Cinsiyet Belirleme ve Erkek/Kadın Oranı

Geçenlerde iki tane saf ekonomi yazarımız Moğolistan’da Kadın/Erkek oranının 6 olduğuna yönelik hurafeleri gazetelerindeki köşelerinde iftiharla duyurmuş, neredeyse bir diplomatik krize neden oluyorlardı. Cinsiyet belirleme ve erkek/kadın oranı ekonomistlerin de çok ilgi gösterdikleri alanlardan bir tanesidir. Geçenlerde yazdığımız 1927 Nüfus Sayımı ve 1935 Nüfus Sayımı Sonuçları: Kadınlar Nerede? başlığını taşıyan yazıda Türkiye’deki nüfus sayımı sonuçlarının 80 sene önce erkek/kadın oranını 110/100 gösterdiğini belirtmiştik. Tabii ki o zamanlar Çin takvimine göre cinsiyet belirleme, cinsiyet falı, cinsiyet tablosu, cinsiyet diyeti, son adet gününe bakarak cinsiyet tahmini veya ultrasonla cinsiyet belirleyip kürtaj olma gibi uygulamalar yoktu. Konu muhtemelen kızlara ve kadınlara köle muamelesinin yapıldığı Türkiye’de kadınların %10’unun nüfus sayımları dışında tutulmasından ibaretti.

Aslına bakarsanız biz bunun zaman içerisindeki seyri ile ilgileneceğiz bu yazıda. Laf kalabalıklığı yapmadan sonuçları açıklıyorum........ ama önce reklamlar:

Ekonomi Türk blogu “Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler” isimli ilk kitabını Şubat ayı sonunda piyasaya sunacak. Şu an okumakta olduğunuz yazıya benzer mikro ekonomi alanında yazılmış yazılarla makro ekonomik kavramların medyamızdaki köşe yazarlarının yaptıkları hatalar örnek gösterilerek anlatıldığı yazılardan oluşan kitabımız hem üniversite öğrencilerini hem de ekonomi meraklılarını hedef alıyor. Eğlenerek öğretmeyi amaçlayan kitabımızı kitapçınızdan ya da Liberte Yayınlarının websitesinden temin edebileceksiniz. Eğer medyada köşe yazarlığı yapıyorsanız ve kitabın bir kopyasını okumak istiyorsanız bana turkekonomi gmail.com adresinden ulaşırsanız kitabın adresinize gönderilmesini sağlayabilirim.

Reklamları okudunuz.

Türkiye’de kürtaj tıbbi nedenlerin zorunlu kıldığı şartlar dahilinde 1965 yılında serbest bırakılmıştır. Ancak kürtajın yaygınlaşması yaklaşık 5 sene sonrasına rastlıyor. Beş yılda bir yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre 0-4 yaş aralığında erkek/kadın oranı yıllara göre şu şekilde seyretmiş:


1935’de 110/100 oran, 1970’de 103/100’e gerilemiş. Cinsiyet seçimi amaçlı kürtajın yaygınlaşması neticesinde ise bu oran önce 1.05’e, 2000 yılında ise neredeyse 1.07’e yükselmiş. Türkiye’de her 10 bebekten bir tanesinin daha doğamadan kürtaj ile öldürüldüğünü daha önce Kürtaj Yapımı Istatistikleri başlıklı yazımda belirtmiştim. Kürtaj yapılması günümüzde erkek bebeklerin oranını kız bebeklere kıyasla yaklaşık 5 puan arttırdığına göre bu kürtajla öldürülen her 100 bebekten yaklaşık 75’inin kız bebek, 25’inin ise erkek bebek olduğu anlamına gelir. Kürtajla sonlandırılan 75 kız bebeğin ise 25’i kız olduğu için değil, başka nedenlerden dolayı öldürülürken 50 tanesi cinsiyet ayrımı yapıldığı için sonlandırılıyor.

Bu sadece ülkemize özgü bir durum da değil ama. Dünya genelinde de doğumda erkek/kız oranı 1.05 civarında seyrediyor, son yıllarda bu oranın artan kürtaj vakalarıyla 1.07’e kadar yükseldiği belirtiliyor (Türkiye’deki veriler de bu bulguyla çelişmiyor). Kız bebeklerin ultrasonla belirlenip kürtajla sonlandırılması konusunda sicili en bozuk ülkenin Çin olduğu söyleniyor. Çin’de bu oran 1.19 iken Ermenistan’da 1.14, Azerbaycan’da 1.13 ve Hindistan’da 1.12 olarak seyrediyormuş.  Devletin bu işlere bir el atması gerektiğini ve yasaklaması gerektiğini düşünenlere Çin ve Hindistan gibi ülkelerde bunun zaten yasak olduğunu hatırlatmak isterim. Regülasyonlar hiç bir yerde kolay işlemiyor.

4 Yorum Var.:

ekşi iktisat dedi ki...

bildigim kadariyla normal erkek/kadin orani 105/100 kabul ediliyor. cinsiyet rastlantisal olarak belirlendiginden, bundan biraz asagi ya da yukari bir sapma da normal. cin'deki gibi buyuk sapmalarin ise rastlantisal olarak olusmasi neredeyse imkansiz. dolayisiyla orada secici kurtajin etkisi bariz.

yalniz cinsiyete gore kurtaj yapilabilmesi icin, hamilelikte bebegin cinsiyetinin belirlenebilmesi lazim. dolayisiyla ultrason teknolojisinin gelisip yayginlasmasindan once, secici kurtajdan bahsedemeyiz. turkiye'de de 1990'lardan once bunun yayginlastigini sanmam. 1990'lardan sonra secici kurtaj olsa da, o donemdeki artisin (muhtemelen 1970'teki azalis gibi) sans faktorune bagli olabilecegini de hesaba katmaliyiz.

T'Pol dedi ki...

Dr. Jekyll'a katılıyorum, ultrason 1990'lardan evvel bildiğim kadarıyla yoktu.
Bu konuda uzman değilim ama Türkiye'de 10 haftadan büyük bebekler ancak tıbbi zorunluluk olursa kürtajla alınabiliyor. 10 haftadan evvel de çocuğun cinsiyeti belli olmuyor.
Sanırım 4. ayda cinsiyet belirleniyor. Yani yasadışı işlem yapan doktorlar hariç, cinsiyete göre çocuk seçmek bizim memlekette kolay değil. Tabii bunu yazar yazmaz memleketteki namuslu ve yasalara uyan insan oranını nedir acep diye de düşünmedim değil.

Kubilay dedi ki...

freakonomics okur gibi oldum. eğlenceli bir bölümü vardı bu konuyla ilgili...

Editor dedi ki...

Amerika'da ilk ticari ultrason 1963 yilinda piyasaya surulmus. Turkiye'ye ne zaman geldigini tam kestiremeyecegim. Ama 1970'lerde gelmistir diye tahmin ediyorum cunku Turkler boyle seylere duskundur. (Erkek adamin erkek oglu olur vesselem). Yine de jekyll'in dedigi gibi rakamlarda "noise" oldugu bariz.

1.05 orani ise dogru imis. Ben bunun "kurtaj" ortaya ciktiktan sonraki rakam oldugunu zannediyordum, oysa oyle degilmis. CInsiyet belirleme teknikleri bulunmadan once dahi bu oran 105 civarinda imis. Simdilerde ise kurtaj ve cinsiyet secimi dolayisiyla 107'ye yukseldigi soyleniyor. Bu demektir ki bizdeki nufus istatistikleri ikinci dunya savasindan sonra duzgun tutulmaya baslanmis. Daha oncesinde ise hala aciklanamayan %5'lik bir kadin eksikligi var.