Başkan Seminerde
Konya Bakkallar, Bayiler ve Kuruyemişciler Odası’nda yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na yapılan şikayetin ardından müfettişler tarafından sürdürülen inceleme tamamlandı. Hazırlanan rapor ardından savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.
[...] Müfettişler tarafından hazırlanan raporda, oda yönetim kurulunun 2006 yılında Antalya’da bulunan Club Hotel Sera’da oda üyelerine 6 ay boyunca eğitim semineri düzenlenmesi kararı aldığı belirtildi. Raporda, Oda Başkanı Süleyman Yılmaz ve yönetim kurulu üyeleri ’eğitim semineri’ adı altında keyfi harcama yapmakla suçlandı ve "Esas amacın eğitim olmadığı, keza herhangi bir eğitim faaliyetinin yapılmadığı belirlenmiştir" denildi.
[...] Bakanlık Teftiş Kurulu, Konya Bakkallar, Bayiler ve Kuruyemişciler Odası giderlerinin gelirleri aştığını belirledi. Müfettişler 2 bin 314 kayıtlı üyenin bir bölümünün aidatlarını ödemediği, ödenmeyen aidat tutarı ve gecikme zammı toplamının 611 bin YTL’ye ulaştığı, görevdeki yönetim ve denetim kurulu üyelerinden tamamına yakınının odaya yüksek miktarda aidat borçları olduğunu tespit etti.
[...] "Oda ve yüzde 55 hissesi odaya ait olan Konbakbay yönetiminde bulunanların çeşitli usulsüz işlemler gerçekleştirdikleri, harcamalarda keyfi davranıldığı, oda üyeleri menfaatlerinin korunmadığı, şirketin bir şahıs şirketi gibi keyfi ve ortakların kişisel menfaatlerinin ön planda tutulduğu bir anlayışla yönetildiği, dahası organlarda görevli olanların suç konusu olduğu kanaatine uyduğu düşünülen eylemlerinin tespit edilmesinden dolayı suç duyurusu raporu düzenlenerek gereğinin yapılması için Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmiştir."
Bu haberi okuyunca aklıma müteveffa iktisatçı (iktisat nedir) Adam Smith'in mealen "aman bu işadamı, tüccar takımını bir araya getirmeyin, kesin tüketici vatandaş olarak başınıza bir çorap örmek için plan kurarlar” buyurduğu geliverdi. Başkanın bakkal, kuruyemişçi esnafının aidatıyla beş yıldızlı keyif sürmesinden önce, bu odanın varoluş sebebi nedir diye düşünmek lazım. Misal, geçenlerde 5-10 metrekareden büyük olmayan küçük bir simit fırınına uğradım, yekun 1 ytl tutacak siparişlerim hazırlanırken dükkanın duvarlarındaki evraklar dikkatimi çekti. Adamcağızın duvarında bir Atatürk resmi, Ayetel kürsi, karınca duası ve Neşet Ertaş resmi hariç 7-8 tane resmi izin levhası asılıydı. Kimi çıraklık okulundan, kimi belediyeden, kimi fırıncılar odasından, kimi ticaret odasından, maliyeden ve dahi nice adını bilmediğim oda, kurum vs.den imzalı evraklardan duvarda görünen yer kalmamıştı. Oradan çıktıktan sonra ne zaman bir esnaf dükkanına gitsem hep duvardaki izinlere bakarım. Külüstür otomobilimi götürdüğüm eskice bir oto elektrikçisinde de 7 tane resmi evrak saymıştım. (Atatürk resmi ve ayetelkürsi standart).
Yine ucuz olduğu için tercih ettiğim, saçımın musluktan değil bir sürahiden su dökülerek yıkandığı berberin duvarındaki fiyat listesi dikkatimi çekmiş, bu fiyatların altında para alındığı takdirde, duyulursa bazı problemlerin yaşanacağını işitmiş, çeşme suyunun ve soğanın ücretsiz verildiği kurufasulye pilav yediğim 2. sınıf esnaf lokantasında da ustalık belgesi sahibi bir aşçı bulunması gerektiğini öğrenmiştim. İlk anda "esnaf kendi arasında problemlerini azaltmak, ortak hareket etmek için örgütleniyor, aferin" izlenimi uyandıran bu manzarada benim aklımın almadığı yerler var. Misal ben berberliğime güveniyorum, neden ille de bir ustalık belgemin olması gereksin? Saçını berbat ettiğim adam zaten bir daha bana uğramayacaktır. Öte yandan ustalık belgesi olan herkes de iyi berber olacak diye kaide de yok. Yahut, çok iyi ev yemeği yapan bir insan bu yeteneğini ikinci sınıf bir lokanta açarak değerlendirmek istediğinde Milli Eğitimden niye aşçılık belgesi almak zorunda olsun? Vatandaş yemeği beğeniyorsa ne ala. Bu belge fetişizmi sebebiyle bazı insanlar işe gitmeden belgelerini kiralayarak para kazanıyorlar, optisyenlik diploması, aşçılık belgesi filan kiraya veriliyor. Ben hiç dükkanda duran eczacı da görmedim, bütün işleri kalfalar halleder, demek ki belgeler çok zaman bir formaliteden ibaret.
Peki berberin berberler odasına, simitçinin fırıncılar odasına, buralara değilse ticaret odasına kayıt olma mecburiyetinin mantığı nedir? Ticaret odası, tabipler odası, dişçiler odası, mimarlar odası, şu odası, bu odası ne iş yapar? Benim görebildiğim kadarıyla buralarda birtakım insanlar istihdam ediliyor, bazı esnaf da bu kurumların başında, yönetiminde yerel medyada boy gösterip belediye başkanı, meclis üyesi, tutturabilirse milletvekili olma yönünde tatlı bir yarış yapıyorlar. Makam arabası, şova dönük bazı imkanlar da bonus. Üyelik gelirleri, ıvır zıvır evrağa vurulan mühürden alınan paralar, kayıt ücretleri vs. odasına göre epey bir bir hacme ulaşabiliyor. Bireysel yanını geçersek, iktisadi açıdan da sektöre girişi engelleyici, rekabeti baltalayıcı loncaların birer devamı olarak tüketici aleyhine üyelerine bazı menfaatler sağlıyorlar. Bunun için yerelden ulusala siyasilere baskı yapıyor, elde edecekleri çıkarlar karşılığı bürokrat ve siyasilere komisyonlar dağıtıyorlar. Bunları da "ilçe esnafımızı koruyoruz" mantığıyla meşrulaştırıyorlar. Misal yaşadığım şehre dışarıdan sebze getirip pazarın kenarında satmak isteyen yakın bir ilçe çiftçilerine karşı bizim pazarcılar odası (yerli pazarcı mafyasının da devreye girmesiyle) ciddi yaptırımlar uygulamış ve benim ucuz domates yeme hakkımı gaspetmişti. Yine hazır giyim işi yapan esnaf şehre dışarıdan gelip dükkan açan bir vatandaşı ticaret odası yoluyla yıldırmış, adamı memleketine geri kaçırtmışlardı.
Diğer taraftan, ekmeğin, mimari projenin, diş çekiminin, avukatlık ücretinin, muhasebe bedelinin serbestçe müşteriyle konuşulması yerine bir takım listelerde ilan edilmesi çeşitli informel süreçler de doğuruyor. Misal, proje çizdirmek içinmühendise gittiğinizde oda tarifesindeki minimum bedelden devlete ödenmesi gereken vergiler filan hesaplandıktan sonra daha aşağı iş yaptırabiliyorsunuz. Yahut mümkün olan yerde fiş, fatura almadan kayıtdışı iş yapıyorsunuz. Sıkça akla geldiği gibi bu tür oluşumların halk sağlığı, temizlik vs. ile ilgisi yoktur, ya da lafta vardır. Burada bahsi geçen evrakın tamamı rüşvetle, yahut legal yoldan sadece gereken para ödenerek alınabilir. Fırıncılar odası için esas olan filanca fırının ekmeğinin niteliği değil o fırının fiyat kırmaması, aidatını zamanında ödemesidir. Temizlik ve hijyen işine sağlık bakanlığı, zabıta ve Uğur Dündar bakar.
Bu kadar lafın ardından Konyalı esnaf başkanına dönersek, kendisinin beş yıldızlı göbek taşında sergilediği manzara aslında şaşılacak birşey değil. Öncelikle bakkallar, kuruyemişçiler vs. odasının 6 ay boyunca ne eğitimi alacağı, üstelik de bu eğitimin neden Antalya'da alındığı bir yana, üyelerin menfaatinin korunmadığı fikrine pek katılmıyorum. Aklı başında her üyenin hayalinde "ah şu yönetime ben de girsem ve bedavadan göbek taşında iki kese de ben attırsam" hayali vardır. Bu tür meslek odaları birer menfaat şebekesidir ve üyeleri tüketici aleyhine kendi çıkarları peşindedir. Ha, bazı ufak esnaf, benim örneğimdeki simitçi, elektrikçi, berber gibileri aidat, evrak, kırtasiye eziyeti çeker ama biraz irisi dağıtılan ranttan payını kapmak için elinden geleni yapar.
Nitekim gazetede görülen şu hamam manzarası dahi tek başına bendenizin hızla bir bakkal dükkanı açarak bakkallar odasında yükselme azmimi kamçılamıştır. Isınma açısından ilk mesajımı da vereyim: "Bakkallarımız alçak hipermarketlerin yanında inim inim inlemektedir, bunların tamamen kapatılması, mümkün olmazsa hafta sonu çalıştırılmaması gereklidir. Çin mallarına karşı yerli malı kullanılmalı, hükümetimiz bakkallar başta tüm esnafın borçlarını, bağkur primlerini affetmeli, veresiye defterlerindeki alacakları halk adına bakkallara peşinen ödemelidir. Bu konuda bilgilendirici seminerlerin Antalya Sheraton otelinde yapılması tüm bakkal ve kuruyemişçilerimiz açısından önem taşımaktadır. Seminer katılımcılarının yanlarında birer peştemal, ipek kese ve kalıp sabun bulundurması tavsiye edilir."
4 Yorum Var.:
Fethi Bey, hoşgeldiniz efendim. Siz ekibe katılınca benim de iştahım kabardı valla. Fırsat bulunca bir iki yazı da ben attayım bari. Bu Ekonomix hakkaten transfer işlerinden çok iyi anlıyor. (Konuyla çok alakalı değil ama keşke kendisini Fener'in başına getirebilsek. Malum, Aziz Yıldırım bu yıl transferde iyice saçmaladı. Emre transferi yüzünden Fener taraftarlığını askıya alma noktasına kadar geldim valla.)
Merhaba Ekodok,
Benim ekibe katılmam biraz fahri bir durum, sitenizin takipçilerine verebileceğim pek birşey yok. Onlar haklı olarak burada daha aktüel analizler bulmak isteyecektir, dolayısıyla bu iş de ancak sizin gibi ehil insanlara düşer.
Ekonomix transfer işinde iyi, yalnız üç büyüklerin başına kim gelirse gelsin durum pek parlak görünmüyor. Feneri askıya alıyorsanız beşiktaşa bekleriz diyeceğim ama onun da elle tutulur yeri yok.
Bundan daha iyi bir analiz dusunemiyorum ben. Bana sorarsaniz bizim yaptigimiz faiz indi, doviz cikti, 40000'de destek 45000'de kostek var analizlerini analizden saymayin. Asil analiz sizin yazdiginiz bu yazi gibi olur. Turkiye'de herkes problemlerin faizlerle veya doviz kurlariyla oynayarak duzelebilecegini zannediyor. Oysa olmasi gereken sizin bu yazida elestirdiginiz toplumun tum kesimlerinin eline gecirmeye calistigi tekelci gucleri engelleyecek mikro reformlarin yapilmasidir. Hem milletimiz hem politikacilarimiz hem de "aydinlarimiz" daha mikro reformun ne oldugunu bilmiyorlar. O yuzden de boyle debelenip duruyoruz iste.
Butce disiplinini cok ciddi bir krizden sonra ogrendik; bakalim mikro reformlari ne zaman ogrenecegiz?
bir mali müşavir olarak diyebilirimki bizim odamız yani ismmmo daha belgeyi almadan paralar 1.750 ytl para yatırırsınız bu paradan türmoba, kendisine, türmob üniversitesi'ne oraya buraya para yollar, kendilerine bir şey kalmadıgını söylerler daha sonra sene başı gelir fix tarife 200 ytl alır kendi büronuz varsa elde etmiş oldugunuz kar üzerinden ayrıca bir aidat alır.bunun dışında ne yapar ? gene bakkallar odasından falan insaflı iki ayda bir mali çözüm diğer aylarında ise yaşam diye dergi yollar,mali çözüm cidden kaliteli bir dergi, ayrıca sık sık değişen vergi kanunları hakkında seminerler düzenler.ha 200+x ytl ye değer mi o da muhasebecilerin takdirine kalmış.
izlenimle'in dedigi gibi bir malimüşavirlik bürosu açabilmek için, üni bitireceksin, staj başlama sınavını kazanacaksın,3 sene staj yapacaksın,staj bitirme adında klasik olan 7 dersten hafta sonu 2 gün boyunca sınava gireceksin.sınavı kazanırsan 1750 para yatıracaksın.bir dünya iş.halbuki bir fatura işlemek bu kadar zor olmamalı.mali müşavirler fatura işlemesin diye bunu yapıyorlar sanırım.
bir de devlet bu odaları kolluyor misal bakanlık bir teblig yayınladı bakkal,çakkal,market falan kendisi kdv muhtasar gibi beyannamelerini yollayamayacaklar muhakak bir mali müşavir tarafından imzalanmış daha dogrusu malim üşavirin şifresi ile internetten gönderilmesi ile ilgili bir kanun çıktı.şimdi tabi buna çok bilen avukatlar karşı çıktı biz kendimiz yollarız diye orada bir bocalama oldu.esasında maliye her yere dadandıgı için her yerden sorunlar yaşayabiliyor.misal mali müşavirlerin bagımsız denetim yapma yetkisi varken spk tutup kendisine ayrıcasınav hazırlayıp kendince denetçiler atayabiliyor.kendi sınavlarını yapıyor.
muhasebecilerin savıda şu, bir kişi çıkıp avukat olamıyorsa neden belgesiz muhasebeci olabiliyor.ayrıca şu da olabilir.sahte doktor diye hapise girmesin, üfürükçleri falan sahapse atmasınlar.ne de olsa insanlar inanıyor devlete ne..
Yorum Gönder