31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü

Bugün 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü. Biz burada doğal olarak sigaraya fazlaca saldırdık, doğal olarak dedim zira burada tutumluluk ve tasarruf yazıları ile paranızı çöpe atmamanız ve tasarruf etmeniz için onca dil döküyoruz, paranızı çöpe atsanız daha iyi edeceğiniz bir alışkanlığa karşı ne kadar yazı yazsak azdır.

Ben sigara içmiyorum, eskiden içerdim. Türkiye'de 3 liraya aldığım paketi Singapur'da 12 liraya almak zorunda kalınca bir gecede bırakmıştım. Sonra başka nedenle de devam etmedim. En önemli neden sağlık tabii ki. Sigara akciğer kanserinin en önemli nedeni. Akciğer kanseri'nin birinci dunya savasi oncesinde çok az rastlanan, o zamanlarda birçok doktorun kariyeri boyunca muhtemelen hiç rastlamayacağı, sigara kullanımının yaygınlaşması ile salgın hastalığa dönüşen bir hastalik oldugunu biliyor muydunuz?
Oysa akciğer kanseri XX. YY.'ın başında son derece nadir bir hastalıktı. Tütünün sigara haline dönüşmesi ve tüketiminin hızla yaygınlaşması sonucu 1940’larda akciğer kanseri salgını ortaya çıkmıştır ve bu salgın etkisini, bütün dünyada, artan şekilde devam ettirmektedir.
Sigara dumaninin akcigeri nasil kanser ettigini de Prof. Dr. Firuz Çelikoglu'ndan okuyalim:
Hücrelerimizin içindeki genetik bilgileri taşıyan sarmal yani DNA her gün kendisini kopyalar ve her gün de bu kopyalama işlemi sırasında bazı hataların yarattığı yeni hücreler kanserleşme potansiyeli taşır. Hücredeki bu DNA değişiklikleri ve hatalar insan vücudundaki her hücre çekirdeğinde bulunan "p53 geni" tarafından temizlenir.

Görevini gereği gibi yerine getiremeyen p53 geni bir hücreyi, sonuçta da insan vücudunu kanser tehlikesiyle karşı karşıya bırakır. Tüm kanserlerin en az yarısında p53 geninin hasarlı olduğu tespit edilmiştir. p53 geni sigara içen ve akciğer kanserine yakalananların yaklaşık yüzde 60‘ında çok özgül bir biçimde hasar görmektedir. Sigara dumanının bazı bileşenleri DNA’yla kimyasal olarak tepkimeye girer. Hasar gören bu DNA onarılmazsa, hasarlı DNA hücre bölünmesi sırasında kopyalanırken bu hatalar sistemin bir parçası haline gelir. Bu şekilde normal gelişim denetimine yanıt veremeyen bir farklılaşmış hücre popülasyonu gelişir ve en sonunda da kansere dönüşür.

Turkiye'de tabii ki bunun kilifi hazir, en cok duydugum tepki de su "efendim hepimiz nasil olsa birgun olmeyecek miyiz?" Orasi tamam da bu hayatinizi tarifsiz acilarla ve morfin ile uyutulur halde olme sansinizi arttirmaya nasil bahane oluyor?

Bir de olayın ekonomik boyutu var tabii ki. Günde 4 liralık bir paket sigara içen bir tiryakinin yıllık ödediği vergiyi 1174 lira imiş. Günde 7 liralık sigara tüketen tiryaki, yılda 2000 lira vergi ödüyormuş:

Zaten alın terinizle kazandığınız paradan vergi kaçıran hırsızların da payını yüklenerek yüklü bir vergi ödemiyor musunuz (yoksa ödemiyor musunuz)? Neden bir de sadece sigara içmeyerek ödemeyebileceğiniz bu vergiyi ödemeye devam ediyorsunuz? Ben bir açıklamasını bulamadım, sırf bu nedenle sigara şerbet olsa içmem. Read More!

The Labor Market in the Great Recession

Michael W. Elsby, Bart Hobijn, Aysegul Sahin

NBER Working Paper No. 15979* Issued in May 2010

From the perspective of a wide range of labor market outcomes, the recession that began in 2007 represents the deepest downturn in the postwar era. Early on, the nature of labor market adjustment displayed a notable resemblance to that observed in past severe downturns. During the latter half of 2009, however, the path of adjustment exhibited important departures from that seen during and after prior deep recessions. Recent data point to two warning signs going forward. First, the record rise in long-term unemployment may yield a persistent residue of long-term unemployed workers with weak search effectiveness. Second, conventional estimates suggest that the extension of Emergency Unemployment Compensation may have led to a modest increase in unemployment. Despite these forces, we conclude that the problems facing the U.S. labor market are unlikely to be as severe as the European unemployment problem of the 1980s.
Read More!

Üretim Nedir ?

İnsanın, yaşamı için doğanın kendisine verdikleri ile yetinmesi halinde herhangi bir üretim faaliyetinden söz edilemeyeceği açıktır.

Üretim, insan gereksinmelerinin doğa tarafından tam olarak karşılanamaması sonucu ortaya çıkan bir faaliyettir. İnsanların varoluşuyla başlayan bu faaliyet süreci taş devrinden beri devam etmektedir. İnsanların taşları yontmaya başlaması, taşlardan savunma ve avlanma amacıyla basit aletlerin yapılması bu sürecin başlangıcını oluşturmaktadır. Savunma ve avlanma amacıyla ihtiyaç nedeniyle ortaya çıkan üretim süreci sürekli kendini geliştirmeye devam etmiş, taştan yapılan aletler yeterli olmamaya başlamış zaman geçtikçe üretimde bakır, tunç ve demir kullanılmaya başlanmıştır. Dağınık bir halde göçebe yaşayan insanlar nufüsun da artmasıyla beraber çeşitli topluluklar oluşturmaya başlamış, yavaş yavaş yerleşik düzene geçilmiştir. Yerleşik düzene geçilmesiyle toprağı ekmek suretiyle birtakım ürünler yetiştirilerek tarımsal üretime geçilmiştir. Tarımsal üretime geçen insanoğlu tarım arazilerinin kullanılmasında insan gücüne yardımcı olması nedeniyle hayvanlardan yararlanmaya başlamış, evcilleştirme süreci bu şekilde ortaya çıkmıştır.

Binlerce yıl öncesine dayanan üretim süreci insanlığın uygarlık yolunda ilk adımı atmasıyla başlamıştır. Ancak bugünkü anlamda üretimin doğuşu, insanlık tarihinde dün sayılabilecek bir geçmişe uzanır. Bunun nedeni teknolojik gelişmelerin izlediği çizgi ile açıklanabilir. Sanayi devrimiyle makinaların insangücünün yerini almaya başlaması en fazla 250 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Bir ülke ekonomisi için üretim, canlılarda yaşamı sağlayan kan gibidir. İnsangücü ve diğer kaynakların yerinde kullanılması ile gerçekleştirilen yeterli düzeyde üretim, ekonominin sağlıklı bir şekilde yaşaması ve gelişmesi için ön şart olarak kabul edilir. Ekonomistler üretimi fayda yaratmak şeklinde tanımlarlar. Mühendisler ise, bir fiziksel varlık üzerinde, onun değerini artıracak bir değişiklik yapmayı veya hammadde veya yarı mamulleri kullanabilir bir mamule dönüştürmeyi üretim sayarlar.

Kaynaklar çok çeşitli ve ayrı yerlerde bulunduğundan, insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bu kaynakların toplanması ve bir değişim sürecine tabi tutulması gerekmektedir. Genel olarak üretimin temel amacı; bir mamul veya hizmet yaratmaktır. Bunun gerçekleşmesi için üretim faktörleri (emek, sermaye, doğan kaynaklar ve girişimci) adı verilen unsurların belirli şartlar ve yöntemlerle bir araya getirilmesi gerekir. Bu durumda üretim; çeşitli kaynakların bir düzen içinde, planlı ve belirli bir amaç doğrultusunda bir araya getirilmesi ile ortaya yeni bir mal/hizmetin çıkması olarak ifade edilir.

Bu yazıda sadece “Üretim Nedir” sorusuna cevap verilmeye çalışılmıştır. Üretimin ülke ekonomisindeki yeri oldukça önemlidir. Bu konuyu başka bir yazıya bırakmanın daha iyi olacağını düşünüyorum. Ancak üretim konusunu çok güzel anlattığına inandığım bir reklam filmini buradan izleyebilirsiniz. Read More!

Gazetelerin Geleceği

Hepimizin bildiği üzere internet’in yaygınlaşması gazete ve dergi gibi kağıt üzerine basılan yayınların varlığını tehdit ediyor. Bedavaya ulaşabilecekleri düşündükleri birşey için insanlar artık para ödemek istemiyorlar. Üstüne üstlük bloglar, köşe yazarlarına kafa tutuyor ve onların yanlışlarını ortaya çıkarıyorlar. (bkz: Ekonomi Türk Kitabı) Bu nedenle ABD’nin prestijli yayın kuruluşları olan Wall Street Journal ve New York Times bile gelecekte varlıklarını nasıl sürdürebileceklerini ciddi olarak düşünüyorlar.


Öte yandan dijital medyanın gelişmesi konvansiyel medya için olumlu bir gelişme, çünkü baskı ve dağıtım masrafları bir gazetenin tüm giderlerinin yaklaşık yarısına tekabül ediyor. Fakat internet üzerinden elde edilen reklam gelirleri basılı medyaya göre şu an itibariyle çok daha düşük. Ek olarak, gazetelerin önemli bir gelir kaynağı olan seri ilanlar tamamen internete taşınmak üzere. Emlak ve satış ilanları için insanlar gazeteler yerine bu konuda özellişmiş web sitelerini tercih ediyorlar.


Dolayısıyla bir gazetenin editoryal kadrosundan, yazarlarından ve muhabirlerinden vazgeçmeden aynı kaliteyi koruyarak internet üzerinde varlığını sürdürmesi bugünün koşulları itibariyle mümkün değil. Tam da bu nedenle gazetelerin internet siteleri -özellikle ülkemizde- marka değerlerini düşürme pahasına daha fazla tık alabilecek haberlere ağırlık veriyorlar.


İnternet ortamını basılı medyadan farklı hale getiren başka bir unsur ise gazeteleri bir bütün olarak satın alırken internet’te sadece istediğimiz haberlere ulaşmamız. Bu nedenle internet’te reklamlarla daha kolay ilişkilendirelebilecek teknoloji, sağlık gibi konular daha fazla ön plana çıkıyor. Uluslarası politika gibi toplumsal açıdan önemli fakat belli bir reklamın iliştirilmesi zor olan haberler ise geri plana düşüyor.


Bu problemlere ilk akla gelen çözümlerden biri Financial Times ve Wall Street Journal’in uyguladığı abonelik sistemine geçmek. Bu gazetelerin sitelerindeki belli haber ve yazılara ulaşabilmek için okuyucular abone olmak zorundalar. Kurulan bu sisteme pay wall - ödeme duvarı deniyor. Ödeme duvarının arkasında bulunan yazılar en popüler olmayan fakat önemli olanlar arasından seçiliyor. Bunun sebebi popüler yazıların sitelere kullanıcı trafiği çekmesi , bu da reklam geliri ve daha fazla abonelik olarak geri dönüyor. Bu yaklaşımın mantığını bir WSJ yöneticisi olan Alan Murray şu linkte anlatıyor.


Haberleri ve yazıları ücretli olarak satmak bir çözüm gibi gözükse de aslında kesin bir çözüm değil. Öncellikle böyle bir sistemin kitlesel gazeteler yerine finans gibi daha özelleşmiş ve okuyucuların para ödeyebileceği alanlarda işe yaraması daha muhtemel. Bir diğer sorun ise sunulan hizmet ne kadar kaliteli olsa da bedavaya ulaşabilecek alternatiflerinin olması potansiyel pazarı küçültüyor.


Gazeteciliğin düşüşünden dolaylı olarak sorumlu tutulanlardan biri de arama motoru Google. WSJ’nin de sahibi olan Rupert Murdoch, Google’in çalışma prensipleri itibariyle telif haklarını ihlal ettiğini ve çok kurnazca bir iş modeline sahip olduğunu düşünüyor. [1]


İlginç biçimde Google ise zor durumdaki gazeteciliğin problemlerine çözüm bulmak için çalışmalar yapıyor. Google’un CEO’su olan Erich Schmidt konvansiyonel medyanın internet dünyasına taşınmasına yardımcı olabileceklerini iddia ediyor.[2]


Google’un temel becerisinin kullanıcıların istedikleri enformasyonu bulmak ve temel gelir kaynağının da internet üzerinden reklam satmak olduğunu düşününce, gazetelere Google’dan daha fazla yardım edebilecek başka bir şirket olmadığı görülüyor. Ek olarak, Google içerik üretmediği fakat içeriği kullanıcılara ulaştırdığı için gazetecilerin ürettikleri haberlere ihtiyacı var.


Benzer şekilde blogcular gazeteleri ve medyayı eleştirseler de, onlar da profesyonel medyanın ürettiği haberlerden fazlaca yararlanıyorlar. Hatta çoğu zaman bunu yaparken telif haklarını da ihlal ediyorlar.


Schmidt’e göre gazeteciliğin sorunu bir talep problemi değil bir iş modeli problemi. Yani gazeteciler yeni dönemde verdikleri hizmeti nasıl verimli biçimde ücretlendireceklerini bulabilmiş değiller.


Google ‘ın çalışmalarına göre gazetecelik gelecekte sürdürülebilir olması için şu üç alanda inovasyonlar yapmak zorunda: distribution(dağıtım), meşguliyet(engagement) ve monetization(ücretlendirme). [3]


Dağıtım: Gelecekte günlük gazetelerin kağıda basılıp, dağıtılmayacağı konusunda hemen hemen herkes hem fikir olmuş durumda. İleride gazeteler; internet siteleri ve mobil cihazlar(akıllı telefonlar, ipad,vs..) aracılığıyla kullanıcılara dağıtılacaklar. Dağıtım sürecinde farklılık yaratacak en önemli gelişmelerden biri de içeriklerin kişiye özel olarak değişebilirliği olacak. Herkes aynı manşeti görmek yerine belki de farklı manşetler ve içerik görecek.


Meşguliyet: Gazeteler düşüşte olsa da internet gazetelerini okumak için harcağımız zaman, basılı gazeteleri okumaya harcadığımız zamana kıyasla çok daha düşük. Bu süreyi geliştirmek için de gazeteler dijital ortamda okuyucular için çok daha interaktif bir ortam sunmak zorundalar. Başka bir deyişle okuyucuları, kullanıcılara dönüştürmeliler. Böylelikle bir kullanıcıdan elde edilen olan ortalama gelir, basılı gazetelerdekine yakın rakamlara ulaşacak. Aynı zamanda okuyucuların da katkılarıyla habercilik yapmaları ve gazeteceliğin daha demokratikleşmesi sağlanacak.


Ücretlendirme: Dijital ortamda gazetelerin ücretlendirilmesinin daha verimli olması, özellilkle reklamlardan elde edilen geliştirilmesine bağlı. Şu an dijital ortamdaki reklamlar basılı medyadakilere kıyasla çok daha az kazanç sağlıyor olsa da Google’un iddia ettiğine göre 10 sene içerisinde internet üzerinden satılan reklamlar basılı reklamlar kadar değerli olacaklar. Reklamların değerini arttıracak olan temel gelişme, reklamların okuyucuları daha iyi hedeflemesi olacak. Bu alandaki inovasyonlar Google’un başarısını da direk etkiliyor, çünkü Google da gazeteler gibi reklam satarak para kazanıyor.


Bu üç alandaki ilerlemeler yazılım teknolojisi ile gazeteciliğin beraberliği ile mümkün. Bu durumu gören Columbia Üniversitesi, bu sene içerisinde Master of Science Program in Computer Science and Journalism isimli yeni bir yüksek lisans program açtı. Bu programın hedefi hem bilgisayar bilimi hem de gazetecilik konusunda uzman kişiler yetiştirmek . Internet çağında haberciliğin problemlerine çözüm getirmeye çalışan başka bir akademik oluşum ise Harvard Üniversitesine bağlı Nieman Gazetecilik Laboratuvarı.


Google’ın baş ekonomisti Hal Varian’ın gazeteciliğin ekonomisinden bahsettiği ve çözüm önerilerinde bulunduğu bir sunumunun slaytlarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.



Gazetecilik ve gazeteler gelecekte bildiğimiz şekliyle internet üzerinden devam etmeyecek gibi gözüküyor. Fakat kapitalizmin mekanizmaları ve girişimciler sayesinde bu boşluk bir şekilde doldurulacaktır. Cevap bekleyen bir başka önemli soru ise medya ile manipulasyon yapmanın gelecekte daha kolay olup olmayacağı olacak.


Gazetecilikteki gelişmelerin ve rekabetin NYT hisselerini nasıl etkilediğini merak ediyorsanız, bu konuda ekonomiturk2 blogunda Editor tarafından yazılmış yazılara bakabilirsiniz. Fakat öncellikle blog nedir yazısını okumalı ve ekonomiturk2 bloguna üye olmalısınız.


Read More!

iktisat Vize Soruları ve Cevapları

Geçen hafta sorduğumuz Google pacman oyununun Amerikalı şirketlere kaybı sorusuna çok fazla ilgi gösteren olmadı. Iktisat Vize Soruları ve Cevapları başlıklı bu yazımızda iktisat öğrencilerine hem sınavlarda hem de iş mülakatlarında sorulabilecek sorulardan bir tanesini daha sormak istedim.

Dün haberleri izlerken şöyle bir yorumla karşılaştım. Amerika’da liseyi mezun olmadan terk eden bir sürü kişi varmış, haberi yapanlar eğitimin önemine değindikten sonra şu ifadeyi kullandılar: Amerika’da hapishanelerde yatanların %60’ı liseyi terk eden kişilerden oluşuyor. Sosyal programlara para harcayarak liseyi terk edenlerin sayısını ve dolayısıyla hapse girenlerin sayısını azaltabiliriz.

Sizce bu ifade doğru mudur, yanlış mıdır? Adam gibi bir iktisat öğrencisi gibi açıklayınız. Google sorusuyla bu sorunun cevabı benzerlik taşıyor şeklinde bir de ipucu vereyim.

Ilgili yazilar:
iktisat nedir
Ekonometri nedir Read More!

UNDERSTANDING THE NATIONAL DEBT


visualizingeconomics.com'a bakarken gördüm, onlarda Chicago Tribute'den almışlar. Bence oldukça güzel bir grafik, bu tarz grafikler uzun uzun cumleler kurmaya gerek kalmadan, kısaca ozetliyor birçok şeyi...

Read More!

Ekonometri Nedir ?

Ekonometri; ekonomi (iktisat) ve istatistiğin birleşiminden oluşan bir bilim dalıdır. Ekonometri ile uğraşan kişilere "matematiksel iktisatçı" da denebilir. Ekonometri eğitimi iktisat teorisi, matematik ve istatistiğin birleşimiyle ortaya çıkan ancak bu üç bilim dalının her birinden ayrı bir bilim dalı olarak tanımlanmaktadır.

Ekonometrinin temel amacı; matematik ve istatistikten yararlanmak suretiyle çeşitli iktisadi sorunları analiz etmek ve en uygun iktisadi kararların alınmasını sağlamaktır.

Ekonometri bölümleri, iktisat bölümlerinden farklı olarak iktisat yanında matematik ve istatistiği de bilen elemanlar yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye' de ekonometri ile ilgili çalışmalara 1960'lı yıllarda planlı kalkınma çalışmaları ile başlamıştır. Bu yıllardan itibaren Türkiye ekonomisinin yapısal analizi ile ilgilendiğinden, ekonominin işleyişinin anlaşılması önem kazanmış ve ekonometrik modeller kurulmaya çalışılmıştır.
Ekonometri, istatistik bilimi ile doğmuştur.

Örneğin; talep eğrisinin Ekonomi Teorisinin öngördüğü gibi aşağı doğru eğimli (negatif eğimli) olup olmadığı ekonometrik yöntemlerle test edilir. Ekonomi Teorisi, eğim katsayısının kesin değeri hakkında bir yorumda bulunmazken, Ekonometri ile eğim katsayısının değeri kestirilmeye çalışılır. Talep eğrisi örneğinde bir malın fiyatında meydana gelen bir birimlik artışın, talep miktarında herhangi bir azalmaya yol açıp açmadığı, azalma oluyorsa belli bir aralıkta yaklaşık olarak ne kadar bir azalmayı beraberinde getirdiği ekonometri ile ölçülür.

Ekonometrinin en çok kullanılan yöntemi Regresyon Analizi'dir.

Basit bir ekonometrik model

Kişisel harcamalar = Sabit (otonom) harcama + Harcama eğilimi X Gelir + Tesadüfi bir hata değişkeni

Y = b0 + b1X + u
• Y: Kişisel harcamalar
• b0: Otonom harcama
• b1: Harcama eğilimi (harcama katsayısı)
• X: Gelir
• u: Rassal (tesadüfî) bir hata değişkeni

Böyle bir model klâsik en küçük kareler yöntemiyle çözüldükten sonra her bir gelir miktarı için yaklaşık ne kadar harcama yapılacağı tahmin edilebilir. Bu modelin sağlıklı tahmin vermesi için hata teriminin istenen bazı özelliklere sahip olması gerekir. Aksi takdirde yanıltıcı sonuçlar elde edilebilir.

Tek değişkenli ekonometrik model

Y = bo + b1X + u

Çok değişkenli ekonometrik model

Y = bo + b1X1 + b2X2 + ... + bkXk + u

Simgelerin anlamı

• Y: Bağımlı (açıklanan) değişken
• Xi: Bağımsız (açıklayıcı) değişken(ler) , i = 1 ... n
• bj: Parametre(ler) , j = 0 ... n
• u: Hata terimi Read More!

Pacman Oyna: Google Pacman Oynamak Verimliligi Nasil Etkiler

Pacman oyna: Google Pacman oynamak verimliligi nasil etkiler yazimizda kitabimizi en cok satin alan grup olan universite ogrencilerine bir soru soracagiz? Bu hafta Google anasayfasina 80'lerin efsanevi bilgisayar oyunu pacman'i koyarak bir ilke imza atti. Pacman Google versiyonu kullanicilar tarafindan buyuk ilgi gordu ve normalde Google'da harcanandan cok daha fazla bir sure bu oyunun oynanmasi neticesinde harcanmis oldu. Bazi arastirmacilar da normalden fazla harcanan sureyi ortalama calisan uretkenligi ile carparak Google'in Amerikali sirketlere toplam zararinin $120 milyon oldugu yonunde bir aciklama yaptilar.

Simdi sorumuz geliyor. Google Pacman oynamak gercekten Amerikali sirketlere $120 milyon zarar vermis midir? Bir iktisatci veya isletmeci olarak bu soruya dogru cevap vermeniz gerekir. Cevaplari bekliyorum.

Pacman oyna: Google Pacman oynamak verimliligi nasil etkiler yazisi universite ogrencileri icin yazilmistir, digerleri zamanlarini bosa harcamasinlar, verimliliklerini azaltmasinlar :) Read More!

CHP’nin Güneydoğu Politikası ve Ekonomiyi Beş Kat Büyütecek Proje

Mahfi Eğilmez bugünkü köşe yazısında şimdiye kadar kimsenin aklına gelmeyen süper önerilerde bulunmuş. Bir saniye bekleyin.... ..... ..... ..... Kontrol ettim, maalesef bu öneriler yeni değilmiş, 80 senelik sosyalist devletçi önerileri sanki bir haltmış gibi tekrardan önümüze getirmiş. CHP’nin güneydoğu politikası ne olmalı sorusuna Mahfi Eğilmez şu cevabı vermiş:

“Bunun çözüm yollarından birisi bölgeye KİT’ler kurarak zarar etmeyi göze alıp istihdam imkânları yaratmaktır. Türkiye artık bunları yapabilecek zenginliğe ulaştı. Bir yandan batıdaki KİT’leri özelleştirirken bir yandan doğuda yeni KİT’ler kurmak aslında Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki hamleye de uygundur. O dönemde müteşebbis yoktu şimdi de doğuda fabrika kuracak müteşebbis yok. O halde devlet bu boşluğu doldurmalı. Bunun ne yararı olacak? Askerden dönüp ya da okulu bitirip işsiz kalan ve çaresizlikten teröre katılan genç insanlar bu KİT’lerde çalışacak ve sisteme entegre olacak. Bu yolla bir yandan üretim ve istihdam olanakları artırılırken bir yandan da bölgede hayvancılık geliştirilebilir ve bugün yaşadığımız ithal et sorununun çözümü için köklü adımlar atılmış olur. Şimdilerde yerin dibine batırılması moda olan Cumhuriyet, ilk yıllarında sorunu bir ölçüde böyle çözmeye çalışmış ve oldukça yol almıştı.”

Aman Tayyip Erdoğan Mahfi Eğilmez’in bu yazısını görmesin. Ondan sonra gider Rıfat Hisarcıklıoğlu’na “hepiniz bölgeye bir fabrika kursanız 1 milyon üç yüzbin fabrika eder” şeklinde cin fikirlerle lobi yapmaya başlar. Devlet adam gibi çalışıp vergi veren vatandaştan topladığı vergilerle nasıl yatırım yapacağını kafası çalışan devletin verdiği onca rüşvete rağmen Güneydoğu’da fabrika açmayan işadamlarından daha iyi mi bilecek? O kadar rüşvete rağmen kimse Güneydoğu’da fabrika kurmuyorsa, iş açmıyorsa vardır bir hikmeti değil mi? Mahfi Eğilmez de sanki babasının parasını harcıyormuş gibi tavsiye veriyor, devlet KIT açsınmış. Teh teh teh teh teh!

KIT açacaksın, milyarlarca lirayı beton binalara, bir halta yaramayan makinalara ve sonunda müşterilerin kullanmayacağı ürünlere yatıracaksın. Bir de istihdam edeceğin memurların büro masraflarıydi, elektriğiydi, bilgisayarıydı, çay masrafıydı derken harcamalar iyice ayyuka çıkacak. Amacın güneydoğuya para peşkeş çekmek ise bunun kolayı var, anlatayım:

Her haneden bir kişiye olmak üzere bir milyon tane yaşları 16-40 arasında genci sigortasız, servissiz, yemeksiz, yakacak yardımsız, kreşsiz işe alacaksın ve her birinin eline birer çay kaşığı vereceksin. Insanları ikili gruplar halinde çalıştırıp bir tanesine çay kaşığı ile çukur kazmasını, diğerine de çay kaşığı ile diğerinin kazdığı çukuru doldurmasını söyleyeceksiniz. Bu kişilere aylık 1000 TL düz maaş vereceksiniz o kadar. Senede harcayacağınız rakam 12 milyar TL olur, Türkiye gibi bir ülke için çok değil. Bu paranın önemli bir kısmı da bu kişilerin parayı içki ve sigaraya yatırması yüzünden zaten yeniden devletin kasasına girecektir. En azından çay kaşığı ile çukur kazmaktan evde karılarını dövmeye fazla vakit bulamayacaklardır; ayrıca hükümet de parayı gereken kişilere en direkt şekilde ulaştırarak arada gerçekleşecek “fabrika ihaleleri” vasıtasıyla yandaşlarını zengin etme lüksünden mahrum kalacaktır. Senede 12 milyar lira ülkenin GSYH’nın %1’i gibi bir rakam eder. SGK’nın açıklarının dörtte birinden bile daha az bir rakam bu. Güneydoğu’daki milletin cebine giren bu parayı cebine indirmeye çalışacak müteşebbüs sanayicilerimiz de belki bundan sonra oraya gitmeye karar verir.

Şimdi bir de asıl süper fikrim var, bu fikri uygulamaya geçirenler hem işsizliği sıfıra indirebilirler, hem de ülkenin GSYH’nı beş katına çıkarabilirler (hem TL hem de dolar cinsinden). Recep Bey bu fikrime bayılacaktır, o sever böyle şeyleri.

Ülkemizdeki işsiz sayısı aşağı yukarı 3.5 milyon kişi. Biz bu işsiz kişileri aynen güneydoğu projesinde olduğu gibi işe alacağız ve her birine birer çay kaşığı vereceğiz (devlete masraf olmasın diye çay kaşıklarını evden getirmelerini isteyeceğiz daha doğrusu). Aynen güneydoğudakilere yaptığımız gibi bu kişileri de hiç bir hak vermeden sadece aylık maaş karşılığı istihdam edeceğiz. Ama bu sefer bu kişilere devlet aylık 100.000 TL maaş verecek. Meclisten geçirilecek özel yasa ile de bu kişilerden %99 oranında gelir vergisi kesilecek. Böylece devlete bu kişilerin net masrafı aylık 1000 TL olacak ama istatistiklerde bu kişilerin aylık kazancı 100.000 TL olarak görülecek. Üç buçuk milyon kişi senede 1,2 milyon lira kazanırsa bu ülkenin GSYH’nı 4 trilyon lira arttırır. Şimdi ülkemizin GSYH’sı 1 trilyon olduğuna göre bu uygulamadan sonra ülkemizin GSYH değeri 5 katına çıkarak 5 trilyona yükselir. Bu kişilere ödenecek paralar da emeklilere ve devlet memurlarına ödenen maaşların kısılmasıyla sağlanabilir. Neticede devlet ekstradan para harcamayacağı ve bütçe açığı yaratmayacağı için Türk lirası değer kaybetmez. Milli gelirimiz kağıt üzerinde 5 katına çıkarak dünyada kişi başına düşen milli gelirde Amerika’yı falan yakalar, Avrupayı geçeriz, işsizlik de bitmiş olur.

Har vurup harman savurarak ya da işkembeden uydurduğumuz güneydoğuya KIT kurulması veya işsizlerin devlet tarafından istihdam edilmesi gibi projelerle istatistikleri düzeltmemiz mümkün. Işte size milli gelirimizi dolar cinsinden 5 katına çıkarmanın yolunu da söyledim, teknik olarak doğrudur bu söylediğim. Ancak bu tip projeler ülkemiz insanını daha zengin yapmayacağı gibi ekonomik olarak da budala yaklaşımlardır. Ülkemizdeki köşe yazarlarının ve ülkeyi yöneten politikacıların ekonomi cahilliği göstererek bu projeleri gündeme getirmeleri gerçekten yazık. Bir tane de aklı başında adam çıkıp da bunlara laf söylemiyor. Biz söylüyoruz ama yazdığımız kitabın satış rekorları kırmamasından vatandaşın masal dinlemeye daha yatkın olduğu da anlaşılmıyor değil doğrusu... Read More!

Kapalı Beyinler, Uçmayan Arılar, Sahte Bal

www.youtube.com

Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin, 05.05.2008 tarih ve 2008/402 nolu KORUMA
TEDBİRİ kapsamında bu internet sitesi (youtube.com) hakkında verdiği
kararTelekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nca
uygulanmaktadır.


(The decision no 2008/402 dated
05.05.2008, which is given about this web site (youtube.com) within the context
of protection measure, of Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi has been implemented by
"Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı".)
...Hala Kapalı...


Neyse KORUMA TEDBİRİ kapsamında ifadesine küçük bir iktisadi yorum da ekleyelim. koruma bir cercevedir, bir dairedir, dıs ve iç vardır,
sınırlar vardır, monopol gücüdür, etkinliği azdır, bünyeyi zamanla güçsüz düşürür, sağlıklı büyüme demek değildir, sonuca varamazsınız, niyetlediğiniz sonucların tersini alırsınız, bu acıdan aslında bu tarz bir korumada herhangi bir anlamlı "sonuca" da niyetlenemezsiniz...


bu arada ne oldu da bu yazıyı yazdım. şurdaki videoyu izlemek istediğim halde izleyemediğim için... Read More!

Lobi nedir, Lobicilik Nedir, Lobici Kime Denir?

Lobi nedir, lobicilik nedir, lobici kime denir başlıklı yazımızda Türkiye’de lobiciliğin yuh dedirtecek seviyede yaygın olduğunu gösterecek bir kaç örnek vereceğiz. Dün bir okuyucumuz Bebek Arabası Üreticileri Konfederasyonu başlıklı kinayeli bir mesaj göndererek Türkiye’deki bebek arabası üreticilerinin lobi yapıp Çin’den ithal edilen ucuz bebek arabalarına $12’lık vergi konulmasını sağladıklarını haber vermiş. Haberin detayları şurada:
...Rota Çocuk Gereçleri San. ve Tic. A.Ş. (Rota) ile Derya Bebe Çocuk Gereçleri İml. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. (Derya) tarafından yapılan ve Ünal Çocuk Ger. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. ile Ümit Bisiklet San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından desteklenen başvuru çerçevesinde başlatılan nihai gözden geçirme soruşturması, Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğü tarafından sonuçlandı. Buna göre Çin Halk Cumhuriyeti menşeli 8715.00.10.00.00 GTİP numaralı bebek arabalarına adet başına 12 Dolar, yine Çin Halk Cumhuriyeti Menşeli 8715.00.90.00.00 GTİP numaralı Yalnızca bebek arabalarının şasilerine ise adet başına 8 Dolar dampinge karşı önlem uygulanacak.

Lobi ülkemizde teknik olarak rekabet edemeyen üreticilerin masa başında ve karanlık otel odalarında dolap çevirerek rakiplerini alt etmelerine ve sade vatandaşa pahalı ve/veya kalitesiz malı kakalama faaliyetlerine verilen isimdir. Türkiye’de kendisine sanayici diyenlerin çoğu da lobicidir, bunların faaliyetlerine de lobicilik denir. Türkiye neden ar-ge yatırımı yapmıyor, neden teknoloji üretemiyor diye merak ediyorsanız bir nedenini söyleyelim. Lobi yaparak masa başında rakibinizin maliyetini $12 yükselterek çok büyük avantaj sağlayabilirsiniz. Aynı etkiye sahip olan teknoloji ve inovasyon yaparak maliyetlerinizi $12 düşürmek ise bu kadar kolay değildir, emek ister, işi bilen adamı işe alıp adam gibi yönetme beceri göstermek ister. Bu yetenekler de maalesef bizdeki kendisine sanayici diyen ve sade vatandaşı kazıklamak için lobi yapan lobicilerde yok. Devlet de bu asalaklara çanak tutarak rekabet becerisi olmayan adamların piyasada kalmalarını sağlıyor ve faturayı da çocuğuna bebek arabası almak isteyen vatandaşa ödetiyor. Meselenin özü budur.

Yukarıda linkini verdiğim haberde ayrıca Uğurlu Oto Cam San. Tic. A.Ş. ve Ufuk Metal San. ve Tic. Ltd. Şti. Şirketlerinin de lobi yaparak oto camından tutun cam tencereye kadar bir çok ithal edilen ürüne ek vergi getirilerek bu ürünleri tüketen vatandaşların daha yüksek bir bedel ödemelerini sağlamışlar. Bravo diyoruz kendilerine.

Lobi ve lobiciler Türkiye’de o kadar yaygın ki lobi yapmadan işler yürümüyor. Bu sadece şirketlerin de suçu değil, aynı zamanda taa Bizans kültüründen gelen bürokrasinin ve rüşvetin de payı büyük. Devletin ekonomideki payını ve etkisini azaltmadıktan sonra ülkemiz bilim adamı yetiştireceğine habire Sinan Aygün ve Rıfat Hisarcıklıoğlu gibi lobiciler yetiştirir, sonra da hem lobiciler hükümete “bize haybeden para ver, adına teşvik diyelim” diye lobi yapar, hem de hükümet “her biriniz bir kişi işe alsanız, işsizlik çok azalır” diye lobicilere lobi yapar. Tüm lobiciler, devlet memurları ve siyasiler Ekonomi Türk kitabında yazılanları içtenlikle kavrasa lobi yapmaya da gerek kalmaz ama herkes sürekli birilerine kazık atma derdinde.

Neyse bu yazıyı asıl yazmamın sebebi Fenerbahçe’li eski futbolcu trafik kazasinda adam olduren Erdi’nin “vefa” örneği göstererek hapisteyken tanıştığı ve futbol maçı yaptığı “kader mahkumlarıyla” şimdi de bir maç yapacağı haberi idi. Kader mahkumları terimi de yurdum insanının lobicilik konusunda ne kadar yaratıcı olduğunu ortaya koyan güzel bir örnek. Adam öldüren, ırza geçen, hırsızlık yapan insanlara “kader mahkumu” diyorlar; ne kader mahkumu yahu, bildiğin katil, sapık, cani bunlar. Şeytan’a pabucunu ters giydiririz vallahi, o derece lobici bir milletiz. Read More!

IMKB-30 Hisse Senetleri Hangileridir, Ne Kadar Sıklıkla Değişir?

IMKB-30 hisse senetleri hangileridir, bu hisseler ne kadar sıklıkla değişir diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim. IMKB 30 hisseleri Istanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören en büyük 30 hisse senedidir ve bu liste periyodik olarak güncellenir. Mesela sene başında IMKB 30 içerisinde yer almayan Doğan Yayın Holding (DYHOL) ve Eczacıbaşı ilaç (ECILC) şirketleri 1 Nisan tarihinde IMKB 30 endeksine dahil edilmişlerdir. Bu demektir ki daha önce endekste yer alan iki şirket de artık endekste yer almayacaktır.

IMKB-30 hisse senetleri hangileridir sorusuna aşağıdaki listeye bakarak cevap bulabilirsiniz:

HISSE KODU HISSE ADI 1/4/2010 4/1/2010

AKBNK AKBANK XU030 XU030
ARCLK ARÇELIK XU030 XU030
ASYAB ASYA KATILIM BANKASI XU030 XU030
BIMAS BIM MAGAZALAR XU030 XU030
DOHOL DOGAN HOLDING XU030 XU030
DYHOL DOGAN YAYIN HOL. XU050 XU030
ECILC ECZACIBASI ILAÇ XU050 XU030
ENKAI ENKA INSAAT XU030 XU030
EREGL EREGLI DEMIR CELIK XU030 XU030
GARAN GARANTI BANKASI XU030 XU030
ISCTR IS BANKASI (C) XU030 XU030
KRDMD KARDEMIR (D) XU030 XU030
KCHOL KOÇ HOLDING XU030 XU030
KOZAA KOZA MADENCILIK XU030 XU030
PETKM PETKIM XU030 XU030
SAHOL SABANCI HOLDING XU030 XU030
SKBNK SEKERBANK XU030 XU030
SISE SISE CAM XU030 XU030
HALKB T. HALK BANKASI XU030 XU030
TAVHL TAV HAVALIMANLARI XU030 XU030
TKFEN TEKFEN HOLDING XU030 XU030
TEBNK T.EKONOMI BANK. XU030 XU030
TOASO TOFAS OTO. FAB. XU030 XU030
TCELL TURKCELL XU030 XU030
TUPRS TÜPRAS XU030 XU030
THYAO TÜRK HAVA YOLLARI XU030 XU030
TTKOM TÜRK TELEKOM XU030 XU030
VAKBN VAKIFLAR BANKASI XU030 XU030
VESTL VESTEL XU030 XU030
YKBNK YAPI VE KREDI BANK. XU030 XU030

Borsa’da son günlerde gözlemlediğimiz %10’luk düşüşten sonra bu hisseler hakkında ne düşündüğümü merak ediyorsanız blog nedir başlıklı yazımızı okuyup $12’a sitemize üye olabilirsiniz. 1 Haziran’dan itibaren üyelik ücretlerini 6 ay için $49’a çıkardığımızı belirteyim, o yüzden uzun vadeli üyeliği düşünüyorsanız acele ederek bayağı bir tasarruf sağlayabilirsiniz. Read More!

Garanti E-Trader’ı Ücretsiz Deneyin, IMKB'de ve VOB'da Aninda Al Sat

Türkiye’de piyasaları kendi başınıza takip etmek çok kolay değil. Internet üzerinde İMKB, İzmir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, dünya endeksleri, serbest piyasa ve T.C. Merkez Bankası kurları, IMKB bono piyasası verilerini takip edebileceğiniz güvenilir kaynaklar oldukça sınırlıdır. Piyasa haberlerini takip edebileceğiniz, geçmiş veriler üzerinde teknik analiz yapıp anında IMKB’de ve VOB’da alım satım gerçekleştirmenizi sağlayan Garanti E-trader hizmeti piyasadaki bu boşluğu dolduruyor.

Garanti e-trader uygulamasını 3 ay boyunca ücretsiz olarak kullanabilir ve sizin ihtiyaçlarınıza cevap verip veremediğini kendiniz test edebilirsiniz. Garanti Bankası müşterisi olanlar üç aylık sürenin bitiminde de e-trader uygulamasını kullanmaya devam edebilirler. E-trader uygulamasının ücretsiz versiyonu bir çoğunuzun ihtiyaçlarını karşılamakta yeterli olacaktır. Ancak bir de çok işlem yapan ve piyasalardaki derinlik verilerine bakarak hisselerin yönünü tahmin etmeye çalışan ileri düzeydeki kullanıcılar var. Bu gruptaki kişiler IMKB derinlik lisansı, VOB anlık yüzeysel lisans ve VOB derinlik lisanslarını satın alarak hem IMKB’de hem de VOB’da alt ve üst 5 kademedeki alış ve satış emirlerini görebilirler.

Eğer IPhone’unuz varsa App Store’a giderek “Garanti E-trader” şeklinde bir arama yaptırın ve ulaşacağınız yükleme sayfasında “Free” yazan uygulamayı yükleyerek de Garanti e-trader hizmetine cep telefonunuzdan ulaşabilirsiniz.

Garanti e-trader hakkında daha önce yazdığımız şu yazılardan da bu konu hakkında detaylı bilgiler alabilirsiniz, aradığınız sorulara cevap bulamazsanız Garanti e-trader resmi sayfasını ziyaret ediniz:

Garanti Bankası E-Trader Uygulaması Nedir, Nasıl Kullanılır?
Garanti E-trader’ı Deneyin
Garanti e-Trader ile borsada anında al sat! Read More!

Besiciler et ithalatini bilimkurguya tasiyor

Turkiye'deki bircok uretici birligi gibi et ureticileri de Turk tuketicilere gorece kalitesiz mallari gorece pahali fiyatlarla satma haklarinin ellerinden alinmasina karsi canla basla mucadele ediyorlar. Kirmizi Et Ureticileri de et ithalatini yargiya tasimislar, supriz degil. Hazir elleri degmis iken bir de et taban fiyati koydurup kendilerini garantiye alsinlar tam olsun.

Birlik avukati artik tuketiciler bu tur "ithalat olursa oluruz yasayamayiz" aglamalarina karsi bagisiklik kazanmis olabilir diye ithalata karsi ekstra bir arguman gelistirmis ve bunu yaparken de bilimkurgunun sinirlarini asmis. Yorumsuz.:
Sagban ayrica, sigirlarin yurt disinda domuz yemiyle beslenmesinin yaygin oldugunu, bu yemle beslenen hayvanlarin genlerinde domuz DNA’si tasiyabildiklerini, bu durum göz önünde bulunduruldugunda ithal hayvanlarin etlerinin, çogunlugu Müslüman bir ülkede tükettirilmesinin kabul edilemeyecegini öne sürdü.
Read More!

Deniz Baykal Sex Scandal Invigorates Opposition

Deniz Baykal sex skandali ile yeniden sekillenen politik arena hakkinda Bloomberg'de Sex Scandal Shake-Up Reinvigorates Turkish Opposition Party baslikli bir haber cikmis. Haber ingilizce, kisaca Kilicdaroglu ile CHP'nin yeni bir ivme yakaladigini ve son anketlerde %32 oraninda destek aldigini soyluyor. Ote taraftan AKP'nin oylarinin ise %33,8'e dustugunu belirtiyor. Anketler ne kadar dogrudur bilinmez, sag ust tarafa koydugum ankete bakarsaniz ankete katilanlarin %25'inin IMKB endeksinin 30000'e dusme olasiliginin 65 bine yukselme olasiligindan daha fazla oldugunu dusundugunu gorursunuz. O halde bu kisilerin VOB'da kisa pozisyon alarak oynadiklarini dusunursunuz ama gerceklerle alakasi yok tabii. Anketlere cok guvenmeyin. (Anketlere hangi kosullar altinda guvenebileceginizi Ekonomi Turk 2'de yayinlayacagim bir yazida aciklayacagim).

Bunun haricinde Dani Rodrik de aile baglarindan oturu AKP'nin bir anasina kufretmedigi yazi yazmis, Ergenekon hikayedir, kanitlar uydurmadir seklinde devam ediyor, kanitlar da sunuyor...

Deniz Baykal seks kasedi videosunu izlememis ama izlemek isteyenler ise su eski yazilarimizda verdigimiz video linklerine bir goz atabilirler:

Deniz Baykal Nesrin Baytok Seks Görüntüleri
Deniz Baykal’ın Görüntüleri Metacafe Videosu
Nesrin Baytok ve Deniz Baykal Video Seks Skandalı Görüntüsünü Hemen Izle
Deniz Baykal Skandal Kaset Izle
Deniz Baykal Sex Kasedi Video Izle


Videoyu bulabileceğiniz diğer yazılar şunlardır:
Deniz Baykal Kaset Skandalı Son Gelişmeler
Deniz Baykal ile Seks Skandalına Adı Karışan Nesrin Baytok Kimdir?
Deniz Baykal’ın Seks Videosu Görüntüsünü Kim Toronto’dan Yükledi? Read More!

Economics made fun in the face of the economic crisis yada gülün işte :)

Emrah Aydınonat, siyasal bilgiler fakültesi iktisat bölümündeki kaliteli hocalardan biri. Kendisi y.ici ve y.disinda yayınlanmış birçok nitelikli yayına sahip ve benim de takip ettiğim guzel bir blogu var. hatırlarsanız daha önce blogu aracılıgıyla bir konferansa katılmıs ve izlenimlerimi "Lucas, Prescott, Küresel Kriz ve Türkiye " başlıklı bir yazıyla sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de blogunda organizatorlugunde bulundugu (bunun dısında iki konferans daha var organizasyonunda bulundugu) "Sempozyum: Economics made fun in the face of the economic crisis" güzel bir sempozyumun tanıtımını yapmış, ben de burdan paylaşıyım istedim. gelelim sonuca. 1) Toplum olarak negatif, olumsuz şeyleri hemen görüp dile getirirken, olumlu, güzel şeyler genelde yeterli derecede destek bulmuyor veya dile getirilmiyor. bu sadece bu ozelde degil genelde boyle. neyse biri bu. 2) iktisatçı John Taylor'ın blogundaki bir yazıyı sizlerle paylaşmak ve sempozyumun konusuna uygun olarak :) ekonomik teorilere biraz gülelim istedim.

Taylor yazısında kısaca şunu söylüyor. IMF'den yeni bir calısma yayınlandı diyor. çalışmada Global Integrated Monetary and Fiscal (GIMF) isminde kompleks ve gelişmiş bir model kulanıldı diyor. ama temelde çalışmanın vardığı sonuc aşağıdaki grafikte diyor (bu arada mümkünse çalışmayı açın, anlasanız da anlamasanız da -bu kısmı onemli değil çünkü- sayfalara bir göz gezdirin ekonomi biliminin eriştiği yüksek formülleri görün:).
Grafikteki GIMF model çizgisi bu adamların modellerine göre, kamu harcaması/ GSYİH'daki %1'lik bir artışın GSYİH'da ne kadarlık bir artışa neden olacağını gösteriyor. aslında bu adamlar benim de beklentime uygun bir sonuca varıyorlar ve diyorlarki, kamu harcaması/ GSYİH'daki %1'lik bir artış en falz GSYİH'da % 0,7'lik bir artışa neden olur sonrada bu etki söner gider. Taylorun ifadesiyle "This means that government spending crowds out other components of GDP (investment, consumption, net exports) immediately and by a large amount. "
Ok. devam. hatırlar mısınız ABD'nin şu bailout dönemlerinde bir paper yayınlanmıştı iki kişinin yayınladığı kim onlar (Christina Romer of the President’s Council of Economic Advisers and Jared Bernstein of the Vice President’s Office. ) grafikteki Romer-Bernstein çizgisi de onların teknik, kompleks çalışmalarının sonucunu veriyor.. haha komik ya..onlar da diyorki, işte %1'lik harcaman sana %1'in üstünde geri döner (yaklaşık 1.6) (bununla ilgili daha önceki yazım Mundell-Fleming Modelinin Zaferi) Taylor diyorki, ben de bu çalışmadan sonra Romer'i "We classified the Romer-Bernstein estimates as old Keynesian. "
ok. şimdi sonucu yazıp işten cıkıyım. sonuç şu, ikisi de manyak matematik, model, veri kullanan iki çalışma biri IMF tarafından biri ABD hükümeti tarfından yapılmış. ekonominin en önde gelen teorisyenleri tarafından yapılmış. SONUÇ: birbirinden tamamen farklı, ters politika sonucu iceren iki çalışma. ekonominin temel teorik sorunu hakkında hemde!!! eğlenceli bilim gercekten :)))
Read More!

Turist kazıklayan taksici

Biz Türkiye'de yabancı turist olmadığımızdan bilmeyiz, türk taksileri yabancı seyahat rehberlerinde turist yolma teknikleri ile nam salmıştır. Milliyet gazetesinden Mehveş Evin bu konu ile ilgili bir çalışma yapmış ve bindiği 5 taksiden 2sinde kazıklanmış. Taksicilerin çoğunluğu dolandırıcı değil ama el insaf %40'da az bir oran değil. Türkiye'de bu adamların iş ahlaksızlıkları ile uğraşmaktan ben bile o kadar yoruldum ki benim için daha rahat, müşterilerim ödediği için masrafsız olmasına ve daha erken eve varmama rağmen hava alanı - Mecidiyeköy arasında taksi değil metro artı HAVAŞ kullanmaya başladım. Mecidiyeköy Sabiha Gökçen arası nereden baksanız 70 lira. Bu "uyanık" geçinen taksiciler yüzünden bu para kendileri de dahil hiçbir taksicinin cebine girmiyor, benden kayıpları sırf ayda 200-300 lira.

Bu şekilde kendini biraz zora sokan tek kişi olmadığıma eminim. İnternet çağında bir şehirde ilk kez bulunuyor olsanız bile istediğiniz yere taksiye ihtiyaç duymadan gitmeniz mümkün. Tek gereken biraz zaman ve motivasyon o da bir kez kazıklanınca kendiliğinden bulunuyor.

Peki bu problemin çözüm ne? Mehveş Evin Prag Belediyesinden örnek vermiş ve taksicilerin kendi içlerinden bu çürük elmaları ayıklamaları gerektiğini ima etmiş ama bence bu sorunun çözümü taksicilerde değil müşterilerde. Sonuçta burada yapılan bir çeşit hırsızlık, polisiye bir olay. Birçok taksici bu dolandırıcılığı yanlarına kar kalacağını düşündükleri için yapıyorlar. Durumun böyle olmayacağını gösteren yeteri kadar örnek sorunu çözecektir.

Türkiye'ye gelmeden önce bana danışan yabancıları taksiciler konusunda uyarıyorum ve dolandırılmaları durumunda mutlaka polise başvurmaları gerektiğini anlatıyorum. Bunu yapıp dolandırıcılık yapan şahsın cezalandırılmasını sağlamazsak başka insanların da aynı sorunu yaşamaya devam edeceklerini anlatmaya çalışıyorum. "Peki polise şikayet etsek ne olacak? Polis gerekeni yapacak mı ki?" Ben bu tür bir uyarıdan sonra en çok bu soruyla karşılaşıyorum. Maalesef birçok Türk vatandaşı bile polisin bu konuyu ciddiye almayacağını düşünüyor. Oysa benim duyduklarım o yönde değil. Şu habere bakın:
Galata Köprüsü'nden Ayasofya'ya giden Kanadalı kadın turisti kandırarak 80 lira alan aynı suçtan sabıkalı taksi şoförü hakkında 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Olay, 29 Aralık 2009 akşamı meydana geldi. 53 yaşındaki Chee Yu Lily Koh, oğluyla Galata Köprüsü'nden Ayasofya Camisi'ne gitmek için Mehmet K.'nin kullandığı taksiye bindi. Ayasofya'ya gelen anne ve oğlu, taksimetrenin yazdığı 35 lirayı ödemek için 50 lira verdi. Koh, para üstü beklerken 5 lira verdiğini öne süren taksici Mehmet K. 30 lira daha istedi. Tartışmak istemeyen Koh, parayı verdikten sonra aracın plakasını alıp polise bildirdi. Hileli davranışla kandırarak dolandırmakla suçlanan Mehmet K, geçen hafta görülen davanın ilk duruşmasında, "Normalde bu mesafe, 6-7 lira tutar. Ancak trafik yoğun olduğu için ben Keneddy Caddesi'nden dolaşarak gittim. Fazla para almadım" dedi. Hâkimin, mesafenin çok kısa olması ve rakamın bu kadar tutmasının mümkün olmadığını söylemesi üzerine taksici Mehmet K. "Doğrudur, aslında uzamış hali bile 12 lirayı geçmez. Ancak biz trafikte çok bekledik" dedi. Hâkim, aynı sanığa daha önceden de yabancı bir kişiden fazla para aldığı ve bununla ilgili dolandırıcılık suçundan hüküm verildiğini hatırlatınca Mehmet K. "Ben daha önce yapmıştım. Ancak bu kez suç işlemedim" yanıtını verdi. Mahkeme, söz konusu mesafe ücretinin İstanbul Şoförler Cemiyeti'nden sorulmasına karar verdi.

Gördüğünüz gibi şoförle muhatap olmaya bile gerek yok. Kanadalı turiste bravo gitmiş şikayetini yapmış, polis de görevini yapmış şoför mahkemeye çıkmış. Ne kadar ceza alır bilmem ama bundan sonra ayağını denk almaya başlayacaktır.

Taksi, ceza demişken konuyla alakalı bir başka habere rastladım bugün, bir bravo da Süleyman Beye:

İstanbul'da, emekli inşaat mühendisi Süleyman Güler, uyarısına karşın sigara içmeyi sürdüren taksi şoförüne 70 lira ceza kesilmesini sağladı. Beşiktaş'ta taksiye binen Süleyman Güler, şoförün sigara yakması üzerine içmemesi için uyarıda bulundu. Rahatsız olduğunu belirten Güler'e çıkışan şoför, elinin dışarıda olduğunu, bu şekilde sigara içebileceğini söyledi. Müşteri Güler ile taksi şoförü arasındaki tartışma Çırağan Caddesi'ndeki İstanbul Adliyesi önünde son buldu. Güler, durduğu taksiden inip adliye girişinde nöbet tutan polis memuruna şoförün uyarılarına rağmen sigara içtiğini ve tutanak tutturmak istediğini söyledi. Nöbetçi polisin ihbarıyla olay yerine trafik ekibi sevk edildi...
Read More!

Erhan Göksel’in Ölümüyle Ilgili Komplo Teorileri

Yarım saat önce Erhan Göksel’in ölümüyle ilgili haberi okudum, hemen Türkiye’de bir çok kişinin bu konuyla ilgili bir sürü komplo teorileri üreteceğini düşündüm. Önce habere bir bakalım, sonra komplo teorilerine:

Otopsiyi yapan “Bergen County Adli Tıp Kurumu”nun ilk belirlemelerine göre Göksel’in midesinde takılı olan kelepçenin aşırı kilo kaybıyla birlikte vücudu iflas ettirdiği ve son olarak aşırı derecede düşen tansiyonu nedeniyle kalbinin durmasıyla hayatını kaybetmiş olabileceği ifade edildi. Göksel’in mide kelepçesini yaklaşık 3 ay önce New York’taki Columbia Presbyterian Hastanesi’nde taktırdığı, ancak kesin ölüm sebebinin toksikolojiden 2 hafta içinde çıkacak olan rapor sonunda açıklanabileceği belirtildi.

New York’un Manhattan adasının hemen karşısındaki Edgewater kasabasındaki küçük bir alışveriş merkezi içindeki 3 yıldızlı Comfort Inn Oteli’ne 17 Mayıs’ta giriş yapan Erhan Göksel’in 6 Haziran’a kadar rezervasyonu bulunduğu saptandı
.
Erhan Göksel takip etmediğim kadarıyla sürekli komplo teorileri üreten bir yorumcu idi, neden dünyanın en büyük yahudi kentine gelip burada yahudi yöneticilerin idare ettiği bir hastanede belki de yahudi bir doktora hayatını emanet etmiştir sorusu insanın aklına geliyor. Hiç mi çekinmedin tüm dünyayı komplolarla yönetmeye çalışan Amerikalıların ülkesine gelip ufak bir otelde kalmaya arkadaş?

Hürriyet yazmasa Erhan Göksel’in öldüğünden haberim olmayacak. Istanbul’da Kadiköy kasabasında veya Ortaköy köyünde veya Bebek kasabasında yaşayan var mı? Neden çeviri yaparak yazı hazırlayan medya çalışanları bu kadar eblek çeviri yapıyorlar. Comfort Inn’e otel değil motel denir, Erhan Göksel’in ya gerçekten parası yokmuş, adam Comfort Inn gibi mütevazi bir yerde kalıyormuş, ya da benim gibi tutumlu birisi imiş.

Komplo teorilerine dönecek olursak şunu söyleyebilirim. Evet, dünyada komplo yapmaya çalışan bir sürü kişi veya kurum vardır, bunlar ara ara yaptıkları komplolarda başarılı da olurlar ama siz tüm dünyayı komplocular yönetiyor, üç kişi karanlık bir otel odasında bir araya gelip plan yaparak dünyanın yönünü tayin ediyor şeklinde saçmalıkları söylerseniz ya kafayı yemişsinizdir, ya da kafayı yemiş olanları hedef alan yorum yapıyorsunuzdur. Erhan Göksel böyle biriydi. 2007 yılında Amerika bu yıl Iran’a saldıracak, 2008 yılında dolar 2,5 TL olacak şeklinde hurafeleri televizyon ekranlarından ortaya saçacak özgüvene sahipti. Türkiye’de komplo teorilerine prim veren 69 milyonluk bir kitlenin olduğunun farkındayım, Erhan Göksel de muhtemelen bu kişilerin ilgisini çekiyordu. CIA’deki dangalaklar bırakın dünyayı yönetmeyi, they could not find their asses with both hands and a map.

Politikacıları ve ajanları gözünüzde büyütmeyi bırakın, uyanın ey Türk milleti. Ben bunlara gezdirmeleri için bir köpeği bile emanet etmeye korkarım, bırakın dünyayı yönetmeyi ve herkesi ve herşeyi piyon olarak kullanmayı. Adamlar çabalıyorlar doğrudur, ama sonuçlar ortada.

Ben size bir komplo teorisi söyleyeyim, doğru olmadığı garanti ama kulağıma hoş geliyor. Türkiye ekonomisinin, medyanın ve köşe yazarlarının gerçek yüzünü ortaya çıkaran, korkmadan gerçekleri ortaya döken Ekonomi Türk kitabının satmaması için Amerika elinden gelen her şeyi yapıyor. Insanların ekonomik konulara ve sorunlara ilgisini başka alanlara kaydırmak için Deniz Baykal skandal kasetini piyasaya sürenler Amerikalılardır. Yaptıkları anlaşılmasın diye kasedi Kanada’dan yüklemişlerdir. Ayrıca Türkiye’deki kitapçılarda kitabı bulamamanızın sebebi de CIA’dir, bütün kitapçılardaki kitabı satın alarak, ayrıca kitapçılara da “soranlara haberiniz yokmuş gibi yapın” dedirterek sizin kitaba ulaşmanızı ve gelişmelerden haberdar olmanızı engellemeye çalışıyorlar.

Erhan Göksel’e Allahtan rahmet diliyoruz, keşke sağlık konusundaki risklerin ekonomideki risklerden çok daha yüksek olduğunu farkedebilseydi... Read More!

Türkiye’de İnternet Bağlantı Kalitesi ve Kore’nin Ekonomi Türk’ü

Başlığa bakıp da ne alaka demeyin hemen açıklayacağım fakat önce geniş bant bağlantısı nedir onu kısaca anlatmam lazım. Geniş bant (broadband) bağlantı, internet’e yüksek hızda kesintisiz erişimine imkan veren bağlantı çeşididir. Geniş bant internet bağlantısı; ADSL, kablonet ve fiber optik gibi değişik teknolojik altyapıları kullanabilir.


Türkiye’de ağırlıklı olarak ADSL ve daha seyrek olarak kablonet kullanılıyor. Fakat daha yüksek hızlar için evlere ve ofislere fiber optik kablo döşenmesi gerekli. Yakın gelecekte de büyük bir ihtimalle bu teknoloji ile tanışacağız. İnternet altyapısı konusunda liderliğe sahip olan Japonya ve Kore’de ise OECD verilerine göre tüm geniş bant bağlantılarının yaklaşık yarısı fiber optik bağlantı kullanıyor.[1]


Geniş bant bağlantının yaygınlaşması, birçok uygulamanın hayata geçirilmesi ve toplumların bilgi toplumuna dönüşmesi açısından önem taşıyor. E-devlet, uzaktan eğitim gibi verimlilik arttırıcı birçok uygulamanın hayata geçmesi için özellikle şehirlerde geniş bant bağlantının yaygınlaşması gerekiyor. Gelecekte medya ve iletişimin neredeyse tamamının internet bağlantısı üzerinden yapılacağı öngörülüyor. Google’un yeni projesi olan Google TV, geleceğin nasıl şekil alacağı hakkında bize çok güzel ipuçları veriyor.


ABD yazılım teknolojisi bakımında lider olmasına rağmen geniş bant bağlantı altyapısı bakımından lider konumunda değil. ABD; Japonya, Kore gibi uzak doğu ülkeleri ile Kuzey Batı Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmış durumda. ABD’de ortalama internet bağlantı hızı 5.1 mb/s iken, Güney Kore(20.4 mb/s), Japonya(15.8 mb/s) ve İsveç(12.8 mb/s) gibi ülkelerde çok daha yüksek hızlara ulaşılabiliyor.[2] Japonya ve Kore’de internet ise sadece hızlı değil aynı zamanda çok da ucuz. OECD verilerine göre Mbit/s başına Kore’de 1.76 $, Japonya’da ise 2.33$ ödeniyor.[3]


Bir ülkedeki internet altyapısı ne kadar gelimişse ve internet ne kadar fazla kullanılıyorsa, temeli internet olan inovasyonların da o ülkelerin piyasalarından çıkma olasılığı da artıyor. ABD’de bu konuda geri kalmak istemediği için geçtiğimiz Mart ayında National Broadband Plan - Ulusal Genişbant Planı isimli bir plan açıkladı. Bu plana göre 2020 yılında kadar 100 milyon hanenin 100 mb/s hızına sahip bağlantıya sahip olması hedefleniyor. Wall Street Journal’deki bir habere göre planın hayata geçirilmesinin 25 milyar dolara mal olabileceği tahmin ediliyormuş.[4]


Pekiyi Türkiye’de durum nedir? OECD verilerine göre Türkiye’de her 100 kişiden 8.7 tanesi geniş bant bağlantı erişimine sahip.[5] Bu oran ile Türkiye 30 ülke arasında 29. sırada bulunuyor. Fiyat bakımından ise mb/s başına 17.64 $ ile 30 ülke arasında geniş bant bağlantının en pahalı olduğu 3. ülke konumunda. Ortalama bağlantı hızında ise 3.82 mb/s ile dünyada 63. sırada yer alıyoruz.[6]


Şu araştırmadan aldığım aşağıdaki grafikte dünya’daki değişik metropollerdeki geniş bant bağlantıya erişim oranı (penetrasyon) ve bağlantı kaliteleri gösterilmiş.




Üzerine tıklayarak daha büyük bir versiyonunu açabileceğiniz grafiğe baktığımızda İstanbul’un ancak Güney Amerika ve Afrika metropollerini geride bırakabildiği görülüyor. Grafikte genel olarak dikkat çeken bir nokta ise Kore'nin başkenti olan Seoul’un diğer metropolleri hem hız hem de penetrasyon bakımından sürklase etmiş olması.


Güney Kore, geniş bant bağlantısına yaptığı altyapı yatırımlarıyla biliniyor. Gelişmiş altyapı da en son inovasyon örneklerinin uygulanmasına ve Kore’nin internet teknolojileri konusunda söz sahibi olmasına imkan veriyor. Örneğin, bu altyapıyı kullanarak elektrik enerjisini bile daha verimli bir şekilde yönetmeyi planlıyorlarmış.[7]


İnternet kullanımı bu kadar yaygın olunca Ekonomi Türk gibi blogların da okunurluğu ve etkisi de o ölçüde artıyor. Geçtiğimiz yıllarda özellikle finansal kriz döneminde bir ekonomi blogçusu olan Minerva’nın gönderdiği yazılarının her birini yaklaşık 100.000 kişi okuyormuş. Krizin başlarında başarılı tahminler yapan Minerva’nın yaptığı finansal yorumlar o kadar etkili olmaya başlamış ki karamsar yorumlarını beğenmeyen otoriteler Minerva’yı bilinçli olarak kamuoyunu manipule etmekle tutuklamışlar. Profosyönel olarak manipulasyon yapmadığı anlaşılan Minerva’nın kimliğinin ortaya çıkması ise Kore’de epey şaşkınlık yaratmış. Çünkü Minerva düşündükleri gibi başarılı bir finansçı değil sadece iki yıllık okul mezunu olan 30 yaşındaki bir işssizmiş!


Türkiye’de de internet yagınlaştıkça ve daha fazla kullanılmaya başlandıkça bu tip ilginç olayların yaşandığını göreceğiz. Yakın gelecekte özellikle orjinal içerik üreten kişilerin internet üzerinden çok fazla olmasa da hatırı sayılır miktar da para kazanması da şaşırtıcı olmayacak. Ek olarak, eğer teknolojik gelişime parallel olarak Türkiye’nin eğitim düzeyi ve teknolojik araçları verimli bir biçimde kullanabilme becerisi de gelişirse, Ekonomi Türk’te Deniz Baykal videosu başlıklı yazılar büyük bir ihtimalle görmeyiz.

Read More!

Finans B Projesi - İlk Aday, İlk Yazı: Ne Yerim, Ne İçerim

Editör'den selam var dostlar.
Efendim, şahsım fakru-zaruret olarak camianıza girmiş bulunuyorum. Birazdan sizlere geçmiş 3 ayda ne halt yediğimi anlatacağım. Biliyorum, yer yer kendinizi görüp bu satırlarda sevineceksiniz ve yer yer de "yuh be kardeşim, o kadar da harcanır mı" diye kızacaksınız. Evet, ben de bir Ayşe ve ben de bir Fatma ve hatta ben de bir Selim'im... Ben sizlerden bir sizim:

Kredi kartıma her ay yaklaşık olarak 350TL öderim. Sonra gider 300TL'lik bir şey alırım ve borcun bitmemesini sağlarım. Benim hobim bu, kredi kartı bitmeyecek.
Aylık kazancım 1660TL. Sabahları servise biniyorum, bazen kaçırıp 3,5TL yol parası ödüyorum; bazen de bilerek uyuyup ödüyorum. Keyif benim keyfim değil mi?

Telefon faturam ise dalgalıdır. kız arkadaşım varken 100TL'leri görüyordu. Ayrıldığımızdan sonraki ay 30TL ödedim, bu ay yine 50 ödedim. Niye mi? Başka biriyle kırıştırmaya başladım da ondan.

Bu arada aldığım ürünler: Ipod-touch, İstanbul ziyareti ve meyhane ödemeleri, halen taksitleri devam eden klasik giyimler... Marka giymeyi severim ama marka oldukları için değil bana olan bedeni ancak oralarda bulabildiğim için. Bu markalar klasik giyimde Damat, Mithat ve Sarar'dır. günlük giyimde çok önemsemem ama bir Fred Perry olsun bir Diesel olsun, efendim bir Tommy olsun ucuza buldum mu kaçırmam. Eh, sen 1,650 maaş sonra git Diesel de; bu ne perhiz değil mi? E işte bu yüzden geldik ya Editör, bir el atıver diye bu işe.

Öğlen yemeklerimin yarısı firma tarafından, yarısı da benim cepten karşılanıyor. Yetmiyor kardeşim! Ah bu özel sektör, illa maliyet eğrisinin altına çekecek bizi! Kredi kartı demiştim, şu anda 550TL borç var, onu da yatırınca bitmiş olacak.

Ev, valla şimdilik sığıntıyım. Kira ödemiyorum ama 2 ay içerisinde ya bir eve 2. olarak çıkacağım ya da yurda ama net değil; lakin çıkmam zorunlu onu biliyorum. Bu demek oluyor ki kira, mutfak, elektrik, su, ısınma (yaz geliyor da kışın mahveder bizi) harcamaları yolda!

Hesap ödemeyi severim, Alman usulü pek bilmem. Mesela gideriz bir meyhaneye, benim hakkım 30 ise ve cebimde 50 varsa onu koyarım. Bu sebeple Editörüm bunu da göz önüne alsın diyorum.

Bir anda karar verip da yapılan harcamalarım yoktur; yemek yemek, sinema vb. ufaklar dışındakileri ölçüp biçerim, öyle karar veririm.

Gelecek için hayalim 1996 model bir Ferrari. Sanırım 60.000 Euro civarında. Bir de mümkünse Bomonti'de bir ev rica ediyorum kaderimden. Eh, bunları da idame ettirebileceğim sürekli bir gelir.

Şimdilik bu kadar, patron detay istedikçe açarım meseleyi...

Not: Bir dakika ya! Ben bunları harcıyorsam nasıl oluyor da bitiyor bu para? Durun ben bir defter tutayım da size gün gün hesap vereyim!
Read More!

Dalay Lama: Ruhen bir marksistim

Okuyucularımızdan bir ricam var: aşağıdaki yazı bugun radikalde yayınlandı, herkes kendine yanlış geleni numaralandırarak yorumlara yazsın: 1) ... 2) ... gibi. yazıdan alıntı aşağıda:


Tibet'in sürgündeki ruhani lideri Dalay Lama, kendisinin ruhen, ana amacı 'nasıl kar edilir' olan kapitalizmi reddeden bir Marksist olduğunu söyledi.

Dalay Lama, 4 günlük ziyarette bulunmak amacıyla geldiği ABD'nin New York kentinde düzenlediği basın toplantısında, Marksizmin, servetin eşit dağılımı konusuyla ilgilenen, tek, doğru etik ekonomi sistemi olduğunu savundu.

Radio City Müzik Salonu'nda öğleden sonra vereceği paralı eğitim seansından önce basının karşısına çıkan 74 yaşındaki Dalay Lama, kendisine yöneltilen, "verdiği ruhani dersleri almak için insanların para ödemek zorunda olması hakkında ne düşündüğü" sorusunu, "Bu organizatörlerle ilgili bir durum. Benimle ilişkisi yok" diye yanıtladı.

Kendisiyle çalışan organizatörlere her zaman biletleri düşük fiyattan satmalarını söylediğini, kendisinin de şahsen hiçbir zaman ödeme kabul etmediğini belirten Dalay Lama, katıldığı toplantılardan elde edilen gelirin bir kısmının açlıkla mücadele ve diğer sahalarda faaliyet gösteren yardım kuruluşlarına aktarıldığını vurguladı.

Bazı dostlarının kendisine, hala bir Marksist olduğundan bahsetmemesini istediğine işaret eden Dalay Lama, kendisinin, pek çok Batı demokrasisinin amacının, sosyal hastalıklara katkı sağlayan ekonomik eşitsizlikleri yaratarak "sadece kar etmek" olduğuna inandığı için Marksist olduğunu söyledi.

Dalay Lama "Ancak Çin'de olduğu gibi otoriter hükümetlerce uygulanan Marksizm, bağımsız yargının, hür basının ve Çin yönetimindeki Tibet'teki Budistlerin insan haklarının bulunmaması nedeniyle baskıcıdır" dedi.

"Boşluk" ve "aydınlanma yolu" felsefi kavramları hakkında konuşma yapacak olan Dalay Lama'nın eğitim seansı için biletlerin 20 ile 30 dolar arasında satılmasına karşın, internet sitelerinde 700 doları bulan fiyatlardan yeniden satışa sunulduğu belirtiliyor.

Dalay Lama'nın bugün ve yarın 4 ayrı eğitim semineri daha vermesi bekleniyor.
Read More!

Teknoloji Haberleri 2010

Teknoloji haberleri 2010 yazımda teknoloji kullanımıyla ilgili özellikle Türklerin ilgisini çekecek bir örnek vereceğim. Başarı ve rekabet edebilmenin sırlarından bir tanesi de teknolojiye yatırım yapmaktır. Iş hayatı üzerine oldukça sade ama etkili yazılar yazan Uğur Ozmen Beckenbauer isimli savunma oyuncusunun nasıl olup da kimseden çalım yemediğini şu güzel örnekle anlatıyor:
Rakip oyuncuları filme çektirip izlediği öğreniliyor. Şimdiki gibi küçük el kameralarının olmadığı bir dönem. CD’yi takıp TV ekranından da seyredilmiyor… Birilerini tutup rakip oyuncuyu filme çektireceksin. Evinde film seyretmek için makaralı bir makinen ve perden de olmalı… Öylesine külfetli bir iş aslında…
Futbol ile hemen hiç ilgim yok. Bu yazının aklımda kalmasının nedeni, Beckenbauer’in mesleğine olan saygısı… Profesyonellik anlayışı… Olağanüstü yeteneğine güvenmemesi… Üzerine daha fazla çalışması… Hep daha iyiye yönelmesi
Teknoloji nedir sorusuna bir kez daha cevap verelim, teknoloji sunduğunuz ürünü rakiplerinizden daha kaliteli ve/veya ucuza sunmak için geliştirdiğiniz yöntemlere denir. Read More!

Amerika’da ve Kanada’da Yaşayanlara Imzalı Ekonomi Türk Kitabı

Yayınevi bana 10 adet Kuzey Amerika’daki okuyuculara dağıtmam için kitap gönderdi. Amerika’da veya Kanada’da ikamet ediyorsanız, sağ sütunda yer alan “Donate” tuşunu kullanarak paypal aracılığıyla $15 ödeme yapan okuyucularımıza Ekonomi Türk kitabının imzalı bir kopyasını gönderebilirim. Ödemeyi yaptıktan sonra bana bir email atarak kitabı hangi adrese göndermemi ve iç kapağına ne yazmamı istediğinizi de bildirirseniz iyi olur.

Elimde sadece 10 tane var, o yüzden bu sadece sınırlı süreli bir uygulamadır. Ücrete kargo masrafları dahildir ve kitap USPS ile gönderilecektir. Read More!

Deniz Baykal ve Nesrin Baytok’ın Çakma Video Kaset Görüntüleri Izle Indir

Deniz Baykal ve Nesrin Baytok’a ait olduğu ileri sürülen ancak Ulusal Kriminal tarafından bugün yapılan açıklamayla çakma olduğu ortaya çıkan video kaseti ile ilgili bir anket yapmıştık. Ankete katılanların %70’i kasetin gerçek olduğunu düşündüklerini ifade etmiş, %20’si sahte, %7’si bilmiyorum, %3’ü de ortada başka bir kaset daha vardır demişti.

Son gelişmeler toplumun %70’nin yanıldığını ortaya koydu. Hatırlarsanız ben de yazdığım yazılarda görüntülerden bir şey anlaşılmadığını, kasetin ne seks kaseti ne de Deniz Baykal’a ait olduğuna dair kesin veriler bulunmadığını söylemiştim.

Deniz Baykal’ı istifaya sürükleyen sex olduğu iddia edilen ama olmayan görüntüleri içeren bu video kasetini görmediyseniz aşağıya koyduğumuz linkleri takip ederek bu kasete ulaşabilirsiniz (linklerin çoğu kaldırıldı, o yüzden diğer yazılardaki bağlantıları kontrol etmeyi ihmal etmeyin)

Nesrin Baytok ve Deniz Baykal Video Seks Skandalı Görüntüsünü Hemen Izle
Deniz Baykal’ın Görüntüleri Metacafe Videosu
Deniz Baykal Skandal Kaset Izle
Deniz Baykal Sex Kasedi Video Izle


Videoyu bulabileceğiniz diğer yazılar şunlardır:
Deniz Baykal Kaset Skandalı Son Gelişmeler
Deniz Baykal Nesrin Baytok Seks Görüntüleri
Deniz Baykal ile Seks Skandalına Adı Karışan Nesrin Baytok Kimdir?
Deniz Baykal’ın Seks Videosu Görüntüsünü Kim Toronto’dan Yükledi? Read More!