Nükleer Enerjinin Zararları: Çevrecilerin Termik Santral Desteği

Nükleer enerjinin zararları konusu, 23 yıldan uzun bir süre önce köhne Rus İmparatorluğunda insan hayatına değer vermeyen sosyalistlerin gözetiminde olmuş, direkt ve indirekt sadece 4000 kişinin ölümüne yol açmış Çernobil felaketini ısıtıp ısıtıp önümüze getiren Greenpeace’in websitesinde yayınlanan, oldukça taraflı ve yanıltıcı bir yazıyı eleştireceğiz. Yazıda kullanılan cümleleri italik olarak göstereceğim, altına da kendi yorumlarımı yazacağım.

...nükleer santrallerden sadece elektrik üretebiliyor olmamız. Nükleer enerji hiçbir şekilde ulaşım, ısınma ve sıcak su gibi ihtiyaçlarımıza karşılık veremiyor. Tek işlevi elektrik üretmek olan nükleer santrallerin, doğalgaz kesintisi durumunda ısınma ve endüstriyel ihtiyaçlara karşılık verebilmesi imkansız.”

Hayatımda duyduğum en saçma ifadeler listesinde ilk 10’a girmeye aday bir ifade etmiş Greenpeace mensubu yazar. Nükleer santraller ürettikleri elektriği toprağa mı veriyorlar ki bu elektrik hiç bir şekilde ulaşım, ısınma, sıcak su gibi ihtiyaçlar için kullanılamıyor? Siz hiç hayatınızda elektrikle çalışan tren, otomobil, klima, şofben, fırın görmediniz mi Allah aşkına? Hakkaten de çevrecilere gidin mağaralarda yaşayın diyenlerin sözüne inanıp da bütün ömrünü bir mağarada geçirmiş birisi yazmış diyeceğim bu yazıyı ama bilgisayar ve interneti kullanmayı nereden öğrenmiş onu da merak etmiyor değilim. Doğalgazdan üretilen elektrik endüstriyel ihtiyaçlara karşılık veriyor da nükleerden üretilen elektrik niye ihtiyaçlara karşılık veremesin? İkisi de aynı elektrik yahu, ikisi de adamı çarpar. (Kendilerinin savundugu ruzgar santralleri elektrikten baska ne uretiyor diye de sorabilirdik kendilerine ama niyetleri bozuk, sorsam ne olacak sormasam ne olacak)

“...Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre bu santrallerin, 2020 yılında, enerji ihtiyacımızın yaklaşık %4′ünü karşılaması öngörülüyor. Bu santrallere milyarlarca Lira harcamış olan Türkiye ise daha fazla doğalgaz, petrol ve ithal kömür alımı yapıyor olacak.”

Erke Dönergeci sahiden bulundu da bizim mi haberimiz yok? Enerji bedavaya gelmiyor ki! 2008 yılında enerji ithalatına $45 milyar dolar para harcamışız. 2020 yılına kadar enerji ithalatına $500 milyardan fazla para harcayacağız. Nükleer santraller için harcayacağımiz 3-5 milyar ile senelik ihtiyacının %4’ünü karşılarsak daha ne. Sanki biz nükleer için para harcamazsak Ruslar, Araplar ve İranlılar bize doğalgazı ve petrolü bedavaya verecekler. Her sene enerji için $40-$50 milyar harcıyorsun, sonra nükleer enerji için 10 yılda harcayacağın 3-5 milyar mı gözüne batıyor? Enerji türlerinin maliyet karşılaştırması öyle yapılmaz canım, birim cinsinden yaparsın. Birim cinsinden yaptığın zaman ise Greenpeace’in savunduğu aklı bir karış havada alternatif enerji türleri haricindeki kömür, doğalgaz, petrol ve nükleerden üretilen enerjilerin fiyatının aşağı yukarı birbiriyle aynı olduğunu görürsün. Hatta nükleer enerjinin hepsinden daha ucuz olduğunu iddia edenler dahi var. Burada yapılmaya çalışılan Türkiye’nin enerji çeşitlendirmesi yapıp ilk etapta enerji ihtiyacının küçük bir kısmını nükleer enerjiden sağlaması, bunun teknolojisini öğrenmesi, ve çevrecilerin dolayli olarak destekledigi fosil yakıtlara olan bağımlılığın ufak bir miktar azaltılmasıdır. Ama tabii Greenpeace destek verirse, dışarıdan da ucuza ekstra kaynak bulursa 1-2 nükleer santral yerine 30-40 tane yapıp fosil yakıtlara bağımlılığımızı tamamen de kaldırabiliriz.

Nükleer enerjinin doğalgazın yerini tutamamasının bir diğer sebebiyse uzun inşa süreleri; bir reaktörün ortalama 7 yıllık inşa süresi nükleer enerjinin hızla artan talebi karşılamasını imkansız kılıyor.”

İnşaa süresinin artan talebi karşılamasıyla ne alakası var yahu? 2020 yılında nükleer enerjinin payını arttırmak istiyorsanız gerçekten o zaman 1-2 santral yerine 5-10 tane yapmaya başlayalım. Bir tanesi 7 yılda bitiyorsa 10 tanesi 70 yılda mi biter? 10 tanesi de 7 yılda biter. Sanki nükleer santrallerin inşaasında çalışacak amele kıtlığı var. Kaldı kı 7 yıl rakamı da tamamen hurafeden ibaret. Adam gibi projeyi yönetirsen 4,5 yılda da bitirirsin. Ama zaten buradaki amaç tüm elektrik üretiminin nükleer enerjiye hemen kayması değil ki. Bu işi ilk etapta öğrenmek için yapıyoruz. Bu konuda Türkiye’de yeterince uzman yok, bunların yetişmesi de biraz zaman alır. Gelişmekte olan teknolojileri de beklemiş oluruz biraz. Aynı şey alternatif enerj türleri için de geçerli. Kendimi bildim bileli güneş enerjisinde teknolojiyi geliştirecekler ve maliyetleri düşürecekler. Ama petrol fiyatlarının ve doğalgaz fiyatlarının şimdikinin iki katı olduğu dönemde dahi güneş enerjisinden üretilen elektriğin maliyeti diğer enerji türlerinin 2 katı, nükleer enerji maliyetinin ise 4 katı idi. Biz yine de küçük ölçekli olarak bu tür projelerin de desteklenmesini istiyoruz. Nükleer enerjiyi istiyoruz diye diğerlerine karşı değiliz. Aklı bir karış havada çevreciler ve gönüllü çevreci kuruluşlar ise petrolden ve doğalgazdan çok çok daha az karbon salınımı yapan nükleer enerjiye karşılar. Bilmiyorlar ki nükleer enerji kullanmasan onun yerine ya kömür kullanacaksın ya da doğalgaz. O çok sevdikleri çevreye de kömürün ve doğalgazın ne yaptığını daha sonra anlatacağım. Ama şunu tekrar edeyim: nükleer enerji projelerini sabote etmek demek, kömür ve doğalgaza destek vermektir, politik gerçek budur. Aksini söyleyen hayalperesttir.

Manipülasyon Nedir   Küresel ısınma Karikatürleri  Türk Bilim Adamı  Liderlik Nedir?    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri  Enformasyon Nedir    Slogan Nedir    Enflasyon Nedir    Nükleer Santraller  Devlet Nedir

“Enerjinin akılcı kullanımıyla birlikte, yenilenebilir enerji kaynaklarının karışımından oluşturulacak enerji politikaları hem enerji bağımsızlığımızı sağlayabilir, hem de karbondioksit salımlarımızı hızla düşürebilir.”


Enerjiyi akılcı kullan, ona tamam. Dağıtımındaki verimsizliklerin ve hırsızlıkların da önüne geç, ona da tamam. Yenilenebilir enerji kaynaklarını da enerji üretim sepetinin içerisine koy, ona da tamam. Ama tüm bunların hepsini yapsan bile rüzgar enerjisinin sepetteki payı için her zaman ruzgar ayni siddette esmediginden bir limitin olacak (%20-40), bunun normalin iki katı maliyetini saymıyorum bile. Güneş enerjisinin maliyeti düşmüyor, düşecek gibi de görünmüyor, fantezi olsun diye biraz da sepete %3-5 güneş enerjisi koydun diyelim, ona da tamam. Hadi %5 de dalga veya akıntı enerjisiyle, yiyecek atıklarından üretilen enerjiden sağladın diyelim. Geriye kalan %50-70 oranındaki enerji ihtiyacını nereden karşılayacaksın? Ben söyleyeyim, kömür, doğalgaz ve petrol. Yani nükleer enerji istemiyorsan her sene dışarıya en iyi ihtimalle $25-35 milyar dolar parayı tırlarla göndermeye devam edecek, ülke ekonomisinin dibine dinamit koymaya devam edeceksin. Kısa vadede cari açık olur, ona yapacağın fazla bir şey yok; nükleer enerjiye geçmezsen uzun vadede cari açığı nasıl azaltacaksın? Cari açık nedir diye mi soruyorsun? Öğrenecek çok şeyiniz var, bu işler “çiçek-papatya-çevre çok güzel, çatlasan da patlasan da nükleere karşıyım” tavırlarıyla yaklaşılacak konular değil. Gelin Ekonomi Türk blogunu ya da yakında Liberte Yayınları tarafından piyasa sunulacak “Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler” isimli kitabımızı okuyun, biraz ekonomi öğrenin, ondan sonra konuşalım. Yoksa yukarıda eleştirdiğim gibi zayıf söylemlerle halkın karşısına çıkarsanız hem Greenpeace hem de kendiniz itibar kaybedersiniz.

13 Yorum Var.:

milleplateaux dedi ki...

Su cumle gercekten sacma imis:

"...nükleer santrallerden sadece elektrik üretebiliyor olmamız. Nükleer enerji hiçbir şekilde ulaşım, ısınma ve sıcak su gibi ihtiyaçlarımıza karşılık veremiyor. Tek işlevi elektrik üretmek olan nükleer santrallerin, doğalgaz kesintisi durumunda ısınma ve endüstriyel ihtiyaçlara karşılık verebilmesi imkansız."

Nukleer santrallerin tek islevi elektrik uretmek degildir (o bile yeterli de). Bu santraller diger termik santraller gibi endustriyel ya da isitma amacli kullanilabilecek buhar da uretirler.

Blog Sahibi dedi ki...

Nukleer santraller sadece elektrik urettiginden olsa gerek kendileri de sicak su ve "ipragaz" uretebilen ruzgar enerjisini savunuyorlar :)

Hüseyin MEÇO dedi ki...

sayın ekonomix,
ab inatla cern deneyini sürdürmek istiyor ve sürdürüyor.

cern deneyinin sonunda ekonomik kazanç neler olacaktır.araştırdınız mı.

ab şimdiki dünya emtialarını laboratuar ortamında saksıdaki çiçek gibi yetiştirmek istiyormuş.......

altın,gümüş,bakır,kömür,petrol,doğalgaz v.s v.s....
ilginç.

Unknown dedi ki...

cumle gercekden biraz tuhaf olmus,zaten bircok insan elektrigi isinma amacli kullaniyor,tv lerde habire ufo,kumtel reklamlari bosunami cikiyor,ulasimda elektrikli tramway neyin nesi, metrolor elektrik kullaniyor,londra ,paris belediyeleri elektrikli arabalari sarj etmek icin sarj noktalari kurmaya basliyor.

Rıfkı Kong dedi ki...

Merhaba,

Eleştirdiğiniz yazıyı kaleme alan kişi olarak kendimi yeterince iyi ifade edemediğimi görüyorum.
Sözkonusu yazı nükleer enerji yerine fosil yakıtları savunmuyor; aksine hepimizin kullanımının kısıtlanması konusunda hem fikir olduğumuz fosil yakıtların yerini alamayacağına işaret ediyor.
Burada da kilit teşkil eden nokta nükleer enerjinin ne kadar sürede devreye girebildiği ve bunun maliyeti; herşeyden önce astronomik ilk yatırım maliyetleri ve sürekli nakit akışına duyulan ihtiyaç nükleer enerji programlarının sürekli sekteye uğramasına sebep oluyor (bkz. Temelin, Belene, Battaan, Olkiluoto). İkinci olarak sorduğunuz amele mi yok sorusunun cevabı; evet amele bile yok. Batı'da son 20 yıldır yeni nükleer santral projesinin olmaması deneyimli iş gücünün de azalmasına sebep oldu; kaynak işçiliğinin dahi özel bilgi/eğitim gerektirdiği nükleer santrallerde günümüz inşaatlarında çok daha fazla güvenlik açığı görülmesine sebep oluyor (bkz. Olkiluoto ve Flamanville).
Endüstriyel ve ısıtma amaçlı buhar ürettikleri hakkındaki bilginizde ise hata var. Nükleer santrallerde kojenerasyon kullanan tek ülke Rusya; orada da 3km'nin üzerinde dağıtım gerçekleştiremediler. Zaten çok geç devreye giren nükleer enerjinin, kısıtlı uranyum miktarını da hesaba kattığınızda, fosil yakıtların yerini alması mümkün değil.

Kaldı ki nükleer enerji fosil yakıtların enerji tüketimindeki payı Fransa'da %70'lerde, ABD ve Japonya'da %80'lerde olmazdı.

Parça tedariğine yönelik ise hazırlanmış raporlar mevcut (internetten bulabilirsiniz); bugün nükleer endüstrisi, yıllık, en fazla 10 reaktör inşaa edebiliyor. Bu sınırlı tedarik zinciri aynı zamanda yedek parça temini ve bakımlarda da sorun yaratıyor (bkz. Temelin ve Kashiwazaki-Kariwa).
Yenilenebilir enerjilerin sahip olduğu potansiyel ve maliyetlerine ilişkin olarak ise Greenpeace'in hazırladığı (Türkiye'de benzer bir çalışma daha mevcut değil) Enerji Devrimi Senaryosu'nun linkini gönderiyorum; http://www.greenpeace.org/turkey/press/reports/enerji-d-evrimi

Eğer acil harekete geçmezsek çağımızın en büyük felaketi olacak olan iklim değişikliği ile mücadelede gerçek çözümlerin önündeki en büyük engellerden biri de nükleer enerji. Bu yüzden artık nükleer enerjiyi sadece kirli-temiz, tehlikeli-güvenli ekseninde tartışamayacağımızı düşünüyorum.

Blog Sahibi dedi ki...

Sayin Diker,

Nukleer enerji maliyetleri konusunda bana tarafsiz kaynaklardan referans gosterebilirseniz konuyu daha verimli bir sekilde tartisabiliriz.

Nukleer enerji konusunda yeni yatirimlar yapilmamasinin en onemli nedenlerinden bir tanesi Cernobil ise digeri de 80′lerin basinda zirve yapan fosil yakit fiyatlarinin cok uzun sure cok dusuk seviyelerde seyretmesidir. Dogalgaz’in birim fiyati $2-$3 iken kimse nukleer enerjiye yatirim yapmak istemez tabii. Ne zaman dogalgaz’in fiyati $7′in uzerine cikti (ki 2008′de $10′i da gecti) nukleer enerji tekrar gundeme geldi. Merak etmeyin nukleer enerjinin talebi yakin bir zamanda arzini yaratacaktir.

Uranyum rezervlerinin sadece 70-80 yil yetecek seviyede olmasi konusuna gelince: petrol rezervleri de 70-80 sene sonra bitecek gibi gorunuyor. Bundan 50 sene once de petrol rezervleri sadece 70-80 sene yetecek gibi gorunuyordu. Piyasada uranyum kitligi olmadigi icin kimse de yeni uranyum aramiyor, bir aramaya baslasinlar yeni rezervleri veya toryum gibi alternatif yakitlari devreye sokmalari cok zaman almaz.

Neyse, ben bu konuda bir yazi dizisi yaziyorum ve yakin bir zamanda da sizin yaptiginizin tam tersi bir kampanya (Nukleer’e Evet Kampanyasi) baslatmayi planliyorum. Tabii bu nukleer enerji konusunda fikrimi degistirecek yeni gerceklerin ortaya cikmamasina bagli.

Bu arada sizin cevabinizda iki noktaya cevap vermediginizi farkettim:

1. Nukleer enerjiden uretilen elektrigin ulasimda, isinmada kullanilamayacagini belirtmissiniz, bunu biraz acmanizi bekliyorum.

2. Fosil yakitlarin yerini onumuzdeki 10 senede alacak, bugun hayal olmayan ve enerji maliyetlerini arttirmayan kaynaklarin neler oldugunu merak ediyorum.

Blogumdaki yazi dizisinde sizin savlariniza detayli, veri bazli cevaplar verecegim.

BAHADIR AKIN dedi ki...

Ekonomix,

Çevre ve enerji ile ilgili yazılardan da kitaba ekleyecek misiniz? Dizgi aşamasında son kısma konabilir.

milleplateaux dedi ki...

Sayin Korol,

Ben ekonomix'in sorularina bir soru ekleyecegim:

Yazinizda soyle demissiniz:

"Satın aldığı doğalgazın yaklaşık yüzde 50’sini konutlarda ısınma ve endüstriyel amaçlarla kullanan Türkiye de, planladığı nükleer santralleri şebekeye bağlayabilse dahi daha fazla fosil yakıt ve özellikle de doğalgaz alımı yapıyor olacak."

Bu cumleden anladigim kadariyla Turkiye'nin ithal ettigi dogal gazin diger yarisi da elektrik uretmekte kullaniliyor. Baska bir kullanim yoksa. Bu oran (elektrik uretiminde kullanilan dogal gaz miktari) cok yuksek (%50) degil mi? Bunun (teorik olarak) icinde nukleer enerjinin de oldugu alternatiflerle degistirilmesi dogalgaz ithalatini nasil azaltmayacak?

Rıfkı Kong dedi ki...

Muhittin Bey Merhaba,
Nükleer enerjinin maliyetleriyle ilgili, her şeyden önce size Moody’s’in bu yıl yaptığı açıklamayı hatırlatmak isityorum; Moody’s Temmuz ayında açıkca yeni nükleer santral yatırımları kredi derecelerinde negatif etkiye sebep olacaktır diye açıklama yaptı.
Zaten Moody’s, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası nükleer santral yatırımlarını çok riskli olarak sınıflandırıyor ve kredi sağlamıyor. Yatırım maliyetlerine bakarsak; MIT 1674(€/kw), Keystone 2185 (€/kw), ve Moody’s 5241 (€/kw) olarak hesaplıyor. Yapımına devam edilen Olkiluoto-3’te ise mevcut maliyet 3000€/kwe civarında ve artması kuvvetle muhtemel.
Bu konuda Price Waterhouse Coopers’ın nükleer santral yatırımlarının net bugünkü değeri (npv) üzerine bir araştırmasının da ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Bu araştırmada da MIT, Keystone ve Moodys’in rakamları kullanılıyor. Bu üç hesaplamada Moodys senaryosu için €1034/kw, Keystone için 2030€/kw ve MIT senaryosu için 2030€/kw’ın altında maliyetler karlı bir yatırım olabiliyor. Bir başka deyişle sadece MIT senaryosu artıda kalabiliyor.
Size birkaç rakam da ABD’den şirketlerin projenin başında belirlediği maliyetleri gönderiyorum.

Organisation Plant Estimate($/kW) Date
Duke Power Lee(AP-1000) 4700 November 2008
Progress Energy Harris(AP-1000) 4000 October 2008
Standard & Poors n/a 3000-5000 October 2008
E.ON n/a 6000 May 2008
Florida Power T. Point 5400-7900 February 2008

Fosil yakıt fiyatlarındaki artış ile ülkelerin nükleer enerjiye yönelmesi hakkındaki görüşlerinize ise katılmıyorum. Geçmişte, elektrik piyasası hala düzenlenmiş bir tekel iken, nükleer santraller inşası için ucuz finansman bulmak daha kolaydı çünkü tüketiciler etkin şekilde kredilerin garantisiydi. Eğer masraflar hesaplananın üzerinde, performans beklenenden kötü, alternatifler daha ucuz elektrik sağladığında ya da elektrik tüketimi beklenenin altında kaldığında basitçe santral sahipleri elektrik fiyatlarını arttırarak aradaki açığı kapatıyorlardı.
Ancak 70’li yılların sonlarından itibaren düzenleyicilerin, elektrik tedarikçilerinin yanlışlarını tüketicilerin kapatmasına yanaşmamaya başladıktan sonra, yeni santraller için finansman sağlamak çok daha zorlaştı. Nükleer santral projelerinin de gerçek fiyatları ortaya çıkmaya başladı. Batı’da geçen 30 yılda siparişlerin hızla düşmesinin, var olanların iptal edilmesinin sebebi de budur. Eğer fosil yakıt fiyatları yeni siparişleri tetikleyebilseydi bu geçtiğimiz yıllarda varil fiyatı 130 dolarlara çıktığında yaşanırdı.

Rıfkı Kong dedi ki...

Sorularınızla ilgili olarak ise;
Nükleer enerjinin ısıtma ihtiyacımızı karşılayamayacağını düşünmemin sebebi yine miktar ile ilgili. Bugün enerji ihtiyacımızın %80’ini fosil yakıtlardan karşılıyoruz. Bunun yarısının da ısınma için kullanıldığını düşünürsek (aslında daha fazlası) bu ihtiyacın nükleer enerjiden karşılanabilmesi için kapasiteyi yaklaşık 7 kat arttırmamız gerekecek. Bu ise hem çok maliyetli hem de çok geç devreye girebilecek bir çözüm olacaktır (ısıl güneş kolektörlerini ve kojenerasyon çözümlerini düşündüğünüzde özellikle de). Ayrıca ısınmanın temel bir ihtiyaç olması herhangi bir gecikmeyi veya ertelemeyi mümkün kılmamaktadır.
Nükleer santrallerde kojenerasyon kullanımı ise dediğim gibi mümkün değil. Bunun başlıca sebebi ise güvenlik. Rusya dışında bir örnek de bulunmuyor.
İkinci sorunuzun cevabı ise bence bir Enerji Devrimi yapmaktan geçiyor. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiler üzerine kurulacak bir sistem değişikliği; sistemin yerelleştirilmesi fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı ortadan kaldıracaktır. Fosil yakıt kullanımı ise kojenerasyonlu doğalgaz santralleri ile ve sınırlı seviyede olacaktır.
Böyle bir enerji devriminin ise ilk adımının enerji verimliliği çözümleri olduğunu düşünüyorum. Bu yatırımların %40’ı zaten negatif maliyetli ve bu noktada elde edilecek kar yenilenebilir enerji yatırımlarına aktarılabilir. Bununla birlikte bu yatırımların maliyetlerinin her geçen gün düşüyor olması da süreç içerisinde bir artı oluşturacaktır. Ren 21 Raporu’na bir göz atabilirsiniz; orada yenilenebilir enerji sektörünün ne kadar geliştiğini ve ileriki dönem gelişmelerini çok güzel ortaya koyuyorlar.
Yani yeterli teknoloji var, maliyetler de her geçen gün düşüyor; bizim yapmamız gereken tek şey treni kaçırmadan kendi endüstrimizi kurmak ve kurulum aşamasında endüstriyi destekleyecek yasa ve düzenlemeleri hayata geçirmek.

Blog Sahibi dedi ki...

Sayin Diker,

Maliyetler konusundaki arastirmami bitirdigimde bu konuda bir yazi yazacagim. Ancak su kadarini soyleyebilirim ki Dunyada su an 53 tane nukleer santral insaati suruyor ve daha yeni 4 tanesinin ihalesi de sonuclandirildi. Bunlar maliyet konusunda bir avantaj saglamasaydi bir cok degisik ulke tarafindan yapimina baslanir miydi?

Amerika dahi yakinda nukleer santral ihalesine baslayacak. Amerika'nin 30 yildir nukleer santral yapmadigi cevreciler tarafindan uzun suredir gundeme getiriliyordu, yapmaya baslamasi da gundeme getirilecek mi acaba?

ozancakir dedi ki...

Bende Greenpeace sayfasında okudum ve yorumumu bıraktım akil olan anlar ama o iş biraz zor görünüyor. Sizin Blog'unuza eklemek istediğim bir şey var.
Nükleer'i en başta öğrenmek için yapmamız lazım buna tamam ama ülkemizde yetişmiş insan gücü olmadığından yakınmışsınız! Bu konuda söylemek istediğim şu Anadolu Üniversitesinin Ziraat Mühendisleri gibi ortalıkta dolaşan Nükleer Enerji Mühendislerimizin de olduğunu unutmamanız.

jedi-tetsu dedi ki...

Ben nükleeri de nükleeri seveni de severim. Ama demin Energy Inform. Admin. sayfasında (US resmi enerji sitesi heralde .gov lu flan) gezerken bir de ne görem:

2035 forecastlarına bakilirsa Amerikanya nükleere yatırım yapmaktan vazgeçiyor gibi anladım gibi. Enerji trendi artmasına rağmen chartlarda, nükleer olduğu yerde kaliyor.

bir de diyor ki yazar:

"Natural gas plays a larger role in the AEO2010 reference case than in earlier AEOs because growing concerns about GHG emissions make it more attractive than coal and because new natural-gas-fired plants are much cheaper to build than new renewable or nuclear plant"

http://www.eia.doe.gov/oiaf/aeo/overview.html