Demokrasi Nedir Küresel ısınma Nedir Özel Üniversiteler Bilgisayar Nedir Teknoloji Nedir
“İllerin çıkaracağı milletvekili sayısının tespitinde toplam milletvekili sayısından her il’e önce bir milletvekili verilir. Son genel nüfus sayımı ile belli olan Türkiye nüfusu, birinci fıkradaki illere verilen milletvekili sayısı çıkarıldıktan sonra kalan milletvekili sayısına bölünmek suretiyle bir sayı elde edilir. İl nüfusunun bu sayıya bölünmesi ile her ilin ayrıca çıkaracağı milletvekili sayısı tespit olunur nüfusu milletvekili çıkarmaya yetmeyen illerin nüfusları ile artık nüfus bırakan illerin artık nüfusları büyüklüklerine göre sıraya konulur ve ilk hesapta iller arasında bölüştürülmemiş bulunan milletvekillikleri bu sıraya göre dağıtılır.
Son kalan milletvekilliğinin verilmesinde, iki veya daha fazla ilin eşit nüfus veya nüfus artığı göstermesi halinde, bunlar arasında ad çekilir.” (imla hatalarından bir kısmını ben düzelttim)
Anlayan varsa beri gelsin. Ben bu kanunla Orta 1’e giderken tanışmıştım. Dönemin hızlı ülkücüsü olan vatandaşlık bilgisi hocamız, 4 ders boyunca illere göre milletvekili dağıtımı anlatmaya çalışmıştı. Sonrasında yaptığı iki soruluk imtihanda soruları sadece ben yapabilmiştim, 44 kişilik sınıftan benden başka bir soru bile yapabilen olmamıştı. Sorulardan birinin “Bir ilin nüfusu 1 (bir) olsa kaç milletvekili çıkarır” olduğunu hatırlıyorum. Cevap, 2 (iki) olacak. Hayali bir il olsa ve o ilde sadece bir kişi yaşasa, o ilden iki milletvekili çıkarmak gerekecekti ve muhtemelen milletvekilliği için ikinci kişi bulunamayacaktı.Yine, bütün ülke nüfusu bir ile toplansa, o ilin çıkaracağı milletvekili sayısı da ancak 390. 160 milletvekilini ise boş olan illerin çıkarması lazım. Zaten bizim seçim sistemimiz böyle, enteresan ön kabullerle dolu. Örneğin hiçbir parti %10 barajını geçemese ne olacağına dair de bir planımız yok. Krallık tahtına geçecek 10000 kişilik listeye sahip Birleşik Krallık ve Başkan ölürse ne olacağına dair 20 kişilik bir listesi ve onlar da biterse genel seçime gerek kalmadan nasıl başkan seçileceğine dair prosedürleri olan ABD’li refiklerimizin kulakları çınlasın.
İstanbul, Ankara ve İzmir’in milletvekili sayıları artırıldığı için belki eşitliğe biraz yaklaşılmış olabilir ama 2007 seçimlerinde bir Tuncelilinin oyu 18 İstanbulluya, bir Hakkarilinin oyu 11 İzmirliye eşitti. Çok da düzeldiğini zannetmiyorum. Bunun üzerine % 10 seçim barajını, Milletvekili listelerine girmek için ön seçimin hiçbir anlam taşımadığını, bağımsız adayların milletvekili olabilmesi için almaları gereken oyun partilerden aday olanlardan daha fazla olmasının gerekmesi gibi bir dengesizliğini koyun, gelin sonra seçilmiş milletvekillerinin halkı temsil ettiğini söyleyin. Olacak iş mi?
Konuyu niye bu kadar dallandırıp budaklandırdığıma gelince, sebebi de şu: Türkiye’de küçük illerden milletvekili çıkarmak büyük illerden daha kolay. Doğudaki illerden milletvekili çıkarmak batıdakilerden daha kolay. (sadece nüfus azlığından dolayı değil, bireysel oy verme yok, toplu oy verme var. Bireyi iknaya gerek yok, lideri ikna etmek yetiyor) O yüzden devletin siyasi mekanizmalarla seçilen kesimleri, daha doğulu, daha taşralı, daha az bireyci. (bunların hiç birini negatif anlamda kullanmıyorum. Sadece olması gerekenden, ülkedeki gerçek rakamlarından daha fazla doğulu, taşralı, az bireyci olduklarını vurguluyorum) Öncelikle konunun bu tarafına değinmek ve bu hatanın düzeltilmesi gerekliliğine dikkat çekmek istedim. Bir de oyundaki bu dengesizlik ve oyununun getirisinin yüksekliğinden ötürü oyun teorisyenlerinin bu işten aslında ne kadar karlı çıkabileceklerini belirtmek istedim. Hangi illere yapılan seçim yatırımının getirisi diğerlerinden daha yüksek, en az seçim harcamasıyla en fazla nasıl milletvekili çıkartılır, kim nasıl yüzde on barajının altına atılır, en az oyla en fazla milletvekili çıkarmak için hangi bölgelere eğilmek gereklidir, bu konularda çalışan bir ekonomist sanırım Türkiye’de epey iyi bir para kazanır. Bakınız, ekonomistlere iş bile bulan bir sitedir Ekonomitürk.
Gelecek yazım bomba gibi gelecek efendim: “Maliye Bakanlığı uygulamalarının Narkotik Şubeye etkisi” görüşmek üzere.
5 Yorum Var.:
Hoşgeldiniz Denememeler Bey!
http://deniz-gok.blogspot.com/2008/07/obanla-profesrn-oyu-eit-olur-mu-hi.html
milletvekili dagiliminda pozitif ayrimcilik yapildigi soylenebilir. mevcut sistemde, geri kalmis dogu illerinin siyaseten onemi artiyor. vekil sayisini nufusa gore dagitmak daha esitlikci olurdu. ama o zaman, cografi olarak uzak ve nufus yogunlugu dusuk yerlerde kampanya yapmak maliyetli olacagi icin, siyasi partiler kucuk illeri umursamazlardi diye dusunuyorum.
Ülkeyi 550 seçim bölgesine bölüp, her bölgeden bir vekil seçilmesi makul bir çözüm olarak görünüyor. Bu durum hem büyük partilerin, hem de bir bölgede yoğunlaşan küçük partilerin işine gelir. Baraja da gerek kalmaz. Bu bölgelerde kıran kırana rekabet olur. Lider sultası da gücünü biraz kaybeder. Seçimler ademi merkeziyetçi olur.
Gerçekten çok önemli bir konu.Batıdaki eğitim-kültür düzeyi ile doğudakinin farkı belli.Hal böyle iken bir doğulunun oyu onsekiz batılının oyuna bedelse ve bu durum da pozitif ayırımcılık adına savunuluyorsa söyleyecek bir şey yok.Sözün bittiği yer.
(Doğu-batı tanımlaması ayrımcılık için değil uç örneğin tespiti için verilmiştir.Başka anlam çıkarılmasın)
Amerika'da da benzeri bir durum var. Electoral college sisteminde eyaletlerin oy hakları nüfusları ile orantılı değil. Güney ve ortadaki sakin eyaletlerde bir oy California ya da New York'daki oylara göre daha değerli.
Bir Amerika'lı (güneyliydi), bu sistemin değişmemesi için ben gerekirse savaşa girerim, ölür öldürürüm demişti de bayağı şaşırmıştım.
Bizdeki durum biraz daha uç nokta olabilir tabii.
Yorum Gönder