Kriz ve Maliye Politikaları

son kriz gelene kadar, iktisat dunyasinda, maliye politikalarinin ekonominin uzun vadeli hedefleri dogrultusunda belirlenmesi ve kisa vadede ekonomiyi canlandirma amaciyla kullanilmamasi konusunda genel bir uzlasi oldugunu dusunuyordum. ama sonra kriz cikti, ne olduysa, ulkeler birer birer istikrar paketleri acikladilar. buna karsi siddetli bir tepki gormedikleri gibi, epey destek de buldular. bizde de disaridaki gelismeleri gorup bir paket de neden bizim hukumetimiz aciklamiyor diye basbakana yuklenenler oldu; halen de yukleniyorlar. basbakanimiz da, "ne paketi, paket maket yok" demeyip "kriz yok" demeyi sectigine gore, demek ki o da kesenin agzini gonlunce acamadigindan direniyor.

soz konusu canlandirici maliye politikalarinin keynesci ekonomi anlayisi icerisinde bir mantigi var. ama 1970'lerden sonra bunlar buyuk olcude gozden dusmuslerdi. onun yerine, para politikasi revactaydi. ama simdi amerika'da faizler sifira yaklasip para politikasinin etkinligi azalinca, eski fikirlere ragbet artti. gunumuzde, yeni keynesci olarak adlandirilan akim, modern iktisadi yontemlerle eski fikirleri bir olcude bagdastiriyor. yani aktivist bir maliye politikasini mesru kilacak ekonomik modeller var. bunlar kabaca soyle bir mekanizmaya dayaniyor: ucretler ve diger fiyatlar (bazi yapisal faktorler sebebiyle) ekonominin degisen kosullarina cabuk uyum saglayamiyor. bu yuzden kendi haline birakilan ekonomi dengesini bulamiyor. bu da devletin istikrar politikasi uygulamasinin yolunu aciyor. devlet, daralma doneminde harcamalari arttirip ya da vergileri azaltip, toplam talebi arttirmaya calisiyor. carpanin (multiplier) buyuklugune de bagli olarak, tuketimin yeterince artmasi ekonomik daralmayi tersine cevrilip tam istihdama yaklasilmasini sagliyor.

Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası

teori guzel. peki isliyor mu? ya da soyle sormak lazim, teoriyi destekleyen ampirik delil var mi? devlet vatandasin hesabina politika belirleyecekse, insan mantikli bir iktisadi tez ve bunu destekleyecek saglam deliller gormek istiyor. diyelim ki bu yapildi. ondan sonra o paketler neye gore hazirlanir; hangi vergiyi ne kadar azaltacaklarina, hangi harcamayi ne kadar arttiracaklarina, neyi tesvik edeceklerine neye gore karar verirler, onlar ayri mesele.

the american economic review'un son sayisinda ekonomik kriz ve uygulanabilecek politikalar konusunda cok sayida makale oldugu dikkatimi cekti. derginin bu sayisi, american economic association'in ocak'taki toplantisinda sunulan makaleleri topladigi ve kriz konusu da son derece guncel oldugu icin, bu cok anlasilir bir sey. tabii makalelerin cogu amerikan ekonomisi uzerine. bu makalelerin maliye politikalariyla ilgili olanlarindan, onumuzdeki donemde bunlarin revacta olup olmayacagi (en azindan, akademik dunyadan destek bulup bulmayacagi) hakkinda fikir vermesi acisindan, bazi sonuclari burada paylasmak istiyorum.

en cok ilgimi ceken stanford'dan john taylor'un makalesi oldu. (taylor kurali dersem, isim cok kisiye bir sey ifade edecektir.) taylor, son on senede amerika'da uygulanan istikrar politikalarinin etkilerini inceleyip maliye politikasinin ekonomiyi canlandiracagina dair bir delil bulunup bulunmadigini arastirmis; ve delil bulamamis. bu donemdeki en belirgin aktivist maliye politikalari, bush doneminde, 2001 ve 2008'de verilen vergi indirimleri/iadeleri. yukarida ozetledigimiz teorinin islemesi, vergi indirimi sonucu harcanabilir gelirin artmasinin tuketimi canlandirmasina bagli. oysa taylor'un ekonometrik analizi, toplam tuketimle vergi iadeleri arasinda istatistiksel olarak anlamli bir iliski olmadigini ortaya koyuyor. aslinda, 2001'de bir canlanma var. ama analiz, bunun gecici vergi indirimlerinden degil, ayni donemde yapilan vergi oranlarindaki uzun donemli kesintilerden kaynaklandigi sonucunu veriyor. bu da gecici vergi indirimleriyle kisa vadeli istikrar hedefinin kovalanmasini degil, maliye politikasinin uzun vadeli hedefler dogrultusunda belirlenmesini destekler nitelikte.

gecici ve uzun sureli vergi indirimlerinin farkli sonuclar dogurmasinin sebebi ne? bunun en cok kabul goren aciklamasi, surekli gelir hipotezidir (permanent income hypothesis). buna gore, insanlar tuketim kararlarini, sadece bugunku gelirlerine bakarak degil, gelecekte sahip olmayi bekledikleri gelirlerine de bakarak verirler. gelirlerinde sadece bugun icin bir artis oldugunda, insanlar bu artisin sadece bir bolumunu harcayip geri kalanini biriktirmeyi secerler. buna bir de rikardiyen denklik (ricardian equivalence) gorusunu katarsaniz daha guclu bir sonuc cikar. yani, insanlar bugunku vergi indirimlerinin sebep oldugu butce aciklarinin, yarin ceplerinden daha cok vergi cikmasina yol acacagini goruyorlarsa, bugun artan parayi harcamayip yarin icin biriktireceklerdir. kalici vergi indirimleri ise, insanlarin surekli gelirlerini arttiracagindan, hem bugunku hem de gelecekteki tuketimlerini arttiracaktir. ama vergiler kamu harcamalarini finanse etmek icin gerekli olduklarindan, kalici indirim ancak uzun vadede kamu harcamalarinda kesintiye gitmekle mumkun. dolayisiyla bu, kisa vadeli hedefler dogrultusunda yapilacak bir sey degil.

tabii mikro duzeyde incelenirse, vergi iadelerini harcama egiliminin toplumun farkli kesimlerinde farkli olmasi beklenir. bu da kredi piyasalarindaki puruzler gibi sebeplerle aciklanir. dergide university of michigan'dan iki iktisatcinin yaptigi boyle mikro bazli bir arastirma da var. burada 2008'deki vergi iadesinden hemen once yapilan bir anketin sonuclari kullanilmis; toplumun hangi kesimlerinin, vergi iadesini nasil degerlendirecegi incelenmis; mikro bulgular makro verilerle bagdastirilmaya calisilmis. buradaki bulgulara gore de, halkin genelinin sadece yuzde 20'si vergi iadesinin cogunu harcayacagini soylemis. geri kalanlar parayi biriktireceklerini ya da borclarini odeyeceklerini soylemisler. gelirlere gore bakildiginda, ozellikle fakirlerin parayi harcamaktan cok borc odemekte kullanacaklari bulunmus.

vergi kesintilerinde durum boyle. peki kamu harcamalarinin canlandirma amacli kullanilmasi nasil bir secenek? taylor, bu konuda da, "durun bir saniye" demis. kamu harcamalarinin ve vergi indirimlerinin ekonomiyi canlandirma amaciyla kullanilmasi ayni modellerle mesrulastiriliyor. dolayisiyla bunlarin vergi indirimleri konusunda neden cuvalladiklarini anlamadan, kamu harcamalari konusundaki tahminlerine guvenemeyiz. peki o zaman ne yapmak lazim? taylor'a gore, para politikasinin araclari tukenmedi, onlara yuklenmek lazim.

peki dergide aktivist maliye politikasini savunan makale yok mu? berkeley'den alan auerbach'in ve harvard'dan martin feldstein'in maliye politikasinin iyi dizayn edilmesi durumunda ise yarayabilecegini savunan makaleleri var. feldstein'inki, herhalde ismi yeterince agir cektiginden kabul edilmis olacak, akademik dille yazilmis bir kose yazisi gibi. auerbach'in calismasi ise ilginc bulgular ortaya koyan guzel bir analiz. iki makalede de dikkatimi ceken bir tez, uygun sekilde dizayn edilecek bir tesvik mekanizmasinin, yatirimlardaki dalgalanmalara istikrar getirip ekonomik istikrara katki saglayabilecegi. tabii, is geliyor, ekonomi politikalarinin tasarimina dayaniyor. bu da, ucu acik teorik bir arastirma konusu.

yaziyi cok uzatmamak icin, daha fazla detaya girmeyecegim. bir universite kutuphanesine erisimi olan, merakli okurlarimiz, sozunu ettigim tum bu makaleleri ve daha fazlasini the american economic review'un mayis 2009 sayisinda bulabilirler.

bitirmeden once, sunu da bir not olarak belirtmeliyim. taylor'unki dahil, bu yazida bahsini ettigim tum calismalar, yeni keynesci cercevedeler. maliye politikalarinin, gelen soklarin ertesinde ekonominin kendi kendine dengeye gelememesi sorununa care olup olamayacagina yanit ariyorlar. iktisat dunyasinda, bir de, fiyatlarin yeterince esnek oldugunu kabul edip ekonominin kolayca dengeye ulastigini savunan guclu bir akim da var, ki onlar kisa vadeli istikrar politikalarina bastan karsilar. ondan da belki bir baska zaman bahsederiz.

su yayinlari gorunce, gonul istiyor ki turkiye'de de american economic association benzeri, turk iktisatcilari biraraya getiren bir kurum olsun. bu kurum konferanslar duzenlesin, akademik ekonomi dergileri cikartsin. buralarda ulkenin onde gelen iktisatcilari, turkiye'nin iktisadi meseleleriyle ilgili calismalarini ortaya koysunlar. orijinal fikirler uretilsin. toplumun tum kesimlerinin ve politika uygulayicilarinin da beslenebilecekleri bilimsel bir tartisma ve paylasim ortami olussun. guzel olmaz miydi?

15 Yorum Var.:

Unknown dedi ki...

e vaaar ki öyle bir kurum. Türkiye Ekonomi Kurumu var, Bağımsız Sosyal Bilimciler var. ilkini bilmiyorum ama ikincisi, alternatif politika önerilerinde bulunuyor yıllardır. seminerler düzenliyor, dergi çıkarıyor, kitap basıyor. siz haberdar değil misiniz acaba bu çalışmalardan?

ekşi iktisat dedi ki...

galiba derdimi iyi anlatamadim. ulkemizde bilimsel calisma yapilmadigini soylemedim. ama bu kurumlarin sununla mukayese edilebilecek bir noktada oldugunu sanmiyorum henuz:
http://www.vanderbilt.edu/AEA/

tersaci dedi ki...

AEA karsisina BSB komik omus hakkaten.

Unknown dedi ki...

anlayamadım ben neden AEA'nın linkini verdiğinizi? Barış Bey'in neyi komik bulduğunu da idrak edemedim.çok mükemmel bir web sayfaları mı var AEA'nın BSB'ye göre? AEA'nın maddi kaynaklarının çok daha iyi olmasından kaynaklanabilir mi bu? AEA'nın üye sayısının binde birine sahip olunmasından? Ya da ABD'ye göre 5 kat daha fakir bir ülke olmamız da bunda rol oynayabilir mi acaba?

Neyse bunları bahane olsun diye söylemiyorum da şunu demek istiyorum. Türkiye'de TEK, BSB gibi kurumlar var. Karşılaştırmayı komik bulan Barış Bey, siz bu kurumların hangisine üyesiniz? Bu kurumların AEA seviyesine çıkması yönünde ne gibi öneri ve çalışmalarınız var da biz bunları bilmiyoruz.Önerilerinizi yazın, bu kurumların yönetimlerine iletin de ondan sonra komik bulacaksanız karşılaştırmayı komik bulun bence.

Unknown dedi ki...

ayrıca dr jekyll, yazınızda aynen şöyle diyor:

"su yayinlari gorunce, gonul istiyor ki turkiye'de de american economic association benzeri, turk iktisatcilari biraraya getiren bir kurum olsun. bu kurum konferanslar duzenlesin, akademik ekonomi dergileri cikartsin. buralarda ulkenin onde gelen iktisatcilari, turkiye'nin iktisadi meseleleriyle ilgili calismalarini ortaya koysunlar. orijinal fikirler uretilsin."

ben zaten Türkiye'de bilimsel çalışma yapılmıyor dediniz diye sizi suçlamadım. Siz Türkiye'de böyle kurumlar yok demişsiniz. Ben de 2 tane kurum var, adları da bu dedim. TEK bildiğim kadarıyla seminer vs. düzenliyor. BSB ise her sene birkaç tane makrekonomik politika raporu hazırlıyor ve bunlar kitap olarak basılıyor.Bu seneki de basıldı. Dediklerim budur, ve bunlardan haberdar olmanız ve bunları acknowledge etmenizdir.

tersaci dedi ki...

Ezel hanim, bu kafayla anlamanizi beklemiyorum zaten. bahsettiginiz her iki kurum da ideolojik horgucleri olan kurumlar. bilimsel calismayla alakasi yok, seviye yerlerde surunuyor. uc dort sene onca onlarla ilgili yazilar yazmistik, ararsaniz bulursunuz. neden komik duruma dustuklerini kendileri anlamiyorlar ki siz anlayasiniz. ustune para verseler bu kurumlara uye olmam.
ha, "velev ki" ideolojik degiller, bu kurumlar ya da hic bir kurum benden katki beklemesin zaten. oyle bir gorevim yok.

Blog Sahibi dedi ki...

Dr jekyll guzel yazi olmus, artik bunun ustune seni kimse bir yere gonderemez :)

Ezel,
Turkiye'nin ekonomik arastirma alanindaki geriligi bir iki oneriyle cozulecek bir olay degil. Sizin sozleriniz "birileri bir iki oneri versin de biz de uzay mekigi yapalim" sozleriyle es anlamli bana kalirsa.

Turkiye'de daha dogru durust veri toplanmiyor, olan verilere ulasamiyorsunuz, mevsimsellikten arindirilmis milli gelir istatistikleri gibi hayati rakamlar bile hem hesapplanmiyor, hem de hesaplanan ham rakamlar cok gec aciklaniyor.

tersaci dedi ki...

Bu arada unuttum ben, Dr. yazi harika, sadece Ekonomiturk degil, cogu Turk bloguna iki gomlek buyuk. eline saglik. iki tane daha boyle yazi yaz, yakinda dokunulmaz olursun:)

Kansoy dedi ki...

uzun zamandır ekonomiturkte cıkmayan ama çıkması arzulanan yazılardan biri olmuş. ancak yorum kısmı yine yazının ana muhtevasından ziyade magazinel kısmı ile ilgili şekillenmiş.

son altı ayda 3-4 yazı yayınlayan meşhur bsb:
http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org

yapılan atıfları sayamadım :)

Unknown dedi ki...

öncelikle ifade edeyim hanım değil Bey. "Bu kafayla şu kafayla" şeklinde atıp tutacağınıza öncelikle isme bakıp cinsiyet çıkarımı yapmamayı öğrenin Barış Bey.

BSB'nin ideolojik açıdan solda bir kurulus oldugu dogru.AEA'da aynı sekilde belli ideolojik temelleri olan bir kurulustur ve ASSA icindeki diger bazı kurulusları dışlar, bilmiyorum ASSA nedir, hangi kurumları içerir bilir misiniz acaba? ABD'de ekonomi doktorası yapıyor olmasam ben bilmezdim şayet.

TEK ise hiç de ideolojik bir kurum değildir. BSB ile alakası yoktur o da işin ayrı bir boyutu.

Ha ben burda gidin TEK'e ya da BSBye üye olun onu yüceltin demiyorum, ama madem şikayetçisiniz siz gidin onlardan daha iyisini yapın diyorum. Yaptıkları analizi, eriştikleri sonuçları beğenmiyorsanız, siz aksi yönde sonuç bulun, seminer düzenleyin, çalışın, uğraşın diyorum. Ha yapmıyorsanız da, sizin beğenmediğiniz sonuçlara ulaşan başka kurumlar var, onların sesi sizden daha çok çıkar.

Sonuçta siz beğenmiyorsunuz diye, BSB'de yazılan yazılar değerinden bir şey yitirmiyor. onlar bir araya gelmiş, kurumsallaşmış ve belli bir düzeyde kabul gören akademik çalışmalar yapmaktalar. Burda CNBCE izleyip, borsa ve doları takip edip iki yorum yapınca onların çalışmalarını yanlışlamıyor ya da değerini küçültmüyorsunuz bunu da bilin Barış Bey.

ters yöndeki görüşlerinizi de akademik ortamda gidin anlatın, dinletin, kabul ettirin, yazın, çizin. buna kimsenin bir şey dediği yok. ama görüşünü beğenmiyorsunuz diye de kimseyi de aşağılayamazsınız.yoksa emin olun sizi de aşağılayacaklar çıkar.hatta çıktı bile.

Unknown dedi ki...

Ezel Bey

Bravo hakkaten Barış beye iyi gönderme olmuş .

Mister No dedi ki...

BSB'i biliyorum da Türkiye Ekonomi Kurumu'nun neresi ideolojik?Türkiye Ekonomi Kurumu'nun sorunu ideolojiklik değil, tembellik.

SEİL dedi ki...

Sevgili Barışı ben antrepoza girmiş ve antrepozun en zirve noktasında yaşayan bir insanın ruh hali gibi görüyorum.

İyiki çevremde hergün görmek zorunda olmadıgım insanlardan biri olması acısından bayagı bir sanslı sayılırım .

syzer dedi ki...

tepav var sanırım.Gayet güzel analizler yapmakta. Sanırım sizin dediğinizgibibir kuruluş değil.Bu arada alternatif politika üretenler neden komik oluyor bende anlamadım.Neyse aşar beni bu konular.

Unknown dedi ki...

Yazı çok güzel olmuş. Bir ekonomi yüksek lisans öğrencisi olarak çok işime yaradı, elinize sağlık dr. jekyll.
Kurumlar konusuna gelince herkes kendine göre haklı bence. Ancak en önemli ve hayati sorun ekonomix'in dediği gibi veri meselesi. Gerçekten çok ama çok önemli, hayati bir mesele. Veriler o kadar sağlıksız ki isterseniz çok güzel, literatüre katkı yapacak bir araştırma yapın verilere güven olmadığından sonuçlardan emin olamıyorsunuz. Bir çok hocam bu konudan şikayetçi ve TUİK'e şikayet maili bombardımanı yapıyorlar. Ancak bir tane cevap gelmiş değil.
Kurumların ideolojik olmaları da sorun olmamalı kanımca. Sonuçta AEA, NBER gibi kurumlar bizimkilerden çok daha fazla ideolojik sadece ekonomiye baktıkları "nokta" farklı.
Ancak bizim kurumlarımızın eksiği seslerini duyuramamaları. Bizim kurumlarımızın yayınlarını akademik çevreler dışında pek takip eden, tanıyan yok. Hoş akademik çevreden de takip eden sayısı azdır. Aslında bu da ülkemiz insanlarının niteliklerinden kaynaklanıyordur büyük ihtimalle. Sonuçta özel sektörden kaç kişi bilimsel araştırmaları inceleyip işine yarar sonuçlar çıkarıp kullanıyor ki?