Modern İktisat’ın Çöküşü: Yeni Bir Açılım Gerekiyor
Yaşamakta olduğumuz finansal kriz, tüm dünyaya yaşatmış olduğu farklı tecrübe ve hatta sallantılarla, şüphesiz geleceğin ekonomi tarihi kitaplarında yeni bir çağın başlangıcı olarak yer alacak. Kriz ile birlikte hem politik arenada, hem de akademi dünyasında bazı ezberlerin bozulacağını ve bu ezberlerin yerini yeni teori ve pratiklerin alacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Zira, krizin itibarını zedelediği kurumlar sadece bankalar, onların etik duygusundan nasibini almamış banka yöneticileri ve risk tanımayan türev araçları olmadı; son 20 yıldır üstünde örtülü bir uzlaşma olan “modern makro-ekonomik teori” de, krizin sarstığı bir başka alan oldu..
Kriz sonrası hem akademik dünyada hem de profesyonel iş dünyasında makro-ekonomik teoriye getirilen en önemli eleştiri, çoğu profesörün bu krizi öngörememesi ve krizden çıkışı sağlayacak yol haritaları üzerinde hala bir uzlaşmaya varılamıyor olması. Gerçekten de, tüketicilerin mortgage’a dayalı borçlarını geri ödeyememesi ve bu borçlara dayalı menkullerin değerlerinin aniden düşmesiyle başlayan krizi önceden tahmin edebilenlerin sayısı oldukça azdı. Özellikle, gelişmiş devletlerin merkez bankası ve hazinelerinde çalışan bir çok ekonomist, böylesine derin bir bunalım öncesi takındıkları aşırı iyimser tutum ile, eski güç ve prestijlerine nasıl ulaşacak merak konusu..
Borsa Nasıl Oynanır inovasyon nedir Borsa Yorumları Petrol Fiyatları Bilgisayar Nedir
Mesela, krizden önce FED ekonomistleri, ABD halkının ve politikacılarının en çok güven duydukları isimlerdi. The Economist’in de belirttiği gibi, 90’lı yıllar boyunca herhangi bir ekonomik dalgalanma ile karşılaşmayan ABD halkı, 2001’deki “dot-com” krizinin etkisinden çabuk kurtulmayı da yine bu kurumdaki maharetli ekonomistlerin becerilerine bağlıyordu. Tabi, kimse 2001 sonrası yaratılan o büyülü havanın, suni bir balondan ibaret olduğunu idrak edememişti. Faizlerin piyasa şartlarının çok altı oranlara düşürülmesi (hatta enflasyondan bile düşük olduğu dönemlere de rastladık), bir de FED’in gevşek para politikası ile sunmuş olduğu aşırı likit ortam, kişileri ünlü ekonomist Mises’in deyimiyle “atıl yatırımlara” (malinvestment) zorladı. Fakat FED ekonomistleri durumdan o kadar memnun olacaktı ki, krizin ilk emarelerini hissedebileceğimiz 2007 yazından hemen önce yapmış olduğu tahminlerde, emlak fiyatlarının önlerindeki 2 yıl içerisinde %20 düşmesinde dahi, işsizliğin %0.1, toplam milli gelirin ise %0.25 puan düşeceğini hesap ediyorlardı. Ve bu iki yıl gösterdi ki, işsizlik 2007 yazından günümüze %4.6’dan %9.4’e çıktı, ekonomi de yaklaşık %2 daraldı.
Peki neden ekonomistler bu krizi öngöremedi? Modellerinde eksik olan şey neydi? Sanırım ekonomistlerin varsayımlarında eksik ettiği en önemli unsur, “insan faktörü”ydü. 70’li yıllardaki stagaflasyonun ardından klasik iktisatın Keynes’e başkaldırışı olan “Rasyonel Beklentiler Teorisi”; insanı, içinde bulunduğu koşul ve sahip olduğu zihin yapısına göre eylemde bulunan bir canlıdan çok, her zaman “ekonomik rasyonel” düşünmek zorunda kalan bir mekanik robota dönüştürmüştü. Halbuki, sadece insanoğluna ait olan düşünme ve akıl yürütme yetisi, her bireyin dünyada olup biteni farklı algılamasına ve kendisine has subjektif değerler kümesi oluşturmasına olanak verir. Bu yüzden, benzer koşullarda ne kadar aynı ekonomik gelişmelerle karşılaşılsa da, bireylerin bu vakalara gösterecekleri tepkiler elbette ki farklı olacaktır. Söz gelimi, belirli bir emtiada yaşanan fiyat artışları durumunda, kimileri bu artışın suni olduğunu idrak edip o yatırım aracına itibar etmezken, kimileri bunun karlı bir getiri olduğunu hesap edip, suni büyüyen balonu daha da büyütme yolunu tercih edebilir. Rasyonel Beklentiler Teorisinin, bu örnekteki gibi milyonlarca farklı durumda alınan milyonlarca farklı kararı, basit bir modele indirgeyerek tahmin etme olanağı hemen hemen hiç yoktur.
Aslında burada eleştiri getirilmesi gereken husus; modern makro-ekonomik algının, ekonomi bilimini bir sosyal bilimden öte bir doğa bilimine benzetme kaygısıdır. Son 50 yılda matematiği adeta fetişleştirerek, ekonomiyi salt rakamsal analizlere indirgemeyi başaran bu anlayış, kompleks insanı rasyonel bir robota dönüştürmekten de geri durmamıştır. Ama ekonominin sosyal yapısını dışlayan bu paradigmanın çöküşü, ekonomiyi fizik-biyoloji gibi mekanik bir havada kurgulayan modellerin 2008 finansal krizini öngörememek aczi ile beraber tescillenmiştir.
Tabi bu çöküş, sosyalistlerin iddia ettiği gibi liberal iktisatın çöküşü değildir. Burada sorun, ekonomi biliminde kullanılan yöntemin sorunudur. Liberal iktisatçıların da, kriz savunuları yaparken, “Sosyalizm Daha Beterdir” argumanları ile karşı tarafı alt etme çabaları da beyhudedir. Zira, sosyalizmin imkansızlığı zaten on yıllar öncesinden ispatlanmış bir durumdur. Ve hala serbest piyasa ekonomisinin faydalarını savunurken, “ölümü gösterip vebalıya razı etme” kaygısı, serbest piyasa ekonomisini vebalı gibi göstermekten öteye gitmemektedir.
Burada sosyalistinden, liberaline, keynesçisinden, klasik iktisatçısına (iktisat nedir) uzlaşılması gereken bir noktaya işaret etmek istiyorum: İktisatı son 50 yıldır batmış olduğu bu “doğa bilimi olma” hevesinden bir an önce kurtarıp, onu ait olduğu yere, insan faktörünü merkeze oturtan sosyal bilimler alanına getirmek için alternatif teorilere ihtiyaç duyulmaktadır. Teorilerin içerikleri aynı olmasa bile, en azından yöntemsel olarak matematik ve istatistiğin o basitleştirici ve yanıltıcı betimlemelerindense, politik kurumlar, toplum sosyolojisi ve birey psikolojisini de içine alan yeni bir anlayış ile, ekonomi biliminin zedelenen itibarını yeniden o şaşalı günlerine taşımak hiç de zor olmayacaktır.
5 Yorum Var.:
Çok yerinde bir yazı olmuş.
Özellikle şu tespit;
"
...modern makro-ekonomik algının, ekonomi bilimini bir sosyal bilimden öte bir doğa bilimine benzetme kaygısıdır. Son 50 yılda matematiği adeta fetişleştirerek, ekonomiyi salt rakamsal analizlere indirgemeyi başaran bu anlayış, kompleks insanı rasyonel bir robota dönüştürmekten de geri durmamıştır.
"
İstatistik bölümünde okuduğum yıllarda ekonomi dersinde hocanın, iktisadı tümden matematik kanunları gibi görme anlayışı içinde olduğunu hatırlıyorum. Ayrıca "teknik analiz" ifadesini de sık duyarız ve bu analizler krizi öngörmede ve çözmede bir işe yaramadı.
Ayrıca bu konuya bağlı olarak şu öneri;
...en azından yöntemsel olarak matematik ve istatistiğin o basitleştirici ve yanıltıcı betimlemelerindense, politik kurumlar, toplum sosyolojisi ve birey psikolojisini de içine alan yeni bir anlayış ile, ekonomi biliminin zedelenen itibarını yeniden o şaşalı günlerine taşımak hiç de zor olmayacaktır.
herhalde söylenen doğru şey.
İktisatçılar krizi görememiş demişsin ama aylar öncesinden kriz geliyor diye bağıran ve bunu haklı temellere dayandıran bir sürü iktisatçı vardı.dur birkaç tanesini sayayım:
Dean Baker,US
Wynne Godley, UK
Fred Harrison, UK
Michael Hudson, US
Eric Janszen, US
Stephen Keen, Australia
Jakob Brochner Madsen and Jens Kjaer Sorenson, Denmark
Kurt Richebacher, US
Nouriel Roubini, US
Peter Schiff, US
Robert Shiller, US.
Jim Grant
Bill Fleckenstein
Marc Faber
Jim Rogers
Doug Noland
Henry C K Liu
Duncan Foley
Anwar Shaikh
Lance Taylor
David Kotz
Terry Roe
daha sayayım mı?
bir de güzel kardeşlerim, siz hala rational expectations teorisi iktisatta dominant görüş falan mı sanıyorsunuz? 30 sene geçti yahu resyonal beklentiler teorisi çıkalı.hatta lucas değil de myr'den sayarsan 40...
onun yerine bounded rationality çıktığında uzayda mıydınız yahu? sargent desem? marimon desem? social learning desem?daha ne desem?
iktisat insanları robot yapan rasyonel beklentiyi atmalı yazılmış yazı da. e çoktan attı be arkadaşlar, literatürü falan bilmeden yazarsanız gelinen nokta bu oluyor.
rasyonel beklenti egemen görüş falan değildir, eleştirilerinizi bir zahmet ona göre değiştirin.
Ayrıca, şu bazı liberal akademisyenler çıkıp da ABD'de üniversitelerdeki egemen Keynesyen görüşten bahsedince iyice sinir oluyorum. Yahu Keynesyen profesöre sahip toplasan 5 üniversite ya çıkar ya çıkmaz 5000 üniversitelik ülkede, hala Keynesyen avında bizimkiler
aslinda ekonomix bu yaziya gereken yaniti vermis. onun yazdiklarina tamamen katiliyorum. sadece belirtmek istedigim bir sey var.
cogumuzun yazdigi ders kitaplarindan ekonomi ogrenmeye basladigi mankiw'in, krizin mortgage piyasasindaki hangi iktisadi sorunlardan kaynaklanip ne yoldan finans piyasalarina yayilacagini 2004'te yeterince detayli olarak ongordugu su yazisi bence cok ilginc: link. o zamanlar, abd baskaninin ekonomi danismani olarak etkin regulasyon isteyen mankiw'in neden dinlenmedigi daha da ilginc.
Yorum Gönder