Yiğit Bulut: Yigidim aslanım yarın ne yazcak?

Bazı okurlarımız Yiğit Bulut'la fazla uğraştığımızı söylüyor. Yanlış hatırlamıyorsam geçenlerde birisi kendisinden karikatürize bir şahıs diye söz etmişti. Elhak doğru bir tanımlama. İyi de biz ne yapalım. Bu ülkenin bazı gazeteleri kendisini ciddi ciddi yazar olarak istihdam ediyorsa biz de uğraşırız.

Yiğit Bulut, "PKK'dan sonra sıra kimde?" başlıklı bugünkü yazısında ciddi ciddi "Kuzey Irak'ın fethi tamam şimdi sıra İran'da" mealinde bir analiz yapıyordu. Tabii İran'a geçmeden önce de yurtiçindeki irticai kesimin (artık onlar kimlerse) işinin görüleceğini iddia ediyordu. Daha bu yazının mürekkebi kurumadan TSK Kuzey Irak'tan çekildiğini açıklayıverdi. Bakalım yarın ne yazacak hakikaten merak ediyorum. Bu arada Yiğit Bulut'a danışmadan çekilme kararı alan Sayın Büyükanıt'a da buradan teessüflerimi gönderiyorum.

TSK'nın geri çekilme kararından sonra hayal kırıklığına uğrayan Yiğit Bulut fanatiklerinden biri de yorumunda "Yiğit bey lütfen ekonomi yazarı olmanız nedeniyle politik yazı yerine daha öncesinde çok iyi yaptığınız gibi ekonomi yazarlığınıza dönmenizi arzu ederiz" demiş. Yahu biz onun ekonomi (ekonomi nedir?) yazılarını da biliriz diyeceğim ama neyse. Allah Yiğit Bulut'a da fanatiklerine de uzun ömür versin. Sayelerinde bu sıkıntılı günlerimizde arada eğlence imkanı buluyoruz. Read More!

Yorumsuz

Bir süredir devam ettirdiğim yazı yazmama orucunu bugünkü Taraf Gazetesi'nde gördüğüm ve epey etkilendiğim bir fotoğrafla sona erdiriyorum. Fakat sadece fotoğrafı vermekle yetinecek, bir yorum yapmayacağım. Esasında bu konu üzerine içimde kopan bir fırtına mevcut ama tartışacak ne vaktim ne de dermanım var. Yine de belli olmaz, eğer beni kızdırmayı başaran biri çıkarsa eteğimdeki taşları buraya boşaltabilirim.. Read More!

Sigara Yasaklari

Murat Cokgezen sigara yasaklarinin bir kismina karsi cikan bir yazi yazmis. Ben de bu konudaki fikirlerimi ilk olarak 2 yil once aciklamistim.

Once istatistiklerden baslayalim. 2003 yili rakamlariyla 15 yasinin uzerindeki tum Turk erkeklerinin %49.4'u sigara iciyor; bayanlarin ise %17.6'si. Demek ki her iki erkekten bir tanesi ve her 6 bayandan bir tanesi sigara iciyor. Toplamda yetiskinlerin %31.2'si sigara tiryakisiymis. Avrupa ulkeleri icerisinde durumu Turkiye'den daha kotu bir kac tane ulke var: Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Ermenistan, Arnavutluk, Makedonya, Sirbistan, Polonya, Luksemburg, Macaristan, Almanya, Yunanistan, Bosna, ve Avusturya. Bunlardan Almanya, Yunanistan, Avusturya, ve Luksemburg'da bayanlarin sigara icme orani yuksek oldugu icin Turkiye'nin uzerine cikmayi basarabilmisler.

Bence sigara yasagi konmasi bayagi iyi olmus. Ama eksik ve fazla yonleri var. Murat Cokgezen'in belirttigi gibi lokantalara ve barlara sigarali hizmet verme firsati taninmalidir, sigara icen vatandaslarin haklari ellerinden alinmamalidir. Ancak bu isletmeler cevreyi kendi sigara dumanlarindan korumakla yukumlu kilinmalidirlar.

Ote yandan kamuya acik yerler olan isletmelerde,kurumlarda, araclarda, cadde ve sokaklarda, apartman ve bina girislerinde, parklarda, vs. sigara icilmesi yasaklanmalidir. Sigara icenler icin disariya sigara dumani vermeyen oda genisliginde (telefon kulubesi gibi) kapali mekanlar insaa edilebilir. Bunlarin masraflari sigaradan alinan vergilerden karsilanabilir.

18 yasindan kucuk cocuklarin oldugu evlerde sigara icilmesi yasaklanmalidir. Adamin kendi evi de olsa cocuklarin can guvenliginden devlet sorumludur. Anne veya babanin cocuklarini sigara icerek yavas yavas oldurme hakki yoktur.

Sigara icenlere bundan kaynaklanan hastaliklarin tedavisinde devlet subvansiyonu uygulanmamalidir. Aslina bakarsaniz, devletin saglik islerinden elini cekmesi daha uygun olur. Ozel sektor sigara icenlerden daha yuksek bir sigorta primi alacaktir zaten.

Bunun yaninda sigaraya uygulanan asiri vergilerin kaldirilmasi gereklidir. Isteyen baskalarini rahatsiz etmedigi muddetce istedigi gunahi isleyebilmelidir. Bunun icin onlari cezalandirmaya kimsenin hakki yoktur Read More!

Kredi Karti ve Para Biriktirmek

Turk televizyonlarini seyretmedigimden bilmiyorum ama Finansbank yeni bir kredi karti piyasaya surmus, nakit cekerseniz aylik sadece %3 faiz oduyormussunuz. Yani baska bir ifadeyle senelik %42.6'lik bir faiz. Diger bankalar ise aylik %5 civarinda, senelik %80'e yaklasan faiz uyguluyorlarmis.

Bana sorarsaniz bu faiz oranlariyla kredi kartindan nakit cekmek delilik, ister aylik %3, ister %5 faiz odeyin. Ustune ustluk kredi karti borcunu her ayin sonunda kapatmamak da delilik. Onlarin faizleri daha dusuk olmasina ragmen.

Ama bu yuksek faiz oranlarina bakarak bankalari suclamak yanlis. Tuketicilerin davranislarinda (belli kosullar altinda) ozgur birakilmalarini ve davranislarinin sorumlulugunu kendilerinin cekmesi gerektigini her firsatta belirtiyorum. Gerizekalinin birisi gidip aylik %5 faizle borclaniyorsa suclu kendisidir. Sonra cikip kendisini vuruyorsa suclu yine kendisidir. Bu ulke cok buyuk yokluklardan buralara geldi; simdi yoksul dedigimiz kisiler 100 yil oncesinin zenginlerinden daha zenginler. (Bana gecim zorlugunu bahane olarak getirmeyin) Problem insanlarin tuketim ve tasarruf konusunda dogru karari vermemelerinden, harcamalar konusunda birbirleriyle sidik yaristirmalarindan kaynaklaniyor.

Borc parayla tuketim yapmak cogu durumda salakliktir. Borc para kullanarak yatirim yapabilirsiniz, veya gelecekte gelirinizde buyuk artislar bekliyorsaniz borc para kullanmaniz belki mantikli olabilir ama cok dikkatli olmaniz gerekir.

Yapmaniz gereken aylik kazancinizin %30-40 gibi bir miktarini yatirimlara harcamak, geri kalan kismini tuketmektir. Mesela sigara ve icki icmek, cep telefonu kullanmak, otomobil almak bir tuketimdir, cocugunuzun egitimi icin para harcamaniz bir yatirimdir. Aklinizi kullanin, tasarruflarinizi bankaya yatirdiginiz zaman aylik %1.5 faiz bile kazanamiyorsunuz, borclanirken %3-5 faiz odemeyin. Borc alan degil, tasarruf yaparak borc veren olun.

Haa, ben size bunlari soyluyorum ama yine de ortalikta milyonlarca gerizekalinin dolastigini biliyorum. O yuzden de banka hisselerini cok seviyorum!!
Read More!

Alternatif sosyal güvenlik reform tasarısı

  1. Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları çalışıp çalışmamakta özgürdür. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz, çalışmak istemeyen kişiler çalışmaya zorlanamaz. Mesleği ne olursa olsun çalışan ya da çalışmayan hiç kimse bu durumundan dolayı ayıplanamaz, devlet eli ile mükafatlandırılamaz, olumlu ya da olumsuz ayrımcılığa tabi tutulamaz.
  2. Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları istedikleri yaşa kadar çalışmakta özgürdür. Hiç kimsenin yaşından dolayı çalışma özgürlüğüne müdahele edilemez.
  3. Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gelirlerinin ne kadarını harcayıp ne kadarını tasarruf edeceklerini belirlemekte serbesttir. Hiç kimse tasarruf yapmaya ya da yaptığı tasarruftan vazgeçmeye zorlanamaz. Hiç kimse tasarruf kararı nedeniyle ayıplanamaz.
  4. Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tasarruflarını nasıl ve hangi yatırım araçlarında değerlendirecekleri konusunda özgürdür.
  5. Bu kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte kamuya ait bütün sosyal güvenlik kuruluşları lağvedilecektir. Bu kuruluşların tüm alacak ve borçları Hazine'ye devredilecektir.
  6. Daha önceki tasarrufları neticesinde sosyal güvenlik kurumları aracılığı ile devletten alacaklı durumuna düşen vatandaşlara alacaklarının tamamı bir defada olmak sureti ile ödenecektir. Ödeme konusu işbu kanunun yedinci maddesinde belirlenmiştir.
  7. Ödeme bütün tasarruf sahiplerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hazine tarafından, Hazine tahvili şeklinde yapılacaktır. Tahvilin vadesi, tasarruf sahibinin daha önceki kanunla belirlenen emekliliğe hak kazanma tarihi ile aynı olacaktır. Faiz oranı ise bu tahvillerle benzer (aynı yıl) vadeye sahip tahvillerin ikinci el bono ve tahvil piyasasında belirlenen fazi oranı ile aynı olacaktır. Piyasada benzer (aynı yıl) vadeli tahvil işlem görmüyorsa, en uzun vadeli tahvil esas alınır. Hazine tarafından tasarruf sahiplerine verilecek olan tahviller alınıp satılabilir, gönüllülük şartı esas olmak kaydıyla nakde dönüştürülebilir.
  8. (Edit:Bonus madde) Her Turkiye Cumhuriyeti vatandaşı tasarruflarını değerlendirme konusunda en azından Beğenmezsen Okuma blogundaki tasarruf konulu yazıları okumuş olmalıdır.
Read More!

Aptal Robin Hood Kimdir?


Genellikle "zenginden alıp fakire verme" fikri efsane kahraman Robin Hood eşliğinde pek matah bir politikaymış gibi anlatılır durur. Hatta ilkokuldaki çocuklara da bu tarz "erdemli" politikaların ne kadar da sevimli olduğu anlatılır. Nedense aç gözlü zenginlerin gözünü de hep para bürümüştür. Allahtan kahramanımız Robin Hood yetişir de fakirlerin eli para görür. Bugunün çağdaş Robin Hood'ları da (bkz. sosyal devlet) zenginden almak için vergileri yükseltirler bunları da fakirlere dağıttıklarını iddia ederek "herkesten yeteneği ölçüsünde alıp herkese ihtiyacı kadar" verme ilkesini yerine getirirler.

Aşağıdaki örnek de Wall Street Journal'ın okur mektuplarında yer aldı. Belki birileri istifade eder.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Olay ilkokulda geçiyor. Öğretmen sınavda 95 alanlardan 20 puan alıp bunu sınavdan 55 alanların notuna ekliyor. Böylece herkesin notu 75'te eşitlenmiş oluyor. Böylece notların (gelirlerin) adaletli bölüşümü gerçekleşmiş oluyor.

1. Bu adil bölüşüm sonrasında sınavdan 55 alanların bir sonraki sınava daha çok çalışmalarını beklemeli miyiz?

2. Sınavdan 95 alanların -yani önceki sınava iyi çalışmış olanların- bir sonraki sınava daha iyi çalışmalarını beklemeli miyiz?

3. Önümüzdeki sınavda not ortalaması (hayat standardı) düşer mi, yükselir mi?

Bu soruları ilkokulda okuyan çocuklar bile cevaplayabilir. Ama yaşını başını almışlar cevap verirken zorlanacaklardır.

Mektubun orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

Linke tıklayanlar ve İngilizce bilenler bonus olarak bir de nefis bir domuz hikayesi okuyacaklar. Linki tıklamayanlara da bir kıyak yapalım. Onların bonusu ise Thomas Jefferson'un bir sözü:

"Her istediğinizi verebilecek kadar büyük olan bir devlet aynı zamanda sahip olduğunuz herşeyi alabilecek kadar büyük bir devlettir."

Read More!

Citigroup Meselesi

Hatirlarsaniz bundan 3 ay once Citigroup hisseleri hakkinda Guncel Analiz blogundan Balan ile bir polemigimiz olmustu. O zaman su sozleri soylemistik:

Guncel Analiz blogundan Balan da cahil cesareti gostererek grafiklerden Citigroup'un dip calismasi yaptigini kesfetmis ve $33.75 civarindan kagida girmis; anladigim kadariyla da yatirim suresini 1 ay olarak belirlemis. Kendisine oncelikle bol sans diliyoruz, zira ihtiyaci olacak. ...Citigroup subprime olayindan dolayi cok para kaybetti, hatta soylentilere gore $15 milyar daha zarar aciklayacaklarmis. CEO'larini kovdular, isler yolunda gitmiyor. Ustune ustluk ekonomi de yavaslayacak, hatta resesyona girecek beklentileri var. Simdi tahmin etmeniz gereken sey, Citigroup'un daha ne kadar zarar aciklayacagi ve ekonominin resesyona girip girmeyecegi. Bu sorunun cevabini biliyorsaniz karli cikarsiniz, cevabini yanlis biliyorsaniz zarar edersiniz, cevabini bilmeden Balan gibi baliklama atliyorsaniz sansiniz %50-%50.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Bu yazimiz uzerine Balan su yaziyi yazdi. Yazida "Citi 3 gündür piyasanın tüm şiddetiyle bozulduğu bir ortamda 31,00 seviyesindeki direnci bana citi hissesinde pozsiyon artırma hevesi getirdi" seklinde ifadelerde bulundu. Yazisinin sonunda da 4 arkadas toplam $40000'lik alim yaptiklarini, benden de zararlarini hesaplamalarini rica etmis.

Daha sonra Araplar Citigroup'tan convertible stock alinca "Piyasada bizden baska cahillerde varmis" ve "Bakalim bu cahil kim?" baslikli iki yazi daha yazildi. Arkadaslar bu islemlerin kendilerini destekledigini dusunuyorlardi ama biz bu yaziya yazdigimiz yorumda bu islemlerin Citigroup'un ne kadar zor durumda oldugunu gosterdigin belirtmistik.

Aradan 3 ay gecti, aciklanan haberler bizim beklentilerimizde yanilmadigimizi ortaya koydu. Ote yandan (uzulerek soyluyorum ki) bugun itibariyle Balan'in portfoyunun zararlari asagi yukari $11000 civarinda gerceklesti. Maalesef artik kendisi Guncel Analiz blogunda da yazmiyor. Umarim gaza gelip $31'dan daha fazla hisse almamis olsun. Bugun hisseler $24 civarinda seyrediyor.


Bundan sonra bizimle polemige girmek isteyenlerden en az 6 aylik yazi gecmisi bekledigimizi belirtelim. Oyle atip atip ortadan kaybolmak yok. Read More!

Tarihi Eser Piyasasi Serbestlestirilsin

Fikir bana ait degil, Izlenimlerde az once gordum. Ozetle soyle diyor:

Ben olsam bilim adamlarını kovalar, onlara ödeyeceğim maaş, yolluk, yevmiye, yemek parası vs. ile kaçakçılarla pazarlık edip eserleri müzeye kazandırırım. Daha iyisi Çorum müzesinin idaresini kaçakçılara bırakırım, eserlerin bir kısmını sergilemek ve belli bir süre sonra satmak üzere anlaşır Çorum’u bir antika, eski eser piyasasının döndüğü cennete çeviririm. Japonlar filan pek meraklı bu Hititlere, gelen turist bir miktar döviz bıraksa fena mı olur?

Ulan memlekette satilmadik bir bu kalmisti, simdi buna mi goz diktiniz diyebilirsiniz. Ben ise buna mikro reform derim.
Read More!

Basbakan'a Elestiri

Ugur Gurses bugunku yazisinda Tayyip Erdogan'a usturuplu bir sekilde giydirmis. Bizim de burada daha once defalarca soyledigimiz gibi hukumetin eskiden basarili oldugunu ama artik basarili olmadigini, dogru seyler yapmadigini belirtiyor. Katiliyoruz.

Benim deginecegim baska bir konu.

Erdogan ekonomiden anlamadigini Hurriyet'teki su demeclerinde bir kez daha gosteriyor:

Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini düşük tuttuğunu ve muhafazakar davrandığını söyleyen Erdoğan, "Faizleri çok daha düşük bir noktaya getirmemiz gerekiyor. FED bile indirdi. Ama şimdi ben söylersem ’müdahale ediyor’ denir.

Fed kisa donemleri faizleri 2.25 puan indirdi ama 30 yillik mortgage faizleri sadece 1 puan indi. Hatta son 2-3 haftada 0.3 puan yukseldi uzun vadeli faizler. Merkez bankalarinin uzun vadeli faizler uzerindeki gucleri son derece sinirlidir. Bakin bizim Merkez Bankasi Ekim ayindan beri faizleri indiriyor ama 1.5 senelik vadeye sahip faizler dusmek bir yana yukseldiler.

Merkez bankasinin itibari enflasyon yuzunden zaten bes paralik oldu, simdi bunun ustune bir de faizler yuzunden kepaze olmasinlar. Uzun vadeli faizler uzerinde Merkez Bankalarinin gucu sinirlidir, itibari bes paralik olmus Merkez Bankalarinin gucu daha da azdir. O yuzden Merkez Bankasi faiz indirimlerini 25 baz puana indirerek, hatta daha sonra faiz indirimlerine ara vererek bu alandaki itibarini biraz duzeltmeye calisacaktir.

Erdogan faizlerin gercekten inmesini istiyorsa oncelikle butce fazlasi vermeye baslamasi, politik riskleri azaltmasi, mikro reformlara baslamasi, piyasalari serbestlestirmesi lazimdir. Erdogan bunlarin farkinda degildir, cunku ayni yazida "koprudeki giseleri kaldiracagiz" diyerek butceye onemli katki saglayan bir gelir kalemini kaldiracaklarini belirtiyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu. Bu kafayla gitmeye devam ederseniz ne enflasyon ne faizler ne de issizlik duser. Bir dahaki secimlerde de bunun cezasini cekerseniz. Benden soylemesi.
Read More!

Butce Acigini Azalttim

2008 yilinda gerceklesecek butce acigini 39 YTL azalttim. Yaklasik 3 hafta kadar once 6.15 YTL odeyerek 600 adet DOAS hissesi almistim, bugun 6.80 YTL'den bunlari sattim. Normalde yapacagim sey degildir ama sattim. Onumu goremiyorum. Borsadaki kagitlar ucuz ama riskler cok fazla.

Yine de portfoyumun %40'i hala borsada, onu da belirteyim.
Read More!

Butce Acigi

Ugur Gurses Maliye Bakanliginin sendeleyen butce disiplinini "makyajlayarak" duzgun gostermeye calistigini belirtiyor. Yazisinda TEPAV'i kaynak gostererek soyle diyor:

TEPAV'a göre, bu düşük performans aynı zamanda 2007 yılında gerçekleşen bazı harcamaların tahakkuklarının 2008 mali yılına 'ötelenmesi' nedeniyle olduğundan iyi görünüyor. İşte 'itibar sorunu' burada. TEPAV, 2006'da geçilen tahakkuk esaslı bütçe uygulamasında mevcut olan bazı olanakların kullanılarak 2007 bütçesinde yaklaşık 1.21,5 milyar YTL civarında bir yükümlülüğün, gider kaydedilmeden 2008 yılına devredildiğini tahmin ediyor. TEPAV, 'Bu ise 2007 bütçesinin en az bu miktar kadar daha az açıkla kapatılmaya çalışıldığı izlenimini doğurmaktadır. Sonuç olarak, tahakkuk esaslı devlet muhasebesi için yaratılan bu hesaplar bir anlamda amacı dışında ve bütçeden harcama kaçırma olarak nitelendirilebileceğimiz bir uygulamanın aracı olarak kullanılmaktadırlar' diyor.

Simdi gidip TEPAV'in yaptigi calismaya bakmak lazim ama bende o zaman yok, siz de tembelsiniz. Biz en iyisi Ugur Gurses'in yorumlarini dogru kabul edelim.
Read More!

Issizlik ve Enflasyon

Evvel zaman icinde, kalbur saman icinde, 2008 Eylul ayinda ortalik toz pembe iken, Merkez Bankasi 2008 icin %3.2 enflasyon tahmini yapar iken, biz %4'luk enflasyon ve %7'lik issizlik orani hedefleri hakkinda ne kadar karamsar oldugumuzu okurlarimizla paylasmistik.

Karamsar dedigime bakmayin, biz burada iyimser veye karamsar olmaya degil, gercekci olmaya calisiyoruz. Yaptigimiz tahminler beklenenlerin altinda oldugu zaman "karamsar", ustunde oldugu zaman ise "iyimser" ifadesini kullaniyoruz.

Lafi uzatmaya gerek yok. Enflasyonun %4 hedefine ulasmayacagini Merkez Bankasi bile simdiden kabul etmis durumda. Issizlik oranlari ise bir onceki seneye gore yarim puan artisla %10.1'in uzerine cikmis durumda.

Issizlik oraninin yukselmesini onlemek uzun bir sure cok guc olacak. Bunu onlemenin tek yolu ulkeyi %7 civarinda yuksek hizlarda buyutmek. Bunu basarmak ise piyasalari serbestlestirmekten, burokrasiyi azaltmaktan, hukuk sistemini iyilestirmekten geciyor. Bugun dogru seyleri yapmaya baslasaniz meyvelerini ancak yillar sonra yiyebileceginiz duzenlemelerden geciyor anlayacaginiz. Hukumet ise son iki yildir pek bir sey yapmiyor ve bunun etkilerini issizlik ve enflasyon oranlarinin yukselmesiyle gormeye basladik.

Haa, tek faktor hukumet degil tabii ki. Dis soklarin da biraz etkisi var. Ama direksiyonun basinda olan hukumet. Ayrica dis soklar Hindistan'da ve Cin'de de var, onlara kiyasla bizim performansimizda cok buyuk dusus var. Bu da suclunun hukumet oldugunu gosteriyor bize.

Faizlerin dustugu, buyumenin yavasladigi bir ortamda enflasyonun ve issizlik oraninin ciddi sekilde dusmesini bekleyemeyiz. O yuzden bu hedeflere ulasma acisindan eylul ayinda sahip oldugum karamsar goruslerimi hala koruyorum. Bir de bunlarin uzerine asgari ucrete astronomik bir zam yapsak tam super olacak!!!
Read More!

Beceriksiz devlet


The Economist sormuş: İş dünyası internette başarılı olurken devletler neden çuvallıyor? Tabi dalgasını da geçecek ya, devlete teknoloji satıp milyarlarca doları cebe indirenleri de es geçmemiş. Kisa bir özet geçelim.

1. Doğrudan rekabet ya hiç yok ya da çok kısıtlı.

2. Bürokratlar sorumsuz. Bir büyüğüm "bürokratlar kedi gibidirler, sahiplerine değil evlerine bağlıdırlar" demişti.

Özel sektörde başarısız olursanız, ya da işe yaramıyorsanız sizi kapının önüne koyarlar. Devlette ise mazeret uydurmanız çok kolay (Ha bire enflasyon mektubu yazan Merkez Bankası'nın kulakları çınlasın). En kötü ihtimalle de devletin başka bir kurumuna tayin olursunuz. Bürokratların en meşhur bahanelerinden biri de azıcık daha zaman ve para olsa tam süper olacak diyerek maliyet artırmaları.

3. Özel sektörde bütçe kısıtlıdır ama bu dezavantaj değil, yaratıcılık için itici güç görevi görür. Öyle AKP hükümeti gibi bol keseden savurmak hiç bir özel şirkette kolay değil. Ben şu cümleye de bayıldım bu arada: "bureaucrats are suckers for overpriced, overpromised and overengineered systems." E tabi ekmek elden su gölden, harcamak kolay.

4.Devlette Amerika'yı yeniden keşfetme meraklısı çoktur. Hazır teknolojiyi kullanma yerine artislik olsun diye, müdüre yaranacağım diye, yahut da kendisine ek iş çıkartmak için (proje ne kadar uzun sürerse koltuğu o kadar rahatdır) yeni yazılımlar, yeni teknolojiler geliştirmeye meraklıdırlar. TÜİK'in yeni ve tam bürokrat işi web sitesi bu olaya örnek gösterilebilir.
Read More!

Uçan Balık

"Gündeme dair mizahi notların yer aldığı bir çeşit blog. Zira bu ülkede o kadar basit meseleler gündemi meşgul ediyor ki: Buna ancak ironi ile muhalif olunabilirdi. En iyi muhalefer şekli ironidir.."

Uçan Balık blogunda aynen böyle yazıyor. Ne zamandır izliyordum buradan reklamını da yapayım. Read More!

Ethanol

Daha önce burada Ethanol hakkında birkaç yazı yazıldı. Wall Street Journal'da dün çıkan bir yazı ise bazılarının ilgisini çekecektir. Yazı ana fikir olarak çevrecilerin dört elle sarılıp devlet desteği döşendikleri etanol ve biyodizel yakıtların çevreye diğer petrol ürünlerinden daha fazla zarar verdiklerini anlatıyor. Biraz da bilimselmiş gibi yapıp küresel ısınma vs benzeri konuları din haline getirmiş at gözlüklü, yobaz ve örümcek kafalı, çevrecilerle hafiften dalga geçiyor. Ayrıca yazı "unintended consequences" üzerine de güzel bir örnek.
Yazının linkini yukarıda verdim aşağıya da bazı paragrafları kopyalıyorum:

"To wit, trendy climate-change policies like ethanol and other biofuels are actually worse for the environment than fossil fuels. Then again, Washington's energy neuroses are more political than practical, so it's easy for the Solons and greens to ignore what would usually be called evidence."


"So, incredibly, when the hidden costs of conversion are included, greenhouse-gas emissions from corn ethanol over the next 30 years will be twice as high as from regular gasoline. In the long term, it will take 167 years before the reduction in carbon emissions from using ethanol "pays back" the carbon released by land-use change. As they say, it's not easy being green."

"The studies are even more damning because they examine the issue with the theories of the global warmists and conclude that biofuels actually exacerbate the problem they're supposed to solve. On top of that, they're creating new environmental troubles like deforestation and a reduction in biodiversity that may be worse over time than whatever the importance of observed climate change. In either case, or both, they're damaging the planet more than they're helping it."

"Yet special blame also belongs to the environmentalists, who are engaged in a grand bait-and-switch. They stir up a panic about global warming, and Washington responds to the political incentives. Then those policies don't work and the greens immediately begin pushing a new substitute, whose outcomes and costs are equally uncertain. But somehow, that never seems to discredit the entire enterprise and taxpayers keep footing the subsidy bill. Our guess is that these new revelations will also be ignored. They're too embarrassing."
Read More!

Derin Devlet'in kara kutusu: Mehmet Ağar

Kendisi Cumhurbaşkanlığı köşkünde dünyaya geldi. Bir rivayete göre göbek kordonu Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne gömüldü, ki ileride cumhurbaşkanı olsun. Son 30 yıldaki hangi kirli olayı kurcalasınız altından onun ismi çıkar. Özal suikastinden, Uğur Mumcu cinayetine hangi olayın dosyasını karıştırsanız adına rastlarsınız. Zamanında "bir tuğla çekerseniz duvar yıkılır" diyerek ifade vermeyi reddetti. "Herşey MGK'nın bilgisi dahilinde" demesi onu dokunulmaz adam yaptı. Gerçekten de Susurluk skandalından bu yana dokunulmayan tek kişi. Gerçi dokunulanlara ne kadar dokunuldu diye de sormak lazım.

Danıştay şimdi onun Susurluk kapsamında yargılanmasına karar vermiş. Fazla konuşacağını sanmıyorum. Ama "Acaba?" diyorum. Çok değil, sadece "pasaport sahte imza gerçek" olayı çözülsün şapka çıkaracağım. Yeri gelmişken, şu yazıyı da ıskalamayın derim. Uzun yazı yazacaktım, meraklısı Google'da Mehmet Agar diye aratsın yeteri kadar bilgi var zaten. Read More!

Vakıflar yasası

İyi haberlere devam ediyoruz. Vakıflar Yasası'nın iki maddesi daha mecliste kabul edilmiş. Darısı sosyal güvenlik yasasının başına. Ben bu vakıflar yasasının kabul edilip onaylanmasını türban tartışmalarından daha önemli görüyorum. Bir de tarih yanlış olmasın (galiba 2004'tü) hazırlanıp çıkmayan yerel yönetimler reformu var. Bir ülkede demokrasinin işleyip işlememesinin en önemli ölçütletinden biri azınlık haklarıdır. Bu vakıflar yasası da azınlık hakları ile ilgili bir mesele olduğu için kritik önem taşıyor. AKP türban gürültüleri arasında bu yasayı çıkarırsa büyük iş yapacak.

Bence Heybeliada'daki okul da bu yasanın ardından açılmalıdır. Hatta daha ileri gidip Ayasofya'nın da aslına döndürülmesi de "fantazi" olarak düşünülebilir. Aslı derken cami olsun demiyorum, dikkatinizi çekerim. Ayasofya aslen kilise olarak yapılmıştır, Fatih Sultan Mehmet tarafından haksız bir şekilde "cami" ilan edilmiştir. Ayasofya aslına döndükten sonra dileyen müslüman gidip orada namazını da kılabilir. Ama bu konu biraz tehlikeli ve dediğim gibi biraz fantazya ölçüsünde. Fazla kurcalamayalım.

Diğer yandan "İslamcı" ve "Şeriatçı" olmakla suçlanan AKP hükümetinin azınlık haklarını genişleten bu Vakıflar yasasını ikinci kez çıkarması, ama kendine laik diyenlerin bu yasaya karşı çıkması ve eski cumhurbabamız Ahmedinecdet Sezer'in bu yasayı veto etmesi nasıl bir tezattır biri bana açıklasın. Anlaşılan laik olmak demek bütün dinlerin özgürlüğünü kısıtlamak demekmiş.

Dediğim gibi, bu yasa çıkarsa AKP büyük iş başarmış olacak. Gerçi yasa mükemmel değil, Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı “yabancı vakıfların kesinlikle üniversite kuramayacağını” söylemiş, ama buna da şükür. Read More!

Ortalama Vatandaş Yigit Bulut

"Benim ve benim gibi "ideolojik olmayan", ortalama Türk vatandaşlarının, gidecek başka yerimiz yok..."

demiş. Ah ah.... Yiğit Bulut'un bir de ideolojik olan halini görsek nasıl olurdu acaba. Ha bir de kendisini ortalama diye ifade etmiş ya.

Evet, Yiğit Bulut tam bir ortalama Türk vatandaşı. Şunun şurasında 70 milyon kişiyiz, birbirimizi biliriz. Kayın pederi, "Hz. Muhammed Türktür" diyen Namık Kemal Zeybek. Zaten ortalama Türk vatandaşı da böyle düşünür. Hatta ben söyliyeyim, Hazreti Adem de Türktür. Böylece Türklük meselesi bir cümle ile çözümledim. Dağılın!


Zeybek aynı zamanda sıradan vatandaş Aydın Doğan'ın bacanağıdır. Yani ortalama vatandaş Yiğit Bulut, Aydın Doğan'ın yeğeni ile evlidir. Tesadüfe bakın ki Sayın Bulut aile ilişkilerinin dezavantajına rağmen uzun süre Radikal gibi gazetede yazıp CNN Türk'te ekranlara çıkarken, Vatan gazetesinin satılmasından az önce işten atılmış, ama parlak yorumları sayesinde fazla işsiz kalmamış, Vatan gazetesinde yazı yazmaya devam etmiştir. Zaten bu tür fırsatlar da her ortalama Türk vatandaşının karşısına en az ayda bir çıkar. Arkadaşlar bunun bir de havuz başında herkesin önünde karısından yediği fırçayı ve nasıl süt dökmüş kedi modunda takıldığını anlatmışlardı ama özel hayata müdahele olmasın diye bundan bahsetmiycem. Ekonomi Türk laik bir blogdur! Ortalama Türk vatandaşının laiklik anlayışı da böyledir zaten.

Sonracığıma ortalama vatandaş Yiğit Bulut bir yandan şeriat geliyor diye öcü, öcü derken bir yandan televizyonlarda faiz haram, AKP faizci şeklinde esip gürlemiştir. Zaten ortalama Türk vatandaşı da faizden sakınır, ama başörtüsünü de bırakmaz. (Tabi ortalama Türk vatandaşı aynı zamanda namaz beş vakitken nafilelerle onbeş yapar, oruç bir ayken üç aylar, şevval vs yılın yarısını oruçlu geçirir, ama zekata gelince nedense ince eler sık dokur. Bu kısmı Yiğit Bulut'la alakalı değil, ama ortalama Türk vatandaşı bir konu üzerinde kalmaz, aynı anda bütün konuları tek bir paragrafta anlatır.)

Neyse, ekşi sözlük'ten alıntı ile bitirelim. Bu alıntı da aslında Yiğit Bulut'un ortalama anlayışı hakkında yeterli bilgi veriyor. Kendisi çan eğrisinin tepesinde bulunuyor zannedersem.

bugun itibariyle yigit bulutla gunun yorumunda cahillikte sinir tanimamis insan evladi.
" ... yani bir can egrisi dusunun, can egrisinin tepesinde tabi ki en zenginler olacak ama dagilim saga ve sola dogru esit sekilde olsun."
"...can egrisinin bu tarafinda kalanlar saginda ve solunda kalanlar normal standartlara yukselsin."
gibi harika seyler yumurtlayan insan evladi. sinirli istatistik bilgimle sunu acikca soyleyebilirim ki bu arkadasin can egrisinin ne oldugundan haberi yok. can egrisinin tepesinde zenginler nasil oluyor bana bir aciklayiverirse cok sevinicem. yeni bir can egrisi kesfetmediyse arkadas, eger o tepe dedigi yerde zenginler varsa, saga ve sola giden fakirler niye saga ve sola gidiyor, hepsi ayni yone gitsin fakir degil mi ? yoksa saga giden fakirler sagci fakirler, sola giden fakirler solcu fakirler mi ? ekonomiyle ilgilendigini soyleyen bir insan evladinin istatistikten anlamamasi aci.
belki bu yardimci olabilir arkadasa (bkz: #305761), entryde ortadaki yuksek kisim denilen yer yigit bulutun tepe dedigi yer.


Yigit Bulut bir ara zurnanın zırt dediği yeri de gösterse tam süper olacak! Read More!

Komedi

Aşağıdaki yazıyı adamlar (herhalde Amerikalılar) espri olsun diye yazmışlar. Ama Doğan grubu gazetelerinin masa başında hazırlayıp servis yaptığı haberleri görseler, bizde bu tarz haberlerin ciddi ciddi gazetelerde yer almasına ne derlerdi acaba? Bu yazıyı okurken çok önemli bir suçlu bulmuşçasına sağda solda namaz kılanların resimlerini basıp, höykürenler geldi aklıma. Halimiz komedi, ama gülmeli mi ağlamalı mı bilmiyorum.

Yazı aşağıda:
NEW YORK, NY, July 24, 2006 - A public school teacher was arrested today at John F.Kennedy International Airport as he attempted to board a flight while in possession of a ruler, a protractor, a set square, a slide rule and a calculator.


At a morning press conference, Attorney General Alberto Gonzales said he believes the man is a member of the notorious Al-gebra movement. He did not identify the man, who has been charged by the FBI with carrying weapons of math instruction.
"Al-gebra is a problem for us," Gonzales said. "They desire solutions by means and extremes, and sometimes go off on tangents in a search of absolute value. They use secret code names like 'x' and 'y' and refer to themselves as 'unknowns', but we have determined they belong to a common denominator of the axis of medieval with coordinates in every country. As the Greek philanderer Isosceles used to say, 'There are three sides to every triangle'."
When asked to comment on the arrest, President Bush said, "If God had wanted us to have better weapons of math instruction, He would have given us more fingers and toes." White House aides told reporters they could not recall a more intelligent or profound statement by the president.

Read More!

Ekonomiden iyi haberler

Türbandı, Ergenekondu, Doğan medya grubu derken ekonomiyi unuttuk. Bari kısa bir özet yapalım. Son günlerde ekonomiden olumlu haberler gelmeye başladı.

1. Bu hükümerin açık ara en başarılı bakanı Kemal Unakıtan. Şaka değil GSYH'nın yüzde 15'i civarında teslim aldığı bütçe açığını yüzde 1'li seviyelere kadar indirdi. 2007'de bütçe disiplini biraz seçim sosuna batırıldı ama Ocak ayı rakamları gayet iyi gözüküyor. Geçen yıl Ocak ayında bütçe açığı 6.1 milyar YTL iken bu sene 0.5 milyar YTL'ye inmiş. Ben kötüye gidişin ilk işaretini geçen yıl bu zamanlar bütçe rakamlarından almıştım. Dileyelim bütçe performansı önümüzdeki aylarda da Ocak ayındaki gibi devam etsin ama benim kriz beklentim suya düşsün.


Bu arada eski günlerden alışkanlıkla herkes faiz dışı fazla rakamı üzerine odaklanıyor. Bütçe açığının yüzde 10-15 olduğu dönemde faiz dışı fazla rakamı bence anlamlıydı ama bence artık faiz dışı fazla rakamının bir esprisi kalmadı. Bence önemli olan bütçe açığının ne olduğu ve harcamalarda artış olup olmadığı. Şahsen harcamaların ciddi bir şekilde azaltıldığı bütçeyi denk bütçeye tercih ederim.

Son olarak Bütçe konusunda gazete haberleri ve köşe kadılarının yorumları saçma sapan ayrıntılarla dolu ama önemli olan ayrıntılar es geçiliyor. Size tavsiyem bütçe rakamlarını yerinde incelemeniz. Muhasebat genel müdürlüğü verileri geçen yıllarla kıyaslama da yapabileceğiniz şekilde yayınlıyor.

Ha bir de, seçim döneminde ayın 25'i gelmişken hala açıklanmayan bütçe rakamları bu kez ayın 11'inde açıklandı. Bu da Unakıtan kurnazlığı olsa gerek...

2. Cari açık rakamı rekor kırarak 38 milyar dolara ulaştı. Bunun neresi iyi haber demeyin. Adında "açık" geçer ama cari açık rakamı yabancıların Türkiye'de ne kadar yatırım yaptığını gösterir. Yani sınırları kapatıp dışarıdan para gelmesini yasaklasak 2007'de bu ülkede 38 milyar dolar daha az yatırım yapılacaktı. Türkiye'nin yatırıma bu kadar ihtiyacı varken cari fazla vermemiz kadar saçma bir durum olamazdı. Zaten içeride yatırım ihtiyacı devasa boyutlarda olan bir ülkenin cari fazla vermesi salaklıktır.

Bu arada "Profösör Doktor" Güngör Uras'ı da anmadan geçmeyelim. İkide bir tekerleme gibi tekrar ettiği "cari açık=döviz açığı" saçmalığı var ya... 2007'de cari açık 38 milyar dolar olurken Merkez Bankası'nın döviz rezervleri 8 milyar dolar artmış. Bir de anlasam döviz açığı varsa bu 8 milyar dolar nasıl artmış....

Verileri yerinde incelemek isteyenler için bu veri Merkez Bankası'nın sitesinde Süreli Yayınlar bölümünde aylık olarak açıklanıyor.

3. Migros İngilizlere satıldı. Küreselleşme harika bir şey. 50 sene önce "İngilizler gelip sana hizmet edecek" deseler kimse inanmazdı. Ama oluyor işte, şaşırmak değil sevinmek lazım. Elin oğlu tasarruf yapıyor, sonra geliyor tasarruflarını bizim emrimize veriyor. Tabi hasbiden milliyetçi iseniz "ülkenin zenginlikleri zındıklara peşkeş çekiliyor" nutukları da atabilirsiniz. Harbiden milliyetçi iseniz sizi oyun sahasında görmek isteriz. Bir de hep kafamı kurcalar, bu nutuk atan köşe kadıları nedense yabancı marka lüks otoları tercih ediyor. Özelleştirme ve özel sektör karşıtı komünist hocalarımızın (örn:Erinç Yeldan) özel üniversitede, yabancı banka düşmanı ulusalcılarımızın (örn: Yiğit Bulut) yabancı bankada çalışması da benzer bir zıtlık ama vardır bir sebebi.

Migros'u da İngilizler aldığına göre, Demek ki artık paralarımızı Yunan Yorgo'ya değil, İngiliz Tony'ye göndereceğiz. Benim payım helal ü hoş olsun. Haberlere göre satış fiyatı piyasa değerinin yüzde 10 fazla fiyata satılmış. Doğan medyasından "nassı kazıkladık ama!" şeklinde bir manşet beklerdik.

4. Ocak ayı enflasyon rakamları beklenenin altında geldi. Bu çok müthiş bir haber değil ama yine de idare eder. Ama hükümet bütçe musluğunu kapatırken Merkez Bankası da para musluğunu kapasa fena olmaz. Ben yüzde 4 hedefinin tutmasını beklemiyorum. Zaten Durmuş Yılmaz ve ekibinin icat ettiği "para basarak enflasyonla mücadele yöntemi"nden de hedefi tutturmasını beklemek büyük eşeklik olur. Yüzde 6'ya çekseler başarılı sayacağım.

5. Yiğit Bulut "Tehlike çok büyük!" diyerek çok kötü şeyler olacağını müjdelemiş. Bundan güzel haber mi olur?

6. Mahfi Eğilmez de "YTL değer kaybeder" başlıklı yazısında "Bunun sonucunda benim tahminim YTL'deki değer kaybının ciddi bir aşamaya ulaşması noktasına bahar aylarında gelineceği yolundadır" diyerek bir ekonomistin asla almayacağı bir risk almış (Tarih vererek kur seviyesi tahmini). Hoş, seviye belirtmemiş ama YTL'de ciddi değer kaybı demiş. Bu ifadeden şu ana kadar yaşanan dalgalanmalardan daha farklı bir kayıp beklediği yorumunu yapıyoruz. Bahara şunun şurasında iki ay kaldı. Tabi 2008 baharı da dememiş ordan da kaçış yolu var ama bahar aylarında kendisini tekrar ziyaret ederiz.

Yani, iyi şeyler de oluyor memlekette. Enseyi karartmamak lazım.
Read More!

Arz Şoklarını Para Politikasıyla Söndürmeye Çalışmayalım

Bush iktidarının planı 'en ucuzundan' bir talep politikası. Hikayeyi biliyorsunuz. Alt kademelerin vergilerini düşürerek harcamaları artırmaya çalışmak. Artan harcamalarla yatırımların tetiklenmesini beklemek. Amerikalıdır, ne yaptığını biliyordur diyeceksiniz ama bence sonuçları şöyle olur; Amerika gibi giderek daha çok dışarı açılan ülkelerde talebin tahriki yalnızca tüketimi artırır. Çünkü tüketilen mallar yatırımların sonucunu beklemeden ithalatla karşılanabilir. Yabancılar, yani bizler, cari açığın finansmanı için istekli olsak da olmasak da, verimlilik artmayacağından uzun vadede sonuçlar beklenildiği gibi olmayacaktır.

Gelelim FED'in 'Allah Allah' nidalarıyla faizleri düşürme eylemine. Tipik bir Amerikan milliyetçisi, daha vahimi Cumhuriyetçisi olduğundan şüphelendiğim editörümüzü üzüntülere sevketmek endişesini taşıyarak şunu belirtmek zorundayım: Amerika da son kertede her ülke gibi bir ülke, onun parası da ulusal para. Dolar değer kaybettiğinde dünyanın bu tarafında dolarla fiyatlandırılıpta zamlanmamış bir tek mal kalmamışken, ülke içinde hiç bir enflasyonist etkinin gözlenmemesi nasıl mümkün olabilirdi ki ? Arzın zayıflamasıyla fiyatların artması, satın alma gücünün düşmesi ve talebin kesilmesi. Enflasyonla birlikte daralma. Bu kadar basit. Kendi haline bıraksalar orta vadede düzelecek. Bizde olduğu gibi fiyatlar kendiliğinden düşerek yaptığı etkiyi ortadan kaldıracak. Yok, ille de agresif para ve maliye politikalarıyla piyasaya müdahale edilmeli. Aksi takdirde kesinkes kriz. Keynes piyasalar özünde istikrarsızdır diye buyurmamış mıydı ?

Buna karşın FED'in arz şoklarını dikkate almamasında yadırganacak bir şey yok. Uzun süredir ben de bu politikayı savunuyorum. Eğer TL'nin zayıflamasından veya küresel ısınmadan kaynaklanan fiyat artışlarıyla karşı karşıyaysak faizleri artırarak müdahale etmeye kalkmamalıyız. Terside geçerli; fiyat artış hızındaki ani düşmelere bakarak aşırı sonuçlar çıkarmamalı, faizleri gereksiz seviyelere düşürmemeliyiz.

Negatif reel faiz ve cari işlemler açığını körükleyen politikalar. Bu durumda dolar'ın diğer para birimleri karşısında daha da fazla değer kaybetmesini beklemeliyiz, değil mi ? Kesinlikle hayır. Tam tersine doların toparlanma olasılığı dünden çok daha fazla.

Ahmet Çavuşoğlu
Read More!

Milliyet: Demokratik nezaket nerdeymiş?

Milliyet bugünkü başyazısında "Başbakan'ın dünkü grup konuşmasında ortaya attığı görüşlerin çok büyük bir bölümüyle mutabık olmadığımızı kayda geçirmek durumunda" olduğunu açıklayarak bir yazı yayınlamış. Yazınin başlığı da "Demokratik nezaket nerede?". Yazının tamamını şuradan okuyabilirsiniz. Başbakan Erdoğan'ın ne dediğini de şuradan okuyabilirsiniz.

Önce Erdoğan'dan alıntı yapalım. Başbakan demiş ki:

"CHP yanlısı bu grubun gazeteleri," Doğan Grubu kast ediliyor, "ne yazık ki bir kez daha Türkiye’yi bölünmüş, ikiye ayrılmış gibi göstermenin gayreti içindeler. Dünyaya, ‘İki Türkiye’ fotoğrafı vererek, sanal kutuplaşmalar üreterek, gerilimi artırarak bir netice alacaklarını zannediyorlar. Sonra kendi yaygaralarının yansımalarını delil gösterip, ‘Bakın, dünya medyası da bizim gibi düşünüyor’ diye manşet atıyorlar. Güya, Türkiye’de bir kaos, belirsizlik havası ortaya çıkmış, kimse ne yapacağını, ne olacağını bilemiyormuş.

Kimseyi yanıltmayın, dünya medyasından işinize geldiği gibi cımbızlayarak, seçerek verdiğiniz örnekler, sizin sesinizin yansımasıdır. O örnekler dünya medyasının çektiği Türkiye fotoğrafına ait değildir, sadece sizin çarpıtarak yansıttığınız fotoğrafa aittir. "

Şimdi de Milliyet gazetesinin açıklamasına bakalım:
"-Erdoğan'ın, Doğan Grubu'nu kategorik olarak CHP yanlısı bir çizgide nitelendirmesi gerçeği yansıtmıyor." Bence de Doğan Grubu, CHP yanlısı değil. Daha doğrusu darbe şakşakçısı yahut postal yalama sevdalısı olabilirdi. Demokratik darbe, özgürlükçü yasak, faşist demokrasi gibi kavramları bu grup icat etti. Asker yalvar yakar, "geçen cuma gelecektin, aylar oldu gelmedin" tadında nağmeler düzülmesi başka şekilde açıklanamaz. Daha ikna edici bir açıklama için Hürriyet gazetesi'nin 12 Eylül 1980 tarihli nüshasına bakınız. Bir de şuraya bakınız: "Darbenin birinci yılında Milliyet'in manşeti "Sağol Mehmetçik", Tercüman'ın manşeti "Huzur, 1 yaşında", Hürriyet'in manşeti "El ele, kol kola mutlu günlere gidiyoruz... Ve evet! Düzlüğe çıkıyoruz" oldu."

Devam edelim:

"Laik demokratik cumhuriyete bağlılık, Doğan Grubu'nun ve bu gazetenin duruşunun, dünya görüşünün en önemli unsurlarından biridir." Evet, Dooğan grubu zaten bu bağlılık yüzünden ota boka Atatürk'ü alet eder, Atatürk üzerinden prim yapmaya kalkar, demokratik olduğu için ısrarla yalan haberler yazar.

"Laiklik konusunda duyarlılık gösterilmesi söz konusu olduğunda, başka partilerin tutumlarıyla benzeşen durumlar ortaya çıkabilir. Ancak bundan hareketle grubun CHP'yle işbirliği içinde olduğu hükmüne varılamaz; grubun AB tam üyelik hedefini ya da Kıbrıs sorununda çözümü desteklemesinden yola çıkarak, AKP'yle işbirliği içinde olduğu sonucunun çıkarılamayacağı gibi..." Bu bölüm biraz günah çıkarma gibi olmuş. Birine ufacık bir yardım edip yıllar sonra bunu başına kakanlar misali, zamanında seni destekledik, şimdi de işimize gelmiyor, kanırtıyoruz demek istiyor Milliyet. Tabi bu gazetenin AB tam üyelik hedefi meselesi, Kıbrıs meselesi gibi konularda takındığı ikiyüzlü yaklaşımı da unutmamak gerek.

Resimdeki haberde de ne kadar tarafsız yayın yaptıkları açıkça görülüyor zaten. Neymiş Sütçü İmam törenlerinde Sütçü İmam'ı canlandıran öğrenciler sarık ve cübbe giymiş, Fransızları canlandıranlar da "Kahramanmaraş Ermenistan olacak" diye bağırmış. Halbuki laik demokratik Doğan Cumhuriyeti'nde Sütçü İmam fötr şapka ve papyon takar, frak giyerdi. Bu arada habere yapılan yorumlarda Milliyet'in hedefi 12'den vurduğu görülüyor.

Devam edelim:
"- Kaldı ki, Doğan Grubu gazetelerinde köşe sahibi olan yazarlar içinde CHP'nin bugünkü liderliğine eleştirel yaklaşanların sayısı hiç de az değildir. Herhangi bir partiye angaje olunması gibi bir durum söz konusu değildir. Toplumun bir kesimi, bu grubu AKP'ye yakın davranmakla eleştirirken, Başbakan'ın aynı grubu CHP'yle işbirliği içinde olmakla suçlamasındaki çelişki izaha muhtaçtır. Buradaki çelişkiden olsa olsa Doğan Grubu'nun tarafsız çizgisinde yol aldığı sonucu çıkar.
"- Grubumuzdaki gazetelerde yazan köşe yazarları, düşüncelerini istedikleri gibi ifade edebiliyorlar. İlginçtir ki, bu yazarların azımsanmayacak bir bölümü, türban yasağının kalkmasından yana tavır alıyor. Türban yasağının sürmesinden yana olanlar da var, eleştirenler de. Bu farklılıklar Doğan Grubu'na hâkim olan çoksesliliği gösteriyor."

Yani, biz köşe yazarlarımıza karışmıyoruz, dolayısıyla yalan haber yazma hakkımız vardır. Bu bize sadece yalan haber yazma konusunda değil, aynı zamanda masa başında haber uydurma konusunda da özgürlük verir. Yeter ki dayak yiyen mini etekli bir kız görüntüsü, ya da linç edilen başı açık bir kadın görüntüsü olsun. Biz uygun bir metni hemen yazarız. Tabi yurt içinden de yok çocuğun pipisini ellemeyen hemşire, yok erkek doktora iğne yaptırmayan koca gibi haberler de gelirse ne ala!

Bundan yaklaşık altı ay önce Emin Çölaşan'ın kovulmasına ilişkin yazımda
şöyle yazmıştım:

Burada en onemli faktor hukumete en muhalif gibi gorunen yazarini kovarak hukumete yanastigi izlenimini verdi. Bu zokayi AKP ve Erdogan yutmaz. Zaten amac da onlara yutturmak degil. Amac halka yutturmak. Su anda AKP taraftarlarina (ulkenin yuzde 50'sini olusturuyor) sorarsaniz Dogan medyasi yalanci, tarafli ve AKP karsiti. Ancak AKP karsitlarina sorarsaniz bu defa Dogan medyasi en buyuk hukumet destekcisi. Iste butun denklemin sirri burada yatiyor. Herhalde Ertugrul Ozkok disinda kimse bunu basaramazdi. Amac AKP'ye en acimasiz elestiriyi yapip AKP yanlisi gibi gozukmek.

Milliyet de tam bu duruma uygun olarak, size destek veren köşe yazarlarımız var, ama biz de size muhalifiz gibi görünmek istiyoruz. Kıvıra kıvıra ancak bu kadar demek istiyor.

Başbakan Erdoğan'ın avukatlığını yapmak bana düşmez ama ortada ilkesiz Doğan Medya'sının suyu bulandırması söz konusu ise sonuna kadar savunurum. Read More!

İlaç oyunları

4 Ocak tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan habere göre Pfizer 'Cabergolin' adlı etken maddeyi kadınlara pahalı, Parkinsonlu yaşlılara daha ucuz fiyata satıyormuş. Bu haber bana 2000 yılındaki seçim kampanyasında Başkan adayı Al Gore’un ilaç şirketlerine aynı konuda yönelttiği eleştiriyi hatırlattı. Gore, annesi ve köpeğinin eklem iltihabı için aynı ilacı kullandığını fakat annesinin ilacının 108, köpeğinin ilacının 37.8 dolar olduğunu söylemişti İlaç şirketlerinin karlarını arttırmak amacıyla farklı fiyatlardan mal satma stratejisi dünyanın her yerinde tüketicinin tepkisini çekiyor. İlacı yüksek fiyattan alan tüketiciler ‘madem daha ucuz fiyattan satmaları mümkün, neden bize pahalı fiyattan satıyorlar?’ diye şikayet ediyorlar. İlaç şirketlerinin en büyük maliyeti araştırma geliştirme harcamaları. İlacın kendisini üretmenin maliyeti ise çok düşük. Yüksek sabit maliyetleri çıkartabilmek için ilaç firmaları mümkün olduğunca çok sayıda ilaç satıp gelirlerini maksimize etmeye çalışıyorlar. Bunun bir yolu da ilaca farklı fiyat ödemeye razı her bir tüketiciye mümkün olan en yüksek fiyattan satmak. Haberde yer alan olayda firmanın stratejisi muhtemelen ilacı daha düşük gelire sahip olan yaşlılara daha fazla satabilmek. Bu fiyatlama stratejisi tüketicinin aleyhine mi?Bu soruya cevap vermek için ‘etkin maddesi aynı olan iki ilaç da aynı fiyattan satılsaydı ilaç kullananların sayısı nasıl değişecekti?’ sorusunun cevabını vermek lazım. Firma tek bir fiyat uygulamak zorunda kalsaydı bu fiyat büyük ihtimalle yüksek olana yakın olacak. Bu durumda düşük gelirli olan yaşlı hastalar ilacı alamayacaklar. Yani, ilaçların farklı fiyatlardan satılması hem firmanın hem de tüketicinin lehine. Aslında tüketicilerin bu fiyatlama stratejisini arbitrajla delme imkanları mevcut. Gerçekten her iki ilaç aynı ise kadın hastalıklarından muzdarip olanlar, Parkinson hastalarının kullandığı ilacı alıp kullanabilirler. Al Gore da iki ilacın aynı olduğunu düşünüyorsa ilaç üreticisini suçlamaktansa köpeğine aldığı ilaçtan iki kutu alıp birini annesine vermedi? Read More!

Merkez Bankasi Diyarbakir'a Tasinsin

Kisa bir yazi, anafikri basliga bakilarak anlasiliyor zaten. Bir suredir TCMB'nin Istanbul'a tasinmasi tartisiliyordu. Istanbul zaten kalabalik, disaridan yeterince goc aliyor.

Bence Merkez Bankasini ve diger devlet bankalarinin genel merkezlerini Diyarbakir'a tasiyalim. Hem de ekstra maas vermeden yapalim bunu. Boylece Diyarbakir'i gercek anlamda Turkiye sinirlari icerisine girmesine katkida bulunmus oluruz. Read More!

Essegin Kulagina Su Kacirmak

Ingilizcede pundit diye bir kavram vardir, televizyonda cesitli konularda "uzman" gorusu bildiren kisiler icin kullanilir. Bu kisiler uzman kilifi altinda kendi politik, yanli goruslerini halka yutturmaya calisirlar. Zaten oyle gercek anlamda bir uzmanliklari da yoktur, en buyuk becerileri ilgi cekici olmalaridir.

Televizyonlarda ilgi cekici olabilmek icin de gerceklerden ziyade hayalleri on plana cikarmak gerekir. O yuzden "batiyoruz, derin kriz cikacak" diyen kisiler daha on plana cikiyor. Ne demek istedigimi bir ornekle aciklayayim.

Mahfi Egilmez bugunku yazisini su sozlerle bitiriyor: "ABD'nin 30 yıl önce çökmesi de ciddi bir kriz yaratırdı dünyada ama bugün çökmesi krizden çok öteye götürür dünyayı. Yani bundan 30 yıl önce geçerli olan sloganlar artık geçerli değil. Artık iki gemi yok. Herkes aynı gemide. Karşımızda yeni bir dünya olduğunu anlayamazsak dolar, değersiz bir kağıt parçası haline gelince geri kalan pek çok şeyin de değersiz hale geleceğini anlayamayız."

Yuuuuuh yani!! Sanki su an Amerika 1930'li yillardaki gibi bir buhranin esiginde de, Amerikan dolari degersiz bir kagit parcasi haline gelmek uzereymis gibi bir hava yaratiyor. Yazisi baska sacmalarla da dolu. Mesela Fed'in bundan sonra faizleri indiremeyecegi gibi bir sacma ifade kullanmis, sanki bundan 4 sene once nominal faizlerin %1, reel faizlerin negatif oldugunu "hic" bilmiyormus gibi.

Butun bunlari da yapan Yigit Bulut gibi bir pundit de degil, devletin cesitli kademelerinde calismis "saygin" bir burokrat ve uzman. Devam edin beyler, devam edin. Nasilsa vatandas dogruyla yanlisin farkini bilmiyor!!
Read More!

Beyn.org

Benim aşağıdaki yazıyla ilgili Ekşi Sözlük'teki muhabbetleri izlerken daha detaylı araştırmaya ulaştım. Buradan reklamını yapalım:

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Atatürk sevgisini sömürerek para kazanmak

Who Should Live Again balonu söndü
Read More!

Vurun Atatürk'e!



Aslında bizim dingolardan başka dünyada kimsenin ilgilenmediği bi nevi sidik yarışı durumunda olan bir oylama daha varmış. Bunu da Milliyet ve Vatan gazetesi haber yapmış.

Haber şöyle:

"200 bin kişinin oy verdiği internetteki "Tanrı Tekrar Kimi Göndersin" başlıklı ankette Mustafa Kemal önde. Atatürk'ün oyların yüzde 90'ını aldığı ankette, ardından gelen Einstein'a oyların yüzde 4'ü verildi
ANKARA ANKA
ABD merkezli bir internet siteSİNde başlatılan "Tanrı Tekrar Kimi Göndersin?" başlıklı ankette Mustafa Kemal Atatürk "açık ara" farkla birinci sırada yer alıyor.
Ankette Albert Einstein, Lenin, Bruce Lee, Mahatma Gandhi, William Shakespeare, Elvis Presley, Marilyn Monroe, Beethoven, Mao, Newton, James Dean ve Luciano Pavarotti gibi pek çok unutulmaz isim yarışıyor.
İnternet üzerinden yapılan ve yaklaşık 200 bin kişinin oy kullandığı ankette, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, oyların yüzde 90'ına yakın bölümünü almış durumda.
Giriş sayfasında, "Dünyadaki bütün insanlar kendi favorilerini/desteklediklerini yeniden yaşatmak/hayata geçirmek için oy verirler. Oylama bittiğinde sadece ilk üç aday muhafaza edilecek. Bunları saklamanın tek yolu diğerlerinin oyunu kendi adayın için almaktır" denilen İngilizce sitede, en az oyu Sezar ve Pavarotti aldı.
Hâlâ "www.whoshouldliveagain.com" adresinde süren oylamada Atatürk, oyların yaklaşık yüzde 90'ını aldı. Oylamada Atatürk'ün ardından gelen Albert Einstein yaklaşık yüzde 4 oy alabildi.


Oylamanın neresinden tutsan elinde kalıyor zaten de, bunu haber yapan Milliyet ve Vatan'ın içinde bulundukları durum daha vahim.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Öncelikle ABD merkezli bir internet sitesi denmiş. Adresi verilen sitenin "whois" bilgilerine baktığımızda şu çıkıyor:

Domain Name: whoshouldliveagain.com
Status: ok
Registrar: IHS TELEKOM, INC.
Whois Server: whois.ihs.com.tr
Referral URL: http://www.ihs.com.tr
Expiration Date: 2008-11-02
Creation Date: 2007-11-02
Last Update Date: 2008-01-01
Name Servers:
ns217.hostgator.com
ns218.hostgator.com

Hmm....

Sayfanın tepesinde Sloganmaniac adında bir ajansın reklamı var. Şimdi bu sitenin whois'ine bakalım:

Domain Name: sloganmaniac.com
Status: ok
Registrar: IHS TELEKOM, INC.
Whois Server: whois.ihs.com.tr
Referral URL: http://www.ihs.com.tr
Expiration Date: 2008-11-28
Creation Date: 2006-11-28
Last Update Date: 2008-01-21
Name Servers:
ns1.garantiweb.com
ns2.garantiweb.com

Hmm 2!

Daha bitmedi. Bu sitenin önceki halini google'da cached linkine tıklarsanız görebiliyorsunuz. Orada da şunlar yazıyor:

"GOD IS WATCHING THIS VOTE...

All the people in the world vote their favourite to make him/her live again. Just keep your candidate in the first three when the voting ends. The only way to achieve is to have others vote for your candidate."

İngilizce süper! zaten Amerikalılar da böyle ingilizce konuşur. Where iz the okazyon abi? Neyse, bu kısmı haber metninde tercüme etmişler. Etmedikleri kısım ise aşağıda:

" >>> End of Vote: TOMORROW! <<< > Tomorrow is the day of Turkish Nation < > Tomorrow is the day of ATATURK < > Tomorrow is the day of ALL ATATURKS < " Devam edelim. Sayfanın kaynak koduna baktığınızda background="images/cubuk.png", span class="yazi", background="images/baslik1.png" gibi kodlar var. Fazla uğraşmadan bir iki dakika içinde sayfanın gerçekten ABD merkezli olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Bana Facebook Atatürkçüleri, internet milliyetçileri ve salak Kemalistler çok fena kumpasa gelmişler gibi geldi. Milliyet ve Vatan da bunu yemiş. Haber zaten ANKA kaynaklı. Muhtemelen işin içinde danışıklı dövüş de vardır.

Derya Sazak bugünkü yazısını "Abdi Bey'i özlem ve saygıyla anıyoruz" diye bitirmiş. En azından Abdi Bey'in gazetecilik ve haber yayın ilkelerini hatırlasaydı Sazak ve Milliyet yönetimi Abdi Bey'in kemikleri de sızlamamış olurdu. Vatan'a lafımız yok, zaten o bu yolun yolcusu.

Yazı biraz izlenimler-vari oldu. Konusunu çaldıysak Fethi Bey dostumuz kusura bakmasın. Zaten bu aralar malzeme bol, sıkıntı çektiğini zannetmiyorum.

Not: Site daha önce ekşi sözlükte zaten deşifre edilmiş. Orayı bile kontrol etmemiş salaklar.
Read More!

Borsaya Girelim mi? Borsaya Girmek Icin Iyi Zaman Ne Zaman?

Bir okurumuz borsa daha nereye kadar duser diye soruyor. Digeri ise bu seviyeler ucuz gorunuyor, alim yapalim mi diyor. Her zaman dedigim gibi kisa vadede borsaya ne olacagini bilmiyorum. Uzun vadeli dusunuyorsaniz cok daha isabetli tahminlerde bulunabilirim. Alim satim kararlari size kalmis.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Birincisi dunya ekonomisinde bir miktar yavaslama gorecegimiz kesin gibi, ben bu yavaslamanin cok ciddi olacagini dusunmuyorum. Yine de ekonomimizi bir miktar yavaslatacak orasi kesin.

Enflasyonumuzun da yuksek cikacagi simdiden belli oldu. Orada da isler yolunda degil. Ote yandan Merkez Bankasinin kisa vadeli faizleri dusurmesi ekonomiye bir miktar ivme kazandiracaktir. Neticede seneyi %5 gibi bir buyumeyle kapatabiliriz.

Sene basindan beri borsamizda 13000 puan geriledi, yani asagi yukari %23 dustu. Bundan sonra dusse dusse bir 5000 puan daha duser, o da duserse. Yani borsamiz %95 ihtimalle 38000'in uzerinde seneyi kapatacaktir diye dusunuyorum. En iyi ihtimal rakamim ise 65000. Bunlarin orta noktasini alirsaniz sene sonuna kadar ortalama %20'lik bir getiri bekledigimi belirteyim.

Ote yandan paramizi faize koysak elimize gececek rakam %15 gibi birsey. Riski almaya gozunuz kesiyorsa borsaya girin derim. Borsada hic paraniz yoksa ve uzun vadeli yatirimi dusunuyorsaniz bu seviyeler giris icin fena degil.

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir.
Read More!

Isinma ve Yakit Aidati

Turkiye'nin ilk personal finance blogu Begenmezsen Okuma isinma uzerine bir yazi yazmis. Oncelikle ulkemizin 2007 yilinda $12 milyarlik dogal gaz ithal ettigini belirtelim. Az para degil. Bunun onemli bir kismi da isinma icin kullaniliyor.

Turkiye'de kisin hamam yazin sauna gibi evlere alismis oldugumuzdan olsa gerek Amerika'ya ilk geldigim zaman 25 derecenin altindaki ortamlarda resmen donuyordum. Taa ki dogal gaz faturalarini odemeye baslayana kadar. Once evin sicakligini 23 dereceye, 6 ay icerisinde de 21 dereceye dusurmeyi basardim. Ertesi sene sicakligi 18'e indirdim. Ucuncu senenin sonunda 16 derecede mesut ve mutlu bir sekilde yasiyordum.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Burada secim insanlara kalmis, kimsenin kimseyi istemedigi sicakliklarda yasamaya zorlama hakki olmamali. Devletin bu ise el atmasina gerek yoktur. Yalniz devletin yapay olarak enerji fiyatlarini dusuk de tutmamasi gerekir. Maalesef ithal enerji bagimlisi bir ulkede hukumet boyle gerizekali bir politika izliyor, sonra da yoksullari kisin usutmuyorum diye bir de kendisiyle gurur duyuyor. Bilmiyor ki insanlar soguga da sicaga da alisabilirler. Eskimolar kutuplarda 30 derece sicaklikta kisi gecirmiyorlar herhalde!

Emekli askerler de su "erke donergecini" ne zaman piyasaya surecekler yahu? Bir an once ellerini cabuk tutsalarda bedavaya isinsak.
Read More!