Amerikan piyasaları ciddi dalgalanmalara sahne oluyor. Kulislerde faturası 700 milyar doları bulacak bir kurtarma operasyonundan bahsediliyor. Çoğu kişi “geçtiğimiz yıldan bu yana bu kaçıncı kurtarma operasyonu?” diyerek olaya şüpheyle yaklaşırken iyimserler bile tedbiri elden bırakmıyor. Başbakan ise “krizi asgari etkiyle aşarız, hatta fırsata bile dönüştürebiliriz” diyerek topluma güven aşılamaya çalışıyor.
KRİZİN TOHUMLARI 2000’DE ATILDI
Problem şu ki, Türkiye’de ve dünyada Amerikan piyasalarında neler olup bittiğini doğru anlayabilen insan sayısı çok az. O yüzden de dünyanın her tarafında sinirler gergin ve gelişmeleri fırsata çevirebilenlerin sayısı bırakın Türkiye’yi, dünyada 5-10 şirketi geçmez. Önce Amerika’da olanları açıklayalım, zaten ondan sonra da bu krize karşılık nasıl bir strateji izlenmesi gerektiği ortaya çıkacaktır.
Amerika’da bugün gözlemlediğimiz krizin tohumları 2000 senesinde hisse senedi balonunun patladığı zamanlar atılmaya başlandı. O zamanlar hisse senedi balonunun etkilerini azaltmak ve ekonomiyi ciddi bir resesyondan korumak için faiz oranları Alan Greenspan tarafından 1950’lerden bu yana en düşük seviyesine çekilmişti. Düşük faizler 2004 senesine kadar devam etti ve 2004’ün ortasında Greenspan faizleri yavaş yavaş arttırmaya başladı. Ancak konut piyasaları üzerinde etkiye sahip olan 10 ve 30 yıllık faiz oranları 2006’nın ortalarına kadar göreceli olarak düşük seyretti. Yani neredeyse 6 yıllık bir süre boyunca Amerika’da konut yatırımcıları çok düşük faizlerle borçlanma imkânına sahip oldular. Önceleri geçici olarak algılanan bu durum 2003’den sonra kalıcı olarak algılanmaya başlandı ve neticesinde de bugünlerde sönmeye devam eden konut balonu oluşmuş oldu.
KONUT FİYATLARINDAKİ ARTIŞ KRİZİ TETİKLEDİ
Ocak 2000 tarihinden Temmuz 2006’ya kadar geçen süre içerisinde Amerika’da ortalama konut fiyatları yüzde 106 artış gösterdi. Yani 2000 yılının başında ortalama 110 bin dolar olan bir evin fiyatı 6,5 yıl içerisinde 227 bin dolara yükseldi. Türkiye’de insanlar bu tür fiyat artışlarına alışıktırlar ama Amerika’da ev fiyatları senede yüzde 3-4 civarında artar, o yüzden yukarıda bahsettiğim cinsten artışlar gerçekten anormal artışlardır.
Bundan daha anormal olan ise son iki senedir konut fiyatlarının yüzde 20’ye yakın bir düşüş göstermesi ve yukarıda örneğini verdiğimiz ortalama konutun değerinin 227 bin dolardan 185 bin dolara gerilemiş olmasıdır.
Ortalama konut fiyatlarının 2000 yılına göre hala çok yüksek olması ortada bir problem olmadığı anlamına gelmiyor. Nedeni ise şu. Konut fiyatları yükseldikçe konut sahipleri evlerinin değerindeki artışı ipotek göstererek neredeyse evlerinin yüzde 97’sine kadar miktarlarda konut kredisi aldılar. Amerika’daki konutların değeri 2006 yılında 15 trilyon dolar civarına kadar yükselmişti. Bankalar verdikleri konut kredilerinden doğan haklarını yatırım bankalarına satıp riskleri üstlerinden atıyor, yatırım bankaları ise satın aldıkları konut kredisi alacaklarını binlerce parçaya bölüp yeni finansal enstrümanlar yaratıp bunu yatırımcılara satıyorlardı. En azından kamuoyuna bunu söylüyorlardı.
Konut fiyatlarında ciddi düşüşler meydana geldikçe özellikle konut spekülatörleri borçlarını ödememeyi tercih ettiler çünkü borçlu oldukları miktar evlerinin değerinden daha fazla idi.
Bu durumda bu konut kredilerinden türetilmiş enstrümanların değeri de gerilemeye başladı. Problem karışık gibi görünse de aslında oldukça basit.
Neticede 2006 yılında toplam değeri 15 trilyon dolar olan konutların değerinde bugüne kadar 3 trilyon dolarlık düşüş gerçekleşti. Bu düşüşün yarısından çoğu (yaklaşık 2 trilyon dolar) konut kredisi kullanmayan ya da düşük miktarlarda borçları olan kişilerin sırtına bindi. Ancak şunu unutmamak lazım ki bu kişiler hala 2000 yılına kıyasla yüzde 50’den fazla karlı bir pozisyondalar ve bu durum önemli bir problem teşkil etmemekte. Problemli kısım yaklaşık 1 trilyon doları bulan, yatırımcıların ellerinde tuttukları enstrümanlarda meydana gelen kayıplar.
TOPLAM ZARAR 600 DEĞİL 1 TRİLYON DOLAR
Sonradan öğrendik ki bu yatırımcıların çoğunluğu Citigroup, UBS, Merrill Lynch, Lehman Brothers, Bear Stearns, Wamu gibi ya batan ya da çok büyük miktarlar kaybeden bankalar ile bu kâğıtları sigortalayan Freddie ve Fannie adı verilen kurumlar ve AIG sigorta şirketi imiş.
Bu şirketlerin bugüne kadar açıkladıkları toplam zarar miktarı 600 milyar dolara yaklaşıyor. Oysa biz bu zararların şimdilerde 1 trilyon dolar civarında olduğunu biliyoruz. Piyasalardaki güvensizliğin nedeni de bu.
Bazı problemli şirketler ellerindeki kâğıtların değerini olduğundan çok gösteriyor, bu yüzden de kimse kimseye güvenilmiyor. Hükümetin üzerinde çalıştığı 700 milyarlık dolarlık kurtarma operasyonunun amacı şimdi 1 trilyon dolar olan ve önümüzdeki 1 yıl içerisinde 1,3 trilyon dolara yükselmesi beklenen zararları bankaların hesabından alıp hazinenin üzerine devretmek. Böylece finansal sistem kurtulurken kayıplar sade vatandaşın sırtına binecek.
Kısaca şunu söyleyebiliriz ki bu kurtarma operasyonu problemi çözecektir, zararlar beklenenden biraz daha yüksek çıksa bile hükümet ilerideki günlerde kurtarma fonunun büyüklüğünü 300 milyar dolar daha arttırmaktan çekinmeyecektir. Anlayacağınız bu kriz depresyona ve dünya çapında bir felakete yol açmayacak. O yüzden de Türkiye bu krizden başbakanın dediği gibi en az zararla çıkacaktır. Bu krizin ortaya çıkaracağı fırsatlara gelelim.
Aslında ‘atı alan Üsküdar’ı geçeli’ bir kaç gün oluyor. Krizin ortaya çıkardığı ilk fırsat Bear Stearns’ün yok pahasına satılması idi. Daha sonra ise Lehman Brothers’ın Amerika, Avrupa ve Asya operasyonlarının tanesi 250 milyon dolara satılması çok çok büyük bir fırsat idi. Bu, Garanti Bankası’nın piyasa değerinin yüzde 2’si gibi çok ufak bir rakam ve bu parayı öderken şirketin borçlarını ve konut kredisi kaynaklı risklerini de üstünüze almak zorunda kalmıyorsunuz. Bundan iyisi Şam’da kayısı.
KURTARMA DAHA BÜYÜK KRİZLERİ ÖNLEYECEKTİR
Daha sonra ise Wamu gibi büyük bir bankanın varlıkları 1,9 milyar dolara satıldı. Bu bankanın elindeki mevduatların toplamı neredeyse 200 milyar dolar. Türkiye’de hangi bankanın elinde bu kadar mevduat var? 1.9 milyar dolar ödeyerek Wamu’ya sahip olmak mümkündü, hem de üzerinize konut kredisi kaynaklı risk almadan. Bundan sonra bunlar gibi ballı kaymaklı fırsatlar ortaya kolay kolay çıkmayacaktır. Geçti Bor’un pazarı...
Büyük yatırımcılar fırsatları kaçırdılar. Küçük yatırımcılar ne yapabilir? Bu soruya cevap verebilmemiz için Amerika’daki finansal krizin ve kurtarma paketinin dünya ekonomisi üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde irdelememiz gerekiyor. Bunu başka bir yazıya bırakıyoruz ancak şu kadarını söyleyebiliriz ki dünya ekonomisi korkulandan çok daha yüksek hızlarda büyüyecektir. Read More!