Organ Bagisi

Bir zaman once Ekonomix organ nakli ile ilgili bir yazisinda bir bobrek piyasasi kurukmasinin faydalarindan bahsetmisti. Olumlu/olumsuz epey tepki toplamisti.

Kennedy Institute of Ethics Journal dergisinin Eylul 2006 sayisinda bobrek nakli ve bobrek bagisi hakkinda Alireza Bagheri tarafindan ilginc bir makale yayinlandi. Konumuza katkisi olur diye bugunku yazimda bu makaleye deginmek istiyorum.

Istatistiklere gore Amerika’da her gun yaklasik 18 hasta organ transferi icin beklerken hayatini kaybediyormus. Organ transferi icin bekleyen hasta sayisi toplam 93 bin kisiymis. Bunlarin cogu bobrek nakli icin bekleyenler. Ne yazik ki bobrek transferine ihtiyac duyan her 4 hastaya karsi bobregini bagislayan sadece bir iyiliksever bulunabiliyormus.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar    Sosyalizm Nedir

Buna karsilik Iran’da hic bir hastanin bobrek transferi icin beklerken hayatini kaybetmedigi, ulkede bekleme listesi diye bir seye gerek olmadigi belirlenmis. Ihtiyac duyan herkese organ transferi yapilabiliyor. Sebep, Iranlilarin daha mi cok iyilikserver olmasi? Hayir. Bu basarinin arkasinda Iran'da 1999 yilindan beri uygulanan ve organini bagislayan kisiye para yardimi yapilmasi (compemsated donations) modeli yatmakta.

Irandaki sistemde organ bagislamak isteyenler ve organa ihtiyac duyanlar Charity Foundation for Special Diseases (tabii vakfin ismi Ingilizce degil, Turkcesi Ozel Hastaliklar Vakfi oluyor galiba) isminde bir vakfa basvuru yapiyorlar. Bu vakif bagis sahiplerine 1090 dolar tutarinda bir odeme yapiyor, ki bu para Iran’da kisi basina dusen milli gelirin ucte biri. Kimin kime bagis yaptigi gizli tutuluyor.

Yapilan arastirmaya gore organ bagislayanlarin yuzde 80’i, organ nakli yapilanlarin yuzde 50’si fakir. Bu model sayesinde 1999 yilindan bu yana organ transferi icin bekleme listesi ihtiyaci ortadan kalkmis.

Turkiye'de ayni model uygulanabilir mi? Bilmiyorum. Eger bunu radikal bir teklif goruyorsaniz, en azindan sunu yapabiliriz. Her surucu ehliyeti icin basvurana (olumu halinde) organ bagiscisi olmak isteyip istemedigi sorulabilir. Bu programi cazip kilmak icin, katilanlardan ehliyet ucreti alinmaz. Bagisci olmak isteyenlerin ehliyetine ozel bir isaret konur. Bu kisilerin organlari, eger hayatlarini kaybederlerse, aile ve akrabalarinin izni olmadan alinir ve ihtiyac sahiplerine verilir. Read More!

Baby Boomers ve Yatirimlar

Bize gelen okuyucu mektuplarindan bir tanesine asagida cevap vermeye calisacagiz, herkes faydalanabilsin diye. Okuyucumuz soyle diyor:

"Ekonomi ve finans konularina yeni merak sarmis birisi olarak bir kac soru olustu kafamda, sizin de bazen okurlariniza cevap verdiginizi gorerek belki cevaplarsiniz diye dusundum.

1) Gecen seferki postta "Baby Boomers" i sormustunuz. Su an okudugum bir kitapta (Rich Dad's Guide To Financial Freedom - Cashflow Quadrant - Robert Kiyosaki), Amerikanin 2025ten sonra sosyal sigorta sisteminin cokecegini, ve bunun nedeninin de baby boomerlarin calisandan emekli konumuna gecmesi oldugnu soyluyor. Boyle bir olayda Amerikan ve dolayli yoldan Dunya-Turkiye ekonomisi nasil etkilenir?

2) Piyasadaki yatirim ve finans kitaplarina baktigimda genelde agirlikli olarak emlak ve hisse senedi piyasalari hakkinda oneriler ve yontemler var. Benim merka ettigim bu kitaplarda tavsiye edilen hisse degerlendirme, analiz methodlari Turk emlak ve hisse senedi borsasina ne kadar uygulanabilinir? Arada guvenlilik yada istikrar farklari ne kadar? Burdaki methodlari kullanarak Turkiyedeki hisse senetlerine yapilan yatirimlarin gercekten asagi yukari beklenen getiriyi getirme sansi nedir?"

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar    Sosyalizm Nedir

1. Robert Kiyosaki'nin kitabini okudum, cok kuvvetli yonleri var, ancak ozellikle son kitabinda haddini asarak gelecege yonelik tahmin olayina girmis ki bence akademik olarak bes para etmez ama pazarlama stratejisi olarak akilli bir yaklasim oldugunu soyleyebilirim. Amerika'nin sosyal sigorta sistemi bu haliyle cokmez. Amerika cokene kadar daha sirada Avrupa var. Baby boomerlarin emekliye ayrilmasinin sistem uzerinde yuk olusturacagi dogru ama Amerika nufus olarak hala yuksek hizlarda buyuyen bir ulke, gocmenlerin gelmek icin kapisini asindirdigi bir ulke. O yuzden gercek anlamda bir problem olustugu anda gocmenlere kapilar acilarak bahsedilen problem ortadan rahatlikla kaldirilabilir. Kaldi ki Amerika'da insanlar cok para biriktirmediklerinden olacak, emeklilik surelerini erteleme yoluna da gidiyorlar.

O yuzden baby boomerlarin emekli olmasi ne bize ne de baskasina bir problem olusturur. Korku tacirleri riskleri ve problemleri one cikarirken kivrak insan zekasinin bunlara karsi olusturacagi cozumleri hep geri plana atiyor. Bu nedenledir ki kotumserler uzun vadede hep kaybeden oluyorlar.

2. Simdi Amerika icin yazilmis "zengin olmanin sirlari" turu kitaplari turkceye cevirip kullanmak oldukca sakincali bir uygulama. Bu kitaplarda verilen ve Turkiye icin de en gecerli tavsiye -bizim de her zaman soyledigimiz gibi- "para biriktirin, harcamayin, yatirim yapin" tavsiyesidir. Paranizi nereye koyacaginiz konusunda ise bu kitaplara sakin guvenmemenizi tavsiye ederim.

Amerika reel faizlerin cok dusuk oldugu bir ulke. Turkiye reel faizlerin cok yuksek oldugu bir ulke. O yuzden yatirim felsefeleri de tamamen farkli olacaktir. Ayrica Amerika'daki vergilendirme sistemi de Turkiye'den farkli. Bir misal vereyim, gerisini siz kendi zekanizla bulun. Amerika'da konut kredilerine odediginiz faizleri vergilerinizden dusebiliyorsunuz. Yerel ve federal vergileri goz onune aldigimiz zaman bu odediginiz faizlerde %40 civarinda bir iskontoya denk geliyor (yuksek gelirliler daha cok iskonto aliyor, daha yuksek oranlarda vergi verdikleri icin). Konut faizleri senelik %6 civarinda, %40'lik iskontosunu goz onune aldiginiz zaman bu faiz orani net %3.5'e duser. Enflasyon orani da %2-3 arasinda seyrettigi icin konut kredilerinde odediginiz reel faiz %1 civarinda bir miktara karsilik gelir. Senelik faizlerden soz ediyorum. Bu durumda senede $10000 kira harcamasi olan bir kisi icin ev almak gayet mantikli bir yatirim karari olur. $300000'a bir ev alirsaniz, bunun size senelik reel maliyeti $10000'dan daha dusuk olacaktir.

Borsa konusu ise basli basina baska bir yazinin konusu. Hatta kitap bile yazabilirsiniz bu konu uzerine. Yine de ben size anafikrini soyleyeyim: faizlerin dusecegine inanmiyorsaniz borsaya yatirim yapmayin; yatirim yapacaksaniz da pasif yatirimi secin, kendi kendinize bir endeks portfoyu olusturun, piyasada kendine portfoy yoneticisi diyen "vampirlerin" komisyon adi altinda yaptigi gasplara maruz kalmamis olursunuz.

Bir ortak bulabilsem gelip Turkiye'de dusuk komisyona portfoy yonetimi isine girecegim ama kimseyi tanimadigimdan bu olacak gibi gorunmuyor. Read More!

Ada Vapuru Yandan Carkli

Izlenimlerden okudugumuz habere gore vatansever'in birisi vapur kacirmis. Bizim kitabimizda bu terorist bir eylemdir, adam kacirmadir, vapurda n kisi varsa ve bir adam kacirmanin cezasi m ise bu kisiye n*m yil hapis cezasi verilmesi gerekir. Kanimca bu kisinin kronik derecede vatansever olmasi nedeniyle cezasi "bu seferlik affediyoruz, bir daha sakin yapma" seklinde degistirilecektir.

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Kredi Faiz Oranları    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Onemli degil, devletin fiyatlari kontrol ettigi bir ortamda adil sonuclar ortaya cikmasini beklemek dogru degil zaten. Evet bildiniz suc islemenin de bir fiyat tarifesi var ve bu kanunlarla belirleniyor. Mahkemelerde yargiclar genis yetkiye sahip satis elemanlari gibi "Normalde buna 10 yildan asagi vermiyoruz ama sizin icin 5 olur, onu da vadeli yapariz" ya da "siz zaten bastan bir pesin odeme yapmissiniz, bunlar zaten ihrac fazlasi mallar, yattiginiz zamani cezanin tamamina sayalim" diyerek bu fiyat tarifesinde oynamalara gidiyor. Ilk sefer suc isleyenlere ise "ayaginiz alissin, bu seferlik bizden olsun" diyerek ceza verilmedigi de oluyor.

Rahsan gibi politikacilar ise "herkese bedava mal" seklinde promosyon olayina giriyorlar.

Fiyatlarin zaten dogru durust belirlenmedigi bu ortamda yargiclarin ve politikacilarin cogu zaman kafalarina estigi sekilde fiyatlarla oynamasi "tuketicilerin" kafasini karistiriyor. Neticede fiyatlarin adil bir sekilde belirlenmedigi "adalet piyasasinda" adaletsizlik hukum suruyor.

Cilgin Tahmin: Iki yil sonra vapur kaciran bu adam Amerikan buyukelcisini vuracak ve o zaman da "Hepimiz Amerikaliyiz" diye sokaklara dokulecegiz. Read More!

Moody's Turkiye Analisti Kristin Lindow'un Kriz Beklentisi

Geçmişten bir haber (Vatan-20.8.2004):

Moody's'in Türkiye analisti Kristin Lindow piyasaların yüregini agzina getirecek sözler söyledi. Lindow sürekli artan cari islemler acigi nedeniyle olusacak kirilganliklarin, Türkiye'nin borcunun gayri safi yurtiçi hasilaya (GSYİH) oranini yüzde 100'ün üzerine çıkararak bir "maxi-devalüasyona" yol açabileceğini ileri sürdü. Son verilere göre Türkiye'de kamunun borcunun milli hasilaya oranı yüzde 72 seviyesinde bulunuyor. Açiklamanin ardindan piyasalarda hizli bir dalgalanma yaşanirken, borsa yükselisle basladigi günü 0.42 düsüsle kapatti. Bono piyasasında bilesik faiz yüzde 25'in üzerini gördü. Dolar 5 bin lira artisla 1 milyon 472 bin liraya yükseldi.’

Gördügünüz gibi ‘cari islemler açigina’ dayali kriz beklentisi yeni bir sey degil. Lindow’un tahminleri tutmadi ama yakalasiminda yine de bir mantik var. Dikkat ederseniz krizi devalüasyonun kendisine degil, onunla birlikte gelen borç sarmalina bagliyor.

Devlet Nedir    UNESCO Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Enflasyon Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir  Forex Nedir

O tarihte yazdigim bir yaziyi kisaltarak yayinliyorum. 2004’leri, 2005’leri ve 2006’lari yasadik. Köseli parantez içindekiler bugün düstügüm notlar. Sonucu siz degerlendirin.

‘Hizla artan talebe bagli olarak ortaya çikan yüksek büyüme oranlarinin 'bir problem' oldugu açik. Ancak büyümenin 1994 veya 2001 benzeri maxi-devalüasyonlu bir krize yol açmasi, önemsenmeyecek ölçüde düsük bir olasiliktir [Yeni bir sey degil]. Fakat kriz yaratmamasi problem olmadigi anlamina gelmez.

Üç gerekçeye dayanarak yüksek büyüme problemdir diyorum:

(1) Faizlerin düsüsünü yavaslatarak, kamunun borçlanma dinamiklerini etkiliyor. Yurtiçi tasarruf egilimimiz zayif oldugundan, büyüme dis açikla birlikte geliyor kaçinilmaz olarak. Faizlerin düsüsünde kaliciligi yakalamak için büyümenin kontrolden çikmamasi gerekli. Fakat buna karsilik TL'den kaçis beklemeyelim. Gelenler çikmanin ne kadar zor oldugunun farkinda olarak ve aslinda bunada güvenerek, portföylerinin küçük bir kismiyla uzun vadeli yatirimlar yapmis olmalilar. Mayis'ta [2004] çok endiseli olanlar kaçti gitti. Geri kalanlar bizimle kaldi ve 'faizlerin eninde sonunda düsecegi beklentisiyle' kalmaya devam edecekler gibi gözüküyor.[Bu beklenti 2006 basinda bozuldu]

(2) Ülke içi arzin talebi karsilayacak hizda artmasi imkansiz. Sonuç olarak ülkeye gelen kaynaklari üretkenlige dönüstürmek tam olarak mümkün olmuyor. Çok hizli gitmek yerine daha yavas fakat sürekli büyümenin daha kalici sonuçlar doguracagina inaniyorum. Fakat uzun dönemde belirleyici olacak sey disardan gelen kaynaklardan çok, vatandaslarin kisa sürede karsilanmasi 'imkansiz' taleplerine hükümetlerin ne kadar direnecegi.

(3) Eger ekonomi sisiyorsa ithal mallarla ikame edilmeyen hizmet ve mallarda nispeten yüksek enflasyonu görüyoruz/görecegiz demektir. Bu TCMB'nin raporlarinda neredeyse hiç deginilmeyen enflasyon riski. Halbuki 'dönemsel meyve sebze fiyatlari', 'petrol fiyatlari' ve 'hükümetin vergi koymasi, zam yapmasi' gibi seylerle karsilastirildiginda enflasyon açisindan çok daha gerçek bir risk. [Bunu yasamadik mi ?]

Bakin bizler problemler hep önümüze geldiginde düsünmeye basliyoruz. Düsünmeye basladigimizda ya çok geç ve yada aldigimiz önlemler basarisiz oluyor. Ülke açiginin bu noktaya gelecegi çok önceden belliydi ama gözümüz faizleri düsürmekten baska bir sey görmüyordu. Bugün ayni hatayi cari islemlerle yapmamaliyiz. Aslinda 'tehlikeye' dünden daha yakin degiliz, sadece rakkamlar yeni ortaya çiktigi için 'geçmisi' yasiyoruz. Sözün özü su: Yavaslasak bile ilerde daha da hizlandigimiz dönemler olacak (özellikle faizler %10'lar mertebesine yaklastiginda). Bunlarla basedilmek için, tatsiz ve bir o kadar da muhafazakar politikalara uzun dönemde sadik kalmaktan baska çaremiz yok. Fakat bunun disinda kaçinmamiz gereken sey; riskleri abartip 'basaracagimiz' konusunda toplumu süpheye düsürmektir.’

ahmet çavusoglu Read More!

Petrol Fiyatlarinin Dusmesi Cari Acigi Azaltir (mi?)

Malum, enerji fiyatlari gecen yazdan bu yana dusme egilimde. Agustos ayinda 80 dolara dogru kosan ham petrolun varili su anda 55 dolar civarinda seyrediyor. Enerji ihtiyacinin buyuk bolumunu disaridan karsilayan ulkemiz icin olumlu bir gelisme.



Acaba dusen petrol fiyatlari cari acik icin bir cozum olur mu?

Bundan bir zaman once bu konuda bir yazi yazmis, ekonominin (goreceli olarak) istikrar kazandigi 1996-98 donemi ile gunumuzu karsilastirarak cari acigin sebeplerine bakmistik:

(http://iktisatyazilari.blogspot.com/2006/09/cari-acik-uzerine-2.html).

Gormustuk ki cari acikta meydanan gelen 29 milyar dolarlik artisin 21 milyar dolari enerji ithalatindaki artistanmis. Enerji haric dis ticaret aciginin katkisi ise 9 milyar dolarmis. Diger bir degisle cari acigin sebebi "ithalata dayali buyume modeli" vs. degilmis.

Hisse Yorumları   Küresel ısınma Karikatürleri  Pesimist Nedir?  Fraktal Nedir  Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir

Madem oyle, enerji fiyatlari dusmeye basladiginda cari acik azalir mi veya ne kadar azalir?

Bu soruya cevap vermek icin basit bir model kuralim (ki Ekonomix bizim de mikro ekonomiden anladigimizi gorsun!).

Bir hanehalki dusunun, sahip oldugu gelir ile (ona y diyelim) 3 tip mal tuketiyor:

1. Enerji (e)
2. Yerli mallar (d)
3. Ithal mallar (m)

Kalan parasini, ki ona s diyelim s = y - e - d - m, tasarruf edip bankaya koyuyor.

[Normalde, tasarrufun etkisi modellemek icin birden fazla donem iceren bir senaryo kurmak gerekir ki bugun tuketilmeyip tasarruf edilen paranin ileride nasil fayda sagladigi anlasilsin. Biz, olayi basitlestirmek icin, tasarrufu da bir mal gibi modelleyip, o mali kullanmanin fiyatina (eksi) faiz orani diyoruz.

Yine basit olsun diye, devletin tuketimden vergi almadigini, veya alsa bile hepsini harcadigini varsaydik.]

Kisinin geliri nasil harcadigina bakarsak:

y = e + d + m + s

Diyelim ki enerjinin fiyatinda bir dusus oldu. Bu durum tuketimi (ve tasarrufu) nasil etkiler?

[ Fiyat degisikligi kisilerin davranislarini iki sekilde etkiler. Birincisi, bir gelir etkisi yaratir. Ayni parayla daha cok sey alabileceginiz icin satin alma gucunuz artar. Ikincisi, mallar arasinda ikame etkisi yapar. Eger mumkunse pahali kalan mali birakip ucuzlayan mali daha cok kullanirsiniz (mesela elmanin fiyati ucuzlayinca, armut yerine daha cok elma yemege baslarsiniz).

Velakin enerjinin ozel bir konumu var. Enerjiyi zorunluluktan oturu tuketiyorsunuz, keyfinizden degil. Diger bir degisle enerjiye talebiniz elastik degil. Fiyati yukseldi diye az tuketmiyorsunuz, dustu diye de cok tuketmeyeceksiniz. O yuzden bir ikame etkisi ortaya cikmaz. Diger mallara atip daha cok enerji kullanmazsiniz. Enerjiye talebiniz fiyat ne olursa olsun sabit kalir. Ayni miktar tuketirsiniz. (Nasil ayni seyi tekrar edip duruyorum degil mi, benden iyi kose yazari olur.)]

Dusen fiyatlar sayesinde enerji harcamaniz bir lira azalmis ise, sanki geliriniz bir lira artmis gibi olur. Bu fazladan parayi diger mallar arasinda paylastirirsiniz. (Iktisat nedir)

Diyelim ki eskiden paranizin %20'sini enerjiye, %40'inin yerli mallara, %20'sini yabanci mallara harcayip, %20'sini de tasarruf ediyordunuz. Enerji harcamaniz bir lira dusunce diger mallara bu parayi nasil paylastirirsiniz?

Basit olsun diye, eskiden nasil davraniyorsaniz ayni sekilde davrandiginizi farzedelim. Bir liranin yarisi yerli mallara, dortte biri yabanci mallara gidece, dortte birini de tasarruf edeceksiniz. Tuketim harcamalariniz soyle degisti:

e: -1.0
d: +0.5
m: +0.25
s: +0.25

Yerli mallara harcaginiz 0.5 ekstra lira ulkede yasayan bir baskasinin geliri olacak, o kisinin harcamasini arttiracak. Diyelim ki o kisinin harcama davranislari da sizinki ile ayni. O kisi bu ekstra 0.5 lirayi alacak, yarisini (0.5*0.5=0.25) yerli mallara, dortte birini (0.25*0.5=0.125) yabanci mallara harcayip, dortte birini de (0.25*0.5=0.125) tasarruf edecek. O zaman tuketim harcamasi soyle degisecek:

e: 0
d: +0.25
m: +0.125
s: +0.125

Ayni sekilde yerli mallara harcanan 0.25 lira baska birinin cebine girip ona gelir yaratacak. Eger bu sekilde giderseniz, goreceksiniz ki toplam tuketim harcamalari soyle degismis:

e: -1.0
d: +1.0
m: +0.5
s: +0.5

Yani, enerji harcamanizda meydana gelecek bir birimlik azalma, toplam yerli mal tuketimini (yani uretimimizi) bir birim arttiriyor, ithal mal tuketimini 0.5 birim yukseltiyor, tasarruflarimiza ise 0.5 birim ekliyormus. Dikkat ederseniz toplam ithalatimiz once enerji sayesinde bir birim azaldi, sonra ithal mallara olan talepten oturu 0.5 birim artti. Net degisme 0.5 birim azalis seklinde oldu.

Demek ki petrol fiyatlarinin dusmesinden oturu (ilk etapta) iki sekilde etkilenecegiz:

1. Buyume hizimiz artacak
2. Cari acik azalacak (ama azalma bire bir olmayacak).

Ikinci etapta, enerji fiyatlarindaki dusus dolayli olarak ekonomiyi etkilemeye devam edecek:

1. Enerji fiyatlarinin dolayli ve dolaysiz etkisi diger mal ve hizmet fiyatlarini da etkileyecek, enflasyon hizi yavaslayacak,
2. Tasarruflarin artmasi ve enflasyonun yavaslamasi faizleri duserecek. Buyume hizi ve cari acik yukselecek.
3. Gelir etkisi baska ulkeleri de bizim gibi etkileyegi icin, onlarin da gelirleri ve ithalat talebi artacak. Boylece ihracatimiz da bir artis meydana gelecek.
4. ...

Konuya doviz arz ve talebindeki degisme ne olur diye bakmak yaniltici olacaktir. Ilk bakista insan, "enerjiye daha az doviz harcaninca, piyasada doviz miktari artacak, doviz fiyati dusecek, ithalat artacak" seklinde dusunebilir. Kanaatimca yanlis bir bakis acisi bu. Ayni sekilde, "gecen sene cari acigi ozellestirmeler finanse etti. bu sene ne kurtaracak bakalim bizi?" sorusu da abestir.

Cari acik, butce acigi gibi degil. Bir kisi cikip (yani devlet) once parayi harcayip sonra nereden para buluruz diye dusunmuyor. Once para bulunuyor (ki bu genellikle disaridan kredi seklindedir), odeme yapiliyor, karsiliginda ithal mal satin aliniyor, cari acik ortaya cikiyor. Eger ortada ithal edilecek bir sey yoksa, disaridan da para bulmaya da gerek kalmaz. Enerji ithal etmek icin ulkeye getirilen dovize, enerji fiyatlari ucuzlayinca ihtiyac kalmayacagindan piyasadaki doviz miktari degismez. Read More!

Türkiye Tekstilden Kurtulmak Zorundadır!

Yazılarımıza uzunca bir süre ara verdik. Bu süreçte Amerika içi ve yurt dışı gezilerimizin etkisi büyük. Okuyucularımızdan bu uzun ara için özür dilerim. Tekrar eski tempomuza dönebilmek arzusundayız. Bunu zaman gösterecek. Bugün son dönemde kimsenin anlamaya çalışmak istemediği bir konu üzerinde durmaya çalışalım.

Türkiye önümüzdeki 10 yıllık süreç içinde tekstil üretim merkezlerini Türkiye dışına taşımak zorundadır. Aydın Ayaydın’ın yalancısıyım. Bir tekstil işçisinin çalıştığı şirkete maliyeti 700 dolar Türkiye’de. Dış Ticaret Bakanı Mısır’a bir ziyaret yapıyor. Bu ziyaret sırasında Mısırlı bakan diyor ki. Arsa bedava, vergi yok istediğiniz yeri serbest bölge yapayım vs.. vs.. Şimdi bu ülkedeki işçi maliyeti bu şartlar altında 100 dolar. Bunu gören Türk üreticisi Türkiye’de nasıl üretim yapsın? Dikkat edin Çin gerçeğinden ve oradaki maliyetlerden hiç söz etmedim. Buradaki rakamları duysanız eminim yukarıdaki 10 yıllık öngörüyü çok daha kısaltırsınız.

Sindirella Hikayesi  Tahvil Nedir  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Çernobil Faciası  Türev Konu Anlatımı  Demokrasi Nedir    Yatırım Fonları

Pazar günü İstanbul’da Kadıköy sokaklarını arşınlama fırsatım oldu. Girdiğim her mağazada ilk gözüme çarpan fiyat etiketini okuduktan sonra kendimi dışarı zor attım. Basit bir yün kazak üzerindeki fiyat 70 milyon. Çok daha kalitelisini 3 hafta kadar önce Kohl’s mağazasından 18 dolara aldım. Standart kalitede bir kaban ve üzerindeki fiyat 350 milyon. Aynı ürün 75 dolara alınabilir Amerika’da. Tamam Türk tüketicinin uluslararası piyasalardan alışveriş imkanı yok. Ama er ya da geç uluslararası firmalar Türkiye pazarına girecektir. Bu giriş sürecinde de fiyat rekabeti dayanılmaz bir hal alacaktır. İyisi mi yol yakınken Türkiye tekstilde üretim merkezi olmaktan çıkarılmalı ve daha rekabetçi olacağı piyasalarda yerini almalıdır. Katma değeri yüksek ürünleri üretmeye yol yakınken başlamak zorundadır. Bu durumda Türk tekstilcisini yurtdışına açmaya çalışan İhracatçılar Meclisi’ni ve Dış Ticaret Bakanı’nı alkışlamalıdır. Bu dışa açılım sürecinde etik davranılmayan konular olabilir. Bunlar da söz konusu kişileri yıpratarak değil ayrıntıları iyice incelenerek ve gerekli yerlerle temas kurarak önü alınmalıdır. Kısaca büyük resimi iyi görmek zorundayız.

Bununla birlikte Türkiye belli sektörlerde ciddi bir ivme yakalamıştır. Bu hız yıllar geçtikçe daha da ivme kazanacaktır. Biz bu sektörlerdeki yatırımcıları teşvik etmeli ve bu konulardaki atılımlarla Türkiye üreticisini rekabetçi hale getirmeliyiz. Bunun dışında tekstil gibi sektörlerde üretim yerine pazarlama ve tasarım konularında avantaj elde edebilecek insan gücüne sahipsek ki ben sahip olduğumuza inanıyorum, o zaman bu alanlara yatırım yapmaya ağırlık vermelidir. Markalaşma çabalarını da bu bağlamda ele alabiliriz.

Önemli nokta rekabetçi olacağımız sektörlerde üretime devam edeceğiz. Rekabet edemeyeceğimiz katma değeri çok düşük sektörlerde de bir an önce faaliyetlerimizi rekabete devam edebileceğimiz ülkelere taşıyarak bu sorunu çözmeye çalışacağız. Bunun yolu da işadamlarımızı küresel aktörler haline getirmektir. Yoksa devlet bizden vergi almasın, işçiye SSK az ödeyelim vs gibi günü kurtarmaya yönelik çözümler hiçbir fayda sağlamaz bize. Sadece kendi kendimizi bir iki yıl daha avutabiliriz.

Selcuk Hakan (selcukh61.blogcu.com) Read More!

İdam Cezası Kaldirilmali midir

Idam cezasi uzerine yazdigimiz yazinin asil amaci ekonominin bu tur siradisi konularla da ilgilendigini, bu konularda ciddi ve ogretici calismalar yapildigini okuyucularimiza gostermekti. Turkiye iskembeden sallayanlarin ulkesi, insanlarin arastirmadan sonuca vardigi, yargilamadan mahkum ettigi insanlarin ulkesi. Biz Ekonomi Turk olarak cogunlukla verilere bakarak analizler yapiyoruz, ezberlenmis kaliplarin disina cikmaya cekinmiyoruz. Koru korune bagli oldugumuz bir dusuncemiz yok, bilimsel supheciligi de icimizde barindiriyoruz. Tum bunlari yaparken de okurlarimizi eglendirmeye de calisiyoruz. (Kendi kendime kendi kendimin propagandasini yapiyorum, Turk muyum neyim?)

EFT Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı

Neyse, idam cezasi ile ilgili yazdigimiz yaziya cesitli yorumlar geldi. Maddeler halinde cevap verelim:

1. Ekonometri kullanarak istedigimiz herhangi bir gorusu ispatlayabiliriz.

Siz ispatladiginizi zannederseniz ama ciddi bir akademik dergide makalenizi yayinlatamazsiniz. Ispat kelimesi cok guclu bir kelimedir. Ekonomide ispatlanabilir teorilerin sayisi sinirlidir. Ozellikle olculmesi cok zor olan kavramlarin ispatlamasindan akli basinda hic bir ekonomist bahsetmez bile. Idam cezasi ile ilgili calismalar hic bir seyi ispatlamamistir. Bu calismalarin yaptiklari "kanit" sunmaktir. Idam cezasinin caydiriciligi konusunda yapilan tum calismalara bakip, sunulan kanitlari inceleyip "gorus" bildirebiliriz ancak.

Yalniz bu gorus bildirme isini cogu Turk "aydinlarinin" yaptigi gibi hicbir bilimsel calismaya bakmadan iskembeden sallayarak gorus bildirme eylemi ile karistirmayiniz.

2. "empirik calismalar her zaman dogru olsaydi herhalde dunya cok farkli olurdu. En azindan ekonometri, finans profesorlerinden cok zengin cikardi."

Ekonometriyi hirpalamayi birakin artik. Empirik calismalar cevabini aradigimiz sorulara cevap veren en onemli araclardan bir tanesidir. Her zaman dogru sonuc vermeyebilir, ya verilerde bir problem vardir, ya dogru yontemler kullanilmiyordur, ya da mevcut yontemler yeterli degildir. Ama zaten hic bir ekonometrik calisma da %100 kesinlik ifade etmez ki. Hata yapabilecegini bastan ortaya koyar, hatta yapilan analizin hatali olma ihtimalini de hesaplayabiliriz. Genellikle hata yapilmis olma olasiligi %5'den veya %1'den az ise bir iddia da bulunabiliriz.

Sizin mantiginizi mahkemelere uygulasak ayvayi yemistik. Yanlis yere cezalandirilmis bir suru insan olduguna gore mahkemeler de bir bakima empirik calismalar gibidir. Ne yapalim o zaman, insanlari yargilamayi birakalim mi?

Bu arada profesorler arasinda en zengin olanlar tip ve finans profesorleridir, yaptiklari bilimsel arastirmalarin sonuclarini kullanarak zengin olan bir suru finans profesoru vardir. Mesela Fama, Thaler, Carhart, Siegel...

3. "İdam cezasının varlığında suçu işleyen katil teslim olmayı mı tercih eder yoksa cinayetlere devam etmeyi mi? Sanırım bu durum sonlu sayıda tekrar eden Prisoner's Dilemma çerçevesine oturuyor. Yani suçlu ve devlet sürekli sürekli non-cooperation halindeler.ABD'de seri katillerin sayısının dünyanın geri kalanındaki seri katillerdan fazla olması acaba böyle açıklanabilir mi?"

Guzel bir nokta. Idam cezasinin amaci sucu isleyenleri caydirmak degildir, zaten bunu basarmada basarisiz oldugu da acik degil mi? Idam cezasinin amaci suc islememis kisileri caydirmaktir. Sucu islemis kisinin teslim olmaktansa cinayetlerine devam etmesi ise suclularin idam cezasindan gercekten korktuklarini, keza idam cezasinin caydirici ozelliklere sahip oldugunu ima etmez mi?

Seri katillerin sayisinin ABD'de daha fazla olmasini ise idam cezasi ile aciklayamayiz. Birinci cinayeti isledikten sonra ortada tanik kalmadigi icin ikinci bir cinayet islemesine gerek kalmaz degil mi? Bu insanlari surekli bir sekilde cinayet islemeye iten baska faktorler olmali. Detayli analize girmeyecegim.

4. Idam cezasinin en fazla oldugu eyaletlerde cinayetler de daha fazla.

Etkili bir arguman gibi gorunuyor. Ancak cinayetlerin baska sebeplerden dolayi yuksek oldugu eyaletlerde kanun yapicilar cinayetleri azaltmak icin idam cezasini uyguluyor olamazlar mi? (Ekonomide biz bu tur durumlara ne ad veriyoruz bilen var mi aranizda?) Ekonometri de bu tur durumlarda guvenilir analizler yapan cesitli yontemler var.

5. "zihinsel engellilere yaşam şansı tanımasın ulusal otorite ve doğumdan hemen sonra engellileri öldürsün."

Yapilan yorumlar icerisinde en absurd olani bu idi. Zihinsel engellilerin kime ne zarari var, kimi oldurmusler. Biz burada ciddi suclar isleyerek buyuk negatif externality yaratan kisilerden bahsediyoruz. Bir insan zihinsel engelli olabilir, fiziksel engelli de olabilir, sisman da, zayif da, hatta uyusturucu da kullaniyor olabilir, veya escinsel de olabilir. Baska insanlara negatif etkisi olmadigi surece devletin bu durumlara mudahale etmesine karsi cikiyoruz.

6. "Rasyonel/ekonomik bir temele oturduğu sürece daha fazla toplumsal fayda üretmek için bireysel haklar en son noktasına kadar ortadan kaldırılabilir mi?"

Guzel bir soru ama konumuz disinda. Adam oldurmenin "bireysel bir hak" oldugunu zannetmiyorum. Adi suclara da idam cezasi verelim demiyorum.

7. "Ömür boyu hapis çok daha ağır ve çaydırıcı bir ceza olmaz mı?"

Omur boyu hapis cezasina carptirilmis kac kisinin "beni idam edin" dedigini dusunuyorsunuz? Idam cezasi omur boyu hapisten daha agir bir cezadir.

8. İdam etmek yerine ömür boyu hapiste tutsak (af olmayacağı varsayımıyla) daha doğru olmaz mı?

Ehrlich'in makalesinde analizini yaptigi konu da bu iste. Omur boyu hapis cezasi ile idam cezasi arasindaki fark. Ben bu noktaya deginmeyecegim ama.

Bundan 3 sene once Washington Eyaletinde bir seri katil yakalandi. Bu adamin 50 civarinda kurbani oldugu tahmin ediliyordu. Adam tir soforu, cesetleri her seferinde farkli yerlere gomuyor, o yuzden de yetkililerin kanitlayabildikleri 1-2 tane cinayet disinda diger cinayetleri aydinlatmalari mumkun olmuyordu. Onlara yardim edebilecek tek kisi katil cunku. Bu problemi nasil cozersiniz?

Cozum basit, adami idam cezasina mahkum etmek yerine omur boyu hapse mahkum ettiler ve adam da bunun karsiliginda kurbanlarinin cesetlerinin yerlerini gosterdi. Ne demek istiyorum? Idam cezasi savcilarin suclulara karsi kullanabilecegi cok onemli bir silah, olaylarin aydinlatilmasinda veya kanitlanmasinda kullanilabilir.

Son Soz:

Beni en cok hayal kirikligina ugratan insanlarin idam cezasini bir trajedi olarak gormeleridir. Amerika'da her sene ortalama kac kisi idam ediliyordur dersiniz? Peki trafik kazalarinda kac kisi yasamini yitiriyor?

Bence bu guzel ve ogretici bir yazi oldu. Cok zaman harcadim bu yazi icin ama belki bir kac okurumuzun gozunu bu yazi ile acmis olduk. Ustelik Cocuk Esirgeme Kurumuna bagis da istemiyorum bu yazi icin. Read More!

Kim Korkar Hain Kurttan?

[Yazinin basligina bakip, "hain", "kurt" laflari akliniza bir sey getirmesin. Konumuz Turk ekonomisi]

Gecen yilin Mayis ve Haziran aylarinda meydana gelen finansal dalgalanma ile Turk ekonomisi, 2001 yilindan bu yana ilk defa bu buyuklukte bir sinavdan gecmis oldu. Sekilde gorulecegi uzere faiz, doviz rezervi, ve doviz kurundaki aylik degisimlerin ortalamasindan meydana gelen finansal kriz endeksi, 2006 yilinin Haziran ayinda ortalama degerinden 1.89 standard sapma boyu yukseldi. Kiyaslamak gerekirse ayni endeksin gosterdigi degisim 2004 Mayis’inda 1.79, 2002 Haziran’inda 1.87 ve 2001 Subat’inda 6.93 degerlerini almisti.

EFT Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı



Bu siddette bir dalgalanma yasayan Turk ekonomisinin ilerleyen aylarda ne sekilde tepki gosterecegi herkesin merak ettigi bir konuydu. Gecmis tecrubeler olumlu beklentileri destekler mahiyetteydi. Nitekim 2002 ve 2004 yillarindaki dalgalanmalarin reel sektor tarafindan nisbeten hasarsiz atlatildigini ve ekonominin sene sonunda yuksek buyume hizini tutturdugunu goren bir cok ekonomi yorumcusu, Merkez Bankasi’nin faiz arttirimlarini ragmen ic talebin canli kalacagini dusunmekteydi. Hatta bir takim uzmanlar, Merkez Bankasi’nin faiz silahini kullanarak ekonomiyi sogutamayacagini, disaridan dusuk faiz ile doviz cinsi borclanan bankalarin ve reel sektorun ekonomiyi canli tutacagini savunuyordu.

Eylul ayinda aciklanan ikinci ceyrek buyume rakamlari bu ongoruleri destekler mahiyette cikti. Ekonomi buyumete devam ediyordu, ic talep canliligini koruyordu, MB’nin faiz silahi ise yaramamisti.

Ardindan Agustos, Eylul ve Ekim ayi sanayi uretim degerleri ust uste dusuk cikip, bir de ucuncu ceyrek buyumesi %3 civarina gerileyince bu sefer yorumcularimiz 180 derece cark edip baska bir uc tarafa yoneldiler. Ekonomi resesyona surukleniyordu. Bir grup yazara gore bunun sebebi yuksek faizler, digerlerine gore ise yabanci sermaye girisindeki yavaslama idi.

Derken iki hafta once aciklanan Kasim ayi sanayi rakamlarinin %10’un uzerinde bir buyume gosterdigi ortaya cikinca donus hareketi 360 dereceye tamamlandi.

Bugunku yazimizda 2006 yilinin bir ozetini yapip ne olup bittigi konusunda rakamlari konustaracagiz.

Once reel sektor ne durumda ona bakalim. Asagidaki tabloda, ucer aylik donemler itibari ile sanayide kapasite kullaniminin, sanayi uretiminin ve imalat sanayi uretiminin bir onceki senenin ayni donemine gore nasil degisitigini goruyoruz. Kapasite kullanimi birinci ceyrekte, daha cok hava kosullari sebebiyle bir miktar azalmasina ragmen sonraki uc ceyrekte artmaya devam etmis. Benzer bir goruntu uretim rakamlarinda da goruluyor. Eger ic ve dis talebe daha duyarli olan imalat sanayi uretimine bakarsak, yila yavas bir sekilde basladiktan sonra ikinci ceyrekte %9.3 buyumus, ucuncu ceyrekte hiz kesmis, ucuncu ceyrekte (Aralik ayi rakamlari aciklanmadigi icin sadece Ekim ve Kasim aylarina bakiyoruz) tekrar yuksek bir buyume sergilemis. Reel sektordeki gelismelerin diger bir gostergesi olan yeni acilan sirket sayisida da benzer bir gorunum arzetmekte.



Reel sektorun bu sekilde zig zag cizmesine sebep olan faktorler ne olabilir? Ic talep mi, dis talep mi, yoksa her ikisi birden mi?

Once ic talebin gostergelerinden biri olan yabanci sermaye girisinden baslayalim. Asagida ticari kesimin, bankalarin ve reel sektorun disaridan temin ettikleri kredilerin ceyrek bazda aylik ortalama degerlerini goruyoruz. Ilk ceyrekte 3.9 milyar dolar ile baslayip ardindan istikrarli bir sekilde azalma gostermis ve son ceyrekte (Aralik ayi odemeler dengesi raporu yayinlanmadigi icin sadece Ekim ve Kasim aylarini biliyoruz) eksi bir deger almis. Ozel kesimin disaridan sermaye talebi durmus. Ilginc olan husus, uluslararasi likidite kosullarinin ikinci ceyrekten sonra toparlanmasina ragmen kredi talebinin canlanmamasi. Ayni grafikte, Turkiye’nin uluslararasi finans piyasalarindaki risk primi ile Amerikan Hazinesinin 10 yillik tahvil faizlerinin uc aylik ortalama degisimini goruyorsunuz. Birinci ceyrekte Turkiye’nin (minimum) borclanma faizi %6.46 iken ikince ceyrekte 100 puana yakin artarak %7.33 olmus. Sonraki aylarda 50 puana yakin dusmus ama kredi talebi azalmaya devam etmis. Demek ki, ozel sektorun disaridan sermaye almasini engelleyen baska faktorler var. Hmmm? Acaba ne olabilir?



Acik olan husus yabanci sermaye girisinin ic talebi destekler mahiyette olmadigi.

Sirada bankacilik ve finans piyasalari var. Acaba ic talebe ne sekilde destek veriyorlar? Asagida yeni acilan tuketici kredilerindeki ve toplam banka kredilerindeki degisimi, Merkez Bankasi parasinin ve dar tanimli para arzi M1’in ceyrek donemler itibari ile reel olarak (yani enflasyondan arindirilmis) nasil degistigine bakiyoruz. Tuketici kredileri ilk ceyrekte %96 buyudukten sonra yilin ikinci yarisinda gecen seneye gore azalmaya baslamis. Ayni durum bankacilik sektorunun verdigi toplam kredilerde de (tuketici arti isletme kredileri) gozukuyor. Yani bankacilik sistemi eskisi kadar kredi vermiyor. Piyasadaki para talebi de kesilmis. Acaba bu gelismelerin uygulanan para politikasi ile bir alakasi olabilir mi?



Son olarak ic talebin oncu gostergelerinden olan tuketim mali ithalatina bakalim. Fiyat degisimlerinin etkisinden arindirmak icin brut rakamlara degil, miktar endekslerine bakmayi tercih ediyoruz.



Tuketim mali ithalati yilin ilk yarisinda yuksek oranlarda artis gosterdikten sonra, son iki ceyrekte negatif degerler almis (son ceyrek rakamlari Aralik ayini ihtiva etmiyor).

Sozun ozu: Ic talebin buyumeye yaptigi katki kesilmis durumda. Ne disaridan yabanci sermaye talebi, ne kredi talebi, ne para talebi , ne de ithalat rakamlari ic tuketimin canlandigina dair hic bir bulgu icermiyor.

O zaman sanayi sektorunun buyumesini kim sagliyor? Cevap asagidaki sekilde gizli:



Ihracat miktar endeksi yilin ilk ceyreginde %3.1 oraninda cuzi bir artis gosterdikten sonra, yilin ilerleyen aylarinda Avrupa ekonomilerindeki buyumenin hizlanmasi ile toparlanmis ve yilin son ceyreginde artis hizini %15’e cikarmis. Her ne kadar Aralik ayi ihracat rakamlari henuz belli degilse de Ihracatci Birlikleri kayitlari Aralik ayinda ihracatin %19, Ocak ayinin ilk 20 gununde ise %50 arttigini gosteriyor (Gecen sene hava kosullari sebebiyle calisilan is gunu sayisi Ocak ayinda eksik gerceklesmisti. O yuzden hem buyume rakamlarinin hem dis ticaret rakamlarinin 2007’nin ilk iki ayinda yuksek gelmesi normal karsilanmalidir. Simdiden uyariyoruz.)

Yani neymis? Son iki ceyrekten beri ekonomiyi surukleyen dis talepmis, ic talep degil.

2007’de ne olur? Merkez Bankasi su anki para politikasini surdurdugu muddetce kimse ne disaridan gelecek yabanci sermayeden ne secim sebebiyle gevsetilmesi muhtemel maliye politikalarindan medet ummasin. Merkez Bankasi kredi musluklarini kapatmis durumda. Ic talebin basini kaldirmasina izin vermeyecektir. Turkiye’nin sansi, ekonomik buyume maratonunda yerli tuketicinin dusurdugu batonu, dis talebin yerden alip ekonomiyi kosturmaya devam etmesidir. Sansimiz yaver giderse Avrupa ekonomileri yilin ilk yarisinda buyumeye devam eder (Almanya’da KDV oranlarindaki artis ve Italya’da butce acigini azaltmaya yonelik onlemler buyume hizini yavaslatabilir). Bu arada ic talebin zayifligi, petrol ve diger emtia fiyatlarini dusmesi, ve emlak piyasasindaki durgunluk sayesinde (kiralar neden yuksek oranda artmaya devam ediyor zannediyorsunuz?) enflasyon dusmeye devam ederse ve hukumet secim politikalari uygulamazsa, Merkez Bankasi Hazira’dan itibaren fazileri dusurmeye baslar. Ic tuketim tekrar batonu geri alir ve ekonomi buyumeye devam eder. Read More!

Idam Cezasi Hangi Ulkelerde Var

Bazi okuyucularimiz burasinin bir ekonomi blogu oldugunu, o yuzden dun yazdigimiz Hrant Dink yazisinin ekonomi ile alakasi olmadigini dusunuyor. Yanlis dusunuyorlar. Ekonomi sadece kisitli kaynaklarin verimli kullanilmasi ile alakali degildir. Ekonomi insanlarin davranislarini inceleyen, ve bundan hareketle politikalar ureten bir bilim dalidir. Inanmayacaksiniz ama ekonomistler bu konular uzerinde 30 yildan uzun bir suredir calisiyorlar. Sizlere ornek olsun diye idam cezasi konusunda bir yazi yazmak istedim.

Blogumuzun yazarlarindan Ahmet Bey bizim idam cezasini destekleyen yazilarimiza katilmadigini belirtmis. Bu yazimda, izninizle, kendilerine dalacagim.

EFT Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı

Idam cezasi konusunda yazilmis eski ve en onemli calismalardan bir tanesi Isaac Ehrlich'e aittir. American Economic Review'in Haziran 1975 sayisinda "The Deterrent Effect of Capital Punishment: A Question of Life and Death" basligini tasiyan makaleyi okumanizi tavsiye ederim. Isaac, ekonominin babalarindan olan Gary Becker'in ogrencisidir, 1992 ekonomi Nobel odulu sahibi olan Becker, beseri sermaye, suc ve ceza, aliskanliklar (addiction veya bagimlilik) konularinda ilginc calismalar yapmistir. Idam cezasi ile ilgili fikir sahibi olmak istiyorsaniz gideceginiz adres burasidir.

Ben Isaac'i sahsen tanirim aslinda. Tanistigimizda kendisine Turk oldugumu soyledigim zaman, "Yaa demek Turksun, ben sizin eski basbakaniniz Tansu Ciller'i cok iyi tanirim" seklinde geyige de girmisti. Ben ise, ben Ciller'i sevmem diyerek karsilik verip kestirip atmistim. Neyse konuyu dagitmayalim. Muhtemelen okuyucularimizin cogunlugu Isaac Ehrlich'in yazdigi makaleye ulasamayacagi icin size Becker'i kaynak gostereyim.

Gary Becker kendi blogunda bu konuyu daha once tartismis. Vardigi sonuc su: idam cezasi cinayetleri azaltan bir etkiye sahip. Oldurulen her bir sucluya karsilik 3 kisinin hayatini kurtardigimizi varsayarak konuyu tartisiyor (bu arada empirik arastirmalarda bulunan rakamlar bunun cok cok uzerinde. Ehrlich her idam edilen mahkumun 14 kisinin hayatini kurtardigini hesaplamis mesela). Bu su demektir, devlet bir kisiyi idam etmeyerek dolayli yollardan 3 kisinin olumune neden oluyor. Genellikle bu kisiler idam etmedigimiz suclulardan daha masum kisiler oluyorlar.

Bizim de savundugumuz gorus bu. Suclulari degil, masumlari koruyalim. Suclulari sokaga saldiginiz vakit, masum insanlari suclarla yuzyuze birakiyorsunuz demektir. Istatistikleri bilmiyorum ama Rahsan Affindan sonra teorik olarak ulkemizdeki suc oraninin dramatik bicimde arttigini soyleyebilirim. Turkiye'de ekonomi doktorasi yapma gafletinde bulunmus kisilerden bir tanesi keske bu konu uzerine bir calisma yapsa ne iyi olurdu.

Idam cezasini savundugumuz zaman iskembeden atmiyoruz, yapilan calismalara bakarak fikir olusturuyoruz. Bu arada issizligin azaltilmasi da cinayetlerin azalmasina yol acan baska bir faktor. Sakin bahsettigimiz calismalarin bu tur faktorleri goz onune almadigini zannetmeyin.

Ekonomi gercekten ilginc bir alan, maalesef ulkemizde ekonomi dediginiz zaman insanlarin aklina makroekonomiden, doviz kurlarindan, issizlikten ve enflasyondan baska bir sey gelmiyor. "Yegenim, soyle bakiim dolar cikar mi dolar?" bosuna benim en cok isittigim sorularin basinda gelmiyor!! Read More!

Hrant Dink Cinayeti

Hurriyet'in anlattigina gore olayi Yasin Hayal planlamis, once Zeynel Abidin Yavuz isimli sahsa gidip olum emrini vermis, ama bu sahis ailevi nedenlerden dolayi kabul etmeyince olum emrini 17 yasindaki Ogun Samast'a vermis. Amerika'da ozellikle muhafazakar bir eyalette bu cinayet islenmis olsaydi savcilik su sekilde hareket ederdi.

Oncelikle 17 yasinda olan Ogun Samast'in bir yetiskin gibi yargilanmasina karar verilir ve olum cezasiyla yargilanmasinin onu acilirdi. Cocuk cinayeti itiraf ettigi icin mahkum olmasinda bir problem cikmazdi. Vur emrini veren Yasin Hayal de adam oldurmeye tesvikten nefret suclari kapsaminda idam cezasiyla yargilanirdi. Muhtemelen bu ithamlari reddecegi icin mahkum olmasi biraz zor olurdu. Bu yuzden Ogun Samast'a sartli tahliyesiz muebbet hapis karsiligi yasin Hayal'e karsi taniklik yapmasi istenirdi, cocuk da muhtemelen kabul ederdi. Kabul etmese bile juriler aslinda Yasin Hayal'i mahkum ederlerdi.

Liderlik Nedir?   Küresel ısınma Nedir  Komünist Nedir  Komünizm nedir?  Kapitalizm Kapitalist nedir

Boylece yapan ve azmettiren omur boyu iceride kalirdi. Is burada biter miydi zannediyorsunuz? Hayir. Olaydan haberi olan ama polisi uyarmayan Zeynel Abidin Yavuz da mahkemeye cikarilir ve bir 15 yil iceride kalmasi saglanirdi. Zeynel Abidin'in elinde guclu bir koz var. Yasin Hayal'e karsi mahkemede taniklik yapabilir, bunun karsiliginda acik bir cezaevinde kisa sureli (1-3 yil) bir hapis cezasi alarak yirtma olanagina sahip olurdu. Hem boylece Ogun ve Yasin'in idaminin onu acilmis olurdu. (Oyun Teorisinin uygulanmasini gorebiliyor musunuz?)

Turkiye'de nasil olacak peki? Cocuk 18 yasinda kucuk oldugu icin en cok 16 yil hapis yatip kurtulacak, Yasin Hayal'e de 3-5 yil hapis cezasi verir, pismanligindan dolayi onu da affederiz. Zeynel Abidin'e ise madalya takariz herhalde. Biz bir ekonomi bloguyuz ama bu, bu konuda yazi yazmayacagimiz anlamina gelmez. Savundugumuz serbest piyasa ekonomisinin temel tasi olan yargi sisteminin acizligini ozellikle gozler onune seren bu konuyu es gecemezdik.

Bu olayin Avrupa'dan nasil goruldugunu Cuneyt isimli okuyucumuz su sekilde ifade etmis, degistirmeden aktariyoruz:

"Ben Amerika'da degil ama Avrupa'nin ortasindan nasil gözüktügünü söyleyeyim: Türkiye'de bir hunhar cinayet daha islendi ve Türk milleti gene komplo teorilerine, gene dis mihraklara, gene "birlik ve beraberligimizi bozmak isteyenlere” kesiyor faturayi, devekusu gibi basini kuma gömüp büyüyen tehlikeyi görmeyi reddedip, aynaya bakmayarak.

Türkiye’den cikali bir 10 yil oldu. Bu 10 yilda en cok ilgimi ceken gelismelerden biri Türkiye’de inanilmaz bir komplo teorisi acligi, bir “desifre” manyakligi yaratilmis olmasi. Her seyin arkasinda dis mihraklar, gizli gücler, derin devlet görmeler, her söylemi, her cümleyi didik didik edip öküz altinda buzagi aramalar, olaylarin sebeplerine egilip gelecege yönelik adimlar atmak yerine ucuz hafiyelik yaparak hamasî nutuklar atmak moda oldu.

Türkiye’de gözlemledigim bir gelisme de son 5-10 yildir inanilmaz derecede ipsiz sapsiz, hasta ruhlu, internet kafelerde, chat odalarinda vakit öldüren, düsünmeyen, okumayan, kendini ifade yeteneginden yoksun, hayatta yönünü kaybetmis ve verimli bir sekilde harcayamadigi enerjisini kerameti kendinden menkul fasizan bir milliyetcilik anlayisina kanalize eden bir nesil yetistigi.

Yilbasi gecesi komsumuzun oglu Selamicesme parkinin yanindan geciyor. Bilenler bilir, Istanbul’un nezih semti. Park kenarinda oturan 6-7 it laf atiyorlar, oglan cevap vermeden yoluna devam ediyor. Vay sen misin cevap vermeyen, üstüne cullanip essek sudan gelinceye kadar dövüp, 7 yerinden bicakliyorlar. Oglan ünitelerce kan verilerek direkten dönüyor. Istanbul’un orta yerinde.

Türkiye disaridan böyle gözüküyor iste. Kurtlar vadisini seyredip dünyasini öyle kuran, polat alemdari örnek sahsiyet sayan, hosuna gitmeyen en ufak bir durumda silaha sarilip karsisindakini alasagi etmeye sartlanmis bir neslin yasadigi bir ülke olarak gözüküyor Türkiye.

Türkiye disaridan devletin istemedigi gazetecilerin dizi dizi vuruldugu Rusya gibi gözüküyor, fikir hürriyetinin olmadigi, oldurulmadigi bir ülke gibi. Basbakaninin bu katliam sonrasinda yüzü kizarmadan birlik beraberlik ve düsünce hürriyeti nutuklari attigi ama bir karikatürü bile hazmedemedigi bir ülke olarak gözüküyor.

100,000 dolar karsiligi cocugun icin patronunla yatar misin diye olusturulan bos gündemleri, alelade haydutlari kadin diye „hanimaga“ yaftasiyla karizmatiklestiren, igrenc bir erkeklik miti cevresinde siyah takim giyip yakayi göbege kadar acmayi agir adamlik saydiran igrenc medyasi ile gözüküyor Türkiye disaridan.

Issiz manyaklarin mahkeme kapilarinda ülkenin sayili aydinlarini hedef gösterdigi, böyle bir cinayet sonrasinda „oh oldu“ diyen genis bir kitlenin bulundugu bir ülke olarak gözüküyor Türkiye.

Ve en kötüsü: Bu kadar vahim bir manzara karsisinda bile „en cok kimin isine yariyor?“ diye ucuz hafiyelik pesinde kosup cuvaldizi kendine batirmak yerine gene komplo teorilerine gömülen ve bir türlü, evet bir türlü kayip bir nesil yetistirdigimizi, siddete, düsmanliga, vandalliga, yabanilige kosullanmis kayip bir nesil yetistirdigimizi görmeyen, ne olursa olsun sucu hep disarida, derinlerde araya ama bir türlü aynaya bakmayan bir ülke olarak gözüküyor Türkiye disaridan.Umarim anlatabildim.

Komplo teorisi falan aramaya gerek yok. Aynaya bakmak yeter.

Cüneyt"

Borsa Yorumları
Altın Yorumları
Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir
Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası Read More!

SINAV Sorulari (Cozumleri Sonra)

Butun donem boyunca yan gelip yattiniz, simdi sinav zamani. Cikarin kagitlari kalemleri.

VOB nedir?     Taksi Şöförü   Borsa Tüyoları?   Olasılık nedir?   Enformasyon Nedir

1. Baby boomers ne demektir? Sosyal Guvenlik Sistemi icin ne tur tehlikeler arz etmektedir?

2. Deflasyon nedir, hangi sartlar altinda issizlige sebep olur?

3. Ekonomik buyume ile reel ucretler arasinda bir iliski var midir?

4. Petrol fiyatlari ne tur bir piyasada belirleniyor? 31 Aralik 2007 tarihinde 1 varil petrolun fiyati ne olacak? Aciklayiniz.

Her soru 25 puandir. Istediginiz sorudan baslayabilirsiniz. Eger bazi cevaplari iskembeden sallayacaksiniz bol sanslar, yoksa sansla fazla bir alakaniz olmaz zaten. Read More!

Nefret Suclari

Birbirinden farkli ozellikler tasiyan insanlarin ayni cografyada yasamasi kolay degil. Öküzlük sadece bizim toplumumuza mahsus bir sey de degil. Amerika'da hem farkli kulturlerden gelen hem de farkli irklardan olan bir cok kisi bir arada yasiyor. Dogal olarak da bazen Araplara yonelik, bazen siyahlara yonelik, bazen yahudilere yonelik, bazen de asyalilara yonelik cinayete kadar varan suclar isleniyor.

Aslina bakilirsa Osmanli da farkli kulturlerden gelen insanlarin bir arada yasadigi bir devlet idi. Ancak imparatorlugun sonlarina dogru ortaya cikan milliyetcilik akimina yenik dustu. Din ve milliyet devletleri bolunmeye surukleyen farkliliklarin basinda geliyor. O yuzden kanunlari olustururken bu problemlere cozum bulmak gerekiyor. Bizim ulkemizde Ermenilere veya Rumlara karsi yapilmis ilk saldiri degil Hrant Dink'e yapilan saldiri. Nasil benzer temellerden destek alan PKK ile mucadele ediyorsak, bu cinayeti de teror olarak ele almali ve cezasini ona gore vermeliyiz. AB'ye girmeyi istememe sebeplerimden bir tanesi de idam cezasinin kaldirilmis olmasidir. Adamin suclulugu konusunda kafamda en ufak bir suphe bile yok, hic masrafa girmeden, hizli bir sekilde yargiladiktan sonra Saddam gibi sallandirmak lazim.

VOB nedir?     Taksi Şöförü   Borsa Tüyoları?   Olasılık nedir?   Enformasyon Nedir

Isin komik yani, bu adam, "terrorist in the making", daha once de Trabzon'da terorist eylem planlamis, bombaciya verilen ceza 6 yil, 11 ay yatmis cikmis. Benim anlamadigim iki sey var. Birincisi terorizm gibi ciddi bir suca 25 yildan daha hafif bir ceza neden verilir? Ikincisi, 6 yil ceza verdigin adami niye 11 ay sonra saliverirsin? Hem dandik dandik cezalar veriyoruz, hem de "iyi halden", "pismanliktan", ottan boktan sebeplerle saliveriyoruz. Bundan 20 sene once Turgut Ozal'a suikast duzenleyen kisi kac sene yatti dersiniz? Magandalar kac yil yatiyor?

Her onune gelen politikaci, milletvekili "Bu Turkiye'ye sıkılmıs bir kursundur" seklinde demec veriyor. Bakalim Turkiye'ye sıkılan kursuna karsi bir daha ki sefer icin ne onlemler alacaklar?

Not: Bu gelismeler piyasalari nasil etkiler? Bence kisa bir muddet sonra hersey normale doner, neticede bir etkisi olmaz. Ermeni meselesi hakkinda bir yazi benden beklemeyin, CHP gibi solcu bir partinin Anayasanin 301. maddesinin degismesine karsi oldugu, dusunce ozgurlugunun oldugu bir ulkede bu dusunceleri paylasma ozgurlugu getirilmeden agzimi acmam. Mesela su an icimden ozgur ozgur dusunuyorum, dusunce ozgurlugu denilirken kastedilen bu olmali!! Read More!

Finans Doktorasi Yapmak

Bir okuyucumuz bize asagidaki sorulari yoneltmis, diger ilgilenen arkadaslara da yardimci olur diye sizlerle paylasiyorum:

"Kendim bilgisayar muhendisligi lisans mezunuyum. Su an odtude yine bilgisayar muhendisliginde yuksek lisans yapiyorum. Hedefim Amerika'da finans doktorasi yapmak ve fon yoneticisi olmak istiyorum. Bana fon yoneticiligini tavsiye eder misiniz? Kendim imkbde hisse alip satiyorum. Ve ben bu isten zevk aliyorum. Bunun uzerine ilerlemek istiyorum. Neler yapmalıyım? Hangi okullara basvurabilirim? Bir de isletme altinda finans var ayrica ekonomi altinda da finans secenegi var mi? Hangisini secmem lazim? Bilgisayardan finansa gecmem zor olur mu?"

VOB nedir?     Taksi Şöförü   Borsa Tüyoları?   Olasılık nedir?   Enformasyon Nedir

Bana sorarsaniz bilgisayar master derecenizi kullanarak hemen para kazanmaya baslayabilirsiniz. Finans doktorasi 5-6 senede bitecek bir proje. Alternatif olarak Columbia Universitesinin 1 senelik Mathematical Finance master programina girebilir ve oradan fon yonetimi konusuna atilabilirsiniz, eFinancialCareers.com sitesini ziyaret ederseniz ne tur is olanaklari oldugunu, ne tur kisiler aradiklarini gorebilirsiniz. Doktorayi top bir okulda yapmadiginiz surece tavsiye etmem. Ayrica bilgisayardan finansa geciste bir problem gormuyorum, notlarinizin, referanslarinizin ve test skorlarinizin yuksek olmasi lazim.

Yeni aklima geldi, Salih Neftci piyasaya yonelik eleman yetistirecekleri bir program uzerinde calisiyordu, oradan da master alip piyasaya atilabilirsiniz. Master yapmadaki problem maliyetinin yuksek olmasi, Amerikalilar bankalardan %7 faizle borclanarak bunun finansmanini gerceklestirebiliyor ama siz ne yaparsiniz bilemem. Read More!

Yabancisiydi, yerlisiydi sizi takan yok.

Tahmin yapmanin amaci nedir ? Üreticilere veya tasarrufçulara alacaklari pozisyonlar konusunda tavsiyelerde bulunmak. Sizce uzmanlarimizin geleneksel yilbasi tahminlerinden faydalanabilir miyiz ? Pek zannetmiyorum. Aslinda yaptiklari tahminlerle birlikte yanlarinda ‘kullanma klavuzu’ vermeliler. Bir taraftan çok sayida belirsizlikten bahsederken, öbür taraftan ‘büyüme su olacak, enflasyon bu olacak’ diyebiliyorlar. Peki kardesim, karsimizda çok sayida belirsizlik varken bu rakkamlari nasil hesapliyorsun, hangi denklemlerden yararlaniyorsun ?

Eger tasarruflarini ‘ufak ufak’ biriktirmeye çalisan bireysel yatirimciysaniz uzmanlara güvenmemeniz anlasilir bir seydir. Aslinda onlara kimse güvenmiyor, ne dediklerini de anlayan yok. Bakin, uzun yillardan beri risklerden söz edip dururlar. Yok cari açikti, yok FED’in faiz artirimiydi, yok Kibris belirsizligiydi falan filan. Bütün bu dönem boyunca hem portföy hemde dogrudan yatirimcilar adeta kapilari kirarcasina Türkiye’den içeri girdi. Ayrica son dalgalanmada anlasildiki Türk yatirimcisininda güveni de belirgin sekilde artti (Bknz. Tugrul Bey’in ‘’Saf ve Bakir Turk Halki Neden Saf ve Bakir Davranmiyor?’’ yazisi). Ben olsam kendime su soruyu yöneltirdim: ‘Yahu yabancisiydi, yerlisiydi bizi takan yok. Nerede yanlis yapiyoruz?’

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar    Sosyalizm Nedir

Sorun bunlarin ‘iyimser veya kötümser’ olmasi degil, hiç bir hesaba kitaba dayanmayan tahminler yapmalari. Dahasi yaptiklari tahminlerini yatirimcilara rehber olusturacak nitelikte degil.Efendim ‘cari islemler risk olusturmaktadir’. Eeee ? Bu saptamadan ne sonuç çikaracagiz ? Paramizi dolarda mi biriktirelim ? Birikimlerimizi ülke disinda mi saklayalim ?

Ben daha ‘alçakgönüllü’ bir yöntem önerecegim. Konuyu basitlestirmek için de faiz veya döviz yatirimcisi oldugunuzu varsayacagim. Problemi üç asamada ele almamiz gerekir. Önce ‘neyi’ tahmin etmemiz gerektigini bilmeliyiz. Pek çok seyi degil, amacimiza yönelik anlamli olanlari tahmin etmeye çalismaliyiz. Ikinci asamada ‘hangi hassasiyetlerde’ tahmin yapabilecegimizin farkinda olmaliyiz. Rakkamsal tahminlerin anlami yok. Bizim için ‘düsecek’ veya ‘yükselecek’ çözünürlülügü yeterli. Hadi bunlara bir de ‘çok düsecek’, ‘çok yükselecek’ degerlerini de ekleyin. Daha fazlasi uçus olur. Baskasina tavsiyelerde bulunurken iskembeden atabilirsiniz ama söz konusu olan kendi paranissa tahmin edilebilme sinirini dogru kestirmenizi öneririm. Son asamada ise yaptiginiz tahminlere dayanarak ‘nasil’ dogru pozisyon almaniz gerektigini bilmeliyiz.

Sondan basliyorum. ‘Cari islemler açiginin’ veya ‘seçim sürecinin’ faizleri çok yükseltecegini düsünüyorsak nispeten düsük getirili ve likit enstrümanlar tercih edilmeli. Likit enstrümanlar nedir ? Günlük faiz, kisa vadeli bonolar veya banka mevduatlari. Ya döviz ?
Döviz, Türkiye’de yasayanlar için likit bir enstrüman degil. Özellikle dalgalanmaya birakildiktan sonra. Eskiden Merkez Bankasi kur garantisi verirdi. TL deger kaybettigi zaman geri gelmesi diye bir sey olmazdi. Siz dövizdeyken TL deger kazanirsa hapi yuttugunuzun resmidir. Iste bizim uzmanlarimizin bir türlü kavrayamadiklari nokta da bu. Bir kez kolunuzu kaptirisaniz tasarruf kaybina ugramamak için çok ama çok uzun dönemler beklemeniz gerekebilir. Bu dönem boyunca uzmanlara sövüp saymaktan kim sizi suçlu ilan edebilir ? Sunu da bir türlü anlamiyoruz: Geçmiste oldugu gibi dövizle TL arasinda zirt-pirt gidip gelemessiniz. Özellikle buhranli dönemlerde alis-satis fiyalari arasinda fark hizla artiyor. Sermayeyi hareketlerini caydiran güç budur. Bizimkiler, muhtemelen kendileri yatirimci olmadiklari için, islerin eski hamam eski tas devam ettigini zannediyor. Bugün oraya geç, yarin buraya dön gibi davranislarin mümkün olabilecegini saniyorlar. Sonuç olarak tahminleri ‘kullanisli’ degil.

Eger riskleri makul buluyorsaniz, getirisi yüksek fakat daha az likit olanlara yönelmeniz gerektigini belirtmeme gerek yok. Sloganimiz degismiyor: ‘Bugün degerli olani degil, yarin degerlenecek olani al’. Örnek vererek açiklayayayim: Yüzde 22 ile 2 yillik hazine kagidi aldiginizi varsayalim. Reel getirisi çok yüksek olabilir. Ama bunun önemi yok. Siz aldiktan sonra faizlerin birden %30’a firladigini düsünün. ‘Yasasin kazandim’ diye göbek atabilir misiniz ? Faizi bir fiyat olarak gördügüzde, ona degerli demek, faizin yükselecegi tahmininde bulunmakla esdegerlidir. Yükselen faizden yararlanabilmek için uzun vadeye girmekten kaçinmaniz gerekir. Eger faiz degersiz diyorsaniz, faizlerin düsecegi tahminine abone oldunuz demektir. Faizi ‘ucuza’ kapatmak mantigiyla, mümkün olan en uzun vadeye girersiniz. Çünkü gelecekte bugünün faizini bulamayacaginizi bilirsiniz. Kapis ?

Ben konuyu basitlestirmek için faizi ‘enflasyonla’ dogrudan iliskilendirmiyorum. Yalnizca dolayli iliski kuruyorum. Iki sebepten: Birincisi; yabanci sermaye için ulusal enflasyonun hiç bir önemi yoktur. Çünkü kazandigi parayi kalkip bizim ülkemizde harcamayacak. Bu ülkede hafizasi olan var mi bilmiyorum ama 2000 yilinda reel faizler negatifti, gelecekte de olacak. Hiç sasirmayalim. Ikincisi; TL yatirimlarinin uzun vadede enflasyonun üzerinde getirisi olacagini kabullenmek, yapacaginiz analizi basitlestirebilir. Kisa vadeli saçma sapan analizler yapmak yerine, çok kabada olsa uzun vadede isleyenlere önem vermelisiniz. Özellikle bir isiniz var ve her allahin günü ‘tasarruflarinizin’ pesinde kosacak durumunuz yoksa. Ancak ‘gelecekteki enflasyon’ Merkez Bankasinin davranisini kestirmek açisindan önem kazanir. Enflasyon artarsa, istese de istemese de MB’nin faizi yükseltmek zorunda kalacagi bilinir. Sonucu siz tahmin edin artik.

Konuya devam etmek istiyorum. Bir iki yaziyla anlatip bitirilemeyecek kadar uzun. Fakat gelecek hafta bir ara verip 2003 yilindan kalan bir yazimi gündeme getirecegim. O dönemler FED’in faizleri artirmasinin, likiditeyi emmek suretiyle bizim gibi ‘sanal’ ekonomileri (ekonomi nedir?) krize sürükleyecegi tahmin ediliyordu (Bir hafizaya sahip olanlar için hatirlatiyorum elbette). Maxi-devalüasyon laflari genis çevrelerce alinip satiliyordu. Sayin Akat ‘kriz olmayacak’ diyor. Kisa vadeli pozisyon meraklisi olmayan yatirimcilar için anlamli ve kullanilabilir bir tahmin. Fakat çok geç kaldi. Önemli olan bir beklentiyi henüz ucuzken alabilmek.

Ahmet Çavusoglu Read More!

Bagis : Cocuk Esirgeme Kurumu Meselesi

Counteratak'dan Haci Bey Cocuk Esirgeme Kurumu'na bagis yapma seruvenini anlatmis. Cekincelerini dile getirmis, biz de cevap verelim istedik. Oncelikle niye Cocuk Esirgeme Kurumunu sectigimi anlatayim.

Ugrunda caba verilecek cok hayir isi var, kimisi sigara ile savasir (bu arada sigara ile ilgili bazi istatistikler ve sigara sirketlerinin uyguladiklari sinsi stratejiler hakkinda bir yazi Vatan'da cikmis), kimisi Turkiye col olmasin, agac dikelim diye ugrasir. Biz de kimsesiz cocuklari fidan olarak goruruz ve bunlarin yeserip filizlenmesi icin elimizden geleni yapmak istiyoruz. Bunu yapmanin ideal yolu nedir?

Bir cocugun en iyi sekilde yetisebilecegi ortam sevginin, ilginin eksik olmadigi, cocuklarin her seyden onde tutuldugu aile ortamidir. O yuzden kimsesiz bir cocuga yapilacak en iyi yardim onlari evlat edinmektir. Turkiye'de insanlar bu konuda cok istekli degiller maalesef.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller    Sosyalist Nedir

Second best alternative, yani bir sonraki yontem ise cocuklarin aile ortamini cagristiracak bir kurumda yetistirilmeleridir. Bu konudaki tercihimiz ufak, ne yaptigini iyi bilen, gonullu kisilerin calistirdigi kurumlardir. Maalesef bu tur kurumlara gidip sahsen incelemedikten sonra, ya da calisanlarini sahsen tanimadiktan sonra asimetrik enformasyon probleminden oturu yardim yapmak istemiyoruz.

Bu da bizi Cocuk Esirgeme Kurumuna getiriyor. Cocuk Esirgeme Kurumu bundan 30 yil once kullanilan yontemle bagis toplamaya calisiyor. Bana kalirsa websitelerinin calisiyor olmasi bile mucize, zaten onlara ulasabilecegimiz bir email adresi bile koymamislar koca siteye. Biz de karsilastigimiz sorunlari Genel Mudurlerine bir email atarak bildirdik. Mesajimizin uzerinden 2 hafta gecmesine ragmen bir cevap alabilmis degiliz. Neticede ciddiyetsiz, el elin esegini turku cagirarak arar felsefesinde hareket eden bir kurum imaji edindik. Dusunun, insanlar size para vermek istiyor, siz onlara zorluk cikariyorsunuz. Amerika'da bagis toplayan kurumlar, tek tek telefonla insanlari arayarak bagis toplar, mektup yollar, telefon uzerinden, internet uzerinden bagis yapilmasi olanagini saglar. Bizim kurumlarimiz yan gelir yatar. Allah bilir cocuklara nasil davraniyorlardir.

Yine de alternatifini bulana kadar Cocuk Esirgeme Kurumuyla devam etmeyi dusunuyorum. Neticede simdilik yaptigimiz bagislarin miktari ufak, gelirlerimizde artis olursa daha verimli alanlara bagis yapmanin yollarini da bulmasini da biliriz. Bizim esegimizi bizden daha iyi kim arayabilir ki? Read More!

Teknik Analiz'in Analizi

Teknik analiz kullanarak piyasa getirisinin uzerinde para kazanabilir miyiz? Kucuk ve orta buyuklukteki yatirimcilar icin bu soruyu cevaplamaya calisacagim. Simdiye kadar teknik analizcilerle hep dalga gectim, ama niye dalga gectigimin detaylarini aciklamadim.

Teknik analiz yonteminin felsefesi sudur. Borsada gerceklesen islemlerin cogu noise'dir, yani bir bilgi dahilinde yapilmamis islemlerdir. Simdi birisi cikip da kimsenin bilmedigi bir bilgi cercevesinden alim veya satim olayina yuksek hacimle girerse arz-talep dengesizliginden bir trend olusacak, biz de "herkesin hemfikir oldugu" teknik analiz yontemlerini kullanarak bu gizli bilgileri aciga cikarabiliriz dusuncesidir.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller    Sosyalist Nedir

Bu dusuncenin sakat taraflarina tek tek bakalim. Birincisi kimsenin elinde bir bilgi olmadigini dusunelim. Gerizekali teknik analiz yontemleri noise'e bakarak (ortada bir sey olmamasina ragmen) herkese al-sat sinyali verecektir. Teknik analizi takip eden koyun suruleri de "Anaaaa, bak bu kagit cikacak" diye yuklenince kagitlar da gercekten cikmaya baslayacaktir. Adamlar abartirlarsa bu sefer rakamlarin dogru durust analizini yapan kisiler ellerindeki kagitlari yuksek fiyattan satacaktir. Bu sefer teknik analiz "sat" sinyali verecek, teknik analizi yavas uygulayanlar ve hissenin fiyat artisindan gaza gelip alim yapan kucuk yatirimcilar zarar yazacaklardir. Neticede durduk yere volatilite yaratilmis olacak, hizli islem yapanlar ve araci kurumlar kazancli cikacaktir.

Ikinci durumda yine kimsenin elinde bir bilgi olmadigini varsayiyoruz. Ancak bu sefer elinde yuksek miktarda nakiti bulunan "biyikli" bir yabancinin Morgan Stanley uzerinden tek bir kagitta islem yaptigini varsayiyoruz. Bu kisi kagitlari diyelim ki 10 seviyesinde toplamaya baslasin ve fiyatlar 11'e kadar yukselsin. Morgan Stanley'in buyuk miktarlarda alim yaptigini goren yerli teknik analizciler ve gaza gelen kucuk yatirimcilar, bir de bizim "biyikli" yabancinin cikardigi soylentilere de kanarak alimlara gecince hissenin fiyatinin 12'e geldigini varsayalim. Hisse 12'e cikarken bu arada bizim "biyikli" yabanci da baska kurumlar araciligiyla ve caktirmadan elindeki kagitlari bosaltmaz mi?

Ucuncu durumda elinde bilgi olan birisinin oldugunu varsayalim. Hatta bu kisi siz olun. Ne yapardiniz? Ulkede teknik analizi takip eden bir suru manyak oldugunu biliyorsunuz, alim yaparken elinizi baskalarina gosterir miydiniz? Teknik analizin ne tur kosullarda sat sinyali verdigini siz de herkes gibi biliyorsunuz, o zaman alim yapmak istediginiz zaman en iyi strateji satis yaparak baslamak ve piyasaya bu kagitta ciddi satis olacak izlenimi verdirmeniz degil midir? Hisseleri kuresel isinmanin ve petrol fiyatlarinin dustugu bir ortamda "emtia fiyatlari dusuyor, yabancilar gelisen piyasalardan cikacaklar, kurunun yaninda yas da yanacak" soylemi altinda %10 dusurup, petrol fiyatlari dusmeye devam ederken alima gecmez misiniz?

Oyun teorisinin uygulanabilecegi en ideal piyasa kisa vadeli hisse alim satim piyasalaridir, ama ne hikmetse ben bu konuda dogru durust bir tek calismaya bile rastlamadim.

Yabancilar salak degil, islem yaparken size ellerini belli etmezler. Ayrica sizin sandiginiz gibi cogu kisa vadeli yatirimci da degildir. Yabancilarin kisa vadeli yatirimci oldugunu soyleyebilmeniz icin bana borsadaki yabanci payinin buyuk dalgalanmalar gosterdigini ispatlamaniz lazimdir. Mayis-Haziran krizinde bile borsada yabancilarin payi 1-2 puan disinda oynamadi. O yuzden yabancilarin kisa vadeli geldigi yonundeki hipotezinize katilmadigimi belirtmeliyim.

Belki de yabancilarin cok fazla sayida islem yapmasindan yabancilarin kisa vadeli geldiklerini dusunuyor olabilirsiniz. Ama sunu unutmayin ki yabancilar cok islem yapiyorlarsa iki nedeni olabilir. Birincisi izledikleri strateji herkes tarafindan bilinen teknik analistleri tongaya dusurmek icin yapilan alim satimlardir, ikincisi de ellerini belli etmemek icin yaptiklari ortaya noise (belirsizlik de diyebiliriz) cikaran alim satimlardir.

Kisa vadeli piyasalarda yapilan islemler icin zero-sum-game kavramini kullanabiliriz diye dusunuyorum, yani bir kaybeden bir de kazanan olacaktir. Bu durumda sizce kaybeden stratejisi herkes tarafindan bilinen teknik analistler mi olacaktir yoksa bu stratejinin zayif taraflarindan faydalanan daha akilli kisiler mi?

Televizyonlarda teknik analizden bahseden bankacilarin mi gerizekali oldugu, yoksa bizi mi gerizekali yerine koydugu konusuna geri donelim. Bu kisilerin teknik analizin calismadigini bildiklerini dusunelim. O zaman nasil para kazanacaklar? Birilerinin alim satim yapmasi lazim, teknik analiz kullanarak alim satim yaparsa daha guzel olur. O yuzden televizyondan milleti gaza getirip islem yapmaya tesvik ederek hem komisyonlardan hem de anti-teknik analiz stratejilerinden para kazanabilirler. Ben Turkiye'de olsaydim bu stratejiyi uygulardim. Gerizekali kucuk yatirimcinin hep kaybetmesinin nedeni bu olabilir mesela.

Ote yandan Turkiyede faaliyet gosteren yatirim fonlarinin performansina baktigimiz zaman cogunun piyasa getirisinin oyle boyle degil cok altinda bir performans sergiledigini goruyoruz. Simdi burada uc durum soz konusu olabilir. Birincisi, aldiklari komisyonlar, kesintiler, vs. asiri yuksek. Ikincisi, bu portfoy yoneticileri gercekten de teknik analiz uygulayarak islem yapiyor ve neticede kaybediyordur. Ucuncusu, bilerek kotu islem yaparak fonun parasini kaybediyorlardir. Bu tabii ki bir olasilik ve elimde bunu kanitlayacak veri yok. Ancak cok mantiksiz bir alternatif de degil.

Analizimizin sonuna gelmis bulunuyoruz. Kucuk yatirimcilara tek tavsiyemiz kendi kendilerine yukarida bahsettigimiz oyunda ne tur bir rol aldiklarini sormalaridir. Borsa 2003 yilinda 9000 seviyesinden 2006 yilindaki 45000 seviyesine kadar 5 kat artarken kac defa "SAT" sinyali aldiklarini hatirlasinlar. Kumarhaneye cebinde uc kurus parayla giren turist gibi davranmasinlar, unutmayin "house always wins".

Not; Kafanizda hala "paramizi nereye yatiralim" sorusu var ise, Cocuk Esirgeme Kurumuna 10 YTL bagis yaptiktan sonra dekontu bize email ile yollarsaniz size tatminkar bir cevap verebilirim. Read More!

Ali Agaoglu Yazilari

1. Ali Agaoglu

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Kredi Faiz Oranları    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri Read More!

Kisa Vadede Borsa Ne Yone Hareket Eder

Kisa vadede borsa kafasi koparilmis tavuk gibi hareket eder, nereye gidecegi hic belli olmaz. O yuzden televizyona cikan, hotshot borsacilarin 38 binde destek, 45 binde direnc var seklindeki sacmalarini duydugum zaman ya onlarin gerizekali oldugunu ya da bizi gerizekali yerine koyduklarini dusunurum. Isin diger bir yonu ise borsanin kisa vadeli hareketlerini aciklamaya calisan yorumculardir. Mesela bundan iki hafta kadar once borsa dusmeye basladi ve 35000 seviyelerine kadar geriledi. Vatan Gazetesinden Ali Agaoglu bakin bu gerilemeyi nasil acikliyor:

"Küresel ısınma nedeniyle mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları tüm dünyada petrol talebini azaltınca fiyatlar son 18 en ayın en düşüğüne indi. Öyle ki petrol karteli OPEC’in sürekli tekrar ettiği üretim kısma tehdidi bile fiyatları toparlamaya yetmiyor. Ancak herkes hesabını yüksek fiyatlara göre yaptığı için petroldeki düşüş, Türkiye dahil tüm piyasaları derinden sarsıyor. Hava durumunun finansal piyasaları bu denli etkilemesi herhalde beklenmiyordu. Küresel ısınma, küresel piyasaları da vurdu. Kış mevsiminin sert geçeceği beklentisiyle yükselen petrol fiyatları, beklentilerin tersine kış aylarının ılıman gitmesiyle, Aralık ayının son haftasından bu yana hızla düştü. Aralık ayının başında 64.92 seviyelerini gören Brent petrolünün fiyatı, dün 53.50 dolar/varile kadar düştü. Oysa geçen yıl; petrol fiyatlarının 100 dolar/varile kadar çıkacağı çok konuşulmuştu. Havalar soğuk gitmiş olsaydı bile; piyasa katılımcılarının neredeyse yüzde 90’ından fazlasının aynı düşüncede olduğu bir piyasada, yüksek fiyatlardan kimin yeni pozisyon açacağı pek hesaba katılmamıştı. Herkes yükselecek diye pozisyon almış ise alınan bu pozisyonlar kime satılacaktı ? Nitekim tam da bu noktada; ABD’nin bu yılki büyümesinin düşeceğinin kanıksanmasıyla eldeki pozisyonlar başa bela olmaya başladı. Petroldeki satışlar tüm emtia piyasalarını da etkilendi."

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Kredi Faiz Oranları    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Yani neymis, hammadde fiyatlari dustugu icin Turkiye piyasalari da dusuyormus. Bi dakika yahu, kucukken Baris'in kafasina ors dusmustu, yoksa sizin de mi kafaniza ors dustu? Acaba traderlar arasinda su sekilde konusmalar geciyor mudur?

- Muzaffer n'oldu kocum uzgun gorunuyorsun?
- Cok uzgunum Esref abi, petrol fiyatlari dusuyormus!!
- Vah vah, bu hayat pahaliliginda, ozellikle $35 milyara dayanmis cari acik ortaminda petrol fiyatlarinin dusmesi hic hayra alamet degil.
- Oyle abi, n'apacagiz? Artik Ruslara, Araplara eskisi kadar para vermeyecegiz.
- Dogru vallahi! Sirketlerimizin maliyeti dusecek, tuketicilerin cebinde harcamak ve yatirim yapmak icin daha cok para olacak.
- Bizim insanimiz salaktir, cebindeki para dinamit gibidir, ne yapacagi belli olmaz.
- Borsanin ne yapacagi belli olmaz, hemen satalim bizim kagitlari!!

Havalar isinmismis da, petrol fiyatlari dusmusmus de, bizim borsa o yuzden dusmusmus!! Son iki haftadir petrol fiyatlari daha da dustu. Bugun $51'in altindan kapandi NYMEX'de!!! Bizim borsa niye cikiyor o zaman?

Oooooo, demek ki petrolden degil. Enerji ihalelerinin iptal edilmis olmasindan urkmus olabilir mi piyasalar? Termodinamigin birinci yasasi degismedigine gore, enerji ihalelerinin iptalinin iptali de soz konusu olmadigina gore sorun bu da degil.

Gecen sene Mayis ayinda yasanan Merkez Bankasi baskaninin atama krizinin etkileri hala devam ediyor olabilir mi? Avrupa Birligi ile ilgili tedirginlikler olabilir mi? Ya da SSK yasasini ertelenmesi? Peki New York'a yilin ilk karinin su siralarda yagmasi olabilir mi?

Allah insana akil fikir versin, baska bir sey istemiyorum. Koyun surusu gibi birbirinin yaptigini tekrarlayan traderlarin pesinden gidip de elindeki kagitlari Turkiye'nin lehine gelismelerin yasandigi bir ortamda satan "uyaniklarin" ellerindeki kagitlari uc kurustan kaptirmalari yeterli bir derstir onlara.

Ali Agaoglu gibi yorumcular da iclerinden bir ses yazdiklarinin sacma oldugunu soylese de bu sese kulak vermek yerine sacma yorumlarina devam etmektedirler. Boyle okuyucuya boyle yorumcu mustehaktir, ne diyelim,

Bu arada Hurriyet Gazetesi borsanin 40000'in uzerine cikmasini su sekilde acikliyor:

"Uluslararası borsalardaki olumlu seyir, faiz ve dövizdeki gerilemenin yarattığı olumlu havadan destek alan İMKB, 2007 yılında ilk kez 40 bin puanın üzerinde günü tamamladı."

Hadi yaaaa! Ben de endeksin icinde olan kagitlar yukseliyor diye borsa yukseliyor zannediyordum. Megerse hava olumluymus, nereden bileyim, bizim aklimiz boyle seylere ermez. Acaba faiz ve doviz niye dusuyor ki?

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir. Read More!

Turkiye'de Yasayan Avrupali Emekliler

Avrupali Emeklilere kapilarimizi acalim dusuncesini biz bundan 1 yil once ve en son da 28 Aralik tarihinde gundeme getirmistik. Star Gazetesi Huseyin Aksu isimli girisimcinin Norvecli emeklilerin Turkiye'de yasamalari yonunde bir proje baslattigi haberini yapmis. Unakitan da destekliyormus bu projeyi. Projeye diyecek bir seyimiz yok da Star Gazetesine iki cift lafimiz olacak.

Star Gazetesi haberin icerisinde "star yazari Neftci onermisti" basligini atmis. Salih Neftci bu oneriyi 3 hafta once yapti, biz 1 sene once yaptik. Fikir ikimizden birine aitse, bize aittir (belki bizden once baska birisi benzer bir oneri de bulunmus olabilir). Star Gazetesini buradan uyaralim.

Devlet Nedir    UNESCO Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Enflasyon Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir  Forex Nedir

Ikinci nokta ise Huseyin Aksu'nun bu projeyi 3 haftada ortaya cikarip cikarmadigidir. Isin icerisinde Unakitan falan da olduguna gore, bana kalirsa bu proje uzerindeki calismalar aylar oncesinden baslamistir. O yuzden Neftci ile alakasi hic yoktur bana kalirsa. Huseyin Aksu'nun benim blogu takip ettigini de zannetmiyorum, buyuk olasilikla bu adam bu projeyi kendi bulmustur. Zaten oyle kompleks bir proje degil, basit bir isgucu ve mevsim arbitraj projesi.

Ne bicim ulke bu ya, adamlar her seyi kendilerine yontuyorlar. Gazetelerin kendileri hakkinda yalan haber yapmalari yasaklanmali, diger insanlar hakkinda yalan haber yapmaya devam edebilirler ama!!! Read More!

Borsada Sektor ve Hisse Secimi Nasil Yapilir

Borsada sektor ve hisse secimi nasil yapilir diye merak eden bir okuyucumuz bize su emaili atmis:

"Sn Ekonomix ; siteyi ilgiyle izlemekle beraber mümkün olursa BORSADA SEKTÖR ve HİSSE seçiminide irdeleyebilirseniz memnun olurum.Hisse seçiminde kullandığınız muteber bir değerleme modeli var mı? Veya siz kullanmıyor olsanız bile ABD' geçerli değerleme modelleri üzerine bir çalışma ; eskiden beri süregelen modeller vaya son dönemde daha çok öne çıkan modellleri de içerebilirse memnun olurum."

Once ikinci kisma cevap vereyim. Okuyucumuz oyle bir sey istemis ki simdi burada iki paragrafta anlatilacak seyler degil. Zaten biz de sag tarafta "Surekli Izlediklerim" kisminin en basina MIT Ders Notlari baglantisini bosu bosuna koymadik. Sloan School of Management dunyanin sayili isletme fakultelerinden bir tanesidir. Adamlar ders notlarini herkesin kullanimina acmislar. Ben, mesela aradiginiz cevabi Finance Theory II dersinin su sayfasinda buldum. Biraz daha detayli bakarsaniz daha ilginc sayfalara da ulasacaginiza eminim.

Devlet Nedir    UNESCO Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Enflasyon Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir  Forex Nedir

Birinci sorunuza gelince, burada arada sirada borsa yorumlari yapiyorum. Bunlari yaparken de 65 yasindaki halamin 1000 YTL'si ile ne yaptigimi anlatiyordum. O yuzden sizin icin sahsen bir tavsiyede bulunamam ama benim yaptiklarimi izleyip kendi sonucunuzu cikarabilirsiniz.

Benim uyguladigim yontem top-down yani tepeden inme yontemidir. Makro gelismelerden baslayip, sektor ve sirketlere inerek yatirim kararlarimi aliyorum. Vakti cok olan, verilere ulasma imkani olan kisiler sirket seviyesinden arastirmaya baslayip, sektorlere ve daha sonra da makro gelismelere dair tahminlerde bulunma yontemini de izleyebilirler. Benim cok vaktim yok, Turkiye'de de zaten uc kurus para yonetiyorum, o yuzden de bir anlamda pasif yatirim ilkesini benimsedim diyebilirim. Yani bugun alip yarin satmiyorum. Zaten kisa vadeli yatirimlarin vergisi, komisyonu falan da yuksek, harcadigim emege degmez.

Tahminlere gecelim. 2007 yilina dair tahminlerimize bakarsaniz yilin ikinci yarisindan itibaren faizlerin dusmeye ve buyumenin de hizlanmaya baslayacagini gorursunuz. Faizlerin dustugu bir ortamda en iyi yatirim yapilacak sektorler bankacilik, gayrimenkul, otomotiv gibi sektorlerdir. Benim portfoyun %30 kadari 27 Haziran vadeli tahvilde, %45 kadari bankacilik, gerisi de gayrimenkul, turizm ve basin sektorlerinde duruyor. Gecen hafta 450 tane DOHOL hissesi aldim, boylece Milliyet, Hurriyet gibi basin devlerinin bir parcasina da ben sahip olmus oldum. O yuzden bu gazetelerde cikan haberlere ve bu gazetelerin yorumcularina da artik istedigim laflari soyleyebilirim gibime geliyor. Ne de olsa maaslarinin bir kismini ben oduyorum!!

Hisse secimine gelince... Ben sahsen ufak kagitlardan uzak duruyorum, nedir ne degildir belli degil, Turkiye kagitlarinin riski zaten cok yuksek, o yuzden de en garanti yol IMKB-30 kagitlarindan secmektir diye dusunuyorum. Zaten diger kagitlarin pek fazla da likiditesi yok. Portfoyumdeki kagitlar: AKBNK, GARAN, TSKB, SKBNK, TEBNK, DOAS, ECILC, MMART, DOHOL, ISGYO, YKGYO, AKCNS, THYAO. Bu kagitlarin onemli bir kismini gecen sene almistim zaten. Bir senelerini doldurmadan da satmayi dusunmuyorum pek.

Bu arada AK Yatirimin gunluk bultenlerini takip ediyorum. Adamlar oturmuslar, kendileri de bir portfoy olusturmuslar. Bu portfoyun performansi da gayet iyi aslinda. Kisa vadeli oynamaktan hoslaniyorsaniz bu adamlarin portfoylerini de takip edebilirsiniz. Ak Yatirim piyasa getirisinin uzerinde bir performansa sahip olduklarini iddia ediyor ama masraflardan sonra getirileri ne olur bilemiyorum.

Riski sevmiyorsaniz, kafadan tahvillere girin derim, enflasyonun %6-7 araliginda cikacagini varsayarsak vergiden ve komisyonlardan sonra senelik reel %12 civarinda bir getirisi var. Enflasyonun yuksek cikacagindan cekiniyorsaniz kisa vadeli kagitlara girebilirsiniz.

Son olarak, paranizi tasarruf etmenizi oneririm, servetinizi arttirmanin en garanti yolu budur.

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir. Read More!

Regülasyon ve kontrol manyaklığı

İşsizlik yasaklansın. Eğer ilk anda bu radikal kuralın uygulanması zor olacak olursa işsiz sayısı toplam 1 milyon kişi ile, işsizlik oranı da yüzde 5 seviyesinde sınırlandırılsın.

Global ısınma yasaklansın. Hava sıcaklıklarının tarihi ortalamalar etrafında belirlenecek üst ve alt sınırların üstüne yükselmesi ve altına inmesi yasaklansın.

Enerji tasarrufu sağlamak için, suyun kaynama derecesi bir süre için 80 dereceye indirilsin. (Bu önerimizi daha önce açıklamıştık). Bu seviyeyi belirleme ve değiştirme yetkisi EPDK’ya verilsin.

Manipülasyon Nedir  Borsa Nedir  Hisse Senedi Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  IMF Nedir    Ekonomi Nedir    Kalite Nedir

Kuş gribi virüsü taşıyan göçmen kuşların Türkiye üzerinden seyahat etmeleri özel izne tabi tutulsun.

Kapkaççılık yasaklansın. Ha pardon, bu zaten yasaktı zannedersem. O zaman “yasak olduğu halde kapkaççılık yapmak” yasaklansın.

Trafik kazası yapmak yasaklansın. Böylece hem mali açıdan bir tasarruf sağlanacaktır. Hem de daha az insan ölecektir.

TV dizileri arasında en fazla üç reklam yayınlansın, ancak TV’lerin reklam gelirlerinde azalma olması izne tabi tutulsun.

Politik kavgaların finansal piyasaları etkilemesi belirli kural ve sınırlara bağlansın. Böylece hem politik açıdan herkes daha demokratik platformda istediğini söyleyebilecek, hem de küçük yatırımcının menfaati gözetilmiş olacaktır.

Herhangi bir depremde en fazla 100 binanın yıkılmasına izin verilsin. Diğer binaların yıkılması oluşturulacak DDDK, Deprem Düzenleme ve Denetleme Kurulundan alınacak izinlere tabi tutulsun. Bu uygulama da hem can kayıplarını azaltacak, hem de maddi zararı azaltacaktır.

Hava koşulları ve deprem sırasında insanların dışarıda sabahladığı (ama her ne hikmetse sabah olunca evlerine girdiği) göz önüne alınırsa, depremlerin de kış aylarında olması tamamen yasaklansın, bahar aylarında olması izne tabi tutulsun.

Okurlarımızdan tekliflerimize destek ve daha yaratıcı tekliflerle katkılarını bekliyoruz.

(Altın yorumları) Read More!