ABD’deki secimler ve Gurcistan’daki son gelismelerle birlikte, Kafkaslarin (ve Karadeniz’in) iki karsit gucun(iki super guc diyemeyiz hala) manevra alani hale gelmesi... ABD ekonomisindeki durgunluk beklentisi ortaminda zuhur eden ‘subprime mortgage crisis’ ve iki finans kurulusunun aldiklari finansal risklerden dolayi batmalarina goz yumulmayarak, kamu otoritesi tarafindan yonetimlerine el konulmasi… (Vay be sonunda bir konuda ABD'ye ornek olduk galiba.)
Demokrasi Nedir Küresel ısınma Nedir Özel Üniversiteler Bilgisayar Nedir Teknoloji Nedir
Iceride ise Dogan Medya organlarinda yer bulan hakkindaki olumsuz iddialara, Basbakan’in gerekce olarak ‘Hilton’u gostermesiyle baslayan Dogan Medya – Hukumet carpismalari… Ve hemen ardindan bu merkezde baslayan tartismalara, Dogan disi medya gruplarinin da katilmasiyla ortaya cikan cok boyutlu ve cok tarafli usulsuzluk iddialari…
Bir ay kadar once de Dogan – Karamehmet savasina taniklik etmistik medyada. Son on yila baktigimizda ise bu catismalarin sikca tekerrur etmesinden, artik bu isin siradanlastigini anliyoruz. Medya – Hukumet savasinin ise ilk kez zuhur ettigini dusunuyorsaniz, yaniliyorsunuz. Bunun tarihi, demokrasi tarihimizden bile daha eski. Sadece bir basbakan, ilk kez elini gostererek (ya da gosterdigini veya gosterecegini dusunmemizi isteyerek) bu oyunu oynuyor. Basbakan elini gosterecek mi bunu yakinda gorecegiz. Ama bana sorarsaniz elinde yeni bir sey yok. Dogan, bildigimiz dogan. Basbakan da bildigimiz basbakan. Yine de bu isin sonunun tatliya baglanmayacagini biliyoruz.
Cogu kesimde Dogan’in sonunun da Cem Uzan gibi olacagi benzetmesi, sadece benzetme olmaktan daha fazlasini ifade ediyor aslinda. Toplumda gercekten de boyle bir temenni olustugunu gozlemlemek hic de zor degil. Hem de bunun kapsayiciligi % 47’den de daha buyuk. Ancak Dogan’in, en guclu hukumet icin bile kolay lokma olmadigini teslim etmek gerek. Dogan’in Koc’un gayri mesru cocugu oldugu, Hurriyet gazetesinin aslinda Koc ailesine ait oldugu gibi sacmaliklarin, sacmaliktan ote hic bir anlam ifade etmemeleri, Dogan’in ve Dogan Medya Grubunun Tusiad’in sozcusu veya tetikcisi oldugu gercegini degistirmiyor. Bu nedenle bu savasin kisa vadede bir galibi olacagini hic zannetmiyorum ben. Keza gecenlerde bir yerde okudugum “carpismada biri kirilirsa, digeri catlar” iddiasina da katilmiyorum ben. Ikisi de catlar, ama ikisine de bir sey olmaz. Uzun vadede ne olur? Yazimiza devam edelim biz.
Ekonomi Turk’un son postalarindaki gundem konulari genel itibariyla sunlar: Liberalizm – Kapitalizm- sosyalizm tartismalari, kamu memuru nitelikleri ve ucretleri, sendikalar, meslek orgutleri, kahraman bakkal vs. hipermarket, (kamu tarafindan belirlenen) findik fiyatlari, petrol fiyatlarindaki dalgalanmalar, v.s. Bir de buna ozellikle de benim degindigim; hukumet, muhalefet, asker ve (simdilerde bir de) yargi arasindaki cekismeleri eklemek lazim.
Butun bu konularda ortak bir yan goruyor musunuz siz? Tek kelime ile cevabini istesem. Ideoloji mi? Sinif kavgalari mi? Hayir… Bence daha kapsamli bir kelime var: ‘Menfaat’. Evet, tek kelime ile ‘menfaat’. Iceride ve disarida olup biten menfaat kavgasindan baska bir sey degil, ozunde.
Hangi kultur ya da toplumdan olursa olsun, ortalama insan akli, dunyayi genellemelerle kavrayabildigi icin, kafasi digerlerine gore biraz daha fazla calisan birileri bir takim genellemeler yapmislar. Toplumdaki ortak menfaat gruplari ‘siniflar’ olarak adlandirilmis, sonrasinda da ideolojiler olusturulmus.
Muhakeme kabiliyetine hayranlik duydugum dusunur Cemil Meric bu durumu soyle ozetliyor: “Ideolojiler idrakimize giydirilmis deli gomlekleri…” Sozun devamini merak ediyor musunuz? Devami ise ideolojik tartismalardan haz duyanlari epey tahrik edecek cinsten: “Itibarlari mense’lerinden geliyor. Hepsi de Avrupali.” Evet, bunu Bati Irfani’ni adeta yutmus C. Meric soyluyor. Tipki su yargiya vardigi gibi: “Kapitalizmle komunizm, Bati’nin iki cehresi… Biri kumarhane, oteki mahpes”
Bu ‘mense, Avrupali’ meselesine girmisken, yuz – yuz elli yildir baticilik – ulusalcilik sarmalindan cikamayan Turk aydinina ithafen ustadin sarfettigi sozu, guncelligini hala korudugu icin burada yer vermeden gecmeyecegim:
“Nezleye yakalanir gibi ideolijilere yakalaniyoruz, ideolojilere ve kelimelere. Tanzimat nesli, hic olmazsa bu bahiste, iffet ve haysiyetini korumus. Kalktigini iddia ettiğimiz Kapitulasyonlar, ruh dunyamizda yasiyor, hem de butun habasetiyle. Alafrangalık, zevki ve tefekkuru dumura ugratan bir kabuk.”
Son olarak soyle diyecegim. Ister boyle dusunursunuz:
“If each person pursues his own interest, the general welfare of all will be promoted.”
Isterseniz boyle:
“Dunyayi guzellik kurtaracak... Ve bu kurtulus insani sevmekle baslayacak.”
Peki bunlar birbirinin karsiti mi? Ben hic oyle dusunmuyorum.
Bence insanligin iki dusmani vardir: Cehalet ve zorbalik… ( kimden gelirse gelsin)
Ben de yazilarimda bunlari mevzubahis ediyorum. Hepsi bu iste!
1 Yorum Var.:
Nerede okudugumu hatirlamiyorum; hatta bu sayfalarda bile okumus olabilirim, bir yabanci ulkemizde ysayan yabancilarin Turkiye'de en cok neden nefret etiklerini ve neyi sevdiklerini irdelemis.Sonuc aglar misin guler misin sadedinde:
En cok nefret ettikleri sey insanlar ve en cok sevdikleri sey de insanlar. Insan deyince kara kasli delikanlilarimiz,balik etli kadinlarimizi kastetmemisler elbette. Insan dedikleri zarf, kastetikleri mazruf davranislarimiz.Yerden goge kadar haklilar.Ummadiginiz kadar anlayisli,yardimsever,duygusal yurdum insani;2 dakika kirmizi isikta beklememek icin siraya girmis arabalarin yanindan siyrilip en basa gecmesini neyle aciklayacaksiniz?Sanirim bizim buyuk zaafimiz kisisel menfaat kavraminin ne kadar siki sikiya umumun menfaatine bagli oldugunu idrak edemememizde.
Cemil Meric'i anlamaksa, ortalama cumhuriyet yurttasinin idrak hududuna komsu bile degil maalesef.
Yorum Gönder