Ekonominin daraldigi zamanlarda ise Keynezyenler ortaya cikarak "ekonomiyi canlandirmamiz lazim, yoksa issizlik ve yoksulluk daha cok artacak" diyerek gaz verirler. Bir sonraki secimlerdeki oy kaybini sinirlamak isteyen politikacilar ise dunden razidir. Boylece devasa butce aciklari ortaya cikar.
Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir
Simdi hem Amerika hem de Turkiye bu yola girmis iki ulke. Bugunku acilardan sakinmak icin yarini feda ediyorlar.
Yapilmasi gereken verilecek butce aciklari ve fazlalarini bir kurala baglayip, ekonominin buyudugu zamanlarda butce fazlasi, kuculdugu zamanlarda ise butce aciklari verilmesini yasalastirmaktir.
7 Yorum Var.:
Ekonomix;
Demişssin ki:
"Yapilmasi gereken verilecek butce aciklari ve fazlalarini bir kurala baglayip, ekonominin buyudugu zamanlarda butce fazlasi, kuculdugu zamanlarda ise butce aciklari verilmesini yasalastirmaktir."
Yazının başıyla çelişen bir son olmamış mı bu? Acaba, yapılması gereken kriz dönemi bütçe açığını yasalaştırmak mı, yoksa yasayla sınırlandırmak mı?
Şayet yasalaştırırısak, bu gelecektek iktisadi özgürlüğümüze bindirilen yükleri şimdiden meşrulaştırırız. Yani, hükümet, "kriz zamanı bütçe açık verebilir" tarzı bir kanuna sırtını dayayarak, populist harcamalara devam eder de eder.
Yok şayet yasayla sınırlandırırsak, bütçeyi krizi bahane edip delmek imkansız olur; böylelikle keynesin geleceğimizi tahakküm altına alan o kısa vadeci pragmatik ama genelde hep acısı sonradan çıkan öğütleri en azından biraz daha az can yakar?
Bilmem anlatabildim mi?
Yazdığını okuyunca aşağıda bir kısmını Güven Sak'ın yazısından alıntıladığım bölüm geldi:
"(...)Velasco iyi bir makro iktisatçı olarak üzerine düşeni yapmış aslında. 2006'da işler iyi giderken, Şili için önemli bir yabancı para girdisi olan bakır fiyatları yüksek seyrederken gelen parayı hükümete harcatmamış. Kara günler için bir fon kurdurtmuş. Şili 2006'dan beri bütçe fazlası vererek, para biriktirmiş. Biriken kaynak bu günlerde milli gelirin yüzde 30'una erişmiş durumda. Şimdi Şili hükümeti, Şili milletinin olanı Şili halkına dağıtıyor. Neden? Çünkü zaman öyle gerektiriyor. İç talep her yerde ve her zaman önem taşıyor. Sosyal riskleri arada bir azaltmak gerekiyor. Dün bakırdan gelen paraları bolca harcatmadığı için Velasco'ya kızanlar şimdi ona şükrediyorlar. İyi bir makro iktisatçı, La Fontaine'nin çalışkan karınca ile tembel ağustosböceği hikâyesini hemen tanır ve de anlar. İşler iyi giderken gelenin tamamını değil, bir bölümünü harcamak gerekir. Ortalama gelirinizi aştığını düşündüğünüz cari geliri biriktirmek gereklidir. Nitekim Velasco'nun yaptığı tam da budur. Bakın nasıl anlatıyor? "En iyi uzmanları topladım. Uzun vadede ortalama bakır fiyatının ne olabileceğini sordum. Yarım kilosu 1.21 dediler. O zaman bakır fiyatı 3.5 dolar civarındaydı. 1.21'in üzerini bir fona aktaran bir düzenleme hazırladık. 1.21'in üzerini harcatmadım.(...)"
Bu muhabbet Clinton döneminde fazla veren bütçe bahsinde de geçmişti yıl 1999'du, Cumhuriyetçiler vergi indirimi yapalım derken, Demokratlar 20 sene sonra açık rakamı verecek sosyal güvenlik sistemi için tutalım diyordu yine Güven hoca önümüze getirmişti bu bahsi. Yasayla sınırlamak bana çok mantıklı gelmedi açıkçası. Neticede bu halkın tercih ettiğini temsil ettiğini düşündüğümüz bir irade karar vermeli, kararın sıkıntısını da karar veren olan temsil edilen çekmeli.
Güven hocanın yazısı için: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=123472&YZR_KOD=6
kusura bakmayın dostlar bu yorumu buraya yazdım, barış arkadaşımız kapitalizm hakkında birşeyler yazmış ancak yorumu yapmayı engellemiş, yazısını okuyunca bende kendi düşüncelerimi yazmak istedim.
Devlet iyi yönetildiği sürece halkın iyiliği yönünde çalışır. Yazılan yazıda görünüşte devletin var oluşu hedef gösterilmiş ancak unutulan veya dikkate alınmayan tek şey şudur; sorun devletin var olması değil, yönetimdekilerin-görevini kötüye kullanmalarıdır. Devlet halkın refahı için varolmalıdır. Düzenleyici ve denetleyici görevinde, insanların barış içinde yaşamalarına güvencedir. Öyle olmalıdır. Yoksulluk devletten değil, yıllardan beridir görevini kötüye kullanmış gözünü açgözlülük bürümüş insanlardan kaynaklanmaktadır. Sizce kapitalizm dediğiniz nedir? Tanımını yapar, bizi aydınlatır çok sevinirim.
İnsanların eğitimsiz bırakılarak yoksullaşmasına neden olan, onları açlığa mahkum ederek ucuz işgücü, “sömürülen” yapmaya çalışan sistemin kapitalizm olduğunu fark etmeniz gerekirdi. Devlet nedeniyle değil, kapitalizm yüzünden sağlık sektöründe yolsuzluklar bu kadar fazladır. Nedeni basittir; gözünü para bürümüş mevkii sahibi insanlara hayır diyemeyecekleri önerilerle gelmeleridir (kapitalizm neferi ilaç şirketleri tarafından) Neyse konuyu dağıtmayalım, çünkü çok geniş bir konu.
Evet memurların maaşları toplanan vergilerle ödenmektedir. Devletin hala ayakta kalabilmesinin en büyük nedeni de budur. Çünkü sizin savunduğunuz kapitalizmin neferleri yıllardan beridir bu devleti ortadan kaldırmak için uğraş vermektedirler. Vergiler bu kuşatmanın getirdiği bir yansımadır. Vergi devletin en büyük gelir kaynağıdır. Vergilerin bu kadar yüksek olmasının nedeni de “kapitalizm”’in ülkeyi baskı altında tutmasından kaynaklanmaktadır.
*Bunları yazmam demek yazdığım her şeyin taraftarıyım anlamına gelmez ben sadece olaya objektif bir şekilde yaklaşmaktayım.
Örneğin; vergi gelirlerini arttırmanın en iyi yolu vergi oranı arttırmak değildir. Optimal bir vergi oranının iyi tespit edilmesi gerekir. İsteyenler vergi ile ilgili, laffer eğrisi kuramı ve reagen ekonomisini inceleyebilirler.
Devamı;
Fakir fukaradan alınan vergilerin fazla olmasının nedeni de kapitalizmin bir başka yansımasıdır. Çünkü sermaye sahiplerinin ayrıcalığı vardır, onlar üstündür. Dönen oyundan habersiz masumlara dikte ettirilen; sermaye sahiplerine vergi indirimi sağlanırsa birikimlerini daha da arttırabilirler, bu sayede biriken sermaye yeni yatırımlara dolayısıyla istihdam yaratmaya yönelir, yeni iş imkanları ortaya çıkar, refahlık zenginlik gelir. Ekonomiden az-çok anlayanlar ise bunun sermaye sahiplerine haksız kazanç sağladığının farkındadır. Tıpkı şuan yapılan ÖTV-KDV indirimlerinde olduğu gibi. Tam rakamları bilmiyorum ama yapılan vergi indirimi %10 ise o gün yapılan zam %7-8 olmuştur. Ne oldu şimdi??? Vergi devletin cebinden çıktı, açgözlü oyunbazların cebine girdi. Her şey YASAL ! Kapitalizm budur, aksini iddia eden ekonomiden anlamıyor demektir.
Eğitim, sağlık, yol, su, elektrik… gibi temel ihtiyaçların eşit bir şekilde paylaşılmasını garanti etmek ve karşılamak, SOSYAL DEVLET anlayışından ileri gelmektedir. Gerçekten Sosyal Devlet olma sürecini tamamlamış ülkeler ki bunlar kuzey avrupadaki birkaç ülke, buna en güzel örneklerdir. (Biz hala çırpınıyoruz, yıllardır üstümüze geliyorlar olamazsınız diye, olmayacaksınız diye, ama biz hala dayanıyoruz) Eşit bir şekilde paylaşılması derken, başka şeyler anlaşılmasın. Devletin düzenleyici rolde olmasından, eşit fırsatları yaratmasından, kimsenin bir başkası karşısında ezilmeden özgürce yaşamasının garantisi olmasından bahsediyorum
İki tür kapitalizm vardır; bilmeyenler için; 1)Vahşi kapitalizm, 2)Anglosakson kapitalizm << inceleyiniz…
Abd ile bir Sosyal Devleti karşılaştırmaya yeltenmek bile ayrı bir psikolojik vak’a dır. Amerika övünülecek değil, utanılacak şeyler yapmıştır, yapmaktadır, yapmaya devam etmektedir. Zamanında Avrupa’da ne kadar ipsiz-sapsız-soysuz-hırsız-katil-aç-vahşi-açgözlü…. varsa hepsi oraya göç etmiştir. El değmemiş kıtayı 200 yılda talan etmişlerdir. Öldürmekten kıtada yerli kalmamıştır. Şu an kaç Kızılderili hayatta biliyor musunuz??? Kızılderililer onurlu insanlardır, onurlu insanları köle yapamazsınız-yapamadılar da zaten. Bu insanlar sonradan el değmemiş başka bir kıtayı Afrika’yı talan ettiler. Ordaki insanlar köleliğe ne yazıkki uygundu. Çoğu intihar etse de bir kısmı boyuneğdi ve uzun süre sömürüldüler. Kim tarafından??? Ucuz iş gücü yaratma amacında olan kapitalizm neferleri tarafından.
El değmemiş madenler, bereketli topraklar ve sömürülen işgücü (kölecilik) sayesinde hem abd kuruldu hem de sermaye birikmeye başladı. (Bu değişim ve dönüşümü ayrıntılı olarak öğrenmek isteyenler için; “amerika birleşik devletleri halklarının tarihi”-“Howard Zinn” okuyabilirler. Bu kitabı bulmak zordur (nedense acaba), ancak merak edilen her şeyi tüm ayrıntılarıyla anlatan bir çalışmadır.) Abd’de millet kavramı yoktur. Herkes bir şekilde bir yerlerden gelmiştir. Bu yüzden kimse Sosyal Devleti tam olarak kavrayamaz. Çünkü onların geçmişinden gelen, parası olan güçlüdür, parası olan hak eder, halkın efendisidir imajı vardır. Bu onlara tuhaf gelmez, üstüne üstlük bunu marifetmiş gibi de “özgürlük” kisvesi altında tüm dünyaya yaymaktadırlar.
Eğer kapitalizmin gerçek anlamı tam manasıyla kavranırsa, SOSYAL DEVLETİN neden var olması gerektiğini daha iyi anlamış oluruz. Sorun devlette değil devleti yöneten insanlardadır. Bu ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekir.
amerika ve türkiye kıyaslanmış mı karşılaştırılmış mı pek anlamadım.
abd süper ekonomik güç.bir ekol.marka şampiyonu.türkiye sadece ulusal güç.evrensel anlamda bireysel pek birşeyi yok.abd 275 milyon nüfus ile 12.5 trilyon dolar hizmet sağlıyor.türkiye 71.5 nüfus ile ancak 600 milyarlık hizmet sağlıyor.
dünya karasuları,atmosfer ve taze beyinler abd nin.
abd cari açık verse ne olur vermese.cambaza bak der malı götürür.
hangi tarlamızda ne kadar ürünümüz var bilir.hangi nehrimizden hangi hızda kaç metre küp suyun geçtiğini bilir.hangi kara yolumuzdan o gün fazla sayıda ulaşım aracının geçtiğini bilir.
ona çaktırmadan birşeyler yapabilen ülkeler ayakta kalıyor.
yeni çıkarttığı kriz ilede dünya yı yeniden hizaya sokuyor.bırakın bizi almanya bile hiza alma telaşında.
saygılarımla.
Meco,
Baris'in yorumlari yasaklamasinda bir hayir varmis. Boyle alakasiz yorumlari bloke etmek icinmis. Sen yine de buraya yazmissin. Yazi tamamen yanlislarla dolu. Amerika kapitalizmden gitgide uzaklastigi icin savunamam. Ama kapitalizme en yakin ulkelerde biri oldugu icin de Microsoft, Intel, Google gibi sirketler Almanya'dan ya da Turkiye'den cikmiyor. Bu sirketler de kizilderililerin elinden toprak alarak kurulmadi. "Creating wealth" diye bir kavram var. Kumsalda kac ton kum oldugu degil, onu varliga cevirecek bir sistemin var olup olmadigidir asil sorun.
Gecen seneki en zengin 400Amerikalinin 250'den fazlasi da babadan milyar dolar almamislar. Gidip yerlileri de kole gibi calistirmamislar.
Devlete borc vererek faiz geliriyle yan gelip yatanlari saymazsan, hicbir zengin ilelebet zengin kalamaz, hicbir fakir de hep fakir kalmaz.
Baris, iyi ki kapitalist. Dusunsenize sosyalist ya da dinci felan oldugunu; mazallah bu fanatiklikle hepimizi dogrardi. Simdi en azindan kendi coplugunde horozlaniyor sadece :)) Ne var ki bir gun gelir de "patron" felan olursa, calisanlara acirim, o da ayri bir konu. Gerci bu kafayla biraz zor gorunuyor.
Yorum Gönder