Türkiye’de Ödenen Vergiler ve Vergi Türleri

Türkiye’de ödenen vergiler ve vergi türleri (çeşitleri) üzerine yazılmış detaylı yazılar bulmak kolay değildir. Gazeteciler genellikle benzin, telefon ve sigara üzerine konulmuş ekstra vergilerden şikayet etmeyi marifet sanırlar. Bir de otomobillerden alınan vergiler insanların ağzına sakız olmuştur. Ülkemizde toplanan vergiler ne kadardır, dağılımı nasıldır, harcamalar nerelere yapılır şeklinde bir dizi soru yöneltsek cevap verecek bir tane adam bulamazsınız. Hürriyet gazetesini okuyorum, Anadolu Ajansından vergi gelirleri üzerine yazılmış bir yazıyı almışlar, yayınlamışlar. Yazının ana fikri “sigara ve benzinden toplanan vergiler çok fazla, vatandaş ozellikle sigara vergi yükü karşısında eziliyor” şeklinde popülist bir söylem.

Bu söylemi yapanlar da aynı yazının hemen altında “Erdoğan emeklilere 60 TL zam sözvermişti ama bankamatikten paralarını çeken emekliler sadece 39 TL zam aldıklarını gördüler” şeklinde başlayan ve Erdoğan’ı verdiği zam sözünü kanunu zamanında meclisten geçirip yerine getirmediği için eleştirmekteler. Yani emekliler ala ala %4,9 enflasyon zammı almışlar, bunun üzerine ekstra zam almamışlar ama yakında alacaklar. Bir kaç hafta önce de aynı gazeteciler IMF’den borç para alınması yönünde adımlar atılmasını eleştiriyorlardı.

Değerli dostlarım, gazetecilerimizin ve emeklilerimizin bilmediği ya da bilmemezlikten geldiği bir gerçeği sizlerle paylaşmak istiyorum. Emekli maaşları, memur zamları, fındıkçılara verilen yüksek fiyatlar, spor kulüplerine verilen sübvansiyonlar, TRT isimli televizyon şirketine verilen milyarlar, Diyanet İşleri Başkanlığında çalıştırılan imamlar, yeşil kart mensuplarına verilen sağlık hizmetleri, askere (savunma) veya polise (güvenliğe) verilen milyarlarca liralar, lüzumsuz ve verimsiz çalıştırılan yüzbinlerce memurun maaşı ve gelecekte verilecek sağlık ve emeklilik hizmetleri, vs. vs. vs. devlet harcaması olarak adlandırılır. Bir yandan devlet harcaması az, daha fazla olmalı demek, öte taraftan toplanan vergilerden şikayet etmek mastürbasyon yapmaktan çok farklı değildir, kendiniz çalıp kendiniz oynarsınız. Devletın harcamaları o kadar yüksek ki, el mahkum vergi toplayacak, topladığı vergiler yetmeyecek el mahkum IMF’e veya başkalarına el açıp borç para isteyecek. El mahkum.

Madem vergiler konusundaki gerçekleri gazetecilerimiz açıklamıyor, biz maddeler halinde açıklayalım:
1. Türkiye’de toplanan vergiler harcamalara kıyasla azdır, devlet sürekli bir şekilde borçlanmak zorunda kalır.
2. Türkiye’de vergi kaçakçılığı yaygın ve beyana dayalı vergilerden elde edilen gelirler ise komik seviyelerdedir.
3. Türkiye’de dolaylı vergilerin payı gelir ve kurumsal vergilerin toplam payının iki katı civarındadır.
4. Hem harcamalar hem de dolaylı vergiler azaltılmalı, vergi kaçakçılığına göz yumulmayarak direkt vergiler arttırılmalıdır.

Toplanan Vergiler Azdır
Vergilerden şikayet etmeden önce bütçe rakamlarına bir bakmamız lazım. 2009 yılında bütçe açığımız 52,2 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşti. Bu demektir ki topladığımız onca vergi yetmemiş, bir de bunların üzerine 52 milyardan daha fazla harcama yapmışız. Harcamaların bir kısmı faiz ödemeleridir şeklinde beyin sulanması geçirmiş bir argüman sürenler olabilir medyada. Faiz ödemesi dediğin de geçmişte gelirlerden fazla yapılan harcamaları finanse etmek için ödediğin maliyettir. Mesela 2009’daki bütçe açığı da gelecek sene karşımıza neredeyse 5 milyar liralık ek faiz ödemesi olarak çıkacak. Yani faiz de geçmişte yapılan tüketimin bedelidir.

2009 yılındaki rakamlara biraz daha yakından bakalım. Devlet 2009 yılında toplam 215 milyar lira vergi toplamış. Buna karşılık 267 milyar harcama yapmış. Faiz ödemeleri de 53 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Hükümet sene başında 259 milyar lira harcama yapmak için bütçe yapmış ama bütçelediğinin 8 milyar üzerine çıkmış. Bütçelediği rakamın neredeyse 58 milyarı faiz ödemesine ayrılmış ama Merkez Bankası faizleri indirmede başarılı bir performans sergilediği için faiz ödemeleri bütçelenenin 5 milyar altında gerçekleşmiş. Yani aslına bakarsanız diğer harcamalar bütçelendiği gibi yapılsaydı bütçe açığımız şimdikinden 13 milyar lira daha az olmalıydı.

2008 yılında devletin harcamaları 227 milyar imiş, vergi gelirleri ise 210 milyar. Dikkat edin 2008 yılında harcamalar 227 milyar iken 2009’da 259 milyara çıkarılması bütçelenmiş. Yani enflasyon oranını %6,5 hedeflediğimiz bir yılda harcamaların %14 arttırılması planlanmış. Reel olarak %7,5 artış planlamışız. Neden böyle bir şey yapıyoruz, mantıklı bir nedeni var mıdır? Mantıklı nedeni şudur: politikacılar başkalarının parasını harcamaktadırlar, işin doğası gereği kurda kuzuyu emanet edersiniz günün sonunda kuzunun ırzına geçilmesi ve kanının dökülmesi kimseyi şaşırtmamalıdır. Bunun küresel krizle alakalı falan olduğunu da düşünmeyin. Küresel kriz yüzünden yapılan ekstra harcama yukarıda bahsettiğimiz 13 milyarlık harcamadır. Yani devletmizin harcamaları 2009 yılında %17, reel olarak da %10’dan daha fazla artmıştır.

2009 yılında vergi gelirlerinin 248 milyar olmasını planlamışız ama sadece 215 milyar gerçekleşmiş. Tabii hükümetimiz 2009 yılında ekonomimizin %4 büyümesini bekliyordu hatırlarsanız, %5 küçülmesini değil. Beklenti de seçimlere yönelik abzürd bir seçim propagandasından başka bir şey değildi. Acı olan ciddiyetle yapılması gereken bütçeleme faaliyetlerine dahi politikanın karıştırılmış olması, o yüzden 248 milyar rakamına bakıp aldanmayın. 2009’da vergi gelirleri sadece %2,6 artmış, yani reel olarak %4 azalmıştır. Harcamalar reel olarak %10 artarsa, vergi gelirleri de reel olarak %4 azalırsa ne olur? Ne olacak devlet anormal miktarlarda borçlanmak zorunda kalır.

Şimdi içerisinde bulunduğumuz durumun beklenmedik bir krizden dolayı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Öyle olmadığını göstereceğim. Bütçe açıklarını arttıran faktörün harcamalardaki %10’luk reel artış olduğunu gördünüz. Peki ekonomimiz göreceli olarak iyi bir performans sergilediği 2007 ve 2008 yıllarında geleceği belli olan bu veya herhangi başka bir krize karşı nasıl hazırlanıyormuşuz bir bakalım. Kriz dönemlerinde devlet harcamalarının artması gerektiğini savunanlar, kriz olmayan dönemlerde devletin harcamaları kontrol altında tutarak kriz dönemleri için fon biriktirilmesi gerektiği görüşünü de savunuyor olmalılar. Kriz dönemlerinde fazladan para harcayabilmek için kriz olmayan dönemlerde fazladan para biriktirmemiz gerekmez miydi?

Detaylarına girmeden 2007 yılında giderlerin 203,5 milyar, gelirlerin ise 189,6 milyar olduğunu belirteceğim. 2006 yılında giderler 178,1 milyar iken, gelirler 173,5 milyar imiş. 2005 yılında ise giderler 144,6 milyar iken, gelirler 134,8 imiş. Bunları bir tabloya koyalım, yanlarına enflasyon oranlarını da koyalım ve yıldan yıla gerçekleşen reel artışa bir bakalım.

Tablodan da göreceğiniz üzere bütçe giderleri 2005 yılından sonra her sene enflasyonun üzerinde artış göstermiş. 2005 ve 2004 yıllarında giderlerdeki artışın enflasyon oranının altında kaldığını da belirtelim. Demek ki 2006 yılına geldiğimiz zaman hükümet bu kadar kemer sıkmak yeterli, IMF’ye artık pek ihtiyacımız kalmadı demiş ve harcamalardaki reel artış %13’ün üzerinde gerçekleşmiş. Dikkat ederseniz o sene gelirler %29’a yakın bir artış kaydetmiş ve bütçe açığı azalmış. Ama 2007-2009 dönemine bakarsanız mali tablonun bozulduğunu göreceksiniz: gelirler giderlerden daha az artmış, hem gelirler hem de giderler reel olarak artmış (2009 yılı gelirleri hariç). Kriz öncesindeki 2007 ve 2008 yıllarında da hükümetin gelecek krize karşı önlem almadığı, bilakis harcamaları gelirlerin üzerinde arttırarak hazırlıksız yakalandığı bariz bir şekilde görülüyor.

Toplanan vergilerin yapılan harcamalardan çok daha az olduğunu ve son 3 yılda harcamaların gelirlerden daha hızlı arttığını gördükten sonra vergilerden şikayet etmek tam anlamıyla saçmalıktır. Eğer gerçekten vergiler canınızı yakıyorsa şikayet edeceğiniz ilk şey harcamaların yüksek oluşu olmalıdır. Vergilerin yükselmesinin nedeni artan harcamaları finanse etmektir. Harcamaların artmasının sebebi ise herkesin devleti soymaya kalkması, politikacıların ise devlet harcamalarını kısmalarını sağlayacak bir nedenlerinin olmamasıdır. Bakmayın siz 2001 krizinden sonra bir kaç sene reel olarak devlet harcamalarının azalmasına (veya çok ufak artışlar göstermesine). Ne zaman hareket alanımız arttı, devlet harcamaları da enflasyonun çok üzerinde artışlar göstermeye başladı.

Vergiler hakkındaki gerçekler listemizde ilk sırada yer alan “vergi gelirleri harcamalara kıyasla azdır ve devlet aradaki farkı sürekli borçlanarak kapatmak zorundadır” ifademizin doğruluğu konusunda aklınızda soru işaretleri kalmamıştır zannedersem.

Devam edecegiz.

5 Yorum Var.:

Özkan D. dedi ki...

gelirden kastınız sadece vergi gibi, devletin vergi dısında geliri yok mu?

Kadir dedi ki...

http://www.gib.gov.tr/index.php?id=405

Buradan türkiye'de ki bütün vergileri görebilirsiniz. Fakat bu vergilerin nasıl hesaplandığını bu ülkede kimse bilmiyordur. Bilmesi normal değildir.

Özkan D. dedi ki...

kadir excelde saydırdım, tam 309 ayrı çeşit vergi ve benzerleri var :)

pelin s. dedi ki...

Şu vergilerden neler çektim bilemezsiniz. Etmediğim kârın kazanmadığım paranın vergisini, ödediğim verginin cezasını alıyorlar. Yakaladıklarını bırakmıyorlar.

Sorun tabi ki vergilerin doğru düzgün toplanamıyor olması. Devlet açık açık vergi kaçırılmasına göz yumuyor ve gerektiğinde bunu silah gibi kullanıyor (Aydın Doğan en güzel örneği).

İşte durum böyle olunca benim hem vergiler azaltılsın hem de hizmetler artırılsın demeye hakkım var.

Her yazınızda belirttiğiniz gibi
-Adam gibi vergi denetimi lazım
-Fındıkçıya, kömürcüye, çalışmayan devlet memuruna vergilerimizin peşkeş çekilmemesi lazım
-Tabi bir de rekabetçi piyasalara müdahalenin durdurulması lazım

cannn dedi ki...

Toplanan vergiler toplanması gereken verginin yarısı kadar olsaydı ,elektrik faturasında alt kısımda türkiyede faturasını ödemeyenlerin borçları vatanına milletine karşı sorumluluk sahibi insanlara yansıtılmazdı acısı onlardan çıkarılmazdı ... Bu devletin önce vergisini adam akıllı denetlemesi toplaması lazım . Söylenen rakamlar yapılan hesaplar güzelde hangisi dogru hangisi gerçekçi ???