Spekülatif Tahmin

Yeni yildan itibaren yazilarimi bayagi bir azaltacagim, su nükleer santraller meselesini bir sonuca baglamayi planliyorum, onun disinda bir iki ufak tefek yazi daha yazabilirim ama cok cey beklemeyin. Hem sitenin yeni sahibi de bayagi bir degisiklik yapip manevra alanimizi daraltti.

Hatirlarsaniz gecen ayin sonunda Amerika'da yasayan okurlarimiza yonelik spekülatif bir tahmin vermistik ve %20 getiri bekledigimizi soylemistik. Daha sonra israr eden veterantrader isimli okuyucumuza bu spekülasyonun Goldman Sachs sirketinin yaptigi "conviction buy" oneriler gibi oldugunu yani cok emin oldugumuz bir oneri oldugunu ve sene basindan beri 3-4 kere yaptigimiz ve bir iki ay icerisinde %20 getiri saglayan diger tahminler gibi olacaginin altini cizmistik.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Aradan bir ay gecti, biz tahmini yayinladiktan sonraki saatler hissenin fiyati yaziyi yazdigimiz zaman olan $11.40 fiyatinin altina dahi gerilemisti. Yani yazi okundugunda hareket eden okuyucularimiz bu kagidi $11.40 civarindan alabilirlerdi. Ertesi gun kagit %5 yukseldi, sonraki gunlerde de yukselmesine devam etti. Bugun az once kagidin $13.45'den islem gordugunu gordum. Madem dedim aradan 1 ay gecmis, kagitta benim koydugum $13.70 hedefininin sadece %2 altinda, ayrica ben de yazi yazmayi birakiyorum, bu tahmin dosyasini rafa kaldirmanin bundan daha iyi bir zamani olmaz. Evet bir ayda %20 getiri saglayamadik ama %18 getiri sagladik. Bundan daha iyi bir veda az bulunurdu herhalde.

Haa bana sorarsaniz bu fiyat da ucuz bu kagit icin ama artik sitenin yeni yazarlari bu konularda yorum yapsinlar, onlar da bu islerden anlarlar, tek problem bu isi bedavaya yapmaya gonullu olmamalari sanirim :(

Mutlu yillar. Read More!

Türkiye Ekonomisinin Durumu ve 2010

Turkishtime’ın Ocak sayısında birbirinden güzel 3 tane yazı yazdım, ancak etik olarak bu yazıların tamamını veya içlerinde geçen anafikirlerin çoğunu burada tartışmayı doğru bulmadığımdam çok detaya giremeyeceğim. Mahfi Eğilmez’in 2010 yılına ilişkin tahminlerini görünce benim yazdığım ilk yazının onun yazısına çok önceden yazılmış çok güzel bir cevap olduğunu farkettim. Mahfi Eğilmez bir çok olumlu varsayım yaptıktan sonra eğer varsayımları doğru çıkarsa 2010 senesinde ekonominin %5 büyüyeceğini tahmin ettiğini belirtiyor. Ben bu ifadeye çok güzel bir eleştiri getiriyorum ama öğrenmeniz için dergiyi satın almanız gerekiyor. Yine de bu yazıyı okuyarak vaktinizi harcadığınız için 2010 yılı için büyüme tahminimi açıklayacağım. Ama önce Mahfi Eğilmez ne yazmış bir bakalım.

“Benim tahminlerim de varsayımlara dayanıyor ve bu varsayımların şaşması halinde tutmama riskini taşıyor. Öncelikle varsayımlarımı sıralayayım: (1) Küresel sistemde yeni bir kriz olmayacak, (2) Dünyada savaş ya da 11 Eylül çapında etkili bir olaya yol açacak bir terör eylemi olmayacak, (3) Türkiye’de erken seçim olmayacak, (4) Türkiye’de ekonomiyi geniş çapta etkileyecek siyasal sonuçlar yaratacak bir sıkıntı olmayacak. Bu varsayımlar altında 2010 yılında Türkiye ekonomisine (ekonomi nedir?) ilişkin tahminlerimi aşağıdaki tabloda sunuyorum. Tahminlerim arasında diğer iktisatçıların büyük çoğunluğundan ayrıldığım nokta sanırım büyüme oranı. Tahminlerini açıklayan iktisatçılar arasında büyüme konusunda sanırım en iyimseri benim. 2010 yılında Türkiye’nin gerek iç gerekse dış talebinde canlanma olacağını ve baz etkisinin yanı sıra bu canlanmanın ekonomiyi hızlı bir geri dönüş trendine sokacağını tahmin ediyorum.”

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Ayrıca 2010 yılında işsizliğin yükselerek %16 olacağını, enflasyonun %6 ve büyümenin de %5 olacağını tabloda gösteriyor. Benim tahminleri görmedi herhalde daha, ya da bizi iktisatçıdan saymıyor. Ben 2010 yılında büyüme tahminimi %6 olarak açıkladım, Roubini gibi gözü kara bir tahmin yaptım. Türkiye ekonomisinin durumu 2010'da beklenenden olumlu olacaktir diye düşünüyorum. Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Eğer büyüme oranı Mahfi Eğilmez ve benim beklediğim gibi piyasa beklentilerinin üzerinde çıkarsa işsizlik düşer, enflasyon ise daha da yükselir. O yüzden Mahfi Eğilmez’in işsizlik tahmininin çok yüksek olduğunu şimdiden belirteyim, o büyümeye o işsizlik oranı olmamış. Enflasyon oranı beklentisi de piyasa beklentilerinin üzerinde ama bence %6 enflasyon için alt sınır sayılabilecek bir tahmin. Neyse daha fazla yazılarımı ve tahminlerimi belli etmeyeyim, merak edenler dergiyi okusunlar. Read More!

Forex Piyasalarında Para Kaybetmenin Sırları

Forex ile Nasil Para Kaybedilir başlıklı yazımızı okuduktan sonra devam edin.

Yeterince büyük bir sermayeyle ve ufak miktarlarda kaldıraç kullanarak bir forex hesabı açtınız diyelim. Gerçekten forex piyasalarındaki diğer oyunculardan daha yetenekli olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Eğer öyle düşünüyorsanız forex hesabı açmanıza ve spekülasyon yaparak köşeyi dönmenize yardımcı olabilirim. Ama önce neden yanıldığınızı açıklayayım.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Birincisi internetten üç kuruşa satın aldığınız ve size döviz piyasalarında ne zaman alım ne zaman satım yapmanız gerektiğini söyleyen teknik analiz programlarına güveniyorsanız hayal kırıklığına uğrarsınız derim. Adamların programda kullandıkları yöntem gerçekten bir parça işe yarıyor olsaydı bu programı size üç kuruşa satmak yerine sadece kendileri kullanır ve sizin gibi bu programa sahip olmayan ama onlardan daha akıllı olduğunu düşünenlerin elindeki parayı kaparlardı. Yanlış mıyım? Forex hesabınız olan aracı kurumun websitesinde bir kaç numara öğrendiğinizi varsayalım, yahu adamlar salak mı işe yarayan numarayı cümle aleme duyursunlar, 3 trilyon dolarlık işlem hacmi olan piyasada gerçekten kurların yönünü bilen bir yatırım stratejisi olsa günde kim $1-2 milyar kazanmak istemezdi?

Işin doğrusu şöyle. Bu piyasalarda pozisyon aldığınız zaman günlük kazanma ihtimaliniz sadece %50’dir, yani bir çeşit yazı tura oyunu oynuyorsunuz ve bu oyunu oynamak için de aracı kuruma ufak bir komisyon veriyorsunuz. Durum bundan ibarettir. Bir yıllık bir sürece baktığımız zaman tüm spekülatörün kaybı aracı kurumların satış gelirleri kadar olacaktır, bu spekülatörler içerisinde çok ufak bir azınlık sadece ve sadece şanslı oldukları için paralarını ikiye üçe katlayacaklardır ama büyük çoğunluk forex aracı kurumlarının kasasını doldurmaktan başka bir vazife görmeyecektir. Ufak bir azınlık ise karşımıza forexzede olarak çıkacaktır ama bu kişiler parayı forex piyasalarında kaybetmeseler eminim iddaa oynarken kaybedeceklerdir. Forex piyasalarında bire 300 kaldıraç kullanarak bu işlemi biraz daha hızlı gerçekleştirmiş oluyoruz o kadar.

Özetle forex piyasalarını bir yatırım aracı olarak değil, bir eğlence amacı olarak görmeniz gerektiğini söylüyorum. O kadar parayı kaybederken eğlenin bari, kaybettikten sonra da içinize oturmasın. Haa, oynarken bazen çok büyük paralar kazanabilirsiniz ve bunu arkadaşlarınıza ve tanıdıklarınıza anlatarak hava atarsınız, işlemleri yaparken de vücudunuza adrenalin pompalanır ve o adrenalinin verdiği hazzı başka hiç bir şey de vermeyebilir (skydiving hariç zannedersem). Ama bunlar eğlencenin bir parçası. O yüzden eğlenmek için forex piyasalarında hesap açmak isterseniz yardımcı olurum, kazara belki biraz da para kazanabilirsiniz. Emin olacağınız tek şey ise siz bunu yaparken hem forex aracı kurumu hem de sizi orada hesap açtırmaya teşvik eden bizim gibi ortakları para kazanacaklardır.

Bu Kadar Laftan Sonra Hala Diğer Yatırımcılardan Daha Akıllıyım Diyorsanız Forex Hesabı Açmak Için Tıklayın




Not: Bu arada ben uzun vadede doların ve bir çok döviz kurunun gideceği yönü oldukça isabetli tahmin edebilen sayılı kişilerdenim (ya da oyle zannediyorum). Mesela Turkishtime’da geçen senenin sonunda yazdığım bir yazıda 2009 senesinde doların önemli ölçüde değer kaybedeceğini, bununla bağlantılı olarak altının yükseleceğini ve 1,5 yıl içerisinde $1200’ı geçeceğini, Amerika’da ise uzun vadeli faizlerin o günkü %3 seviyesinden %5 seviyesine yükseleceğini belirtmiştim. Yıl içerisinde de bu tahminlerimi defalarca yineledim, gidin bakın. Buna rağmen ben döviz kurlarına ilişkin forex piyasalarında bahis yapmıyorum, hisse senedi piyasalarını kullanarak bahis yapıyorum. Benim işim para kaybedip eğlenmek değil, sermayemi güvence altına alarak uzun vadede yüksek getiri sağlamaktır (yüksekten kastım da senelik ortalama %12 civarında bir rakam). Ama eminim ki siz hala %12’lik getiriyi bir günde yapabileceğinizi düşünüyorsunuzdur. O halde Ekonomi Türk sitesinde yer alan linkleri kullanarak hesap açarsanız burada daha sonra döviz kurlarına ilişkin yazacağım yazılara da ücretsiz ulaşmanızı sağlayabilirim. Read More!

Forex ile Nasıl Para Kaybedilir?

Bugünlerde ülkemizde forex reklamlarından ve döviz spekülatörlerinden geçilmiyor. Blogumuzun en çok ziyaret edilen sayfalarından bir tanesi ise 2006 yılında yazılmış dolar tahmininin yer aldığı yazıdır mesela. Herkes dolar ne olacak diye merak ediyor, çoğu kişi de sorunun cevabını bildiğini zannediyor. Bir kısım parlak zekalı da internette bulunan bir sürü forex sitesinden bir tanesinde hesap açtırarak spekülasyon dünyasına adım atıyor. Bunu nedenlerini kısaca irdeleyelim:

1. Etrafta bir sürü kişinin bir haftada $100’ı $1000’a katladım diyerek kasına kasına gezmesi neticesinde bu kişilerin de “ben de yaparım, benim neyim eksik” şeklinde bu işe adım atması.
2. Forex şirketlerinin “komisyon almıyoruz” veya diğer şirketlerin “rizikosuz hemen zengin olabilirsiniz”, “başarısı kanıtlanmış programı kullanarak köşeyi dönün” reklamlarına kanıp sağdan soldan öğrendikleri “teknik analiz” yöntemlerini kullanarak gerçekten zengin olacaklarını düşünerek bu işe girmeleri
3. Geçmişte döviz konusunda yapmış olduğu bir kaç tane tahminin doğru çıkmasına güvenerek veya sağdan soldan Ekonomi Türk gibi sitelerden aldığı tüyolara güvenerek “çok ufak miktarlarla” hesap açıyorlar.

Bakınız, beni dikkatli dinleyiniz. Etrafta gerçekten $100’ı $1000’a katlayan bir sürü kişi var. Karşılaştığınız neredeyse her 10 kişiden bir tanesi $100’ı bir gecede veya bir kaç dakika içerisinde $1000’a katlayabilir. Bunun böyle olmasının nedeni bire 300’e varan oranlarda kaldıraç kullanabilmeniz. Eğer bu sizi spekülasyon yapmaya sevkedecek kadar yeterli bir neden ise hiç durmayın, ben de bu şirketlerden bir tanesinde hesap açtırdım sizin gibi insanları oraya göndermem karşılığında adam başına $200 ödeme yapıyorlar.

Evet, gerçekten de forex aracı kurumlarında tek bir işlem yaptığınızda aldığınız risk (risk nedir?) ve getirinin neredeyse birbiriyle orantılı olduğunu söylüyorum. Yani forex piyasaları kumarhaneler gibi değil, kumarhanelerde $100 liralık bahis yaptığınızda elinize geçecek ortalama para en iyi ihtimalle $95’dır. Eğer Milli Piyango gibi iyice kumar olan araçları seçerseniz $100’lık bahise karşılık elinize geçecek ortalama miktar $30-$40’a kadar dahi gerileyebilir. Forex’de ise $100’a karşılık elinize geçecek ortalama para $99.96 gibi oldukça yüksek bir rakamdır. Kumarbazın tekiyseniz ve bu verdiğim bilgi de içinizi ferahlattıysa ben sizin forex hesabı açmanıza yardımcı olurum. Ama söyleyeceklerim daha bitmedi.

Aklınıza gelen ilk soru büyük olasılıkla Forex şirketlerinin neden bir kişi için bu kadar parayı gözden çıkardıkları ve nereden para kazandıklarıdır. Bu konuda bilmeniz gereken ilk konu dolar alış satış esnasında ödediğiniz “gizli” komisyondur. Diyelim ki dolar ve euro arasındaki pariteyi kullanarak spekülasyon yapıyorsunuz. 1 Euro almak isterseniz 1.4374 dolar ödemeniz gerekirken, 1 euro satmak isterseniz elinize geçecek para aracı kuruma göre 1.4370 veya 1.4371 dolardır. Aracı kurumunuz siz işlemi yapar yapmaz kendisi 1.4372’den aldığı riski nötürleyerek 0.0002 dolar kar eder. Çok az değil mi?

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Öyle düşünüyorsanız ben size bir forex hesabı açmakta aracı olurum :) Az değil aslında. Forex şirketleri tek bir işlemden aldıkları gizli komisyonun çok az olduğunu biliyorlar (kendileri komisyon almıyoruz diye reklam yapsalar da aldıkları 2 pips dediğimiz tek işlem maliyeti komisyondur). Onun için de sizin kaldıraç kullanmanıza izin veriyorlar. Kaldıraç nedir açıklayalım. Diyelim ki $100 kullanarak hesap açtınız ve aracı kurum da size 300 kat kaldıraç kullanma izni verdi. Bu demektir ki siz $100’ınızı kullanarak $30000 dolarlık pozisyon açabilirsiniz. Siz eğer $30000’lık pozisyon açarsanız pozisyonu açarken aracı kuruma dolar başına 0.0002 dolar para bırakıyor olacaksınız, yani toplam $6. Pozisyonu kapatırken de $6 para bırakacaksınız, ettimi size $12. Yani $100’ın %12’si kadar parayı komisyon olarak tek bir seferde bayılmış oluyorsunuz böylece. Ama çok çok büyük paralar kazanma olasılığınız var. Eğer siz euroda $30000’lık pozisyon açtıysanız ve gün içerisinde euro da %1 yükseldiyse siz de $300 para kazanmış olursunuz.

Forex Hesabı Açmak Için Tıklayın




Iştahınız kabardı mı? Kabardıysa hesap açmanızda yardımcı olurum. Kabarmasın ama eğer euro gün içerisinde her hangi bir anda sizin işlem yaptığınız noktaya göre sadece %0.3 geriler ise aracı kurum anında size danışmadan pozisyonunuzu kapatır ve hesaba koyduğunuz $100’ın tamamını kaybedersiniz. Bunun olma olasılığı tabii ki paranızı 3’e katlamaktan çok daha yüksek.

Tabii ben olayı biraz basite indirgedim anlatırken, aslında aracı kurumlar her an hesabınızda pozisyonunuzun %1’i kadar bir anaparanızın olmasını isterler, yani en fazla 100 kat kaldıraç kullanabilirsiniz. Ama bazı aracı kurumlar (benim anlaşmalı olduğum aracı kurum dahil) 300 kat kaldıraç kullanmanıza da izin verebilirler. Ancak bunun koşulu şudur, her an hesabınızda almış olduğunuz pozisyonun 300’te biri kadar paranız olmalıdır. Yoksa pozisyonunuzu anında likidite ederler ve siz ödemiş olduğunuz komisyonla kalırsınız. Siz bir işlemden sonra bu durumun farkına varacaksınız ve $100 ile hesap açmanıza rağmen işlem yapabilmeniz için çok daha büyük miktarları hesaba yatırmanız gerektiğini idrak edeceksiniz. Problem değil, $1000 yatırırım ve sadece 10 kat kaldıraç kullanırım, böylece bir günde %10 kaybetmedikçe kazara hesabım kapanmaz diyebilirsiniz.

Forex Hesabı Açmak Için Tıklayın




Gözleriniz ışıldadı mı, forex hesabı açmanıza yardımcı olabilirim. Bu durumda gün içerisinde alım satım yaptığınızda sadece toplam $4 komisyon verirsiniz. Eğer günde bir kez alım satım yapıyorsanız bir yıl içerisinde toplam $1000’lık komisyon verirsiniz. Eee zaten hesabınızda $1000 vardı, demek ki hesabınızdaki tüm paranın komisyon olarak forex aracı kurumunun cebine girmesi siz muhafazakar bir strateji izlerseniz en çok 1 yıl alıyormuş. Bu bir yıl içerisinde yaptığınız işlemlerden %100 getiri sağlarsanız elinizdeki para sabit kalmış olacak. Tabii 10 kat kaldıraç kullanıyorsunuz, elde ettiğiniz net getiri %10 ise dediğimiz gerçekleşmiş olur.

Forex ile Nasıl Para Kaybedilir başlıklı yazımızın devamını buradan okuyun. Read More!

Dı Dı Dı Dın ! ! ! Merkezin Hataları



Bilenler Ekonomixle faizler konusunda iddiaya girdiğimizi bilirler. İddia şuydu"4 merkez toplantısı sonunda 1. Merkez Bankasi faizleri %6 ve daha asagisina cekerse ben kazanacagim.2. Faizler %6.25'de dip yaparsa berabere bitecek iddia.3. Faizler %6.5 veya 6.75'de dip yaparsa da sen kazanacaksin." Neyse bunun sonuclanmasına daha 2 toplantı var. Fakat biz cari durumu değerlendirelim... Buyrun son dönemde birçok kez övdüğüm Merkezin hatalarına.

Merkez son para politikası kurulu kararında borçlanma faiz oranını 6.50 de tuttu. Peki toplantı özetinde ne diyor: "Son dönemde açıklanan veriler, iktisadi faaliyette ılımlı bir toparlanma sürecine girildigine isaret etmektedir. Sanayi üretimi 2009 yılı Ekim ayında yıllık yüzde
6,5 oranında artıs sergilemis ve üretimde yıllık bazda uzun süredir gözlenen düsüs egilimi sona ermistir. Buna karsın, Kurul bu artısta çalısma günü etkisine dikkat çekmis ve takvim etkilerinden arındırılmıs verilerle yıllık bazda daralmanın sürdügünü not etmistir. Kurul üyeleri, Kasım ve Aralık aylarında da takvim etkilerinin belirleyici olacagına dikkat çekerek, yıllık kıyaslamalarda söz konusu etkilerden arındırılmıs verilerin önemine vurgu yapmıstır."

Hatırlanırsa ben daha önce bu "İş günü farkı düzeltmesini tartışmak" diye bir yazı yazmıştım. Bu düzeltmenin de başlıklar olarak verirsek bazı yanlışlara sahip olduğunu söylemiştim: "Temel alınan işgünü sayısı, Esneklik ve Planlama, Tatil mi O da ne?" başlıklarını eklemiştim. Belki bu konudaki yazıda yada yazılarda bahsetmişimdir ama etmemişsem şimdi ediyim :) belki de bu saydıklarımın hepsinden önemlisi, etkili daralma dönemlerinde işgünü farkının hesaplamalara dahil edilmesinin bullshit olduğu. ya kardeşim istihdam gerilemiş, kapasite kullanım oranları yerlerde sürünüyor sen diyorsun ki yok şimdi çalışma günümüz fazla, aslında üretimdeki artış yıllık %6.5 değil, çok daha az, hatta daralma var!!! Niye çünkü çalışma günün fazla! 

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Aslında Merkezin son faiz kararı Üretim açısından kafalarının ne kadar karışık olduğunun da bir teyidi ama bence bu kararı alırken bundan daha ziyade benim daha önceki eleştirilerilerimin daha görünür hale gelmesinin etkisi daha fazla gibime geliyor. Yani reelden ziyade nominale baktılar desek daha doğru gibi. ayrıca gösterge faizi ile merkez faizini tekrar size aşağıda sunuyorum. takdir size kalmış, merkez bir faiz indirimine daha gider mi? (ayrıca bu grafiği makronomi diye bir siteden aldım, çok yararlı bence bakın)

Şimdi gelelim merkezin diğer hatasına, merkez demiştiki "sermaye girislerinin hızlanması durumunda kısa vadede enflasyon üzerinde asagı yönlü riskler artabilecektir. Böyle bir durumla karsılasılması halinde politika faizlerinin geçici olarak daha da düsük seviyelere çekilmesi söz konusu olabilecektir."Şimdi, yani bunlar galiba faizi düşürmenin her derdin ilacı olduğunu sanıyorlar. Bence merkezin sermaye girişlerinin hızlanması durumunda yapacağı en iyi şey, faizleri düşürmek değil, rezervlerini artırmasıdır. i) faizlerin aşağı yönlü esnekliğini muhafaza etmiş olur (buna ben inanmıyorum onblar inanıyor bence zaten esneklik falan kalmadı) ii) tum dunyada ihracatın daraldığı bir zamanda kur üzerindeki aşağı yönlü baskıyı kaldırmış olur ve sektöre kur desteği sağlamış olur. iii) rezervlerini artırarak, dalgalanmalara karşı daha güçlü olur ve kriz sonrası dönemde enflasyon hedeflemesi yerine uygulanabilecek muhtemel bir politikaya güçlü rezervle girmiş olur.
Read More!

Işçilik Maliyeti

Türkiye’de vizeler ve finaller yaklaşıyor olmalı, bir okurumuz bize şu soruyu yöneltmiş: bir firmanın maliyet yapısında (cost structure) en büyük payın çalışan maliyetine (staff cost) ait olması ne demektir ve bu, firma için neden iyi birşeydir?

Amacımız okurlarımıza ve öğrencilere ekonomi alanında karşılaştıkları sorularda yardımcı olacak bir kaynak ortaya çıkarmak olduğu için bu tür sorulara açık olduğumuzu herkese duyurayım. Tabii bunu vaktim elverdiğince yapacağımı belirteyim.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Şirketler çoğunlukla maliyetlerinden haberdardırlar, en azından ana kalemlerindeki maliyetleri iyi bilirler. Öte taraftan çok farklı ve fazla sayıda ürün üreten firmalarda genel maliyetlerin ürün bazında dağıtımının yapılmasında sorunlar olabilir; ayrıca bazı maliyetler uzun yıllar sonra ortaya çıkabilir ve bunları karşılayacak karşılıklar da yeterli miktarda kenara ayırılmamış olabilir (veya tam tersi bir durumda da fazla karşılık ayırılmıştır). Bu tür problemlerimiz olmadığını veya bunların etkisinin çok az olduğunu varsayarak sorunun cevabına geçelim.

Şirketin işçilik maliyetleri (ücretler, izinler, yemek, giyecek, ısınma, ulaşım, sigorta, legal, vs. vs.) toplanır ve bunun şirketin tüm maliyetine oranı alınır. Yaptığınız iş koluna göre ve çalıştığınız ülkeye göre bu rakam farklılık gösterir. Eğer elinize %10-20 gibi bir oran geçiyorsa bu maliyetlerinizin büyük çoğunluğunun hammadde, sermaye veya teknoloji maliyeti olduğu anlamına gelir. Mesela bir petrol rafinerisi işletiyorsanız maliyetinizin küçük bir kısmı işçilikten kaynaklanacaktır, oysa bir danışmanlık şirketi iseniz veya futbol takımı iseniz maliyetlerinizin büyük çoğunluğu işçilik kaynaklı olacaktır.

İşçilik maliyetlerinin düşük veya yüksek olması bir avantaj veya dezavantaj değildir tek başına. Kendi endüstriniz içerisinde işçilik maliyetleriniz yüksek ise bu tabii ki iyi bir durum değildir, rakiplerinizle rekabet edebilmeniz zorlaşır, kar marjlarınız düşer ve rekabet kızışırsa ya şirketi kapatmak durumunda kalırsınız, ya işçilik maliyetlerini düşürmenin bir yolunu bulursunuz. Şirketi başka ülkelere taşımak veya işçilere sunulan hakları kısmak bunun bir parçası. Mesela geçen sene Amerikalı otomobil üreticisi firmalar işçilik maliyetlerinin büyüklüğü probleminden dolayı iflas ettiler ve şirketler devletin yardımları sayesinde kapanmaktan kurtuldu. Işçilik maliyetinin yüksek olmasının diğer bir anlamı ise üretiminizin beşeri sermayeye dayandığı anlamına gelir, genellikle gelişmiş ülkelerde işçilik maliyetlerinin yüksek olmasının bir nedeni budur. Her çalışanın şirkete katmadeğeri daha yüksektir ve çalışanların eğitim seviyesi de çok yüksektir. Bir örnek vereyim.

Hedge fonlar. Bu şirketlerde çalışanlar kamyon yüküyle para kazanabilirler. Mesela 2008 senesinde John Paulson isimli hedge fon yöneticisi bir yıl içerisinde 4 milyar dolar para kazandı. Bu şirketin maliyetlerinin %99’u işçilik maliyetidir. Bu şirketin çalışanları ise yatırımcılarına $10 milyar dolardan daha fazla para kazandırmıştır, yani katmadeğerleri çok yüksektir.

Sanırım bu açıklama işçilik maliyetleri hakkındaki sorunuzu yeterince cevaplamıştır. Read More!

Hedge Fon Analistinden Youtube Matematik Dersi

Türkiye’de youtube hala yasak mı bilemiyorum ama değilse işinize yarayabilecek bir kaynak önereceğim ama önce hikayesini bir anlatayım. Amerika’nın Kuzeydoğusunda bulunan Boston şehrinde bir hedge fonda çalışan analist ülkenin güneyinde sel felaketine maruz kalan New Orleans’ta yaşayan kuzenine cebir dersinde yardımcı olmak için internet üzerinden ders vermeye başlıyor. (İngilizce’deki algebra kelimesi Arapça el-cebir kelimesinden geliyor, eskiden matematik biliminin sınırlarını zorlayan müslümanlar şimdi de donlarına bomba dikip terörist saldırı yaparak yaratıcılığın sınırlarını zorlamaktalar)

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Daha sonra bunlara 10-15 kişilik bir grup katılıyor ve herkesin zamanını denk getirmek zorlaştığı için Salman Khan isimli muhtemelen müslüman analistimiz bilgisayarını kullanarak derslerin videosunu yapıyor ve Youtube sitesine koyuyor. Şimdilerde ayda $3000 gibi bir rakamı reklamlardan gelir olarak elde ediyormuş. Kazandığı para harcadığı emeğe değecek kadar çok değil ama topluma faydalı olması alkışı hak ediyor. Belki NPR’da yayınlanan bu haberden sonra ziyaret edenlerin sayısı artar da bizim hedge fon analisti de hedge fonlarda iş aramayı bırakır.

Borsa nedir?
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
Fraktal nedir? Read More!

Tasarruf Orani Ne Kadar?

Sitede tutumluluk konusunda bir anket düzenlenmiş ve okuyuculara gelirlerinin ne kadarını tasarruf ettikleri sorulmuş. Eğlence amaçlı yapılmış olmalı bu anket diye düşünüyorum, toplanılan bilgiler sadece ankete katılanların genel eğilimini ortaya koymuş, başka bir işe yaramamış. Keşke bunun yerine içerisinde bir kaç soruyu barındıran bir anket yapıp tasarruf oranını etkileyen bir kaç değişkenin etkisi ölçülmüş olsaydı daha iyi olurdu. Önce anketin sonuçlarına bir bakalım:

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller


Katılımcıların neredeyse üçte biri ya hiç para biriktirmiyor ya da kazançlarından çok daha fazlasını harcıyormuş. Peki bu kişiler çok kazanıp mı çok harcıyorlar yoksa hiç kazanmadıkları için mi tasarruf oranları eksi? Öğrenci olabilir bu kişiler, tasarrufların içerisine eğitimleri için harcadıkları paraları dahil ediyorlar mı? Öte taraftan okuyucuların %20’si gelirlerinin yarısından çoğunu biriktiriyorlarmış. Ülke genelinde mi durum böyle, yoksa bu kişiler paraya para demedikleri için mi tasarruf oranları çok yüksek? Tasarruf oranlarının yüksek olmasında blogumuzun eski tutumluluk yazarının payı var mı acaba? (Ondan boşalan yeri en kısa zamanda doldurmaya çalışıyorum). Bunlar ilginç ve cevaplanması gereken sorular. Bu konuda Türkiye’de yapılmış master veya doktora tezlerini paylaşırsanız ilgilenen okuyucularımızı bir nebze de siz aydınlatmış olursunuz. Anket yapmasını ve analiz etmesini bilmek iş hayatında işinize yarayacak önemli bir yetenektir. Read More!

Hedge Fon Nedir, Hedge Fonlar Nasıl Çalışır?

Hedge fon nedir, nasıl çalışır diye merak ediyorsanız Wall Street Journal’da yakın zamanda insider trading suçundan (definition of insider trading) dolayı mahkemeye çıkacak olan hedge fon yöneticisi milyarder Raj Rajaratnam’ın hikayesini okuyabilirsiniz. Hedge fonun tanimi, ne tur yatirim yaptiklari, ne tur kurallara tabi olduklari konusunda detayli bilgi icin asagidaki yazilari okuyabilirsiniz. Linklerin altinda ise Raj Rajaratnam'in hikayesi var.

What is Insider Trading Anomaly
Recent Academic Studies on Insider Trading
Insider Trading in Netherlands
Insider Trading Returns
Definition of Insider Trading
Is Insider Trading Legal?
How Insiders Use Private Information and Don’t Get Caught?
SEC Regulation on Insider Trading: Section 10b

Kısaca özetlemek gerekirse kafasi calisan ve üç kuruşa köpek gibi çalışacak adamları işe alan Needham fonunda çalışmaya başlıyor ve 6 senede fonun zirvesine çıkıyor. Kullandığı yöntem ise çok çalışmak ve diğer analistlerin sahip olmadığı bilgilere ulaşmak. Yazıyı okumak için buraya tıklayın ve karşınıza çıkan sayfadaki ilk linki takip edin. Wall Street Journal paralı olmasına rağmen Google News’ten yapılan aramalarda yazıların tamamının ücretsiz görüntülenmesine izin veriyor. Yazıda benim en çok hoşuma giden kısım ise şurası:

At Galleon, Mr. Rajaratnam took his fondness for pranks and dares to a new level. When executives from stun-gun maker Taser International Inc. came to make an investment pitch around 2005, Mr. Rajaratnam offered $5,000 to anyone who'd agree to be shocked. Employees gathered around as two people propped up trader Keryn Limmer at the elbows and another person fired the weapon. Ms. Limmer's legs buckled beneath her from the shock. Ms. Limmer declined to comment.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

That same year, employees arrived at Galleon's morning meeting to a surprise: In the conference room was a dwarf whom Mr. Rajaratnam introduced as an analyst hired to cover "small-cap" stocks. He was, in fact, an actor hired for an April Fool's Day gag.

Bu yazi Ekonomi Turk blogunda Hedge Fon konusunda yazilmistir. Read More!

Borç Senedi Nedir?

Sevdiğim iktisatçılar arasında yer alan Robert Shiller devletin borçlanması konusunda ilginç bir fikri gündeme getirmiş. Devlet normalde sadece tahvil ve bono satarak borçlanır, şirketler ise finansmanlarını sağlamak için bunlara ek olarak hisse senedi satarlar demiş. Devlet de şirketler gibi “borç senedi” veya “GSYH hisse senedi” diye adlandırabileceğimiz bir yöntemi kullanarak kaynak yaratabilirler şeklinde bir öneri getirmiş. Her bir senet her sene GSYH’nın trilyonda biri miktarda “kar payı” dağıtacak şekilde oluşturulacak ve bu yıl dağıtacağı miktarın belki de 100 katına satılarak bütçe açıklarının finansmanı alternatif bir yöntemle sağlanmış olacaktır diyor. Yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller Read More!

Resesyon Nedir?

Resesyon nedir sorusuna Türkiye’ye yönelik başka yerde bulamayacağınız bir cevap vereyim. Resesyon ekonominin küçülmesinin farkedilmesine verilen addır. İlk aşamada ekonomi küçülmeye başlar ama istatistikler barındırdıkları pürüzleri gizlemek için senelik ortalamalar şeklinde tutulduğundan ekonominin küçülmeye başlamasını gecikmeli olarak gösterir. Bu yüzden de kimse farketmez ekonominin küçüldüğünü. Daha sonra rakamlar ufak bir ekonomik küçülme rakamı gösterir ancak hükümetteki parti veya partiler “önemsenecek bir durum yok” şeklinde açıklamalar yaparak halkın güvenini yeniden tesis ederler. Eğer ekonomi gerçekten hafif bir daralma sürecinden geçiyorsa bu rakamlarda görünmez bile. Ekonomik durgunluk orta şiddette ise rakamlar alarm vermez. 1994 krizinde, veya 2001 krizinde olduğu gibi şiddetli bir durgunluktan geçiyorsak saklayacak hiç bir şey yoktur, ekonomik küçülme başladıktan yaklaşık 8 ay sonra rakamlarda görünmeye başlar.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Resesyona ek olarak bir de ekonomik depresyon diye bir kavram vardır. Ülkemiz bu kavramla en son 1978-1980 döneminde karşılaşmıştı. Ondan önce de -yanılmıyorsam- İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığımız bir dönem var ki, o yılları yaşayanlardan dinlemenizi tavsiye ederim. 2008’in üçüncü çeyreğinde başlayan ama varlığı Ekim-Kasım aylarına kadar farkedilmeyen son depresyon sırasında ben Turkishtime’da yazdığım bir yazıda ülkemizin çok derin bir küçülmeden geçtiğini belirten ilk yazarlardandım. Nisan ayının başına kadar hükümetin 2009 için büyüme tahmini %4 idi. Yani kriz esnasında en hızlı büyüyen ve krizi karlı kapatan ender ekonomilerden biri olacağımız öngörülüyordu. Ancak seçimlerden sonra 2008’in son çeyreğinde ekonomimizin %6,2 hızla küçüldüğü açıklandığında bir çok kişi resesyon içerisinde olduğumuzun farkına varabilmişti. Oysa Nisan ayında ekonomimiz resesyondan çıkmaya başlamıştı bile.

Özetle ekonomimizin resesyona girdiğinin resmi olarak söylenmesi 9 ay gecikmeyle gerçekleşmişti. Resmi açıklama yapıldığı zaman ise resesyondan çıkmaya başlamıştık bile. Bugün hala bir çok köşe yazarı “pozitif büyüme rakamları” görebileceğimizden söz ediyor. Ekonomimiz 9 aydır büyüyor, bu kişilerin mevsimsel düzeltmelerden haberleri yok. İşte ülkemizde resesyon böyle bir şeydir. Gelir geçer, ondan sonra resesyon geliyor mu, resesyon ne zaman bitecek tartışmaları yaşanır. Read More!

Nükleer Santraller

Nükleer Santraller konusundaki son gelismeler oldukca heyecan verici. Dunya'nin bir cok ulkesi, hatta 30 yildir tek bir nukleer santral insaa etmeyen Amerika dahil bu konuda ciddi planlar yapiyorlar.

Bloomberg'de okudugum bir haberde Birlesik Arap Emirliklerinin Kore sirketi KEPCO'ya 4 adet nükleer santral yapilmasi icin siparis verdigini ogrendim. Toplam 20 milyar dolara mal olacak projede 4 adet 1400 MW kapasiteli nükleer santral insa edilecekmis. Hay Allah, petrol ve hidrokarbon zengini bir ulke neden nükleer kirlilik yaratan nükleer enerji uretmek ister ki? BAE uranyum zenginlestirme isini de kanunen yasaklamis bu arada, yani adamlarin niyeti nükleer bomba yapmak da degil.  Çevrecilerin söylediklerine göre nükleer enerji çok pahalı olduğuna göre Araplara para batıyor demek ki, batılılardan aldıkları paraları batılılara vermek için bu tür oyunlara giriyor olmalılar :)

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler Read More!

Blogun Geleceğine İlişkin Tasarruflarım

Bu haftasonu daha önce kararlaştırdığımız şekilde blog yönetimini devraldım ve önümüzdeki günlerde bazı değişikliklere gideceğim. Ekonomi Türk bugüne kadar informal olarak çalışan ama içerik olarak oldukça kaliteli bir yayın idi. Ben şahsen bundan bir kaç sene önceki formatta yazılan, köşe yazarlarını eleştiren ve öğrencilere-ekonomi meraklılarına yönelik öğretici yazıları daha çok beğeniyorum. Politik yazıların ise katkısı olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin ve Türk insanının hassas olduğu bir çok alan ve konu var; benim yönetimim altında blogun bu tür alanlardan uzak durmasını tercih ediyorum. Bu yapıcı olmayan tartışmaların içerisine blogu çekmeyecek ve gereksiz yere dikkatimizi dağıtmayacaktır.

Piyasaya çıkacak olan kitabımızın felsefesiyle paralel olarak ekonomideki hurafeleri gün ışığına çıkarmak ve gerçekler konusunda okuyucuları aydınlatmak kanımca yeterince büyük bir misyondur. Geçmişten farklı olarak hem bizim hem de söylediklerimizin daha çok ciddiye alınması için blogda yazan yazarların kimliklerini saklamamaları şartını getiriyorum. Ancak profesyonel nedenlerle isimlerini gizli tutmak isteyen yazarlarımız için de şöyle bir çözüm getiriyorum. Blogda yazan tüm yazarlar kimliklerini okuyuculara açıklamasalar dahi bana ve hakkında yazdıkları kişilere (bu kişilerden bana resmi talep gelmesi durumunda) kimliklerini belirtmek zorunda olmalarının gerekli olduğu düşüncesindeyim. Bu koşulları kabul etmeyen ve kimliklerini saklı tutmayı tercih eden blogun yazarlarından baris, ekodok, ve ahmet’i bu sebeplerden dolayı şeref listesine kaydırdım, kendilerine bloga yapmış oldukları katkılardan dolayı hepimiz adına teşekkür ediyorum. Bahsettiğim düzenleme blogda 27 Aralık 2009 tarihinden sonra yazılmış yazıları kapsamaktadır. Diğer yazarlarla da yakın bir zamanda bu konuyu karara bağlayacağım.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler

Blogun bundan önce özellikle Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfına bağış yapmasını ve yapılmasını teşvik etmesini takdirle karşılamama rağmen blogun kazancının bloga ve yazarlarına harcanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Bu yüzden blog yazarlarının blogda bulundukları faaliyetler neticesinde ortaya çıkacak maliyetlerin sübvansiyonu için bir fon oluşturacağımı belirtmeliyim. Ayrıca blogun gelirlerinin diğer bir kısmını ise teknik harcamalar için kullanacağım. En kısa zamanda blogu blogspot’tan çıkarıp kendine ait bir alan adına kavuşturacağım, bu kapsamda blogun içeriğinin bir kısmını da ücretli yapacağım. Bunlar alıştığınız sistemi önemli ölçüde değiştirecektir ama sizlere kaliteli yazılarla motive olmuş yazarlar sunmanın başka bir yolu olduğunu da düşünmüyorum.

Nükleer Nedir    Yatırım Fonları    Taksi Şöförü   VOB nedir?  IMF Nedir   Borsa Tüyoları  Borsa Nedir  Zaman Nedir  Pi Sayısı Nedir

Bu koşullar altında yazı yazmaya sıcak bakacağını düşündüğüm bir kaç kişi ile irtibat halindeyim, bloga yeni kaliteli yazarların katılması için elimden geleni yaptığımı da belirtmek isterim. Umarım yayınımızı yaptığımız değişikliklerden sonra da takip etmeye devam edersiniz. Read More!

Vahap Munyar ve Küveyt Arap Sermayesi

Hürriyet Gazetesi yazarlarından Vahap Munyar Reisicumhur ve işadamları ile Kuveyt’e (Azeriler Küveyt diyorlar) bir geziye gitmiş ve Reisicumhur Abdullah Gül’ün lobi faaliyetlerini “Kuveyt, 400 milyar dolar yatıracak, Çin Türkiye ve Hindistan öncelikli olacak” başlıklı bir yazıyla paylaşmış. Yazının özünü Reisicumhur ile Vahap Munyar arasında geçen şu dialog özetliyor :

Reisicumhur Gül: Bana verilen brifinge göre Kuveyt’in önümüzdeki dönem gündeminde 400 milyar dolarlık harcama-yatırım olacak.

Vahap Munyar: Buradan Türkiye’ye ne kadar pay düşer?

Reisicumhur Gül: Kuveyt, yatırım için öncelikli 3 ülke ilan etti. Bunlar Çin, Türkiye ve Hindistan. Türkiye’de zaten büyük yatırımları var.”

Arap sermayesi seçmenlerinin büyük bölümü IMF karşıtı olan, hem geçmişe hem de Arapların petrol zenginliğine özlem duyan Türkiye’de özellikle muhafazakar müslümanların iktidara gelmesiyle IMF’ye ve batı sermayesine alternatif olarak gündeme getirilmeye başlandı. Özellikle AK partı içerisinde buna gerçekten inananlar var, ve görünen o ki Reisicumhur Gül’ü de “verdikleri brifingle” ikna etmişler ve bunun neticesinde ortaya bir gezi çıkmış.

Reisicumhur Gül AK partinin içinden gelen biri olarak bu tür söylemlere oldukça açık bir kişi, ancak Suudi Arabistan’da İslami Kalkınma Bankasında da 8 yıllık bir iş tecrübesine sahip olduğu için Arap sermayesine uzaktan aşinalığı var. Yıne de Abdullah Gül’ü bağımsız bir uzmandan ziyade AK parti hükümetinin bir uzantısı olarak görmek daha doğru olacaktır. O yüzden söylediği sözlere temkinli yaklaşmamız ve amacımız propaganda veya gizli reklam yapmak değilse bu iddiaların doğruluğunu kontrol etmemiz bir gazeteci olarak görevimizin bir parçasıdır. Bir önceki yazımda Radikal Gazetesinden Mahfi Eğilmez’in yazısında kullandığı verilen doğru olmadığını göstermiştim, (Mahfi Egilmez'in diger bir yanlisi) acaba Vahap Munyar önümüzdeki dönemde Kuveyt kaynaklı 400 milyar dolarlık yeni kaynak bilgisi verirken bu rakamları doğrulamış mıdır?

Tutumluluk  Inovasyon örnekleri  Türev Konu Anlatımı  EFT Nedir  Olasılık nedir    Ekonomi Nedir  Hisse Yorumları  Bilinçli Tüketici

Bu sorunun cevabı neden önemli onu açıklayalım. Ortada gerçekten 400 milyar dolarlık yeni bir kaynak var ise ve bu kaynak da öncelikli olarak Çin, Hindistan ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde değerlendireceklerse buradan Türkiye’ye en muhafazakar tahminle bir 20 milyar dolar gibi kaynağın önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde uzun vadeli olarak gelmesi beklenir. Bunun bir neticesi olarak hem ülkemiz çok daha hızlı büyümeye başlar, hem de batılı ülkelere olan finansal bağımlılığımız azalır. Bizim için oldukça kazançlı bir durum yani. Öte taraftan ortada böyle bir kaynak yok ise ve devlet büyüklerimiz bir an önce IMF ile anlaşıp ülkede istihdam yaratacak kaynakları devreye sokmayı geciktirmiş olacaklardır. Tabii IMF ile anlaşmak gibi niyetleri baştan yoksa ve Arap sermayesini sadece dikkatleri dağıtmak için bir araç olarak kullanıyorlarsa durum değişir. Yine de politikacıların gerçek niyeti her ne olursa olsun Vahap Munyar gibi bir gazetecinin yazısını yazmadan önce bu işin aslı astarı var mı diye araştırması gerekirdi.

Biz burada sizlerle araştıralım. Önce Kuveyt nasıl bir ülkeymiş o konuda bilgi toplayalım. Kuveyt yaklaşık 3 milyon nüfusa sahip küçük bir ülke imiş ve bunun 2 milyonunu yabancılar oluşturuyorlarmış. Hakiki Kuveytli 1 milyon kişi varmış ve neredeyse ülkedeki 600 bin Hintlilere kıyasla azınlık olacaklarmış. GSYH rakamları $160 milyar civarında olan Kuveyt gelirlerinin yarısını petrolden sağlıyorlarken, petrol gelirlerinin yaklaşık %10’unu “gelecek nesiller” için bir kenara koyuyormuş. Yani Kuveyt’in her sene $10 milyar civarında yeni bir kaynak yarattığını söyleyebiliriz. Wikipedia Kuveyt’in elindeki toplam yatırım yapılmış paranın $208 milyar olduğunu da belirtiyor. Bu rakamın doğruluğunu başka bir kaç kaynaktan da kontrol edeceğiz.

Kuveyt’in elindeki paraları yöneten kuruluş “Kuwait Investment Authority” olarak biliniyor ve dünyada kurulmuş ilk ulusal servet fonu imiş. Ulusal Servet Fonları hakkında en detaylı bilgilere ulaşabileceğimiz adreslerden bir tanesi Ulusal Servet Fonu Enstitüsü'dür. SWF Institute Kuveyt Yatırım Fonunun $202,8 milyar dolara sahip olduğunu belirtmiş. Mart 2007’de Kuveyt Yatırım Fonunun yönetimi altında $213 milyar dolar olduğunu Spiegel’de yayınlanan bir haberde görüyoruz. Forbes’daki şu haberde ise 2008’in sonunda Kuveyt’in elindeki servetin toplamının $171 milyar olduğunu görüyoruz . Ancak bunda hem borsalardaki düşüşün hem de Amerikan dolarının 2008’in sonunda avroya karşı şimdikinden daha yüksek bir seviyede olmasının da önemli bir etkisi var. Eylül ayının sonunda yayınlanan başka bir yazıda ise Kuveyt’in yatırım fonundaki miktarın $200 ile $230 milyar arasında olduğunun tahmin edildiği belirtiliyor. Biz de bu görüşe katılıyoruz, diğer kaynaklardan duyduğumuz rakamları da tutuyor.

Özetleyecek olursak Kuveyt’in 45 senede biriktirdiği ve yaptığı yatırımlardan elde ettiği kazançların toplamı yaklaşık $220 milyar gibi bir rakam imiş. Her sene de buna yaklaşık $10 milyar civarında taze kaynak ekliyormuş. Petrol fiyatlarının yüksek seyrettiği zamanlarda böyle tabii, 2009 yılında muhtemelen daha düşük bir rakamı aktarmışlardır. Ancak görünen o ki bulduğumuz rakamların hiç birisi Kuveyt’in önümüzdeki dönemde “yeni” kaynak olarak $400 milyar gibi bir rakam yaratacağını söylemiyor, ima bile etmiyor. Bu rakamın nereden çıktığını bilemiyorum. Keşke Vahap Munyar Kuveyt gezisine çıkmadan önce internette ufak bir gezinti yapıp bizim yukarıda verdiğimiz bilgileri toplamış olsaydı ve Reisicumhur’dan $400 milyar rakamının nereden ve nasıl geldiğini açıklamasını isteseydi.

Ben bu rakamlardan ne anladığımı söyleyeyim. Kuveyt Yatırım Fonunun eline her sene yeniden yatırım yapabileceği $20-25 milyar arasında yeni fon geçmektedir (bunlar ellerine geçen kar payları, faizler, ve fona aktarılan petrol gelirleridir). Profesyonel yöneticiler tarafından yönetilmekte olan bu fonlardan ise Türkiye’ye gelecek miktar $2-3 milyarı geçmez. Çin ve Hindistan gibi şimdiki kriz ortamında dahi %9 hızlarla büyüyen ve her biri 1 milyardan fazla tüketiciye sahip ülkelere yatırım yapmak Türkiye gibi kriz ortamında %6 küçülmüş, ortalamada da %4 civarında bir hızla büyüyen vasat bir ekonomiye yatırım yapmaktan daha cazip değil midir? Yapacakları yatırım da doğrudan sermaye girişi olmayacak, büyük olasılıkla muhafazakar davranıp bir kaç yıl vadeli devlet tahvili almaktan öteye geçmeyecektir. Yine de bu burun kıvırılacak bir fırsat değildir, nerede sermaye varsa oradan ülkemize aktarmanın bir yolunu bulmamız gerekir. Ancak Kuveyt’ten gelebilecek $2-3 milyar için IMF ile anlaşmayı savsaklamak ve ertelemek ülkemizin ihtiyacı olan istihdamı ertelemekten başka bir anlama gelmemektedir.. Read More!

Mahfi Eğilmez ve Gelir Dağılımı

Radikal Gazetesinde Mahfi Eğilmez’in gelir dağılımı üzerine “Gini Çıktı Piyasaya” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Mahfi Eğilmez bizde TÜİK’in geçenlerde yayınladığı gelir dağılımı istatistikleriyle kendi ifadesiyle Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanmış İnsani Yaşam Raporunda yayınlanan diğer ülkelerin istatistiklerini karşılaştırmış. Kullandığı rakamlar biz ekonomistlerin “burun testi” dediği testi geçmediği için biraz işkillendim ve şu rakamlara biraz da ben bakayım dedim. Önce Sayın Eğilmez’in yazdığı paragrafı paylaşayım, ardından eleştirisini yapacağım:

“...Bunun altında yatan temel neden “Ne oldu bizim Gini’ye” başlıklı yazımda değindiğim gibi 2001 krizinin gelir dağılımı üzerinde yarattığı düzeltici etkinin kaybolmaya başlamış olması. Tablonun ikinci bölümü yine yukarıda değindiğim Birleşmiş Milletler’in 2009 yılı İnsani Yaşam Raporundan bizimle aynı kategoride yer alan (yeni yükselen piyasa ekonomileri) çeşitli ülkelerin 2007 yılı Gini katsayılarını ortaya koyuyor. 2007 yılında Çin dışında bizden daha kötü Gini katsayısına sahip olan ekonomi görünmüyor. Tablo ayrıca Çin dışında eski sosyalist ekonomilerde gelir dağılımının düzgün olduğunu ortaya koyuyor. Bu sonuçlara bakınca Sovyet tipi sosyalizmin gelir dağılımını düzgün kurmak gibi bir katkısı olduğu anlaşılıyor. Buraya almadığım ABD’nin 2007 Gini katsayısı 0.41. Yani ABD ile Türkiye aynı derecede bozuk gelir dağılımına sahipler.”

Beni işkillendiren Türkiye ile Amerika’nın aynı gini katsayısına sahip olması idi. Milyonlarca milyonere ve dünyanın en zengin kişilerine sahip Amerika ile Türkiye’nin aynı gelir bozukluğuna sahip olmaları çok doğru gelmedi bana. İnternette gelir dağılımı anahtar kelimesini kullanarak bir arama yaptım ve ilk sayfada Ekonomi Türk blogunun eski yazarlarından Tuğrul Gürgür’ün 2006 yılında Mahfi Eğilmez ve yoksulluk konusunda yazdığı Gelir dağılımı ve yoksulluk başlıklı yazı ile karşılaştım. Yazıyı okursanız Mahfi Eğilmez’in bundan 3 sene önce yoksulluk konusunda birbiriyle tutarlı olmayan rakamları kullanarak bir karşılaştırma yaptığı tespit ediliyor ve yanlış rakamları kullanarak yapılan bu karşılaştırma eleştirildiğini görürsünüz. Aklımdan acaba Mahfi Eğilmez’in benzer bir hatayı üç sene sonra gelir dağılımı konusunda yapmış olma olasılığı nedir sorusu geçti.

Tutumluluk  Inovasyon örnekleri  Türev Konu Anlatımı  EFT Nedir  Olasılık nedir    Ekonomi Nedir  Hisse Yorumları  Bilinçli Tüketici

Bu sorunun cevabını bulmak çok zor değil. Sadece biraz araştırma yapmanız yeterli. Burada herhangi bir analiz veya tahmin yapmadığımız için bunu yapabilmeniz için ekonomi bilmenize bile gerek yok. Gazeteciler buna “fact checking” yani rakamların ve ortaya sürülen “gerçeklerin” doğruluğunun kontrol edilmesi derler. Gazetecilik okulunda ilk öğretilen konuların başında bu gelir. Hep beraber Mahfi Eğilmez’in kullandığı rakamlar doğru mu değil mi birlikte kontrol edelim.

İlk olarak TÜİK’in websitesine gidip gelir dağılımı ile ilgili istatistiklere bir bakalım. Yayınlanan haber bültenlerine bir göz gezdirirseniz 17 Aralık 2009 tarihinde kullandığı verileri de şu sayfadan aldığını tespit ediyoruz. Verilen bağlantıyı takip edince karşınıza hem kullanılan yöntemi açıklayan hem de sonuçları tartışan bir makale ile karşılaşacaksınız. Önce ne tür bir yöntem kullandıklarına bakalım:

“Türkiye İstatistik Kurumu gelir dağılımı konusunda istatistik üretmeye 1987 yılında Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi ile başlamış, 1994 yılında bağımsız bir gelir dağılımı araştırması gerçekleştirmiş, 2002-2005 yılları arasında da gelir dağılımı istatistikleri hanehalkı bütçe araştırmasından üretilmiştir. 2006 yılından itibaren ise, gelir dağılımı yanında yaşam koşulları, gelire dayalı göreli yoksulluk ve sosyal dışlanma konularında bilgi derlemek üzere “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” isimli yeni bir çalışma başlatılmıştır.

Bu araştırma ile birlikte TÜİK ilk kez, “eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir dağılımı”na ilişkin istatistikler üretmeye başlamıştır. Eşdeğer kullanılabilir gelir dağılımında bireysel refah ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla, hesaplamalarda hanehalkının toplam geliri kadar hane içindeki fert sayısı da önem taşımakta, hanehalkının toplam kullanılabilir geliri, hanedeki fert sayısı dikkate alınarak bireysel gelire dönüştürülmektedir. Doğru karşılaştırma yapabilmek için de eşdeğerlik ölçeği kullanılarak, her bir hanehalkı büyüklüğünün kaç yetişkine eşdeğer olduğu tespit edilmektedir.

...Avrupa Birliği uyum çalışmaları kapsamında, 2006 yılında uygulanmaya başlanan araştırma ile Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırılabilir gelir dağılımı, göreli yoksulluk, yaşam koşulları ve sosyal dışlanma konularında veri üretmek amaçlanmaktadır. Alan uygulamasının her yıl düzenli olarak gerçekleştirildiği ve panel anket yönteminin kullanıldığı araştırmada, örnek fertler 4 yıl boyunca izlenmektedir. Araştırmadan, kesit ve panel veri olmak üzere her yıl iki veri seti elde edilmesi hedeflenmektedir.

Araştırmanın örnekleme birimi hanehalkı olup, yıllık örnek hacmi yaklaşık 12 800 hanehalkı civarındadır. Yıllık örnek hacmi, panel anket kapsamında olabilecek kayıplara veya ayrılan fertlerin oluşturduğu yeni hanehalklarına bağlı olarak yıldan yıla değişkenlik gösterebilmektedir.”

Bültenin sonuç kısımlarına bakarsak Gini katsayısı 2006 yılındaki 0,43 değerinden 2007’de 0,41 değerine gerilemiş, yani Mahfi Eğilmez’in TÜİK’ten aldığı rakamlar doğru. Bu arada TÜİK nedense 2005 yılına ait istatistikleri açıklamamış, bundan önce kullandığı yönteme göre 2005 için hesapladığı Gini katsayısı 0,38 idi. 2005’den 2006’ya Gini katsayısının bu kadar dramatik şekilde yükselmesini gerektirecek bir durumla karşılaştığımızı zannetmiyorum. 2006 yılında da ekonomi 2005 yılındakine benzer bir hızla büyümüş, hükümetin gelir dağılımını düzeltici politikalarında da bir değişiklik olmamıştı. O yüzden Mahfi Eğilmez’in “2001 krizinin gelir dağılımı üzerinde yarattığı düzeltici etkinin kaybolmaya başlamış olması” tezine katıldığımı söyleyemeyeceğim. (TÜİK bu konuyu detayli bir sekilde aciklamaliydi)

Devam edelim. Mahfi Eğilmez'in Birleşmiş Milletlerin 2009 yılı İnsani Yaşam Raporundan aldığı verileri kontrol edelim. Google’da bir arama yapınca bahsettiği raporun “Human Development Report” olduğunu ve kullandığı verileri de şu sayfadan aldığını tespit ediyoruz. Çekinmeyin, bağlantıya takip edip Birleşmiş Milletlerin sitesine gidin ve rakamlara kendi gözlerinizle bakın. ABD’ye ait Gini katsayısı gerçekten de Mahfi Eğilmez’in bahsettiği gibi 0,41 imiş (onlar katsayıyı 100 ile çarparak vermişler, bir yanlışlık yok); en düşük katsayıya Danimarka 0,25 ile sahip (Mahfi Eğilmez 0,24 demiş ama yuvarlamayı doğru yapmadığı için öyle demiş, çok üzerinde durmayın), en yüksek katsayı ise Mahfi Eğilmez’in de belirttiği gibi 0,74 ile Namibya’nın. Demek ki Mahfi Eğilmez gerçekten de bu rakamları kullanmış. Hazır gelmişken bir kaç saniye daha harcayıp Türkiye’nin rakamlarına da bir bakıverin. Türkiye’nin Gini katsayısı 0,43 imiş. Bir terslik olmalı, daha yeni TÜİK’in sayfasında Türkiye’nin katsayısının 0,41 olduğunu tespit etmiştik, rakamlar birbirini tutmuyor. Neden acaba? TÜİK’in kullandığı yöntemi biliyoruz, acaba Birleşmiş Milletler nasıl bir yöntem kullanarak bu katsayıyı hesaplamış?

Sayfanın altına giderseniz, Birleşmiş Milletlerin yayınladığı verilerin asıl kaynağının Dünya Bankasının yayınladığı “World Development Indicators” isimli rapor olduğunu görebilirsiniz. Demek ki bunlar Birleşmiş Milletlerin değil Dünya Bankasının rakamlarıymış aslında. Dünya Bankasının websitesine giderseniz onların verilerini genellikle resmi kaynaklardan aldıklarını görürsünüz. Yani adamlar kendileri her bir ülkeye ayrı ayrı adamlarını gönderip anket yapıp veri toplamıyormuş. Dünya Bankasının Türkiye ile ilgili kullandığı verilerin doğruluğunu kontrol etmek için en kolay verilerden olan “nüfus” verisine bakayım dedim. Dünya Bankası 2008 yılında Türkiye’nin nüfusunun 73,9 milyon kişi olduğunu söylüyor. Türkiye’de nüfus istatistiklerini de TÜİK tutuyor, ve en son hesaplamalarına göre 31 Aralık 2008 tarihinde Türkiye’nin nüfusunun 71,5 milyon kişi olduğunu söylüyor. Demek ki Dünya Bankası nüfus gibi oldukça kolay ve halka açık bir istatistikte bile doğru rakamlara sahip değilmiş, gelir dağılımı rakamlarının doğru olduğunu düşünmek bence bayağı kuvvetli bir hayal gücü istiyor.

Yine de biz hemen sonuca atlamamak için Dünya Bankasının Amerika için hesapladığı Gini katsayısı ile Amerika’nın resmi kuruluşu olan US Census Bureau’nun açıkladığı rakamları karşılaştıralım. Kısa bir aramadan sonra Census Bureau’nun, yani Nüfus Sayımı bürosunun websitesinde 1967 ile 2007 arasını kapsayan tüm yıllara ait Gini kaysayılarına ulaşabilirsiniz, adresi burada. 2007 yılında Amerika’nın Gini katsayısı 0,46 imiş. Yani Dünya Bankasının hesapladığı 0,41 rakamının gerçek rakamla çok bir alakası yokmuş.

Şimdi Mahfi Eğilmez normal bir gazetecinin yapması gereken en temel ödevi yapmamış, Birleşmiş Milletlerin verdiği rakamlara güvenerek bir yazı yazmış, analizler yapmış, vs. vs. Ancak kullandığı rakamlar nüfus rakamlarını dahi doğru tutturamayan Dünya Bankasından gelmiş, ne idüğü belirsiz rakamlar. Hem Türkiye için yanlış rakamlar hem de Amerika için. Eee, iki tane yanlış rakamı istediğin kadar karşılaştır bir tane doğru sonuca ulaşamazsın. Mahfi Eğilmez gibi saygın bir köşe yazarının bu kadar basit bir hata yapmasını yakıştıramadık doğrusu.

Bu yazı Mahfi Eğilmez ve Gelir Dağılımı konularında Ekonomi Türk blogunda yayınlanmıştır, izinsiz kullanmayınız. Read More!

Dogalgaz Zammi ve Al Ya da Ode Anlasmasi

Son uc senedir kislari Turkiye'ye gelmemeyi basariyordum, bu sene bitmeyen yaz'a ara vermek zorunda kaldim, gecen iki hafta Turkiye'ye geldim. Soguga alisirken ilk dikkatimi ceken sey haliyle evin kaloriferi oldu. Bundan 3 sene once, sicaktan dolayi salonda oldukca erotik dolasmam gerekiyordu, merkezi isitma sistemi oyle bir yaniyordu ki bazen ortamin isisini dusurmek icin disarida kar yagarken pencere acmam gerekiyordu. Kendi kalorifer vanalarimi kapasam bile alt, ust ve yan komsularin isisindan dolayi degisen birsey olmuyordu. Bu kis kalorifer tam kivaminda. Merak ettim, bu fazla isinma meselesi apartman toplantisinda her acildiginda "ayol ne diyorsunuz, biz donuyoruz burada" teyzelerinin hakkindan kim gelmis diye. Ogrendim ki doğalgaz zammı gelmis. Doğalgaz fiyatı artmis artmasina ama ardindan gelen zorunlu tasarruf sayesinde ayni evde kalan kardesim benim uc sene once odedigim aidatin aynisini oduyor. 30 daireli apartmanimizin yillarca tek basina carcur ettigi dogalgaz miktari ne kadardi kim bilir.

Ne guzel zorla guzellikle de olsa tasarruf ediyoruz diyecektim ki, internette dolanirken su habere rastladim. 2009'da 40 milyar metrekup dogalgaz tuketimi ongorulmus ama kuresel kriz ve doğalgaz fiyatındaki artisin etkisi ile beklenti 35 milyar metrekupe dusmus. Gerceklesme muhtemelen 31 milyar metrekupte kalacak. Fakat, Turkiye'nin bu yilki dogalgaz tuketimi azaldigi icin al ya da ode hukumlulugu doguyor. Gecen yil Iran'a al ya da ode sarti nedeniyle 704 milyon odemisiz (yapilan anlasmaya gore 6.8 milyar metrekup gaz almamiz gerekiyormus, 4.2 milyar metrekup almisiz), bu sene yukumluluk 2 milyar dolari bulmus! Vatandasda "Dogalgaza yüzde 75 zam yapilmasaydi biz kullansaydik." demis falan filan!

Komünizm nedir    iktisat Nedir  Devlet Üniversiteleri  Eğitim Nedir  Dejavu Nedir  Bilgi Nedir  Wifi Nedir    Teknoloji Nedir

"Al ya da ode" (ingilizce kaynaklarda genelde take-or-pay olarak geciyor) sarti Turkiye'ye ozel degil. Enerji piyasasi serbestlesememis bircok Avrupa ulkesinin gaz kontratinda bu sart var. Ama bildigim kadariyla enerji piyasasi daha serbest olan Amerika ve Ingiltere bu tur anlasmalara girmiyor.

Dusunsenize, siz dogalgazdan tasarruf etseniz bile bu tasarrufunuzu dogalgaz ureticisi sirkete veriyorsunuz. Hem de karsiliginda birsey almadan. Botas devlet kurulusu oldugu icin bu parayi bilin bakalim kim odeyecek?

Bu yazi Ekonomi Turk sitesinde yayinlanmistir.
Read More!

80 Bin Devlet Memuru Alımı

Amerikalilarin bir sozu var, when you have politicians like this, who needs an enemy! diye. Yani ulkenin basinda boyle politikacilar olduktan sonra ulkenin geriye gitmesi icin dusmana gerek yoktur seklinde Turkceye cevirebiliriz. Bir kac gundur ulkenin gundemini Tekel iscilerinin yaptigi eylemler isgal ediyordu, ben de tam buradan hukumete destek vermek icin bir yazi yazacaktim ki Unakitan'in yerine gelen Maliye Bakani Mehmet Simsek'in verdigi mujdeli haberleri duydum: 80 bin yeni devlet memuru alımı.

Coktandir ulkenin kanayan yarasiydi bu zaten. Mevcut devlet memurlari cok calismaktan neredeyse helak olacaklardi, kadrolarin yetersizliginden isler aksamaya baslamisti. Ama yetmez, 80 bin yaraya pansuman olmaz. Issizlik orani krizden onceki seviyesinin 4 puan uzerinde, eski seviyesine donmesi icin 1 milyon kisinin ise alinmasi lazim. Ama 1 milyon da yetmez, AKP'nin oy kaybi 1 milyondan cok daha fazla, bence ulkedeki issizlerin tamamini devlet memuru yapalim, yani asagi yukari 3,5 milyon kisiyi. 80 bin devlet memuru alimi yapmalarinin nedenini de kayitdisini daha iyi denetlemek olarak aciklamislar. Bence 3,5 milyon kisiye ek olarak 8 milyon kayitdisi calisani da devlet memuru olarak ise alirsak kayitdisinin da kokunu kazimis oluruz. Kayitdisi calisanlarin buyuk bolumu devlet memuru olmayi kayitdisi calismaya tercih edeceklerdir. Yani yapmamiz gereken 80 bin devlet memurunu ise almak degil, 11,5 milyon devlet memurunu ise almaktir.

Altın Yorumları    UNESCO Nedir    Sosyalizm Nedir  Forex Nedir    Fraktallar  Altın Oran Nedir

Basbakan Erdogan'in muthis bir fikri vardi, her isveren 1 kisi ise alsa ulkede issizlik problemi kalmaz diye. Bence bizim cozum onerimiz daha muthis. Hem issizlik problemini hem de kayitdisini bir seferde cozuyoruz, ayrica devlet memuru olarak ise alinan vatandaslar ve aileleri de AK partiye oy verirlerse AKP'yi iktidardan hic kimsenin indirmeye gucu yetmez. Read More!

Nasrettin Hoca Hikayesi

Nasrettin Hoca'nin biri, bir gece yarisi dalmis bostana. el yordamiyla kopardiklariyla heybesini doldurmaya baslamis. ama bostan bekcisi karaltiyi farkedip bostan sahibine sms atmis. nihayet hocayi yakalamislar.
-hoca, demisler, yakisiyor mu sakalina bu ne hal?
Hoca baslamis anlatmaya:
-Yahu hele bir dinleyin.
-nesini dinleyelim hoca!
-Ben dun gece gec vakit su toprak yoldan eve dogru yururken...
-eee?
-birden firtina koptu, ne oldugunu anlamadan su heybe basima gecti hic bir yeri goremez oldum.
-tamam heybeyi anladik, bostana nasil geldin?
-firtina kuvvetlendi beni buraya kadar surukledi.
-eee, hadi bu da kabul, ya bunlari kim kopardi?
-kim koparacak, firtina o kadar siddetliydi ki ben bir yerlere tutunayim derken bunlar elimde kaldi.
-fesuphanallah! hadi bu da tamam, bunca kavun karpuz heybeye nasil girdi?
-iste o kismina benim de aklim ermiyor ya!

-anonim fikra-

Altın Yorumları    UNESCO Nedir    Sosyalizm Nedir  Forex Nedir    Fraktallar  Altın Oran Nedir

herseye bir aciklamaniz var, tamam kabul ettik, ama bu kavunlar karpuzlar heybeye nasil giriyor? Read More!

Tutumluluk Nedir?

Bana genclere vereceginiz en onemli iki tavsiye nedir diye sorulsaydi sunlari soylerdim. Birincisi tutumlu olunuz, ikincisi cok calisiniz. Tutumluluk nedir once onu bir aciklayalim. Diyelim ki aylik geliriniz 1000 TL olsun. Tutumlu olan birisi gelirinin onemli bir kismini harcamaz, biriktirir, gelecege yatirim yapar. Tutumlu birisi gelirinin harcamalara ayirdigi kismini ise en etkin sekilde degerlendirir, har vurup harman savurmaz. Boylece toplumdaki diger insanlara nazaran daha az para harcasa bile cok daha fazlasini basarir harcadigi para ile. Bunlar kolay kazanilacak yetenekler degil, biraz da karakter meselesi.

Ikinci onemli konu ise cok calismak. Vaktiniz de geliriniz gibi sahip oldugunuz diger onemli bir kaynaktir ve bunu da cok isabetli degerlendirmeniz gerekir. Tutumlu biri oldugunuzu ve gelirinizin %40'ini biriktirdiginizi varsayalim. Sizin kadar tutumlu olmayan ama daha cok calisip sizin kazandiginizdan cok daha fazlasini kazanan bir kisinin gerisinde kalabilirsiniz. Omru boyunca sizden %20 daha fazla calismis bir kisinin zamani geldiginde sizin 4-5 kati para kazanmasina sasirmamaniz gerek. Bu kisi sizin yariniz kadar bile tutumlu olsa her ay biriktirdigi para sizin gelirinizin tamami kadar olacaktir. Gecmiste az calistiginiz icn bugun geliriniz kisitli ise bugun dahi daha fazla calisarak gelirinizi arttirmaniz mumkun, biraz yaratici olmaniz yeterli.

Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası

Ulkemizin bence en temel sorunlarindan bir tanesi insanlarimizin hem tutumluluk hem de cok calismak kavramlarindan uzak olmalaridir. Herkes yan gelip yatma, calismadan para kazanma derdinde. Erken emeklilik mi dersiniz, devletin KIT'lerinde yillarca verimsiz bir sekilde "calisan"lari mi dersiniz, karisini tarlaya gonderip kendi kahvede kumar oynayan ciftcileri mi, hepsinden var ulkemizde. Ondan sonra da yabancilar bizim guclenmemizi istemiyor, bizim petrolumuz yok ondan zengin degiliz, IMF olmasaydi biz coktan herkesi gecmistik, veya Merkez Bankasi faizleri indirip kurlari cikarsa kimse bilegimizi bukemez seklinde her seyden cok cehaletimizi ortaya koyan populist soylemleri dile getirip birbirimize propaganda yapip dururuz.

Zirvalamayi kesip tutumlu olmaya ve cok calismaya baslamamiz lazim.

Bu yazi Ekonomi Turk blogunda Tutumluluk ile ilgili atasozleri konusunda yazilmistir. Read More!

Tuketici Haklari ve Kapitalizm

4077 Sayili Tuketicinin Korunmasi Hakkinda Kanun ile ulkemizde tuketici haklari korunma altina alinmistir. Kanun yapmak o kadar zor degil ama, herkes kanun yapabilir. Burada kritik olan kanunlarin uygulanmasi, tuketicinin haklarinin gercekten korunmasi, yasal sureclerin tikir tikir isliyor olmasidir. Iste bu yuzden verimli isleyen bir hukuk sistemi serbest piyasa ekonomisinin vazgecilmez kosuludur.

Ulkemizdeki ekonomi cahilleri liberalizmi, serbest piyasa ekonomisini, ve kapitalizmi herkesin istedigi gibi at kosturdugu, vahsi bati kivaminda bir sistem olarak algiliyorlar. Alakasi yok. Kapitalizmi kapitalizm yapan altyapisi, kanunlari, kurallaridir. Haa bu kurallar dahilinde serbest piyasada rekabet edebildigin kadar rekabet ediyorsun, yetenekleri olmayanlar islerini ve sirketlerini kaybederken, basarili modelleri olanlar ve caliskanlar yenilikler yaratarak zenginlesiyor ve refaha ulasiyor. Kapitalizm sayesinde gelismemis ulkelerde 15 kurusa sac kesen berberler dahi, 15 dolara sac kesmeye basliyorlar. (Amerika'daki berberlerin kazanci neden daha yuksek zannediyorsunuz, cok super sac kestikleri icin mi?)

Amerikan kapitalizminin basarili olmasinin baska bir sebebi ise tuketici haklarinin hem kanunlar ile hem de sirketler tarafindan korunuyor olmasi. Yanlis okumadiniz, sirketler tuketici haklarini koruyor. Amerika'da tuketici haklarini korumak rekabetin diger bir boyutu olarak karsimiza cikiyor. Gecenlerde bir arkadas Nordstrom isimli "Boyner" turu bir magazadan 6 ay once aldigi ayakkabilari yenisiyle degistirmis. Ne soyledin de 6 ay giydigin ayakkabiyi adamlar yenisiyle degistirdiler diye sordum. Cevabi "ayakkabilarimi degistirmek istiyorum dedim, degistirdiler" oldu. Burada sirketler cogu zaman musterilerle tartismak ve onlari kirmak yerine onlarla anlasarak problemi buyumeden tatliya baglamanin cok daha ucuz oldugunu kesfetmisler. Zaten is mahkemeye uzadigi zaman cogu zaman sirketlerin cok buyuk bedeller odedigini gazetelerden de okuyorsunuz. Mesela bundan bir 10 sene kadar once McDonalds'da birisi yeni aldigi kahveyi uzerine dokerek kendini yakmis ve bundan da McDonalds'i suclamisti. Is mahkemeye gittiginde $3 milyon gibi bir rakami tazminat olarak kazanmisti. Buradaki avukat ucretlerini vs. dusundugunuzde sirket olarak uygulayabileceginiz en iyi politika musteri memnuniyeti olarak karsiniza cikiyor.

Musteriler de sirketlerin bu yaklasimlarina olumlu yaklasiyorlar. Mesela alisverise gittiginizde bir mali alayim mi, ya kucuk gelirse ya da sonradan fikrimi degistirirsem, ya da evdekiler bir laf ederse vs. seklinde kaygilariniz var ise Turkiye'de bu mali almazsiniz. Bes dakika once satin aldiginiz mali iade etmek isteseniz satici size binbir gucluk cikarir cunku, her tarafa "satilan mal geri alinmaz" yazilari yazilmistir. Amerika'da ise mali alirsiniz, begenmezseniz geri getirirsiniz. Hatta bu yuzden bir suru insan cok begenmedigi mallari bile "sonra gelir degistiririm" mantigiyla satin alip ya unuttugundan ya da usendiginden degistirmeden bir kenara atip unutuyor.

Turkiye'deki insanlarin icgudusel yaklasimi ya baskalarini kaziklamak ya da kaziklanmamak oldugu icin ise ekonomik faaliyetler cok verimli yapilamiyor. Ben de bu tur kaziklama, kaziklanma luzumsuzluklariyle ugrasmamak icin bu hafta yazilarima son veriyorum. Gitmeden sizlerden Ekonomi Turk blogu ve benimle ilgili begendiginiz begenmediginiz ne varsa eteginizdeki taslari dokmenizi bekliyorum. Istediginiz kadar acimasiz olabilirsiniz, ben oyle kolay kolay gucenmem.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Bilgisayar Nedir Read More!

Friendfeed'e Uye Oldum

Neye yarar simdilik bir fikrim yok ama bir suru kisi soruyor, friendfeed nikiniz nedir, twitter nikiniz nedir diye. Ben de baktim bizim Turkler friendfeed'i tercih ediyorlarmis, oradan bir hesap actim bizim bloga. RSS feedlerimizi kapattim, bari baska bir servis vereyim dedim.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler

Adresimiz http://friendfeed.com/ekonomiturk Read More!

Orhan Çelik’in Sitesi Kapatılmış

Orhan Çelik’in sitesi kapatılmış. Daha gecen hafta neredeyse 4000 kisi ziyaret ediyordu siteyi, dun sadece 3 kisi (biri de benim) ziyaret etmis, bugun sitenin yerinde yeller esiyor. Orhan Yasar Çelik kardesim bakalim irtibat halinde oldugumuz avukattan mahkeme daveti aldigi zaman ne yapacak?

Not: Orhan Yasar Celik (Ev Telefonu: +90.2163623956, email adresi: saykorhan@gmail.com IP Address: 67.205.45.39 CepTelefonu : (533) 696 4222 Adresi: Işıklar1 Apt 34/24 Kozyatağı İstanbul Bankası: Garanti Bankası Kazasker Şubesi hesap numarası 6681389)

Istatistikte "buyuk sayilar kanunu" diye bir kavram vardir. Nedir buyuk sayilar kanunu? Sansinizi yeterince cok sayida websitesi ile denerseniz nihayetinde websitenizi kapattiracak birine de rastlarsaniz. O yuzden bir daha bu isi yapacaksaniz sadece "ariza cikarmayan" bloglari kullanmanizi tavsiye ederim. Irtibat haline gectigim 15 tane magdurdan belki 5 tanesi ilgi gosterip cevap verdi, 10 tanesinin umrunda bile olmadi. Ilgi gosterenlerin bir kismi ise "evet kotu bir durum ama yapacak bir sey yok, herkes yapiyor" seklinde bir yaklasim icerisine girmis olmasi.

Nükleer Kirlilik  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Olasılık Soruları ve Çözümleri  Marksizm Nedir  Spam Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları  Bono Nedir?  Fareli Köyün Kavalcısı  Arge Nedir?  Kalite Nedir  Açık Arttırma Nedir  Pesimist Nedir?

Sonuc olarak sunu soyleyebilirim. Turkiye'de blog hirsizligi olsun, intihal olsun, ardi arkasi kesilecek bir problem degil. Bunun boyle olmasinin en buyuk nedeni de magdurlarin susmasi. Bunu soyleyecegim hic aklima gelmezdi ama "susma sustukca sira sana gelecek" lafi dogruymus yahu.

Neyse ben bu yaziyi yazdim buraya koydum, isteyen link verir, internette ne zaman Orhan Celik'in ismi arandiginda bu sitenin cikmasina yardimci olur, isteyen bu yaziyi okur ve bir daha bizim blogumuzdan izinsiz yazi asirmaya kalkmaz.

Not: Orhan Celik'in sitesini Google'daki tanidiklarimi devreye sokmadan kapattirabildim. Yani hirsizlikla mucadele edebilmek icin birilerini tanimaniza gerek yokmus (biraz zaman aliyor ama sistem calisiyor). Read More!

Nükleer Enerjinin Zararları: Çevrecilerin Termik Santral Desteği

Nükleer enerjinin zararları konusu, 23 yıldan uzun bir süre önce köhne Rus İmparatorluğunda insan hayatına değer vermeyen sosyalistlerin gözetiminde olmuş, direkt ve indirekt sadece 4000 kişinin ölümüne yol açmış Çernobil felaketini ısıtıp ısıtıp önümüze getiren Greenpeace’in websitesinde yayınlanan, oldukça taraflı ve yanıltıcı bir yazıyı eleştireceğiz. Yazıda kullanılan cümleleri italik olarak göstereceğim, altına da kendi yorumlarımı yazacağım.

...nükleer santrallerden sadece elektrik üretebiliyor olmamız. Nükleer enerji hiçbir şekilde ulaşım, ısınma ve sıcak su gibi ihtiyaçlarımıza karşılık veremiyor. Tek işlevi elektrik üretmek olan nükleer santrallerin, doğalgaz kesintisi durumunda ısınma ve endüstriyel ihtiyaçlara karşılık verebilmesi imkansız.”

Hayatımda duyduğum en saçma ifadeler listesinde ilk 10’a girmeye aday bir ifade etmiş Greenpeace mensubu yazar. Nükleer santraller ürettikleri elektriği toprağa mı veriyorlar ki bu elektrik hiç bir şekilde ulaşım, ısınma, sıcak su gibi ihtiyaçlar için kullanılamıyor? Siz hiç hayatınızda elektrikle çalışan tren, otomobil, klima, şofben, fırın görmediniz mi Allah aşkına? Hakkaten de çevrecilere gidin mağaralarda yaşayın diyenlerin sözüne inanıp da bütün ömrünü bir mağarada geçirmiş birisi yazmış diyeceğim bu yazıyı ama bilgisayar ve interneti kullanmayı nereden öğrenmiş onu da merak etmiyor değilim. Doğalgazdan üretilen elektrik endüstriyel ihtiyaçlara karşılık veriyor da nükleerden üretilen elektrik niye ihtiyaçlara karşılık veremesin? İkisi de aynı elektrik yahu, ikisi de adamı çarpar. (Kendilerinin savundugu ruzgar santralleri elektrikten baska ne uretiyor diye de sorabilirdik kendilerine ama niyetleri bozuk, sorsam ne olacak sormasam ne olacak)

“...Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre bu santrallerin, 2020 yılında, enerji ihtiyacımızın yaklaşık %4′ünü karşılaması öngörülüyor. Bu santrallere milyarlarca Lira harcamış olan Türkiye ise daha fazla doğalgaz, petrol ve ithal kömür alımı yapıyor olacak.”

Erke Dönergeci sahiden bulundu da bizim mi haberimiz yok? Enerji bedavaya gelmiyor ki! 2008 yılında enerji ithalatına $45 milyar dolar para harcamışız. 2020 yılına kadar enerji ithalatına $500 milyardan fazla para harcayacağız. Nükleer santraller için harcayacağımiz 3-5 milyar ile senelik ihtiyacının %4’ünü karşılarsak daha ne. Sanki biz nükleer için para harcamazsak Ruslar, Araplar ve İranlılar bize doğalgazı ve petrolü bedavaya verecekler. Her sene enerji için $40-$50 milyar harcıyorsun, sonra nükleer enerji için 10 yılda harcayacağın 3-5 milyar mı gözüne batıyor? Enerji türlerinin maliyet karşılaştırması öyle yapılmaz canım, birim cinsinden yaparsın. Birim cinsinden yaptığın zaman ise Greenpeace’in savunduğu aklı bir karış havada alternatif enerji türleri haricindeki kömür, doğalgaz, petrol ve nükleerden üretilen enerjilerin fiyatının aşağı yukarı birbiriyle aynı olduğunu görürsün. Hatta nükleer enerjinin hepsinden daha ucuz olduğunu iddia edenler dahi var. Burada yapılmaya çalışılan Türkiye’nin enerji çeşitlendirmesi yapıp ilk etapta enerji ihtiyacının küçük bir kısmını nükleer enerjiden sağlaması, bunun teknolojisini öğrenmesi, ve çevrecilerin dolayli olarak destekledigi fosil yakıtlara olan bağımlılığın ufak bir miktar azaltılmasıdır. Ama tabii Greenpeace destek verirse, dışarıdan da ucuza ekstra kaynak bulursa 1-2 nükleer santral yerine 30-40 tane yapıp fosil yakıtlara bağımlılığımızı tamamen de kaldırabiliriz.

Nükleer enerjinin doğalgazın yerini tutamamasının bir diğer sebebiyse uzun inşa süreleri; bir reaktörün ortalama 7 yıllık inşa süresi nükleer enerjinin hızla artan talebi karşılamasını imkansız kılıyor.”

İnşaa süresinin artan talebi karşılamasıyla ne alakası var yahu? 2020 yılında nükleer enerjinin payını arttırmak istiyorsanız gerçekten o zaman 1-2 santral yerine 5-10 tane yapmaya başlayalım. Bir tanesi 7 yılda bitiyorsa 10 tanesi 70 yılda mi biter? 10 tanesi de 7 yılda biter. Sanki nükleer santrallerin inşaasında çalışacak amele kıtlığı var. Kaldı kı 7 yıl rakamı da tamamen hurafeden ibaret. Adam gibi projeyi yönetirsen 4,5 yılda da bitirirsin. Ama zaten buradaki amaç tüm elektrik üretiminin nükleer enerjiye hemen kayması değil ki. Bu işi ilk etapta öğrenmek için yapıyoruz. Bu konuda Türkiye’de yeterince uzman yok, bunların yetişmesi de biraz zaman alır. Gelişmekte olan teknolojileri de beklemiş oluruz biraz. Aynı şey alternatif enerj türleri için de geçerli. Kendimi bildim bileli güneş enerjisinde teknolojiyi geliştirecekler ve maliyetleri düşürecekler. Ama petrol fiyatlarının ve doğalgaz fiyatlarının şimdikinin iki katı olduğu dönemde dahi güneş enerjisinden üretilen elektriğin maliyeti diğer enerji türlerinin 2 katı, nükleer enerji maliyetinin ise 4 katı idi. Biz yine de küçük ölçekli olarak bu tür projelerin de desteklenmesini istiyoruz. Nükleer enerjiyi istiyoruz diye diğerlerine karşı değiliz. Aklı bir karış havada çevreciler ve gönüllü çevreci kuruluşlar ise petrolden ve doğalgazdan çok çok daha az karbon salınımı yapan nükleer enerjiye karşılar. Bilmiyorlar ki nükleer enerji kullanmasan onun yerine ya kömür kullanacaksın ya da doğalgaz. O çok sevdikleri çevreye de kömürün ve doğalgazın ne yaptığını daha sonra anlatacağım. Ama şunu tekrar edeyim: nükleer enerji projelerini sabote etmek demek, kömür ve doğalgaza destek vermektir, politik gerçek budur. Aksini söyleyen hayalperesttir.

Manipülasyon Nedir   Küresel ısınma Karikatürleri  Türk Bilim Adamı  Liderlik Nedir?    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri  Enformasyon Nedir    Slogan Nedir    Enflasyon Nedir    Nükleer Santraller  Devlet Nedir

“Enerjinin akılcı kullanımıyla birlikte, yenilenebilir enerji kaynaklarının karışımından oluşturulacak enerji politikaları hem enerji bağımsızlığımızı sağlayabilir, hem de karbondioksit salımlarımızı hızla düşürebilir.”


Enerjiyi akılcı kullan, ona tamam. Dağıtımındaki verimsizliklerin ve hırsızlıkların da önüne geç, ona da tamam. Yenilenebilir enerji kaynaklarını da enerji üretim sepetinin içerisine koy, ona da tamam. Ama tüm bunların hepsini yapsan bile rüzgar enerjisinin sepetteki payı için her zaman ruzgar ayni siddette esmediginden bir limitin olacak (%20-40), bunun normalin iki katı maliyetini saymıyorum bile. Güneş enerjisinin maliyeti düşmüyor, düşecek gibi de görünmüyor, fantezi olsun diye biraz da sepete %3-5 güneş enerjisi koydun diyelim, ona da tamam. Hadi %5 de dalga veya akıntı enerjisiyle, yiyecek atıklarından üretilen enerjiden sağladın diyelim. Geriye kalan %50-70 oranındaki enerji ihtiyacını nereden karşılayacaksın? Ben söyleyeyim, kömür, doğalgaz ve petrol. Yani nükleer enerji istemiyorsan her sene dışarıya en iyi ihtimalle $25-35 milyar dolar parayı tırlarla göndermeye devam edecek, ülke ekonomisinin dibine dinamit koymaya devam edeceksin. Kısa vadede cari açık olur, ona yapacağın fazla bir şey yok; nükleer enerjiye geçmezsen uzun vadede cari açığı nasıl azaltacaksın? Cari açık nedir diye mi soruyorsun? Öğrenecek çok şeyiniz var, bu işler “çiçek-papatya-çevre çok güzel, çatlasan da patlasan da nükleere karşıyım” tavırlarıyla yaklaşılacak konular değil. Gelin Ekonomi Türk blogunu ya da yakında Liberte Yayınları tarafından piyasa sunulacak “Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler” isimli kitabımızı okuyun, biraz ekonomi öğrenin, ondan sonra konuşalım. Yoksa yukarıda eleştirdiğim gibi zayıf söylemlerle halkın karşısına çıkarsanız hem Greenpeace hem de kendiniz itibar kaybedersiniz. Read More!