Sosyalizm Nedir? Eski Bir Sosyalistin Ağzından

Sovyet Rusya’dan eski bir sosyalist arkadaşa sosyalizm nedir sorusunu yönelttiğimde bana iyi niyetle oluşturulmuş ama sonu hüsranla biten en büyük ekonomik deneylerden bir tanesidir cevabını vermişti. Sosyalizm gerçekten de bundan neredeyse 100 sene önce kağıt üzerinde en fazla potansiyel vaadeden ekonomik modellerden bir tanesi olarak duruyordu. Bir çok akademisyen ve halkın çoğu da sosyalizmin ülkelerini refaha kavuşturacak en kestirme yol olduğunu düşünüyordu. Önce sosyalizm nedir bir tanımlayalım, sonrasında da son 30 yılda neden şamar oğlanına döndüğünü açıklarız.

Sosyalizm üretimin araçlarının işçilerin veya kamunun kontrolünde olduğu, neyin ne kadar üretileceğine ve hangi fiyattan satılacağına, nereye ne kadar yatırım yapılacağına her haltı bilen, her şeyden anlayan devletin yani merkezi otoriterin karar verdiği, üretimin de aşağı yukarı eşit paylaşıldığı ekonomik sisteme verilen isimdir. Sosyalistler kapitalizmin kendi başına bırakılmış anarşisinden çok daha iyi sonuçlar üretebileceklerini düşünüyorlardı, neticede piyasaların insafına bırakılmış ekonomik kararlar akıllı devlet yöneticilerinin vereceği kararlardan nasıl daha iyi olabilirdi ki?

Devlet Nedir    UNESCO Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Enflasyon Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir

Ben hala sosyalizmin pençesinde olan eski Sovyet bloku ülkelerinden bir tanesini uzun süreli ziyaret ettiğimde sosyalist ekonomidekilerin ne kadar geride kaldıklarını kendi gözlerimle gördüm. Eski nesilden herkesin köhne bir apartman dairesi ve bunların içerisinde de 1970’lerden kalma ucuz mobilyalar vardı. Evler merkezi ısıtmaya tabi idi ama çoğu zaman su ve elektrikte problemler yaşanıyordu. Bir öğretmenin maaşı ayda $30 civarında iken bir doktorun maaşı ise $40 civarında idi. Insanlar açlıktan doğru dürüst yiyecek bulamadıkları için hepsi sırım gibi incecikti. Uzun boylu olmalarının sebebi sütün sübvanse edilmesinden dolayı sudan ucuz olmasıydı. Öte taraftan bir öğretmen bir aylık maaşı ile ancak 6 tane tavuk alabiliyordu. Hani Türkiye’dekiler et yiyemiyoruz diye yakınıyor ya, bu sosyalist Sovyet ülkesinde olsalar ne yaparlardı Allah bilir.

Her ne kadar sosyalizm bugün nalları dikmişse de milyonlarca kişi bunun gelişini görememiştir. Kendini herkesten akıllı zanneden bu kişiler kendileri gibi “akıllı” kişilerin yönetiminde ekonomilerinin serbest piyasada belirlenen fiyatlarla ve alınan kararlarla yönetilen kapitalist ekonomileri tarihe gömeceğini düşünüyorlardı. Kuruşçev’in Birleşmiş Milletlerde yaptığı konuşmada ayakkabısını çıkarıp masaya vurarak “sizi gömeceğiz” demesi nükleer silahlara yapılan bir atıf değil, batıyı ekonomik olarak tarihe gömeceklerini belirten bir iddia idi.

Sosyalist ekonomilerin anlamadığı iki tane temel nokta vardı. Birincisi piyasada belirlenen fiyatlar masabaşında belirlenen fiyatlardan çok daha doğru idi. Yanlış fiyatlar insanlara yanlış sinyaller göndererek yanlış malların yanlış miktarlarda üretilmesine, halkın talep ettiği doğru ürünlerde ise kuyruk oluşmasına neden oluyordu. Kapitalizmde piyasada bir arz ve talep dengesizliği olduğu zaman arzı fazla olan sanayi dalları küçülerek işçi çıkarıyor, arzı az olan sanayiler ise artan fiyatlar neticesinde daha fazla işçi işe alarak dinamik bir şekilde toplumun talep ettiği ürünleri üretebiliyorlardı. Burada işçilerin işten çıkarılmasını hoş karşılamayabilirsiniz ama kapitalizm önce yıkıp sonra daha iyisini yaparak ilerlerken dinamizmden uzak sosyalizm yerinde saymıştır.

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Kredi Faiz Oranları    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Sosyalizmin ikinci yanıldığı nokta ise atalarımızın yüzlerce yıl önce keşfettiği “el elin eşeğini türkü çığırarak arar” sözünün derin anlamını kavramamış olmalarıdır. Iş garantisine sahip, maaşları devlet tarafından belirlenen insanlar ne kendilerini ne de verdikleri hizmetleri ya da ürettikleri ürünleri geliştirecek, hep daha iyisini yapacak, kendilerini bir adım ileriye taşıyacak motivasyona sahip değillerdi. Çok çalışan adamın boyu uzamayacağı gibi, işten kaytaran adamın da boyu kısalmamaktaydı. Neticede herkes başkasının bir şeyler yapmasını beklerken kimse taşın altına elini sokmamaktaydı. Başarısızlık için bundan daha iyi bir reçete olamazdı, neticede de başarısız oldular zaten.

Bugün eskinin sosyalistlerini karşımızda “çevreciler” veya “ekonomi müdahalecileri” olarak görüyoruz. Bir kısmı ise hala kendi çaplarında sosyalizmi savunuyor ama nafile. Yine de dünya üzerindeki insanların çoğunluğu sosyalizme kapitalizmden daha yakınlar. Gelir dağılımının eşitlenmesini isteyenler sosyalizme daha yakındır mesela. Devletin herkese bedava üniversite eğitimi vermesi gerektiğini düşünenler, sağlık sisteminin devlet tarafından kontrol edilmesini, yoksullara bedava sağlık hizmeti verilmesi gerektiğini savunanlar da sosyalizme daha yakındır. Insanların erken emekli edilip 20-30 yıl devlet tarafından bakılmasını destekleyenler de sosyalizme daha yakındır. Devletin planlama yapmasının, çeşitli alanlarda türlü türlü politikalarının (sanayi politikası, eğitim politikası, spor politikası, vs.) olmasını isteyenler de sosyalizme daha yakındır. Devletin tiyatroları olmasını, opera ve bale işletiyor olmasını, TRT isimli bir televizyon kanalına sahip olmasını, evinize doğalgaz ve elektrik taşıyor olmasını, kumaş, don, fistan, et, balık üretip satıyor olmasını, devletin sanatçısı ve sporcusu olmasını, uçak ve trenle taşımacılık yapmasını, internet ve kablolu televizyon ve posta hizmeti vermesini yadırgamayanlar da sosyalizme daha yakındır. Sosyalizme boğazınıza kadar batmış olduğunuza inanamıyorsunuz değil mi? Çoğumuz sosyalistiz ama farkında bile değiliz. Çalışkan azınlığın sırtına binmişiz, gidebildiğimiz yere kadar gitmeye çalışıyoruz. Allah sonumuzu hayretsin.

Liderlik Nedir?   Küresel ısınma Nedir  Komünist Nedir  Komünizm nedir

Sosyalizm nedir sorusunun cevabı sizleri şaşırtmıştır zannedersem. Bu yazıya yorum bırakmayın, illaki söyleyecek bir sözünüz varsa kendinize 30 saniyede bir blog açın ve diyeceklerinizi orada söyleyin, yorum kısmına yazinizin linkini bırakın. O kadar sosyalist olmayın, çorbaya sizin de katkınız olsun, yazılarımıza link verin ki devamı gelsin, yoksa benim belim ağrımaya başladı ve uzun süre bedavadan blogdan faydalananları taşıyabileceğimi zannetmiyorum. Alternatif olarak yeni blogumuza üye olarak da destek olabilirsiniz.

3 Yorum Var.:

Karl Liebknecht dedi ki...

Sosyalizm nalları dikmemiştir. Wall street protestorları ilk habercidir. Sizin gibi menfaatçi, çıkarcı, bencil kişiliksizler marksist düzende yok olmaya mahkumdur. Troçkist değil, stalinist anlayış sebebiyle batan sosyalist düzen, sizin gibi liberal, kapitalist geçinenleri batırmak için tekrar çıkacaktır.

Oguz Erkol dedi ki...

@venceremos
Demek ki ben de marksist düzende yok olmaya mahkumum. Çünkü ben de menfaatçi, çıkarcı, bencil bir insanım. Siz de öylesiniz. Zaten buraya gelip böyle bir yorum yapmış olmanız bunu gösteriyor. Ama böyle olmak da güzeldir. Çünkü bu duygularla evrim hızlanır, mükemmelliğe açılan kapılar sonuna kadar aralanır. İşte bu yüzden Troçkist ya da Stalinist olmayan Batı dünyası ileride, bu yüzden Doğu bloku tarafından örnek alınıyor. Sevmediğiniz ekonomik sistem Wall street protestocularını da sizi de içine alarak büyümeye devam edecektir.

sanatçı dedi ki...

Sosyalizmi savunanlar idealleri sosyalizmin önüne koymuyorsa samimi değillerdir.




kitap okumayan birine oranla veya cahil, biraz yobaz birilerine karşı belki kitap okuyan olabilirler ancak liberal düşünceli birine göre çok kısıtlı kitap okumakta ve çok sonraları kitap okumaya başlamaktadırlar, üniversitede mesela, sonra iki kitapla dünyayı kurtarmaya çalışırlar çünkü kitabın değerli bişey olduğunu anlamışlar ve kendilerinede değişik birbirine benzer imajlar yükleme azmine girerler. Hatta özellikle ülkemizde oluyordur kitap okumayı o kadar marjinal bişey olarak düşünürler ki bu günlere kadar kitap okumadığının farkındalığına erişir, ancak seneler sonra meğerse benden yüz kat fazla okumuşlar araştırmışlar diye anlayacaklardır, gençlik heyacanıyla sosyalist hurafeler zevk vermiş ve ortam yaratmışlar, çoğunluğu cahil olan ülkede en azından üç beş kitap okuyanla guruplaşıp bişeyler yapabilme heyacanındadırlar. Tek tip kitap okumanınsa başkalarının bilgisiyle övünmek eşitliği yalancı terazide tarttığını anlamak olduğunu yıllar sonra anlayıp liberaizm diye bir şey olduğunu bile yeni görürler ve hatta avrupadaki o gelişmiş ülkelerin liberal uygulamalar sayesinde yükseldiğini kavramaya başlarlar, ben bu kitapları önce okusaydım diye yakınırlar. Reklamını en iyi yapan sosyalizmdir ancak içerik yüzünden hep tepetaklak olur, reklamı iyidir sosyalizmin çoğunluk liberal olduğu için en çok burdanda çıksa okuyanlar, okumayanıda boldur, adam sosyalizme söver liberalizmin ne olduğunu bilmez. Atatürk ün sonuna kadar liberalizmin bütünleştirdiği kavramları savunduğu aşikardır, ancak Atatürk gelişmiş ülkeler gibi Ulusalcıydı, ey kitap okumayanlar ulusalcılığı sosyalizm zannetmeyin devletçilik ilkesinin milli çıkarlar gözetilerek uygulanmasıdır, cahil kalmayın, sonra halkçı, demokrat ve cumhuriyetçiydi ayrıca birde milliyetçilik okunuda saplamıştır ki neyi savunduğu belli olsun diye, bunu kimse kafasından çıkarmasın. Atatürk milletin bişey üretmediğini gücünün olmadığını görünce devlet eliyle birçok tesis kurmuştur, özel sektöre büyük önem veriyordu, devletin girişimciliğinede önem vermiştir, bugünse devlet girişimci değil, özel girişimde de barajlar var bürokrasi boydan boya ancak bu büyük balığı etkilemiyor, yani bazılarının karşı çıkması gereken asıl o küçük balığı güdük bırakan hiç imkan bile belki vermeyen engeller, imkansızlıklar, sermayesinin olmayışı.