Hindistan

Onumuzdeki iki hafta suresince Hindistan'da olacagim. Vakit bulabilirsem yazilarima oradan devam edecegim ama cok sey beklemeyin.

Web sitesine ya cok iyi egitimli ya da cok tecrubesi olan kisileri konuk yorumcu olarak katma calismalari icerisindeyim. Okuyucular icerisinde ilgilenenler de varsa bana kisa ozgecmislerini de iceren email ile ulasabilirler.

Hindistan ilginc bir ulke, kendi gozlerimizle gorelim ve bizi ne tur firsatlar bekliyormus bir anlayalim. Read More!

Ozellestirmeler ve TUPRAS

El elin esegini turku cagirarak ararmis. En begendigim atasozlerinden biridir. Ekonomideki "agency theory" denilen, bir sirketin yoneticilerinin sahipleriyle farkli amaclara sahip olduklari icin sirketin cikari icin degil kendi cikarlari dogrultusunda calisacagini savunan teoriyi daha yuzyillar oncesinde 6 kucuk kelimeyle ifade edebilmektedir.

Bu problem devlet isletmelerinde daha da buyuktur, cunku ozellikle Turkiye'de sirket sahipleriyle sirket yoneticileri genellikle aynidir. Ya da sirket sahipleri bu problemi azaltmak icin kiraladiklari yoneticilerin performansini cok yakindan takip ederek hedeflerine zarar verebilecek faaliyetleri minimuma indirmeye gayret ederler. Devlet isletmelerinin sahibi ise halktir. Halk temsilciler secer ve bu temsilciler de devlet sirketlerinin yoneticilerini belirler. Turkiye gibi ekonomik ahlaksizligin yuksek boyutlarda oldugu ulkelerde (bu konuda yalniz degiliz emin olun) devlet sirketleri arpalik fonksiyonundan cok oteye gecemez. Verimlilik dusuktur, sendikalarla pazarliklarda cok taviz verilir (Amerika'daki ucak ve otomotiv sirketleri de bu problemden muzdarip), yatirimlar zamaninda yapilmaz veya hic yapilmayabilir, arastirma gelistirmeye yeterince kaynak ayrilmaz. Listeye daha cok sey ekleyebilirsiniz ama isin ozu "El elin esegini turku cagirarak arar" sozudur ve esegin sahibi de zaten ortada yoktur. Devlet sirketlerinin en buyuk avantaji cogu zaman monopol olmalaridir. Piyasa rekabete acildigi zaman Tekel'in dagildigi gibi dagilmalari da yukarida saydigim sebeplerden dolayi normaldir.

TUPRAS'in ozellestirilmesi bu bakimdan cok olumludur. Piyasa degeri yaklasik 5.4 milyar dolar ve suanki senelik kari 600 milyon dolar civarinda olan TUPRAS onumuzdeki bir kac sene icerisinde uretimini ve karini daha da arttiracak ve bu fiyatina yansiyacaktir. Turkiye'de her 10 kisiye 1 araba dusuyormus, bu oran gelismis ulkelerde 2 kisiye 1 arabadir. Faizlerdeki dususle birlikte otomobil satislari da rekorlar kirmaya devam edecektir (zaten bu yuzden DOAS'i portfoyume ekledim) ve bu da TUPRAS'in urunlerine olan talebi arttiracaktir. Tupras'in onundeki en buyuk risk (risk nedir?) bu sektore disaridan yeni oyuncularin katilmasi ve rekabetin artmasi olacaktir. Ancak Koc cabuk davranip potansiyel rakiplerden birini de kendisine ortak yapabilir, bence yapmalidir da. Bekleyip gorecegiz.

Ozellestirmeler genis konu, devam edecegim. Read More!

Portfoyume Yeni Hisseler Aldim

Portfoyumu neredeyse tamamlamak uzereyim. Bugun 3 sirketi daha portfoye ekledim: Marmaris Marti, Fortis Bank, ve Yapi Kredi Bankasi. Bankalari neden sectigimi daha once aciklamistim; yuksek buyume, dusen enflasyon ve faiz ortaminda en fazla prim yapacak kagitlarin basinda banka kagitlari gelir. Peki neden Finansbank almadim da Fortis ve Yapi Kredi aldim? Finansbank, Vakifbank, vb. defter degerlerinin cok uzerinde fiyatlara satiliyorlar. Demek ki yatirimcilar bu kagitlarin ya diger tum bankalardan cok daha yuksek karliliga sahip olacagini dusunuyor, ya da birisinin Finansbank’i gelir akisinin cok uzerinde bir fiyata satil alacagini dusunuyor. Ben fiyati defter degerine gore en dusuk bankalardan aliyorum. Benim varsayimim bu bankalarin karlilikta digerlerinin cok gerisinde kalmayacagi yonunde.

Marmaris Marti’yi alma sebebim ise sirketin gayrimenkul varliklarinin degerinin artacagini dusundugumden. Kus gribi ve kis aylarinin durgunlugu munasebetiyle hisse fiyatlarinda pek bir artis olmadi, yaz gelince kus gribi gecince ve turist rekorlari kirilmaya devam edince bu sirketin fiyati da artacaktir. Yonetiminin yetenekli oldugunu, cok iyi bir is yaptigini dusunmuyorum ama tum oteli apartman dairelerine cevirip satsan simdiki degerinden daha fazla bir gelir elde edebilirsin.

Dikkat ederseniz portfoyumdeki sirket sayisi 10 oldu ve cok dengeli bir portfoy. Turkiye’nin riski zaten yuksek, boyle yaparak riski azaltmis oluyorum. Amacim bir iki senede koseyi donmek degil, uzun vadede bilesik faizden yararlanarak yuksek ve tutarli bir gelir etmek.

Portfoyumde olmayip da begendigim sirket kalmadi artik. Zaman icerisinde kosullar ve fiyatlar degisirse yeni sirketlerden alabilirim veya 2005’te almis oldugum ve vergi muafiyetinde olan sirketleri satabilirim. Ancak 2006 senesinde aldigim sirketleri cok olagandisi bir durum olmazsa en az 1 sene elde tutmayi dusunuyorum. Read More!

Kayıt dışı Ekonomi

Hurriyet'in haber yaptigi Turkiye Istatistik Kurumu'nun anket sonuclari kayıt dışı ekonomi ve calisanlar konusunda su gercegi one cikariyor:

"Türkiye'de istihdam edilen 22 milyon 197 bin kişinin yüzde 49,8'i ise kayıt dışı çalışıyor. Bu oran Ocak'ta yüzde 48.9, Şubat ayında yüzde 49, Mart'ta yüzde 49,6, Nisan'da yüzde 50,7, Mayıs'ta yüzde 51,5, Haziran ayında yüzde 52,3, Ağustos'ta yüzde 51,1 ve Eylül'de yüzde 50,5 olarak hesaplanmıştı. TÜİK'in, Eylül-Ekim-Kasım dönemini kapsayan üç aylık hareketli ortalamalara göre, 10 milyon 690 bin olan ücretlinin yüzde 23,7'si, 1 milyon 751 bin yevmiyelinin yüzde 92,2'si, 1 milyon 149 bin işverenin yüzde 27,8'i, kendi hesabına çalışan 5 milyon 357 bin kişinin yüzde 65,2'si ve 3 milyon 629 bin ücretsiz aile işçisinin de yüzde 95,4'ü ”kayıt dışı” çalışıyor. Toplam işgücü nüfusu 24 milyon 683 bin olarak hesaplanırken, istihdam edilen 22 milyon 197 bin kişinin 12 milyon 819 bini kentte, 9 milyon 378 bini ise kırsalda bulunuyor."

Yorum yapmama gerek var mi? Her iki kisinden biri kayitdisi calisiyor. Bosuna devletin denetimcilerin sayisini arttirmasi gereklidir diye soylemiyoruz.

Ote yandan "kirsalda" calisan 9.4 milyon kisi varmis. Yani verimsiz bir sekilde tarimla ugrasan kisilerin sayisi bu. Ayrica bu rakam Turkiye'deki gizli issizligin boyutlarini da ortaya cikariyor bence. Read More!

Cin'de Yatirim

Dunya'daki buyuk ekonomiler icerisinde en hizli buyuyeni Cin. Sosyalist modelden serbest piyasa modeline kademeli olarak gecen Cin, son 28 yildir her sene %9-10 gibi bir hizda buyuyor. Bu yakin zamanda da degisecek gibi gorunmuyor. Ozellikle Dunya Ticaret Orgutune katildiktan sonra Cin'e olan yabanci yatirimci ilgisinde cok buyuk patlama yasaniyor. Cin yatirimcilar acisindan cok buyuk potansiyel iceriyor. Ancak bugune kadar kucuk yatirimci icin Cin'e yatirim yapabilecegi guvenli bir yol henuz bulunabilmis degil.

Cin'e yatirim yapmak isteyen Amerika'daki yatirimcilara Kore ve Japon hisse senetlerine yatirim yapmalari oneriliyor. Sebebi ise Cin'deki buyumeden en cok bu iki ulkenin faydalanacak olmasi olarak gosteriliyor. Ben gelisen piyasalarda en cok finansal sirketleri yatirim olarak tercih ediyorum. Sonucta Cin hakkinda bildiklerimin hicbirisi birinci elden degil, sagdan soldan duyduklarim. O yuzden gozu kapali olarak yatirim yapmak durumundayim (eger yapmaya karar verirsem tabii).

Cin'e yatirim konusunda benim tercih ettigim sirket Bank of America (ticker:BAC). Oldukca guvenli bir yatirim, para kaybetme olasiligimiz uzun vadede yok gibi. BAC gecen yaz Cin'de China Construction Bank isimli bankanin %9'unu defter degerinin 1.2 katina aldi. Sirket daha sonra halka arzda defter degerinin 1.95 katini getirdi. Bir kac ay icerisinde BAC 1.5 milyar dolarlik kar yapmis oldu ama daha bu baslangic. BAC sirketin 19.9% alma opsiyonuna (hakkina) sahip.

Ote yandan BAC'inin yatirimlarinin buyuk cogunlugu ABD'de. Burada faizlerdeki yataylasmadan dolayi banka hisselerinde bence gecici bir gerileme yasandi. BAC'nin bugunku fiyati $44.44 ve fiyat kazanc orani sadece 10.7. Ayrica hersene $2.20 kar payi dagitiyor. Bence iyi bir fiyat ve senelik %15 nominal getiriyi rahatca yakalar gibime geliyor.

Cin icin "pure play" yani tam anlamiyla Cin'deki varlik fiyatlarindaki artistan faydalanacak bir yatirim araci su an yok. Olursa soylerim.

Dikkatinizi cekmistir belki. Amerika'da senede %15 nominal getiri oldukca yuksek bir getiri. Oysa Sekerbank daha bugun %15 yukseldi. Read More!

Kus Gribi - Ikinci Bolum

Tavukculara yaptigim oneriye karsilik okuyucularimin yaptigi bazi yorumlara asagida cevap veriyorum.

Bildigim kadariyla gida sektorunde faaliyet gosteren sirketler urettikleri urunu tum hammaddelerine varana kadar takip etmek zorundalar. Yani aldiginiz bir gida da problem ciktigi zaman paketin uzerindeki koddan o urunun ne zaman uretildigine, hangi iscinin urettigine, hangi maddelerin urunun icerisine konduguna, urunun hangi testlerden gectigine ve test sonuclarina varana kadar her turlu bilgiye ulasilabiliniyor olmali. Ben kozmetik urunleri ureten bir sirkette calisirken bu kurallar urettigimiz sampuan icin bile gecerliydi. Gida ve ilac sektorunde kurallar cok daha katiydi. Bir kisi kasitli olarak (once hastalikli bir kus bulmasi lazim) kus gribine yakalanip olse bile, bu hastaligi yedigi tavuktan kaptigini ispat etmeleri cok zor olacaktir. Ayrica o kisi hastalikli bir kus bulabiliyorsa o bolgede zaten salgin var demektir ve bu da nasilsa ortaya cikar.

Diger bir arguman da su olabilir. Havayollari da yolculara hayat sigortasi uyguluyor ama kac kisi valizine bomba koyup sigortadan para alabilmek icin kendini ve diger insanlari olduruyor.

Tavukcular 3 ayda 200 milyon YL zarar ettik diyorlarsa, bu sigorta sayesinde (bir kac kisiye odeme yapsalar bile) zarar etmekten ve kepenk kapatmaktan kurtulabilirler. Tum dunyada, buna 1.3 milyar kisinin yasadigi Cin de dahil, sadece 70 kisi kus gribinden hayatini kaybetti. Onlarin da cok ufak bir bolumu hastalikli tavuk yedikleri icin olduler. O yuzden bence tavukcularin alacaklari risk kazanacaklari paraya kiyasla cok ufak.

Okuyucumun yorumu:
Kus gribi icin oneriniz guzel ama bu kanitlanabilecek mi? Yani bu durum suistimal edilmez mi sizce? Biri gidip kasaptan markasi olmayan bir tavuk alip, boyle bir durum olustugunda "ben X marka tavuk almistim" deyip bu durumdan yararlanmaya kalkabilir. Canli bir kustan bulasan hastaligi da o markaya mal etmeye calisanlar cikmaz mi sizce? Sonucta bahsettiginiz sey tuketilen bir sey ve kanitlanmasi oldukca zor diye dusunuyorum. Bu yuzden hicbir firma buna cesaret edemez bence. Sonucta bu tur bir iftira atabilecek cok insan var turkiye de. Yaniliyor muyum sizce?
Read More!

Turizm Gelirleri

Hurriyet'te "Türkiye net turizm gelirinde dünya üçüncüsü" seklinde bir haber cikti:

"Türkiye 12 milyar dolarla İtalya’yı geride bırakarak İspanya ve Fransa’dan sonra dünyanın üçüncü en fazla net turizm geliri elde eden ülkesi oldu. Türkiye’nin İspanya'nın deneyiminden ders çıkarması durumunda, bu ülkenin sahip olduğu geliri yakalayabileceğine işaret edildi."

Kullanilan rakamlar ve yapilan tavsiyeler acisindan yazida bir yanlislik yok. Ancak gereginden cok olumlu bir haber. Net turizm gelirlerinde en basta olmamiz ulkenin dis turizme para harcamadiginin bir gostergesi. Bence iyi bir sey, sirf Avrupa’yi veya Amerika’yi gormek icin dunyanin parasini etrafa sacmazdim. Bu cumlede vurgulamak istedigim nokta “dunyanin parasi” kismi. Turkiye’ye 20 milyon turist geliyor ve tum turizm gelirimiz sadece 14 milyar dolar. Turist basina 700 dolar civarinda bir gelir elde edebiliyoruz ancak. Bu demektir ki enerjimizin cogunu “ucuz tatil turizmi” uzerine harciyoruz ve asil para babalarini (zengin Avrupalilar, Araplar, ve ozellikle zengin Asyalilar) ulkeye cekemiyoruz. Ortalama Japon ziyaret ettigi bir ulkede $2000 harcarken biz 500 euro’ya Avrupalilarin pesinde kosmamaliyiz.

Turkiye’nin en rekabetci olabilecegi sektorlerin basinda turizm geliyor. Araplarin nasil petrolu varsa Turkiye’nin de turizm potansiyeli var. Gozlerinizi yuvalarinizdan oynatacak bir rakam vereyim ki karsilastirma yapabilesiniz: Paris’i her sene 80 milyon kisi ziyaret ediyor. Istanbul bu rakami yakalamadigi surece kendimizi basarili kabul etmemeliyiz. Read More!

Devlet 100 bin Personel Alacak

Hurriyet'te soyle bir haber cikti:

"Bakanlar Kurulu, kamuya personel alımı için sınav açılmasını kararlaştırdı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, "100 bine yakın personeli 2006 yılında kamuda istihdam etme imkanına sahip olacağız" dedi. Bakanlar Kurulu sonrası açıklamayı Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin yaptı."

Genellikle hukumetin attigi dogru adimlari one cikariyorum, farkindayim. Cogu zaman da hukumet dogru adimlari atiyor zaten. Ancak, yine de hukumetin icerisinde ekonomiden ve verimlilikten anlamayan yumusak kalpli (negatif anlaminda kullaniyorum bunu) temsilciler var. "Turkiye'deki ciddi istihdam problemine kamuya 100 bin kisiyi alarak bir nebze olsun cozum bulabiliriz" seklinde dusunerek bir kez daha vergisini veren vatandasi magdur durumda birakmayi basariyorlar. Kamunun istihdam ihtiyaci yok, olsa olsa istihdam fazlasi vardir. Gercekten ihtiyac duyulan alanlara istihdam fazlasi olan bolgelerdeki kisiler (gerektiginde egitim verilerek) aktarilabilir.

Bir tane de olumlu haber vereyim Referans Gazetesinden:

"Sürekli açık veren sosyal güvenlik sisteminde kayıtdışılığı önlemek amacıyla tam 4 bin 60 eleman denetim elemanı büyük bir gözaltı başlatacak. Mevcut sistemde 571'i müfettiş, 324'ü yoklama memuru olmak üzere sayıları toplam 895 olan denetim elemanı sayısı, tek çatı uygulamasına geçilmesiyle birlikte 4 bin 60'a çıkacak. Bunun 660'ı müfettiş, 3 bin 400'ü ise yoklama memuru olacak. Neredeyse her ilçede görev yapacak denetim görevlileri, gelen ihbarı anında değerlendirecek. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Tuncay Teksöz, TC Kimlik Numarası bazında veri tabanı oluşturulacağını belirterek, "Artık nokta denetim yapılacak. Kayıtdışı çalışmayı 'ayıp' hale getirmemiz gerekiyor" dedi."

Istihdama ihtiyac duyulan bir alan varsa o da kayitdisiligin ve vergi kacaklarinin denetlenecegi alanlardir. Bu alanlarda istihdam edilen personelin devletin gelirlerine katkisi direkt olarak hesaplanabilir ve optimum istihdam seviyesine kadar eleman alinabilir. Ornegin istihdam ettiginiz son denetim memuru 100000 YTL'nin kayit icerisine girmesini basardi ise ve devletin vergi gelirlerini senede 40000 YTL arttirdi ise ve bu memurlarin devlete maliyeti senede 15000 YTL ise devlet bu kisileri kontratli olarak istihdam etmelidir. Ta ki bu kisilerin getirdigi gelir 15000 YTL seviyesine dusene kadar.

Yani elde edecegimiz faydaya gore kisileri istihdam etmeliyiz, yoksa "bizim issizlik problemimiz var, bir kac kisiyi ise alarak bunu cozelim" turunden yaklasimlar safcadir ve ulkeye faydadan cok zarar verir. Read More!

2005'teki Yatirim Akisi

Refereans Gazetesinde 2005'teki yatirimci davranisini irdeleyen bir yazi gordum. Sicak para miktarindaki degisiklikler, yatirim secimleri, yerli yatirimcilarin tasarruf ve yatirimlarindaki degisiklikler rakamlarla gozler onune seriliyor.Benim dikkatimi ceken bolum surasi:

" Tahvil ve bonodan çıkıyorlar
2005 yılında özellikle gerçek kişi tasarruf sahipleri Hazine iç borçlanma kağıtlarında tuttukları tasarruflarını önemli ölçüde azalttılar. Hazine iç borçlanma faiz oranlarının mevduat faizlerinin altında kalmasından kaynaklanan bu gelişme sonucunda mali kuruluşlar dışındaki kesimlerin sahip olduğu devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) tutarı geçen yıl yüzde 2.7 azalarak 65.3 milyar YTL’ye indi. Gerçek kişilerin sahip olduğu DİBS’ler yüzde 18.8 azalarak 28 milyar YTL’ye düşerken, tüzel kişilerin sahip olduğu DİBS’ler ise yüzde 14.7 artarak 37 milyar YTL’ye çıktı.

Eurobond da gözden düştü
Geçen yıl tasarruf tercihleri açısından önemli bir değişiklik ise Hazine’nin dış borçlanma amacıyla ihraç ettiği Eurobondlara Türk tasarruf sahipleri tarafından gösterilen ilgideki azalış oldu. Özellikle 2003-204 yıllarında gözde bir yatırım aracı haline gelen Eurobondlar’da tutulan tasarruflar geçen yıl yüzde 2.8 azalarak 5.3 milyar YTL’ye geriledi."


Buradan cikardigim sonuc su: Yerli yatirimci %6-7 civarindaki bir reel getiriyi begenmiyor, o yuzden tahvil ve bonodan cikarak alternatif yatirim araclari olan gayrimenkul ve borsaya yatirim yaptilar. Bence gayrimenkul sektoru borsadan cok daha fazla para cekme potansiyeline sahip. Turkiye'de gayrimenkul piyasasiyla ilgili guvenilir, derin verilere ulasmak oldukca zor; fiyat endeksleri de Istatistik Kurumu tarafindan olusturulmuyor bildigim kadariyla. O yuzden kulaktan dolma bilgilerle analiz yapabiliyorum sadece.

Ozellikle hazine kagitlarina getirilen %15'lik stopajdan sonra gayrimenkul ve borsa (borsa nedir?) cok daha cazip yatirim alternatifleri olarak karsimiza ciktilar. Su an fiyatlarin genel olarak ucuz olduklarini soylemek zor ama pahali olmadiklari kesin. O yuzden fiyatlarin yukari gitme olasiliginin asagi dusme olasiligindan cok daha fazla oldugunu dusunuyorum. Read More!

Doviz Kuru Tahminleri

Doviz kuru tahmin etmek yazi tura atisi sonuclarini tahmin etmek kadar zordur. Ornegin gecen sene euro/dolar paritesi 1.35'lerde iken yatirimcilarin cogunlugu dolarin deger kaybetmeye devam edecegini (cari acik yuzunden) dusunuyordu. Hatta efsanevi yatirimci Warrren Buffett ve arkadasi Bill Gates dolarin deger kaybedecegini hesaplayarak yabanci para birimlerinde 22 milyar dolarlik pozisyon almislardi.

Neticede dolar yaklasik %15 deger kazandi ve Buffett buyuk paralar kaybetti. Dolarin deger kaybedecegini dusunenlerin arasinda Deutsche Bank, UBS ve Citigroup gibi dunyanin buyuk finansal kuruluslari da vardi. Demek istedigimi anlamissinizdir herhalde.

Buffett ise gecen yil icin "yanilmadim, tahminimde sadece biraz erken davrandim" diyor. Dedigim gibi para her sene havaya bir kez atiliyor ve "yazi" veya "tura" geliyor. Bilemediginiz zaman paranizi (Turkiye'de oldurulmaya calisildigi gibi) geri alamiyorsunuz. Buffett da kaybettigi dolarlara yansin.

Turkiye'deki uzmanlar dolarin 2006 sonunda 1.42 YTL civarinda olmasini bekliyorlarmis. 2005 sene sonu icin konsensus beklenti 1.45 YTL idi ve bu tahminin sonuclarini hepimiz gorduk. Uzmanlar bir turlu tutturamiyorlar yani.

Simdi ben tahminimi soyleyeyim. Dogru cikma olasiligini %50 olarak veriyorum. Yani rakamlari bir kagidin uzerine yazip bir torbaya atsaniz, daha sonra bir maymuna torbadan bir rakam cektirseniz, benim yaptigim tahminle maymunun cektigi rakamin dogru cikma olasiligi aynidir.

Hala okumaya devam ediyorsaniz, sizi daha fazla yormayayim ve tahminimi soyleyeyim. Ben 2006 sonunda dolarin 1.35 YTL olacagini ve euro karsisinda da 1.27 degerine inecegini tahmin ediyorum. Bilimsel bir hava kazandirmak icin de soyle bir aciklama yapayim. Amerika'daki faiz oranlari bir kez daha 0.25 puan arttirildiktan sonra tekrar arttirilmayacak. Dunyanin diger bolgelerinde ise faiz oranlari Amerika'dan daha fazla artacagi icin Amerikan ekonomisi goreceli avantajini kaybedecek. Ayrica 2005 yili icerisinde cokuluslu Amerikan sirketlerine yurtdisindaki kazanclarini ulkeye dusuk vergi oranlariyla vasitasiyla getirmeleri tesvik ediliyordu. Bu durum 2006'da ortadan kalkacagin dolar da cazibesini bir miktar kaybedecektir. Neticede dolar ufak miktarlarda deger kaybedecektir diye subjektif bir tahmin yaparak analizi tamamliyorum. Read More!

Turkiye'nin Kredi Notu

Anadolu Ajansinin haberine gore S&P Turkiye'nin kredi notuna iliskin ekonomik gorunumu duragandan olumluya cevirmis. Bu degisiklik yakinda Turkiye'nin kredi notunun arttirilmasina isaretmis.

Kotu bir haber degil. Ama iyi bir haber de degil. Turkiye'nin doviz cinsinden kredi notu BB-. Ne demek bu? BB-'den daha iyi kredi notlari sirasiyla BB, BB+, BBB-, ve BBB'dir. Burada kritik olan BBB- kredi notudur ve anlami yatirim yapilabilir risk seviyesine sahiptir anlamina gelir. BBB-'nin altinda olan kredi notu arttirimlarinin Turkiye acisindan durumu cok fazla degistirmez. Turkiye'nin doviz cinsi bonolarina odedigi faiz orani, kredi notuna gore odemesi gereken faiz oranindan cok daha dusuk. Yani bono piyasalari Turkiye'yi yatirim yapilabilir sinifina coktandir almislar zaten. S&P'nin yapacagi not degisikliginin bu yatirimcilar acisindan bir onemi yok.

Ha, birgun S&P Turkiye'nin kredi notunu BBB-'ye cikarirsa, o zaman muhafazakar yatirim yapan (bazi finansal kuruluslar kredi notu BBB-'nin altinda olan ulkelere yasal olarak yatirim yapamiyor ornegin) yatirimcilar da Turkiye'ye gelmeye baslayacak ve kredi notu arttiriminin etkisini gercekten gormeye baslayacagiz. Bunun disinda yapilan not degisikliklerinin etkisi sadece marjinal duzeyde kalir. Read More!

Serbest Piyasa Ekonomisi

Serbest piyasa ekonomisinin destekcisi oldugumu surekli vurguluyorum. Rekabet uretimin artmasina sebep olarak istihdamin artmasini saglarken, tuketiciler de daha kaliteli urunleri daha ucuz fiyatlara satin alma luksune kavusuyorlar. Bundan daha iyi ne olabilir?

Sizinde farketmis olabileceginizi dusundugum bir ornek Hurriyet Gazetesinde soyle ifade ediliyor:

"Türk sivil havacılığının son 2,5 yılda tahminleri aşan, rekor düzeyde bir büyüme sağladığını belirten Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Ekim 2003’teki tam serbestleşmenin ardından 2,5 yılda 110 olan uçak sayısı 236’ya çıkarak yüzde 100’ün üzerinde büyüme sağlandı. "
Ekim ayinda Turkiye'deydim ve ucak biletlerinin bazi hatlarda otobus biletlerinden daha ucuz oldugunu gozlerimle gordum. Korumaciliktan, tesviklerden bu ulke cok cekti; rekabetin onunu acin ve ulke nasil hizli buyuyor o zaman gorun! Read More!

IMKB Getirisi 2005

Aksam gazetesinde "İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), geçen yıl dünya borsaları arasında hisse senedi yatırımcılarına en fazla kazandıran 2. borsa oldu" seklinde bir haber cikti. Kaynak olarak Dunya Borslar Federasyonunu gostermisler.

Bir duzeltme yapalim. Bu "dunya borsalarina" Misir, Suudi Arabistan, Kuveyt, vb. gibi Arap ulkelerinin borsalari dahil edilmemis. Petrol ureten bu ulkelerde senelik getiri %100'un uzerinde gerceklesti 2005 senesinde. Misir bile %100'un uzerinde artti. O yuzden Istanbul aslinda 2. sirada degil ama ilk 10'da bir yerlerdedir.

Bu listeye ayrica Moskova'da dahil degil, ve oradaki getiri de (petrol gelirlerinin sonucu) Istanbul'dan daha yuksek idi. Read More!

Tavukcular 53.2 milyonu beğenmediler 200 milyon YTL istiyorlar

Hurriyet'ten alinti yaptim:

"Beyaz et üreticileri, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in açıkladığı kuş gribine karşı destek ve önlem paketini yetersiz bularak, yeni bir talep listesi belirledi. Sektör temsilcileri rehabilitasyon kredisi adı altında, borç yapılandırmayı da içerecek şekilde 200 milyon YTL isteyecekler. "

Yani tavukcular diyor ki biz kendimizi bu krizden cikaracak cozum bulamadik, vatandastan 200 milyon YTL toplayin ve bize verin. Simdi tavukcular beklediklerinden daha karli bir yil gecirdikleri zaman gidip de devlete "Ya biz bu sene 100 milyon YTL kar yapmayi planliyorduk ama 150 milyon YTL kar yaptik, o yuzden devlete 50 milyon YTL fazladan yaptigimiz kari vermek istiyoruz". Kulaga komik geliyor degil mi? Ayrica, bu istege karsi ikinci bir argumanda su: devlet gorevi her seferinde zor duruma dusen ureticileri kurtarmak degildir, bugun tavuk ureticileri, yarin tekstilciler, obur gun ciftciler. Hayat beklenmeyen olaylarla doludur, pozitif veya negatif; insanlar, tuketiciler ve ureticiler, artik kendi baslarinin caresine bakmayi ogrenmeliler. Devlet "baba" degildir, devlet "hakem" olmalidir, oyle Turkiye liglerindeki gibi taraf tutan degil, tarafsiz bir hakem olmalidir.

Tavukculara dun bir cozum onermistim. Havayolu sirketleri ilk kurulduklari yillarda daha ucakla seyahatin "riskli" oldugunun dusunuldugu zamanlarda tuketicilerin bu "yersiz" korkularini yenebilmeleri icin tum yolculara ucus suresince hayat sigortasi uyguluyorlardi. Turkiye eskiden (hala devam ediyor mu bilemiyorum) benzer uygulamayi otobus sirketleri yapiyordu. Sigortanin optimal miktari pazar arastirmalari sonucu belirlenebilir. Bunun illa ki 1,000,000 YTL olmasina tabii ki gerek yok. Ikincisi eger birisi kus gribine yakalanirsa zaten devlet (hatta Dunya Saglik Teskilati) bunun kaynagini kuskuya yer birakmayacak sekilde arastiracaktir. Ayrica tavukcularin urettigi urunlerin uzerindeki kodlar kullanilarak bu urunler geriye dogru izlenilebilmekte ve eger "kus gribinin" kaynagi gercekten fabrikada uretilen tavuklar ise bu daha sonra tesbit edilebilmektedir. O yuzden bir kisi bilincli olarak kus gribine yakalansa bile (once hastalikli bir kus bulmasi lazim zaten) bunun kaynaginin ne oldugu sonradan belirlenebilir ve hayat sigortasi odemesini hak edip etmedigi belirlenebilir.

Cozum gercekten de zor degil, ama insanlar her sorunda devletin kapisini calmaya alistiklari icin bu durumda da bu cozum yolu gozlerinden kacmistir. Ya da gercekten risk buyuktur, o durumda da tavukculari desteklemenin bir anlami yok. Girisimci olarak bir risk aldilar ve kaybettiler. Nasil kredi karti tuketicilerini (magdur demiyorum dikkat edin) desteklemiyorsam, tavukculari da desteklemiyorum. Herkes aldigi riskin sonucuna katlanmak zorundadir. Read More!

Krizdeki Tavukculara Cozum Onerisi

Krizdeki tavukculara cozum onerisi getiriyorum. Oncelikle sunu belirteyim, bu fikrimi uygulayacak olan herbir sirketten 1000 YTL ucret talep ettigimi belirtmeliyim. Ucret Cocuk Esirgeme Kurumuna bagis seklinde yapilmali ve dekontunun bir kopyasi e-mail adresime gonderilmelidir. Kendiniz dusunup bulamadiysaniz bu cozumu bedelini odemelisiniz.

Cozum basit. Ama once problemi tanimlayalim. Insanlar tavuk ureticilerinin urettigi tavuklari yerlerse bu tavuklarda kus gribi virusu olma ihtimali oldugu icin kendilerinin de kus gribi hastaligina yakalanacaklarini dusunuyorlar. Bu ufak ihtimali ortadan kaldirmak icin urettikleri cozum ise tavuk eti yememek. Bence guzel bir cozum ama tavuk ureticileri bu isten cok buyuk zararlar goruyor. Ayrica devletin de kapisini asindiriyor ve "destek" bekliyorlar. Bonkor devletimiz de 52 milyon YTL'lik bir yardimda bulunmayi vaat etmis gazetelerden okudugumuz haberlere gore.

Simdi cozume gelelim. Eger tavuk ureticileri gercekten urettikleri tavukta bu virusun olma ihtimalinin cok dusuk oldugunu dusunuyorlarsa (TV'ye cikip tavuk eti yiyip bakin bize birsey olmuyor dediklerine gore dogru olmali), o zaman yapacaklari sek cok basit. Kendi urettikleri tavugu yiyip kus gribine yakalanan ve bunun neticesinde hayatini kaybeden kisilerin ailelerine tam 1,000,000 YTL odemeyi garanti etmek. Bunu televizyona ve gazetelere ilanlar vererek halka duyurabilirler. Haber kanallari da zaten bunu haber yaparak ucretsiz olarak bu uygulamayi baslatan sirketin reklamini yapacaktir.

Tavukcular verilen 1,000,000 YTL'lik garantinin sigortalanmasinda devletten yardim isteyebilirler mesela, eger bunu sigortalayacak ozel sirket bulunamazsa. Boylece devletin cebinden direkt olarak para cikmamis olacak. Ayrica bu tavuklarda kus gribi cikmasi neticesinde bu garantiyi veren sirkette iflas edecegi icin "temiz" ureticiler simdikinden daha az zarar goreceklerdir.

Onerimin detaylarini konusmak isteyenler e-mail vasitasi ile bana ulasabilirler. Read More!

Vergi Indirimi mi Yatirim Indirimi mi?

Vergi indirimi mi yoksa yatirim indirimi mi yapalim.

Milliyet'in haberine gore Abdullatif Sener soyle demis:

"Türkiye, yüzde 30'luk vergi oranıyla 15 ülkeden daha yüksek bir kurumlar vergisi oranına sahip. Yine kurum kazançları üzerindeki yüklere baktığımızda diğer bazı yüklerle stopajla birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'deki kurum kazançları üzerindeki yük itibariyle OECD içinde 12. sıradayız. Vergi oranının yüzde 20'ye indirilmesiyle vergi oranı Türkiye'den daha düşük 4 ülke kalacak. Burada ya 'yüksek vergi oranı ve yatırım indirimi' ya da 'düşük vergi oranı ve yatırım indiriminin kaldırılması' tercih edilecekti. İkinci seçeneğe göre hazırlandı."

Tum kurumlar icin vergi indirimine gidilmesi belirli gruplar veya bolgelerde tesvik verilmesinden daha etkilidir. Sadece belirli bolgelerin hedeflendigi tesviklerde oncelikle ekonomik getirisi dusuk olan yatirimlar ekonomik getirisi yuksek olan yatirimlarin onune gecebilir ve kisitli sermayenin etkin bir sekilde kullanilmasi gerceklesmemis olabilir. Ayrica belirli bolgelerin hedeflendigi tesviklerde yolsuzluk ve adam kayirmaca da one cikabilir. Ornegin A sirketi Diyarbakir'a yatirim yapiyorum diyerek 10 milyon dolarlik tesvik alir, sonrasinda makinalari vs. tesvik olmayan bolgelere yasadisi yollardan getirerek rekabette avantaj saglayabilir. Bu tur tesvik sistemlerini kotu niyetle kullanmak isteyen kisilerin istedikten sonra bunu kolayca yapabileceklerini dusunuyorum. Bu sebeplerden dolayi hukumeti bu tercihinden dolayi kutluyorum. Dogru bir tercih.

Ote yandan her ne kadar kurumlar vergisi dusurulecek olsa da, isveren uzerinde diger vergiler de oldukca yuksek. Mesela %19.5'luk sosyal sigortalar vergisi. Amerika'da bu vergi %7.6 ornegin. Hem bu tur vergilerin hem de genel kurumlar vergisinin azaltilabilmesinin yolu kayitdisinin kayit icerisine cekilmesidir. Boylelikle ulke yatirimlar acisindan cok daha cazip hale gelebilir. Daha cok yatirim daha cok is imkani demektir.

Kayitdisini kayit icine cekmenin yollari ise vergi denetmenlerinin sayilarinin diger kamu kuruluslarindaki dusuk uretkenlige sahip memurlarin bu alana aktarilmasi suretiyle (egitim verildikten sonra) denetimlerin ozellikle baslangicta yuksek oranlarda yapilmasi, kredi karti sirketlerinden elde edilecek harcama verilerinin analiz edilerek vergi kacakcilarinin tespit edilmesi ve bunlarin ilerleyen senelerde de takip altina alinmasi, vergi kacakcilarini ihbar edenlere devletin elde ettigi gelirin %10'unun odul olarak verilerek bu konuda vatandasin desteginin saglanmasi olarak siralanabilir.

Cok onemli bir konu ve uzerinde calisilmasi gereklidir. Read More!

Fatih Ozatay'in Agzina Saglik!!!


Merkez Bankasi Baskan Yardimcisi Fatih Ozatay soyle demis:

"Bu insanlar bu konuları bilmiyor, okumuyorlar. Analiz yapmıyorlar. Türkiye’nin gündemini kurla faizle meşgul ediyorlar. Bu kişilerin oturup bir düşünmesi lazım. Yeni bir süreçten geçiliyor. Bu sürece nasıl ayak uydururuz diye. Ama bu çevreler yapay çözümlerle uğraşıyorlar. Tamam Türkiye’nin gündeminde cari açık da var, rekabet gücü sorunu da var. Ama bunların çözümü kur ve faiz gibi yapay çözümler değildir. Oysa ki Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak birtakım mikro reformlar söz konusu. Bunların gündemde olması gerekiyor” dedi.


Türkiye’nin kayıtdışı ekonomi, istihdam ve telif hakları gibi konularda yapılması gereken mikro refomlar bulunduğunu söyleyen Özatay, “Bunlar o kadar önemli ki, bunların yanında kurlar falan onuncu planda kalır. Makro sorular geride kalıyor. Mikro sorunlar üzerine yazıp çiziyor olmamız lazım. Bunu yapmayanlar Türkiye’ye kötülük yapıyor”


Ekonomiden anlamayanlar gazete koselerini doldurdugu surece bu konular kapanmaz bence. Bu arada yeri gelmisken Merkez Bankasini da son 4-5 senedeki performansindan oturu kutlayalim. Baskan Serdengecti ilk geldigi zaman "karizmasi yok, bir seneye kalmaz gider" seklindeki yaklasimlara ragmen basarili olmasini bildi. Yeri geldiginde alkislamasini bilmek gerekir.

Fatih Ozatay'in dedigi dogru. Bundan 4-5 sene once Turkiye'nin makro problemleri cok buyuktu ve ciddi bir kriz yasadik. Ancak simdi bir cok sorunun ustesiden gelindi ve makroekonomi normallesmeye basladi. Simdi on plana cikmasi gereken mikro sorunlar. Read More!

Portfoy Degisikligi

Bugun portfoy degisikligi yaptim ve iki sirket daha ekledim. 200 adet SKBNK senedini 6.05 YTL’den ve 100 adet AKBNK senedini 12.50 YTL’den satin aldim.Boylece portfoy’deki banka hisselerinin agorligini arttirmis oldum. Bundan sonra da biraz daha banka kagidi almayi planliyorum ama fiyatlarin asagi gitmesini bekleyecegim. Izledigim iki kagit YKBNK ve DENIZ. Denizbank hizli buyuyen bir banka ve daha riskli bir yatirim. Disaridan buyuk miktarlarda dusuk faizle borclaniyorlar ve bunu goreceli olarak yuksek faizlerden borc olarak tuketiciye veriyorlar. Ote yandan YKBNK yatirimi bir contrarion investment, yani bankanin su anki zararlarini gelecekte kara donusturecegini ve buna bagli olarak fiyatinin diger bankalardan daha fazla artacagini varsayan bir yatirim. Bekleyip gorecegiz. Portfoyumun son hali su sekilde:


Hisse Adet Alis Son Toplam
TUPRAS 50 21.8 26.5 1325
ISGYO 400 2.45 3.16 1264
AKCNS 150 6.4 8.85 1327.5
DOAS 165 5.9 7.35 1212.75
TSKB 225 4.44 5.4 1215
SKBNK 200 6.05 6.15 1230
AKBNK 100 12.5 12.5 1250

Niye banka kagitlarina agirlik veriyorum. Karamsarlar her ne kadar cari acik buyuk problem ve kriz olasiligi giderek artiyor dese de, ben Turkiye’de boyle bir problemin ciddi boyutlarda oldugunu dusunmedigimi belirtmistim. Bunun yaninda dusen faizler tuketimi ve tuketici kredilerini atesleyecegi icin bankalarin, cimento sirketlerinin, ve otomobil saticilarinin bundan olumlu bir etki gorecegini dusunuyorum. O yuzden de portfoyumde bu kagitlara agirlik veriyorum. Yani sektorel bazli yatirim yapiyorum, ancak sectigim kagitlar sektorlerindeki en iyi kagitlar olmayabilir. Bu sirketler hakkinda detayli dataya erisimim yok, zaten cok detayli analiz edecek vaktim de yok. Turkiye’deki analistlerin yazdiklarina guvenerek secimimi yapiyorum. Cari acik bir kur krizine sebep olursa benim portfoyum de hem dolar bazinda hem de TL bazinda cok buyuk zararlar edebilir, o yuzden riskleri bilerek yatirim yapalim. Ancak boyle bir kriz ciksa bile uzun vadede (5-10 sene arasinda) bu kagitlar Amerika’daki benzer kagitlardan daha iyi bir performans gosterecektir. Read More!

Asgari Ucret

Hassas bir konu. Once rakamlara bir bakalim. 2005 yili icin 16 yasini doldurmus calisanlar icin asgari ucret net 350 YTL idi. Brut asgari ucret 489 YTL olmasina ragmen, toplamda %30.6’yi bulan gelir vergisi, SSK, kesintisi, issizlik sigortasi kesintisi, vb. nedeniyle 350 YTL’ye dusmektedir. Isveren icin ise 489 YTL’lik maliyetinin uzerine %19.5’lik SSK vergisi ve %2’lik issizlik sigortasi kesintisinden sonra toplam miktar 594 YTL’ye yukselmektedir. Yani isverenin cebinden 593 YTL para cikiyor, iscinin cebine ise 350 YTL para giriyor. Asgari ucretin 2005 senesi sonunda isverene maliyeti yaklasik $450 Amerikan Dolari civarinda anlayacaginiz, isciler ise sadece $250 civarinda bir para elde ediyor. (Kaynak: http://www.harb-is.org.tr/default.asp?id=13&mnu=13 )

Dunyanin en buyuk ekonomisi (ekonomi nedir?) ABD’de ise saatlik brut asgari ucret $5.15, aylik ise brut 825 dolardir. Yani Amerika’daki asgari ucret Turkiye’dekinin 2 kati kadardir. Amerika ile Turkiye arasindaki farklar Amerika’daki kesintilerin ve vergilerin daha dusuk olmasi, ve Amerika’daki ortalama fiyatlarin Turkiye’nin iki kati kadar olmasi. Yani Brut asgari ucretin satin alma gucu her iki ulkede de asagi yukari ayni. Bu demektir ki Turkiye’deki asgari ucret ulkedeki diger calisanlarin ucretlerine gore oldukca yuksek. Amerika’da kisi basina ortalama gelir asgari ucretin 4 katidir. Turkiye’de ise ortalama gelir ile asgari ucret arasinda fark yoktur. Bunun boyle olmasinin bir sebebi ise Turkiye’de isgucune katilim oraninin Amerika’dan cok daha dusuk olmasidir.

Serhan Cevik de su rakamlari vermis: “The adverse effects of minimum wage policy are greatest for female and young workers. With a 25.4% youth unemployment rate and almost one-third of unemployed remaining jobless over a year, Turkey’s young population suffers more than other segments of the labour market. Not surprisingly, every opinion poll highlights unemployment as the most important problem in Turkey. Thus, the economy’s capacity to absorb new labour-market entrants continues to be a critical issue for eradicating poverty and maintaining socially sustainable economic growth (see Young, Educated and Jobless, August 28, 2003). On our estimates, Turkey’s working-age population will expand by 1.3 million people to 50.5 million this year and to 51.8 million in 2005. Even with a participation ratio of 48%, which is actually much lower than the long-term average of 53% and likely to rise owing to structural changes, the labour force would increase to 24.3 million in 2004 and to 24.9 million next year. This means that the economy must create about 1.7 million new jobs in the next two years just to keep the unemployment rate stable — a tall order by any standard.” Turkce ozeti soyle: issizlik genc nufus icerisinde %25’lik bir orana sahip. Turkiye genc bir nufusa sahip oldugu icin her yil 1.3 milyon kisi calisabilir yasa ulasiyor. Bu kisilerin yarisi calismayi tercih etmiyor. Issizlik oranin %10’da sabit kalmasi icin ekonominin her sene yaklasik 600,000 tane yeni istihdam yaratmasi gerekiyor.

Rakamlar boyle, simdi analize gecelim. Bu arada 2006 yili icin asgari ucret yaklasik %8 artisla 380 YTL’ye yukseltilmistir. O yuzden yukaridaki rakamlari da bu oranda arttirmamiz icap eder, yani asgari ucretlinin isverene aylik maliyeti 500 USD’ye dayanmistir.

Turkiye’deki iscilik maliyetleri, kayit icerisinde calisan isverenler icin oldukca yuksek boyutlarda. Bu yuzden mesela tekstilde Cin ve Hindistan ile rekabet edecek durumda degiliz ve onumuzdeki yillarda bu sektor daha da buyuk zararlar gorecektir. Isverenlerin iscilik maliyetlerine dusurmeye yonelik buldugu cozum sermaye yatirimlari yapmak olmustur. Otomasyon’a gecerek daha az isciyle daha fazla urun ureterek urun basina dusen iscilik maliyetleri son 4 senede %30 oraninda dusurulmustur. Ihracatin TL’deki degerlenmeye ragmen yukselmesinin arkasinda bu yatmaktadir. Ancak bu isverenin derdine derman olsa da iscilere cok bir faydasi olmamakta.

Devlet neler yapabilir? Birincisi senelik 5000 YTL’ye kadar kazanilan maaslardan gelir vergisi alinmayabilir. Bunun finansmani su an icin oldukca guc, kayitdisi ile mucadelede basari saglanirsa ancak olacak birsey. Ikincisi, asgari ucretin azaltilmasi veya kaldirilmasi. Bu ozellikle dusuk gelir duzeyine sahip bolgelerde (dogu ve guneydogu) issizligin azaltilmasina onemli katkida bulunur. Neden mi? Calismak zorla degil, isveren insanlari zorla calistirmiyor. Asgari ucretin simdiki $500 seviyesinde calismaya niyetli bircok kisi olsa da bu ucreti verecek yeterince isveren yok. $400’lik bir ucrete de calismaya istekli bircok kisi bulmak mumkundur, bu ucreti odeyecek isveren de, ancak bu yasal olarak simdi mumkun degildir. Mumkun olsa idi bircok kisi suan is bulmus olabilirdi. Iste asgari ucretin kaldirilmasi cok dusuk maas veren islerin ortaya cikmasini saglayacak ve issizligi dusurecektir. Bu Istanbul, Ankara gibi pahali sehirlerde mumkun olmasa da ulkenin yoksul ve yasamasi ucuz bolgelerinde issizligi azaltacaktir.

Peki ayda $250’a calisan bir asgari ucretlinin 4 kisilik bir aileyi gecindirmesi mumkun mudur? Bence degildir, mumkun olmasina da gerek yoktur. Asgari ucretli bir kisinin 4 kisilik bir aile sahibi olmasi o ailenin cocuklari icin buyuk haksizliktir. Bence aylik geliri $500 altinda olan bir ailenin cocuk sahibi olmasina izin verilmemelidir. Kari koca calisan asgari ucretliler ayda $500 net maas sahibi olabilirler. Bu kisiler hayat pahaliliginin fazla olmadigi Mersin gibi bir sehirde mutevazi bir hayat surebilirler, ev sahibi olmak istiyorlarsa biraz sikintiya girip para biriktirebilirler ama kotu denilmeyecek bir yasamlari olur. Bu insanlar da birden fazla cocuk yapmayiversinler ki, en azindan o cocuk okusun ve daha iyi bir is sahibi olabilsin. Read More!

Kredi Riski Nedir?

Kredi riski nedir bilmeyen veya bilmemezlikten gelen Is Bankasi Genel Muduru Ersun Ozince Aksam gazetesinde cikan habere gore soyle demis:

“Bazı tüketiciler bankadan düşük faizle konut kredisi çekip kredi kart borcunu kapatıyor. Buna göz yuman bankalar da sisteme zarar veriyor. Bir konut alım satımını yani olmayan bir alışverişi konu ederek bankayı şaşırtmaya, yanıltmaya çalışanlar var. Diyelim ki, sizin üstesinden gelemeyeceğiniz beş bankaya kredi kartı borcunuz var. Sizin ya da bir yakınınızın konutu var. Onu bir başkasının üzerine devredip 10-20 yıllık düşük faizli bir kredi alıp bu borcu kapatmaya çalışıyorsunuz. Ya da böyle ticari borcunuz var. Doğru ve düzgün bir bankacı bu işi yapmamalı. Çünkü konut kredisinde maksat gerçekten vatandaşımızın konut ihtiyacını karşılamak. Bunlar hep çürük elma gibi o ürünü bozacak istismar edecek uygulamalar.”.

Gozlerime inanamadim. Turkiye’nin piyasa degeri en yuksek bankasinin (bu yaziyi okuduktan sonra bunun cok uzun sure devam etmeyecegi yonunde kanaat olusturdum) en tepesindeki adam bankaciliktan/kredi riskinden (risk nedir?) anlamayan kahvehane koselerindeki adamlar gibi yorum yapmis. Aciklayayim.

Kredi faizleri krediyi kullanan kisi ya da kurumun riskine orantili olarak artar. Kredi piyasalarindaki en temel sorun kimin riskinin %0, kimin riskinin %100 oldugunun bilinmemesidir. Bu problemi gidermenin bir yolu kredi kullanan kisi hakkinda bilgi toplamaktir. Diger bir yolu ise kredi kullanan kisinin teminat gostermesidir. Krediyi kullanan kisi hakkinda elde ettigimiz bilgi ne kadar cok ve guvenilir ise riski o derece iyi olcebiliriz. Ote yandan, teminat miktari ne kadar buyukse, kredinin geri odenemedigi durumlarda teminat devreye sokularak kayiplar minimuma indirgenebilir. Ornegin kredi karti ile borclanilmasi durumunda tuketici hakkinda hemen hemen bankalarin cok bir bilgisi yoktur; ayni zamanda teminat miktari da sifirdir. Bu yuzden kredi karti musterileri en riskli grup icerisindedir. Bazi musteriler digerlerine gore daha dusuk riske sahip olsalar bile bankalar bunu bilmediginden herkese ayni ”yuksek” faizi uygular. Yani bir anlamda dusuk riskli kredi karti kullanicilar yuksek riskli kredi karti kullanicilarini finanse etmis olur. Buna ekonomide asimetrik enformasyon problemi deniyor.

Simdi dusuk riski olan kredi karti borclanicisi bankaya dusuk riskli oldugunu nasil soyleyebilir (bunun karsiliginda da daha dusuk bir faiz orani uygulanmasini beklemektedir tabii ki)? Turkiye’de bunun yolu yok. Tuketicinin buna karsi buldugu cozum nedir? Evini ipotek ettirerek kredi karti borclarini odemesi. Boylece dusuk riske sahip olan tuketiciler dusuk faiz odemek durumunda olacaklardir. Adil olan da budur. Ekonomik olarak dogru olan da bu cozumdur. Amerika’da bankalarin en agresif sekilde reklamini yaptigi kredi turu “Home Equity Loan” denilen ev sahibinin icinde oturdugu evi ipotek ederek aldigi kredilerdir. Burada yanlis birsey yok.

Yanlislik ne zaman olur? Herkese riskine gore faiz uygulamadiginiz zaman olur. Dusuk riskli birisi evini ipotek edip kredi aldigi zaman dusuk faiz oder. Bundan krediyi veren banka da karli cikar, krediyi alan tuketici de. Ersun Ozince’yi rahatsiz eden dusuk riskli kredi karti kullanicilarinin ipotek sayesinde bir cikis yolu bulduklari icin yuksek faiz odemeyecek olmasi. Bu ipotekli kredi piyasasina zarar degil fayda saglar. Kim zarar gorur bundan? Onune gelene riskine bakmadan kredi karti veren kuruluslar. Burada ekonomi de adverse selection denilen problem olusacaktir. Yani, kredi kartlarindan zaman icerisinde sadece yuksek riskli tuketicilerin borclanacak olmasi riski. Artik dusuk riskli tuketiciler yuksek risklileri subvanse etmeyecegi icin kredi riskine bakmadan kredi karti veren bankalar bundan zarar gorecektir. Is Bankasi bu bankalardan biri midir orasini ben bilemem. Ozince’ye sorun, yarasi olan gocunur. Read More!

Nükleer Enerji, Termik Santraller ve Hidroelektrik Enerji

Serhan Cevik bu sefer Turkiye’nin enerji bagimliligi konusunda yazmis. Ingilizce bilenleriniz yanda verdigim Morgan Stanley linkinden yaziya ulasabilirler. Serhan analizlerini en cok begendigim kisilerden bir tanesidir, o yuzden burada siklikla yer veriyorum yazilarina.

Yazida Turkiye’nin enerji tuketiminin %75’inin fosil yakitlardan kaynaklandigi, ve yilda buna 18 milyar dolarlik bir fiyat odedigimiz belirtilmis. Demek ki petrol, dogal gaz ve komur ithal etmesek cari acigimiz da sifira yakin olacakmis. Doviz kurlarinin yukari gitmesi en azindan bu acidan cok buyuk bir iyilesmeye neden olmaz demek ki.

Neyse Serhan enerji konusunda disariya cok bagimli oldugumuzu soyluyor ve cozum olarak da tasarruf, alternatif kaynaklar, ve nükleer enerjiyi oneriyor. Birincisi, enerji tasarrufunu Turkiye kadar motive eden baska bir ulke yok. Dunya’daki en pahali petrolu biz kullandigimiz icin, ve buyuk motorlu araclara en fazla vergiyi biz kestigimiz icin petrol kullananlar cok aci bir sekilde cezalandiriliyor. Yapilmasi gerekenlerin arasina dogal gaz fiyatlarinin ve tupgaz fiyatlarinin uzerine %50-100 arasinda ek vergi konularak vatandasin canina iyice okunabilir. Amerika’da insanlar kisin evlerini 16-20 derece araliginda tutuyorlar. Turkler sicaga alisik olduklari icin 25 dereceden asagisi kurtarmiyor. Dogal gaza yapilacak zam bu acidan bir iyilesmeye neden olabilir. Ayrica toplanacak vergiler petrol kacakciligiyla mucadele etmekte kullanilabilir.

Ikinci secenek olarak alternative enerji kaynaklarini onermis. Turkiye’deki tek mantikli alternative enerji secenegi gunes enerjisi, onun da maliyeti digger enerji turlerinin maliyetinin en az 2 kati kadar. Yani bu mantikli bir oneri degil.

Son olarak nükler enerjiye yer verilebilecegini soylemis. Nukleer enerji ile enerji uretimi hala dogal gaz ile enerji uretiminden pahali. Ancak dogalgaz ve petroldeki fiyat artislari devam ederse nukleer enerji hesapli bir alternatife donusebilir. Tabii buradaki problem nukleer enerjiye olan talebin dunya capinda artacak olmasi ve nihayetinde nukleer enerji maliyetlerinin de yukari hareket edecek olmasi. Turkiye’de uranyum madenleri yok. Yani Serhan diyor ki paralari araplara ve ruslara verecegimize, kanadalilara ve ruslara (uranyum ureticilerine) verelim. Cok birsey farketmez.

En ucuz enerji turu hidrolik enerjidir. Devletin yapmasi gereken ozel sektoru bu alanin icerisine cekmek. Ben devletin bu tur yatirimlari yapmasina karsiyim. Uc senede tamamlamasi planlanan projeler 10 senede, planlanan maliyetinin 5 katina yapiliyor. Devlet sadece ozel sektorun bu tur yatirimlari yapmasina olanak saglayacak yasal altyapiyi hazirlasin yeter.

Bu konudaki diger yazilar:
Çernobil Faciası
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar Read More!

CHP'nin Ekonomi Politikasindaki Yanlislar



Milliyet'ten bir habere daha yorum yazacagim. Onemli bir konu, Turkiye'deki muhalefetin ekonomi anlayisini gostermesi acisindan.
Oncelikle sunu belirtmeliyim ki, CHP babamin partisi, hic sasmadan oylarini CHP atar. Ben de hayatimda bir kez kullandigim oyumu, onda da takim tutar gibi, CHP’ye vermistim. Bizde de cehalet varmis zamaninda anlayacaginiz.
CHP bir arastirma yapmis (yaptiklari arastirma da Excel’de bilesik buyume hizlarini karsilastirmak) ve Turkiye’nin %5’lik buyumeyle Avrupa’yi 2045 senesinde yakalayacagini soylemis. Daha sonra AKP’nin yaptigi 12 temel yanlistan oturu ulkenin daha hizli buyuyemedigini belirtmis. Asagida CHP’nin soyledigi 12 temel yanlisi ve bunlara karsilik gelen goruslerimi siraliyorum:

1. IMF ile tam teslimiyetçi ilişkiye girilmesi: Bunu CHP’nin adami Kemal Dervis de yapti ve dogru bir yaklasim. Nihayetinde ulke ekonomisi iflas etmeden krizden cikildi, simdi butun dunya bizi alkisliyor.
2. sıcak paranın ülkeye kontrolsüz girişine seyirci kalınması: Sicak para girsin, ciksin keyfi bilir. Ulkeye sicak para girmesi faizleri dusuren bir faktor, ayni zamanda hisse senedi, gayrimenkul gibi varliklarin fiyatinin artmasini da sagliyor. Sicak para kacarsa ekonomi de bir tahribata yolacabilir ama aldigimiz riske deger.
3. aşırı düşük kura duyarsız kalınması: Ulkeye yabanci sermayenin girmesiyle ilgili biro lay. Doviz kurlari serbest piyasada belirleniyor. Kurlarin dusuk kalmasi demek, doviz cinsi borclara odedigimiz faizin de dusuk kalmasi demektir. Bu da kotu birsey degildir. Tek yan etkisi ihracat uzerinde, ihracati da son 4 yilda ikiye katladik.
4. reel ekonomi ve üretimin dışlanması: Son 40 yilda Reel ekonomiyi ve uretimi destekleyen daha iyi bir hukumet cikmamistir. Niye mi? Dusuk faiz oranlari. Reel ekonomiyi desteklemek istiyorsaniz, faizleri ve vergileri dusuk tutmaniz gerekir, AKP de bu konuda herkesten daha basarili.
5. kamu yatırımlarının rafa kaldırılması: Faizler nasil dustu zannediyorsunuz? Borclari odemeyip de yatirim mi yapsalardi yani. Faizlerin dusuk olmasi ozel sector yatirimlarini canlandirdi.
6. özelleştirmede talan ve yabancılaştırmanın bayrak yapılması: Ozellestirme fiyatlari cok cazip fiyatlardan yapiliyor. Ozellestirme konusunda da gelmis gecmis en iyi iktidar AKP iktidaridir.
7. çarpık ve adaletsiz vergi düzeninin sürdürülmesi: Kisisel ve kurumsal vergilerde indirimlere basladilar, borclar azaldikca vergileri de dusurmeye devam edeceklerdir. Bu konuda da basarili buluyorum AKP’yi.
8. tarım ve hayvancılığa desteğin asgariye indirilmesi: Ben olsam hic destek de bulunmam. Vatandastan vergi toplayip niye ciftciye ve hayvanciya verelim ki. Devlet parayi agactan toplamiyor ki: Ahmet’ten aliyor; CHP diyor ki Mehmet’e verelim. Olmaz oyle sey.
9.sosyal devlet kurum ve duyarlılıklarının geriletilmesi: AKP’yi basarisiz buldugum alanlardan bir tanesi bu. CHP’nin soylediginin aksine oldukca sosyalist politikalari var. Ben olsam emekli maaslarina zam yapmaz, asgari ucreti kaldirirdim. Turkiye’de kadinlar 40 yasinin altinda emekli olmuslar. Yani 20 yil calismislar, 35 yil emeklilik yapacaklar. Kuzey Koreliler bu kadar sosyalist degil, insaf!!
10.sırtını sermayeye dayaması çalışanları ve emeklileri ezmesi: Emeklilere enflasyonun uzerinde zam yaptilar. Hala sosyal guvenlik reformunu gerceklestiremediler. Bu konu da CHP kadar beceriksizler.
11.ülkenin doğu ve güneydoğusunun unutulması: Unutulsun. Bir bolgenin diger bolgelerin uzerinde tutulmasina karsiyim, esitlik olacak, yatirimlar getirinin en yuksek oldugu bolgeye gidecek. Bu kadar basit, bizim sokaga atacagimiz paramiz yok.
12. kuralsızlık hukuksuzluk ve yolsuzluklara teslim olunması: Bu cok onemli bir konu. Diger hukumetlerle AKP arasinda bir fark oldugunu dusunmuyorum. Bu konuda yapilacak cok sey var.
Serbest piyasa, ve kucuk devletten yanayim. Devletin gorevi insanlarin kurallar icerisnde rekabet edebilecegi bir ortam hazirlamaktir.
Bu konuyu daha sonra detayli tartisacagim Read More!

Savciliga Suc Duyurusu


Turk halkinin ekonomik ahlakini bozmaya yonelik propaganda yaptigi gerekcesiyle Sinan Aygun’un tutuklanmasini istiyorum. Bence bu “ermeni katliami yapilmistir” demekten de daha buyuk bir suc. Kredi karti borcu altinda ezilen vatandaslara bankalar kafalarina silah dayayarak kart vermedi. Sizin faiziniz %0’dir da demedi. Burada bir magduriyet soz konusu degildir; soz konusu olan ya bir salakliktir (deyemeyeceginin uzerinde para harcamak) ya da bir uyanikliktir (borctan yirtacagini dusunmek). Durum ne olursa olsun, devletin burada mudahale hakki yoktur. Iki kisi arasinda yapilmis olan ekonomik anlasmanin sartlarini degistirmek devletin yetki alanina girmez, girmemeli de.

Sinan Aygun kartzedelere cok yardim etmek istiyorsa kendi cebinden kartzedelerin borclarini odesin. En azindan bir kac kisiyi “kurtarmis” olur. Baskalarinin kesesinden Robin Hood’luk yapmak kolay. Muhalefet partileri de papagan gibi ayni seyleri soyluyor. Onlar da ahlaksiz anlayacaginiz.

Kartzedelere soylenecek tek sey: Aylik %5-10 faizle borclanirken akliniz neredeydi?

Ha, unutmadan son bir soz de bunu haber yapan gazetecilikten anlamayan gazetecilere. Gazeteciligin temel ilkesi tarafsiz olmak ve bir haberde konuolan iki tarafin da goruslerini okuyucuya sunmaktir. Boyle yapmazsaniz ortaya cikan urune haber degil, propaganda denir. Simdi Milliyet'in vermis oldugu bu haberde de iki taraf var: kartzedeler ve onlara kartlari veren bankalar. Haberin icersinde bankalarin goruslerinden eser yok. Boyle gazetecilik olmaz. Bu sozum yalniz Milliyet icin degil, tum gazeteler icin gecerli. Sozde bir de gazetecilik okulundan mezunlar. Read More!

NBER Makalesi

Title: The Role of Foreign Currency Debt in Financial Crises: 1880-1913 vs. 1972-1997
Authors: Michael D. Bordo and Christopher M. Meissner #11897 (DAE, IFM, ME)

Abstract: What is the role of foreign currency debt in precipitating financial crises? In this paper we compare the 1880 to 1913 period to recent experience. We examine debt crises, currency crises, banking crises and the interrelation between these varieties of crises. We pay special attention to the role of hard currency debt, currency mismatches and debt intolerance. We find fairly robust evidence that high exposure to foreign currency debt does not necessarily lead to a high chance of having a debt crisis, currency crisis, or a banking crisis. A key finding is some countries do not suffer from great financial fragility despite high exposure to original sin. In the nineteenth century, the British offshoots and Scandinavia generally avoided severe financial meltdowns while today many advanced countries have high original sin but have had few financial crises. The common denominator in both periods is that currency mismatches matter. A strong reserve position or high exports relative to hard currency liabilities helps decrease the likelihood of a debt crisis, currency crisis or a banking crisis. This strengthens the evidence for the hypothesis that foreign currency debt is dangerous when mis-managed. We discuss the robustness of these results and make some general comparisons based on this evidence from over 60 years of intense international capital market integration.

Yukarida vermis oldugum NBER makalesi kisaca dolar/euro cinsinden olan borclarin miktarinin (ornegin yuksek olmasinin) ulkede kriz cikma olasiligini arttirmadigini soyluyor. Ote yandan, doviz rezervlerinin yuksek olmasi veya ihracatin yuksek olmasi ulkede kriz cikma olasiligini dusuruyor. Read More!

Ekonomik Karamsarlar

Internet’te dolasirken Mahfi Egilmez’in gecen yil Mayis ayinda yazdigi bir yazisina rastladim. Turk ekonomistlerini goruslerine gore uce ayiriyor: karamsarlar, iyimserler, ve ihtiyatlilar diye. Karamsarlardan bahsederken soyle diyor:

"Onlara göre özellikle cari açıkta ortaya çıkan artış, geçen yıl atlatılmış olsa bile, önlenemediği takdirde bu yıl krize neden olabilir. Ki şu ana kadar açıklanan ödemeler dengesi verileri cari açığın geçen yılın da üzerinde bir sayıya doğru gittiğini gösteriyor."
Demek ki cari acik kaynakli bir krizi 2004’te atlatmisiz, 2005’te de Allah bizi korumus, 2006’da bir krizin cikma olasiligi bu mantiga gore cok daha fazla olmali. Benim merak ettigim karamsarlarin paralarini nasil degerlendirdigi. Cari acik krizi doviz kurunu ziplatacagi icin karamsar ekonomistler icin en mantikli yatirim araci doviz cinsi mevduat faizleri olmali. Mayis ayindan bu yana dolar cinsi mevduat faizleri %3 civarinda birsey getirmistir. Ote yandan parasini TL’de tutup borsaya (borsa nedir?) koyan bir yatirimci %60’in uzerinde (hem dolar hem de TL cinsinden) bir getiriye sahip olmustur.

Demek ki karamsarlar Mayis’tan itibaren yakalsik %60 potansiyel kardan olmuslar. Isin kotu tarafi bu kisiler 2004’ten itibaren boyle dusundukleri icin borsanin 10000’ler seviyesinden 25000 seviyesine kadar olan %150’lik yukselisini de kacirmislardir. Hem de bu zaman araliginda dolar 1.45’ten 1.35 seviyelerine dustugu icin TL cinsinden kazanclari sifir civarindadir.

Yani 2004 basinda 10000 dolari olan bir karamsar ekonomist, bugun $11000 sahibidir. Ote yandan iyimser bir economist yaklasik $45,000’a ulasmistir bu zaman dilimi icerisinde. Simdi iyimser ekonomistlerle kotumser ekonomistlerin yatirimlarinin kafa kafaya gelmesinin tek yolu 1 dolarin 2.80 YTL civarina yukselmesiyle olabilir. Mumkun mu sizce? Read More!

Petrol Fiyatlari

Petrol fiyatlari konusunda gelecegi konusunda iki ayri tahmin var. Birincisi, petrol fiyatlarinin ozellikle onumuzdeki yillarda Cin ve Hint ekonomilerinin hiz kazanmasiyla artacak petrol talebi nedeniyle artacagi ongoruluyor. Bu grup petrol ureticilerinin artan talebi karsilayamayacagini dusunuyor. Diger gorus ise, petrol fiyatlarindaki yuksek seviyelerin endustriye yeni yatirimlari cekecegini, daha once karli olmayan petrol sahalarinin yeniden uretime kazandirilacagini, yeni uretim teknolojileri gelistirilerek mesela kayalarin arasina sikismis petrol ve gazin yeryuzune cikarilmasinin basarilacagini ongoruyor. Ayrica, nukleer enerji, gunes enerjisi, ruzgar enerjisi gibi enerji kaynaklarinin da uretime daha buyuk katki yapmasi bekleniyor. Bu sebeplerden dolayi da petrol fiyatlarinin daha yukari gitmeyecegi dusunuluyor.

Zaman hangi grubu hakli cikarir bilinmez ama ben sahsen iki grubun da ongordukleri surecler konusunda hakli oldugunu dusunuyorum. Yani yukarida siraladiklarimin tamaminin gerceklesmesini bekliyorum, ve nihayetinde enerji sektorune yatirim yapan herkesin (ister petrol ureticilerine olsun, isterse alternative enerji ureticilerine olsun) kazancli cikacagini dusunuyorum. Sonuc konusunda hangi grup hakli cikar?

Cin’de su an 20 milyon tane arac var ve Cin gunluk 6.7 milyon varil (yani ABD’nin dortte biri kadar) petrol tuketimine sahip. Uzmanlar (aslinda bunlarin ne kadar uzman oldugu da bilinmez ama) 2020 yilinda Cindeki arac sayisini 150 milyon olarak tahmin ediyorlar. Hindistan’daki arac sayisi daha az ama Hindistan da cok buyuk hizda buyumeye basladi. Dikkat ederseniz iki ulke de dunya uzerinde kendi petrol kaynaklarini guvence altina almak icin Kazakistan’da, Nijerya’da, Venezuella’da ya sirket ya da petrol arama haklari satin almaya basladilar. Bence uretimdeki artis tuketimdeki artisi yakalayamayacak ve nihayetinde hem petrol fiyatlari hem de alternative enerji fiyatlari buyuk oranlarda artacaktir. TUPRAS’i portfoyume bu yuzden ekledim.

Nukleer Enerji konusundaki diger yazilar:
Çernobil Faciası
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar Read More!

Turk Bankalari

Bakin Morgan Stanley Turk Bankacilik sektoru icin ne demis:

Uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley, Türk bankalarının hisselerinin halen çok ucuz olması nedeniyle, karlı bir yatırım potansiyeli oluşturduklarını bildirdi. Morgan Stanley tarafından hazırlanan Türk Bankacılık Sektörü Raporu'ndan derlenen bilgiye göre, Türk bankalarının maliyetleri önemli oranda düşerken, karlılık oranları yükseldi. Raporda, özellikle kurumlar vergisinin yüzde 20'ye indirilmesinin bankaların karlılıklarını daha da arttıracağı, bu yıl, bankacılık sektörü hisse senetlerinin güçlü bir performans sergileyeceği ifade edildi.
Morgan Stanley raporunda, Türk bankacılık sektörünün ekonomik görünümünün, bu yıl ve gelecek yıl pozitif olduğu da vurgulandı. Bu arada raporda, uzun vadeli, uygun koşullu konut finansman (mortgage) sisteminin, Türk bankacılık sektörüne olumlu etkide bulunacağı ve mortgage ile özellikle varlıklardaki büyümenin devam edeceği ifade edildi. Türk bankalarının konut finansmanından oldukça önemli gelir elde edecekleri, ancak konut fiyatlarının da önemli oranda artış göstereceği kaydedildi.


Size birsey hatirlatiyor mu bu soylenenler? Read More!

Turkiye'de Petrol ve Gaz


Turkiye'de petrol ve gaz arayan bir sirket gozume carpti: Toreador. Websitelerinde Turkiye'de arama yaptiklari bolgelerin listesini bulabilirsiniz.

Bir cok insan Turkiye'de nasil petrol olmaz geyigi yapiyor, bu sirket bulursa haberimiz olur artik Turkiye'de ekonomik olarak cikarilabilecek petrol. Read More!

Ercan Kumcu'nun Faiz Tahmini

Ercan Kumcu bugunku yazisinda faizlerle ilgili tahminini su sekilde belirtiyor:

"Dünyanın belli başlı paralarında faizlerin artıyor olması Türkiye’de kısa vadeli faizlerin çok daha fazla düşme olasılığını giderek azaltmaktadır. Uluslararası sermaye hareketlerindeki gelişmelere göre, enflasyon hedefiyle tutarlı Türkiye’deki kısa vadeli faizler dış dünya ile oluşacak faiz farkını geçmişe göre daha fazla gözetmek durumunda olacaktır. Dolayısıyla, enflasyon hedefiyle tutarlı bir gelişme karşısında, önümüzdeki dönemde Türkiye’de reel faizlerin arzulandığı ölçüde daha fazla düşme olasılığı oldukça azdır."

Ozetle nominal faizler yaklasik 3 puan daha dusecek, daha fazla dusme olasiligi azdir diyor. Ben de nominal faizlerde yaklasik 4 puanlik bir dusus bekliyorum, yani bir sene sonra faizler %10'un altinda olacaktir diyorum. Read More!

Benim Yanlis Tahminim

Yanlis tahminlere bir ornek de benim gecen hafta yaptigim ve borsanin bu haftanin ilk 3 is gunu 10% civarinda deger kaybedecegini bekledigimi soyledigim tahmin. Uzaktan borsanin kisa vadedeki nabzini tutmak zor oluyor. Zaten kisa vadeli borsa tahminleri ile ilgili basarisiz oldugumu ilk yazilarim da belirtmistim. Bu yanlis tahminim de bunu dogruluyor. Nerede yanildim?

Burada islem goren ve Turkiye’ye yatirim yapan bir yatirim ortakligi var: Turkish Fund (ticker:TKF). Bu kagit gecen hafta $25.7 degerinden $23.7 degerine dustu. Ben de bundan yola cikarak Turk borsasinin da once %4 daha sonra da gelecek kar satislariyla daha da fazla dusmesini bekliyordum. Nitekim oyle olmadi. Portfoyumdeki kagitlar yaklasik %4 deger kazanmasina ragmen yine de uzuldum bugun. Kenarda bekleyen paralarimi firsattan istifade “dusuk” fiyattan borsaya sokmayi hayal ediyordum cunku. Neyse, yine de uzun vadeli bakildiginda Turk kagitlarini bugunlerde dusuk fiyattan aliyor olacagim. Read More!

Amerikan Futbolu Takimi ve Tahminler

Amerikan Futbolu takimi Indianapolis Colts aldigi sonuclarla NFL'deki bircok uzman tarafindan en iyi takim olarak gosteriliyordu. Oynadigi 16 macin 14'unu kazanmis ve mac basina 28 sayi ortalamasiyla (avrupa futbolunda mac basina 4 gol ortalamasi gibi) ligin en skorer takimi idi. Su an oynamakta olduklari playoff rakipleri Pittsburgh ile daha 1.5 ay once karsilasmis ve maci 26-7 (yani yaklasik 4-1'lik) bir skorla kazanmislardi.

Dun bu macla ilgili "uzmanlar" su sekilde tahminde bulunuyorlardi: Colts 35 yildan beri ilk kez sampiyonluga bu kadar yakin, Pittsburgh'un kazanmak icin bir sansinin olmasi icin Colts'un ortalamasi olan 28 sayiya yakin bir skor uretmesi gereklidir. Buna benzer tahminler her yerde karsimiza cikmaktadir. Bir onceki yazimda vermis oldugum Asaf Savas Akat'in enflasyon tahminleri gibi, bu tahminler de gecmisteki kosullarin bugun de devam edecegi varsayiliyor. Pittsburgh'un bir onceki macinda yaptigi hatalardan ders almayacagi, ayrica rakibinin ortaya cikan zayifliklarindan faydalanmayacagi da varsayiliyor. Ekonomi, finansal piyasalar, ve hatta sportif oyunlar duragan degildir, insanlar gecmisten ogrenirler. Dun calisan tahmin yontemleri, oyun stratejileri bugun calismayabilir. Eger ekonomi ve finansal piyasalarla ilgili tahminlerde bulunacaksaniz dinamik bir model (degisimleri dikkate alan bir model) kullanmalisiniz. Oyun teorisi dinamik modellere bir ornektir ama basarili uygulamalari veri yetersizligi yuzunden oldukca sinirlidir.

Sozde uzmanlarin, kagit uzerinde karalamalarla gecmisin gelecekte de devam edecegini varsayan tahminler cogu zaman basarisiz olur. Bu cesit tahmin turlerinin icerinde "teknik" analiz de yer alir. Gecmisteki fiyat hareketlerinin gelecekte de devam edecegini dusunmek sizibir felakete surukleyebilir. Teknik analiz konusu genis bir konu, baska bir zaman daha detayli analiz ederiz.

Colts macinin sonucu ne mi oldu? Su an devre arasi ve Pittsburgh 14-3 onde goturuyor, ayrica Pittsburgh Indianapolis'e kelimenin tam anlamiyla kan kusturuyor. Maci Pittsburgh alacak gibi gorunuyor ama kimbilir bir sakatlik olur ve hersey tepetaklak donebilir. Bunu onceden gormem mumkun degil, teknik analiz yaparak da bunu tahmin edemem. Yine de macin sonucu merak edenler icin link'i veriyorum:

http://sports.yahoo.com/nfl/boxscore?gid=20060115011 Read More!

Zaman Serisi Bazli Ekonomik Tahminler


Yanda resmi gorulen kose yazarimiz Asaf Savas Akat medyada zaman serisi (time series) bazli ekonomik tahmin yapan kisilerin basinda gelir. Zaman serisi kullanarak ekonomik tahmin yapmanin mantigi, incelemeye konu olan degiskenle bu degiskeni etkileyen faktorler arasindaki iliskinin zaman icerisinde degismedigi, ve bu faktorlerin degerlerinde de beklenmedik degismeler olmadigidir. Bu sartlar altinda gelecek gecmisin bir uzantisi olacak ve zaman serisi analizi dedigimiz teknik kullanilirak gelecek tahmin edilebilir. Bu teknigin etkili oldugu alanlar vardir, mesela cok kisa vadeli tahminler. Disaridaki hava sicakligi 10 dakika once 25 derece ise simdi de asagi yukari 25 derecedir mesela, 10 dakika icerisinde hava sicakligini etkileyen faktorlerde cok bir degisiklik olmamistir buyuk olasilikla. Ancak 3 ay sonrasinin hava sicakligini tahmin etmek icin zaman serisi kullanirsaniz alay konusu olursunuz.

Simdi Asaf Akat 6 Mart 2005 tarihinde 2005 yilinin ilk 2 ayinin enflasyon tahminlerine bakarak su tahminde bulunuyor:

2005 enflasyon tahminimi yılın ilk yazısında (2/1/2005), Aralık verileri açıklanmadan verdim. Hükümetin TÜFE hedefi yüzde 8'di. Ben yüzde 7'nin altı dedim. Nokta tahmin isteyenler için yüzde 6.9'u telaffuz ettim."Ocak'ta veriler üstünde çalışma zamanım oldu. Ciddi revizyon gereği duydum. 13 Ocak'ta Sermaye Piyasası Kurulu için yaptığım sunumda yıl sonu TÜFE artışını yüzde 5'in altına çektim. Nokta tahmin olarak (sıkı durun) yüzde 4.7 verdim.Doğrusu Şubat sayılan biraz tedirgin etti. Ya daha aşağı inerse? Geçmişte de oldu. Herkes beni iyimser zannediyordu. Halbuki aslında ben de karamsarmışım!

Keske yeni verilere bakarak tahminini degistirmeseymis. Enflasyon 2005'te Merkez Bankasini hedefi olan %8'e cok yakin cikti. Asaf Akat enflasyonu olandan 3 puan daha asagida tahmin etti; eger kendileri bir bankada calisiyor olsa ve bankanin politikalarini bu enflasyon tahminine gore yonleniriyor olsaydi, en gec bu senenin basinda isinden kovulmus olurdu.

Ekonomik tahminlerinde zaman analizi kullanan insanlara ozellikle uzun vadeli tahminlerde guvenmeyin. Zaman serisi analizi ancak duragan (stable) sistemlerde basariyla kullanilabilir, genelde ekonomi ve finans sistemleri onceden tahmin edilemeyecek (random) faktorlerin etkisi altindadir, o yuzden hic beklenmedik bir degisim her an olabilir. O yuzden tahmin yapmak da, bu tahminlere bakarak para kazanmak da cok zordur. Benim yaptigim tahminlerin de zayif tarafi budur. Read More!

Ev fiyatları arttı, yatırım tercihi otomobile kaydı

Hurriyet'in ekonomi sayfasindaki ilk haber. Ne demek istedigini aciklayalim. Insanlar ev fiyatlarindaki artis neticesinde ev tuketimi yerine araba tuketimini dusunmeye basladi demek istiyorlar. Oncelikle kolay olandan baslayalim. Arabaya harcanan para yatirim degildir, tuketim harcamasidir. Enflasyonun %70 seyrettigi zamanlarda araba fiyatlari enflasyona paralel arttigi icin insanlarin uzerinde araba tuketimi yatirim izlenimi birakiyordu. 10000 liraya aliyorsunuz, bir sene sonra 15000 liraya arabayi satabiliyordunuz, %50 prim yapiyordu yani. Aslinda olan arabanin reel degerinin bir senelik tuketimden dolayi %10 azalmasi.

Eve harcanan para yatirim mi peki? Eger evin icerisinde siz oturuyorsaniz yatirim degil tuketim. Evi kiraya verdiyseniz yatirim. Neyse bunlari bir kenara birakayim ve asil soylemek istedigim noktaya geleyim.

Daha bundan bir kac gun oncesine kadar "uzmanlar" 2006 yilinda insanlarin ev harcamalarina buyuk para harcayacaklarini ve bu yuzden araba tuketime ayiracak paralari kalmayacagi icin otomotiv sektorunden iyi bir performans beklemediklerini soyluyorlardi. Zaten borsadaki otomotiv sirketlerinin fiyat/kazanc oranlarina bakarsaniz bunlarin cok dusuk oldugunu gorursunuz. Ben DOAS'i portfoyume ekledigim zaman 9 aylik kari 60 milyon dolardi ve piyasa degeri 600 milyon idi. Yani sirketin karliliginda onumuzdeki 5-10 senede hicbir degisiklik olmaz ise benim yatirimim senelik yaklasik %12 gibi bir getiriye sahip olacak. Diger hisselerin F/K oranina gore dusuk bir deger bu, ve bir anlamda insanlarin en azindan onumuzdeki sene otomobil satislarinin ve otomotiv sirketlerinin karliliklarinin dusmesini beklemelerinin gostergesi. Bence yanlis bir beklenti, Mastercard'in yaptigi arastirma da bir anlamda bunu dogruluyor zaten.

Faizlerdeki dusus genelde tuketimde artisi beraberinde getirir. Ben Turkiye'deki faizlerin kalici bir bicimde dususe gectigine inaniyorum. Simdiye kadar ucuz faizlerle borclanma imkanin sahip olmayan genis kesimler onumuzdeki yillarda borclanarak tuketimlerini onemli olcude arttiracaklardir. Bu da Turkiye ekonomisinin beklentilerin uzerinde gerceklesmesini saglayacaktir.

Bundan 2-3 sene sonra hazine artik butce fazlasi vermeye basladigi zaman (devlet batti, borclar dagi asti diyenlerin kulagi cinliyordur), felaket tellallari bu seferde devletin borclari azaliyor ama "vatandasin" borcu artiyor diye milleti korkutmaya devam edecektir. Kimin ne dedigi onemli degil, onemli olan bunlari onceden gorebilmek ve yatirim kararlarimizi ona gore sekillendirmektir. Read More!

Dolayli Vergiler Adaletsiz mi?

Bugun bir yerde dolayli vergilerin Turkiye’deki vergi sistemini adaletsizlistirdigini soyleyen bir yazi okudum. Dolayli vergiler gercekten de adil degil midir diye kendime sordum. Vergileri degerlendirmek icin genelde iki tane kistas kullanilir: esitlik ve adalet. Cogu zaman insanlar esitlik ve adaletin ayni ya da birbirine cok yakin kavramlar oldugunu dusunur. Vergilerde bu boyle degildir. Once esitlikten bahsedelim.

Eger vergi sistemi esitlik uzerine kurulmus olsaydi, herkesin ayni miktarda vergi vermesi gerekirdi. Yaklasik 100 milyar YTL vergi toplanilacak olan Turkiye’de kisi basina 1500 YTL vergi verilmesi gerekecekti. Senede 6000 YTL brut kazanan asgari ucretli de 150000 YTL kazanan sirket yoneticisi de, 1000000 YTL kazanan futbolcu da ayni ayni vergiyi vermek durumunda olacakti. Nitekim boyle bir vergi sistemi sizin de farkedeceginiz uzere pek de adil olmayacakti.

Bir vergi sisteminin adil olmasi icin ne gereklidir? Herkesin, kullandigi hizmetlerle orantili olarak vergi verdigi bir sistem en adil vergi sistemidir. Devlet tarafindan sunulan ve bedava olan ne tur hizmetler kullaniyoruz? Can ve mal guvenligi, yol, kanalizasyon, egitim, saglik (bir bakima), vs. Simdi bu hizmetlerin bedelini nasil belirleyecegiz, maliyet mi yoksa fayda mi? Maliyete gore belirlersek dar gelirli birisine bu hizmetleri goturmekle, iyi gelirli birine bu hizmetleri goturmek arasinda cok bir fark yoktur sanirim. Faydaya bakarsak, her kisinin elde ettigi fayda kazanciyla dogru orantilidir. O zaman maliyet hesabina gore vergi sistemini belirleyeceksek herkesin esit vermesi adil olacaktir. Oysa fayda hesabina gore vergi sistemini belirlersek o zaman herkesin kazandigiyla orantili vergi vermesi daha adil olacaktir. Biz bunu kistas olarak alalim, yani adaletli vergi herkesin kazancinin sabit bir oranini vergi olarak verdigi vergidir diyelim.

Simdi Turkiye’deki sisteme bir goz atalim. Teorik sistemde insanlarin kazanci arttiginda vermeleri gereken vergi orani da artiyor. Mesela 1000 YTL kazanan %15 vergi verirken 10000 YTL kazanan %25 vergi veriyor. Bu sistem teorik olarak ne esittir, ne de adildir, dupeduz adaletsiz bir vergi sistemidir. Eger Robin Hood’un ahlak anlayisina sahipseniz ama o zaman insalcil bir vergi sistemidir diyebiliriz.

Pratikte ise ozellikle serbest meslek veya sirket sahipleri, yani yukarida bahsettigimiz adaletsiz vergi sisteminden en buyuk darbeyi alan bu en ”sansli” kesim usulsuzluk yaparak, kayitdisi calisarak, binbir hile ile ya hic vergi vermiyor ya da cok az vergi vererek isin icinden siyiriyor. Yani pratikte cok ama cok adaletsiz bir sistem var, sistem icerisinde vergisini veren vatandas icin.

Devlet ne yapiyor bu vergi kacaklarina karsi? OTV, KDV gibi dolayli vergileri arttiriyor, sadece cok kazananlarin imkani dahilindeki luks araclarda %106’lara varan vergiler getiriyor. Bu vergileri de bu urunleri kullanan kimseler oduyor. Yani vergi kacirarak hic vergi odemeyen insanlar, dolayli vergiler sayesinde biraz olsun vergi oduyorlar. Bu bakimdan dolayli vergiler vergi sistemini pratikte uygulanandan daha adil bir vaziyete getiriyor. Yani, su anki itibariyle dolayli vergiler direkt vergilerden daha adil.

Vergi sistemini daha adil duruma getirebilmek icin yapilmasi gereken normal vergi oranlarinin dusurulmesi ve yataylastirilmasi, ve vergi vermeyen insanlarin uzerine kabus gibi cokulmesiyle olur. Bir daha ki sefer vergi sistemi nasil olmalidir sorusunu cevaplayacagim. Read More!

Borsa'da Alim ve Satimin Zamanlamasi

Bu oldukca academik bir konu. Her piyasa icin bunun cevabi da farkli olacaktir. Iyi isleyen piyasalarda (efficient markets) ne zaman aldiginiz veya ne zaman sattiginiz onemli degildir. Ancak Turkiye piyasasi iyi isleyen bir piyasa degildir, hem psikolojik bir piyasa, hem de yatirimcilar yeterince analiz yapamadiklari icin ozellikle uzun vadeli yatirimlarinizda temel analiz yaparak buyuk basarilar elde etmeniz mumkun. Bu sebepten dolayi ben Turkiye’de aldigim hisse senetlerinde makro analizden yola cikarak, bu makro gelismeler neticesinde en cok faydalanacak sirketleri tespit ederek alimlarimi yapiyorum. Sirket bazinda cok detayli analiz yapmaya ne vaktim var ne de gerekli kaynaklarim. Yine de uzun vadede dogru sektorleri secerek yuksek kazanclar elde etmek mumkun.

Daha onceki yazilarimda bankacilik sektorunun 2005’te cok yukselmesine ragmen onumuzdeki yillarda da yukselmeye devam edecegini dusundugumu belirtmistim. Onumuzdeki haftanin yeni pozisyonlar eklemek icin uygun bir firsat olusturacagini dusunuyorum. Kus gribi olayi tavukculuk sektorune, onlarin tedarikcilerine ve calisanlarina cok buyuk zarar veriyor, vermeye de devam edecek. Onlara kredi acan bankalar da zararlar yazacaklar. Yabancilarin bir kismi da olabilecek risklerden uzak durmaya calisarak kazanc yazip cikacaktir. Bu sebepten dolayi pazartesiden carsambaya kadar borsanin %10 civarinda dusmesini bekliyorum. Bu uc gun sonunda, ve almayi dusundugum hisselerin fiyatlarina da bakarak alima gecebilirim. Hemen Pazartesi alim icin piyasaya dalmanin bir alemi yok. Birakin satmak isteyenler satsinlar, pozisyonlarini bosaltsinlar, ondan sonra alima gecelim. Boylece fiyatlar da daha cok, daha hizli duser.

Peki satis icin en uygun zaman ne zamandir. Oncelikle vergilerdeki durumunuza gore karar vermeniz gerekir. Eger vergi odemek durumunda degilseniz Pazartesi sabahi satis icin cok uygundur, daha sonra gec kalmis olabilirsiniz. Benim aldigim kagitlar heniz 3 aylarini doldurmadiklari icin ben satip, sonra daha dusuk fiyattan almayi bu yuzden dusunmuyorum. Zaten islem masraflari da yuksek, kazanacagim 3-5 kurusu vergi ve komisyon olarak vermek cok cazip gorunmuyor.

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir. Read More!

Kredi kartlarına da sigara gibi ’uyarı’ önerisi?!!!!

Hurriyet'ten su haberi aldim: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/3779013.asp?gid=52

"Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Üyesi, Adana Sanayici ve İşadamları Derneği (ADSİAD) Başkanı Süleyman Onatça, sigara paketlerinin üzerine yazılan ve yasal zorunluluk olan "Sigara Sağlığa Zararlıdır" uyarısına benzer bir uyarının, kredi kartları için de yapılmasının, kredi kartı batağının önlenmesine katkı sağlayabileceğini savundu (sigara yasagi). Onatça, kredi kartlarının gelişmiş ülkelerde hırsızlık, yankesicilik, kapkaç gibi olaylara önlem olabilmesi için nakit para yerine, Türkiye’de ise bilinçsizce kullanıldığına dikkat çekerek, "Üzülmemek için yanlış kullanma", "Geleceğini ipotek altına alma" ya da "Kullanmadan iyi düşün" şeklinde olabilecek uyarıların kredi kartı batağının önlenmesine katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi."

Modern ekonomi teorisi, ekonomik birimlerin rasyonel oldugu ve onlerine konulan tesviklere mantikli bir sekilde tepki verdigi varsayimi uzerine kurulmustur. Bu tum insanlar icin gecerli olmasa da (i.e. akil hastalari, bagimlilar, vs.), genelde dogru bir varsayimdir. Turk insani da kredi karti aldigi zaman onune konulan tesvik ve cezalara gore hareket ediyor.

Simdi, kredi kartlarinin faizlerinin yuksek olmasinin en onemli sebebi default riskinin, yani batma riskinin yuksek olmasidir; diger bir sebebi ise batan miktarin ancak cok ufak bir kisminin geri tahsil edilebilmesidir. Bankalar olasi kayiplarini telafi edebilmek icin borcuna sadik diger tum kart kullanicilarina olmasi gerekenden daha yuksek faizler uygulamak zorunda kaliyorlar. Yani durust vatandas bir kez daha “dolayli yoldan” sahtekar vatandasin yukunu cekiyor (vergilerde de ayni durum soz konusu, durust vatandas vergi kacakcilarinin kacirdigi vergiyi odemek durumunda kaliyor. Eger vergi kacakciligi olmasa vergi oranlari cok daha dusuk seviyelerde olurdu).

Bankalar neden konut kredilerine %1 faiz uyguluyorlar da, kredi karti faizlerine %5 uyguluyorlar. Konut kredilerinde batma riski cok daha dusuk (konut fiyatlari hizla artarken batma riski de duser, ve gelecekte konut fiyatlarinin simdikinden cok daha yuksek olmasi bekleniyor), ikinci odemelerin yapilmamasi durumunda borclunun oturdugu konuta el konularak tum borclar kolayca tahsil edilebilir. Kayip riski cok dusuk oldugu icin, bankalar da cekinmeden faizleri dusuruyorlar.

Turkiye’de surekli cikarilan ‘bir defaya mahsus’, ‘son af’, ‘bundan boyle musamaha gosterilmeyecek’ seklindeki aflar borclularin beklentilerinin carpitilmasina neden oluyor. Borclular da borclarini odemedikleri zaman bir sekilde isin icinden siyrilacaklarini bildiklerinden odeme sinirlarinin cok uzerinde harcamalar yapiyorlar. Bunu da rasyonel bir sekilde yapiyorlar. Insanlar salak degil yani. Kredi kartlarinin uzerine yazi yazmanin bir anlami yok, herhangi bir etkisi de olmaz.

Mesela ben Turkiye’de is yapiyor olsam, birincisi kacak isci calistiririm, ikincisi vermem gereken vergileri vermem, ucuncusu devlet bankalarinda yuksek miktarlarda kredi alirim. Neden? Cunku gecmiste devlet defalarca boyle davranan insanlari affetti, gelecekte “oy kaygisi” diyebilirsiniz, ne derseniz deyin tekrar bir af cikma olasiligi yuksektir. O yuzden bir bakima kurallara uyan insanlar aslinda salaklik yapiyorlar. Belki de kartlarin uzerine, “Limitine kadar harcamayan ve borclarini odeyenler salaktir” seklinde bir ibare konulmasi daha uygun olur.

Insanlarin dogru davranmasini istiyorsaniz, ona gore tesvik ve ceza koyacaksiniz. Bu is bu kadar basit. Devletin yapmasi gereken, “Orman Bakanliginda”, “Yagayuga Bakanliginda butun gun gereksiz burokrasiyle ugrasan memurlari hazineye transfer edip vergi denetimcisi olarak egitmek ve bu insanlari vergi kacakcilarinin uzerine bir Azrail gibi salmaktir. Unutmayin, insanlar rasyoneldir, dogru tesviklere ve dogru cezalara dogru cevaplar verirler. Read More!

Sinan Aygun Tam Bir "Cahil"


Sinan Aygun uzerinde cok dusundum ama teknik terimi bulamadim. NTVMSNBC websitesinde "Borc Stoku 346 milyar dolar" baslikli bir haber okudum. Tuylerim diken diken oldu. Simdi borc kimin borcu (hepsi devletin borcu degil, ozel sektorun borcu da bizi cok ilgilendirmez), ic borc birinin borcuysa digerinin de alacagidir, vs. vs. gibi konulara hic girmeyecegim. Yani verilen $346 milyar dolarlik rakam alakasiz bir rakam, cok fazla bir sey ifade etmiyor. Dikkatinizi cekecegim nokta artis hizinda: 2002 yilinda 222 milyar, 2003 yilinda 285 milyar, 2004 yilinda 329 milyar, ve 2005 yilinda 346 milyar dolar olarak verilen rakamlardaki artis hizi: 2003'te %28, 2004'te %15, 2005'te ise sadece %5 artmis. Yani artis hizinda ciddi bir yavaslama var, ve bizim tahminlarimizle 2007 senesinde dis borcta azalma bile olmaya baslayacak. Isler iyiye gidiyor anlayacaginiz.

Yukarida resmini verdigim uyanik vatandas ise "2005 yılı sonu itibariyle 345 milyar dolara çıkan borçların “345 rakımlı bir borç dağına” dönüştüğünü ve borclardaki artisin iyiye alamet olmadigini" soylemis. "Iyiye alamet" mi? Fal mi bakiyor bu biyikli? Borc konusunda esas olan borcun oransal degisimidir, yani ulkenin GSYH'nin buyuklugune oranidir. Borcun buyuklugune bakacak olursaniz Amerika'nin $8000 milyar borcu var, Japonya'nin $6000 milyar borcu var. O zaman dunyanin bu en buyuk iki ekonomi acinacak haldeler demektir. 345 nere 8000 nere!!!!

Allah akil fikir versin, baska ne diyeyim. Read More!

Turkiye Ekonomisi Hakkinda Super Kaynak

Turkiye Ekonomisi uzerine yapilmis detayli analizleri bulabileceginiz super bir kaynak veriyorum:

http://www.tcmb.gov.tr/

Burada Yayinlar kismina girip en az ekonomi master derecesine sahip ekonomistler tarafindan yazilmis onlarca makaleye ulasabilirsiniz. Bunlar genelde yurtdisinda prestijli okullarda egitim gormus insanlar. Ayrica makalelerde oldukca anlasilabilir, basit bir dille yazilmis. Read More!

Moral Hazard Nedir? Kredi Kartzedeler ve Offshore-zedeler

Once moral hazard nedir onu tanimlayalim. Insanlar yaptiklari yanlislarin bedelini odemek zorunda olmadiklari zaman normalde alacaklarindan daha fazla risk (risk nedir?) alirlar. Ornek verelim diyelim ki benim kredi kartimin $10,000 limiti var. Borcumu odemedigim zaman bir sekilde affedilecegimi bilirsem benim ilk yapacagim is hesabimdan $10,000 cekip LasVegas’ta gozume kestirdigim ilk kumarhaneden iceri girip rulet masasinda siyahin (veya kirmizinin) uzerine butun parayi koymak olacaktir. Yaklasik %48’lik olasilikla $10,000 kazanabilirim, kredi karti borcunu odeyip kalan parayi diledigim gibi harcayabilirim. Eger kaybedersem devlet baba beni affeder, cunku ben bir kartzedeyim.

Kartzede kime denir? Yolda giderken yerdeki kredi kartinin uzerine basip dusen ve kolunu (veya kafasini) kiran kisiye kartzede denir. Turkiye'deki gibi kredi kartini hovardalar gibi kullanip sonra da faizini odeyemeyip, kurtar bizi bu "kapitalist, acimasiz" bankalarin elinden diyenlere "uyanik" denir.

Bir de offshore-zedeler, Imarzedeler, ve dovizzedeler var. Bunlar daha yuksek faiz verdigi icin parasini offshore bankalara veya Imar gibi uckagitci bankalara yatiran, veya faizleri daha dusuk oldugu icin doviz cinsinden borc alan insanlarin riskler ortaya cikip paralarini kaybedip sonrasinda devletten para isteyen uyaniklardir.

Yakinda "hapiszede" diye bir kavram ortaya cikarsa hic sasirmayin. Devlet genel af cikaracak diye suc isledik hapse dustuk, olmaz boyle sey, biz hapiszedeyiz cikarin bizi bu delikten diyenlere boyle hitap edecegiz herhalde. Trabzon'da linc edilmek isteyen teroristlerden biri "bisey olmaz 3-5 sene yatariz sonra af cikar zaten" demesi gibi...

Moral hazard, ekonominin ahlakinin bozulmasi demektir. Insanlar kurallarin bozulabildigi ekonomilerde kurallara uymazlar, kayitdisi da olur, kacak mal da olur, sahte fis de olur, vergi kacagi da olur, hersey olur. Kabak vergisini veren vatandasin basina patlar.

Turk insaninin artik kurallara uyarak calismayi, uretmeyi ogrenmesi lazim. Devlete dusen kurallari istisnasiz uygulamaktir.

Kartzedeye ne yapmali, odeyemiyorlarsa calisma kampinda borclarini odeyene kadar calistirmali. Devletin sevkatli olmasinin zamani degildir. Read More!