Nominal Borc, Reel Borc'a Karsi

Diyelim ki gecen sene sizin 100 lira borcunuz vardi. Bu sene 105 liraya cikti. Enflasyon ise yuzde 100. Borcunuz nominal olarak 5 lira artmis. Peki siz dune gore daha mi cok borc icindesiniz?

Kose yazarlarimiz evet diyorlar, bakin borc artti. Ben de diyorum ki enflasyon sebebiyle para deger kaybediyor. Dunun 100 lirasinin bugunku kiymeti 200. Eger sizin borcunuz bugun 200 liraya cikmis olsaydi, borcunuzun gercekte (yani reel olarak) sabit kaldigini soyleyecektik. Eger borcunuz 300 liraya ciksa idi, batiyorsunuz birader diyecektik. Ama borcunuz 105 olmussa, aslinda bugun daha az borclu bir insansinizdir.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Simdi size kose yazilarinda hic rastlamayacaginiz bir sayi vereyim:Bugun 2006 Agustos’unda merkezi yonetimin toplam brut borcu 348 milyardir. Bugunku fiyat ile 2001 Agustos’unda borcumuz 359 milyardi. Yani Turkiye’nin son 5 senede borcu reel olarak azalmistir. Ayni donemde milli gelirimiz ise reel olarak %38 artmistir.

Ayni sey sade bir vatandasin basina gelse, ne guzel yahu, bugun hem daha zenginsin (gelir artmis) ve hem de daha az borcun var denirdi. Tam tersi olsa, mesela, memurun maasi, enflasyon %10 iken, %6 artti, "devlet, memuru enflasyona ezdirdi" olurdu (nitekim oldu. Ek zam istendi.)

Devletin borcu, enflasyon (2001-2006 arasi kumulatif olarak) %130 iken, %123 artmis, borclar cig gibi buyuyor diyoruz.

Bence devlet, kamu borcunun ismini degistirip yerine "Memur Murtaza" desin, belki bakis acimiz degisir. Read More!

Shhh! Kimseye Soylemeyin. Kamunun Net Borcu Nominal Olarak Da Dusuyor



Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Kamunun Net Borcu (milyar YTL)
2003-12____250.8
2004-03____251.5
2004-06____265.5
2004-09____272.2
2004-12____271.8
2005-03____274.9
2005-06____266.0
2005-09____267.3
2005-12____271.6
2006-03____264.4
2006-06____261.8
2006-09(T)____257.9 Read More!

Yuksek Faiz Ic Talebi Arttirir mi?

Yuksek faizlerin nasil para genislemesine yol acarak ic talebi arttirdigi konusunda ilginc tezler okumussunuzdur.

Kanaatimce konunun ozu sundan olusuyor: Turkiye’de belli bir oranda dolar ikamesi yasandigi icin MB’nin, para politikasi yoluyla ekonomi uzerindeki etkinligi olmasi gerekenden daha zayiftir. Diger bir deyisle, piyasa TL’na uygulanan faizin yaninda Dolar (veya Euro) faizinin de etkisi altindadir. Saruhan Ozel, Ege Cansen, Tevfik Gungor gibi ekonomistler ekonomi uzerinde Dolar faizinin mutlak (veya en onemli) etkiye sahip oldugu fikrindeler.

Tabii bir cok konuda oldugu gibi bu konuda da tartismalar objektif rakamlara, ampirik calismalara dayanmadigi icin bir sonuca varilamiyor. Turkiye’de dolarizasyonun olcusu nedir, son 5 yilda ne sekilde degismistir, banka kredileri ne olcude TL faizine ne olcude Dolar faizine bagli olarak genislemekte veya daralmaktadir vs. benzeri konular yerine gayet muglak ve genellestirilmis tarzda sahsi ongoruler havalarda ucusmakta.

Ornegin, MB'nin Turkiye'de dolarizasyonun olcusu hakkinda cok emek vererek hazirladigi, dolayisiyla kimsenin okumadigi, okumaya da ihtiyac duymadigi bir rapor var. Eger 2005 tarihli Para Politikasi Raporu'nun 36-37-38 nci sayfalarina bir goz atarsaniz Turkiye'deki test dolarizasyonun sureci hakkinda bilgi sahibi olursunuz. En azindan doviz tevdiat hesaplarinin toplam mevduata oranina bakarsak son 15 senenin en dusuk seviyesine indigini goruruz. 5 sene once bu oran %60 idi, bugun %34. Ama olsun, rakamlardan bana ne, benim iskembem bana yeter.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Soru 1: Yuksek faizlerin atesledigi sicak para girisi ile doviz arzi artmis midir?

1995-97 arasi ile 2002-2006 arasini karsilastiralim:

Uzun vadeli krediler (yillik ortalama):
1995-97: 0.9 milyar $
2002-06: 8.6 milyar $

Dogrudan Yatirim (yillik ortalama):
1995-97: 0.6 milyar $
2002-06: 5.4 milyar $

Faize dayali sicak para akimi (yillik ortalama):
(DIBS, kisa vadeli banka kredileri, banka mevduati)
1995-97: 2.3 milyar $
2002-06: 5.2 milyar $

Doviz arzini arttiran unsur acaba yukaridakilerden hangisi?

2. Artan doviz arzi tuketimi patlatmis midir?

MB verilerine gore tuketici kredilerinin sadece yuzde 3.4’i yabanci para cinsinden. Yani % 97’ye yakini TL cinsinden. TL cinsinden kredi demek kredi faizinin TL cinsinden olmasi demek. Nasil oluyor da TL faizinin yuksek olmasi hem kaynak arzini hem de kredi talebini arttirabilir? Eger TL cinsinden faizler inse tuketici kredilerine talep artar mi azalir mi?

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Borsa Yorumları
Altın Yorumları Read More!

Kamu Net Borcu

Asaf Savas Akad'in yazilarini daha once burada cok gundeme getirdik. Yaptigi analizler bizimkilerle hemen hemen hic uyusmaz, karamsardir, ekonominin gidisatindan memnun degildir. Ama Yigit Bulut gibi cahil, Gungor Uras ve Yaman Toruner gibi art niyetli degildir. Bugunku yazisini okudugunuz zaman bunu acikca gorebilirsiniz.

Yazisinin konusu kamu net borcu ve rakamlari enflasyon ayarlamasi, buyume ayarlamasi, doviz kuru ayarlamasi gibi yapilmasi gereken ne ayarlama varsa yaptiktan sonra yorumluyor. Anlayacaginiz gercekleri carpitmiyor. Sonucta cevap aradigi soru cok kolay bir soru: kamu net borcu artmis midir, azalmis midir? Bu soruya cevap verebilmek icin dahi olmaya gerek yok, yillar itibariyle reel rakamlara ve oranlara bakarsaniz kamu net borcunun son 18 ay icerisinde dustugunu ve bu dususun bu sene hizlanarak gerceklestigini gorebilirsiniz. Savas Akad'in verdigi cevap bu. Biz zaten bu konuda kafasinda soru isaretleri olusmus okuyucularimiza bu cevabi 3 hafta oncesinden vermistik.

Devalüasyon Nedir    Verimlilik Nedir    Altın Yorumları    Hedge Fon Nedir    Resesyon Nedir    Nükleer Santraller

Yine de bizim milletimizin kafasi "reel" rakamlara pek calismaz, nominal rakamlari daha iyi anlarlar. O yuzden biraz daha kemer sikalim ve butce fazlasi verelim, borcumuz nominal olarak da azalsin diyoruz. Ancak bu beklentimiz secimlerden dolayi onumuzdeki sene de gerceklesmeyecek ve olasi bir koalisyon hukumeti durumunda butce fazlasi ruyamiz baska bir bahara kalacaktir diye korkuyoruz. Read More!

Risk Tercihi

Turk insaninin riskli bir yasami tercih ettigini, sigortayi zorunlu olmadiktan sonra yaptirmadigini dusundugumuzu soylemistik. Bu konuda Aksam gazetesi bir arastirmanin sonuclarini yayinlamis. Arastirmanin iki tane carpici sonucu var. Birincisi, 21 yasinin uzerinde sigorta yaptirabilecek potansiyele sahip Turk halkinin sadece %35'i bir sigorta policesine sahip. Yani her 3 kisiden 2 tanesi herhangi bir sigorta yaptirmamis vaziyette. Arastirmada detaylari yazmiyor ama bana kalirsa sigorta yaptiranlarin buyuk kismi da 'arac kasko' yaptiriyordur diye dusunuyorum.

Arastirmanin ikinci sonucu ise su: su an sigortaya sahip kisilerin sadece %27'si gelecekte bu sigortalarini yenilemeyi dusunuyormus.

Arastirmanin bir baska sonucu ise Turk halkinin %75'i gelecekte sigorta yaptirmayi dusunmuyormus.

Bana sorarsaniz bu haber ortalama ekonomi haberlerinden daha icerikli bir haber. Bu haberi yapan gazetecinin sag veya sol, ya da hukumet yanlisi veya hukumet karsiti bir egilimi yok. Ancak haberin cok fazla derinligi de yok. Mesela ben bu kadar para harcayip bir arastirma yaptiriyorsam ogrenmek isteyecegim seylerin basinda sigortalarin dagilimi ve bu dagilima neden olan faktorlerin neler oldugu gelir. Mesela insanlar neden yasam sigortasi yaptirmak istemez? Yasam sigortasi yaptiranlar neden yaptirir? Neyse burasi Turkiye, tarafsiz bir haber okudugumuza sukredecegimize daha iyisini istiyoruz. Read More!

Bayram Yazisi

Blogumuzu bayramda ziyaret eden okuyucularimizin sayisi %50 oraninda azalmis vaziyette. Yaptigimiz yatirimlarin karsiligini alamiyoruz, kelimenin tam anlamiyla krizdeyiz. Devletin biran once bu duruma el atmasi lazim. Haykiriyorum, nerede bu devlet?

Asaf Savas Akad da bugunku bayram yazisinda "Nerede o eski enginarlar!!" geyigine girmis ve konuyu soyle aciklamis:

"Eski enginarlar, patlıcanlar, domatesler vs. çok mu lezzetli idi? Doğrusu bilemiyorum. Bugüne kıyasla daha doğal koşullarda, suni gübre, böcek ilacı, sera vs. kullanılmadan üretiliyordu. Lezzetler galiba daha güçlü idi."

Biz alternatif bir aciklama getirmek istiyoruz. Insanlar yaslandikca maalesef duyma, koklama, tatma, gorme gibi yeteneklerini yavas yavas kaybetmeye baslarlar. Bunun neticesinde eskiden gayet rahatlikla duydugumuz, gordugumuz, tattigimiz seyleri yaslandikca algilayamamaya baslariz. Nedense insanlar "Nerede o eski davullar!!" demezler ve durumu "eskiden hayvanlarin derileri daha bir gergin olur, o hayvan derilerinden super organik davullar yapilirdi, kalmadi artik o hayvanlardan" seklinde aciklamazlar.

Sindirella Hikayesi  Tahvil Nedir  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Çernobil Faciası  Türev Konu Anlatımı

Bayram yazimin son kisminda deginecegim konu pompali tufekle 7 kisiyi olduren seri katiller. Yok hapciydi, yok psikopatti seklinde bunlarin davranisi aciklanmaya calisiyor. Benim bu olaya bakis acim ise yine biraz farkli. Benim aklim kapkacti, cinayetti gibi seyleri duyunca direkt 99 yilindaki Rahsan Affina gidiverir. Turkiye'nin adli sistemi gayet dandiktir, vs bana sorarsaniz Turkiye'nin en buyuk zayifligi da buradadir. Bir de bunun uzerine her 5 senede bir af cikararak suclulari sokaga saliverirseniz bu adamlari hayatta suc islemekten caydiramazsiniz. Neyse bu konuda soyleyecek cok sey var ama bayram bayram ne sizin moralinizi ne de kendi moralimi bozayim.

Iyi bayramlar.

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Borsa Yorumları
Altın Yorumları Read More!

Siyasi Parti Projesi II

Gecen iki gun zarfinda bu konu uzerinde etraflica dusunme firsati buldum. Daha fazla dusundukce bu fikirler kafama daha cok yatmaya basladi. Izlenimlerden Fethi Bey bu siyasi hareketin diger onemli bir kolunun milliyetcilik oldugunu hatirlatarak onemli bir katkida bulundu. Bu zaman zarfinda verileri de daha dikkatli inceledim ve projenin fisibilitesinin cok yuksek olduguna kanaat getirdim. Turkiyede calisma yasinda olan 50 milyonun uzerinde bir topluluk var. Secmen sayisi ise son secimlerde 42 milyon civarinda imis. Turkiye'de calisan sayisi ise sadece 23 milyon kisi. Anlayacaginiz potansiyel cok buyuk.

Ayrica onceki secimlerde AK Partinin ve onun oncusu olan Refah Partisinin iki kilo pirince, 1 kilo kuru fasulyeye secmenlerin oyunu kazandigini dusunursek, Turkiye'deki secmenlerin tesviklere ne kadar olumlu tepki gosterdigi sonucuna rahatlikla ulasabiliriz. Hatta 92 secimlerinde Demirel'in 500 gunde isleri yoluna sokacagim, herkes bir ev bir araba sahibi olacak diyerek secimleri kazandigini da unutmamaliyiz. Bu acidan halkin sorunlarina ve isteklerine cevap verecek, en azindan soylem bazinda bu isi yapabilen parti secimlerden basariyla cikacaktir. Yalniz Fethi Bey'in gozden kacirdigi bir nokta var, cok populist olursaniz ve halk da sizin gercekten populist oldugunuzu dusunurse soylediklerinizi inandirici bulmayacak ve secimlerde basarili olmaniz mumkun olmayacaktir. O yuzden ben daha once belirttigim populizm cizgisinin cok disarisina cikmayacagim. Bu goruslerin isiginda projeyi su sekilde gelistiriyorum:

Yatırım Fonları Nedir?   Altın Fonu Nedir  Komünist Nedir  Komünizm nedir?  Kapitalizm Kapitalist nedir

Oncelikle partinin adini Milliyetci Sifirci Parti (MSP) olarak ongoruyorum. Partinin adi hem milliyetci kesime hem de eski dindar kesime hitap ederek muhafazakar kesime goz kirpiyor. Partinin halk tarafindan inanilmasini guc olan tek soylemi "faizleri sifirlayacagiz" soylemidir. Medya bununla dalga gececek, ve diger politik partiler bunun gercekci olmadigini soyleyecektir. Iste biz bu noktada "komplo teorisi" kartini oynayacagiz. Ulkedeki yuksek faizlerden rantcilarin ve yabanci bankalarin beslendigini bilmeyen yok. Bu kisilerin ayni zamanda medyayi ve bir cok siyasi partiyi kontrol ettigi bir cok kisi tarafindan kabul ediliyor. IMF ise ulkemize sadece yabancilara olan borclarimizi odememizi garanti altina almak icin mudahale ediyor ve uygulamamizi direttikleri politikalar ulkenin zararina issizligi ve yoksullugu arttiran politikalardir. Gorulecegi uzere dort bir tarafimizdan hainlerle kusatilmis bir durumdayiz ve halkimizin gelecegi icin harcayabilecegimiz kaynaklari kanimizi emen dusmanlarimiza kaptirmaktayiz. Bu arada bu soylem de hem solcu hem de ultra solcu kesimi de bizim kanadimiza cekecek bir soylemdir.

Secmenlere faizlerden bahsederken rakamlari da cok etkin sekilde kullanmamiz gerekmektedir. Turk milleti ulkenin kanini emen yuksek faizcilere HER GUN 200 MILYON YTL faiz oduyor. Biz bu faizleri sifirlayarak cok buyuk bir kaynagi ortaya cikaracak ve halkimizin faydasi icin kullanacagiz. Tek basina iktadara geldigimizde her yil 1 milyon kisiye devlette is kapisini acacagiz. Bu kisileri ogretmen, hemsire ve doktor, savci ve hakim, polis olarak istihdam edecegiz. Boylece bu kaynak ulkenin egitim, saglik, adalet ve guvenlik sorunlarini cozmekte kullanilacaktir. Mahkemeler jet hiziyla isleyecek, polisler halki terorize eden kapkac ve uyusturucu cetelerinin kokunu kaziyacaktir. Ulkemizde ogretmen acigi kalmayacak, cocuklarimiz gelecege guvenle bakabileceklerdir. Ayrica devletin sundugu bedava saglik hizmetlerini yaygilastiracak, herkese bir yesil kart verecegiz.

5 sene sonunda toplam 5 milyon kisiyi ise alarak Turkiye'nin kanayan yarasi olan issizlik problemini cozecegiz, issizligi sifira indirecegiz. Ayrica faiz harcamalarindan elimize gecen parayla devletin borclarini odeyecek ve 5 sene sonunda tum ic ve dis borclarimizi da sifirlayacagiz. Biz iktidara geldikten sonra artik cocuklarimiz borcla dogmayacaktir.

Iktidara gelmemizle birlikte doviz kurunda da ihracata yonelik uretim yapan sektorlerimizi rahatlatacak ve haksiz rekabete neden olan dusuk doviz kuru problemini cozecegiz. Ucuz ve kalitesiz Cin mallarinin ulkemize girmesine sinirlamalar getirip ulkenin buyumesinin motoru olan KOBIlere sifir faizle kredi saglayacagiz. Iktidarda oldugumuz 1000 gun icerisinde ulkede cari acik, issizlik, yuksek faiz, dusuk kur, problemleri ortadan kalkmis, her vatandasimiz "sifir faizle" mortgage kredisi alarak ev sahibi olma imkanina kavusacaktir. Ulkenin onune yuksek faizle cekilmis duvari yikacak ve ulkemizi daha mutlu ve refah yarinlara tasiyacagiz.

Bu arada hazineden super ligde mucadele eden futbol takimlarina 100'er milyon YTL yardim da yapilacak ve ulkemizin Dunya futbolunun bir numarali ulkesi olmasi saglanacaktir.

Tum bunlari yapmamizi saglayacak sey faizlerin sifira indirilmesidir. Ulkemizin kotulugunu isteyen dis mihraklara karsi durabilir ve halkmizin da destegini alarak bunu basarabiliriz. Ben bu projeye onculuk edebilecek en uygun kisinin Suleyman Demirel oldugunu dusunuyorum, ben de Amerika'dan Turkiye'ye kesin donus yaparak ekonominin (ekonomi nedir?) basina gecmeye ve ikinci Dervis olmaya talip oluyorum. Yukarida ozetini yaptigim stratejinin bazi maddelerinden taviz de verebilirim. Mesela medya ile bir cesit anlasma yoluna gidersek (iktidara geldigimizde yerine getirilmesi kaydiyla) medyanin da destegini arkamiza alabiliriz. Daha yolun basindayiz. Read More!

Siyasi Parti Projesi

Ben de Turkiye'de niye bu kadar cok siyasi parti var diye kendi kendime soruyordum. Nihayet tatminkar bir aciklama buldum. Iki tane faktor var. Birincisi Turkiye'deki secmenlerin neyin dogru neyin yanlis oldugunu cok fazla ayirt edememesi nedeniyle ulkeyi yonetecek derinlige sahip olmayan kisileri derinlige sahip kisilerden ayirt edememesi. Isin talep kismini bu sekilde acikliyorum. Isin arz yonunde ise cok fazla gizem yok. Siyasi partilere her yil hazine tarafindan yapilan maddi "yardimlar" cok ciddi rakamlara ulasmis. Bu sene neredeyse 100 milyon, gelecek sene ise 300 milyon YTL. Oha falan oldum yani!!

Ortada bu kadar buyuk bir pasta oldugunu gorunce hemen bir proje gelistirdim. Kim uygulamak isterse uygulasin ama ilk tercihim Izlenimlerin yazari Fethi Bey. Sizi merakta birakmayayim ve hemen projenin detaylarina geceyim. Bu siyasi partinin sadece bir tane stratejisi olacak. Bu parti tek basina iktidara geldigi takdirde devlete tam tamina 5 milyon yeni devlet memuru alarak hem acik issizlik hem de gizli issizlik problemini cozmeyi vaad edecek. Bu siyasi partinin ilk ve en onemli amaci bu olacak. Simdi Turkiye'de devlet 100 tane eleman alacagiz dedigi zaman binlerce kisinin bu pozisyonlar icin rekabet ettigini biliyoruz. Bu acikladigimiz 5 milyon kisilik kadro icin de yaklasik 15 milyon kisinin ilgi gosterecegini dusunuyoruz. Turkiye'de calisma ve oy verme yasinda olan yaklasik 40 milyon secmen var, ancak bunlarin yaklasik 22-23 milyon kadari is sahibi. Geri kalan kisiler bu pozisyonlarda yan gelip yatarak maas kazanacaklarini bildiklerinden buyuk bolumunun bu 5 milyon kisilik kadroya talep gosterecegini dusunuyorum. Bu kisilerin buyuk bolumunun de bizim kuracagimiz partiye oy verecegini dusunursek, ilk asamada oylarin %40'a yakinini biz almis olacagiz.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Issiz cocuklara sahip ana babalar da cocuklarinin is sahibi olmasini isteyecekleri icin bizim partimize oy verecek ve Turkiye'de oylarin %50'sinden fazlasini alarak tek basimiza iktidara gelecegiz.

Proje basit, detaylarina girelim. Diger siyasi partilerin ortaya atacaklari en buyuk soru bu projenin finansmani sorusudur. Nasil finanse edecegiz bu 5 milyonluk ekstra isgucunu. Cevap cok basit. Ekonominin basina Gungor Uras'i getirip verdigimiz reel faizleri sifira indirerek her sene faize verdigimiz 40-50 milyar YTL civarindaki paralar 5 milyonluk istihdamin finansmanini rahatlikla saglayacaktir. Bunun yaninda sicak para ulkemizden kacacagi icin doviz kurunda bir "duzeltme" yasanacak ve Turk lirasi yeniden yabanci ulkelerle ticarette rekabet edebilir bir seviyeye gelecektir. Bu proje sizinde tahmin edebileceginiz gibi rekor seviyelere ulasmis cari acik problemini de rahatlikla cozebilecektir. 5 milyonluk ekstra devlet kadrosunda kendisine yer bulamayan vatandaslarimizda ihracata yonelik buyuyecek tarim, tekstil gibi sektorlerde is bulabileceklerdir.

Yaptigimiz bu aciklamaya itiraz edecek bir kac tane ne konustugunu bilmeyen ekonomist disinda halkimizin cogu yaptigimiz bu aciklamayi gayet mantikli bulacaktir. Neticede aklin yolu birdir, ekonomi doktorasi yapmaya falan oyle cok gerek de yoktur, hatta yapilmamasi bir israfin onlenmesi bakimindan daha faydalidir.

Ozetleyecek olursak, projemiz hem issizligi, hem cari acigi cozmekte, gelir dagilimini yoksullar lehine duzeltmekte, ve ulkemizin yillardir kanini emen yabanci sermayeye hakettigi cevabi da vermektedir. Nihayet halkin yaninda olan ve halkin konustugu dili konusan bir parti geliyor: Populist Parti. Read More!

Ağzına sağlık sayın Gürses

Uğur Gürses'in 20 Ekim 2006 tarihli Radikal'deki yazısı. Konu önemli, önemli olduğu kadar da güncel... Ağzına sağlık sayın Gürses...

"Ödemeler dengesi 'stok' değil, 'akım' tablosudur. Belli bir dönem için ne kadar giriş ya da çıkış olduğunu görmek mümkündür. Böyle bakınca, ağustos itibarıyla son bir yılda ülkeye giren doğrudan yatırım 18.5 milyar dolara ulaşmış. Bu tabloya girecek olan iki büyük kalem daha var. Bunlardan biri, Dexia tarafından satın alınan Denizbank için ödenen para olan 2.4 milyar dolar. Diğeri de Citibank tarafından satın alınan yüzde 20'lik hisse için ödenecek para olan 3.1 milyar dolar. Bu iki satış da, 2006 ödemeler dengesi sayıları içinde yer alacak. Böylece, son iki yıllık dönemde Türkiye'ye giriş yapan doğrudan yatırım miktarı toplamda 30 milyar dolara yaklaşacak.

Bazı ekonomi yazarları hâlâ 'sıcak para', 'yüksek faiz, düşük kur' ve 'cari açık' konularında 'inciler dizerken', Türkiye farklı bir kulvara girmiş, farklı bir yere doğru gidiyor. 2001 yılındaki 'kendine güvensiz ülkenin', hâlâ 'çocukluk hastalığından' mustarip olduğunu sananlar yanılıyorlar. Bunu, bu ülkeye yüklü yatırım yapmak için bu paraları getirenlerin bize söylemesi ise üzücü.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Hâttâ bir ara, 'mevcut işletmelerin yabancılara satışının bize faydası yok' diye tutturanlar da oldu. Onlara göre, ülkeye gelen doğrudan yatırımcılar 'yeni işletme kurarlarsa' yarar sağlarmışız! Hani bu kadar da 'ileri gidenler' olmadı değil! Bankasını Dexia'ya satan Zorlu Grubu, parayı aldığının ertesi günü 800 milyon dolar tutarındaki vadesi gelmemiş tüm borçlarını kapattığını öğrendik. Bu miktar, başkalarına kaynak olmayacak mı? Ya da, Zorlu Grubu'nun elinde kalan tutar başka yatırımlara gitmeyecek mi? Hepsinin yanıtı 'evet'!'

Şimdi başka bir kapı açılıyor. Bu da, ülkeye gelen ve ulusal bankalarımızdan birini satın alan yabancı bankaların uzmanlık alanlarının farklı olmasının getirdiği bir olumlu taraf var. Örneğin bunlardan biri Dexia. Dexia kamu finansmanında dünya lideri bir banka. Bunun anlamı, kamu kesimindeki projelerin kaynak olanağına kavuşması demek. Tabii ki 'akıllı' ve rasyonel olanlarına.

Kamu kesiminde (kamu kuruluşları ya da belediyeler) proje denildiğinde, hemen akla gelen diğer soru, 'kaynak nereden?' sorusudur. Eskiden bunun yanıtı 'Hazine garantisi' biçimindeyken, 2001 krizi sonrasında bu olanak kalmadı. Hazine garantisi sınırlandı, o da belli projelere tahsis edildi. Kamuda, sadece 'dönüşü olabilen' projeler özel finansman olanakları bulabildi. Şimdi, kamu finansmanı konusunda lider bir banka, Türkiye'de yerleşmeye karar verdi, ulusal banka satın aldı.

Uzun yıllar Hazine yetkililerinin ve siyasetçilerin peşinde 'Hazine garantisi' için koşan kamu işletmeleri ve belediyelerin, akıllı bir strateji ve 'özel işletme' mantığı doğrultusunda bir özel banka ile proje kredisini konuşur duruma geçebiliyor olmaları gerekir. Eğer bunu başarırlarsa, bu alanda sağlanacak kaynağın boyutunu kestirmek çok zor olacaktır!

'Fonu sağlayacak olan' içeride banka satın alırken, yerel yönetimlerde de bu sinyali alıp iyi kullanabilecek olanlar için fırsat kapıda!
" Read More!

Makro Iktisat Sorulari - II

Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Önce kaale alınabilecek okuyucu şikayetlerine değinelim. İki konuda itiraz ve sitem gelmiş. Birincisi kullanılan üslup çok ağır ve ölçüsüz bulunmuş. İkincisi de matematiğe yapılan aşırı vurgu nedeni ile edebiyatı küçümsüyorsunuz demişler. Ne diyorsunuz?

Öncelikle üslup konusunda kimse kusura bakmasın. Ortaya konulan diz boyu cehalet karşısında insanın sinir sistemlerinin ayağa kalkmaması mümkün değil. Hasbel-kader opinion-maker pozisyonunda yer kaplayan insanlar “kamu finansmanı yine vergilerle mi yapılacak” yahut “Enflasyon artar ama fiyatlar artmaz” gibi zırvaları söylemekten utanmıyorsa, bizim ölçüyü kaçırdığımız nasıl iddia edilebilir? Matematik konusunda ise, bizim vurgumuz analiz fukaralığının nedenlerini açıklamak içindi. Matematikten anlamayanlar edebiyatı çok iyi yapar gibi bir iddiamız yok. Aksine, “matematikten anlamıyorsunuz bari kompozisyonu becerin” gibi bir sitemdi. Ancak ne yazık ki cehalet, ve özellikle kasıtlı/bilinçli cehalet o kadar yaygın ki bu konuda da sınıfta kalıyoruz. Bilemediğini bilmeyen kimseye bir şey öğretemezsiniz. Bu kişilerden uzak durmak gerek. Sonra, bir paragrafta 10 kez arttı kelimesi geçip, bir kez azaldı kelimesi geçiyor ve başlıkta, sırf negatif olduğu için, bu azalma kelimesi ön plana çıkartılıyorsa, kusura bakmayın, matematiği edebiyatı bırakın, ben burada art niyet ararım. Bizim burada yapmaya çalıştığımız bilginin ve analizin önemini vurgulamak, değerinin altını (bkz. altın yorumları) çizmek. Cehaletle savaş bu açıdan önemlidir. Tutarlı yorum için, bilgi donanımı ve analiz gücü şarttır. Maalesef Türkiye’miz bilgisi olmadan fikri olan insanlarla dolu, ve ulusça analiz fakiriyiz. Bilgi dediğiniz şey gökten vahiy olarak inmez. Çaba gerektirir. Aynı şey analiz için de gerekli. Bunun için matematiğe ve kitap okumaya vurgu yapıyoruz. Bunun için kitap okumayan kişilerin gazete okuması yasaklanmalı gibi son derece faşizan bir yöntem dile getirebiliyoruz.

Geçen röportajda kaldığımız yere geri dönelim. Cari açık meselesine bayılıyoruz. Sizse enflasyonu en önemli sorun olarak gördüğünüzü ısrarla belirttiniz. Cari açık sorunu daha önemli bir sorun değil mi?

Cari açık sorununu sürekli dile getirenlerin açıklaması gereken durum, bu cari açığın gökten zembille inmediğidir. Dolayısıyla, daha önce bu sitede de dile getirildi, cari açık bir sonuçtur. Tekrara girmeden bir benzetme yapalım. Türkiye’nin cari açığı en önemli sorun olarak görmesi Fenerbahçe’nin yenilen gollerin faturasını Kerim’e çıkarmasına benziyor. Fenerbahçe’de, aslında diğer takımlarımızda da, asıl sorun, mücadele eden bir orta saha ve forvet nosyonunun olmaması, oyunun tek tarafını yarım yamalak oynayan oyuncuların “yıldız” kategorisinde değerlendirilip (örnek: Alex, Tümer, Tuncay, Kezman, Deivid), fizik gücü sağlam takımlar karşısında tuş olmasıdır. Orta saha ve forvetteki bu fiziki direnç sorununa çözüm bulunmadıkça Fener defansında ister Kerim, Can oynasın (aslında ikisi de takım içindeki alternatiflerinden daha iyi), isterse Önder, Lugana, Edu hatta Roberto Carlos oynasın Fener bol gol yemeye devam edecektir. Sorun defans kurgusu sorunu değil, yapısal bir sorundur. Cari açık da bunun gibi ekonomideki yapısal bir durumun sonucudur.

Nedir bu yapısal durum?

Yapısal durum şudur. Çok kaba bir varsayımla ekonomide üretilen ve tüketilen iki tür mal olduğunu düşünelim. Örneğin ekmek ve su. Ülkede bir kısım insanlar ekmek, diğerleri de su üretiyor olsun. Şayet diğer ekonomilerde de aynı ürünler üretiliyorsa dışarıdan ekmek veya su alma ihtiyacı içinde olmazsınız. İyice basitleştirelim. İki ekonomide aynı sayıda insan aynı miktarda ekmek ve aynı miktarda su üretiyor olsun. Toplam arz ve toplam talep birbirine eşit olacağı için iki ekonominin birbiri ile ticaret yapmasının bir önemi, ya da avantajı yoktur. Ama örneğin, bir ekonomide içeride su kaynakları kıt olsun, veya hiç olmasın. Bu ekonomideki insanlar dışarıdan su ithal etmek zorundadırlar. Bunu da suyun karşılığında ekmek vererek yapabilirler. Bu da ihtiyacından daha fazla ekmek üretmekle mümkün olur. Veya bir ekonomide bir insan günde iki ekmek üretiyor, diğer ekonomideki bir insan günde dört ekmek üretiyor olsun. Bu durumda dengesizlik ortaya çıkacaktır. İkinci ekonomideki insanlar daha fazla ekmek üretecek Gayri Safi Milli Ekmek Üretimi ve gelirleri artacak, veya ilk ekonomideki insanlardan daha fazla dinlenme zamanına sahip olacakları için daha mutlu olacaklardır. Bu durumda ikinci ekonomideki insanlar ilk ekonomideki insanlara göre daha iyi durumdadır, çünkü daha verimlidirler. Bu durumda birinci ekonomideki insanlar verimliliği artırmak zorunda kalacaklar, eğer bunu yapamazlarsa ithal ekmek daha ucuz olacağı için, kendileri daha pahalı ekmek üretmek yerine dışarıdan ekmek ithalat edeceklerdir. Dikkat ederseniz, her iki ekonomide aynı para birimi kullanıldığı için ortada döviz kuru ile ilgili bir problem yoktur. Problem, bir ekonomideki insanların daha verimli olmasının ortaya çıkardığı dengesizlik durumudur.

Devalüasyon Nedir    Verimlilik Nedir    Altın Yorumları    Hedge Fon Nedir    Resesyon Nedir    Nükleer Santraller

Toparlarsak, ihracat ithalat yapabilmek için yapılır. İthalat yapmayacak olsaydık ihracat yapmamıza gerek kalmazdı. İthalat ise ya içeride var olmayan ürünleri tüketmek için, yahut da içeride üretim olsa da daha ucuza tüketmek, yahut aynı fiyata daha kalitelisini tüketmek için yapılır. Bunların hiçbirisi de kötü şeyler değildir. Örneğin, madem bilgisayar üretemiyoruz, bilgisayar ithal etmeyelim, kuru üzüm ve pamukla idare ederiz demek aptalcadır, salaklıktır. Türkiye’de petrol yok, petrol ithal etmeyelim diyemeyiz. Veya aman Türkiye’de bir iki üretici ayakta kalsın diye tüketicileri aynı fiyata daha kötü, daha kalitesiz araçlara mahkum etmek eziyettir. Bu normal şartlarda verimlilik artışına yöneltebilecek olan şartları suni tedbirlerle yumuşatmak ve geçici bir refah sağlamaktır. Türkiye’de uzun dönem boyunca yapılan budur. Bu da uzun dönemde bize fakirleşme olarak geri dönmüştür.

Ama Türkiye’de durum bu şekilde algılanmıyor? Cari açık etrafında yapılmayan spekülasyon yok. Nedir bunun sebebi?

Bunu daha önce de belirttim. Türkiye’nin temel sorunlarından biri, bu topraklar üzerinde yaşamış olan dinozor ve fosillerin başka yerlerdeki gibi petrole dönüşmemesi, onun yerine gazetelerde birer köşe ve televizyonlarda birer koltuk kaparak ekonomi yorumculuğu yapıyor olmasıdır. Bununla şunu kastediyorum. Türkiye 70’li yıllarda yaşadığı olumsuz tecrübeleri, ve DPT önderliğinde uygulanan devletçi politikaların sonuçlarını iyi analiz edemedi. Dolayısıyla da basında bulunan çoğu organik olarak olmasa bile anlayış olarak DPT-kökenli ekonomi yorumcuları 1980’den sonra Türkiye’deki ve Dünya’daki değişimleri algılayamadı. Buna bir de bilinçli ve kasıtlı cehaleti ekleyin. Hala 80 öncesinin karabasan ve kabusları ile günümüz politikalarını yorumlamaya kalkarsanız sonuç bu olur. “70 cent’e muhtaç” deyimi ile özetlenebilecek bu karabasanlar, bir gün döviz bitecek, petrol alamayacağız, ithalat yapamayacağız, devlet borç bulamayacak, vs vs... şeklinde yankı bulur. Felaket bizim ülkemizde daha fazla müşteri bulduğu için de satar.

Korkunun en büyük nedeni cehalettir. İnsan bilmediğinden korkar. DPT’nin Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülüklerden biri bu cehalet üzerinde tesis ettiği güdük anlayıştır. İthal ikameci sistemin ve planlama stratejilerinin Türkiye’deki en büyük sorunu da bu olmuştur. Halbuki bugün ne dünya 1980’lerdeki dünya, ne Türkiye 1980’lerin başındaki Türkiye.
(Devam edecek) Read More!

Hedging Nedir, Ne Demektir?

Bu yazida hedging nedir, ne demektir sorusunu bir ornekle aciklayacagiz. Galatasaray bugun de tahminlerimiz dogrultusunda bir sonuc aldi ve kendi sahasinda PSV takimina yenildi. Biz ne diyoruz? Turkiye'deki tum takimlarin defansi cok kotu, bu takimlarin gol yememe durumu diye bir sey neredeyse yok. Galatasaray her macinda en azindan 1-2 gol yiyor, Fenerbahce ve Besiktas da oyle. Galatasaray PSV macini seyretmedim, bundan sonra da Turk futbol maclarini seyretmek icin para harcayacagimi dusunmuyorum. Kendi guclerini bilmiyorlar, sahaya yanlis taktikle cikiyorlar, kaybedecekleri kabak gibi ortada olan maclarda yenildikleri zaman saskinliga dusuyorlar. Bugun Galatasaray'in basina gelenler bunlar. Sahaya tek forvetle cikarak dogru bir is yaptilar ancak mac 1-1'e geldikten sonra forvet sayisini 2'e cikarmalari yanlisti. Nitekim, ikinci golu de kontrataktan yemisler. Risklerini azaltacaklarina arttiriyorlar. Netice dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmuslar.

Evdeki bulgur ne mi? Galatasaray maddi kriz icerisinde olan bir kulup. Bu macta berabere kalsa idi grubunda 3. sirada yer alacak ve PSV'nin sadece 3 puan gerisinde yer alacakti. Ayrica berabere kaldigi icin kasasina da para girecekti. Kasasina para girmesini garanti altina almanin diger bir yolu PSV'nin uzerine bugun yazdigim diger yazida belirttigim gibi bahis oynamasi olurdu. Bu durumda macin sonucu ne olursa olsun en azindan maddi olarak karli cikmis olurlardi.

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Regülasyon Nedir    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Simdi grubu ikinci bitirme sanslari hic kalmadi. Ucunculuk sanslari da Bordeaux'a yenilmemelerine bagli. Bu mactan once "kazanmaktan baska caremiz yok" diyerek sahaya ciktilar, oysa beraberlik de iyi sonuc idi. Futbol basit bir oyun, puan hesaplari da matematiksel olarak oldukca basit. Nedense bir turlu dogru stratejiyi uygulayamiyor Galatasaray.

Yarin Besiktas kendi sahasinda Tottenham ile oynuyor, yine soyluyorum beraberlik iyi sonuc. Ayni sey Fenerbahce icin de gecerli. Read More!

Turkiye'nin Gercek Sorunlari

Butun kose yazarlari yuksek faiz, dusuk kur, cari acik konularini tartisiyor, sanki sorunlarin kokeninde bunlar varmis gibi. Biz bugun gercek sorunlardan bahsedelim istedik. Bu yazida bahsedecegimiz sorunlari daha onceden bahsettigimiz sorunlar listesine ekleyebilirsiniz.

Yine de okurlarimiz cari acik konusuna bayiliyorlar, bu nedenle bu konuya kisaca deginelim. Cari acik disaridan, yaptigimiz harcama ve yatirimlar icin aldigimiz borclar yuzunden olusur. Olaya bakmanin bir yolu "niye bu kadar ithalat yapiyoruz?" sorusunu sormaktir. Diger bir bakis acisi ise "niye iceride yatirimlarimizi karsilayacak kadar para biriktirmiyoruz?" sorusudur. Neticede iceride yaptigimiz tasarruflar yeterli olmadigi icin disaridan tasarruf ithal ediyoruz. Bazi kisiler yanlis bir sekilde Merkez Bankasinin faizleri istedigi gibi kontrol edebilecegini dusunuyor. Yaniliyor bu kisiler. Faizlerin seviyesini belirleyen faktorler tasarruflar ve bu tasarruflara olan talepdir. Turk insani %15 reel getiri durumunda bile faizleri yeterinde yuksek bulmuyor olmali ki yeterince tasarruf yapmiyor. Ote yandan ulkedeki yatirimlarin reel getirisi %15'den fazla olmali ki hala sirketler bu yuksek faizlerden borclanma yolunu seciyor. Bir ornek vereyim. Benim ayda 1000 YTL bile kazanamayan devlet memuru olan tanidiklarim para biriktirmek yerine gidip 700 YTL'lik cep telefonunu gozlerini kirpmadan aliyorlar. Sorunun kaynagi iste burada.

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Regülasyon Nedir    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Ikinci bahsedecegimiz konu sigorta. Burada da Turk insaninin tutumu onemli rol oynuyor. Sigorta sadece sigorta sirketlerinden policeler alinarak yapilan bir faaliyet degildir. Her seyin sigortasini yapabilirsiniz. Mesela Galatasaray'in bugun yenilmesini istemiyorsunuz, yenilirse uzuleceksiniz. Kendinizi bu uzuntuye karsi sigortalayabilirsiniz. Diyelim ki Galatasarayin yenilmesi sizi $100 kaybetmis kadar uzecektir. O zaman bahis oynayarak PSV'nin kazanmasina yaklasik $35 yatirirsaniz ve eger mac sonunda PSV kazanirsa elinize yaklasik $100 para gecer (bahisciler PSV'nin kazanmasina 1'e 2.8 veriyorlar) ve bu uzuntunuzu notralize eder.

Bu verdigim gayet abuk bir konu uzerinde yapilan sigorta islemi idi. Benim asil bahsetmek istedigim sigorta turu, mal ureten, ihracat ve ithalat yapan, borc alan, borclanan sirketlerimizin yapabilecegi sigorta islemleridir. Mesela Cumartesi gunu bugday fiyatlarinin yuksekliginden bahseden bir yazi yazdim. Bugday fiyatlarinin gelecek sene bu yilki kadar yuksek seyretmesinin garantisi yok. Eger siz gelecek sene simdiki yuksek bugday fiyatlarina guvenerek bugday uretme yoluna giderseniz, ve gelecek sene bugday fiyatlari duserse birakin kar etmeyi zarar bile edebilirsiniz. Findikcilarin basina gelen budur. Fiyatlar her zaman istediginiz seviyede olmaz. O yuzden bu konuda sigorta yaptirabilirsiniz. Simdiden gelecek sene belirli miktarda bugdayi belirli bir fiyattan satarak karinizi garanti altina alabilirsiniz. Biz finans dunyasinda buna "hedging" diyoruz.

Hedging'in bir cok turu var. Baska bir ornek verelim. Ornegin petrol ureticisi bir sirket diyelim ki 100 milyon varillik bir petrol yatagi kesfetmis olsun. Buradan petrol cikarmanin maliyeti ise varil basina $40 olsun. Su anki petrol fiyatlari $60 dolar, yani simdi petrol cikarma isine girmek karli gibi gorunuyor. Ancak onumuzdeki 3-5 sene icerisinde petrol fiyatlari ne olur onceden kestirmek mumkun olmayabilir. Bastan yatirima girisirsiniz bir cok sabit harcama yaparsiniz, sonra petrol fiyatlari dustugu zaman zarar edebilirsiniz. Bu petrolu cikarmasi da belki 5 belki 10 yil surebilir. Iste bu gibi durumlarda petrol sirketleri genelde vadeli islemler borsasina gidip diyelim ki senede 20 milyon varili 5 yil sureyle satmak icin simdiden anlasma yaparlar ve fiyati sabitlerler. Gelecekte fiyatlar yukari giderse para kaybedebilirler ama yine de projelerinden kar ederler, petrol fyatlari duserse yine kar ederler.

Hedging ulkemizde Izmir Vadeli Islemler Borsasinda IMKB endeksi, doviz kurlari gibi bir kac kalem uzerinde islem yapilarak gerceklestirilebiliyor. Bu borsanin gunluk hacmi $100 milyon civarinda seyrediyor. Bu iyi bir rakam mi sorusuna cevap verebilmeniz icin diger borsalardaki hacimler hakkinda size bir kac rakam vereyim. IMKB'de gunluk islem hacmi $1000 milyon civarinda. Yani Turkiye'de vadeli islemler borsasinin hacmi hisse senedi hacminin onda biri kadar. Amerika'da gunluk hisse senetleri islem hacmi yaklasim $100 milyar dolar civarinda seyrediyor. Peki Amerika'da vadeli islemlerin yapildigi CME ve CBOT borsalarinin gunluk hacmi ne kadar diye tahmin edersiniz?

Tahmin edin canim, cekinmeyin. Soyleyin bir rakam.

Neyse, utandiniz belki. Belki de risk almak istemediniz. Ben soyleyeyim, $4200 milyar. Yani borsa hacminin tam 42 kati kadar. Turkiye'de insanlar niye sigorta yaptirmak istemiyor peki. Bu piyasalarin hacmi niye bu kadar dusuk? Benim verecegim cevap acik. Turkiye'de basi dara dusen devlete kostugu ve her seferinde devlet bunlari kurtardigi icin. Yani Turkiye'de sigortayi bir bakima devlet yapiyor. Maalesef bu sigortalarin primini tum toplum oderken faydasini sadece baskalari goruyor. Peki bu dogru bir yaklasim mi? Bir ornek vereyim, arif olan anlasin.

Ben ogrenciyken bolum olarak yemege cikmistik, Ukraynali Dimitri diye bir cocuk vardi, baslangicta garson ne icersin diye sordugunda "su" diye cevap verdi (cesme suyu Amerika'da bedava bu arada), ancak siparisini verdikten sonra yemek faturasinin herkes tarafindan esit paylasilacagini ogrendi ve garsonu geri cagirip su yerine "sarap" siparisi verdi. Yemegini bitirene kadar tanesi $6'dan 3 bardak sarap bitirdi. Ne demek istedigimi anlatabiliyor muyum? Serbest piyasa sistemine uygun olmayan uygulamalar insanlarin davranislarini carpitiyor ve istemedigimiz sonuclarin cikmasina sebep oluyor. O yuzden devletin sigortaci olmasi dogru bir yaklasim degil.

Turkiye'nin gercek sorunlari bunlardir ve tartisilmasi gereken sorunlar da bunlardir. Maalesef ulke faizdir, doviz kurudur tutturmus gidiyor. Read More!

Greg Mankiw ve Cari Acik

Daha once hic ziyaret etmemistim ama Greg Mankiw'in blogu ilginc gorunuyor. Okuyucularimizin en cok ilgisini ceken yazilarin basinda gelir dagilimi, cari acik ve doviz kurlari konusunda yazdigimiz yazilar geliyor. Amerikalilar ise cari acik ve doviz kuru konulariyla fazla ilgilenmiyorlar ama sinfilar arasi savasi simgeleyen gelir dagilimi konusuyla hayli ilgililer.

Mankiw de bu konuda Avrupa ve Amerika'yi karsilastiran ufak bir yazi yazmis. Yazinin ana fikri su: Amerika'da gelir dagilimi Avrupa'dan daha kotu ama Amerika'dakiler daha cok kazaniyor. Neticede Amerika'daki yoksulla Avrupa'daki yoksul arasinda cok fark yok ama Amerikali zenginler Avrupali zenginlerden daha zenginler diyor.

Bizim Turk yazarlar buna ne tepki verirler diye dusundum ve ideal tepkiyi galiba buldum. Tipik Turk yazari Mankiw'e soyle diyecektir:

"Mankiw'cugum, seni severim, okumus cocuksun ama olaylari tam kavrayamamissin, dur ben sana dogrusunu anlatayim. Simdi Amerika'nin cari acigini biz taaa buralardan endise ile takip ediyoruz, o kadar Nobel alan iktisatci yetistirdiniz bizim kose yazarlari kadar ekonomiden anlayan adam cikaramadiniz aranizdan. Simdi, sizin bu fazla onemsemediginiz cari aciginiz bir gun yabanci yatirimcilarin hep birlikte komplo kurmasi ve paralarini cekmeleri neticesinde elinizde patlayacak. Dolar acaip deger kaybedecek (bu arada Turk lirasi ne hikmetse dolardan daha fazla deger kaybedecek), ve neticede Avrupa ve Asya paralari deger kazanacak. Iste o gun geldigi vakit Avrupa'nin kisi basina dusen geliri Amerika'yi gececek ve bakalim o gun geldiginde boyle kasilip kasilip gezinebilecek misiniz?"

Swap Nedir    Deflasyon Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Ekonomi Nedir    Enflasyon Nedir

Bu arada Amerikalilarin cari acik ve bunun doviz kuru uzerindeki etkilerini anlamadiklarini gosteren baska bir olay daha gerceklesti. Citibank Akbank'in %20'si icin $3.1 milyar vermeyi kabul etmis. Citibank'in basinda kafasi calisan bur Turk ekonomist olsaydi beklerdi, cari acik patladigi, dolar kuru firladigi zaman ayni fiyata bankanin tamamini satin alirdi. Bu Amerikalilarin kafasi da hic bir seye calismiyor canim!!!

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Borsa Yorumları
Altın Yorumları Read More!

Bayram Tatili

Ramazan bayrami yaklasiyor. Okuyucularimiz ne dusunuyor bu konuda bilmiyorum ama ben bayram tatilinin 9 gune cikarilmasina karsi oldugumu belirtmeliyim. Hem Ramazan hem de Kurban bayramlarini sayarsak her sene en azindan 2 hafta tatil var. Diger bayramlar ve calisan herkesin hakki olan diger izinleri de goz onune alirsak senenin %10'undan fazlasinin tatil olarak tuketildigini goruyoruz. Ozellikle ogretmen gibi devlet memurlarinin calismadiklari gun sayisi neredeyse calistiklari gun sayisindan daha fazla olacak.

Biz uretmesi ve cok calismasi gereken bir ulke oldugumuza gore ben bu 9 gunluk bayram tatillerini asiri buldugumu belirtmeliyim. Ozal'in marifeti olan bu 9 gunluk bayram tatili bu sene hukumet tarafindan uygulamaya konulmaz ise sevinecegimi belirtmeliyim.

Iflas Nedir  Borsa Nedir  Hisse Senedi Nedir  Risk Nedir  Libor Nedir  Ikame Etkisi Nedir

Yine de Turkiye'de iken bu 9 gunluk bayram tatillerinin beni ne kadar mutlu ettigini soylemeden gecemeyecegim. Neticede calismadan para kazaniyordum.

Sizce hukumet bu sene tatili 9 gune cikarmali mi?

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Borsa Yorumları
Altın Yorumları Read More!

Turk Futbolu Ne Durumda?

Deniz Gokce sasirmis, bugunku yazisinda "Bu yil Turk futboluna birseyler oldu. 50 yıldır Türk futbolunu seyrediyoruz, ligin zirvesindeki takımların bile bu kadar kötü, yaratıcılıktan uzak ve neticeye varmaktan aciz bir futbol oynadıklarını hiç görmemiştik. " diyor.

Futbolun Efendisi Ekonomi Turk bundan 1 ay once kaleme aldigi yazida bu tabloyu haber veriyordu. Buyuk takimlarimizin hicbirinin iyi olmadigini, Galatasaray'dan hic bir sey beklenmemesi gerektigini, Fenerbahce'nin kotunun iyisi oldugu icin sampiyon olacagini belirttik. Elimde gecmis yillara donuk istatistikler yok ama herhalde cok uzun zamandir ilk kez uc buyuklerin ilk 9 hafta itibariyle bu kadar cok puan kaybettiklerine sahit oldugunuzu buyuk bir cesaretle soyleyebilirim. Rakipleride dandik Anadolu takimlari!!

Hisse Yorumları  Marjinal Nedir  Fiyat Kazanç Oranı Nedir?  Fraktal Nedir  Borsa Nasıl Oynanır

Dikkat edin bunlari simdi soylemiyoruz, 1 ay once soyledik. Bu bir ay icerisinde cok bir sey degismedi. Ayni yazida yaptigimiz diger tahminlere gelirsek. Galatasaray grubundan 3. olup UEFA kupasina katilabilirse buyuk basaridir. Fenerbahce ve Besiktas da gruplarinda 3. olup UEFA kupasinda bir ust tura cikarlarsa basaridir. Eger takimlarimiz basarili olup da bir ust tura cikarsa rakip kim olursa olsun eleneceklerdir. Bu vesileyle AKP hukumetine de bir elestiri getireyim. Takimlarimizin bu kadar kotu performans sergilemesinin bir numarali sorumlusu AKP hukumetidir. Diger bir sorumlu ise takimlarimizin taraftarlaridir. Guya bu kuluplerimizin 20 milyon taraftari varmis, yalan. Bir avuc findik ureticisi yollari kapatip devletten yuzmilyonlarca lira "destek" aldi, "taraftar" dedigimiz 20 milyonluk grup kulupleri icin ne yapti?

Gercek taraftar takimini ne kadar sevdigini stadyumlarda "Olmeye olmeye olmeye geldik" diye tezahurat yaparak degil, yol kesip devleti kuluplerimize "yardim" yapmaya zorlayarak gostermelidir. AKP hukumeti de proaktif davranip 15 milyar YTL'lik harcama yapmak yerine, secimlerden once 3 buyuk kulubumuze 100'er milyon YTL yardimda bulunarak secimleri garantiye alabilir. Boylece 14.7 milyar YTL tasarruf yapmis oluruz. Nasil fikir ama?!!!!

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Borsa Yorumları
Altın Yorumları Read More!

Bugday Ureticileri Zor Durumda!!

Ekonomi Turk basinin onde gelen gazetelerini atlatip bir ilke imza atarak bugday ureticilerinin sorunlarini haber yapiyor. Dikkatinizi cekti mi bilmiyorum ama bu sene gazetelerimizde bugday ureticilerinin yasadiklari zorluklardan bahseden bir tek haber bile goremedik. Niye mi?

Bu yil bugday fiyatlari %57 oraninda artis gosterdi. Hatta son 10 yilin en yuksek seviyesine yukseldi. En buyuk bugday ureticilerinden Avustralya'da kuraklik cikmasi sonucu (Ingilizce habere buradan ulasabilirsiniz) uretim 25 milyon tondan 11.5 milyon tona dusmus. Ayrica Arjantin ve Ukrayna'da da boceklerden oturu uretim azalinca bugday fiyatlari firlamis. Ancak bizim haber yapmak istedigimiz konu bu degildi.

Bu durum karsisinda bugday ureticileri birligi "Vallahi her basimiz dara dustugunde devlete kosuyorduk, bu sene bugday fiyatlarinda beklemedigimiz artislar meydana gelince de tersini yapalim dedik ve bugday satislarinin beklentilerimizin ustunde gerceklesen kismini devlete devretmeye karar verdik" seklinde bir aciklama yapmis!!. Tabii ki bugday ureticileri birligi diye bir birlik yok, ve beklenmedik fiyat artislari sonucunda kimse cikip da havadan gelen ekstra paralari devlete verelim de demiyor. Haber yapmak istedigimiz konu bu da degildi. Haber yapsaydik bile insanlarin bir kulagindan girip diger kulagindan cikardi.

Sindirella Hikayesi  Tahvil Nedir  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Çernobil Faciası  Türev Konu Anlatımı

Haber yapmak istedigimiz, okurlarin, izleyicilerin, politikacilarin ve medyanin uzerine baliklama atlayacagi konu su. Bu seneki bugday fiyatlarina bakip agzi sulanacak bir cok ciftcimiz bir daha ki donemde bugday uretimine abanacaktir. Oysa gelecek sene Avustralya'da veya baska bir yerde ciddi bir kuraklik cikma olasiligi cok dusuk oldugundan fiyatlar gerisin geri dusecektir. Hatta artacak uretimden dolayi "normal" fiyatlarinin bile altina dusecek ve bir cok bugday ureticisi "Fiyatlar gecen seneki seviyesinin yarisina indi, maliyetimizi bile karsilayamiyoruz, devlet bir sey yapmiyor" seklinde feryat etmeye baslayacaktir. Hatta bir grup bugday ureticisi Ordu-Fatsa karayolunu "Gecen sene findikcilar da bu yolu kapatti ve basari sagladilar" diyerek kapatma yoluna gidecektir. Gazetelerimiz ve televizyonlarimiz yoksul bugday ureticilerini ekranlara cikarip "NERDE BU DEVLET" diye "haber" yapacaklar. Ancak 2007 senesi secim yili oldugundan ciftciler bu sene istediklerini gayet rahatlikla alacaklardir.

Biz Ekonomi Turk olarak bu durumu gundeme getiren ilk gazeteciler oluyoruz. Bir kere de reaktif degil proaktif olalim ve sunlari yapalim:

1. Ciftcilerimizin tamamina bugday uretmelerini oneriyoruz, kafaniz calisiyorsa bugday uretin. Devletten "hakkinizi" nasilsa secim yilinda soke soke alacaksiniz, risksiz kazanc yani.

2. Devletimize de butce gorusmeleri su siralar yapiliyor, gelecekte "zor duruma" dusecek bugday ureticileri icin yapacaklari harcamalari simdiden butceye eklemelerini oneriyoruz. En azindan gelecek sene bu harcamalarin finansmanini nasil yapacagiz diye kara kara dusunmek zorunda kalmazsiniz.

Demedi demeyin. Read More!

Secim Ekonomisi

Bugunku yazimiza coktan secmeli bir soru ile baslayalim. Ben AKP hukumetini simdiye kadar neden destekledim?

a. Erdogan'in kara kasi kara gozu yuzunden
b. Hukumetin politikalari bana ve ortaklarima milyonlarca (!!!?) dolar kazandirdigi icin
c. Turkiye'deki rantcilarin devletin sirtindan zengin olmasini istedigim icin
d. Sagci gorunup aslinda gizli bir sosyaldemokrat parti olduklari icin
e. Basindan beri butce disiplini uyguladiklari ve butce acigini sifira yaklastirdiklari icin
f. Giciklik olsun diye
g. Erdogan attan dusen ilk Turk basbakani oldugu icin

Menkul Kıymetler Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı

Bu sutunlarda defalarca Turk ekonomisinin krizden sonra son derece basarili bir performans sergilemesinin temel nedeninin yapisal reformlar ve kati butce disiplini oldugunu ifade ettik. Azalan butce aciklari ulkemizin riskinin (risk nedir?) dusmesine ve dolayisiyla Turk varliklarinin cazibesinin artmasina neden olmustur. Bu nedenle ulkeye simdiye kadar gorulmemis miktarlarda yabanci sermaye girisi olmus, Turk borsasi 4'e katlamis, reel faizler %40'lar seviyesinden %10'lar seviyesine gerilemis ve gayrimenkul fiyatlari 3'e katlamistir.

Bugun Ak Yatirim'in gunluk bulteninden okudugum kadariyla 2007 yilinda butce harcamalari bu seneye kiyasla %19 arttirilacakmis. Hedeflenen butce acigi da bu seneki 14 milyar YTL'nin uzerinde 23 milyar YTL imis. Hukumet secim planlarini masaya yatirdi gibime geliyor. Bana secim yuzunden 15 milyar YTL'lik ek harcama yapilacak gibi geliyor. Kaynagi ne olacak bu ekstra paranin peki? Bilemediniz vergiler degil, ek borclanma.

Bu hic de iyi haber degil. Henuz hic bir sey kesinlesmis degil ama uzun vadede faizlerin yukselme olasiligi bence artti. Secimlere kadar her sey yolunda da gidebilir ve AKP bu 15 milyar YTL'lik rusvetin neticesinde yine tek parti olarak da cikabilir. Yine de ben bu tur riskleri alacak bir yatirimci degilim. Simdiye kadar hukumetin kararli mali politikasina guvenerek yatirim yapiyordum bundan sonra artan riskleri goz onune alarak portfoyumu olusturacagim.

Ilk etapta elimdeki hisselerin bir kismini uygun fiyatlardan satmayi dusunuyorum. Bugun 200 adet TSKB hissesini 2.96 YTL'den sattim. 200 adet AKBNK'i ise 8.30'dan satmaya calistim ama basarili olamadim. Pazartesi bir daha denerim. Read More!

Borsa'da Nasil Yatirim Yapilir?

Borsa'da nasil yatirim yapilir? Isin mekaniginden baslayalim. Kendinize bir araci kurum secmeniz lazim, bunun icin benim tavsiye edecegim strateji islem masraflari en dusuk araci kurumu secmenizdir. Turkiye'de bu konuda rekabet var mi tam bilemiyorum. Eger tum araci kurumlar ayni miktarda komisyon aliyorsa o zaman en buyuk araci kurumu secin derim. Ben Ziraat Yatirim'i kullaniyorum ve yaptigim her hisse senedi alim veya satimi icin yaklasik %0.3 bir komisyon oduyorum. Amerika'da bu oran araci kurumdan araci kuruma gore degisiyor. En son Bank of Amerika bankada $25000 parasi olan musterilerinden "sifir" islem masrafi alacagini soyledi mesela.

Simdi borsada yatirim yapmanin ikinci ayagina gelelim. Iki turlu strateji izleyebilirsiniz. Birincisi pasif yatirim, ikincisi aktif yatirim. Haaa, bu arada Turkiye'de bir suru A ve B tipi yatirim fonlari var, bunlari kimseye tavsiye etmem. Adamlar dunya kadar komisyon aliyorlar. Onlarin yaptigi isi kendiniz de yapabilirsiniz.

Pasif yatirimdan baslayalim. Bu yatirim turunde en saglam yatirim sekli IMKB'deki en buyuk 30 sirketin hisse senedini alirsiniz ve senelerce elinizde tutarsiniz. Alim satim yapmadiginiz icin masrafiniz olmaz ve borsa ne kadar ciktiysa sizin getirinizde asagi yukari o olur. Ozellikle borsayi takip etmek icin vakti olmayan kisilere bu yatirim turunu oneririm.

Aktif yatirimda surekli alim satim yaparsiniz, bir kagidi elinizde cok uzun sureli tutmazsiniz. Bu tur yatirim turunde her alim satim sonunda paranizin %0.6'sini komisyon olarak verdiginiz icin alim satim yaparken elde edeceginiz ortalama ekstra kazancin bu miktardan buyuk olmasina dikkat etmeniz gerekiyor. Yani aktif yatirim yapiyorsaniz hangi kagitlarin yukselecegini, hangilerinin dusecegini onceden bilmeniz gerekiyor. Yoksa cok islem yaparak sadece araci kurumu zengin edersiniz.

Diyelim ki karar verdiniz ve aktif yatirim yapacagim dediniz. Size tavsiyem bu konuda egitimli ve isini bilen kisilerin hazirladigi sirket raporlarini okuyarak kendiniz hangi sirketlere yatirim yapacaginiza karar vermeniz, veya cogu araci kurumun ucretsiz olarak paylastigi sirketlerin listesindeki kagitlardan da alabilirsiniz. Ben AK Yatirimin gunluk bultenini takip ediyorum ve sectikleri hisselerin genelde IMKB endeksinden daha iyi bir getiriye sahip oldugunu gozlemliyorum. Ancak, AK Yatirimin tavsiyelerini takip ederseniz, komisyon ve vergi olarak islem masraflariniz ne buyukluge ulasir bir fikrim yok, kendileri de bu bilgiyi bizimle paylasmis degiller. Deneme yanilma yontemiyle kendiniz test edebilirsiniz.

Ayrica araci kurumlar bazi hazine kagitlarina da yatirim yapmaniza olanak taniyorlar. Ancak bunlarin islem masraflari daglar kadar, adama dudak ucuklatir. Ziraat yatirim %1.5 gibi bir alim komisyonu aliyor, satarken durum nasil henuz test etmedim.

Her insanin ihtiyac duyacagi yatirim stratejisi ayridir, o yuzden benim kendi yatirim stratejim babaminkinden farklidir mesela. Yasiniz ne kadar fazlaysa ve bilginiz ne kadar azsa o kadar cok kisa vadeli tahvil tasimanizi oneririm. Ozellikle bugunlerde oldugu gibi nominal faizler %21, beklenen reel faiz ise %12 civarinda oldugu zamanlarda. Nerede bulursaniz bulun %12'lik dusuk riskli reel faizin uzerine atlayin derim. Bizim Turk insani %15-20'lik reel faizlere alistigi icin bunlara burun kiviriyor olabilir ama her sene %10 civarinda reel getiri elde edebilirseniz uzun vadede zengin olursunuz.

O yuzden riskten hoslanmiyorsaniz borsadan uzak durun, tahvil alin derim. Bu yilin basinda nominal faizler %13-14 seviyesinde iken bunun tersi bir sonuc cikarmistim kendim icin.

Uzun vadeli tahvil ve borsa yatirimlari konusunda ne dusunuyorum? Yeri gelmisken gecen gun Ercan Kumcu'ya biraz haksizlik yaptigimi farkettim, bu vesileyle onu da belirteyim. Kendisi Turkiye'nin onundeki en onemli risklerden birisinin siyasi risk oldugunu soylemisti. Ben de bir kac gun once AKP'nin oylarinin %26'ya dustugunu ogrendim. Daha once oylarin %35 civarinda oldugunu zannediyordum. Sunu belirteyim, Turkiye ekonomisinin basarili olmasinin arkasinda yatan en onemli etken mali disiplindir. AKP'nin %26 oy aldigi bir ortamda oncelikle secimlerden once AKP ipleri gevsetecek, butce disiplinini rahmetli edecektir. Secimlerden sonra ise muhtemelen bir koalisyon kurulacak ve koalisyonlar zamaninda ne oldugunu hepimiz 90'li yillarda gayet guzel ogrendik. Butce disiplininin kayboldugu bir ortamda da yabancilar Turkiye'de cok durmazlar. Cari acigi finanse edebilmemizin, hatta cari acik olmasinin nedeni butce disiplini sayesinde riskimizin azalmis olmasidir (eskiden reel faizler %40 iken bu kadar sicak para cekemiyorduk). Riskimiz arttigi zaman ayni miktarda yabanci sermayeyi cekebilmemiz icin daha yuksek miktarlarda faiz vermemiz gerekir. Yukselen faizler ekonomiyi ve vergi gelirlerini yavaslatir ve neticede butce acigi daha da buyur. Bu riskimizin daha da artmasi anlamina gelir. Donguyu gorebiliyor musunuz?

Ben bunu daha oncede burada belirttim, mali disiplin politikasindan vazgectigimiz an, krize davet cikardigimiz andir. Onumuzdeki 1 yil icerisinde boyle bir risk vardir. O yuzden en saglam yatirim sekli bugun itibariyle kisa vadeli tahvillerdir. Diger bir alternatif ise paranizin bir kismini doviz olarak tutmanizdir ama bunun da maliyeti cok yuksektir (faiz alamazsiniz ve krizin -eger cikarsa- cikmasi uzun seneler de alabilir). Mesela Erinc Yeldan isimli ekonomist (Tugrul'un Bilkent'ten hocasi) TL'nin asiri degerli oldugunu ve kura bagli bir kriz cikabilecegini 3 senedir soyluyor. Basindan beri onun tavsiyesini dinlemis olsaydiniz simdi zarariniz cok buyuk olurdu.

Ben daha ne yapacagima tam karar vermis degilim. Daha henuz AKP'nin oy kaybi gercegini tam analiz edebilmis de degilim. Simdilik portfoyumun %30'unu 27 Haziran 2007 vadeli tahvilde, geri kalanini da yan sutunda siralamis oldugum hisselerde tutuyorum.

Bu konuda en son Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli bir yazi yazdik. Okumanizi tavsiye ederiz. Read More!

Gungor Uras'in Son Yazisi

Gungor Uras kimdir diye google'da arama yaparken Gungor Uras'in web sitesine rastladim. Her ne kadar ulusarasi une sahip akademik dergilerde makaleleri yayinlanmamis olsa da yine de aldigi egitim ve sarfettigi emek bir kose yazarinda aranmasi gereken niteliklerin cok uzerinde.

Websitesinde Gungor Aras'in ayrica Tevfik Gungor ve Ali Riza Karduz isimlerini de kullandigini ogreniyoruz. Bakalim Tevfik Gungor ismiyle ne tur yazilar yaziyor diye gormek icin son yazdigi yaziyi okudum. Yazinin konusu "asiri degerli YTL"; Kemal Sahin isimli isadaminin tekstil yatirimlarini Misir'a kaydirdigini "kotu" bir haber olarak sunuyor ve sunu soyluyor:

"Yabancılar Türkiye'de imalat sanayiine yatırım yapar mı? Biz merak ediyoruz. Yabancılar neden Türkiye'de mağazacılık konusunda aktif? Neden gayrimenkul peşinde? Türk ekonomisinin bugün geldiği noktada, aşırı değerlenen YTL karşısında üretimin cazibesinin kalmadığı, yavaş artan kişi başı gelir ve bozulan gelir dağılımı nedeniyle mağazacılığın ve konut yatırımlarının nasıl öne çıktığı açıklıkla görülüyor."

VOB nedir?     Taksi Şöförü   A Tipi Yatırım Fonu Nedir?   Olasılık nedir?   Dışsallık Nedir

Simdi yazisinda yeralan ifadelerin bir analizini yapalim. Turk lirasinin asiri degerli olmasi demek ayni anda bir kac anlam birden ifade eder. Birincisi, Turkiye'de uretilen urunlerin rekabet gucu azdir anlamina gelir. Ikincisi, disarida uretilen urunlerin fiyati iceridekilere gore daha caziptir demektir. Kendisi de asiri degerli YTL'nin bu anlamlarini cok iyi kavramis zaten, ve bunun cari acigin yukselmesinin arkasindaki en onemli etkenlerden birisi oldugunu soyluyor. Dogru da soyluyor.

Ancaaaaak, Turk lirasinin asir degerli olmasi demek su anlamlara da geliyor. Nasil Turkiye'de uretilen urunler daha pahali oluyorsa Turkiye'deki varliklarin (hisse senedi, gayrimenkul, tahvil) fiyati da disaridakilere gore pahalidir. Ikincisi nasil disarida uretilen urunler ucuzsa disarida bulunan varliklar da (hisse senedi, gayrimenkul, tahvil) ucuzdur. O zaman yabancilarin Turkiye'de yatirim yapmalari gayet mantiksiz bir olaydir. Ayni sekilde Turklerin disarida yatirim yapmalari bizim acimizdan gayet iyi birseydir, cunku asiri degerli paramizi kullanarak yabancilarin varliklarini ucuz fiyata aliyoruz demektir. Gungor Uras yabancilarin pahali Turk varliklarini almasindan neden sikayetci anlayamiyorum, eger Turk lirasi asiri degerliyse adamlara resmen kazik atiyoruz demektir. Cunku "asiri degerli YTL" tezini savunanlar simdi uygulanan YTL'yi asiri degerli tutma politikasinin elimizde patlayacagini ve YTL'nin ani bir sekilde ciddi deger kayiplari yasayacagini ongoruyor. Ne guzel iste, o gun gelene kadar birakalim yabancilar bizim "pahali" sirketlerimizi, gayrimenkullerimizi alsinlar, ahiret gunu geldiginde biz onlarin elinden cok daha ucuza hepsini geri aliriz. Nasil fikir ama!!!

Ikinci elestirecegim nokta surasi. Gungor Uras asiri degerli YTL'nin kisi basina geliri yavas arttirdigini ve gelir dagilimini bozdugunu soyluyor. Yalan soyluyor. Kisi basina gelirimiz YTL cinsinden oldukca yuksek oranlarda artiyor. Bakin dolar cinsinden demiyorum YTL cinsinden diyorum. Oldukca yuksek oran demek YTL'nin asiri degerli olmadigi yillardaki reel artis oraninin en az 2 kati demektir. Turkiye Modova'ya 5 gol atmis, Gungor Uras cikmis diyor ki "asiri degerli YTL yuzunden Moldova'ya yeterince gol atamadik".

Bozulan gelir dagilimina gelince, "Gelir dagilimi" baslikli yazimizda TUIK rakamlarini gundeme getirerek gelir dagiliminin bozulmadigini, aksine duzeldigini gostermistik. Bu yaptigimiz yorum degil, herkesin dogrulugunu kontrol edebilecegi rakamlarin ifadesidir. Skor tabelasi 5-0 diyorsa biz de "maci 5-0 kazandik" diyoruz. Ne yalan soyleyeyim, bu yazisini okuduktan sonra Gungor Uras'a saygi duymam cok zor; egitimine dayanarak soylediklerinin bilimsel olarak yanlis oldugunu bildigini dusunuyor ve yalan soyledigini soyluyorum. Bakin tartisilacak seyler vardir, tartisilmayacak seyler vardir. Milli takim iyi futbol oynamiyor, defansi zayif dese veya bunun tam tersini soylese benim diyebilecegim tek sey vardir: ya goruslerine katiliyorum derim ya da katilmiyorum derim. Ama cikip da 5-0 biten macin ardindan macin skoru 1-1'dir derse o zaman yalan soyluyorsun derim.

Gungor Uras'in buyume, borcluluk, gelir dagilimi gibi konularda gercekleri carpitmadigi bir yazisini gorurseniz bana haber verin, onu da gundeme getiririm. Read More!

Performans Degerlendirmesi

Eski okuyucularim bilirler, burada ara ara Turkiye'de yaptigim yatirimlarin sonuclarini okuyucularimla paylasiyorum. 28 Nisan 2006 tarihinde sunu yazmistim:

"Borsaya baslangicta borsaya yatirdigim paranin 1000 YTL'si halama aitti, o yuzden portfoyde onun payini noktasi noktasina tutuyorum. Ayrica portfoyun getirisini de takip etmeme yardimci oluyor. Ekim ayindan bu yana IMKB-100 endeksinin getirisi %37.1, benim portfoyun getirisi %47.9. Dikkat edin, bu araci kurumlarin yayinladigi karsilastirmalara benzemez, benim hesapladigim getiri islem komisyonlari ve vergiler dusuldukten sonra hesaplanmis getiridir. Onlarin yaptigi gibi iki haftaya bir portfoydeki kagitlari degistirmiyorum, komisyon maliyetlerini ve vergileri sifir varsaymiyorum. Buna ragmen 6 ayda IMKB endeksine 10.8 puanlik bir fark atmayi basarmisim. "

20 haziran tarihinde ise sunu yazmistim:

"Ekim ayindan bu yana benim portfoyun getirisi %24.2 oldu; buna karsilik IMKB getirisi %8.1 olarak gerceklesti."

O tarihten bugune portfoyumde daha fazla nakit ve tahvil bulundurmaya basladim. Bir ara hisse senetlerinin agirligi %50'nin altina dusmustu ama son zamanlarda bu agirlik %71'e yaklasti.

VOB nedir?     Taksi Şöförü   A Tipi Yatırım Fonu Nedir?   Olasılık nedir?   Dışsallık Nedir

Neyse, sonuclara gelelim. Bundan tam 1 yil once Turkiye'de yatirim yapmaya basladim. Beklentim %10 civarinda TL cinsinden reel getiri saglamakti. Ekim 2005 tarihinde halamdan aldigim 1000 YTL bu aksam itibariyle 1329 YTL'ye ulasmis durumda. Bu %32.9'luk bir getiriye tekabul ediyor. Ayni zaman zarfinda IMKB endeksi %17.7 getiri saglamis. Haziran ayinin sonundan beri IMKB endeksinin %0.9 altinda bir performans sergilemisim. Ancak buna karsilik portfoyun riskinde onemli olcude azalmalar kaydettim.

Halama sorarsaniz hic memnun degil, bana "sen ne bicim borsadan anliyorsun, simdiye ikiye katlaman lazimdi" seklinde elestirilerde bulunuyor.

Peki IMKB'nin getirisinden daha yuksek getiriyi nasil sagladim? Genellikle dogru hisseleri alarak tabii ki. En son 24 Agustos tarihinde GARAN ve DOAS aldim, bu iki hissenin 1.5 aylik getirisi %13'un uzerinde oldu. Ayni zaman zarfinda IMKB endeksi %6 artti. Maalesef her zaman bu kadar cabuk sonuc alamiyoruz.

Bu gecen bir yillik sure zarfinda benim kadar diger bazi araci kuruluslarin da hisse seciminde basarili oldugunu gozlemledim. Ben cogunlukla AK Yatirimi takip ediyorum ve hisse secimlerinin basarili oldugunu dusunuyorum. Zaten hisse analizlerine de ayiracak kaynaklari benimkilerden cok daha fazla. Sizin de bildiginiz, iyi secim yapan araci kurumlar varsa bunlari yorum kisminda bizimle paylasirsaniz sevinirim. Hatta bir adim daha ileri gidelim ve sizin onumuzdeki 1 sene icerisinde piyasalarda ne olacagina yonelik tahminlerinizi ve birikimlerimizi nasil degerlendirmemiz gerektigi konusunda bize tavsiyelerinizi bizimle paylasmanizi isteyecegim. Read More!

Kompozisyon sorusu

Önce Anadolu Ajansı kaynaklı aşağıdaki metni okuyalım:

" Dayanıklı tüketim mallarında üretim artışı sürüyor. Bu yılın 9 aylık döneminde üretim, geçen yılın ocak-ağustos dönemine kıyasla bulaşık makinesinde yüzde 46, çamaşır makinesinde yüzde 22,7, buzdolabında yüzde 20, fırında yüzde 25,8 oranında arttı (bkz. yüzde hesaplama).
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak yapılan hesaplamalara göre televizyonda ise yüzde 11,3 oranında üretim azalışı yaşandı. Bu yılın ocak-ağustos döneminde 4 milyon 155 bin 255 adet buzdolabı, 690 bin 507 adet bulaşık makinesi, 3 milyon 303 bin 603 adet çamaşır makinesi, 4 milyon 723 bin 958 adet de fırın üretildi. Geçen yıl aynı dönemde 3 milyon 455 bin 380 adet buzdolabı, 470 bin 504 adet bulaşık makinesi, 2 milyon 690 bin 360 adet çamaşır makinesi ve 3 milyon 755 bin 676 adet de fırın üretimi gerçekleştirilmişti. Söz konusu dönemde elektrik süpürgesi üretimi de yüzde 17,4 artışla 779 bin 582 adetten 915 bin 227 adede yükseldi. Geçen yılın dokuz ayında 12 milyon 691 bin 978 adet olan televizyon üretimi, bu yılın ocak-ağustos döneminde 11 milyon 397 bin 563 adede geriledi. Video üretimi ise 2005 yılında hiç yapılmazken bu yılın dokuz ayında 7 bin 453 adet video üretildi. "

VOB nedir?     Taksi Şöförü   A Tipi Yatırım Fonu Nedir?   Olasılık nedir?   Dışsallık Nedir

Şimdi madem matematiğimiz zayıf, 10 puanlık edebiyat ve kompozisyon sorusu soralım. Bu habere nasıl bir başlık koyarsınız?

Önce seçtiğiniz olası başlıkları sıralayın. Sonra Referans gazetesinin hangi başlığı uygun gördüğüne buradan bakın.

Burada art niyet mi var öküzlük mü? Bir de bunu cevaplayın. Read More!

Murat Karun: Sorular

Sıkça izlediğim ve çoğunlukla beğenerek okuduğum Olan Biten blogunda Murat Karun zaman zaman kendisi ile röportaj yaparak sıra dışı sorulara sıra dışı yanıtlar veriyor. Tarzı biraz sertleşse, zaman zaman Engin Ardıç'ı aşan ağzı-bozukluğu yansıtsa da Sayın Karun'un yazılarını eğlenceli ve kayda değer buluyorum. Bu yazımda Sayın Karun'un müsamahasına sığınarak biraz taklitle kendimle röportaj yapacağım.

Efendim, ekonomiye girmeden önce basınla ilgili soracağım. Türk basınını sık sık eleştiriyorsunuz. Basınla alıp veremediğiniz nedir?

Basınla benim alıp veremediğim bir şey yok. Aksine alıp vermek basının genel bir sorunu. Bizdeki basın alıyor ama veremiyor. Bir şey alıp bir şeyler vermek bir mekanizma, bir sentez, bir sindirim ile mümkün olabilir. Bu sindirimi beyninizde yaparsanız, ben buna analiz diyorum, birbiri ile karşıt da olsa elle tutulur fikirler ortaya çıkar. Yok bu sindirimi midenizde ve bağırsaklarınızda yaparsanız ortaya bok çıkar, etrafı da kokutur. Türk basınının da böyle bir sindirim sorunu vardır. Ortalamalar üzerinden gidersek, bizdeki basında dengeler ve değerler cehalet üzerine kurulu olduğu için bu sindirim sorunu giderilemiyor. Basında bu cehalet bazen bilip öğrenmek zor geldiği için umursamama şeklinde bazen de bilmediğinin farkında olmama şeklinde baş gösteriyor. Dolayısı ile ortaya üç buçuk tabloit gazetenin dışında bir şey çıkmıyor. Bu gazetelerde de çoğunlukla ahbap-çavuş ilişkisi ile yerini sağlama almış bir avuç "hokkabaz" köşe kapmaca oynuyor. Komedi-trajedi arası oyunda "kendin çal kendin oyna tarzı kendisi uydurup kendisi inanmak, ve kendisini dev aynasında görerek sahip olduğundan daha fazla gücü olduğuna inanmak atbaşı gidiyor. Sindirim böyle olunca okuma yazma oranı yüzde 90'ın üzerinde 70 milyonu aşkın nüfusa sahip bir ülkede en fazla satan gazete 500 bin civarına takılıp kalıyor. Sağcısı solcusu bütün gazetelerin toplam günlük satışı 2 milyonu bile geçmiyor. Zaten halkın gazeteleri pek salladığı da yok.

Biraz sert ve sivri bir giriş oldu. Ama basının içinde bulunduğu durumdan çıkışı yok mudur?

Sorun salt basının sorunu değildir. Analiz fakiri bir toplumdan analitik bir basının ortaya çıkmasını bekleyemezsiniz. Bu toplumda hemen hemen herkes kendisinin bir şeyler yazabilecek seviyede olduğunu, çok parlak fikirleri olduğunu düşünüyor. Ama okumuyor. O-ku-mu-yor. Neredeyse yazar sayısı okur sayısından daha çok. Burada okumaktan bahsederken kitap okumaktan bahsediyorum. Yetki elimde olsa, her ne kadar totaliter sistemlere karşı olsam da, düzenli olarak kitap okumayanların gazete ve dergi okumasını yasaklardım. İkinci olarak analiz yeteneği doğrudan doğruya matematik eğitimi ile alakalıdır. Üniversite sınav sonuçlarına bakın, matematik testi ortalamalarının yerlerde süründüğünü göreceksiniz. Matematik bu toplumda çoğunlukla aritmetikle karıştırılır. Oysa matematik, varsayım, teori, hipotez ve ispatlar üzerine kurulmuş bir sistemdir. Türk toplumu matematikten uzak olduğu için de popülist söylemler, içi boş argümanlar bol bol müşteri bulur. Popülizm hakkında yığınla literatür var. İyi incelenirse Türkiye’de ki sorunun temelleri daha iyi anlaşılabilir. Halk popülizme yatkın olunca bu ülkenin politikacısı da basını da popülist olur. Erkan Mumcu geçenlerde ne güzel özetledi: “Milliyetçilik iyi satıyor, biz de duruşumuzu ona göre belirliyoruz” (SKYTürk TV)

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Peki burada Türkiye’nin kendine özgü sorunları, kendine özgü şartları yok mudur?

Hayır yoktur. Bakınız, ortada var olan sorunları kendimize özgü şeklinde tanımladığınız zaman, daha önce bu sorunlara karşı bulunan çözümleri bir kalemde reddediyorsunuz demektir. Türkiye’de yaşanan bütün sorunları daha önce başka toplumlar yaşadılar. Ve bunların çözümleri de atla deve değil. Ama siz Türkiye’nin kendine özgü durumu var, sorunları kendine hastır, başka toplumlarla karşılaştırılamaz derseniz, çözümlere de o kadar uzak durursunuz. Basın da bu olayın bir parçası.

Peki basının hiç mi iyi tarafı yok?

Var.

Nedir?

Birincisi, her gün 10’a yakın gazete alıyorum. Hepsini okumak 20 dakikamı alıyor. Müthiş bir zaman tasarrufu. Amerika’da, İngiltere’de veya Fransa’da böyle bir lükse sahip olamazsınız.

İkincisi?

İkincisi, spor basınını diğer bölümlerden daha başarılı buluyorum. Hiç olmazsa maç sonuçlarını doğru yazıyorlar.

Ekonomiye girelim. Türk ekonomisinin en önemli sorunu nedir?

Enflasyon.

Niçin?

Enflasyon bir virüstür. Enflasyonun olduğu bir ortamda ne yatırım yapabilirsiniz, ne işsizliğe çare bulabilirsiniz. Ne de gelir dağılımını düzeltebilir, ya da toplumsal refahı sağlayabilirsiniz.

Toplumsal refah dediniz. Siz komünist misiniz?

Hayır, değilim.

Peki enflasyon düşürülürse toplumsal refah sağlanabilecek mi?

Enflasyonun düşmesi toplumsal refahı sağlar demedim. Enflasyonun düşmesi toplumsal refahı sağlayabilecek, gelir dağılımını düzeltebilecek, işsizliği düşürebilecek politikaların uygulanmasına zemin hazırlar. Yani önce enflasyonu düşüreceğiz ki, sonra diğer sorunlarla uğraşabilelim.
Enflasyonun olduğu bir ortamda bunlar mümkün değildir.

Niçin?

Çünkü enflasyon, özellikle de kronik yüksek enflasyon, toplumdaki bireylerin ve grupların birbirini becerme yarışının göstergesidir. Birbirini becermeye çalışan bir toplumda refah sağlanamaz. Enflasyonun yarattığı belirsizlik ve dalgalanmalar toplumda haksız gelir transferlerine yol açar. Bu bağlamda yüksek faiz, döviz kurlarındaki zıplamalar gibi bir çok öne çıkan sorun enflasyonun yarattığı kaotik ortamdan dolayı ortaya çıkmaktadır. Enflasyonun düşürülmesi ve düşük olarak stabilize olması, ekonomik aktörlerin önünü görmesini sağlar, ekonomiyi her türlü dalgalanmaya karşı korur. Enflasyonun olduğu bir ortamda böyle bir durumdan bahsedilemez. Enflasyon ekonominin (ekonomi nedir?) hastalığıdır, hasta bir ekonomiden umutlu bir gelecek beklenemez.

Peki Türkiye’de enflasyon düşmedi mi?

Düştü ama yetmez. Hala enflasyonun en yüksek olduğu ekonomilerden biriyiz. Bunu daha aşağılara, yüzde 2 civarına çekmemiz gerek. Yoksa diğer sorunları çözemeyiz.

Neden yüzde 2?

Basite indirgeyerek fazla teknik olmayan bir cevap vereyim. Literatürde fiyat endekslerinin enflasyonu olduğundan biraz yüksek ölçtüğüne dair genel bir kanaat vardır. Dolayısı ile yüzde 2 seviyesindeki bir enflasyon yüzde 0’lık bir enflasyona göre daha çok tercih edilir. Şimdi hatırlayabildiğim, mesela Kanada enflasyon hedefini yüzde 0 olarak belirledi. Ama bu başka türlü sorunlara yol açtı. Çünkü enflasyon nasıl bir hastalıksa deflasyon (deflasyon nedir?) da bir hastalıktır. Onun da ölümcül zararları vardır.

Türkiye’de enflasyonun düşmesinden kim kazançlı çıktı?

Genel olarak tüm tüketiciler, yani 70 milyon. Özel olarak sabit gelirliler, yani TL üzerinden ücret/maaş alan sabit gelirliler.

Zararlı çıkan?

Ürettiği mal/hizmetin fiyatını belirleme gücü olanlar. Bununla perde arkasındaki karanlık tipleri tarif etmiyorum. Sokaktaki seyyar satıcıdan tutun da, maaş pazarlığı gücü olan sendikalı işçiler, patronlar, ticaret erbabı, esnaf, ve tabi ki devlet.

Devlet mi? Nasıl yani?

Evet, devlet. Devlet derken, öncelikle işbaşına gelmiş hükümetler. Bu hükümetler yüksek enflasyon sayesinde sağladıkları (inflation tax) görünmez gelir transferi yöntemi ile sempatizanlarına rüşvet dağıtarak oy tabanı sağladılar, işbaşına geldiler ya da işbaşında kaldılar ve karınlarını doyurdular. Bürokrasi de dolaylı olarak bu durumdan fayda sağladı. Burada en başta söylediğimiz popülizme yatkın bir halk olması önemli bir faktördü. Yolsuzlukları ima etmiyorum, yolsuzlukların da elbette payı var ama düşünüldüğünden daha marjinal.

Bugün enflasyonun düşmesinden zarar görenleri nasıl ayırt edebiliriz?

Etrafınıza bakın. Kim “azıcık enflasyondan zarar gelmez”, “enflasyonu düşürmek gerekli miydi” diyor, enflasyon sorununu örtme pahasına başka sorunları öne atıyorsa onlar bu sınıfa girer.

Başka sorunlar dediniz, isterseniz cari açığa dönelim.

Niye? Dönmezsek kıçımıza mı kaçacak?

Cari açık daha önemli bir problem değil mi?

Bugün çok sordun. Bunu da bir dahaki sefere sorarsın. Read More!

Meliha Okur

Habertürk kanalında 2007 bütçesinin tartışıldığı programa (10 Ekim 2006) çağrılan Maliyeci konuğa sorulan soru:

"Efendim, bizde kamunun parası yok. Dolayısı ile vergileri kendine kaynak olarak kullanıyor. Bu 2007'de de devam edecek mi?"

Bu kadın Türkiye'de gazete köşe yazarı ve ulusal bir kanalda TV programı yapıyor.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Yorum yok! Read More!

Isci mi Isveren mi hakli?

Politik Ekonomi baslikli bir blog var, uzun suredir yazi yazmiyordu. Gecen ay nihayet bir yazi yazmis. Yazar Fazil Acar isimli Wayne State Universitesinde mikroekonomi dersleri veren kendi oz vatanini terkedip elin Amerikasina gelmis bir kisi. Amerika'da kapitalizmin ocaginda okuyup da bizim supply side economist dedigimiz isverenleri gozeten bir ekonomist olmus cikmis kendisi. Yazisinda da iscilerin iyiligi icin sendikalarin etkisini azaltalim, isten cikarmalari kolaylastiralim, girisimcilere destek olalim gibisinden sermaye usakligi yapan laflar ediyor.

Oncelikle kendisine soralim: kimden kac para aliyorsun da boyle yazilar yaziyorsun?

Soylediklerini de desteklemek icin bazi rakamlar vermis. Mesela Amerika'da sendikalarin oldugu eyaletlerde ortalama maaslar daha az, issizlik daha fazla gibisinden rakamlar vermis. Hatta en son Avrupa ve Amerika'ni son 20 yilda urettigi istihdam rakamlarini karsilastirmis ve sunu soyluyor: Amerika 40 milyon yeni is olanagi yaratmis, Avrupa ise sadece 8 milyon.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Bizim karnimiz bu matematik oyunlarina tok, lisede edebiyat aldiysak da ucle besi toplamasini bilmiyoruz zannetmeyin. Amerika'da son 20 yilda kac kisi isinden atilmis, Avrupa'da kac kisi isinden atilmis? Amerika'da isten atilanlar cok daha kisa surede is buluyorlarmis, ulke ekonomisi piyasadaki degisimlere daha cabuk adapte oluyormus laflarina karnimiz tok. Sayin Fazil Acar bir daha boyle sendikalari yeren, ulkemiz gercekleriyle ortusmeyen yazilar yazmayin yoksa websitenizi boykot ederiz. Bizim ulkemizde onemli olan isi olanlarin bunu koruyabilmeleridir. Isi olmayana da Allah kolaylik versin, baska kapiya canim!!

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Iktisat nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Borsa Yorumları
Altın Yorumları Read More!

Gungor Uras

Gecen gun okurlarimin tanistirdigi Gungor Uras'in yeni yazisini okudum. Bazi noktalari anlamamis, nasil oluyor diye sormus. Once yazinin ilk paragrafini asagiya alayim:

"2006 yılı ocak-ağustos arasında (8 ayda) halkımız, iç borç kâğıtlarına para bağlayan yerlilere ve yabancılara tam 108 milyar YTL anapara ve faiz ödemesi yaptı. Bu ödemeye rağmen, yıl başında 244 milyar YTL olan iç borç stoku 251 milyar YTL'ye çıktı. Nasıl olur böyle bir şey? Sekiz ayda borç stokunun yüzde 43'ü kadar para ödeniyor. Stok azalmıyor, artıyor. Cevap: Çünkü faiz çok yüksek"

Gungor Bey, lisede edebiyati secmis galiba. Neyse onemli degil, hepimiz birbirimizin eksiklerini tamamlayacagiz. Oncelikle kullandigi rakamlar olcmek istedigi kavramlari ifade eden rakamlar degil. Borcun topluma maliyetini olcmek istiyorsaniz yapilan anapara odemelerine bakmazsiniz. Carpici bir ornek vereyim. Diyelim ki bir banka buldunuz, size 1 ay vadeli yuzde SIFIR faizle kredi verdi ve siz de $10,000 borclandiniz. (Amerika'da eger kredi puaniniz iyiyse bankalar genelde size promosyon amacli bu tur firsatlar sunuyorlar). Bir ay sonunda baska bir bankadan ayni kosullarda $10,000 kredi alarak ilk bankadan aldiginiz krediyi odediniz. Boylece borcunuzu 1 ay icin cevirmis oldunuz. Ikinci ayin sonunda ucuncu bir bankadan ayni miktarda ayni kosullarda kredi buldunuz. Ve bu prosesi 12 ay devam ettirdiniz diyelim.

Simdi bu ornekte verdigimiz durumu analiz edelim:
Soru 1: Bu borcu almakla iyi mi yaptik kotu mu? Cevap: Iyi yaptik cunku bu paradan elde edecegimiz getiri (%3 senelik faiz) bu paranin maliyetinden (SIFIR) daha yuksek. Kredi faizinin %3'un altinda oldugu tum durumlar icin bu sonucumuz gecerli.

Devalüasyon Nedir    Verimlilik Nedir    Altın Yorumları    Hedge Fon Nedir    Resesyon Nedir    Nükleer Santraller

Sonuc 1: Onemli olan borc miktari degil, bunun maliyeti ve getirisi. Eger Turkiye aldigi borclari uretken alanlarda kullaniyorsa iyi yapmistir. Yok, findikcilara, tekstilcilere vs. dagittiysa iyi yaptigi soylenemez.

Soru 2: Bir yil boyunca ne kadar anapara ve faiz odemesi yaptik? Bir yil boyunca 11 kez anapara ve faiz odemesi yaptik ve toplamda $110,000 odedik. Yani borcumuzun 11 kati odeme yaptik. Neticede Gungor Bey'in de yorumladigi gibi o kadar odeme yapmamiza ragmen borcumuz azalmamis bile.

Sonuc 2: Yapilan toplam anapara odemesinin borcluluk seviyemizle veya bunun yukuyle bir alakasi yoktur. Onemli olan odedigimiz faiz rakamidir. O yuzden bizim yilin ilk 8 ayi odedigimiz
108 milyar YTL rakami anlamsiz bir rakamdir.

Soru 3: Peki yapilan toplam odeme rakami anlamsizsa hangi rakama bakmamiz lazim? Bakmamiz gereken rakam odedigimiz faiz rakami ve buna paralel olarak ic borc konusunu irdeledigimiz icin enflasyon oranlari.

Sonuc: Ornegimizde odedigimiz toplam faiz miktari SIFIR oldugu icin aldigimiz krediyle ilgili dogru sonuclara bu rakama bakarak ulasiyoruz. Bize yuku yoksa veya getirisi maliyetinden buyukse her zaman borc almak borc almamaktan daha iyidir.

Simdi verdigimiz ornekten Turkiye gerceklerine donelim ve yilin ilk sekiz ayindaki ic borc resmini yorumlayalim. Yilin ilk sekiz ayinda 252 milyar YTL'ye yukselen ic borcumuza toplam 29 milyar YTL faiz odemisiz. Ic borcumuz da 7.1 milyar YTL artmis. Bu iyi mi kotu mu? Buna cevap verebilmemiz icin bir rakama daha ihtiyacimiz var: enflasyon rakami. Yilin ilk 8 ayinda enflasyon orani %6.5 oraninda gerceklesti. Enflasyonun hedeflerin uzerinde olmasi vatandas icin kotu ama borc stokunun reel degeri acisindan iyi. Enflasyon vatandastan, bono sahiplerinden alinan dolayli bir vergidir. Yani biz yilin ilk 8 ayinda baslangicta 245 milyar YTL olan ic borcumuzdan %6.5 oraninda enflasyon vergisi almisiz. Bu miktar yaklasik olarak 15.9 milyar YTL'ye karsilik geliyor. Yani borcumuz nominal olarak 7.1 milyar YTL artmasina ragmen reel olarak 8.8 milyar YTL (15.9-7.1=8.8) dusmustur.

Konuya cok hakim olmayan kisiler borc rakamlarini analiz ederken enflasyon etkisini goz ardi ediyorlar. Unutmayalim ki para her zaman enflasyon yuzunden deger kaybediyor. Gecen senenin 245 milyar YTL borcu bu senenin 261 YTL borcuna esit, simdiki borcumuz 252 milyar YTL oldugu icin reel olarak borcumuzun azaldigini soyleyebiliyoruz.

Ama yine de borc rakamlari beni tatmin etmiyor. Benim gormekten mutluluk duyacagim sonuc bu sene harcamalarin %14 yerine %7 gibi bir oranda artmasi ve neticede butce fazlasi vererek borc stokumuzun nominal olarak da azaldigini gormek. Hukumet gizli secim yatirimi yaptigi icin harcamalar son 3 yila nazaran cok yuksek hizlarda artiyor. Bu da butce fazlasi vermemizi geciktiriyor. Read More!