Nükleer Enerjinin Zararları

Nükleer enerji hakkında çok uzun süredir bir karalama kampanyası yapılıyor. Özellikle Çernobil’de gerçekleşen nükleer felaket sonrasında nükleer santraller çok büyük bir halka ilişkiler darbesi aldı. Greenpeace, Anti Nükleer Cephe gibi nükleer santral karşıtı gönüllü çevreci kuruluşlar da her fırsatta bu felaketi öne sürerek, “nükleer enerjinin zararları” temasını taşıyan halkı yanıltma kampanyalarına imza atıyorlar. Nükleer santraller hakkındaki gerçekleri öğrenebilmemiz için öncelikle karşı cephede yer alanların ne dediklerine bir bakalım dedik. Bunlara daha sonra tek tek cevap verecegiz ama once bulduklarımızı sıralayalım:

1. Nükleer atık depolamasında problem çıkabilir, bu depolardan sızan radyasyon yeraltı sularına karışarak ve nükleer kirlilik yaratarak insanlığı tehdit edebilir. Nükleer atıkların tehlikesiz hale gelmesi onlarca ve yüzlerce (milyarlarca yıl diyen propagandacılar dahi var) yıl gerektirdiği için ayrıca zaman ilerledikçe nükleer atık stoğu da artarak riskin büyümesine neden olacaktır.
2. Nükleer reaktörlerin inşaası sırasında bir hata olabilir ve sonra bu büyük bir nükleer kazaya meydan verebilir.
3. Nükleer enerji ile zaman kaybediyoruz, bunun yerine enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiler konularında çalışalım.
4. Nükleer enerji sadece elektrik üretiminde kullanılabiliyormuş. Greenpeace’in ifadesine göreNükleer enerji hiçbir şekilde ulaşım, ısınma ve sıcak su gibi ihtiyaçlarımıza karşılık veremiyor” imiş. “Türkiye de, planladığı nükleer santralleri şebekeye bağlayabilse dahi daha fazla fosil yakıt ve özellikle de doğalgaz alımı yapıyor olacak” imiş. “Nükleer enerjinin doğalgazın yerini tutamamasının bir diğer sebebiyse uzun inşa süreleri; bir reaktörün ortalama 7 yıllık inşa süresi nükleer enerjinin hızla artan talebi karşılamasını imkansız kılıyor” imiş.
5. Nükleer enerji santrallerinin inşaasını, bakım ve tedarikini yapan şirket sayısı çok azmış, o yüzden bir iki tane nükleer enerji santrali kurarsak sınırlı tedarik zinciri yüzünden bağımlılığımız artacakmış.

Bu maddelerin hepsini Greenpeace’den aldım.

Bunlara ek olarak yapılan diğer eleştiriler ise uzun inşaat süreleri, güvenlik sisteminin kurulma maliyetleri ve kapıtılma maliyetleri dikkate alındığında nükleer santrallerin toplam maliyetinin diğer enerji kaynaklarıyla rekabet edemeyeceğine yönelik getirilen eleştiriler var.

Diğer bir eleştiri ise nükleer enerjinin Türkiye’deki uygulamalarını odak alıyor ve “Türkiye’deki denetim anlayışına güvenmiyorum, o yüzden karşıyım” eleştirisini getiriyor.

Öte taraftan “nükleerin geleceği yoktur çünkü rezervler ancak 40-50 yıl yetecek seviyededir” şeklinde iddialarda bulunanlar da var.

Nükleer Nedir    Yatırım Fonları    Taksi Şöförü   VOB nedir?  IMF Nedir   Borsa Tüyoları  Borsa Nedir  Zaman Nedir  Pi Sayısı Nedir

Iddia’dan ziyade hurafe olan diğer bir konu ise nükleer reaktör çevresinde yaşayan çocuklarda kan kanserine yakalanma riskinin (risk nedir?) arttığa dair ciddi veriler var şeklindeki bel altı vurulan korkutmacalardır. Bu kisiler bazen cok ileri gidip nükleer santral yapılmasına izin verirsek uzayli olarak niteleyebilecegimiz genetik ozellikleri bozulmus cocuklarimiz olacagini dahi iddia edebilmektedirler.

Nükleer enerji karşıtlarının övündüğü bir konu ise nükleer santral yapılmasında bu kadar ince elenip sık dokunmasının ve nükleer enerjinin güvenli olmasının kendilerinin politikacılar ve şirketler üzerinde uyguladıkları baskı olduğunu söylemeleridir. Ancak bunu da açık açık yapmıyorlar.

Nükleer santrallere karşı olanların kullandığı diğer bir argüman ise kendilerini destekleyen çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve gönüllü veya para karşılığı bu işi yapan çevreci kuruluşların varlığıdır. Şu sitede geçen bir tartışmada bir yorumcu şu isimleri vermiş mesela:

DİSK, KESK Şubeler platformu, Türk Tabipler Birliği, Çevre İçin Hekimler Derneği, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Metalurji Mühendisleri Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İstanbul Tabip Odası, Şehir Plancıları Odası, 78′liler Vakfı, Açık Radyo, Sesonline.net, Bianet, BirGün gazetesi, Allianoi Platformu, EGEÇEP, Amargi, Barışa Pedal, Barışarock, Buğday, ÇGD, ÖDP, EMEP, DSİP, Greenpeace, Dünya Yalnız Bizim Değil (DYBD) Platformu, Genç Siviller, Sinop Bizim Platformu, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Siyasal Ufuk Hareketi, Türkiye Sakatlar Derneği, Munzur Çevre Derneği, Yeşiller …

Milletvekili Ufuk Uras da “Nükleer enerjiyi dünya terkediyor, biz keşfediyoruz” diyerek destek vermis. Son olarak da Nükleer fizik profesoru Hayrettin Kılıç ise “30 yıldır Amerikada bir tane nükleer reaktör yapılmadı, Avrupa ülkeleri ellerinden reaktörleri devreden çıkartmaya çalışıyor. Şirketlerse bu teknolojiyi dünyanın kalanına pazarlayarak bir Nükleer Rönesans peşinde. Oysa nükleer enerji temiz değil.” diyerek tartışmaya katılmış. Acaba Amerika’nın 30 yıldan uzun süren bir aradan sonra Obama hükümeti sırasında 3-4 adet yeni nükleer santral yapılmasına kapıyı açtığını ve bu kapsamda Southern Co. isimli daha çok kömürden elektrik üreten şirketin bu nükleer santral projesi çerçevesinde yapacağı borçlanmaya garantör olacağını söylersem (bugünkü Bloomberg haberi, işkembeden sallamıyorum, kendiniz okuyun) nükleer santrallere destek verecek mi?

Ben bu yazıda nükleer enerjinin zararları konusuna değindim ve çevrecilerin sunduğu görüşleri sizlerle paylaştım. Bu görüşlerde çok ciddi zayıflıklar var ve bu da onların nükleer enerji ve santraller konusunda ya çok saf ya da kötü niyetli olduklarını söylüyor bana. Bundan sonraki yazı dizim “nükleer enerjinin yararları” konusunda olacak ve çevreciler tarafından ortaya konulan görüşleri çürüteceğim.

2 Yorum Var.:

zgr dedi ki...

Nükleğer enerjiye karşı olan kafaları örümcek ağı bağlamıştır. Hoş kimin ne düşündüğünün bir önemi yok bence burada bu konu hakkında, halkın ayaklanmasınında bir önemi yok. Ülkeler yapacakları icraatlarda kamu oyunu neredeyse hiç hesaba katmazlar. Katmamalıdır bence bizim ülkemiz tarım toplumudur, sanayi toplumun %2-3 ler seviyesindedir. Bu da konuyu bilmeyen halkın provakatörlerce yönetileceği demektir. Bu durumda devlet kamu oyuna güvenemez. Ayrıca bu nükler santral de devlet tarafından işletilemez. İktidar değiştikçe işin başındaki adamların değişmesi söz konusu bile olmamalıdır. Özel Türk şirketleri tarafından bağımsız ve profesyonelce yönetilmelidirki, bu yönetim mevzuu bence çok önemli. Şu an Türkiyenin elektrik üretimi 1 Hidroenerjiyle (Barajlar) 2 Doğalgaz çevrim santralleriyle 3 Kömür yakılarak buhar enerjisiyle yapılmaktadır. Doğalgazda dışarıya bağlıyız, kömür kullanarak elektrik hem büyük oranda kirlilik yapıyor ki asıl karşı olunacaksa buna karşı olmalıyız bence, barajlar ise belli bir ömür ile çalışır önlerinde biriken çamur arttığında santral terk edilir. Bu durumda alternatif nedir? Rüzgar satralleri ki bunların kullanımı şu an için tekeldir belli bir enerji seviyesinin üzerinde kuramazsınız. Ancak en temiz enerji üretim yöntemidir. Nükleğer enerji yüksek üretim kapasitelerinde çalışan bu tesisler hem güvenli hemde verimlidir. Dünyanın trendleri dalga enerjisi ve deniz akıntılarını kullanarak eletrik üretimidir. Bizim ülkemizde bulunan 2 boğaz, akıntı ile elektrik üretimi yapmak için çok ideal ve bakımları yapıldığında süresiz kullanıma uygundur. Ancak Türkiyede bu konular hayal mertebesindedir bunları düşünecek araştıracak yapacak kuruluşlar yoktur ve gelecek 100 yıl içinde de olacağına inanmıyorum. Hiç yoktan nükleer enerji yıllardan beri gündemde bunu becerebilelim yeterli.

Hüseyin MEÇO dedi ki...

nükleer enerji santrali ile enerji ihracatçısı ülke mi olacağız.

nükleer enerji santralinin personeli ne zaman yetişecek.

doğalgaz ile elektrik üretimi duracak mı.fazla doğalgazı ne yapacağız.tüm barajları kapatacağız mı.

atık konusunda zaten çöpüz.

en önemlisi nükleer eneji sahibi ülke olacağız da sanayi toplumunun gerektirdiklerine ne zaman sahip olacağız.

yoksa önce sanayi toplumu olmak gerekir ki sonra gerektirir nükleer enerji santrali.