Mikro iktisat uygulaması Cinayet Ekonomisi

Not: Asagidaki yaziyi once Ekonomi Turk kitabinin mikro iktisat uygulamalari kismina koymak uzere yazmaya baslamistim ama kismet burada yayinlamakmis.

Televizyonlarda bir sürü dizide cinayetleri çözen zeki dedektifler veya CSI gibi dizilerde teknoloji kullanan suç savaşçıları öne çıkarılır. Belgesellerde de FBI, DEA, veya yerel polis güçlerinin çözdükleri cinayetlerin hikayelerini izleriz. Bunları izlediğim zaman aklıma ilk gelen soru Amerika’da her sene kaç tane cinayet olduğu, ikinci soru bunların yüzde kaçının çözülebildiği, üçüncü soru ise teknolojideki gelişmeleri de dikkate alırsak son yıllarda bu orandaki değişimin hangi yönde olduğudur. Tabii en önemli konu ise cinayetlerin sayısını nasıl azaltabileceğimiz konusudur.

Bu soruların cevaplarına Amerika’ya bakarak cevap aramamın sebebi bahsettiğim istatistiklerin olması. Kısa bir google aramasından sonra karşıma şu cevaplar çıktı:

Cevapları söylemeden sizden bu soruların cevabını tahmin etmenizi isteyeceğim. Amerika’da 2007 yılında 14811 tane cinayet işlenmiş. Yani her 20000 kişiden bir tanesi cinayete kurban gitmiş. Türkiye’de aynı oranda cinayet işleniyorsa aşağı yukarı 3500 kişinin her sene öldürülüyor olması lazım. Amerika’da 1963 yılında 4566 kişi cinayete kurban gitmiş, yani her 40000 kişiden bir tanesi öldürülmüş. Bu demektir ki cinayet işlenme oranı son 44 yılda iki katına çıkmış. Bu rakamlara alkollü bir sürücünün trafik kazalarında öldürdüğü kişiler dahil değil. Onların sayısı bizim kastettiğimiz cinayetlerin sayısından daha fazla. (Geçenlerde New York eyaletinde yeni bir kanun yürürlüğe girdi, alkollü araba kullanan ve arabalarında 16 yaşından küçük çocuk bulunduran kişiler kazaya karışmasalar bile 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecekler. Türkiye’de alkollü araba kullanmanın cezası neydi?) Aslına bakarsanız ben bu cevaplardan tatmin olmadım ve aramaya devam ettim. FBI’ın sayfasında 20 yıla ait istatistiklere ulaştım ve cinayet oranının 80’lerde ve 90’ların başında çok daha yüksek olduğunu farkettim. O zamanlar senede 24000 kişi cinayete kurban gidiyormuş. Bu rakamlar 1994’den sonra düşmeye başlamış ve onların istatistiklerine göre 1998-2008 arasında öldürülen insan sayısı 16000 civarında sabit seyrederken, nüfus artış hızından dolayı cinayet oranı yüksek miktarda gerilemiş.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Bilgisayar Nedir

Peki bu cinayetlerin yüzde kaçı çözülebiliyormuş? Washington Post’un haberine göre 2007’de bu cinayetlerin %61’i çözülebilmiş. Yani her 5 cinayetten ancak 3 tanesini çözebiliyorlarmış. 1963 yılında ise cinayetlerin %91’i çözülmüş. Adamlar 44 sene önce her 10 cinayetin 9’unu çözüyorlarmış. O kadar teknolojik gelişmeden sonra bu 10’da 6’ya düşmüş. 2000 yılında ise bu rakam %63 imiş. Bu rakamlara bakarak kabaca son 8-9 yıl içerisinde DNA teknolojisinin ve dizilerde gösterilen teknolojilerin kullanımının cinayetlerin çözümüne yaygın bir katkı sağlamadığını söyleyebiliriz.

Tabii ki bunu söyleyebilmek için bu konuda çok detaylı bir araştırma yapamak gerekli ve eminim Amerika’da bu konu üzerine çalışan ekonomistler vardır. Diğer emin olduğum bir konu da Türkiye’de buna benzer konularda çalışan ekonomistlerin ya hiç olmaması ya da çok az olması. Eğer şu sıralar ekonomi doktorası yapıyorsanız size vereceğim en iyi tavsiye başkalarının çalışmadığı, hatta o konularda doğru düzgün verilerin bile olmadığı alanlarda doktora tezinizi yapmanız, kendi verilerinizi kendiniz toplamanız ve bunları da kimseyle paylaşmamanız. Böyle yaptığınız taktirde önümüzdeki 10-20 yıl içerisinde Turkiye’de çalıştığınız alanda en uzman kişi siz olursunuz. Bunlar önemli konular. Amerika’da makroekonomi alanında çalışan adam kalmadı diyebilirim, sadece üç beş tane serseri mayınla Fed’in bölgesel ofislerinde çalışan ekonomistlerin yaptıkları çalışmalar var, onların da neye yaradığını bu krizde gördük.

Neyse konumuza dönelim ve biraz spekülasyon yapalım. Geçmişte cinayetlerin daha kolay çözülmesinin bence en önemli sebebi bunların aile içi cinayetler olmaları. Geçen zaman içerisinde organize suç ve bununla bağlantılı cinayetlerde bence önemli artışlar meydana geldi ve bunları da öyle DNA veya CSI teknikleriyle çözmek pek mümkün değil. Aslına bakarsanız katil eşlerden biri değilse, dizilerde gözümüzün içerisine sokulan süper dedektiflerin öyle ahım şahım bir yeteneklerinin olmadığını görebilirsiniz. Neticede Amerika’daki dedektifler finans, hukuk, tıp gibi zeka gerektiren alanlara giremeyen, lisenin kabadayısı olan patates beyinli kişiler olduklarından normal olan onların ancak gözlerinin önündeki bariz cinayetler dışındaki cinayetleri çözememeleridir. Bu işin çözümü ancak makro seviyede olaya sistemik yaklaşıp analiz ettikten sonra gerçek uzmanlar tarafından ortaya konabilir. “Ben 27 yıldır dedektiflik yapıyorum, bu işler analistlerin bildiği gibi değil” diyen beceriksiz statükoculara da aldırış etmemek gerek.

Bir de beyninizi gıdıklayacak Orwellian bir çözüm önerisinde bulunayım. Cinayetleri azaltmanın yolu insanlara bu işten yakayı ucuz sıyıramayacakları mesajını vermenizdir. Birincisi cezalar hafif olmayacak, ikincisi yakalanma olasılığı çok yüksek olacak. Yakalanma olasılığını nasıl arttırırız? İnsanların yerini her günün her saniyesinde cep telefonlarından (veya herkesin koluna takılacak ve sinyal verecek bilekliklerden) belirleyeceğiz. Ayrıca arabalara da çip takılarak her gün her saniye nerede oldukları, hangi hızla seyrettikleri belirlenecek. Herkesten ayrıca DNA örneği de alınacak. Son olarak da her yere yüksek çözünürlüğe sahip kameralar yerleştirilecek. Böylece cinayetlerin ve diğer suçların çözümünde dedektiflerin ihtiyaç duyduğu bilgilerin çoğuna hemen ulaşabileceğiz. Bu bahsettiğim teknolojiler henüz tam olarak ucuz bir şekilde uygulamaya sokulacak kadar gelişmiş değil ama bu ütopyadan çok da uzak sayılmayız. Peki toplum suç oranlarının ciddi oranda azaltılmasının bedeli olan her attığı adımın devlet baba tarafından izlenmesine evet der mi?

Ekonomi Türk

5 Yorum Var.:

Süleyman Şahal dedi ki...

Cinayet çözümlerindeki düşüş teknolojik gelişmeyle beraber suçun daha kesin olarak ispatlanabilir olması olabilir mi? Yani, 60lı yıllarda "biz bu cinayeti çözdük" dediklerinde bugünün kıstaslarıyla çözmemiş olabilirler mi? İşin hukuki yönünü bilmiyorum, ama bu da bir ihtimal gibi geliyor.

Dane dedi ki...

"Bir de beyninizi gıdıklayacak Orwellian bir çözüm önerisinde bulunayım"
Ne demek Hocam, sen Orwell'i de asmis oldum.
Heil Ekonomix

Unknown dedi ki...

Sürekli ekonomide kayıtlı sisteme geçmekten bahsediliyor. Bu konuda gerek hükümet gerek bazı çevreler sürekli yazıp çiziyor. Ama asıl veya daha önemlisi toplumda kayıtlı sistem yok. Kim nerede nasıl yaşıyor belli değil. Alacak için Mahkeme kararı bile çıkarsanız icra takibine gittiğinizde borçluyu bulamıyorsunuz.Tebligat yapamıyorsunuz. Bir mahallede batan esnaf borçtan kaçmak için yan mahallede dükkan açıyor bulamıyorsunuz. İkametgah sistemi düzgün değil. Kim nerede oturuyor, nerede çalışıyor, mal varlığı nelerdir hepsi kayıtlı olmalı. Bütün g.menkuller ölmüş ataların üzerine, tapu evraklarına güvenerek açılan bir kamulaştırma davasında üçüncü kuşaktan mirasçılar çıkıyor, Şahsen ben eskiden on yılddır istanbulda yaşamama rağmen başvurularımda memleket adresini ve ikametgahını kullanıyordum. Geçici ikametgah diye bişey çıkmalı. Kısa süreliğinede olsa mekan değiştirenler oturdukları mahalle mühtarına gidip geçici ikamet kaydı olmalı. Toplu olaylada, gösterilerde her fırsatta parmak izi alınmalı, mağaza camı kıranlar, polis arabası taşlayanlar, direğe çıkıp mobese kamarası sökenler, belediye otobüsü yakanlar mutlaka bulunmalı. Ayrıca 5 bin kayıpta bahsediliyor. nerede bu insanlar ciddi olarak takip edilmeli. Galatasar lisesinin önünde bir konser vardı sanatçı"polis kimlik sorar"diye bağırıyordu. millette alkışlıyordu. Bence polis daha çok kimlik sormalı, ikamet sormalı, teyid ettirmeli.KAyıtlı ekonomiye kayıtlı toplumla ulaşılabilir. Unutulmamalıdırki özgürlük ancak güvenlik varsa anlamlıdır.12 eylülden önce 9 yaşımda olmama rağmen ilçenin merkezine gezmeye gidemiyordum. faşist diye kovalıyorladı şerefsizler. ulan ben o yaşta bu kelimeyi teleffuz bile edemiyordum.

Unknown dedi ki...

ekonomix, peki sen evet dermisin bu soylediklerine??sanmiyorum.george orwell bile bu kadar ileri gitmedi,big brother in dha buyugunu yaratmak gibi bir sey.gerci su an bir tuvaletlerde de kamera yok,soyledigin sistemlerin yanlis kullanabilecegini,kotu amaclar icin kullanabilecegi senaryolarini da goz onune alalim.ulkemizde telekulak tartismalari alip giderken,sundugun sistem tam bir polis devleti yaratmaya calismak.zaten dediklerin yavas yavas bir bir uygulaniyor,caddelerde digital kameralar kimlik tesbit etme noktasina geldi.bircok ulkede karakola dustugunde dna ornegini aliyorlar.bu tehlikeli bir gidisat,politikacilarin polisi nasil kullandigi,polisin insanlari nasil sucladigi biliniyor,slikondan parmak izi ornekleri yaratilinabiliniyor,bir olay yerine sac kili birakip inanlar suclanabilinir,bilgisayarda kamera kayitlari ne kadar guvenli olur artik onu bilemiyorum.avrupada liberaller uzunca zamandir bunlara karsi mucadele ediyor,ingiltere heryeri kamerayla dosedigi halde hala kimlik karti uygulamasina gecemedi(en cok ozellikle yabanci kokenliler cok endiseli.)
havzali ise saka mi ciddimi anlamadim,herhalde saka yapiyor.
neoldu liberalizme,bireysel ozgurluklere.bizde vatandas devletten cok devletci olup sundugunuz yontemleri kabul eder,ama batida privacy denen kavram onemli,benim icinde kisisel gizliligim onemli. birisinin beni gozetlemesi kabul edilecek bir sey degil.

T'Pol dedi ki...

90'lardan sonra cinayet oraninin düşmeye başlaması ile ilgili olarak ortaya atılan ilginç bir teori de 1973 yılında US Supreme Court'un kürtajı serbest bırakması olarak gösteriliyormuş. Ekonomik durumu iyi olmayan, kötü mahallelerde, suç oranının yüksek olduğu yerlerde yaşayan kadınların istenmeyen gebeliklerini sonlandırabilmeleri sayesinde özellikle NY'da suç oranının düştüğü konusunda bir argüman var. Mantıklı geliyor ama bilimsel mi bilemem.

Ekonomix'in Orwellian önerileri de bana "Minority Report" filmini hatırlattı.

Bence artık dönülmez akşamın ufkuna geldik. Dünya kaynakları hızla artmaya devam eden nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğinde büyük bir savaş çıkması ya da bazı büyük agabeylerin kitlesel imhalar yaratmaları ve daha sonra faşizan bir yönetim biçimi dayatmaları çok da uzak bir olasılık gibi gelmiyor.

Hatta sanırım böyle bir Tom Clancy (yanılıyor olabilirim) komplo teorisi okumuştum. Fakat oradaki konu çevreye karşı işlenen suçlardı. Fanatik çevreciler laboratuvarda bir virüs geliştirip bunu Sidney Olimpiyatlarinda yaymayi, yaklaşık 250,000 kişilik kendi yandaşlarının hayatta kalabileceği bir kitle imhası yapmayı planlıyorlardı. Komplo son dakikada eski bir KGB ajanının insafa gelmesi ile önleniyordu.