Amerika’da ücretsiz doktora yapmaya başladığımda bölüm olarak bir yemeğe gittik. “Ücretsiz” olması konusuna sonra değineceğim, restoranda (bkz. istanbulun en iyi restoranlari) garson siparişlerimizi alıyor. Ukrayna’dan gelen Dimitri adındaki öğrenci garsondan çeşme suyu istedi. Türkiye’nin aksine Amerika’da çeşme suyu içilir, ayrıca restoranlarda buz ve limonla birlikte ikram edilirken, ücret alınmaz. O yüzden tutumlu biri iseniz (bkz. tutumluluk ile ilgili atasozleri) restoranlarda su sipariş ederek para tasarruf edebilirsiniz. Dimitri çeşme suyu sipariş ettikten sonra, bir sonraki kişi “herkes kendi sipariş ettiklerinin parasını mı ödeyecek, yoksa hesap geldiğinde eşit olarak paylaşacak mıyız?” diye bir soru yöneltince, yemeği organize eden kişi toplam hesabın eşit olarak paylaşılacağını söyledi. Bunun üzerine Dimitri hemen araya atlayarak garsona çeşme suyu yerine bardağı 8 dolar olan kırmızı şaraptan istediğini belirtti. Yemek bitene kadar da 2 bardak şarap daha içti.
Dimitri neden böyle davrandı dersiniz? Çünkü şarabın bedava olduğunu düşünüyordu. Aslında şarap bedava değildi, bardağı $8 idi. Ama Dimitri için 3 bardak şarabın marjinal maliyeti (bkz. marjinal nedir) sadece $1.20 idi. (Toplam maliyet $24 artarken, kişi başına maliyet $1,2 artıyor) Dimitri yemeğe birlikte geldiği gerizekalılara hesabı ödeterek güzel bir akşam geçirebileceğini düşünmüştü. Türkiye’de de Dimitri gibi uyanıklardan geçilmiyor. Üniversite eğitiminin bedava olmasını isteyenlerin başkalarının sırtından bedava şarap içerek alem yapmaya kalkışan Dimitri’den farkı yoktur. “Bedava” eğitim insanların normalde tüketeceklerinden çok daha fazla eğitim tüketmelerine ve verimsizliğe sebep olur.
Ben Bilkent’te öğrenciyken 6-7 senedir okula takılan, ama derslere hiç girmeyen, “sosyalist” arkadaşlarıyla birlikte hak ve özgürlük talepleri için eylem yapan bir grup insan vardı. Bu eylemci zihniyete sahip insanlardan ODTÜ, Mülkiye gibi diğer okullarda da vardır; bunlar eskiden McDonalds önünde eylem yaparlardı, şimdi eylemlerden sonra McDonalds’a gidiyorlar. Kimlerden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Üniversitelerin bedava olması bu kişilerin ekmek elden su gölden yaşamalarına olanak sağlamıştır. Bunlara ek olarak bir de ne eğitimi olursa olsun yeter ki üniversite eğitimi olsun mentalitesiyle üniversiteye giden ama bir şey öğrenmeden sağdan soldan kopya çekerek, sınavdan önce ezber yaparak, piyasada değer verilen tek bir yetenek kazanmadan zar zor mezun olan ikinci bir asalak kesimi var. Bunlar da halk arasında “işsiz üniversite mezunu” olarak bilinirler ve mezuniyetten sonra KPSS’ye hazırlanarak devlet memurluğuna kapağı atmaya çalışırlar.
Türkiye zengin bir ülke değil. Zengin olmayan bir ülkenin kaynakların israfına neden olan “ortak havuz sistemi” kullanarak üniversite eğitiminin masraflarını karşılaması optimal değildir. Size sadece Dimitri’yi örnek verdim ama sanıyormusunuz ki diğer insanlar Dimitri’nin düşündüğü gibi gerizelalı olsun. Dimitri’nin yanındaki de $8’a hamburger söyleyeceğine gibip $20’lık ızgara biftek söyleyerek kendince haksızlığı bir miktar dengelemektedir. Yemeğin sonunda hesabın nasıl katlandığını görebiliyor musunuz? Insanların gereksiz, değer katmayan okullardan ve bölümlerden uzak durmasını, yıllarca üniversitelerde sürtmesini önlemek istiyorsanız eğitimlerinin maliyetini kendi sırtlarına yüklemeniz gerekir. Bu illaki sadece parası olan adam üniversite eğitimi alsın, fakir olan okumasın fakir kalsın anlamına gelmez. Devlet isteyenlere üniversite eğitimlerinde kullanılmak üzere borç para vererek fakirlerin de kaliteli eğitim almasının kapısını açabilirken, kaynak israfının da önemli ölçüde önüne geçebilir. Alınan borç da ülkedeki ortalama maaş seviyesine endekslenerek (astronomik faiz oranları ödemek zorunda kalmaz böylece borçlananlar) öğrencilerin mezun olduktan sonra geri ödemeleri sağlanır. Böylece öğrenciler piyasada kabul görmeyen, kendilerine gelir getirmeyecek bölümlerden de uzak dururlar.
Bakın, herkes üniversite eğitiminin parasız olduğunu düşünüyor. Yok öyle bir şey. Kim parasız eğitimi kaybetmiş de biz bulacağız. Aldığınız eğitimin parasını er geç yüksek vergiler yoluyla ödeyeceksiniz. Türkiye’de ödenen vergiler ve vergi türleri başlıklı yazımıza bakın, devlet harcamalarının bir şekilde finanse edildiğini göreceksiniz. Nasıl ortak havuzdan harcama yapıldığı zaman kış ortasında apartmanlarda oturanlar evlerini sauna gibi ısıtıyorlarsa, Dimitri de $24 dolarlık şarap siparişi vermekten geri durmayacak, ihtiyacı olmayanlar, gereksiz bölümlerde, gereksiz yere, değersiz üniversite diploması alacaklardır.
Devlet üniversiteleri sosyalist sistemde yani fiyat mekanizmasının kısmen ortadan kaldırılmış olduğu bir sistemde verimsizliklerin nasıl ortaya çıkabileceğini gözler önüne seriyor. Bir sonraki yazımızda özel üniversiteler konusuna değineceğiz.
Not: Universite harclari universitelerin toplam giderlerinin sadece %4'unu karsilamaya yetiyormus, o yuzden universite harclarini ornek gostererek egitim aslinda bedava degildir demeyin.
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
13 Yorum Var.:
Bu mantığa göre zengin olan okuyabilir. Fakir olan liseden sonra -ki sizin mantığınızla lise de paralı yapılabilir gerektiğinde- okuyamaz daha düşük ücretle çalışmak zorunda bırakılır. Fakir daha fakir, zengin daha zengin olur, dolaylı yoldan bir kast sistemi oluşturulur. Üzerine bir sigara içilir.
Baltawux,
Yazida gecen su cumleleri tam anlamamissin galiba:
Devlet isteyenlere üniversite eğitimlerinde kullanılmak üzere borç para vererek fakirlerin de kaliteli eğitim almasının kapısını açabilirken, kaynak israfının da önemli ölçüde önüne geçebilir. Alınan borç da ülkedeki ortalama maaş seviyesine endekslenerek (astronomik faiz oranları ödemek zorunda kalmaz böylece borçlananlar) öğrencilerin mezun olduktan sonra geri ödemeleri sağlanır. Böylece öğrenciler piyasada kabul görmeyen, kendilerine gelir getirmeyecek bölümlerden de uzak dururlar.
Bahsettigim borc verme sisteminin detaylarina fazla girmedim ama yoksullari acikta birakmayacak bir sistem tasarlamak da cok zor olmasa gerek!
Eğitim bedava değil ama türkyiedeki gibi çok pahalıda olmasın, Türkiyede SBS,ÖSS,Üniversite,Özel Hoca, Dershane derken Öğrenciler bu kadar çok sömürülmüyormu Türkiyedeki Öğrenciler IMF in kancasındaki Afrika gibi değilmi bence.
Burax,
OSS, ozel hoca, dersane, vs, dedigin seyler devlet liselerinde verilen yetersiz egitimi takviye etmek icin kurulmuslardir. Devlet lisesinde devlet hocalari tarafindan verilen lise egitiminin universiteye giris sinavinda yeterli olacagini dusunen kac kisi var? Herkes devletin verdigi egitimin yetersiz ve fuzuli oldugunu dusunuyorsa, neden hala devlet universitelerine girmeye calisiyoruz? Bedava oldugu icin.
Bir isi en ucuza yapmanin en garanti yollarindan bir tanesi ilk seferde dogru yapmaktir. Lisede bunu beceremeyen devlet, universitede de zor becerir.
Ayrica devletten aldigimiz egitim hic bir zaman bedava degil ki. Omrunuz boyunca o egitimin bedelini yuksek vergiler yoluyla zaten oduyorsunuz. Para cebinizden direkt cikmadigi icin farkinda degilsiniz.
Baska bir alternatif sistem onereyim. Devlet universiteleri bedava yapmak yerine universitelere harcadigi toplam parayi yeni dogan her cocuk arasinda esit olarak dagitsin, sonra da bu parayi 18 yil devlet tahviline koysun. 18 yil sonunda da size bu parayi ya universite egitiminde ya da istediginiz baska bir alanda kullanmak uzere dagitsin. Bunun yaninda para dagitilan kisiler universitelerinin maliyetini ceplerinden karsilasinlar. Bu durumda hala "bana para vermeyin, universiteler bedava olsun" diyen kisilerin sayisi simdikinden daha mi az olur yoksa daha fazla mi? Peki luzumsuz bolumlere kayit olanlarin sayisi nasil olur?
Ikisinde de devlet esit miktarlarda para harciyor, hatirlatayim...
Ekonomix boşuna uğraşıyorsun.Baltawux yaklaşık 50 milyonun hislerine tercüman oluyor.Arkası bu kadar kuvvetli birinin haklı olması gerekir nutlaka..
çok güzel bir yazı, teşekkür ederim.
carklari isleyen bir duzende zaten insanlar parayla satin alinan yuksek egitime yonelecektir. yalniz sorun turkiye de guclu bir orta sinifin bulunmamasi ve bu parayla alinan egitimin sadece belli bir zumrenin tekeline girmesi.
bence en guzel ornegi siz kendinizden verebilirsiniz. Siz okudugunuz bolume girdiginizde turkiye de hangi yuzdelik dilimdeydiniz, yaninizda para verip okuyan arkadas hangi yuzdelik dilimdeydi. ben de yaklasik ayni yollardan gectigim icin sunu soyleyebilirim. siz en amiyane tabirle yuzde 1 lik dilimde oldugunuz durumda sira arkadasiniz yuzde 10 luk dilimde yer almakta. o yuzde 9 da yaklasik 100 bin kisiye denk gelecegini dusunursek, yilda 5000 dolar tukiye de sizi 100 bin kisinin onune gecirirken amerika gibi daha zengin ulkelerde yilda barinma harici verdiginiz 25bin usd sizi yalniz 1000 kisi ileriye atabilir. Cunku insanlar Harvard a, Columbia ya paralari olmadigi icin degil sadece yanindakinden daha az zeki oldugu icin girememekte(daha aptal oldugu icin degil).
Ama bana hala garip gelen bu garip sistem icerisinde insanlarin cocuklari icin ozel kolejlere yilda en az 10bin dolar odeyip uzerine bir de dershanelere her sene 5000 er bin dolar bayilmasi. Bir de bunlarin sonra her okuma yazma bilenin gecmesi gereken OSS deki taban puanini gecemeyenleri var.
bu konu uzar da uzaar.
Tek kelime ile harika bir yazı olmuş...
Ben ingilterede okudum, ve orada da ailenizin gelir durumuna bakarak okul harcına katkı yapılıyor. Yani zengin seniz çok fakir seniz az ödüyorsunuz.
Tabii bu bizde olan vergi kaçırma ile çalışmıyacak ir düzen ;)
Buraya Siyaset Kahvesi'nde yayınlanan bir yazımın girişini yorum olarak eklemek isterim. kalanına yazının başındaki link'ten buyurun yazımın linki:
http://siyasetkahvesi.com/sayfa.php?ole=yazi&yzid=542
başlık ise ÖZEL EĞİTİMLE OLMUYOR
Ben özel okulda okudum. Hem de okuduğum okullardan ikisi de özel okuldu. Bu okulların birçok kötü yanına şahit oldum. Öğrencilerden kazanılan parayı arttırmak için beş para etmeyen etkinliklerden aldıkları paralar, çocuklara verdikleri bin bir zararı velilerden çıkarma çabası, sürekli acaba kötü ve çocukların ihtiyaçlarından daha az anlayan öğretmenlerle idare edebilir miyim çabası… Sonuç olarak, benim daha iyi bir eğitim almam yerine, annemden ve babamdan aldığı parayı sürekli arttırma çabası içerisindeki iki okul yıllar boyunca eğitim yaşantımda yer aldı. Öyle ki, üniversiteye geldiğimde en cazip bursları önerenler dahil, hemen hemen bütün vakıf üniversitelerini, seçilebilecek üniversiteler listesinden çizip atmıştım. Ben, özel okulların, orada okuyanlara ve genelde eğitim sistemine zarar verdiğini düşünüyorum. Evet, bu konuda son derece de taraflıyım. Ancak, bu konuda, yıllar geçtikçe kendi tepkilerimden uzak gözlem yapmaya ve doğru olduğunu hissettiğim düşüncenin nedenini bulmaya çalıştım.
Ezel,
Yazdigim yaziyi elestiriyorsan blogundan bir yazi yazarak elestir, ben de cevap yazayim.
Senin yazina baktim, bulmussun garibanin tekini Amerika'daki eyalet universitelerini "devlet universitesi" diye yutturup arguman uretmissin. Amerika'daki "devlet okullari" ile Turkiye'deki vakif okullarinin ne farki var? Bilkent Universitesi ben ogrenciyken gelirlerinin %25'ini ogrencilerden aldigi paralardan cikarir, gerisi devletten ve vakif sirketlerinin karindan gelirdi. Amerika'daki devlet universitesi dedigin okullar da neredeyse ayni Bilkent modelini uygularlar. Paralarin cogu yabanci ogrencilerle eyaletlerden gelir, yerel ogrenciler subvanse edilir.
Link vererek bir yazi yaz da harcadigim zamana degsin, incentives matter!!
sevgili ekonomitürk gariban dediğin adamlar devletin en ufak bir yardımda bulunduğu okullara devlet üniversitesi diyen ABD'yi sosyalist ekonomi diye sınıflandıran insanlar. benim yazının dipnotu da onlara cevap veriyor, tartışmanın bağlamını bilmeden yazmışsın, bilgin olsun.
sana bir cevap da zevkle yazarım, hele bir senin ikinci yazı da gelsin. topluca yazayım cevabımı
Fakir öğrencilerin özel okullardaki eğitimleri süresince kredi çekip masraflarını karşılaması ve sonra bunları ödemesi bu ülke için çok uzak bir ihtimal. Türkiye'de bırakın bu yüklü miktardaki krediyi, KYK'nun verdiği desteği bile geri ödeyemeyen öğrenciler var. Bunun sağlanması için mezun olduğunda öğrencinin bir işe girmesi lazım. Bu işsizlikle bu nasıl mümkün olabilir. Bence bunun sonucunda geri ödenmeyen krediler nedeniyle devlet daha zarara girer.Ayrıca sizin tarif ettiğiniz gibi bir eğitimden geçen kişi acaba bu ülkede bir iş bulabilir mi orası da belirsiz.Bu ülkede işe girme koşullarını hepimiz biliyoruz.
Ayrıca devletin iyi bir eğitim standartı vermediğini ben de kabul ediyorum. Fakat bence bu " zaten ben iyi bir eğitim veremiyorum hem yüklü bir şekilde de harcama yapıyorum bari bunu üstümden atıp kredi destekleriyle özel okullara bu sorumluluğu devredeyim" gibi bir zihniyetle olmaz. Devlet kendi okullarının standartını yükseltmeli ve ülkedeki fakir öğrencilerin de zenginlerle eşit kalitede eğitim alma hakkını karşılamalıdır.İnanın bana eğer istenirse bu kamu harcamalarını ve ilerdeki vergi yükünü hiç de arttırmaz. Zira eğer vergi kaçırma engellenirse, vergi yükünün daha adaletli dağıtılması sağlanırsa, yolsuzluk önlenirse ve devletin abuk subuk harcamaları ıslah edilirse, eğitime yapılan harcamalar hiç te bahsettiğiniz gibi ileride vergi yoluyla geri alınmaz.
Son olarak şu lüzumsuz bölüm tabirine katılmadığımı söylemek istiyorum. Bir eğitim programının lüzumlu ve lüzumsuzu olmaz. Bizim lüzumsuz dediğimiz bölümlere ABD’de ya AB’de nasıl bakıldığı malumunuz. Ayrıca bu zihniyetle ülkede sadece tektip bir eğitim alanına odaklanır. Bunun eğitimde daha fazla bir kaos yaratacağı malum. Herkes piyasada değer görecek ya da çok para kazandıracak diye tek tip eğitim programı almak zorunda değil.
Neticede sizin yağtığınız zengin öğrencilere daha fazla bir hareket alanı sağlamaktan ve fakir öğrencileri de daha fazla dışlamaktan öteye gitmez.
E peki egitimin ilkokuldan doktoranin sonuna kadar bedava oldugu iskandinavya ulkelerine ne demeli? hollanda yi nasil aciklamali? ogrencilerini (tabiki yetenekli olanlarini, hak edenlerini) 2000 euro bursla baska ulkelere doktora yapmaya gonderen avrupa devletlerine ne demeli?
Böylece öğrenciler piyasada kabul görmeyen, kendilerine gelir getirmeyecek bölümlerden de uzak dururlar....
e peki ogrenci fakir ve felsefeye meraki varsa ne yapmali? cevabi ben vereyim: felsefeyi hobi olarak
yapmali, sakin ha piyasaya karsi gelinir mi hic...
piyasada kabul gormeyen....
Piyasanin her durumda (hakki adaleti biraktim) verimli sonuca ulastiramadigini sanirim hatirlatmaya gerek yoktur...
sanirim egitimin parali parasiz olmasindan daha cok dogru duzgun olmasi onemli...
pek o kismini tartisan yok...
saygilarimla,
Yorum Gönder