Şimdi bu tür durumlara veya burada sıralamadığım benzer durumlara karşı halkın gönüllü olarak bir araya gelmesi ve mücadele etmesi alkışlanacak bir davranıştır. Gönüllü çevreci kuruluşlar böyle yaparak hem doğal çevrelerini korumuş oluyorlar, hem de sosyal çevrelerine fayda sağlıyorlar. O yüzden çevreci kuruluşlara ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu gönüllü çevreci kuruluşlar her zaman her şeyin en doğrusunu bilirler, ya da her söyledikleri doğrudur anlamına da gelmez. Şirketlerin sözlerine ne kadar şüpheyle yaklaşıyorsak, gönüllü çevreci kuruluşların sözlerine de belki biraz daha az olsa da yine de benzer bir şüpheyle yaklaşmakta fayda vardır. Insanoğlu çiğ süt emmiştir, çevreci pozuna girmek kimseyi sütten çıkmış ak kaşık yapmaz.
Türkiye’deki gönüllü çevreci kuruluşların adları nelerdir diye merak ediyorsanız hiç bekletmeden sıralayalım: Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı, Çevre ve Kültür Kuruluşları Dayanışma Derneği, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Türkiye Çevre Vakfı, TEMA, Doğa ile Barış, Deniz Temiz Derneği, Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu, ve benim genellikle sevmediğim Greenpeace. Bu kuruluşlar hakkında biraz daha detaylı bilgiyi şuradan alabilirsiniz. Gönüllü çevreci kuruluşlara ait daha geniş bir listeye ve telefon numaralarına ise şu adresten ulaşabilirsiniz. Listeyi gören de Türkiye’de yeşillikten geçilmiyor zannedecek. Umarım bu kişiler gerçekten gönüllüdürler ve çevreyi korumak ayağına yatıp ceplerini doldurmaya çalışmıyorlardır. Burada televizyonlarda günde sadece 30 sente bir çocuk doyurun diye reklam yapan ve sürekli salya sümük sefil Afrikalı çocukları gösteren bir açlık yardım kuruluşu var mesela. Adamlar topladık her 100 doların sadece 20 doları ile açları doyururken, 50 dolar reklamlara gidiyormuş, 30 dolar da yönetim giderleriymiş (adamların gözü aç anlaşılan).
Gönüllü çevreci kuruluşlara da “açları doyuran gönüllülere” yaklaştığımız şüpheyle yaklaşalım. Ben mesela Greenpeace’i ve onların anti nükleer söylemlerinin karşıtı düşüncelere sahibim. Bu konularda yazdığım yazıları aşağıya koyuyorum:
Çernobil Faciası nedir?
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
1 Yorum Var.:
öncelikle suistimale açık böyle bir konuya dikkat çekildiği için takipçiler adına tebrik iletmek farz.
Mevzuya gelirsek nasıl ki teröristler insan hakları derneklerini, terör örgütünün irtibat bürosu gibi kullanıyorlarsa çevreyi talan eden bazı büyük özel sektör temsilcilerinin de hedef saptırma adına çevresel sosyal organizasyonları üstlendiği konuyla ilgilenenlerin dünyasında bilinen bir gerçek.
Diğer taraftan manevi duyguların sömürülmesi temeline dayalı sosyal yardım derneği-vakfı adına gerçekleştirilen faaliyetlerin bir kısmında yaşanan adli olaylar ise bu konuda halk arasında güven erezyonuna sebebiyet veriyor.En son deniz feneri olayı ve kurban bağışlarındaki fiyaskolar bu hususa somut birer örnek.Sadece çevre ile alakalı değil tüm yardım ve sosyal hizmet derneklerinde benzer durumlar kamuoyunun gündemine geliyor ve süreç tamamlanmadan gündemden düşüyor.Bu olaylardan ders alınması için aynı zamanda suistimallerin takip edilmesi de gerek. Şunun için söylüyorum, çok fırtınalar koparılan deniz feneri veya kurban bağışı skandalından tutuklanan kuruluşların başkanları hakkında ne tür bir işlem yapıldığını veya bu konularda medyada son zamanlarda herhangi bir haber işlendiğini bilen veya duyanlar bildiklerini insaniyet namına paylaşsınlar.
Yorum Gönder