Çocuklarınız ve Maddi Konular

Çocuklarımız ve maddi konularla alakali kafamızı değiştirmek lazım…

Tabii ki kendi kafamdan bahsetmiyorum. Benimkinden memnunum(!?). Genel olarak toplumun bazı yaklaşımlarından bahsediyorum. Sosyolog değilim ama 42 senedir amatör olarak sosyolojinin içinde sayılmaz mıyım?

Türkiye’de yaşam koşulları çetin, hayat pahalı ve zor. Ortalama geliri bizdeki ortalama gelirin hayli üstünde olan elin Amerikalısı benzini, otomobili, telekom hizmetlerini bizdekinin üçte birine satın alabiliyor. Yaşam standartları bize göre çok daha yukarıda. Buna mukabil çocukları 9-10 yaşındayken ya kendi kardeşlerine ya da komşunun çocuklarına göz-kulak olarak para kazanmaya başlıyorlar. Aileler genellikle bu kazanılan paranın bir kısmının tasarrufa, bir kısmının yardıma, bir kısmının da harcamaya ayrılmasını istiyorlar. Amerikalı bir arkadaşımın çocukları bu şekilde önce ufak tefek paralar kazandılar ve 13 yaşından itibaren de ciddi ciddi her yaz çalıştılar. Bir doktorun ofisinde dosyalama işi, Starbucks baristalığı, pastanede tezgahtarlık, çocuk yuvasında yarı zamanlı çalışma, aklınıza ne gelirse, her yaz çalıştılar. Bu da yetmedi kiliselerinin üye olduğu bir programda gönüllü olarak yani karşılıksız olarak da çalıştılar. Hatta biri şu sıra New Orleans’da Katrina kasırgasından etkilenenler için ev yapımı ya da ev restorasyonu işinde çalışıyor. Bence bir önemi yok ama bu iki çocuğun da kız olduğunu belirtmek isterim.

Kapitalizm Kapitalist nedir  Faşizm nedir?  Fraktal Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  Çernobil Faciası

Bizde de ailenin maddi durumunun zorlaması yüzünden tatillerde çıraklık, ayakkabı boyacılığı yapan çocuklarımız var. Onlarınki mecburiyetten çalışma. Yukarıda bahsettiğim örnekler ise mecbur oldukları için değil doğrusunun bu olduğuna inandıkları için çalışıyorlar.

Bir sürü arkadaşım var. Değil çocuklarının çalışmasını teşvik etmek, çalışmak isteyen çocuklara bile engel oluyorlar. Bahaneleri de çocuklarının hiçbir eksiğinin olmaması. İnsan ille eksikleri için mi çalışmalı? Paranın ağaçta yetişmediğini çocuklar ne zaman öğrenecek? Onu da bırakın, yakın çevre ve okul arkadaşları hariç her türden insanla iletişim kurmayı nasıl öğrenecek? Kaldı ki birçok aile maddi durumu müsait olsun olmasın çocuğunun iyi bir eğitim alması için koşullarını zorlayarak, belki borca girerek özel ders ve kurslara para ayırmak zorunda kalıyor. Böyle diyorum çünkü maalesef velileri ve çocukları dershanelerden kurtaracağını söyleyen büyüklerimiz SBS midir, OKS midir nedir bir şeyler icat edip, dershane ve kurs azabını 1-2 yıldan 4 yıla çıkardılar. Üniversite için de 2-3 yıl kurs lazım desek, hemen her aile bir çocuğu iki defa okutuyor gibi oluyor. Çocukların sürmenaj geçirmemesi de büyük şans, dersten başka bir şeye vakitleri kalmıyor.

Pekiyi bunca fedakarlıkla büyütülen, yediği önünde yemediği ardında bu çocuklar ileride ailelerinin kendilerine sunduğu hayat biçimi ve gelir seviyesini yakalayabilecekler mi? Bunu garanti edebilen birileri var mı? Daha da önemlisi ailelerinin fedakarlığının farkındalar mı? (Bazı annelerin sürekli saçı süpürge etmekten yakınmasını, babaların harcadıkları paraları durmadan kafaya kakmalarından bahsetmiyorum; bu doğru yaklaşım değil).

Bir çocuk aile bütçesinin neye benzediğini bilir mi? Kendi masraflarının bu bütçenin ne kadarını oluşturduğunun farkında mıdır? İstekleri ve ihtiyaçlarını ne zaman ayırt etmeye başlayabilir?

Memleketim insanı hep uç noktalarda geziyor. Ya yığınla çocuk yapıp, sokağa salıyor, mendil sattırıyorlar ya da çocukları pamuklara sarıp, kavanozda büyütüyorlar. Yok mu bunun orta noktası? Biliyorum şimdi bazıları benim çocuk sahibi olmadığım için ailelerin ne hissettiğini bilemeyeceğimi, başıma gelse benim da farklı davranacağımı düşünüyorlar. Belki… Ama bu yine de yapacağım seçimin doğru olacağını göstermezdi. Aynı hatalara ben de düşüyor olurdum… Çocuklar hayatla ne kadar erken yüzleşirse bence o kadar iyi olur. Onlar için…

N.B. Dün bu yazıyı yazdım sonra da tesadüfen şu yazıya rastladım. (bkz. tutumlulukla ilgili atasozleri)

11 Yorum Var.:

smashe dedi ki...

dediginiz sartlar malesef turkiyede yok

cocuga neden 1 ay hergun calisip 500 ytl alacagini izah edemezsiniz

amerikada cocuk calistiginin karsiligini aliyordur saatine 7-8$

o sistem amerika, almanya, isvicre, avusturya, fransa belki tutar

portekiz, ispanya, turkiye daha asagı indikce tutmaz

cahitoz dedi ki...

Neden tutmasın ki...

Aza kanaat getirmeyen çoğu bulamazmış...

Düşünün bi. 12 yaşındaki bir çocuk için 300 YTL ne kadar çok para. Ve kendş parası.

Tabiii çocuğu baştan harçlık içine boğarsanız onun için bişi ifade etmez...

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

"silly season" diye bir laf var, bu yazi da onu doldurmak icin yazilmis gibi.

Sosyolog değilim ama 42 senedir amatör olarak sosyolojinin içinde sayılmaz mıyım?

Bizde millet zaten futbolcu degil ama dogustan teknik direktör, sosyolog degil ama sosyolojiden süper anlar vs.vs.

Memleketim insanı hep uç noktalarda geziyor. Ya yığınla çocuk yapıp, sokağa salıyor..

ya da hic cocuk yapmamayi "dogru tercih" saniyorlar.

Yanlis anlasilmasin, yazida yazan pek cok seye katiliyorum.

cocuga neden 1 ay hergun calisip 500 ytl alacagini izah edemezsiniz

amerikada cocuk calistiginin karsiligini aliyordur saatine 7-8$


bu da ayri bir sacmalik olmus. tipik bir örnek iste, neden bizde bu isin yürümedigine dair...

Uğur UYGUR dedi ki...

Aslında bu konuda ailenin suçu olsa da o kadar fazla değil. Kardeşim benden 1,5 yaş küçük yetişme tarzımızda da pek bir değişiklik olmadı. Ama o benim kadar okumadı. (ki okul okumak çalışma hayatından her zaman kolaydır, ekmek elden su gölden. :) Her zaman parayı biriktirmeyi değil harcamayı sevdi. 6 ay boyunca işsiz kaldım, O normal işinde çalışırken benden borç aldığı oldu. Kısaca bu iş biraz da kişinin yapısına kalıyor...

smashe dedi ki...

12 yasinda cocugu turkiyede nerde 300 ytl ye calistiricaksiniz

hangi sartlarda calisacak
kimlerle calisacak
o cocuga kim 300 ytl vericek

B. dedi ki...

I. Cüneyt,
T'pol Hanım'ın çocuk sahibi olmamayi seçmesine değinmenize anlam veremedim. Bu yazının da tam zamanı çünkü okul okuyan çocuklar tatillerinin tam ortasındalar.

Çocuğun kazandığı paranın miktarının çok önemi yok bence, kendi parasını kazanma zevkini ve anlamını yaşaması önemli.

Eline sağlık T'pol.

T'Pol dedi ki...

Genelde yorumlara yanıt yazmam ama:

Sn. I. Cüneyt,
Çocuk yapmamayı doğru tercih zannettiğimi bu yazıdan nasıl çıkardınız hayret! Çocuk yapmamayı "seçmiş", "tercih etmiş" filan değilim. Zamanında benim için doğru erkeğe rastlayıp evlenmediğim için çocuğum yok. Uygun kişiyi bulup da evlenseydim, muhtemelen bir çocuk sahibi olurdum.

SEİL dedi ki...

Burada dogru olan sizin dogru insan bulamamanızmı yoksa sizin o cocuk sahibi olmanızı sdaglayacak dogru insana göre yanlış insan olmanızdanmı kaynaklanıyor.

MCO dedi ki...

Elalemin özeline karışmayı ne kadar çok seven bir milletiz. Hemen bişiler yazılmış, blogun seviyesine farkında olmadan zarar vermeyelm lütfen..

KOnumuza dönelim;
Ülkemizde öyle bir eğitim sistemi var ki, çocuklar 16-17 yıllık eğitim dönemleri boyunca at gibi koşturulmaya "MECBUR BIRAKILDIKLARI" için çocukların küçükten kendi parasını kazanma heycanına erişmesine pek fırsat olmuyor veya müsaade edilmiyor. Küçük yaşta çalışanların büyük bölümü aslında ailesine katkı sağlamak eve destekte bulunmak için çalışmakta.
Gelir seviyesi orta ve üst seviye olan insanların çoğu, çocuklarının çalışmasından çok, çeşitli kurs-kamp-eğitim programlarına gitmelerine daha istekliler. Eğitim sistemimiz saolsun çocuk boş durursa mazallah hayatı kahrolur gibi bir düşünceyi bazı ailelerin kafalarına öyle bir işliyor ki, bazı çocuklar var ot gibi yetişmekte. Sosyalleşmeden yoksun, robot gibi yetişmekte, iki tavuğa su veremez duruma düşmekteler. Böyle ailelerin çocukları kurstan kursa koşar, milyarlarca para akıtılır, en iyi okullardan mezun olurlar, ancak gelin görün ki yetişkin bireyler olduklarında iki çift laf etmeyi başaramayan ot denebilecek türden insanlar haline geliyorlar.
Eğitim sistemi bu kadar kötü olunca ailelere de bişey denil(e)miyor maalesef, onlar da çocuklarının iyi yetişmesini istiyorlar sonuçta.
Ailelerdeki bir başka düşünce ise, ben zamanında çok çalıştım- çocuğum çalışmasın (çalıştırmam) düşüncesidir.
Ben küçük yaşta çocukların çalışmasına, (istekli veya isteksiz) karşıyım. En azından lise çağına kadar. 12 yaşında çocuğa maaş 300 lirayı versen napacak?? Aklı erene kadar beklenmeli. Sonra internet kafelerden çıkartamazsın çocuğunu kendimden biliyorum:):)

Bu arada üniversite harçlarındaki artış öğrencileri zor durumda bırakıyor. Demokrasinin beşiği ülkemde:) bu uygulamayı protesto eden gençlerimize ciddi boyutta şiddet uygulanıyor, bir allahın kulunun da sesi çıkmıyor. Zamanında öğrencilerin üstünden silindir gibi geçenler öyle bir dağıttılar ki birlik ol(a)masınlar diye, 30 yıl geçti hala bir toparlanma yok. Hala 3 öğrenci bir araya gelirse anarşik diye damgalanıp 30 yıl öncesi muamele görüyor.
Biz belki kurtardık kendimizi ama geleceğimiz için endişeliyim...

cucu dedi ki...

bence biraz da toplum yapısından kaynaklanıyor, türk toplumunda anne babalar çok koruyucu bir tutum içinde çocuklarını yetiştiriyor ve bunun da gerekli olduğunu düşünüyor, çocuğun bireyselleşmesine her zaman iyi bakılmıyor, şöyle bir kendimize bakalım kendi adımıza bir şey yapmaya kalksak ilk olarak anne ve babamızdan tepki alıyoruz onlar ne derse nasıl uygun görürlerse öyle yapmaya zorlanıyoruz eğer onların dediklerini yapmazsak biraz dışlanıyoruz. çocuğun çalıştırılmaması da aslında ona karşı duyulan güvensizlikten ve onun bir birey olarak gürülmediğinden kaynaklanıyor, 'aman benim çocuğum çalışsa nolucak,hem ne yapıcak ki, yapamaz edemez o, birine zarar verir, bi yerine bişey olur, hem benim param var yeter hepimize.' bu böyle sürüp gider. ben bile üniversite öğrencisi olarak daha bunun farkına yeni vardım, cidden biz böyleyiz diye. biraz bu kunular hakkında düşünmek istiyorsanız üstün dökmen'in iletişim çatışmaları ve empati kitabının okunmasını, irdelenmesini herkese tavsiye ederim.

by-elestirmen dedi ki...

T'Pol Hanım olması gereken asgari müşterekleri çok iyi analiz etmiş ve sıralamış.
Hala bu yazıda kusur aramayı, maharet sayan zihniyet mevcut ise sözün bittiği noktaya gelinmiş demektir.