Liberalizm veya Liberal Nedir?

Gecenlerde bir okuyucumuz "sizin liberal blogunuz" seklinde asagilayici bir tona sahip bir laf etmisti, bugun de baska bir okuyucu icerisinde "liberal solcu" tamlamasi gecen baska bir yazidan bahsedince merakim iyice depresti.

Nedir Allahaskina liberal veya liberalizm kelimesinin Turkiye'deki anlami?

Ben bizim blogun liberal (ozgurlukcu) bir blog oldugunu dusnmuyorum mesela. Isteyen istedigi yaziyi ya da yorumu yapamaz burada. Yazarlari secerek aliyoruz, her adam yazar olamiyor. Mesela Yigit Bulut burada "ciddi" anlamda yazmak istese izin vermem (komedi basliginda yazilar yazmasina ise sicak bakabilirim). Her yazarin ise kendi gorusu var, onlara simdiye kadar karismadik.

Benim fikirlerime gelince bunlar benim anladigim liberal ifadesinden ziyada daha cok utilitarian (faydaci) sinifina daha yakin. Devlet vatandaslardan topladigi vergilerle findikcilara kiyak yapmali midir? Liberaller buna ne cevap verir bilmiyorum ama findikcilara kiyak yapmanin ulkenin geri kalanina ne faydasi var Allahaskina?

Ama burada onemli olan benim ya da blogun siniflandirilmasi degil. Her konuya ve her probleme kendi dinamikleri acisindan bakip dogru analizi ve dogru kararlari vermektir asil onemli olan.

Neyse bilenler anlatsin bana liberalizm'in ne oldugunu da ben de ogreneyim su zikkimi.

5 Yorum Var.:

Haldun dedi ki...

İşin aslı şu: liberalizm Türkiye'de tanınan, bilinen ve tartışılan bir fikir akımı değil. Ne yazık ki, daha ziyade muarıza, muhalife "laf koymak" ve münazarada yığınların aklını almak gibi bir işlev yüklenmiş liberal ve liberalizm kategorilerine. Yani bazı arkadaşların zihninde itham edici anlamları var bu sözcüklerin. Geçen bir röportajında Baskın Oran da teyit etti ki, sol kesimde neo-liberal demek, "onun-bunun çocuğu" demekle eşanlamlı. Şahsen alınmıyorum da, kökleri 17. yüzyıla kadar uzanan bir siyasi/ekonomik/sosyal teorinin ve etrafında dallanıp budaklanan bir düşünce geleneğinin, "emek sömürüsü"nü meşrulaştırmak üzere makattan uydurulmuş salt bir iktisadi doktrinmişçesine küfürlere maruz kalmasını ya da bizatihi bir küfür olarak telakki edilmesini hazmedemiyorum. Ve hatta liberalizm tartışmalarında (bkz. ekşi sözlük) sıklıkla zuhur eden, "Bu teorinin neresi güçlü aga, adam (smith) üfürmüş bi görünmez el, onun üzerine kuram inşa etmişiniz" kabilinden zırvalamaları görünce delleniyorum. Gören de sanır ki, ifade özgürlüğünü, anayasal devlet kavramını filan Lenin ortaya attı. Heyhat..

Gerçi bu mevzuda 1500 farklı fraksiyonu ile sol kesimi eleştirmek de pek adil sayılmaz. Neticede, Türkiye'de liberalizmin entelektüel bir hareket olarak ivme kazanması Liberal Düşünce Topluluğu'nun kurulması itibariyle 90'ların başına denk düşüyor. Sosyalist partilerin, düşünce kuruluşlarının, yayın organlarının geçmişinin İttihat ve Terakki'ye kadar dayandığı düşünüldüğünde, bunun gerçekten çok ama çok yeni bir gelişme olduğu aşikâr (Hürriyet ve İtilaf, Prens Sabahattin mevzularını pek bilmiyorum). Hayek'in, Mises'in kitapları yeni yeni çevriliyor mesela. Liberal yazarların çeviri kitaplarını bulmak yeni yeni mümkün hale geldi, ama sola baktığınızda artık bir çok fikir adamının da 'çöp' olduğunu itiraf ettiği Sovyetik propaganda mahsulü yayına ulaşmak her zaman mümkündü..

Bir de off topic belirteyim, sosyalist kimliği muazzam zengin bir şey. Bir şekilde o kimliğe büründüğünde, her şeyin hazır, ekstra çabaya lüzum yok: Giyeceğin tişörtten, paltodan tut, müziğe; edebiyattan mizaha herşeye tek bir ID ile ulaşmak mümkün. Paket program gibi, fiks menü gibi, herşey dahil konaklama gibi. Bunun da Türkiye gibi anti-entelektüalizmin, köylülüğün kol gezdiği bir memlekette, kısa yoldan entelektüel olma hazırcılığındaki insanları tahrik ettiğini düşünüyorum..

Tüm bunların dışında Emin Çölaşan'ı ve mük-kem-mel zekasının mahsulü 'liboş' tabirini kaale bile almamak lazım..

R.MUTT dedi ki...

Kendinizi “faydacı” olarak tanımlamışsınız. “Faydacılık” gibi son tahlilde oldukça muğlak (fayda nedir, kim için fayda, hangi zaman boyutunda fayda?) bir kavramdansa ekonomik konulara yaklaşımınızı ve çözümlerinizi Pareto Optimalitesi kavramı içinde düşünmenizin daha somut ve yararlı olabileceğini düşünüyorum. (Pareto optimalitesi bildiğiniz gibi uygulanan ekonomi politikalarının bir toplumun hiç bir ferdinin refah ve gelirini azaltmadan toplumun toplam refah ve gelirini artırıcı olması olgusudur.) Arrow ve Debreu’nin açıkça ortaya koyduğu gibi idealize edilmiş bir serbest pazar kurgusu Pareto verimliliğini maksimize eden bir sistemdir.

Örneğin fındık meselesine Pareto optimum bir yaklaşım şöyle olabilir: Hükümetler bugüne kadar “oy avcılığı” için fındık üreticilerini desteklemişlerdir. Bu teşvik sistemi içerisinde kendi açılarından rasyonel bir şekilde hareket etmiş olan fındık üreticilerinin kendilerine verilen desteğin bir anda sıfırlanarak mağdur edilmesi Pareto optimum bir hareket değildir. Öte yandan destek alım miktarları önceden açıklanmış bir takvim doğrultusunda seneden seneye azaltılırken eş zamanlı olarak fındık tarlasına alternatif ve katma değeri yüksek ürünler dikecek çiftçilere teşvik getirilmesi ise pareto optimum bir çözüm olabilir.

Benim blog yazarlarına nacizane bir eleştirim olacak. Son günlerde Dünya ekonomisinde son derece ilginç ve bundan 10 yıllar sonra da etkileri hissedilecek ve belki üzerinde sayısız araştırma yapılacak gelişmeler yaşanıyor. Keza Türkiye’de bugünlerde yaşanan tartışmalar da oldukça ilginç. Bu gelişmelerin liberal ekonomi politikaları üzerinde de yadsınamayacak etkileri söz konusu. Ancak blog yazarları olarak bu “zor” konuları biraz es geçtiğinizi düşünüyorum. İsterseniz sizin için bir kaç topic önerisinde bulunabilirim. Mesela:
1-Fannie ve Freddie ikilisinin devletleştirilmesi serbest piyasa yanlısı ve devletçilik karşıtı politikaların geçerliliğine çok ağır bir darbe vurdu. Bu konuda görüşü olan var mı?
2-Doğan-Erdoğan arasındaki kavganın demokratik rejimlerde işbaşına gelen Hükümetlerin akçeli işlere karışmasının önlenmesi adına yargının tam bağımsızlığının sağlanmasının ve milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının gerekliliğini ortaya koyduğunu düşünüyormusunuz?
3-Öte yandan, 4. kuvvet olarak nitelenen medyanın başka sektörlerde yatırımları ve çıkarları her zaman sorunlu bir konu olarak karşımızda duruyor. Medya sahiplerinin başka ticari faaliyette bulunmalarını yasaklayıcı kanunların getirilmesi şart gibi gözüküyor. Böyle bir kısıtlamayı “herkes illegal olmayan her işi yapmakta özgürdür” şeklinde özetlenebilecek liberal prensiplere uygun buluyormusunuz?
4-Türkiye’de en büyük rent-seeking aktivite alınan arsalar üzerinde yapılan imar değişikliklerinden kaynaklanıyor. Bu durumun önüne nasıl geçilebilir? Haksızca yaratılan rant kamuya nasıl kazandırılabilir?
5-Hamit Bozkurt adında birinin yazısı (http://bigpara.ekolay.net/M3/bigyazar_detay.asp?id=645682) hakkında içtenlikle görüş soran bir okuyucunuza cevap olarak “eksantrik emekli maliye müfettişi ekonomiden ne anlar ki” mealinde bir cevap yazmışsınız. Bir insanı fikirleriyle değil de akademik background’u ve kariyeriyle eleştirmek ne kadar doğru? Her ne kadar ortaya koyduğu tezler iddia ettiği gibi özgün falan olmasa da ve kendisi megalomanik bir karakter izlenimi verse de ortaya konan fikirlerde büyük ölçüde doğruluk payı olduğunu ve sizin de bu fikirleri akademik anlamda eleştirmekte zorlanacağınızı düşünüyorum. Keza, benzer görüşler Ege Cansen’in dünkü yazısında da var. (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=9860937&yazarid=260 ). Kendisi yazıdaki fikirleri kısmen iktisadi liberalizmin en önemli think-tank kuruluşlarından olan Cato Insitute’ün başında bulunan Steve Hanke’nin bir yazısından almış. (http://www.cato.org/pub_display.php?pub_id=9625 )

Bu arada konuk yazarınız Haldun’un yukarıdaki katkısı hakkında da iki kelam etmeden geçemeyeceğim. Evet, Haldun Bey neo-liberal terimi aşağılayıcı bir terimdir çünkü neo-liberalizm kısaca Washington konsensüs olarak adlandırılan ve John Williamson tarafından ortaya konan belirli liberal politikaların uluslararası örgütler kanalıyla gelişmekte olan ülkelere tamamen tek yanlı bir şekilde dikte ettirilmesine dayanan neo-emperyalist politikalar için kullanılan bir deyimdir ve bu nedenle de sadece Türkiye’deki solcular tarafından değil, aklı çalışan tüm Dünya vatandaşları tarafından eleştirilen bir kavramdır. Bugün geldiğimiz noktada da neo-liberalizmin tamamen kendini tüketmiş olduğu aşikardır.

Blog Sahibi dedi ki...

Sayin Komet,

Findikcilara simdiye kadar verdigimiz rusvetler yetmiyormus gibi hala pareto verimlilik adi altinda adamlara rusvet vermeye devam etmemizi oneriyorsun. Fiskobirligi batirdilar, ne zaman akillanacagiz? Adamlar gecen seneki rusvetlerden cesaret alip bu sene uretim rekorlari kirdilar (nasilsa hukumeti zorlariz yine istedigimizi aliriz diyerek)

Son 5 yilda tarimdan hizmet sektorune kayan yuzbinlerce kisinin gunahi nedir, onlar rusvet almadan gectiler.

Tarim ufak kisilerin yapacagi is degil, hem verimsizler hem yuksek maliyetleri var, yaptiklari tek sey vergisini veren vatandasin parasina el koymak.

Turkiye'deki Tayyip Erdogan dahil solcularin kafasi calisiyor olsaydi findik ureticilerine kilo basina 3 YTL rusvet verip, 2 YTL'lik findigi 5 YTL'ye yemezlerdi. Soylediklerinize gercekten inaniyorsaniz benim elimde de Galata'da cok makul fiyata satilik kopru var.

Adsız dedi ki...

Komet,

Bir yer dikkatimi çekti,

1-Fannie ve Freddie ikilisinin devletleştirilmesi serbest piyasa yanlısı ve devletçilik karşıtı politikaların geçerliliğine çok ağır bir darbe vurdu. Bu konuda görüşü olan var mı?

Fannie ve Freddie zaten devletten imtiyazlı olarak kurulmuş şirketler, bunların devlete geçmesi serbest piyasaya bir darbe değil, serbest piyasa olmamasının bir sonucu olarak değerlendirilmeli. Yani darbe yiyen serbest piyasa değil devlet müdahalesidir.

Konuyla ilgili iki yazıdan alıntılar yapayım, burada ekonomix gibi ehil kişiler daha net değerlendirmeler yapacaktır:

Fannie Mae: Another New Deal Monstrosity

Fannie Mae is not a free-market entity, nor is it a private body that must compete on the same playing field as its competitors. Fannie Mae is representative of all that’s wrong with central planning institutions: it is a government-created conduit for carefully crafted financial and market socialism that the bureaucrats uphold for the purpose of propping up their fantasies for pandemic social engineering.

There’s nothing “American” about this dream. In the eyes of the Republic’s visionaries, this particular dream has turned into a nightmare.


Ve L. Rockwell'in makalesi, biraz uzunca bir alıntı yapacağım:

Freddie, Fannie, and Curses on FDR

Ludwig von Mises had a theory about interventionism:

It doesn’t accomplish its stated ends. Instead it distorts the market. That distortion cries out for a fix. The fix can consist in pulling back and freeing the market or taking further steps toward intervention. The State nearly always chooses the latter course, unless forced to do otherwise. The result is more distortion, leading eventually, by small steps, toward ever more nationalization and its attendant stagnation and bankruptcy.

When you think about the current Fannie Mae-Freddie Mac crisis, you must remember Mises’s theory of intervention.
[…] They were created by FDR in 1938 to fund mortgages insured by the Federal Home Administration. They were used by every president as a means to achieve this weird American value that every last person must own a home, no matter what. So they were given the legal permission to purchase private mortgages and make them part of their portfolios. Still later, under LBJ and Nixon, they became public companies and sold stock. People called this privatization, but that isn’t quite right. They had access to a guaranteed line of credit creation with the US Treasury. They had lower borrowing costs than any private-sector equivalent.

Government-sponsored enterprises are not subject to market discipline like regular private-sector companies. Their securities are listed as government securities, so their risk premiums were not dictated by the free market. They could leverage themselves at 50-, 75-, 100-1, pyramiding debt on a tiny foundation of equity. The financial markets have long believed that the GSEs would be bailed out no matter what. And so this put them in a completely different position from a company like Enron, which the markets watched closely. What’s causing the current panic is that the markets have wised up and started evaluating these institutions by market standards. Freddie and Fannie have collapsing market prices, and their bonds are carrying ever-higher risk premiums.

In other words, we are not talking about market failure. If you have a housetop you can shout that from, please do so, because the press and the government are going to make every effort to blame private borrowers and lenders for this calamity. But the origin of both these outfits is with federal legislation. They are not market entities. They have long been guaranteed by you and me. No, they have not been socialist entities either because they are privately owned. They occupy a third status for which there is a name: fascism. Really, that’s what we are talking about: the inexorable tendency of financial fascism to mutate into full-scale financial socialism and therefore bankruptcy.

[…] Here is John McCain:

Those institutions, Fannie and Freddie, have been responsible for millions of Americans to be able to own their own homes, and they will not fail, we will not allow them to fail … we will do what’s necessary to make sure that they continue that function.

Not a single Democrat disagrees.

As with the S&L fiasco from years ago, the case of the housing bust followed by the trillions in taxpayer liabilities for the disaster will again be cited as a case of “the shock doctrine” and “disaster capitalism” in which the elites make fantastic amounts of money at the expense of the little guy. The critique will be mostly solid but for the one most important point: this kind of fiasco would not happen in a free market. It happens because government, through credit creation and guarantees, makes it possible.

Look down the road a bit here. What happens when banks won’t lend for houses anymore? What will government do then? We might as well prepare for a future in which applying for a housing loan will have similar features to getting an SBA loan. This is where we are headed.

Government intervention is like a vial of mutating poison in the water supply. We can get by for a long time and no one seems really worse off. One day we wake up and everyone is desperately ill, and blaming not the poison but the water itself. So it is with the housing crisis. Lenders are being blamed for the entire fiasco, and capitalism is going to be subjected to a beating as usual, since Freddie and Fannie are traded in public markets. But the fact remains that there is only one reason that this went on as long as it did and became as bad as it is. It was that vial of government poison.

Unknown dedi ki...

yazi uzun oldugu icin buraya koymak istemiyorum ama okumak isteyenler buraya tiklayabilir

http://www.siyasetkahvesi.com/sayfa.php?ole=yazi&yzid=187