıda 1 milyon yeni hisse basıp bunları satarak sermaye arttırmaya çalışan şirketin karşılaşacağı bir numaralı problem hisselere alıcı bulmaktır. Bunu çözmenin bir yolu varlıklı kişilerle birebir görüşerek onları ortak olarak almaktır. Örneğimizdeki şirket her biri 3 milyon lira koyacak 5 yatırımcı bulabilirse sorunu çözümlenmiş olacaktır. Büyük yatırımcılar açısından ise problem bu yatırımın ömrünün çok uzun olabileceği riski ile şirketin yolsuzluğa veya dolandırıcılığa karışma riskidir (risk nedir?). Aynı zamanda bu yatırımcılar 3 milyon lira gibi büyük bir miktarı bu şirkete bağlayarak portföy çeşitlendirmesi de yapamamaktadırlar. O yüzden bu problemlerin hepsini göz ardı edebilecek büyük yatırımcı bulmak örneğimizdeki şirket için çok kolay olmayacaktır. Ayrıca büyük yatırımcılar ellerindeki hisselerin bir kısmını satmak isteseler her seferinde avukat tutup bir sürü masrafa gireceklerdir.

Ortada ciddi bir piyasa problemi vardır göreceğiniz üzere. Nedir bunun çözümü? Borsa ya da hisse senedi pazarı adını verdiğimiz kurumlar bir önceki paragrafta bahsettiğimiz problemleri hafifletmek ve sermayeye ihtiyaç duyan şirketlerin göreceli olarak daha kolay bir şekilde sermaye bulmasını sağlatmak amacıyla icad edilmişlerdir. Birincisi piyasada işlem gören hisse senetleri takasbank adı verilen yerde saklanıp, her alım satımda el değiştirme zahmetinden veya sahte hisse senetleriyle uğraşmak riskinden kurtulunmasını sağlamıştır. Ikincisi, çok ufak miktarlarda işlem yapılmasına olanak olduğu için sadece varlıklı kişilerden değil, tüm tasarrufçulardan sermaye bulunmasıni kolaylaştırmıştır. Insanlardan tek bir şirkete yatırım yapmaktansa onlarca hisse senedine yatırım yapma fırsatına kavuştukları için portföy çeşitlendirmesi yapabilmektedirler borsalar sayesinde. Üçüncüsü, acil bir durum çıktığında veya istendiğinde çok ufak bir bedel ödeyerek elinizdeki hisseleri satmanız mümkün olduğu için yatırımcılara esneklik sağlamıştır. Dördüncüsü de borsalar kendi mensubu olan şirketlerden periyodik olarak raporlar istemekte ve belli kurallara uymaları koşulunu getirmektedirler. Böylece bilgi akışı oluşmakta ve güven problemi hafifletilmektedir.

Göreceğiniz üzere borsalar küçük yatırımcıların küçük büyük bir çok şirkete ortak olmasına olanak sağladığı ve sermayenin doğru alanlara aktarılmasını kolaylaştırdığı için gelişmiş ülke ekonomilerinin çok daha hızlı büyümesini sağlamıştır. Örneğini verdiğimiz köfteci borsa veya hisse senedi pazarının gelişmediği bir ülkede faaliyet gösteriyor olsaydı muhtemelen piyasadan 15 milyon lira sermaye bulamayacak ve kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalacaktı. Türkiye’deki bir çok şirket banka ve sermaye piyasalarından sermaye bulamadığı için kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalıyor. Bunun bir neticeside kayıtdışının yaygınlığını koruması oluyor. Şirketlerin sermaye bulabilmesi kolay olsa sermaye piyasalarına ulaşabilmek için yasalara da uymayı daha sıklıkla seçebilirlerdi.

Borsalar kumarhane değildir. Borsa yatırımcılarla sermayeye ihtiyaç duyan şirketlerin bir araya geldiği bir pazardır, belirli kurallar dahilinde işlem yapılır, ekonominin daha verimli işlemesini sağlar. Öte taraftan borsalar düzgün yönetilemiyorsa, manipülasyona olanak tanıyorsa, küçük yatırımcıların hakkı korunmuyorsa bu bahsettiğimiz fonksiyonunu yerine getiremeyecek ve bir çok kişinin algıladığı gibi kumarhaneye dönüşecektir. Borsa nedir sorusunu böylece yanıtlamış olduk, bundan sonraki yazımızda borsada nasıl oynanacağını anlatacağız.

Ilginizi çekebilecek diğer tanımlar:
Kredi riski nedir?
Makroekonomi nedir?
Reeskont nedir?
Stagflasyon nedir?
Swap Nedir?
Deflasyon nedir?
Nominal Ne Demektir?
Bono Nedir?
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru Nedir?
Iktisat nedir? Read More!

Hisse Senedi Nedir?

Borsada yatırım yapmaya başlamadan önce ilk öğrenmemiz gereken soruların başında hisse senedi nedir sorusu gelir. Neticede alıp sattığımız enstrümanlardır bunlar. Hisse senedi bir şirkete ait ortaklık paylarına verilen isimdir. Basit bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki senede 1 milyon lira kar yapan 5 tane köfte restoranınız var. Yaptığınız köfteler tadından yenmiyor, insanlar dükkanınızın önünde kuyruk oluşturuyor, Türkiye’nin her tarafına köfte restoranı açarak çok hızlı büyüyebileceğinizi düşünüyorsunuz.

Bunu yapabilmenizin bir yolu bankadan borç para almaktır, ama Türkiye’deki bankalar böyle büyük işlere çok yanaşmazlar. Ikinci alternatifiniz organik olarak büyümektir, yani senede yaptığınız 1 milyon liralık karı kullanarak yeni restoranlar açıp bu şekilde büyüme yolunu seçebilirsiniz ama bir senede yapabileceğiniz yatırım miktarı 1 milyon lira ile sınırlı olacaktır. Siz çok daha hızlı büyümek, önce Almanya’ya, sonra tüm Avrupa, Uzakdoğu ve tüm dünyaya açılmak istiyorsunuz. Ne yapabilirsiniz?

Şirketinizin bir yıllık karı 1 milyon lira olsa da, şirketinizin değeri bundan kat kat daha fazladır. Diyelim ki sizin şirketin 1 milyon tane hisse senedi olsun (bu rakamı istediğiniz sayıda belirleyebilirsiniz, pek bir önemi yok) ve bunların tamamı size ait olsun. Şirketiniz piyasada 500 bin veya 1 milyon adet daha hisse senedi basarak satabilir ve elde edeceğiniz fonları şirketin yatırımlarında kullanabilir. Diyelim ki şirketiniz 1 milyon adet hisse senedini tanesi 15 liradan piyasada sattı. Bu demektir ki sizin şirketinizin piyasa değeri hisse senedi sayısı * birim hisse fiyatıdır. Yani 2 milyon hisse * 15 lira/hisse =30 milyon liradır. Bu şekilde senede sadece 1 milyon lira kar yapan şirketiniz 15 milyon lira yeni kaynak yaratarak özkaynaklarınızla yapabileceğinizden çok daha büyük yatırımları yapmanıza olanak tanımaktadır.

Verdiğimiz örnekte 30 milyon lira değerindeki hissenizin 2 milyon payı vardır, ve bu payların her birine hisse senedi denir. Şirketler kendileri yeni hisse bastırıp piyasada satabilecekleri gibi, şirketler piyasadan hisse alarak dolaşımdaki hisse adedini azaltma yolunu da seçebilirler. Öte taraftan şirketin hissedarları ellerindeki hisseleri alıp satabilirler ama bu hisse senedi adedini değiştirmez.

Diğer Tanımlar:
Libor nedir?
Enflasyon nedir?
Bono Nedir?
Risk nedir?
Iktisat nedir?
Reeskont nedir?
Bütçe nedir?
Resesyon nedir?
Swap Nedir? Read More!

Risk Nedir?

Internette risk nedir sorusuna cevap ararsanız karşınıza binlerce farklı cevap çıkacaktır. Bunun temel nedeni hayatın ve bilimin hemen hemen her alanında risk kavramının varlığıdır. Temel olarak riskin belirsizlik olduğunu söyleyebiliriz. Risk nedir sorusu hakkında en yaygın şehir efsanesi ise bir sınavda risk nedir sorusuna birisinin “budur” diyerek cevap verip 100 almış olmasıdır. Ben olsam ve verdiğim ders de pazarlama dersi değilse bu yanıtı veren çocuğa muhtemelen tekrardan cevaplaması için ikinci bir fırsat verirdim, adam gibi cevaplayamaz ise sıfırı basardım.

Ekonomide biz daha çok sigorta ve finans sektörlerindeki risk kavramı ile ilgileniriz. Ben bu yazıda yatırımcı ve yatırımlar açısından konuya bakacağım. Risk gelecekte yatırımcı açısından istenmeyen durumların gerçekleşme olasılığının pozitif olduğu durumlarda vardır. Diyelim ki iflas etmek üzere olan bir hissenin fiyatı sıfır olsun (böyle bir durum olmaz ama olduğunu varsayalım). Bu yatırımcı açısından belirsiz bir yatırım mıdır? Peki riskli bir yatırım mıdır? Şirketin iflas edip etmeyeceğini, etmemesi durumunda değerini bilmiyoruz. O açıdan bu kesinlikle belirsiz bir yatırımdır. Öte taraftan hissenin fiyatı sıfır olduğu için tamamiyla risksiz bir yatırımdır. Risk ve belirsizlik arasındaki fark umarım anlaşılmıştır ama genellikle risk ve belirsizlik birbirinden çok farklı değildir.

Türkiye’de bir çok yatırımcı risk kavramından tamamıyla uzak yatırım yapıyor. Genellikle yatırım yapılırken bir enstrümanın riski daha yüksek ise bunun karşılığında daha yüksek bir getiri talep edilir. Mesela Yunanistan’ın hazine bonoları Amerika’nın veya Almanya’nın hazine bonolarından daha yüksek riske sahip olduğu için faizleri de daha yüksektir. 10 yıllık Amerikan hazine bonosu senelik %3,8 faiz öderken, 10 yıllık Yunan bonosu neredeyse %6,8 faiz ödemektedir. Aradaki faiz farkı piyasanın risk algılamasını göstermektedir.

Ilginç bulmacalardan bir tanesi forex piyasalarında spekülasyon yapan yatırımcılardır. Bilimsel olarak forex piyasalarında teknik analiz kullanarak pozitif getiri sağlanmayacağı 15 senedir kanıtlanmış olmasına rağmen bir çok kişi forex hesabı açarak resmen kumar oynuyor. Yani durduk yere risk alıyorlar ve aldıkları bu riskin karşılığında da ekstra bir getiri elde etmiyorlar.

Türkiye’deki yatırımcıların risk konusundaki cehaletlerini ortaya koyan diğer bir gözlem ise bir çok yatırımcının yatırım kararı alırken sadece getirilere bakmasıdır. Ben burada daha önce senelik dolar bazında %12 getiri hedeflediğimi söylemiştim. Bu satırları okuyan bir çok kişi “%12 de nedir ki? Ben size %12 getiriyi bir haftada kazandırırım” şeklinde düşünecektir. Risk konusundaki cehaletinizi bundan daha çabuk nasıl belli edebilirsiniz bilemiyorum. Amaç %12 getiri elde etmek değildir, amaç %12 getiriyi minimum riskle ve yarım asır, bir asır sürecek şekilde sağlamaktır. Yoksa amacınız sadece %12 getiri ise bırakın %12 getiriyi ben size bir haftada %1200 getiri sağlayayım. Arşimet ne demiş: “bana yetirince büyük bir kaldıraç verin, size %1200’lik getiriyi sağlayayım”. Arşimet prensibini bugün de başarıyla uygulayan bir çok şanslı yatırımcı var, şanssız olanlarına borsazede diyoruz.

Risk nedir bilmeden yatırım yapılmaz, yapılırsa sonu hüsran olur. Her kim size gelir ve risksiz bir yatırımdan bahsederse yalan söylüyordur. Risksiz getirilerden uzak durun, çünkü bunlar yalandır; getirisiz risklerden uzak durun, çünkü bunlar kumardır.

Diğer Tanımlar:
Libor nedir?
Enflasyon nedir?
Iktisat nedir?
Resesyon nedir?
Reeskont nedir?
Bütçe nedir?
Swap Nedir?
Deflasyon nedir? Read More!

Borsa'da Yatırım Stratejileri

Bizim memlekette Borsa denildiğinde onu takip eden ikinci kelime "oynamak" oluyor nedense... Borsa oyuncak değildir, bir yatırım alanıdır. Zar zor kazandığımız parayı ileriye dönük güvenceye dönüştürmenin yöntemlerinden biridir. Öncelikle insanların tutumlu olmayı felsefe edinmeleri ve az ya da çok muhakak yatırıma para ayırmaları, geleceği düşünmeleri gerekir. Kısa vadede "vur kaç" yapmak isteyen küçük yatırımcıların neredeyse tamamının eli birden fazla defa yanmıştır ama malum memleketimizde "yenilen pehlivan güreşe doymaz". Borsa'da Yatırım Stratejileri üstüne blogun eski sahibi Ekonomix'in daha evvel yazdığı Borsa'da Nasıl Yatırım Yapılır? başlıklı yazıyı okumanızı öneriyorum. Aktif bir yatırımcı mı olacaksınız yoksa benim gibi pasif bir yatırımıcı mı olacaksınız karar vermeniz açısından değerli bir yazı.

Bugün bazı yabancı bloglara bakarken bu konuyla ilgili bir kitap özetine rastladım. The Simple Dollar blogu Payback Time isimli kitabın bir özetini yayınlamış.

Burada yatırım yapılacak hissenin yani şirketin seçimi için stoğun P/E rasyosuna (price to eranings ratio) bakılması öneriliyor. Temelde benim gibi pasif yatırımcılar ve de bu işlerden anlamayanlar IMKB 30 hisselerine borsanın düştüğü dönemlerde yatırım yapıp, diğer zamanlar ne yapacaklarını şaşırırlar. En azından benim için durum böyle. Şimdi blogun iktisatçı yazarlarından ricam şu konuyu bizim için yorumlamaları ve cahil yatırımcıları biraz daha eğitmeleri...

Borsa ile ilgili olarak bakılabilecek bazı yazılar:

Portföy çeşitlendirmesi nedir?

Küçük yatırımcı Borsa'da nasıl kazanır? Mesela bu yazı esasında benim gibi küçük yatırımcıya en sağlam duruşu anlatıyor ama benim derdim endeks yükseldiğinde portföy içinde ya da dışında hangi hisselerden almaya nasıl karar vereceğimiz...

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir. Read More!

Libor Nedir?

Libor nedir sorusu finansla bir miktar ilgilenen insanların sıkça sorduğu soruların başında gelir. Libor London Interbank Offered Rate kelimelerinin baş harflerinden oluşturulan bir kısaltmadır. Londra’da bankalar arası piyasada borçlanmalarda ortaya çıkan faiz oranına verilen isimdir. Ancak burada ortaya çıkan faiz oranı sadece Londra’daki bankalar tarafından kullanılmamakta, bir çok finansal işlemde Libor referans faiz oranı olarak kullanılmaktadır. Faiz oranını belirleyen bankalar da sadece Ingiliz bankaları değil, 60’dan fazla ülkenin bankası sisteme dahildir.

Libor (faiz oranları) forward, swap, konut kredisi, değişken faizli borçlar ve eurodollar işlemlerinde referans olarak kullanılmaktadır. Diyelim ki senelik Libor + 300 baz puanı ile değişken faizli konut kredisi aldınız ve konut faiziniz her yıl 1 Mart tarihinde belirleniyor olsun. Eğer 1 Mart tarihinde Libor %1,5 ise siz de bir yıl boyunca %4,5 faizden konut kredisi kullanıyor olacaksınız. Bir sene sonra Libor %3,5’e yükselirse sizin ödeyeceğiniz konut kredisi faiz oranı da %6,5’e yükselecektir. Türk bankaları uluslararası bankalardan 1 veya 3 yıl vadeli faizlerle borçlandıkları zamanlar da ödeyecekleri faiz oranı Libor +75 baz puanı gibi miktarlar oluyor genellikle. Ufak ve riskli bankalar daha yüksek bir risk primi ödemek zorunda kalırken Garanti, Akbank gibi riski daha düşük bankalar Libor üzerine daha düşük bir prim ödeyerek borçlanmaktadırlar.

Hedge fonlar da çalıştıkları aracı kurumlardan borçlanırken Libor üzerinden borçlanırlar. Mesela benim daha önce danışmanlık yaptığım büyük bir hedge fon kaldıraç kullanarak sermayesinin ben diyeyim 3 katı siz deyin 5 katı bir miktarla yatırım yapıyordu. Borçlanırken de Libor + 200 baz puanı faiz ödüyordu. O yüzden bu hedge fon yaptığı işlemlerden karlı çıkabilmesi için senelik en azından Libor +200 baz puanı getiri sağlamak zorundaydı. Libor’un %4 olduğunu varsayarsak, hedge fonun bir senelik getirisi en azından %6 olmalı değil mi? Gerçek hedge fonlar %7-10 gibi getiriler sağlar, ama bunu yaparken piyasa riski (beta) almazlar. Bunun nedeni de fonlarının maliyetinin %6 olmasıdır. 2008 yılındaki gibi borsanın %35’den fazla kaybettiği bir yılda siz borsadan daha iyi bir performans gösterip sadece %25 kaybediyor olsanız dahi 3 katlık bir kaldıraç kullandığınızı varsayarsak bu iflas etmeniz için yeterlidir. Ama stratejinizi hedge ediyorsanız (yani piyasayı açığa satıyorsanız), yukarıda verdığimiz senaryoda getiriniz %10’dan (alfa) fazla olacaktır, kaldıraçı da hesaba katınca borsanın %35 kaybettiği bir zamanda siz neredeyse %35 kazanıyor olacaksınız.

Libor’a dönecek olursak, Libor (faiz oranları) gecelik faizden başlayan ve bir yıla kadar uzanan vadelerde ve 10 tane ayrı para birimi için hesaplanmaktadır. Biraz daha detaylı bilgi için wikiye bakabilirsiniz.

Diğer Tanımlar:
Iktisat nedir?
Resesyon nedir?
Bütçe nedir?
Deflasyon nedir?
Nominal Ne Demektir?
Enflasyon nedir?
Reeskont nedir?
Bono Nedir? Read More!

Bütçe Nedir? Kamu Harcamaları Ne Kadardır?

Bu yazı Bütçe Giderleri: 2009 Ocak-Aralık Dönemi başlıklı yazımızın devamıdır. Bu konuyla bağlantılı olarak önce bütçe nedir sorusunun cevabını verelim, ardından da 2009’da kamu harcamalarının kalemlerine bakmaya devam edelim. Bütçe bir devletin veya şirketin veya kişinin belli bir süre içerisinde yapacağı harcamaları ve elde edeceği geliri önceden planlayan ve önünü görmesini sağlayan bir araçtır. Türkiye 2010 yılında yaklaşık 250 milyar lira gelir toplamayı bütçelerken, 300 milyar liralık da harcama yapmayı kafasına koymuş mesela. Önceki yazımızdan devam edelim.

...Demek ki devlet dediğimiz mekanizma bizim kendi rızamızla yapmayacağımız harcamaları yapmamıza neden olan bir mekanizmaymış. Bu arada yeşil kartlıların tedavi giderleri bir önceki seneye kıyasla %37 oranında artmış. Bundan 15-20 sene sonra bundan dolayı bütçeye binen yük emeklilerin bindirdiği yükü geçmezse ben de bu işi bilmiyorum. Mehmet Şimşek ise “sağlık harcamaları Allah’ın emri, orada biz kontrol edemiyoruz” diye demeç vermiş. Yeşil kartları Allah mı dağıttı?

Çiftçilere verilen avantaların toplamı ise 4,5 milyar olmuş, bunun teknik adı tarımsal destekleme alımı oluyor. Tübitak’a ise 740 milyon lira harcanmış. O kadar paraya ben size Tübitak’ın 10 senede keşfedeceği teknolojiyi bir senede satın alırım. Tübitak kiminle rekabet ediyor ki adam gibi çalışıp bir şeyler üretsinler? Milli Savunma Bakanlığının payı ne kadar diye merak ediyorsanız aşağı yukarı söyleyeyim. 2009 için bütçelenen toplam harcamalar 14,5 milyar lira. Bunun 6,2 milyar lirası personel giderleri, 1 milyarı SSK primleri iken mal ve hizmet alımları için 7,2 milyar lira ayırılmış. Yani devlet bütçesinin sadece %5’lik küçük bir kısmı askeri harcamalara harcanmış. Devletlerin vergi toplamasının bir numaralı bahanesi savunmadır oysa.

Mahalli idarelere 21,3 milyar lira dağıtılırken, KIT’lerin sermaye desteği için de 3 milyar lira harcanmış. Boğaziçi Üniversitesinin vergi veren vatandaşlara maliyeti 110 milyon lira, Yıldız Teknik Üniversitesinin maliyeti 93 milyon civarında gerçekleşmiş.

Liste uzayıp gidiyor. Türkiye gibi tasarruf eksikliği olan ülkelerde bir de devlet 50 milyarlık bütçe açığı vererek ülkenin büyümesine iyice balta vuruyor. Geçen sene ödenen faiz giderleri neredeyse bütçenin %20’si olmuş, bu yine iyi. Eskiden bütçenin %40’ı gibi rakamları faize veriyorduk. AKP 2006 yılından beri harcamaları enflasyonun çok üzerinde arttırarak şimdiki duruma düşmemize neden oldu. Ondan sonra da muhalefetteki Tekel işçilerine hayır diyorlar. Diyecekseniz herkese hayır deyin, Tübitak’a, TRT’ye, Diyanet işleri başkanlığına, Devlet Opera ve Balesine, Devlet Tiyatrolarına, Devlet üniversitelerine (burada öğrencilere eğitim giderlerini hibe etmek yerine borç olarak verip bu kişiler çalışmaya başladıktan sonra makul taksitlerle ödeme yapmalarını sağlayıp toplanan fonları yeni öğrencilerin finansmanında kullanmalıyız) hayır deyin. Bugün 5,6 milyar olan yeşil kart sağlık rüşveti bir kaç sene sonra 10 milyarı bulacak bu hızla giderse. Ona hayır deyin. Genç yaşta insanları emekli ederek 50 milyar liralık açık vermişler. NASA’nın bütçesi bunu yarısı kadar, adamlar Mars’a gidiyor. Biz gençleri emekli yapmayıp uzay teknolojisi kursaydık şimdiye Jüpiter’e koloni kurmuş olurduk (biraz abarttığım doğrudur ama 38 yaşında insanların emekli edilmesi kadar da abzürd bir durum değil bu)

Kamu harcamalarına hayır deyin ki bütçe fazlası verip, borçları kapatıp hiç faiz ödemesi yapmayalım. Devletlerin borcu olacak diye bir kural yok ki! Sanki para borçlanıp geleceğe yatırım mı yapıyoruz! Para borçlanıp sağa sola seçim rüşveti olarak dağıtıyoruz. O zaman hic borclanmayalim daha iyi.


Diger Tanimlar:
Iktisat nedir?
Resesyon nedir?
Bono nedir? Bond nedir?
Deflasyon nedir?
Enflasyon nedir?
Reeskont nedir?
Swap Nedir? Read More!

Otomatik Blog Programları ve Vurdumduymaz Site Sahipleri

Teknoloji devrinde yaşıyoruz, bilgisayar teknolojisi bir yandan hayatımızı son derece kolaylaştırırken bir yandan da karmaşıklaştırıyor. 20 sene önce bir insanın yazarlık yapıp fikirlerini veya ürünlerini tüm dünyayla paylaşması için ya bir gazete veya dergide yazarlık yapıyor olması lazımdı, ya da kitap bastırması. Bugün bir bilgisayarı ve internet bağlantısı olan herhangi bir kişi iki dakika içinde fikirlerini yayınlamaya başlayabilir. Yazıları yayınlamak artık problem değil ama hala okuyucu bulmak problem.

Türkiye’deki başka bir problem ise yazılarınızın çalınarak başka mekanlarda yayınlanmasıdır. Hırsızın hiç mi suçu yok diye siz sormadan önce ev sahibini bir azarlayayım. Bloglarda yazıyorsanız yazılarınızı teknolojik olarak nasıl yazmanız gerektiğini de bilmeniz lazım. Burada yazılmış geçmiş yazılara bakıyorum, kendi sitesinde yazılmış diğer yazılara dahi bağlantı verilmemiş. Adam açmış blogger’ı, yazıyı yazmış, siteye postalamış, bir tane de link vermemiş. Yazınızı yazdıktan sonra içerisinde geçen anahtar kelimeli kullanarak o kelimelerle ilgili daha önce yazmış olduğunuz yazılara link vermezseniz arama motorları hangi yazıların önemli, hangi yazıların önemsiz olduğunu nasıl anlayacak? Yıllarca eğitim almış okuyucuların bir kısmı (yok sizi kastetmiyorum, başkasını kastediyorumdur mutlaka) dahi okudukları yazıyı anlayamazken Google’ın arama motorunun bunu yapabileceğini mi zannediyorsunuz? Arama motorları bir yazıya verilen bağlantılara bakarak önemli olup olmadığına karar veriyor. Google aramalarinda ilk sirada veya sayfada cikacak yazi nasil yazilir baslikli yazimizda buna deginmistik.

Kendi yazılarınıza bağlantı vermenizin diğer bir faydası ise Orhan Yaşar Çelik gibi bir şahsiyet blogunuzdan yazı çaldığı zaman bunu farketmeniz çok kısa bir zaman alacaktır. Neden? Çünkü çalıntı siteden sizin sitenize koyduğunuz linkleri kullanarak birçok ziyaretçi gelmeye başlayacaktır. O yüzden her yazdığınız yazıda daha önce yayınlanmış alakalı yazılarınıza en azından 5-10 tane bağlantı verin.

Blog hırsızları neden bu işe girişiyorlar peki? Blog hırsızları autoblogging denilen otomatik blog programları kullanarak bir iki saat içerisinde bir site kurarak 5-10 tane farklı siteden yazı çalarak harcadıkları emeklere kıyasla çok yüksek gelirler elde edebilmektedirler. Düşünsenize 2 saat vakit harcıyorsunuz o kadar, ondan sonra siteniz kapatılana kadar reklam gelirlerinden para kazanıyorsunuz. Türkiye’de bilişim suçları konusunda insanların bilgisi fazla değil, bir çok kişi başkasınız yazdığı bir yazıdan bir kaç satırdan fazlasının kaynak verilerek dahi alıntı yapılmasının suç olduğunu bilmiyor. Koca koca üniversitelerin profesor ünvanına sahip rektörleri kendilerini profesör ve doçent yapan tezleri başkalarının yazdıklarını çalarak yazdıkları ve bu kişıler ciddi bir şekilde cezalandırılmadıkları için ülkemizde de intihal oldukça yaygın olmaya devam ediyor. Burada da daha önce Emre Şenel ve Arzu Alvan isimli iki kişinin (Arzu Alvan akademisyenlik yapıyor) intihal yaptığını belirten yazılar yazılmıştı.

Diyeceğim şudur ki çalanlar arsız, yazısı çalınanlar ise vurdumduymaz. Devletin asli görevi bu tür hak ihlallerinin önüne geçmek iken, adamlar her sene nasıl 300 milyar lira kamu harcamasını reel olarak daha da arttırabilirim diye uğraşıyorlar. Internet ortamında da orman kanunları işliyor.

Not: Bu yazıyı neden yazdın diye soracak olursanız, başka bir arsız moda bloglarından yazıları çalıyormuş, benden yardım istediler. Read More!

Cumhuriyetin ilk Yillarinda Ikdisadi Hayat

Cumhuriyet'in ilk yillarinda Ataturk ve Ismet Inonu Yonetiminde Turk ekonomisinin performansina daha once Atatürk Yönetiminde Türkiye Ekonomisi: 1924-1929, Büyük Buhran Sırasında Türkiye Ekonomisi: 1930-1938, Ismet Inönü ve 2. Dünya Savaşı Yılları, ve Amerika Neden Zengin Türkiye Değil baslikli dort yazida analiz etmistik. Ozetle Cumhuriyet'in ilk yillarinda ikdisadi hayat oldukca parlak gecmis, ve buyuk buhrana ragmen basarili bir performans cizmisiz. Daha sonrasinda ise Ismet Inonu yonetiminde ikinci dunya savasi sirasinda cuvallamistik.

Tarih ve bugun blogu da Cumhuriyet ilk donem ekonomisi baslikli bir yazi ile bu yillara ait bilgileri okuyucularin kullanimina sunmuslar. Okuyunuz. Bu tur blog yazilarinin cogalmasi okuyucular icin de alternatif olacagi icin destekliyoruz. Hatta boyle paslasa paslasa yazmak tum bloglarin faydasina olan bir durum. O yuzden siz de yazilarimiza katki yapmak istiyorsaniz, acin bir blog goruslerinizi orada yazin, blog yazmak konusunda ciddi iseniz biz de katki veririz.

Simdilik Cumhuriyetin ilk yillarinda Cumhuriyet ekonomisinin analizini daha fazla yapmayi dusunmuyorum, cok zaman alan bir ugras, yeterince de veri yok elimizde. Read More!