Hasan Ersel ve Gelişmekte Olan Ülkeler Nelerdir?

Ekonomi Turk takımına katıldığımdan beri genelde siyasi gelişmeler üzerine esprili yazılar yazmaya çalıştım. Bu, ülkemizde son iki haftada yaşanan gelişmeler karşısında duyduğum üzüntü ve öfkeyi kendimce dışa vurma biçimiydi. Fakat "Sakın AKP başarılı olmuş olmasın" başlıklı yazıma biraz ukalaca yorum yazan bir anonim arkadaş beni kızdırınca ciddi bir yazı yazmanın zamanının geldiğini anladım. Bu arkadaşımız, Yiğit Bulut, Hurşit Güneş, Uğur Civelek gibi abilerinden aldığı bilgileri bize satmaya çalışıyor ve özetle AKP döneminde ekonomide görülen olumlu tablonun yurtdışındaki uygun ortamın sonucu olduğunu iddia ediyordu. Aslında kendisine orada gerekli cevabı verdim ama bu konuyu daha etraflıca ele alıp herkesi bilgilendirmenin de gerekli olduğunu düşündüm. Çünkü bir süredir bu konuda bir bilgi kirliliğinin oluştuğunun farkındayım. Bu blogda yukarıda ismi geçen türden yazarların yalanlarını ve yanlışlarını sık sık gündeme getirdiğimiz için, artık onların yazılarını pek takmıyoruz aslında. Fakat kariyerine ve bilgisine güvenip kendilerine açık çek verdiğimiz bazı yazarların da son zamanlarda, AKP'nin önünü kesmeyi bir milli vazife olarak gördüklerinden midir nedir, bu konuda yalan yanlış yazılar yazdığını görüyoruz. Mesela Hasan Ersel'in şu yazısı gibi. O nedenle biz de bu konudaki gerçeği araştırıp yazmayı bir vazife olarak telakki ettik.

EFT Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı

Efendim, sözünü ettiğim anonim arkadaşımız Türkiye'nin ekonomik performansının diğer emerging markets ülkeleri ile karşılaştırıldığı takdirde o kadar da iyi olmadığını ima etmiş. Şimdi bunun gerçekten böyle olup olmadığına bakacağız. Bu tür araştırmalarda genelde JP Morgan EMBI'ye dahil olan ülkeler ele alınır. Biz de şu sayfadan bu ülkelerin hangileri olduğunu bulduk. Sonra da IMF'nin son yayınladığı World Economic Outlook raporunun veri tabanından bu ülkelere ilişkin verileri aldık. Ardından da aşağıda gördüğünüz grafikleri oluşturduk.

Fakat bu grafikleri incelemeye geçmeden önce bir konuya açıklık getirelim. Bizim bu yazıdaki derdimiz son dört yıldır iktidarda olan AKP'yi değil de AKP öncesi dönemde başlayan ve son beş yıldır uygulanan ekonomi politikalarını savunmak olduğundan değerlendirmelerimizi 2002-2006 dönemini ele alarak yaptık. Bazı okuyucularımızın sandığının aksine AKP sempatizanı falan değiliz. Tam tersine ben bugüne kadar oy verdiğim tüm seçimlerde sol partilere oy verdim. AKP'ye olan desteğimiz ise son dört yıldır ekonomide doğru politikaları uyguladığını düşünmemizden kaynaklanıyor, o kadar.

Şimdi buyrun ilk olarak aşağıdaki grafikten 2002-2006 döneminde emerging markets ülkelerinde GSYİH büyüme oranının ne olduğuna bakalım. Durumumuz hiç de fena sayılmaz, öyle değil mi anonim kardeş. 32 ülke arasında Çin ve Ukrayna'nın arkasından üçüncü sırayı almışız. Bu dönemdeki ortalama büyüme oranımız yüzde 7.1 ki bu her babayiğitin gerçekleştirebileceği bir büyüme oranı değildir. Büyüme hızında sırtını petrol zenginliğine dayamış Rusya, Nijerya gibi ülkeleri geride bıraktığımıza, yine aynı durumdaki Venezuella'ya ise fark attığımıza da ayrıca dikkatinizi çekerim.

Şimdi buyrun buradan enflasyondaki duruma geçelim. 2002-2006 dönemi ortalaması itibariyle enflasyonda sondan üçüncü sıradayız. Doğrusu bu iyi bir konum değil ama bence burada enflasyonun dönem ortalamasına değil, söz konusu dönemde enflasyonda ne kadar değişim olduğuna bakmak gerekir. Çünkü enflasyonla mücadelenin ölçüsü budur. Bilmem buna itirazı olan var mı? Bunun için bir alttaki grafiğe baktığımızda, 2002-2006 döneminde enflasyonda en çok düşüş sağlayan ikinci ülkenin Türkiye olduğunu görüyoruz. Bu da bizim söz konusu dönemde enflasyonla mücadelede en çok başarı gösteren ülkelerden biri olduğumuz anlamına gelir. Üstelik de bu, enflasyondaki düşüş son iki yıldır durduğu halde böyle.
Evet, şimdi de son yıllardaki en büyük derdimiz olan cari açığa gelelim. Aşağıdaki grafikte 32 ülkenin 2002-2006 dönemindeki ortalama cari denge/GSYİH oranları var. Görüldüğü gibi cari açığı yüksek ülkelerden biriyiz. Fakat biz bunu hemen ortadan kaldırılması gereken bir sorun olarak değil, hızlı büyümek için katlanılması gereken bir risk olarak görüyoruz. Maalesef Türkiye'nin kendi kaynakları yüzde 7-8'lik bir büyümeyi finanse edebilecek düzeyde değil. Öte yandan genç işgücü ve gelişmiş ülkelere yakınsama gibi nedenlerle bu ölçüde bir büyümeye de ihtiyacımız var. O zaman bunun için dış tasarrufları kullanmaktan ve cari açığa katlanmaktan başka çare de yok.
Bu grafikleri bir arada değerlendirirseniz başka ilginç sonuçlara da varabilirsiniz. Mesela bizden daha yüksek cari açığı olan ülkelerin bizim kadar hızlı büyüyememesi gibi. Demek ki yüksek cari açık veriyoruz ama dış tasarrufları büyüme açısından diğer ülkelerden daha etkin olarak da kullanıyoruz. Bir başka ilginç durum cari açık problemi olmayan ülkelerin genelde petrol ve diğer doğal kaynak zengini ülkeler olması. Mesela Venezuella, Rusya ve Nijerya'daki durum böyle. Fakat bu ülkelerin hepsinin bu avantajlarını iyi kullanamadığı da görülüyor. Mesela Venezuella cari denge fazlası açısından ilk sırada ama büyüme hızı açısından sonlarda. Ayrıca Venezuella enflasyon sıralamasında en sonda ve dönem boyunca enflasyonda hiç düşüş sağlayamamış durumda. Şu meşhur global likidite bu dönemde Venezuella'ya neden hiç uğramamış acaba? Sakın yaşanan siyasi karışıklıklar ve Chavez'in saçmalıkları nedeniyle olmasın?
Yazıyı bitirmeden önce yukarıda sözünü ettiğimiz Hasan Ersel'in yazısı için de bir iki çift laf edelim. Birincisi, Türkiye'nin tüm gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırılması yanlış. Doğrusu bizim yaptığımız gibi kendi ayarındaki ülkelerle karşılaştırılması olurdu. İkincisi, 2003-2006 dönemi için gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranı yüzde 7.5 iken Türkiye'nin büyüme oranı yüzde 6.9 diye Türkiye'yi başarısız kabul etmek tek kelimeyle insafsızlık. Bir kere yüzde 7.5'lik oranın Çin gibi hızlı büyüyen birkaç ülkeden kaynaklandığı açık. Sonra yüzde 6.9 istatistiksel olarak yüzde 7.5'ten ne kadar farklıdır ki? Türkiye'nin bu açıdan başarılı kabul edilmesi için yüzde 10 falan mı büyümesi gerekiyordu. Unutmayalım ki gelişmekte olan ülkeler 1990'larda da benzer hızlarla büyürken Türkiye'nin büyüme oranı yüzde 3'lerdeydi. Ayrıca işte bizim burada da gösterdiğimiz gibi Türkiye büyüme yarışında geri kalmış falan değil, ön sıralarda yer alıyor. Üçüncüsü, enflasyondaki düşüşe değil de mevcut enflasyon oranına odaklanılması da yanlış olmuş. Bu şekilde enflasyonla mücadelede alınan karşılaştırmalı yol göz ardı edilmiş. Dördüncüsü, cari açık konusuna da sadece kabaca bakılmış ve bizim burada yaptığımız analizlere hiç başvurulmamış. Kısacası, Hasan Ersel bu yazıda objektif olmayı bir tarafa bırakıp, tahminimce AKP'nin önünü kesmeye çalışma duygusuyla hareket etmiş. Bu da benim gözümdeki kredibiletisine epey zarar vermiş durumda, onu da belirteyim.

8 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Ben bir onceki yorumu yazan anonimim Sayin Doktor, nam-i diger Sari Cizmeli Mehmet Aga. Oyle site acip, kose yazip akil dagitmiyoruz ki ismimiz cismimiz lazim olsun. Bunu ekleyip, esas konuya donelim.

Hasan Ersel zaten gayet net aciklamis neyin ne oldugunu. Doktor Bey ve Sayin Ersel'in analizleri arasinda tek fark, Doktor Bey'in karsilastirmali analizine 2002 yilini dahil etmesi. Biz de diyoruz ki Sayin Ersel dogrusunu yapmis, 2002 yili verileri bu analizde kullanilmamali. Nedenini de iki kalemde aciklayalim efendim:

- Base effect yani 2001 yilinin yarattigi baz etkisi (bunu aciklamaya gerek yok diye dusunuyorum)

- AKP iktidara 2002 yili sonunda gelmis olmasi. Eger AKP yonetimi Turk ekonomisi icin katma deger yaratti ise bu ancak iktidarda oldugu donemde olur degil mi?

Son olarak da su meseli hatirlatalim bencileyin: Gulmeyi bilmeyen dukkan acmasin..

ekodok dedi ki...

Sanırım kafanız biraz kalın, o yüzden yazılanları anlamıyorsunuz. Derdimiz AKP'yi savunmak değil, 2001 sonrası uygulanan ekonomi politikalarını savunmak dedik ama siz dediğinizde ısrar ediyorsunuz. Şimdi size 2002 yılının örneklemden çıkarılması sonuçları fazla değiştirmiyor desem siz onu da anlamazsınız. Kaynakları verdik, o kadar ısrar ediyorsanız tembelliği bırakıp gidip kendiniz araştırın. Son olarak burası bir dükkan değil, biz burada para karşılığı değil keyif için yazı yazıyoruz. Okuyuculardan para falan aldığımız yok. Kimseyi bizi okumaya da mecbur etmiyoruz. Hoşunuza gitmiyorsa okumayın. Gidin Hasan Ersel gibileri okuyup kendi kendinizi kandırmaya devam edin.

mr. brooks dedi ki...

Cok iyi bir yazi, tebrik ederim.

Hasan Ersel'in sozkonusu yazisi benim de dikkatimi cekmisti, ben de veri toplama konusundaki muskulpesentligimden ustunkoru bir yorum yapmistim.

Bu tur yazilarin celiskilerini gormek icin fazla ekonomi bilmeye de gerek oldugunu sanmiyorum ama ayrintili bir sekilde ele almaniz cok iyi olmus.

Adsız dedi ki...

bilgilendirici bir yazi, tesekkurler.

Adsız dedi ki...

1. hurriyet (3-4 dakika)
2. milliyet (2-3 dakika)
3. ekonomiturk (min. 10 dakika)

denedim sizinle caydan cok kahve iyi gidiyor, bilmem dış şartlar mı yoksa damak zevkimin yerinde olmasından mı:)sanırm dış şartlar iyi bile olsa bende damak zevki yoksa 1 ise yramaz o kahve...

Adsız dedi ki...

Bu değerlendirmeniz de İşsizlik oranları, ithalat-ihracat rakamları yok. Olması gerekmez mi ?

Üstelik grafiklere bakarak Pakistanın daha başarılı olduğunu söylemek mümkün görünüyor !
- Büyüme oranı yaklaşık %6
- Enflasyon %5
- enflasyonda yaşanan değişim %5 mi ?!
- Cari denge fazlası %1 mi yoksa %2 mi ?
- 135 milyon nufüsü ile gayet iyi bir performans
- Pakistan'da ciddi Şii-Sünni Çatışmaları devam ediyor üstelik

Görüldüğü gibi belli değerlerle hiçbirimizin yaşamak istemeyeceği Pakistanı bile başarılı göstermek mümkün. Sonuç olarak AKP hükümeti kendisinden önce başlayan programı
ve IMF ile anlaşmaları aynı şekilde sürdürdü. Bu onun başarılı olduğu anlamına gelmez, ama başarısız, öldük bittik demekte çok doğru görünmüyor.

Unknown dedi ki...

Türkiye ekonomisi hakkında araştırma yapmış biri olarak yazı hakkındaki ekonomik eleştirilerimi daha sonra yazmak istiyorum. Öncelikle beni dehşete düşüren asıl olayı söyleyeyim. Bir universite kültürü almış olan herkez bilirki bir yazı yazma üslubu vardır ve her zaman saygı çerçevesinde olur. Eleştireceksenizde saygılı olarak eleştirirsiniz. Benim Hasan Ersel'in bir öğrencisi olarakdiyorumki; onun kadar değerli bir hocamız hakkında eleştiri yaparken yazısını yalan yanlış olarak değerlendirmek ancak saygıdan nasibini almamış, yazı yazma üslubundan habersiz bir kişinin ürünü olabilir. Siz kim oluyorsunuzda ona kredibilite veriyorsunuz? Analizin içinde AKP geçti diye başbakan gibi mahalle ağzıyla mı konuşulması gerekli?Madem ekonomi bilimi hakkında yazı yazmaya başladınız, gerekliliklerini yerine getirin ve kelimelerinizi dikkatli seçin. Eleştiri serbesttir ancak saygı çerçevesinde, hele konu Hasan Ersel gibi bir hoca ise o çerçeve çok daha hassaslaşır.

alpine dedi ki...

yaklasik 1 - 2 hafta oncesi. "2 otomobil devi Turkiye'ye milyarlarca euroluk yatirim yapmaya geliyor" baslik. "Katma deger yaratan yatirimlar hizla artacak" Sayin Bakanimizin yorumu haberin altina dusen. Dusunuyorum Turkiye kimlere emanet diye. Sayin Bakanimiz eklemis, "Cari acikta bir risk gormuyorum" kendi kendime soyleniyorum, "herhalde kendi cebinden odeyecek" zira ithalata bagimli bir ihracat yaratipta cari aciktan korkmamak deli cesareti benim nazarimda. Ama herhalde bir bildikleri vardir demekten baska ne gelir elden. Isallah vardir benim bilmedigim bir bildikleri cunku benim bildiklerim diyorki, Turkiyenin yatirim modeli bu cari acigi kaldiracak akillilikta degil. AKP hukumetinin benim nazarimda tek basarisi dis ekonomilere yuksek duzeyde bagimli ve kendi basina ayakta kalabilme sansi bulunmayan bir Turk ekonomisi yaratmis olmasidir.

Ozetle kendi kendimizi cekip cevirme sansimiz yok, Allah verede bizi iyi cekip cevirsinler...