Dumbest Moments in Turkish Business

ABD‘li Fortune dergisi iş dünyasındaki beceriksizliklerin değerlendirildiği Dumbest Moments in Business listesinin 2009 yılının ilk yarı sonuçlarını yayınlamış. Listede birinciliği General Motors’un ABD hükümetinden yeniden yapılanmak için 60 gün süre aldıktan sonra 2 tekerlekli Segway ile ortaklık için görüşmeye başlaması almış. ABD’nin SPK’sı SEC’in Bernard Madoff’un 50 milyar dolarlık dolandırıcılığını anlamamış olması da beşinci olmuş.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler

SEC bir vaka ile listede 5. olmuş. Buna göre, eğer Türkiye için böyle bir liste hazırlansaydı, bankacılık sistemini denetlemek üzere kurulan ve kuruluşundan sonra 10 tane bankanın batacağını tahmin edemeyen BDDK tüm zamanlar birinciliğini bence kimseye kaptırmazdı. Read More!

Beylerbeyi Tarihi Balikcisi

Pazar sabahi Istanbul'da hava oldukca ruzgarli idi. Bir arkadas beni Beylerbeyi Tarihi Balikcisina kahvaltiya goturdu. Mekan denize sifir, dalgalar neredeyse tabaginiza gelecek, ruzgar yuzunuze carpiyor. Turkiye'deki bu son deneyimim en iyi deneyimim oldu. Acik bufe kahvalti sadece 15 TL idi ama her kurusuna degerdi. Turkiye'de gecirdigim bir ay boyunca neden vakt-i zamaninda dunyanin obur tarafina kacma ihtiyaci hissettigimi hatirladim, bogazda gecirdigim zamanda ise neden herseye ragmen Turkiye'de yasamanin guzel oldugunu.

Neyse. Piyasalarin ne zaman tekrar gerilemeye baslayacagini merak eden okurlarimizi merakta birakmayalim. Merkez Bankasi faizleri indirmeyi birakana kadar borsa dusmez. Adamin gozu kara, enflasyon umurumda degil diyor. Keske 2 sene once 2008 icin yuzde 3 enflasyon tahmini yaparken de simdiki gibi faizleri indirseydi. Biz de kagitlarimizi 55 binden degil 100 binden satardik.

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir

Cumartesi aksami ise arkadaslar beni Istiklal caddesi uzerindeki Misir Apartimaninin en ust katinda yer alan ve 360 derece manzarasi olan 360 isimli bir mekana goturduler. Servis her kici kalkmis ya da kalkmamis olan isletmelerde oldugu gibi berbatti ama manzara icin idare ettik. Bu arada Istanbul'da ne kadar cok yabanci yasamaya baslamis. Neyse mekandaki en ucuz sey 10 TL'lik bira idi, ben 12 TL'ye ufak Efes Dark ictim.

Istanbulda yedigim en lezzetli sey ise caddenin girisinde sol tarafta Haci Bey'in yaninda yer alan Bursa kebapcisi idi. Bence Istanbul'un en iyi restoranlari arasinda yer alabilecek bir yer. Cok pis ve salas olan bu yerde de Amerika standardlarinda servis yoktu ama boyle guzel Iskender'i de baska yerde yapamiyorlar yahu. Fiyati 11 TL. Burayi da arkadaslara ben ogretmis oldum.

Acaba bloga bu yazi gibi yazilar yazacak (pazar gunleri mesela) bir yazar mi alsak? Read More!

Türkiye Izlenimlerim

Bir aydır Türkiye’deydim ve Istanbul’da geçirdiğim son günümden sonra New York’a geri dönüyorum. Ilk geldiğim gün Türkiye hakkında oldukça farklı izlenimler edinmiştim ancak geçirdiğim bir ay süresince fikirlerimde ciddi değişiklikler meydana geldi.

Ilk gittiğim şehirde adeta türbanlı hanımların istilasıyla karşılaşınca tam anlamıyla dumur olmuştum ama diğer gittiğim bölgelerde bunun tam tersiyle karşılaştım. Istanbul’da ise neredeyse hiç türbanlı kimse görmedim. Türkiye hakkındaki bir numaralı izlenimim insanların aşırı derecede şikayeti sevdiği ve gerçekleşen ilerlemelerin hiç farkında olmadığı veya bunu oldukça normal karşıladığıydı. Türkiye’nin son 10 yılda ciddi bir değişimden geçtiği, ekonominin bazı kesimlerinin Amerika standartlarına yaklaştığı bir gerçek. Rekabet artmış, müşterileri tatmin eden ürün ve hizmetlerin sayısı yükselmiş, ve fiyatlar da eskiye nazaran oldukça düşmüş. Benim 10 sene önce düşündüğüm bir çok proje hayata geçirilmeye başlanmış. Tabii daha yapılacak çok şey var ve müşteri hizmetleri konusunda Amerika’nın seviyesinden oldukça uzağız ama yine de eskiye göre bir gelişme var.

Nükleer Nedir    Yatırım Fonları    Taksi Şöförü   VOB nedir?  IMF Nedir   Borsa Tüyoları  Borsa Nedir  Zaman Nedir  Pi Sayısı Nedir
Öte taraftan insanların çoğu tarafsız analiz yapma becerisine sahip değil ve AKP yandaşları eksiklerin farkında değil, AKP karşıtları ise hiç bir şeyden memnun değil. Okumamış adamları bir tarafa bırakıyorum ama masteri olan okumuş adamlar bile Yiğit Bulut ve Güngör Uras gibi kargaları kılavuz olarak aldıkları için ne gerçeklerden haberleri var, ne doğru rakamları biliyorlar ne de doğru analizleri yapabiliyorlar. Her ne kadar AKP vasatın altında bir yönetim sergiliyor olsa da Türkiye’de hala bir alternatifi yok. Özellikle son günlerde Doğan medya, Türk ordusu gibi AKP’ye muhalif olanların da susturulmuş olmasıyla AKP uzun süredir hayal ettiği güç ve kontrole ulaşıyor. Ben bir ara Türk ordusunun rejim değişikliğine karşı bir sigorta görevi göreceğini düşünüyordum ama bunun artık doğru bir düşünce olduğu konusundaki görüşlerimi değiştirdim. AKP’nin bu kadar güçlü olmasının sebebi muhalefetti partilerin başarısız olmalarıdır. Rejimi korumak bu partilere düşüyor, eğer onlar başarısız oluyorsa evrim teorisinden hareket ederek içinde bulunduğumuz koşullarda daha başarılı olan AKP’nin de bunun meyvelerini yemesini anlayışla karşılamalıyız diye düşünüyorum. Eğer ekonominin %13.4 gibi tarihi bir hızla bile küçüldüğü esnada dahi iktidar partisi yıkılamıyorsa sorun muhalefettedir.

Neyse şimdilik bu kadar bahsedeyim, daha sonra vaktim oldukça ara ara yine bu konulara döneriz.
Read More!

Katsayı Saçmalığından Kurtulduk !

Katsayı saçmalığından kurtulduk. zamanında bir takım gerizekalıların ülkeyi kurtarmak adına işledikleri bu cinayet 10 yıl boyunca genclerimizi mahvetti. sisteme yapılmış olan bu müdahale, esnekliği azalttı ve bircok magdur yarattı. şimdiki yapılacak olan müdahalede birtakım magdurlar yaratacak fakat en azından esnekliği yeniden geri getirecegi icin kazancı, goturusunden yuksek olacak. Bu konu aslında ozgur secim, basarı ve refah acısından cok iyi incelenebilecek bir örnek. Sosyoloji, psikoloji ve ekonomi açısından birçok çıkarıma sahip ve ciddi calısmalar da cıkabilir. Benden tavsiye!
Ben bu noktada sozu aksam gazetesi yazarı, koc universitesi rektoru Deniz Ulke Arıboğan'a bırakıyorum. "Geçmiş dönemde bu konuyu siyasetin bir aracı haline getirenler yüz binlerce öğrenciyi yıllarca mağdur ettikleri için özeleştiri yapmalılar. Neden mi?

Nükleer Nedir    Yatırım Fonları    Taksi Şöförü   VOB nedir?  IMF Nedir   Borsa Tüyoları  Borsa Nedir  Zaman Nedir  Pi Sayısı Nedir
1- İnsan, evladını düşman ilan etmez. Başka bir görüşe, inanca, kökene, ideolojiye sahip diye, kimse bir gencin geleceğini karartma hakkına sahip olamaz. Yıllarca laiklik adına verilen mücadelede, katsayı konusu çocuk yaştaki silahsızlara karşı kullanılan bir silahtı. İmam Hatip Liseleri'ni (İHL) beğenmiyorsanız, alternatiflerini oluşturursunuz; kontenjanlarını sınırlandırırsınız, hatta kapatır normal liseye dönüştürürsünüz. Ama İHL mezunlarının yüksek öğrenim görmelerine engel olmak, onları sistem dışına itmek, ahlaki bir savaş yöntemi değildir.

2- Kaldı ki konu yalnızca İHL mezunlarını değil, diğer tüm meslek lisesi öğrencilerini de kapsayan bir sorundu. Güya adaletsizliği örtmek için mesleki eğitim ile genel eğitim ayrıştırıldı. Meslek liseli öğrencinin çözdüğü matematik sorusunun puanı 1 ise, aynı soruyu çözen genel liseli öğrencinin puanı 3 olarak kabul edildi. Yüz binlerce genç meslek liseli olduğu için üniversiteye gidemedi, Meslek Yüksek Okulları'na (MYO) geçit verildi. Üstelik bu durum MYO'ların da ciddi biçimde erozyona uğramasına, itibar kaybetmesine yol açtı. Oysa Türkiye'nin Meslek Yüksek Okulları'na büyük ihtiyacı vardı.

3- Gençlerin sayısal-sözel diye ayrışmaları ve daha 14 yaşındayken mesleki yönlerini tercih etmeleri iyi bir şey gibi sunuldu. Oysa şimdi bu gençlerin 19 yaşında iken bile doğru seçim yapamayabilecekleri, bu tercihi daha sonraya atmanın doğru bir fikir olduğu tartışılıyor. Ben lisede fen bölümü öğrencisiydim, uluslararası ilişkiler okudum; birçok edebiyat mezunu arkadaşım da son derece başarılı mühendisler oldular. Oysa yıllardır bu esneklik kaybedilmişti. Eğer insan hakkı diye bir şey varsa, isteyen istediği şeyi okur, aynı soruda farklı kişilere farklı katsayı uygulamak ve birileri lehine avantaj yaratmak doğru değildir."
Read More!

Blogun Ekonomistlerine sorular...

Herkes yatırımını nereye yönlendireceğini düşünüyor. Sokaktaki vatandaşın sesi olayım, bizim blogdaki ekonomistlere onların adına bazı sorular sorayım istedim. Yanıtlarlarsa sevinirim.

1. Ekonomix enflasyonun beklenenin üstünde olacağını düşündüğü için enflasyona endeksli kağıtlara yatırım yaptığını söylemişti. Bu kağıtların en yakın vadelisi 2012. Bugün CNBC-e'de sabah bir program izledim. Morgan Stanley baş ekonomisti Dr. Tevfik Aksoy konuktu. Faizlerin daha fazla düşeceğini beklemediklerini ve hatta 2010'un ikinci yarısında tekrar yükselebileceği beklentisi içinde olduğunu söyledi. O takdirde uzun vadeli kağıda yatırım yapmak yanlış olmaz mı? Bu tespiti neye dayandırdığını yakalayamadım ama bizim blogun uzmanları bu konuda ne diyor? (bu soru benim açımdan önemli zira en son %13,50'dan bağladığım bir miktar param Ağustos ortasında dönecek. Kara kara ne yapacağımı düşünüyorum).

Komünizm nedir    iktisat Nedir  Devlet Üniversiteleri  Eğitim Nedir  Dejavu Nedir  Bilgi Nedir  Wifi Nedir    Teknoloji Nedir

2. Herkes Borsa'nın artık bir düzeltme yapacağını bekliyor. Endeks 38000 civarındayken ben 26000'ler seviyesinden aldığım bir kısım kağıdı satıp, kar realize ettim. Zaten normal yatırımım haricinde sırf ucuz olduğu için fazladan aldığım kağıtlardı bunlar. Uzun vadeli yatırım yapıyorum, o yüzden bazı hisseler çok değerlendiği halde satmıyorum. Endeksin şu andaki seviyesinde olmasının mantıklı açıklaması nedir? Bizim ekonomistlerimiz de düşüş bekliyor mu? Endeksin al-sat aralığını gösteren güzel bir grafik yayınlamıştı içinizden biriniz.(Özür dilerim vaktim yok, kimdi, hangi tarihteydi dönüp bakamadım, yoksa içinizden biriniz derken umursamaz bir tavır içinde değilim, emeğinize saygım büyük). Şu anki durumda o grafik neye benziyor?

3. Dolar düşüyor ve zaten sizler düşeceğini tahmin etmiştiniz. Yine bugün CNBC-e'de Yatırımcı Kliniği diye bir programa rast geldim. Konuk uzmanın ismini duyamadım ama doların bu yıl için dip yaptığını, gerek yurtdışındaki hareketlerden gerekse mevsimsellikten ötürü doların bol olmasına bağlı olarak geçici olarak ucuzladığını belirtti. Dolarla işim yok. Ama meraktan soruyorum bizim blogun ekonomistleri ne düşünüyor? Amerika çok fazla para bastığı için doların daha fazla düşmesini beklemek doğru olmaz mı? Read More!

Cin Bankalari

FT'den guzel bir calisma: 10 yil once ve bugun dunyanin en buyuk finansal kuruluslari. Kuresel sermayenin simge kuruluslari yerini Cin devlet bankalarina birakmis. Yillik degisimler ve detaylar icin linke bakabilirsiniz.




Tutumluluk  Inovasyon örnekleri  Türev Konu Anlatımı  EFT Nedir  Olasılık nedir    Ekonomi Nedir  Hisse Yorumları  Bilinçli Tüketici Read More!

Metalciler ve Başbakan, Bir de Süleyman Yaşar

slm. geri donmek guzel, haberden uzak kalmakta! ozellikle vergi artışları ile başlayan surec hakkında ve okuyucularımızın bilmesini istedigim onemli bir teori olan ricardian denklik hakkında bir yazı yazacagım ama once iki nokta var dikkat cekmek istedigim. Birincisi Aydınonat'ın blogunda dikkatimi ceken bir yazı var bu sabah okudugum. Ve Metalciler Başbakanı Selamladılar başlığını taşıyor yazı. Bence okunması gereken bir yazı, ayrıca bende mikro unsurların makro yu belirlediğine inanıyorum. makro degisikliklerin altını ancak mikro degisiklikler işlediğinde doldurabilirsiniz. aynısı iktisat bilimi icin de gecerli.

Taraf gazetesi yazarı Süleyman Yaşar arada ilginc ve tutarsız yazılar yazıyor. Daha once "Ekonomiyi Zenginler Bilerek Kuculttu" gibi garip bir yazı yazmıs ve "İmalat sanayinden kaynaklanan bu gerileme diğer verilerle karşılaştırıldığında pek anlamlı görünmüyor." demişti. sonrada bu iddiasını ispat icin "Türkiye’de 2009 yılının ilk üç ayında elektrik tüketimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 oranında azalarak 47,8 milyar kilovatsaat oldu. Sanayide ve ulaşımda en çok kullanılan yakıt olan motorin tüketimi ise 2009’da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,1 oranında daraldı. İki önemli üretim girdisinde daralmanın daha düşük olmasına rağmen imalat sanayindeki daralmanın çok fazla olması yapay bir gerileme olabilir. Çünkü İstanbul Sanayi Odası alt komisyon toplantılarında imalat sanayiindeki daralmalar kasıtlı olarak olduğundan fazla gösterildi." Oncelikle cumlenin sonundaki "yapay bir gerileme olabilir" cumlesi manidar, yani olasılık kullanabilirsiniz ama bunu sadece "ustteki işte elektirk %6, motorin % 5 e sanayi niye daha cok?" demek ancak ufurmek olabilir. acaba kendisi daha once bu degişkenlerin krizde nasıl hareket ettiğine bakmış mı? Ha bir de bu kadar sacma bir ispat sonrası dogrudan kardeşim alt komisyon raporlarında bu oran kasıtlı olarak yuksek gosterildi diyor. ben olsam bu suclamayı mahkemeye yapardım, yada ispatım varsa daha acık yazardım o x arttı, bu y şu niye z e o zaman kasıt var deme basitliğine kacmazdım.
Son yazısında da ilginc bir yazı yazmıs çinin yatırım stratejisi ile ilgili degerlendirmelerde bulunmuş. burda stratejiyi tartışmayacağım. sadece yazıdaki bir hatayı duzeltecegim. yazıda "Hisse senedi fiyatlarının hızlı artışının diğer bir nedeni de Çin’in izlediği rezervleri çeşitleme politikasına bağlanabilir. Çin, 2 milyar 132 milyon dolar rezervini elinde tutuyor." diyor. çin rezervlerinin bir kısmını hisse senetlerine yoneltince hisse fiyatları da ucmus. bilmiyorum arastirmadim. ama Yaşar yazısının dayak noktası olan rezerv miktarını yanlış yazmış anlaşılan, çinin en az 2 trilyon rezervi vardır. 2 milyar dolarla da birşey yapamazsın zaten. sanırım 2 trilyon 132 milyar dolar demek istedi. böyle hatalar olur ama bir gazetede yazıyorsanız biraz daha dikkat.
Read More!

Faiz Oranlari Hakkindaki Dusuncelerim...

Daglardan taslardan medeniyete geri dondum, yavas yavas yazilara tekrar baslayacagim. Bu arada bir okurumuz su mesaji gondermis:

Sizin blogunuz sayesinde e-mail adresinizi buldum. Ben 59 yaşında emekli devlet memuruyum. İsmim xxx xxxx. Aslında bunu blogunuza bir başlık açmak istiyordum ama başaramadım o yüzden e-mail atmak istedim. İşin özünde size bir konuda fikir danışmak istiyorum.

Ben bir devlet memuru olarak yıllar boyunca çalıştım didindim ve biriktirdim. Hanımımda aynı şekilde. Çocukları büyüttük, okuttuk. Birikimlerimizlede bir ev satın aldık. Sonra benim bu büyüyen çocuklarım benim aklıma girdiler girdiler ve evi satıp parasını bankaya faize koyduk. Benim ve hanımın emekli maaşları ve sattığımızın evin faiz geliriyle yaşamaya başladık. İlk başta hersey iyiydi taki bu kriz cıkana kadar. Şimdi faizler çok düştü. Bizim gelirler düştü ve evimi sattığıma bin pişmanım. Üzüntüden bir kalp krizi geçirdim çünkü yıllar boyunca yemeyip içmeyip biriktirmiştik.

Altın Yorumları    UNESCO Nedir    Sosyalizm Nedir  Forex Nedir    Fraktallar  Altın Oran Nedir

Size bu kadar uzun uzun anlatmak istedim. Daha iyi durumumu anlamanız için. Size danışmak istediğim bundan sonra bu faiz oranlarının seyri nasıl olacak? 2-3 yıllık vadede faiz oranlarını düşürmeye devam mı edecekler? Ne kadar düşürecekler? Eski faiz oranlarını hiçbir zaman göremeyecekmiyiz? Türkiye faiz konusunda artık politikamı değiştirdi?

Düşüncelerinizi benle paylasırsanız inanın ki beni çok mutlu edersiniz. Vaktiniz olmazsa en azından bu konuda bilgi alabileceğim bir kaynağa beni yönlendirirseniz yine çok mutlu olurum.


Merkez Bankasi son yarim yuzyilda yasadigimiz en derin ekonomik (ekonomi nedir?) daralma surecinde faiz oranlarini dusurerek mudahale etti ve kisa vadeli faizleri neredeyse %8'e dusurdu. Iki yil vadeli faizler ise %12 civarinda seyrediyor. Enflasyona endeksli bonolarin getirisi ise %8.2 + gerceklesecek enflasyon oranlari kadar.

Simdi bu rakamlar bizlere neler soyluyor? Turkiye'deki reel faizler bundan 2.5 sene once %10 civarindaydi, bugun %8.2'e gerilemis. Bankacilik sektorunun bu krizden yara almadan cikmasinin neticesinde gecen senenin sonuna dogru %17'lere yukselen reel faiz oranlari geriledi. Ote taraftan %25'e dayanan nominal faiz oranlari ise cok daha buyuk bir dusus yasayarak %12'e dustu. Nominal faizlerin daha fazla dusmesinin nedeni enflasyon beklentilerinin gerilemis olmasi. Onumuzdeki iki sene boyunca beklenen ortalama enflasyon orani %4'den daha az. Ben enflasyonun beklentilerden daha yuksek cikmasini bekledigim icin enflasyona endeksli bonolari tercih ediyorum ama tabii hic bir seyin garantisi yok.

Okurumuzun sorusuna gelecek olursak, Turkiye'deki kucuk yatirimcilarin cogu kisa vadeli faizlere yatirim yapan kisilerden olusuyor. O yuzden de simdi ellerine gecmise kiyasla cok daha dusuk bir faiz geciyor. Elde edilen faiz gelirini arttirmanin bir yolu faizler kendileri icin tatminkar seviyelerde iken uzun vadeli enstrumanlara gecip yuksek faiz oranlarini bir kac seneligine kitleyebilirlerdi ama anlasilan bu yapilmamis. Simdi ise bankalardan tas catlasa mevduatiniza %10 faiz alabiliyorsunuz. Bankalar ise hem kisa vadeli ve uzun vadeli faizler arasindaki makastan hem de faizlerin dusmesinden dolayi degerlenen bonolarindan dolayi bu krizden en karli cikan sektor oldu. Yani okuyucumuz da Merkez Bankasi gibi banka hisselerinin 4 ayda %150'e yaklasan oranlarda deger kazanmasina katkida bulunmus.

Bundan sonra ne olacak? Merkez Bankasi faiz oranlarini indirmeye devam edecektir, ben nereye kadar dusureceklerini simdiden tahmin edemiyorum ama sunu soyleyebilirim ki enflasyon bir muddet sonra Merkez Bankasini koseye sikistiracaktir. Bana sorarsaniz reel faizler %8 gibi hala tatminkar bir seviyede seyrediyor (Amerika'daki reel faizler %2 ya var ya yok). Insanlarimiz son 20 yildir cok yuksek faiz oranlarina kotu alistilar, hukumet son 3-4 yilda harcamalar konusunda biraz muhafazakar davranabilseydi simdi reel faizler %5 seviyesine gerilemis olurdu. Anlayacaginiz faizlerin bu kadar gerilemesinin zamani gelmis de gecmisti bile. AKP onumuzdeki yillarda politik bir intihara kalkisip 90'li yillardaki savurgan maliye politikalarina donmez ise faizlerin de cok yukselmemesi hatta dusmesi lazim.

Okuyucumuza varecegim en iyi tavsiye ise su: bence siz emekli birisi olarak aylik harcamalarinizi toplam emekli maasinizin %90'i ile sinirlandirin. Her ay arttiracaginiz parayi ve faiz gelirlerinizi ise simdi harcamayi aklinizdan bile gecirmeyin. 59 yasinda birisi ortalama 76 yasina kadar yasar diye tahmin ediyorum ama bu sure cok daha uzun olabilir. 85 yasiniza kadar yasayacaginizi varsaydigimizda elinizdeki paranin o kadar uzun sure dayanmasi simdiki harcama davranislariniza gore cok mumkun gorunmuyor. Ozellikle ileriki yillarda saglik problemleriniz artacak ve artan saglik masraflari yuzunden harcamalariniz beklemediginiz soklarla karsilasacaktir. Iste o zaman bir kenara koydugunuz birikimleriniz imdadiniza yetisecektir. Ayrica simdi degil ama 15-20 sene sonra devletin emekli maaslarini odeme konusunda simdiki kadar istekli davranacagini da dusunmuyorum. Kendinizi bu duruma karsi da hazirlamalisiniz. Read More!

Çocuklarınız ve Maddi Konular

Çocuklarımız ve maddi konularla alakali kafamızı değiştirmek lazım…

Tabii ki kendi kafamdan bahsetmiyorum. Benimkinden memnunum(!?). Genel olarak toplumun bazı yaklaşımlarından bahsediyorum. Sosyolog değilim ama 42 senedir amatör olarak sosyolojinin içinde sayılmaz mıyım?

Türkiye’de yaşam koşulları çetin, hayat pahalı ve zor. Ortalama geliri bizdeki ortalama gelirin hayli üstünde olan elin Amerikalısı benzini, otomobili, telekom hizmetlerini bizdekinin üçte birine satın alabiliyor. Yaşam standartları bize göre çok daha yukarıda. Buna mukabil çocukları 9-10 yaşındayken ya kendi kardeşlerine ya da komşunun çocuklarına göz-kulak olarak para kazanmaya başlıyorlar. Aileler genellikle bu kazanılan paranın bir kısmının tasarrufa, bir kısmının yardıma, bir kısmının da harcamaya ayrılmasını istiyorlar. Amerikalı bir arkadaşımın çocukları bu şekilde önce ufak tefek paralar kazandılar ve 13 yaşından itibaren de ciddi ciddi her yaz çalıştılar. Bir doktorun ofisinde dosyalama işi, Starbucks baristalığı, pastanede tezgahtarlık, çocuk yuvasında yarı zamanlı çalışma, aklınıza ne gelirse, her yaz çalıştılar. Bu da yetmedi kiliselerinin üye olduğu bir programda gönüllü olarak yani karşılıksız olarak da çalıştılar. Hatta biri şu sıra New Orleans’da Katrina kasırgasından etkilenenler için ev yapımı ya da ev restorasyonu işinde çalışıyor. Bence bir önemi yok ama bu iki çocuğun da kız olduğunu belirtmek isterim.

Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası

Bizde de ailenin maddi durumunun zorlaması yüzünden tatillerde çıraklık, ayakkabı boyacılığı yapan çocuklarımız var. Onlarınki mecburiyetten çalışma. Yukarıda bahsettiğim örnekler ise mecbur oldukları için değil doğrusunun bu olduğuna inandıkları için çalışıyorlar.

Bir sürü arkadaşım var. Değil çocuklarının çalışmasını teşvik etmek, çalışmak isteyen çocuklara bile engel oluyorlar. Bahaneleri de çocuklarının hiçbir eksiğinin olmaması. İnsan ille eksikleri için mi çalışmalı? Paranın ağaçta yetişmediğini çocuklar ne zaman öğrenecek? Onu da bırakın, yakın çevre ve okul arkadaşları hariç her türden insanla iletişim kurmayı nasıl öğrenecek? Kaldı ki birçok aile maddi durumu müsait olsun olmasın çocuğunun iyi bir eğitim alması için koşullarını zorlayarak, belki borca girerek özel ders ve kurslara para ayırmak zorunda kalıyor. Böyle diyorum çünkü maalesef velileri ve çocukları dershanelerden kurtaracağını söyleyen büyüklerimiz SBS midir, OKS midir nedir bir şeyler icat edip, dershane ve kurs azabını 1-2 yıldan 4 yıla çıkardılar. Üniversite için de 2-3 yıl kurs lazım desek, hemen her aile bir çocuğu iki defa okutuyor gibi oluyor. Çocukların sürmenaj geçirmemesi de büyük şans, dersten başka bir şeye vakitleri kalmıyor.

Pekiyi bunca fedakarlıkla büyütülen, yediği önünde yemediği ardında bu çocuklar ileride ailelerinin kendilerine sunduğu hayat biçimi ve gelir seviyesini yakalayabilecekler mi? Bunu garanti edebilen birileri var mı? Daha da önemlisi ailelerinin fedakarlığının farkındalar mı? (Bazı annelerin sürekli saçı süpürge etmekten yakınmasını, babaların harcadıkları paraları durmadan kafaya kakmalarından bahsetmiyorum; bu doğru yaklaşım değil).

Bir çocuk aile bütçesinin neye benzediğini bilir mi? Kendi masraflarının bu bütçenin ne kadarını oluşturduğunun farkında mıdır? İstekleri ve ihtiyaçlarını ne zaman ayırt etmeye başlayabilir?

Memleketim insanı hep uç noktalarda geziyor. Ya yığınla çocuk yapıp, sokağa salıyor, mendil sattırıyorlar ya da çocukları pamuklara sarıp, kavanozda büyütüyorlar. Yok mu bunun orta noktası? Biliyorum şimdi bazıları benim çocuk sahibi olmadığım için ailelerin ne hissettiğini bilemeyeceğimi, başıma gelse benim da farklı davranacağımı düşünüyorlar. Belki… Ama bu yine de yapacağım seçimin doğru olacağını göstermezdi. Aynı hatalara ben de düşüyor olurdum… Çocuklar hayatla ne kadar erken yüzleşirse bence o kadar iyi olur. Onlar için…

N.B. Dün bu yazıyı yazdım sonra da tesadüfen şu yazıya rastladım. (bkz. tutumlulukla ilgili atasozleri) Read More!

Promosyonlara değil, matematiğinize güvenin...

Alışveriş üstüne yazdığım yazıyı blogumda okuyabilirsiniz.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Bilgisayar Nedir Read More!

Tutumluluk Yazisi Yazamiyorum

Havalar sıcak. Tutumluluk yazısı yazmak içimden gelmiyor. Tutumluluk ile ilgili atasozleri mi okusam acaba? Gazeteleri okuyorum içim sıkılıyor.

Benzinin vergisi artmış, hükümet yeni zamlara hazırlanıyormuş, YÖK katsayıyı kaldırmış, RTÜK'ün başına bir öncekinden daha ilginç bir vatandaş getirilmiş, memur zammı memurları sokağa dökecekmiş, dünyanın en büyük fındık üreticisi olan Türkiye fiyatları belirlemekten acizmiş, hükümet üreticiye ağaç söküp muhtemelen genetiğiyle oynanmış birşeyler yetiştirmesi için teşvik verecekmiş vs. vs. vs.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler

Anlaşılan hükümet ÖTV indirimi kapsamında tavan yapan otomobil satışlarına baktı ve millette paranın gerçekten var olduğuna inandı ki, hemen yakıttaki vergiyi artırdılar. Arabası olmayıp da ÖTV indiriminde aşka gelip araba alan ya da evine 2. arabayı alanlar ne düşünüyorlardır kimbilir? Zaten 0 Km. araç sahibi olmak hiç de tutumlu birşey değil, yapmasalardı mı desek?

Aynı mantıkla hükümetin yeni zamlara hazırlanması da anlaşılır bir şey.

Öte yandan başbakanımız bir sonraki seçimde de yeniden milletvekili olacağını ama sonra bırakacağını söyledi. TV'de kendi kulaklarımla duydum. Demek ki, "belki bir daha seçilirim, oradan da Cumhurbaşkanlığına kapağı atarım, sonrası emeklilik" diye düşünüyor olabilir.

YÖK ve RTÜK haberleri hükümetin hedeflerine biraz daha yaklaştığını hissettiriyor. Bu da hmmm... sanırım onlara oy verenler için iyi bir şey.

Bu arada sigara yasağını %100 destekliyorum çünkü kokusu bana dokunuyor (evet bencilim, n'olmuş?). Yasağı delenleri büyük bir zevkle şikayet edeceğimden kimsenin şüphesi olmasın.

Memleketin geleceği ne ekonomik açıdan ne de sosyal açıdan benim gençlikte hayal ettiğim gibi olmayacak bu kesin. Gençken 2000'li yıllarda Uzay Yolu'ndaki gibi dertlerimiz ve hayatımız olur sanıyordum. Oysa bakıyorum da sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyada tutuculuk, aşırı dindarlık 50 yıl öncesine göre çok daha baskın hale gelmiş. Dünya nüfusu bence zaten patladı, daha da beter olacak. Doğal kaynaklar zaten kısıtlı ve hızla azalıyor ya da kirletiliyorlar. Gidişat iyiye benzemiyor.

Yani düşünüyorum da şükür ki, benim çoluğum çocuğum yok, esasında "Mohikan"ların sonuncusu benim. Evli olan kardeşimin de çocuğu yok. Yani bizim aile bizimle birlikte tarih oluyor. Eh bu iyi bir şey! Bir anda hafifledim sanki... Gidip bir çay yapayım, keyfim iyice yerine gelsin. Read More!

O Kadar da Aptal Degillermis




ABD’de Ikinci ceyrek bilanco sezonunun acilmasiyla artik bir tesellimiz var: Bankalarin milyarlarca dolar zarar etmesine yol acan ve sistemi neredeyse batirma noktasina getiren bankacilar o kadar da aptal degilmis. Bir baska ifadeyle, en azindan FED’den (ABD Merkez Bankasi) bedavaya aldiklari parayi devlet tahvillerine yatirip kar yaratabilecek kadar akıllılar diyebiliriz. Turkiye’de de bizim merkez ve ozel bankacilarimizin ABD’dekileri aratmadigini soyleyebiliriz.

Iste size iki benzerlik. Birisi JP Morgan, birisi Garanti Bankasi. JP Morgan’ın net faiz geliri 2009’un ikinci ceyreginde %50’den fazla artmis. Peki bu ABD ekonomisinin toparlanarak bankanin ornegin fevkalde kredi buyumesi vs. ulasmasi sonucu mu gerceklesmis? Tabiki hayir. Sariya tarali alanda gordugunuz uzere faiz giderinin hizli dususu bankanin karliligini destekleyen en onemli etken. Bernanke sagolsun.

Nükleer Nedir    Yatırım Fonları    Taksi Şöförü   VOB nedir?  IMF Nedir   Borsa Tüyoları  Borsa Nedir  Zaman Nedir  Pi Sayısı Nedir

Ayni trendi Garanti Bankasinin sonuclarinda da gorebiliriz. Tablo seklinde sunmamislar fakat NIM ( Net Faiz Geliri / Toplam Faiz Kazandiran Varliklar) gelisimini yukarda gorebilirsiniz. Bir defalik kalemler duzeltildikten sonra 2009 yılı ilk ceyrek rakami ekonominin tam gaz gittigi 2007 yılından bile daha yuksek. Durmus Yİlmaz ve faiz indirimleri sagolsun (Kırmızı sutun henuz aciklanmayan ikinci ceyrek sonuclarini temsilen benim tarafimdan eklenmistir)
Read More!

Hem "Çevreci" hem de "Tutumlu" çözümler

Canlılar alemine baktığınızda "insan"dan başka çevresini kirleten, kaynakları hoyratça kullanan ve tüketen başka canlı bulmakta zorlanırsınız. Doğanın dengesini bozmayı başarabilen tek canlı türü insan.

Uzun zaman önce market alışverişlerimi taşımak için bez bir torba, bir de mavi IKEA torbası almıştım. Mavi torba da plastik ama çok sağlam ve uzun süre kullanılabilecek bir ürün. (Esasında bez torbalar fazla ufak olmasa, yine de bu torbayı almazdım.) Hesapta markete giderken bunları yanıma alıp, plastik market torbalarını kullanmayacaktım. Yeni alışkanlıklar edinmek çok zor. Bu yüzden birçok kereler ya torbaları yanıma almayı ya da arabaya geri götürmeyi unuttuğum için plastik torbaları kullanmak zorunda kaldım. Bugünden itibaren çok daha dikkatli olmaya niyetliyim. Gerçi herkes bu tür torbalara dönse bile marketlerin elde edecekleri tasarrufu müşterilerine yansıtacağından şüpheliyim ama buradaki esas gayretim çevreyi olumlu etkilemek için.

Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası

Bir başka konu ise kullandığımız piller. Normalde bazı cihazlar için evdeyken adaptör kullanıyorum ama yine de pil ile çalıştırmak zorunda olduğum bazı cihazlar var. Piller eskisi gibi değiller uzun dayanıyorlar ama yine de tüketilen ürünler. Toksik atık oldukları için bunları çöpe atmamak, çoğu alışveriş merkezi, işyeri ve marketlerde bu iş için konulmuş geri dönüşüm kutularına atmak gerekiyor.

Uzun zamandır şarj edilebilen piller kullanmaya niyetlenmiştim fakat çeşit ve fiyat değişkenliği beni bu alımı yapmaktan alakoymuştu. Yine de büyük hangi mağazaya girsem mutlaka hangi tip cihazlar var diye pil bölümüne bakıyordum. Nihayet hem AA hem AAA pil şarj edebilen, istediğim gibi ufak bir şarj cihazı ile 2 adet AA(2600mAh), 2 adet de AAA(1000mAh) pilden oluşan bir set satın aldım. Böylece çevreye zararlı atık sayımı hayli azaltmış oldum. Üstelik tutumlu bir çözüm. Eğer çocuklarınız varsa bir sürü pile ihtiyacınız oluyordur. Pek çok farklı pili şarj edebilen daha kompleks modeller de var. Fiyatlar fevkalade değişken. Aynı ürünün 26-49 TL aralığında satıldığını dahi gördüm. Aceleniz yoksa benim gibi ne zaman bu tür ürünler satan mağazalara girerseniz kendi fiyat mukayesenizi yapın.

Umarım plastik ve cam atıklarımı ayırmak konusundaki niyetimi de yakında hayata geçirebilirim. Bunlar için çeşitli yerlere konulan kumbaralardan evime çok yakın olanlar var. Yeni hedefim bunlar. Read More!

Migros Yatirim: Amme Hizmeti Yazi

Ne zamandir yazilarimda ekonomi konusunda ahkam kesmeyi birakip asil isim olan finansa donus yapmak istiyordum. Cuma gunu gelen bir sirket haberi bu gecis icin guzel bir firsat olusturdu.

Koc Holding bildiginiz uzere Migros’u gectigimiz sene BC Partners isimli ozel sermaye fonu onderligindeki bir konsorsiyuma satmisti. BC Partners daha sonra halka acik hisseleri de cagri yoluyla toplamis ve sirketteki payini %98’e kadar cikartmisti. Bu islemin toplam maliyeti yaklasik 3.6 milyar TL’yi bulurken, bircoklari Migros’un elindeki 1 milyar TL civari nakit varligin da BC Partners'a gectigini gozden kacirmisti. Oncelikle finans konusunda fazla bilgi sahibi olmayan okuyucularimiz icin ufak bir aydinlatma. Bir sirket degerlemesi yapilirken genellikle Firma Degeri (Enterprise Value veya EV) uzerinden hesap yapilir. Firma Degeri ile Piyasa Degeri farkli seylerdir. Bir sirketin hisse senedi fiyatı ile hisse senedi sayısının carpimi size o sirketin piyasa degerini verir. Firma degerini bulmak icin ise piyasa degerine toplam finansal borclarin eklenmesi, nakit varliklarin ise cikartilmasi gerekir. Daha iyi anlamaniz icin Migros ornegini kullanalim. Migros 3.6 Milyar TL piyasa degeri uzerinden satilmistir. Ama BC Partners bu parayi vererek aldigi Migros’un elindeki 1 milyar TL’yi de cebine koymus olacagi icin, bu islemde ortaya cikan Migros’un firma degeri aslinda 2.6 Milyar TL’dir. (3.6 eksi 1.0).


Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası
Buldugumuz Firma Degeri’ni ciro carpani hesaplamasinda kullanirsak ( Firma Degeri / Ciro ), Migros’un bir onceki donemdeki (2007) 4.8 milyar TL’lik cirosuna gore 0.54’luk bir carpandan satisi gerceklesmis diyebiliriz. Yine konuya yabanci okuyucularimiz icin birkac not. Ciro carpani perakende sirketlerini degerlerken sikca kullanilir. Carpanin yuksek olmasi o sirketin digerlerine oranla daha pahali bir fiyatla satin alindigini gösterir. Turk esnafi bile bunu oldukca fazla kullanir aslinda. Ornegin bir dukkanin yillik cirosu 5 lira ise, ben bu dukkani 5 liradan fazlaya almam diyen bir Kayserili, ciro carpani 1.0’den yuksek olan sirketlerin pahali fiyata satin alinmis oldugunu dusunuyor demektir. Burada tabi buyume potansiyeli daha fazla olan sirketlerin daha yuksek carpani, nispeten olgun ve yavas buyuyen sirketlerin daha dusuk carpani olmasi gerektigini de belirtelim.

Migros’un hikayesine devam edelim. Sirketi satin alan fon bu islemin yaklasik yarisini kendi kaynaklari ile finanse ederken, yaklasik 1.5-2.0 milyar TL arasi finansal borc kullandi. Dunyada bu tarz fonlar sirket satin almasi yaparken kullandiklari kredileri daha sonra birlesme yoluyla satin aldiklari sirkete aktararak vergi avantajlarindan faydalanirlar (Odedikleri faizi gider gostererek daha az vergi oderler). Bizim kanunlarimiza gore ise bu islemi direk yapamiyorlar. Fakat bu fonlarin en sevdigi oyun finansal muhendislik. Burada da bir yolunu bulmuslar ve dolayli olarak bu borc Migros’a aktarilacak.

 
Hayli ilginc ve yaratici olan bu yontemde, Migros önce yaklaşık 2.5 milyar TL nakit temettü dağıtacak. Fakat şirketin elinde sadece 1.1 milyar TL nakit bulunuyor. Bu nedenle yaklaşık 1.5 miyar TL kredi kullanarak finanse edilecek bu temettu odemesi. Boylelikle, hem sirketin elindeki nakitin ana hissedar olan fon’a aktarilmasi saglanacak, hem de satin almayi gerceklestirmek icin kurulan SPV(paravan) sirketin elindeki borc Migros’a aktarilarak vergi avantaji olusturulacak. Yani temettuyu alan ana hissedar SPV sirketin borcunu kapatacak, ayni bankalar ayni krediyi Migros’a kullandiracak, bir baska ifadeyle borcu Migros’a devredecek. (Sirketin bu konuda bir aciklamasi yok, fakat rakamlarin birbiriyle ortusmesi ve isin mantigi bu senaryoyu guclendiriyor)
Gelelim bu islemin hisse fiyatina ve kucuk hissedarlara etkisine. Oncelikle hisselerin sadece %2’sinin halka acik oldugunu hatirlatalim. SPK islemi onaylarsa hissedarlar hisse basina 14.0 TL (vergi veren bireysel yatirimci 11.9 TL) temettü alacaklar. Fakat karşılığında ise temettü dağıtımı sonrası ellerindeki hisse senetlerinin fiyatı 14.0 TL düşecek, şirketin piyasa değeri 2.5 milyar TL eriyecek. Temettü dağıtım kararı açıklanmadan önceki gün olan Perşembe günkü kapanış fiyatı 17.7 TL üzerinden hesaplanıldığında, Migros’un piyasa değeri 3.15 milyar TL, firma değeri ise 2.13 milyar TL idi ( 1 milyar 20 milyon net nakit varlik dusuldukten sonra). Yani Migros 2008 cirosu olan 5.07 milyar TL’yi baz aldığımızda, 0.42x ciro çarpanı üzerinden işlem görüyordu. (Kriz nedeniyle düşen hisse fiyatları, halka açıklığın azalması gibi nedenler sirketin satildigi zamanki 0.54x’luk carpanindan daha dusuk bir oranla islem gormesine yol acmis diyebiliriz)
Farz edelim ki Migros 0.42 carpan ile islem gormeye devam edecek. Yani Firma Degeri temettu dagitimi sonrasi da degismeyerek 2.13 milyar TL olarak sabit kalacak. Fakat sirketin piyasa degeri ise, 1.4 milyar TL borc kullanilacagi hesap edildiginde 730 milyon TL’ye gerilemis olacak (2.13 - 1.4 milyar). Bu rakami hisse sayisina bolersek, temettu dagitimi sonrasi hisse fiyati ise 4.1 TL olacak. Yatirim kararimizi verelim. Migros su anda 18.8 TL fiyat ile islem goruyor. Bu fiyattan Migros alirsaniz, 14 TL temettu kazanacak fakat bunun uzerinden %15 vergi vereceksiniz ve elinize 11.9 TL nakit gececek. Temettu sonrasi ise hisse fiyati 4.1 TL olacak. Yani 11.9 TL temettu ve 4.1 TL hisse fiyatı ile beraber toplam 16 TL’niz olacak. 16 TL’den bir kurus yuksek fiyattan Migros alirsaniz, en kibar tabirle cahilsiniz.
Peki temettu dagitimi sonrasi alim yapilabilir mi bir degerleme yapalim. Migros’un kullanacagi 1.4 milyar TL’lik krediyi ne kadar surede odeme kabiliyeti oldugunu hesaplamamiz gerekiyor. 2008 yili gelir tablosu ve nakit akim tablosuna gore, sirket operasyonel olarak bir senede yaklasik 396 milyon TL nakit yaratiyor (vafok). Fakat yilda yaklasik 150 milyon TL yatirim yapmasi gerekiyor (bir kimsi yenileme bir kismi buyumek icin). Bu durumda her sene kabaca 250 milyon TL serbest nakit yaratacagini soyleyebiliriz. Fakat bu nakiti oncelikle borcuna isleyen faizi ve donem karinin vergisini odemek icin kullanacaktir sirket. Ornegin 2010’da elde edecegi 250 milyon TL serbest nakit ile ilk olarak 210 milyon TL faiz odeyecek ( %15 faiz varsayimi ve 1.4 milyar TL borc varsayimi altinda), fakat bu rakami gider olarak gosterip (210 x 20%) 42 milyon TL daha az vergi odeyecektir. 60 milyon TL (2008 rakami) kendi operasyonlari icin vergi odeyecegini varsayarak, toplam nakit cikisi ( 210 + 60 - 42 ) 228 milyon TL olarak gerceklesecektir. Kalan 22 milyon TL ile borcun bir kismi odenerek toplam borc 1.4 milyar’dan 1.38’e dusecektir. Bu sekilde tahminlerimizi ileriki yillara dogru goturmek icin, sirketin her sene %10 ciro buyumesi ve %8 vafok (operasyonel nakit kar) buyumesi gerceklestirecegini varsayiyoruz. Ayni sekilde vergi kalemi de %8 buyuyecektir. Bu hesaba gore, sirketin 2018 yilinda borcunu hemen hemen sifirladigini ve sadece 20 milyon TL borcu kaldigini buluyoruz.
Bir sonraki adim; 2018 yilinda borcunu sifirladiginda Migros’un hisse fiyati kac lira olmalidir? Bugunku 0.42 ciro carpaninin o gunde sabit kalacagini varsayalim. Her sene %10 buyuyen Migros’un cirosu 2018 yilinda 13.1 milyar TL’ye ulasacak, o gunku Firma Degeri ise 5.5 milyar TL olacaktir (0.42 x 13.1). Piyasa degerine ulasmamiz icin net borcu cikarmamiz gerekiyor. Borcunu sifirladigini hesapladigimiza gore, piyasa degeri de Firma Degerine esit ve 5.5 milyar TL olacaktir. Hisse basina fiyat ise 30.9 TL olarak gerceklesecektir. Temettu dagitimi sonrasi 4.1 TL olan hisseyi 2018’de 30.9 TL’den satmak isteyenler gonul rahatligiyla alabilir!! Temettu dagitilmadan once alan kisi ise devlete durduk yere vergi vermek isteyen enayinin tekidir.
Not 1: 4.1 TL 2018 yilina kadar mevduatta kalsa ortalama %12.5 faiz isleyerek 11.8 TL olacaktir.
Not 2: Bu yazi benim goruslerimi ve hesaplamalarimi ifade eder. Migros hisselerinde herhangi bir pozisyonum olmadigi gibi, sirket ile herhangi bir iliskim de yoktur. Yazinin tamamini veya bir kismini baska yerlerde izinsiz kullananlar hakkinda gerekli islem yapilacaktir.
Read More!

Son Yazı

tamam tamam gitmeden bundan bahsetmesem olmazdı. Hazinenin borclanma limiti 5 kat artırılmıs hayırlı ugurlu olsun. haber şöyle: "Borçlanma limitini 5 kat artıran yasa yayımlandı. Küresel kriz ve yerel seçim harcamaları ile tahminlerin çok üstüne çıkması beklenen bütçe açığını finanse etmek için yapılan düzenleme bugün itibariyle resmen yürürlüğe girdi.Yılbaşında 10. 4 milyar lira olarak öngörülen bütçe açığı, daha sonra küresel krizin etkisiyle 48. 3 milyar liraya revize edilmişti. Ancak ilk altı aylık bütçe gerçekleşmeleri bütçe açığının bu rakamın da çok üzerine çıkacağını gösteriyor. Bütçe açığının bu kadar artmasında küresel kriz kadar akp hükümetinin yaptığı yerel seçim harcamaları da etkili oldu. Bu nedenle borçlanma ihtiyacının da büyük oranda artması bekleniyor. Hükümet yıl başında 13. 5 milyar lira olarak öngördüğü borçlanma limitini 5 kat artırarak 74. 8 milyar liraya çıkardı."

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir
borc yigidin kamcısıdır! ekonomik buyumede at! Kamcı yigide iniyor, at ise yanda duruyor.
Read More!

Ekonomix Turkiye'ye Gelmiş, Dumur Olmuş

Ekonomix, benim icin degerli bir ekonomist. yalın, basit ve carpıcı bir dusunce denklemi var, fakat bazı noktalarda cakısıyoruz. cakıstıgımız noktalardan biri de gecen gun yazdığı "Ekonomix Turkiye'ye Geldi, Dumur Oldu" yazısı.

1 paragrafı var ekonomix'in 2 ye ayırıyorum paragrafı once katıldıgım kısmı : "AKP is turban konusuna gelince "liberal" is topsakalli kot pantalonlu muhendisin vali karsisinda konusmasina gelince "statukocu". Sigarayi zararli oldugu veya cevredeki insanlara zararli oldugu icin degil, kendi inanclarina gore gunah oldugu icin yasaklayan bir zihniyete sahipler. Ayni kisiler resit olmayan bir kiza tecavuz eden "kendi" gazetelerinde yazan bir irz dusmanini korumak icin binbir turlu numarayi cevirmekten de geri durmuyorlar."

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir

katılmadıgım kısmı: "Ben burada 4 senedir, devleti kucultelim, piyasalari serbestlestirelim, halka dogrulari soyleyelim turunde sozler sarfediyordum. Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Kaldigim sehir Amerikan zombi filmlerindeki gibi turbanlilar tarafindan istila edilmis. Normalde isteyen istedigini yapsin, ister basina ister baska tarafina taksin bana ne diyecegim durum ama kazin ayagi oyle degil. Ben liberal degilim ki AKP'nin bu numaralarina kanayim."

birkere eger "ozgurlukcuyum ben" diyorsan, bu "zombi" benzetmesi ne! Kişiye kızmak başka AKPnin icraatlarına kızmak başka. kişi özgürdür ve istediğini giyer, sen bu giyim ortamını zombi filmlerine benzetiyorsan orda sorun var demektir. İkincisi, AKP'nin kendini "muhafazakar" bir parti olarak tanımladığını bilmeyen yok. şimdi bu adam bu konularda cifte standart yapıyor. ve bunu kimse gormuyor oylemi! Son secim sonuclarını cabuk unuttun sevgili Ekonomix. bizim halkımız anlamadığı hersey hakkında konusmayı cok sever, ama y.dısındaki ortalama bir bireye gore en iyi anladığı sey siyaset ve siyasetcilerdir. herkesin notunu hemen verir.

ha birde diyorsun ki: "Gecen sene sonunda Anayasa mahkemesi, iki sene once Cumhurbaskanligi engellerinin de elimine edilmesinden sonra geriye kala kala bir tek Turk ordusu kaldi." Sevgili Ekonomix, bu ulkeyi ordunun değil, benim dedelerimin kurdugunu sana hatırlatmalıyım. sonra dedelerimiz orduyu kurmustur! ordu da sistemi koruycam diye mahvetmiştir. olay bundan ibarettir.

diyorsunki: "AKP hala mazlum rolune soyunuyor ama o noktayi coktan gectik. Onunde tek engel olarak Turk ordusu kalan AKP onu da elimine edecek gibi gorunuyor. Ondan sonra gelsin Erdogan'in diktatorlugu" yani sen buna gercekten inanıyormusun. Erdogan diktatorce davrandıkca oy kaybediyor zaten, zaman diktatorluk degil, şeffaflık, paylaşım ve ortak aklın one cıkartıldıgı bir zaman. Erdogan'da buna zıt giderse silinir gider. Adamın yapısı ve ugrastigi Ergenekon gibi bir ... kuyusunun acık kapalı tehdidi yuzunden iktidarı suresince 20 yıl yaşlandı zaten. birde dusunmek icin bir kanada kaymaya gerek yok. birşeyin antisi olarak takdim etmeye gerek yok kendini.

[2 hafta boyunca burada olmayacagım, herkes sağlıcakla kalsın] Read More!

Lucas, Prescott, Küresel Kriz ve Türkiye

İktisadi Dinamikler Derneği 1 Temmuz’da İstanbul’da Küresel Krizi konu alan “Kriz Sonrası Küresel Ekonomik Düzen ve Türkiye Ekonomisi” başlıklı bir toplantı düzenledi. Uzun süredir bu toplantı hakkında biseyler yazmak istiyordum, ama zaman darlığından fırsat bulamıyordum. Şimdi birşeyler yazmaya çalışıyım. Öncelikle toplantıdan Emrah Aydınonat’ın blogu sayesinde haberim oldu. İki Nobel ödüllü iktisatçıyı dinleme fırsatını bu şekilde elde ettim, kendisine teşekkür ediyorum.

Toplantıdaki tüm sunumlara buradan ulaşabilirsiniz, fakat ben Lucas ve Prescott'ın sunumlarına odaklanmak istiyorum izninizle. Yeni klasik iktisatın öncülerinden 1995 nobel ödülü sahibi Robert Lucas’ın ilk olarak bu krizin 1929 Büyük Buhranına benzemediğini ve ona göre oldukça zayıf, normal bir 2.dünya savaşı sonrası daralma dönemlerinden biri (fakat etkili biri) olduğunu vurguladığını belirtelim. Zaten hem lucas, hem de prescott aşağıdaki grafiği kullandılar. Aşağıdaki grafik bize neyi gösteriyor, 1870–2008 ABD reel üretiminin logaritmik halini gösteriyor. 1929 Krizi açıkça görülüyor. Neyse biz devam edelim.

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir


Lucas diyorki, Friedman’ın da belirttiği gibi 1929 krizinde FED para arzını kısarak krizin süre ve şiddetini artırmıştır. Bununla birlikte FED genişleyici para politikası izlemiştir. Örneğin, 2008’in 8. ayından 2009’un Şubat ayına kadar M1 % 24, M2 % 15 artmıştır. Bu nedenle ABD ne 1930’lu yılları nede Japonyanın kaybettiği 1990’ları yaşıyacaktır. Diğer bir deyişle, Büyük Bunalımdan öğrenilmesi gereken 1. ders öğrenilmiştir. Ha peki ne yapılmıştır (ki bu bizim 2.dersimiz) uzun dönemli büyümeye zarar veren maliye politikası kullanılmıştır. Nitekim ABDde de bir iyileşme henüz söz konusu değildir. Bu müdahaleler ekonominin trend büyümesine (grafikteki kırmızı çizgi) dönmesini de geciktirmektedir .

Peki Turkiye icin ne dedi Lucas amcamız. ABD’de başlayan kriz tüm dünyayı etkilemektedir, Gelişmekte olan ülkeler güçlü büyüme oranlarına sahip olsalar bile, gelişmiş ülkelere göre daha değişken (volatilitesi yüksek) büyüme oranlarına sahiptirler ve Türkiye’de bu gruptadır. Önemli olan temel noktalara odaklanmaktır. Bu kriz geçici bir geri gidiştir, fakat bu durum gececektir. Önemli olan uzun dönemli büyümeyi tehdit eden politikalardan kacınmaktır.

Kısaca şöyle, Lucas TR icin özelde pek birsey söylemedi ama acıkcası ben de bunu beklemiyordum. Adam koskoca bir iktisat teorisi oluşturmuş, genel doğrular oturtmuş özellikle büyüme ile ilgili. Ve bize de diyorki ABD para politikası açısından doğru bir adım attı ama maliye politikası gelecekteki büyümesine zarar verecek nitelikte. Siz yüksek büyüme potansiyeline sahipsiniz bu nedenle ABDden bile daha dikkatli olmalısınız maliye politikası konusunda.

Peki reel konjonktür okulunun önderlerinden 2004 nobel ödülü sahibi Prescott ne dedi. Öncelikle aynı şeyi dedi, hadi ordan bu kriz 1929 krizinin yanından bile gecmez. İkinci olarak, teorinin para politikasının ve maliye politikasının reel etkilerinin abartılmaması gerektiği yönünde olduğunu belirtti. Başka ne dedi. ABD’nin 1960 ve 1995-2000 büyümesinin teknology-driven olduğunu ve 1980’lerdeki genişlemenin ise vergi kesintilerine dayandığını söyledi.

Şimdiki krizin faturası, kurtarma operasyonları nedeniyle ABD vergi ödeyicisi tarafından yüklenmekte. Bunun anlamı gelecekteki yüksek vergi oranları ve bugünkü üretimin zarar görmesi. Bu nedenle prescott ABD’nin stimulus planını “depressant plan” olarak isimlendiriyor. Bu noktadan sonra benim de önem verdiğim bir noktaya geliyor. Avrupa’da 1970’lerde marjinal efektif vergi oranının % 40 olduğunu, bugun ise bu oranın % 60’lara cıktıgını belirtiyor. Avrupalılar 1970’e göre bugun aynı miktarda calısmalarına ragmen daha yuksek oranda vergi ödemekteler. Prescott bunu desteklemek icin aşağıdaki grafiği kullandı. Yani ABD vergilerini % 40’dan % 60’a çıkarsa da vergi gelirlerinde kayda değer bir artış olmazken, kişi başı gelirde azalma söz konusu.
Peki sonucta Turkiye ne yapmalı:
* Verimliliğini artırmalı.
* daha açık, rekabetçi olmalı
* daha düşük marjinal vergi oranlarına sahip olmalı, çünkü bu durum kayıtdışı ekonomiyi küçültürken, daha verimli olan kayıtlı sektörü büyütüyor. Ve İstihdamı artırıyor.

peki ben ne diyordum. TR de genişleyici para politikasını Merkez iyi yonetiyor, faiz indirimlerinin zamanlaması ve ölçüsü yerindeydi. maliye poltiikası ise, kötü yönetiliyor. ucu acık, belirsiz ve herhangi bir orta vadeli cerceveye sahip değil. bilen biliyor ben devletin harcama artırıcı onlemler yerine, maliye politikasında vergi indirimlerine gitmesini daha uygun buluyorum.

ha birde sunu eklemem lazım. salonda cok sey bildigini sanan marx kalıntıları bircok fosil vardı. kimi akademisyen, kimi aydın(!), kimi bilmem ne bela. hepsinin bakısları ustten ve aman siz mi nobel aldınız ne varki bunda diyen turdendi. onlara gore devlet(fakir halk) onları sırca kosklerinde yedirip icirmeye devam etse, işciler haklarımız diye bağırsa, sendika patronları son model arabalarına binse cok daha iyi olacak hersey. Buna karsın, toplantıdaki Turkiyeli iktisatçılarımızın (Ayşe-Selahattin İmrohoroğlu, Kamil Yılmaz gibi) ve ayrıca diğer yetişen genç kaliteli iktisatçılarımızın dünya iktisat (bkz. iktisat nedir?) literatüründe gittikçe daha fazla yer aldıklarını görmekte insanın icini bir nebze olsun rahatlatıyor :)
Read More!

Tam da münazaralık bir konu!

Bugünkü Hürriyet'te şu habere rastladım.

Bir yandan markalaşmanın ne kadar zor olduğunu, dünyadaki ünlü markaların bile zor duruma düştükleri bir dönemden geçtiğimizi, tasarlanan otomobilin önümüzdeki dönemde dikkat çekebilecek ekonomik bir tasarım değil de spor araç olduğunu düşününce beyhude bir çaba harcandığını düşünüp, üzülmek mümkün.

Öte yandan birilerinin böylesi bir hayal kurup onu hayata geçirme cesareti gösterebildiğine de sevinmek mümkün.

Nükleer Kirlilik  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Olasılık Soruları ve Çözümleri  Marksizm Nedir  Spam Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları  Bono Nedir?  Fareli Köyün Kavalcısı  Arge Nedir?  Kalite Nedir  Açık Arttırma Nedir  Pesimist Nedir?

%100 yerli söylemi de kafamı kurcalamıyor değil. Akü falan tamam, yıllardır çok başarılı yerli üreticilerimiz var. Motor ne pekiyi? Tasarımı kendimize ait bir motor yapmaya kalktıysak, aklımıza şaşayım. Küreselleşen dünyada hiçbir komplike şeyin tamamını, tüm parçalarını yerli üretmeye kalkmak efektif olmaz ki...

Sizce? Read More!

Bahşişi nasıl bırakırsınız?

Malum yazın dışarıda daha fazla yemek yeniyor. Bu yemekler esnasında bazı arkadaşlarımın bahşişi de kredi kartı ile ödediklerini fark ettim. Garsona "şu kadar bahşiş ekle öyle çek" diyorlar. Amerika'da da bunun yapıldığını biliyorum ama gerçekten o bahşiş bize hizmet eden garsona gidiyor mu yoksa işletme sahibi bir kısmını cebe atıyor mu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Ben kredi kartıyla ödeme yapsam bile bahşişi nakit bırakmayı tercih ediyorum. Zira ben bahşişi yapılan servis için öderim. Servis kötüyse sırf adet yerini bulsun diye bahşiş bırakmam fakat servis çok iyiyse cömert bir bahşiş bırakırım. Bu konuda tutumlu davrandığımı söyleyemeyeceğim zira garsonlar tüm gün ayakta koşuşturuyor ve küçük ücretler karşılığı belki de kayıtdışı çalıştırılıyorlar. Üstelik kaba müşterilerle muhatap oluyorlar ve hak etmedikleri muamelelere maruz kalabiliyorlar. Bu koşullarda çok iyi yapılan bir servise cömert bir bahşiş bırakmaktan yanayım. Sonuna kadar hak edilmiş demektir.

Manipülasyon Nedir   Küresel ısınma Karikatürleri  Türk Bilim Adamı  Liderlik Nedir?    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri  Enformasyon Nedir    Slogan Nedir    Enflasyon Nedir    Nükleer Santraller  Devlet Nedir

Zaten lokantada garsonları küçümseyen, onları azarlayan ve kendince etrafa hava atan müşterilere çok hayret ederim. İnsanın egosunu tatmin edeceği son yer lokanta olmalı. Adam önünüze yiyeceğiniz yemeği getiriyor, içine tükürmeyeceği ne malum? Bu yüzden değil elbet ama genel olarak nazik ve duyarlı davranmaktan yanayım. Sonuçta hepimiz insanız.

Siz bahşişi nasıl bırakırsınız? Bu sektörde deneyimi veya bilgisi olan varsa düşüncelerini bizimle paylaşır mı? Read More!

Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış...

Bugün şu habere rastladım. Fırat Pen'in sahibi ve Beşiktaş'ın eski yöneticilerinden Nevzat Demir, 10 yıldır Nokia 3310 telefon kullanıyormuş. Neden yeni telefon almadığını soranlara "o kadar zengin değilim" demiş.

Okuyucu yorumlarına bir göz attığımda bazılarının Nevzat Demir'i kutladığını bazılarınınsa cimrilikle, çapkınlıkla ve zevksizlikle suçladıklarını gördüm. Boş vaktiniz varsa yorumları okuyun ve eğlenin.

Benim esas dikkatimi çeken bu habere baktığımda 200'den fazla yorum yapılmış olduğuydu. Oysa bir gün önceki haberlerden bana göre daha önemli görünen "Gül'den kredi kartları yasasına onay" başlıklı habere sadece 15 yorum, "Otomotivin kalbi kriz öncesine dönüyor" haberine 3 yorum, "Enflasyonun nedeni vergi indirimleri" haberine ise 4 yorum yapılmış. Milletimiz bunnlarla ilgili söyleyecek bir şey bulamamış ama Nevzat Demir'in telefonu herkesi germiş.

Asgari ücretle çalışan ve her sene birkaç kez cep telefonu değiştiren ya da günde bir paket sigara içen birini ailesinin hayat kalitesini olumsuz etkilediği ve düşüncesiz davrandığı için eleştirebiliriz.

Eminim Nevzat Demir çoğumuz için lüks bir otomobile biniyordur ve çoğumuzunkinden daha güzel bir evde otuyordur. Yani adamın elindeki telefona bakarak hakkında hüküm vermemiz doğru değil. Kaldı ki, bu telefonu kullanmayı sürdürmek onun tercihi ve kimseye bir zararı da yok, o halde bizler kim oluyoruz da bunu eleştirme hakkını kendimizde görebiliyoruz? Nevzat Demir altın kaplama ve üstü pırlantalarla süslü bir yeni cep telefonuna 20,000 USD vermiş olsaydı bu sefer de israf ve görgüsüzlük diyerek kendisini eleştirmeyecek miydik?

Herkes imkanlari çerçevesinde olmak kaydıyla ve kimseye zarar vermediği müddetçe istediği hayatı yaşayabilir. Hayat tercihlerimiz başkalarına zarar vermediği müddetçe bence sadece bizleri ilgilendirir. Ne garip milletiz... Read More!

2001 Krizi ve 2009 Krizi

2001 krizinden sonra aklıma bir şey takılmıştı, ya bu ülkede hic adam gibi iktisatçı, yazar çizer yokmuydu ki Turkiye kendini intihar ederken bir “Dur Ey Yolcu!” dememişlerdi. Şimdi ben bir blogta yazıyorum ve sanırım bir okuyucu kitlemiz de var o yuzden ben ustume duseni yapiyim.

Millet yıkılıyo, buyume hızımız 2.dunya savaşından beri ilk defa boyle berbat olmus, hukumet berbat adımlar atmış, kriz bizi yiyip bitirecek diye. İşte size birkac ornek: Ekonomix “2001’de bile boyle kuculmedik” demiş, Birde “Birinci Ceyrek Buyumesi: Ak Koyun Kara Koyun Belli Oldu” diye bir yazı yazmış. Akşam gazetesi, “Rekor daralma dünya basınında” demiş habere göre “Wall Street Journal, Türkiye’de ilk çeyrekte meydana gelen “rekor” küçülmenin, dikkatlerin yeniden olası bir IMF kredisine odaklanmasına yol açtığını bildirirken “İlk çeyrekteki küçülme, Türkiye’yi, krizin, en çok vurduğu Avrupa ülkeleri olan Letonya ve Estonya’nın da bulunduğu lige soktu” yorumunu yaptı”. Radikal’den Uğur Gürses “İlk çeyrek için açıklanan rekor ekonomik küçülme verilerinden sonra, sorulması gereken bir soru var. O da, küresel kriz ortamında OECD içinde yer alan 30 ülke içinde neden en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğudur” demiş. Ayrıca diğer bir yazısının başlığı şöyle,“OECD'de 29 ülkeyi teğet geçti: Kriz artık bizim krizimiz”. Deniz Gökçe ise şöyle diyor: “Türkiye iç talebin de inanılmaz boyutta çöktüğü bir durumda: Krizi biz çıkartmadık, ama krizden payımıza düşeni biz kendimiz büyüttük... Kamu birşey yapmıyor dendiği dönemde bile kamu, tüketimini ve yatırımını artırmış. Ama payı küçük olduğu için katkısı da büyük olamıyor. Çöküş özel tüketim ve özel yatırımda.” Şükrü Kızılot, “Dünyada, krizden etkilendiği halde “etkilenmedik, bizi teğet geçecek” diyen tek ülke olan Türkiye’de ise, ekonomi savaş yıllarına döndü ve yüzde 13.8 küçülme ile rekor kırdı. Türkiye bu performansıyla, G-20 ve OECD ülkeleri arasında da liderliğe oturdu” demiş sonrada “Görüldüğü gibi, kriz büyümede teğet geçmiş ama diğer ülkeleri teğet geçmiş, bizi de delip geçmiş ve ekonomide 1945’den bu yana görülmemiş bir küçülmeyi yaşatmış!” demiş. Erdal Sağlam, “Yaşanan bu keskin daralmada yönetim hatası olduğu, gerekli kararların zamanında alınmamasının etkisinin büyük olduğu açık. İlk çeyrek itibariyle en fazla olumsuz etkilenen ülkelerin arasında Türkiye’nin başı çekmesi zaten bu yönetim hatasını çok somut biçimde ortaya koyuyor”. Güngör Uras, “Kriz bizi neden çok, hem de pek çok sarstı?”, “Ayşe Hanım Teyzem, ‘Neden ve nasıl küçüldük?’ diye soruyor” başlıklı yazılar yazmış. Bunlar böyle gider bir suru yazı.

Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası

Şimdi ben niye buna takılıyorum. Bazı kucuk beyinliler benim bu konuda bu yazıyı yazmamı akp taraftarlığına verebilirler ama bilenler bilir benim oyle bir derdim yok. Benim derdim su kamuoyu icte ve dısta Trnin bu kadar etkilendiğini pompaladıkca, son donemdeki mali disiplindeki bozulmayla birleşen bu durum, tekrardan faizlerin arttığı, IMF’le bir anlaşmanın sivil toplum kuruluşları tarafından dayatıldığı (imzalanıp imzalanmaması değil mesele burda dayatılması) ve yeni kamu harcamalarının pompalandığı bir duruma yol acabilir! Bu da daha genc olan benim gibilerin geleceğine set koyabilir! İşte derdim bu.
tartışmaya geçmeden önce tekrar ve tekrar belirtiyim bir noktayı. cunku bu anlaşılmıyor Ekonomix bile yazısında, "Hatta akli basinda doktora ogrencisi yazarimiz rdynk bile" deyip cumlenin sonunu (benim kirişimi hic gormeksizin) "Simdi soruyorum? Kriz teget mi gecmistir? Kim daha fazla etkilenmistir: Amerika mi Turkiye mi?" gibi bir basitlikle bitirebiliyor. Neyse kirişi bilen biliyor zaten bilmeyen de yazıya baksın. biz yazımıza dönelim.

1. % 13.8 Küçülme Meselesi


profilimde belirttiğim gibi, "sayının taşıdığı bilginin anlamını dikkate almayan istatistiği" sevmiyorum. Bu % 13.8 meselesi de boyle bir durum ve bu rakama sadece işte gecen yılın 1.ceyregine göre %13.8 daraldı ekonomi, biz dunyadaki en cok etkilenen ulkeyiz, politikalarımız cok kotu, IMFle de hemen anlaşma imzalamalıyız, yandık bittik deyip sonrada hane halkı harcama yapmiyor demek salaklığın önde gideni. Bu oran, kotu bir ekonomik daralmayı gösteriyor ama buz dağının bir de altı var.



Bakın yukarıdaki grafik, 1998Q1-2009Q1 için çeyrek dönemlik reel GSYİH'nın ince çizgi ham serisinin logaritmik halini, kırmızı cizgi eğilimi daha iyi görmek için 4 dönemlik hareketli ortalamayı gösteriyor. oval yuvarlak 2001 kriz dönemini, iki kısa ok küresel krizdeki 2008Q4 ve 2009Q1 reel GSYİHsını gösteriyor. Turkiye 1998-2002 döneminde ortalama olarak nerdeyse uretimde hic adam akıllı bir artış gösterememiş, 2 salak kriz yaşamış bir adım ileri bir adım geri gitmiş. 2002 yılı ile birlikte krizden cıkmaya başlamışız, 2003-4-5-6-7'de de guzel buyume oranlarına sahip olmusuz. yani ne demek istiyorum biliyormusunuz iki dönemin trendleri farklı bir kere. Uzun dönemli önemli kazanımların ardından TR dunyayla paralel bir gerileme döneminde, ulkeyi 1998-2001 döneminin altyapısına cekmeyin, (bazı yazarlar sabit kurlu ulkelerin krizden az etkilendiği gibi akla zarar yorumlar yapmaya başladı bile, kamu disiplinini biliyorsunuz zaten) bu ciddi bir dış şok ve geçicek! biraz sabır sadece.

Şimdi biraz daha % 13.8 olayına eğilelim. yukarıdaki grafik sadece 1.ceyrek reel GSYİH değerlerinin logaritmik olarak cizilmiş hali. boylece karsılastırmayı mevsimsel etkileri dıslayarak daha acık yapabileceğiz. (i) trenddeki farklılaşma burada da acıkca goruluyor. (ii) TR % 13.8'lik azalma ile birlikte 2006'nın ilk ceyrek uretimine geri dönmüştür. (iii) hatırlarsanız 2008'in ilk ceyregi % 7'nin ustunde bir buyumeye sahipti. yani ciddi bir baz etkisi söz konusu bu % 13.8'de.
sonuc: % 13.8 ciddi bir kuculme oranıdır dogru, ama dediğim gibi uretimin altyapısı farklıdır buradan gidipte 2.dunya savasından bu yana en kötü oran, ekonomimiz bitti demenin bir anlamı yoktur. aklı selim, geleceğimizi tehlikeye atmayan bir dusunce tarzı oturtmak cok daha onemlidir. yoksa merdivendeki cıkısları gormeyip, sadece inişe odaklanırsak bu olmaz.

2. Krizden ABD mi TR mi Daha çok Etkilendi?
Daha öncede bu konuyu incelemiştik. En son 4.ceyrek buyume oranlarının ardından standart normal dağılıma (s.n.d.) uydurulmuş büyüme verilerinden hareket ederek yazımızda ABD kaynaklı krizden % 67'lik bir derece ile etkilendiğimizi belirtmiştik. şimdi de 2009'un 1.ceyrek buyume rakamlarını ekleyerek bakalım.

yukarıdaki grafik her iki ülkenin gecen yılın aynı donemine gore hesaplanmış 1990Q1-2009Q1 büyüme oranlarını veriyor. Kırmızı renkteki TR, mavi renkteki USA, Turkiye ekonomisinin 2009Q1 deki %13.8 lik kuculmesi ile birlikte grafikte aşağılara yelken açtığımız da goruluyor. aşağıdaki grafik ise (detayları daha önceki yazılarımızda var) s.n.d'a uydurulmuş mean=0 standart sapma=1 olan buyume serileri goruluyor.

merak edenler kriz ve daralma dönemlerindeki abd ve tr nin gidişatına bakabilirler. biz konumuza dönelim, standartlaştırılmış büyüme rakamlarında hala USA bizden bir nebze kotu durumda! şöyleki 2009Q1 NTR (normal dağılım:N): -3,10 NUSA: -3,34. Diğer bir deyişle bu şu demek 2009 Q1 de eğer TR % -15,19 küçülseydi ABD ile aynı oranda küçülmüş olacaktık. peki etkilenme derecemiz ne oldu 2009Q1'de % 90.59! yani 2008Q4'de etkilenme derecemiz % 67 iken 2009Q1'de bu oran % 90,59'a çıkmış. peki bu bize ne der : Türkiye ekonomisi, 2008in son ceyreginde % 67 derecesinde etkilenirken, 2009un ilk ceyreginde yaklaşık % 91'lik bir etkilenme derecesine sahiptir. yani Krizden etkilenme derecemiz artmış. asıl mesele bundan sonraki cıkısımızı iyi yapabilmek, milletin dediği gibi krizden 6-7 kat daha fazla etkilenmedik, daha önceki belirttiğim nedenlerden ötürü etkilenmemiz gerektiği kadar etkilendik.
Ayrıca standartlaştırılmış büyüme rakamlarına bakıldığında, ABD ekonomisinin 2006Q3'den itibaren TR ekonomisinin ise 2007Q2'den itibaren güç kaybettiğini, yani ortalamanın altında büyümeye geçtiğini görüyoruz.
birde İktisadi Dinamikler Derneginin duzenlediği konferansta Erdem Bascının sunumundan bir grafik, istihdamdaki yüzde değişmeyi gösteriyor. bu ne diyor mart 2008'den mart 2009'a gelindiğinde ABD'de her 100 çalışandan 3,6'sı işsiz kalırken Tr'de 1,2 kişi işsiz kalmış. (katıldığım bu konferanstaki izlenimlerimi ayrı bir yazıda belirteceğim).
son not: ABD yukarıda gördüğümüz büyüme rakamlarına gelecekteki ekonomisini tehlikeye atarak ulaştı! yani ABD'nin fütürsuz para politikası ve butce acigi ile borc gostergeleri bizden cok daha kotu. Bu durum su anda bir basari olarak görülse bile, ilerdeki istikrarsız ve enflasyonlu dönem problemi cok gecmeden büyüme önünde ciddi bir engel olarak cıkmaya baslayacak.
Read More!

Mahfi Eğilmez ne diyor?

Ekonomix tatile gider ayak ilginc(!) yorumlarda bulunmuş, şu anda zamanım olmadığından buyume-siyaset eksenindeki yazılarına cevap yazamıyorum ama en hafifinden bilimsel düşünen birinin kendini her hangi birşeyin "anti"si olarak takdim etmesi hos değil gercekten.
gözüme çarpan biseyden bahsedeceğim bugun, sonra ilk fırsatta "buyume, kriz ve sacmalıklar" konusunda bir yazı yazacagim. Neyse konumuz şu: Mahfi Eğilmez, bugunkü yazısında şöyle diyor "Bu küçülmenin (% 13.8'lik sanayi üretimi dususunden bahsediyor) hükümeti IMF ile anlaşmaya oldukça yaklaştırdığını düşünüyorum. Bunu yalnızca ben düşünmüyorum, küçülmenin yüzde 13.8, işsizliğin yüzde 16 olduğu bir ekonomide borsa coştuğuna, faiz düştüğüne göre herkes böyle düşünüyor".
buna benzer bir haberde aksamda var: "Beklenenden büyük küçülmeye karşın Türk lirasının dolara karşı yüzde 0.5 değer kazanması ise haberde, yatırımcıların yeni bir stand-by anlaşması beklentisine bağlandı.Wall Street Journal’daki haberde, Royal Bank of Scotland yükselen piyasaları baş analisti Timothy Ash’in değerlendirmesi de aktarıldı. Ash, büyümedeki büyük küçülmenin, hükümeti “reel ekonomideki daralmanın büyüklüğü konusunda IMF’nin projeksiyonlarına yaklaşmasına neden olacağını ve IMF ile anlaşma yapılacağı umudunu artıracağı”nı söyledi."

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Bilgisayar Nedir
Mahfi hoca "Herkes" demiş ama "ben" öyle düşünmüyorum. Bakın İktisattaki (iktisat nedir) temel kural arz-talep kuralıdır. borsadaki yukselmenin veya TLnin deger kazanmasının IMF ile (başrole konacak derecede, hele bu kadar zaman gecikmesinden sonra) bir alakası yoktur. sadece bazı insanları IMF le imzalıycaz falan diyip salakları bu ralliye katmaya calısıyorlar. Her neyse bunun temel nedeni USA'in Dolar ustunde oldurucu bir oyun oynamasıdır. Doların arzındaki artış dünya borsalarına bir peak yasatıyor ve TR gibi paraların da degerlenmesine neden oluyor. Burada sonuc onemli, USA in bu taktigi kısa zamanda başlarında batlayabilir, dolar dünya para birimi olma özelliğini kaybedebilir ve Doların ciddi anlamda deger kaybını asıl o zaman gorebiliriz. İşte bu surecte ilginc bir bicimde TRde ve benzer ulkelerde hem borsalar gerilerken hemde yerli paranın deger kazanmasına şahit olabiliriz. Yani diğer bir deyişle TR/$ 1.40-45'lere gelirken, borsada 26-27000'lere dogru gerileyebilir. Dünya istediği kadar gelişsin sonucta "money is a veil" !
Read More!

Kriz Çeşme'yi teğet geçmemiş...

Geçen hafta ani bir kararla Çeşme'de tatil yapmakta olan kardeşime ve eşine katılmaya karar verdim ve Çeşme'ye gittim.

Çeşme benim en sevdiğim tatil yöresidir. Herkese ve her keseye hitap eden bir yanı vardır. Her gün farklı bir koyda denize girebilirsiniz. Suyu benim sevdiğim gibi serincedir. Gece Alaçatı'da turlayıp, gelen geçeni seyretmek bile eğlencelidir. Son yıllarda popülaritesi iyice arttığı için iğne atsan yere düşmez bir hal almıştı ancak bu kez Çeşme'yi oldukça boş buldum. Normalde sezonu kısa olan bu güzel tatil yeri okullar kapanır kapanmaz dolardı. Girişi avuç dolusu para olan gençlerin "con-con" tabir ettiği sosyetik plaj klüpleri bile hınca hınç dolu olurdu. Şimdi hepsi bomboş. Şemsiye ve şezlong kiralarının makul seviyede olduğu plajlar bile boş kalmış.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler

Alaçatı gece kalabalıktı ama yine de eskisi gibi tıklım tepiş değildi. Velhasıl güzel ve sakin bir tatil oldu ama Çeşme esnafının haline üzüldüm. Başbakan şu geometri kitabını bir daha açıp "teğet" konusuna tekrar göz gezdirsin.

Giderken Pendik-Yalova arası Hızlı Feribotu kaçırdığım için Eskihisar arabalı vapurunu kullanmak zorunda kaldım. İnsanları inanılmaz kazıklıyorlar. Bu arabalı vapur bir otomobil ve sürücü için tam 45 TL. Üstelik de kat ettiği mesafe Pendik-Yalova'ya göre daha kısa. Hızlı feribot ise 50 TL ama hem daha hızlı, hem daha konforlu hem de araba kullanma mesafenizi daha çok kısaltıyor.

Körfezi otomobille dönseydim 45-50 TL'lik benzin yakmazdım tabii ama tek başına uzun saatler direksiyon sallamak artık beni yoruyor. Hiç olmazsa yolun bir bölümünü dinlenerek geçirmiş oluyorum.

Bu arada Çeşme'ye gideceklere bir not: Kalabalık oluşuna ve popülerliğine bakıp da Dost Pide'ye gidip kötü servise bir dolu para vermeyin. Gidin Kırçiçeği lokantasına, lezzetse lezzet, himetse hizmet, buna para verin. Oray Eğin Dost Pide'yi övmüş ama eğer ünlü biri değilseniz Dost Pide'de hizmet beklemeyin. Bizi uyuz ettiler. Benim her iki lokantayla da hiçbir bağım yok. Tamamen objektif gözlemimdir. Read More!