Asaf Savas Akat'i elestirmek.

Asagida Asaf bey'e gönderdigim bir mektubun kopyasini yayinliyorum. 29.7.2005 tarihli. O zamanlar daha henüz filmin sonunu görmemistik. Hatta filme bile girmemistik. Özellikle bir konuya dikkatinizi çekmek isterim; merkez bankasinin Temmuz 2005 gibi oldukça erken sayilabilecek bir tarihte 'enflasyonun' nüvelerini saptamis olmasi.

'Asaf Savas Akat'in Vatan gazetesinde çikan yazisini elestirmemin asil sebebi geçmiste görüslerinden hayli yararlandigim bu bilim adaminin son yazisiyla beni hayal kirikligina ugratmasi degil. Elestirilerileri kaldirabilecek kadar hosgörülü, meydan okumalarin isin cesnisi olacagini kavrayabilecek kadar zeki olmasi. Türkiye standartlarinda aykiri görülen fikirlerle ortaligi biraz olsun renklendirmek istiyorum. Eger basarabilirsem.

Iflas Nedir  Borsa Nedir  Hisse Senedi Nedir  Risk Nedir  Libor Nedir  Ikame Etkisi Nedir

Sayin Akat yazisina söyle basliyor:
''Ekonominin temel sorununun "degerli para-dis acik" ikilisi oldugunu kabul ettik.''
Temel sorunlarimiz; hala yüksek seyreden enflasyon, faiz oranlari ve bütçe açiklari. Asaf beyin cari açigi niye temel bir sorun olarak nitelendirdigini tam olarak anlayamadim dogrusu. Açigi sorun olan görenler kriz çikarmasindan korkuyorlar. Endisenin gerekçesi de basit. Içeriye giren para aniden geri dönüp TL'yi çok degersiz hale getirebilir ve 2001 benzeri sonuçlara yol açabilir. Halbuki kendisinin kriz beklemedigini defalarca ifade ettigini hatirliyorum. Yurtiçi tasaruflarin yetersiz kaldigi bir ülkede, dis açik vermeden büyümeyi finanse edemeyiz. Her ne gerkçeye dayandirilirsa dayandirilsin dis açigi sorun olarak görmek aslinda dolayli yoldan büyümeyi sorun olarak görmek demektir. Dünyada bir trilyon dolar boyutlarinda portföy havuzu oldugu söyleniyor. Havuzun büyümesi faizleri sürekli düsürüyor. Greenspan bile dertli, 'faizleri yükseltemiyoruz' diye sikayet edip duruyor. Yararlanmamak akil kari degil. Sorun bu tür sermayenin kirilganlik yaratmasi degil, çocuklarimiza uzun vadede yalnizca borç birakacak sekilde verimli kullanamamak. Ancak çaresi var. Tüketimi tahrik eden politikalardan sakinarak bu kaynagi üretkenlige yönlendirebiliriz.
Akat devam ediyor:
'' Önce gelecegi arastirdik. Kurda düzeltme beklentisine karsi çiktik. Eski çözümün, bütçeyi kisip gecelik faizi yükseltmenin ise bir yandan ekonomiyi resesyona götürecegini diger yandan da paranin deger kazanmasinin sürecegini saptadik.''
''Yüksek faizle dövizin kontrol edilebilecegi '' tezi, 1990'larin ikinci yarisi ve 2000 yillari boyunca basimiza gelen pek çok felaketin bas sorumlusudur. Elbette Sayin Akat yüksek faizi savunmuyor. Ancak denklemi eskisi gibi 'yanlis' kuruyor. 1990'lari dövize talep yaratmamak endisesi ile çok siki para politikasi izleyerek geçirdik. Yasayanlar hatirlayacaklardir; Merkez Bankasi TL'yi haftalik ihalelerle satardi. Bir hafta atlasa faiz patlayip gidecekmis gibi gözükürdü. Buna ragmen, dönem dönem TL'ye olan talebi durduramaz, reservlerini korumak için devalüasyonu hizlandirmak zorunda kalirdi. Hazineye de ihalelerde bütün likititeyi emmek gibi bir görev biçilmisti. Onun toplamadigi paralarin dövize yönelecegine inaniliyordu. Kamu Bankalari 'en yüksek faizi' vermek suretiyle vatandaslarimizin dövize yönelmelerine engel olmaya çalisirdi. Bütün bunlar; unutmaya çalistighimiz korkunç bir kabusun parçalari degil, 1990 sonlarinda Türkiye'de yasananlar. Isin en ilginç yani ise su: Bütün bu eziyeti çektik fakat karsiliginda dövize yönelimi durdurabildik ve enflasyonu asagi çekebildik mi: HAYIR. O günlerle karsilastirildiginda bugün Merkez Bankamizin para politikasini 'extra large' olarak nitelendirebilir miyiz: EVET. Hazinemiz pek çok taleplerin ancak %50'sine cevap veriyor, geri kalan ne hali varsa görsün diyor mu: EVET. Kamu Bankalari en düsük faizi veriyor mu: EVET. Ise nereden bakarsaniz bakin; ister nominal ister reel, ister günlük ister uzun dönemli, Türkiye'nin simdiye kadar en görüp görebildigi en düsük faizlerle yasiyor muyuz: EVET. Bütün bu sartlara ragmen pek çok iktisatçimizi endiseye sevkedecek ölçüde TL'nin degerli oldugu ifade edilmiyor mu : yine EVET. O zaman 'yüksek faiz dövizi düsürür' tezinin yanlisligi daha fazla nasil kanitlanabilir ? Lütfen söyleyin.
Akat söyle bitiriyor:
'' Merkez Bankasi son enflasyon raporunda ekonomide talebin canlanmaya basladigini ve enflasyonun düsüs ivmesinin azaldigini söylüyor. Ben "Agir bir resesyon geliyor" demeye getiriyorum. Sanirim yeniden sayilara dönme zamani geldi. Bizi izlemeye devam ediniz... ''
Asaf beyin sayilari degerlendirme konusundaki hünerini tartisacak degilim. Ancak sayilar olsa olsa günün fotografini çekebilir, gelecekle ilgili bu kadar iddiali seyler söylemek için kendi basina yeterli olmaz. Grafiklerde bir egilim gördügümüzde, bu egilimin sonsuza kadar sürmeyebilecegini göz ardi etmemek gerekir. 2001'i hatirlayin. 2002'deki büyüme 2001 grafiklerinden çikabilir miydi: Hayir. 2002'nin basinda grafikler enflasyonun düsecegini gösteriyor muydu: Hayir. Reel kur grafikleri, ihracatta simdiye kadar esine rastlanmamis rekorlar kiracagimizi öngörüyormuydu: Yine hayir.
Gerçeklesseydi sasirmamiz gereken sey nedir aslinda ? Ülkemizde çok az miktarda üretilen ve çogunlukla ithal ettigimiz petrol, dogalgaz ve diger hammadde fiyatlarinin dev dalgalar halinde üzerimize geldigi kosullarda, büyümenin ayni hizla devam etmesi. Emlak piyasasinin çilgin denecek ölçüde canladigi, insaat sektörünün harekete geçtigi, yabanci sermayenin yogun ilgi göstermeye basladigi bir ülkede 'derin resesyonun esigindeyiz' diyebilemek; Asaf Savas Akat gibi markalasmis bir isim için bile zor olmali. Üstelik yüksek nüfus artisina, gerçekci olmayan asgari ücretlere, 'Avrupa bizden bunu istiyor ne yapalim' gibi vasat argümanlala katilastirdigimiz emek piyasasina ragmen issizlik oranlarinin azalabildigi bir ortamda.'

ahmet çavusoglu

3 Yorum Var.:

tugrul dedi ki...

"1990'lari dövize talep yaratmamak endisesi ile çok siki para politikasi izleyerek geçirdik. Yasayanlar hatirlayacaklardir; Merkez Bankasi TL'yi haftalik ihalelerle satardi. Bir hafta atlasa faiz patlayip gidecekmis gibi gözükürdü. Buna ragmen, dönem dönem TL'ye olan talebi durduramaz, reservlerini korumak için devalüasyonu hizlandirmak zorunda kalirdi."

Ahmet Bey, burayi biraz daha acar misiniz? TL'ye olan talep, MB'nin (doviz?) rezervlerinin azalmasina mi yol acardi diyorsunuz? Dogru mu anlamisim?

e-recep dedi ki...

saf beyin cari açigi niye temel bir sorun olarak nitelendirdigini tam olarak anlayamadim dogrusu. Açigi sorun olan görenler kriz çikarmasindan korkuyorlar. Endisenin gerekçesi de basit. Içeriye giren para aniden geri dönüp TL'yi çok degersiz hale getirebilir ve 2001 benzeri sonuçlara yol açabilir.

Ya işsizlik? Ya sürekli artan ülke dış borcu? Ya yabancı sermaye bağımlılığı? Ya ülkenin sürekli döviz kaybetmesi? Bunlar "cari açık" paketi ile gelmiyor mu?

Halbuki kendisinin kriz beklemedigini defalarca ifade ettigini hatirliyorum.

Kendi hatası.

Her ne gerkçeye dayandirilirsa dayandirilsin dis açigi sorun olarak görmek aslinda dolayli yoldan büyümeyi sorun olarak görmek demektir.

Ne alakası var? Dış açık ile büyümek var, dış fazla ile büyümek var. Neden ikinci opsiyonu görmezden geliyorsunuz?

Buna ragmen, dönem dönem TL'ye olan talebi durduramaz, reservlerini korumak için devalüasyonu hizlandirmak zorunda kalirdi.

Döviz'e demek istediniz herhalde.

Üstelik yüksek nüfus artisina, gerçekci olmayan asgari ücretlere, 'Avrupa bizden bunu istiyor ne yapalim' gibi vasat argümanlala katilastirdigimiz emek piyasasina ragmen issizlik oranlarinin azalabildigi bir ortamda.'

TÜİK'in işsizlik rakamlarını çarpıttığı bir dönemde, istihdam rakamlarına bakmak daha sağlıklı olacaktır.


Asaf Savaş aymış, fakat geç aymış bir ekonomisttir. Daha önce söyledikleri hakkında kendisini ne kadar suçlasanız haklısınız. Yeni yeni ayan o kadar çok ekonomist var ki. Ama en azından ayıyorlar. Geç de olsa doğruyu görüyorlar. Ya göremeyenlere ve görmek istemeyenlere ne demeli?

ahmet dedi ki...

asaf bey'e gönderdigim mesajin bir kelimesini bile degistirmedim.

evet haklisiniz kemal bey, hata yapmisim. aynen sizin dediginiz gibi olacak.

ahmet çavusoglu