Ağzına sağlık sayın Gürses

Uğur Gürses'in 20 Ekim 2006 tarihli Radikal'deki yazısı. Konu önemli, önemli olduğu kadar da güncel... Ağzına sağlık sayın Gürses...

"Ödemeler dengesi 'stok' değil, 'akım' tablosudur. Belli bir dönem için ne kadar giriş ya da çıkış olduğunu görmek mümkündür. Böyle bakınca, ağustos itibarıyla son bir yılda ülkeye giren doğrudan yatırım 18.5 milyar dolara ulaşmış. Bu tabloya girecek olan iki büyük kalem daha var. Bunlardan biri, Dexia tarafından satın alınan Denizbank için ödenen para olan 2.4 milyar dolar. Diğeri de Citibank tarafından satın alınan yüzde 20'lik hisse için ödenecek para olan 3.1 milyar dolar. Bu iki satış da, 2006 ödemeler dengesi sayıları içinde yer alacak. Böylece, son iki yıllık dönemde Türkiye'ye giriş yapan doğrudan yatırım miktarı toplamda 30 milyar dolara yaklaşacak.

Bazı ekonomi yazarları hâlâ 'sıcak para', 'yüksek faiz, düşük kur' ve 'cari açık' konularında 'inciler dizerken', Türkiye farklı bir kulvara girmiş, farklı bir yere doğru gidiyor. 2001 yılındaki 'kendine güvensiz ülkenin', hâlâ 'çocukluk hastalığından' mustarip olduğunu sananlar yanılıyorlar. Bunu, bu ülkeye yüklü yatırım yapmak için bu paraları getirenlerin bize söylemesi ise üzücü.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

Hâttâ bir ara, 'mevcut işletmelerin yabancılara satışının bize faydası yok' diye tutturanlar da oldu. Onlara göre, ülkeye gelen doğrudan yatırımcılar 'yeni işletme kurarlarsa' yarar sağlarmışız! Hani bu kadar da 'ileri gidenler' olmadı değil! Bankasını Dexia'ya satan Zorlu Grubu, parayı aldığının ertesi günü 800 milyon dolar tutarındaki vadesi gelmemiş tüm borçlarını kapattığını öğrendik. Bu miktar, başkalarına kaynak olmayacak mı? Ya da, Zorlu Grubu'nun elinde kalan tutar başka yatırımlara gitmeyecek mi? Hepsinin yanıtı 'evet'!'

Şimdi başka bir kapı açılıyor. Bu da, ülkeye gelen ve ulusal bankalarımızdan birini satın alan yabancı bankaların uzmanlık alanlarının farklı olmasının getirdiği bir olumlu taraf var. Örneğin bunlardan biri Dexia. Dexia kamu finansmanında dünya lideri bir banka. Bunun anlamı, kamu kesimindeki projelerin kaynak olanağına kavuşması demek. Tabii ki 'akıllı' ve rasyonel olanlarına.

Kamu kesiminde (kamu kuruluşları ya da belediyeler) proje denildiğinde, hemen akla gelen diğer soru, 'kaynak nereden?' sorusudur. Eskiden bunun yanıtı 'Hazine garantisi' biçimindeyken, 2001 krizi sonrasında bu olanak kalmadı. Hazine garantisi sınırlandı, o da belli projelere tahsis edildi. Kamuda, sadece 'dönüşü olabilen' projeler özel finansman olanakları bulabildi. Şimdi, kamu finansmanı konusunda lider bir banka, Türkiye'de yerleşmeye karar verdi, ulusal banka satın aldı.

Uzun yıllar Hazine yetkililerinin ve siyasetçilerin peşinde 'Hazine garantisi' için koşan kamu işletmeleri ve belediyelerin, akıllı bir strateji ve 'özel işletme' mantığı doğrultusunda bir özel banka ile proje kredisini konuşur duruma geçebiliyor olmaları gerekir. Eğer bunu başarırlarsa, bu alanda sağlanacak kaynağın boyutunu kestirmek çok zor olacaktır!

'Fonu sağlayacak olan' içeride banka satın alırken, yerel yönetimlerde de bu sinyali alıp iyi kullanabilecek olanlar için fırsat kapıda!
"

6 Yorum Var.:

e-recep dedi ki...

@Keynesian006

:-)

Diyorum ki, TMSF'ye devrolmuş Kentbank'ın eski Genel Müdür Yardımcısı, yeni ekonomi köşeyazarı Uğur Gürses de bir kullanıcı adı alıp Ekonomi Turk de yazmaya başlasa... Ne güzel olurdu...

tersaci dedi ki...

Sayın keynesian006,

sabah yazıyı okur okumaz biraz acele ile post ettim. ama italikler çıkmamış.
uyarı için teşekkürler.

Sevgiyle
Baris

Adsız dedi ki...

Merhaba,

Ahmet Nazif Zorlu Bey, Denizbank'tan elde ettiği para ile vadesi gelmemiş borçlarını kapatmış. Bunu Uğur Gürses bizzat söylüyor.

Yani gelen yabancı sermayenin, bize yatırım olarak bir faydası yok. Bu satış, Dexia için bir yatırım ama Türk makroekonomisi için bir yatırım değil.

Gelen para borç idamesinde, ödemesinde kullanılıyor, yani cari açık yüzdürülüyor.

Ne tesadüf ki Esfender Korkmaz da aynı gün köşesinde bu konuya değinmiş :

Cari açık üç yolla kapatılıyor .. Dış borç.. Sıcak para .. Ve sözü edilen yabancı sermaye .. Bu yabancı sermaye karşılığında satılan bir varlık olduğuna göre .. Demek ki malımızı mülkümüz satarak cari açığı kapatıyoruz.. Peki satılacak malımız kalmazsa ne yapacağız ?

Esfender Korkmaz'ın yazısı burada

Korkmaz Hoca'nın yazısında başka önemli saptamalar da var :

Gelen paranın yabancılar açısından bir yatırım olduğunu, ancak bizim makroekonomimiz açısından bir yatırım olarak görülemeyeceğini söylüyor.

Bence adam haklı, buradaki şirketin yabancıya satılması sadece sahip değişikliğidir. Bina aynı, çalışanlar aynı, ama patron artık yabancı. Bir de üstü üstüne karlar yurtdışına transfer edilecek. Biz yeni yatırım geliyor zannederken, bir de bakıyoruz ki, eldeki karlardan da olmuşuz.

Yazıdaki şu paragraf kafama çok yatıyor :

"Türkiye’ye giren ve yabancı yatırım sermayesi olarak ifade edilen sermaye , aslında yabancı açısından bir yatırımdır.. Ancak Türkiye açısından , makro anlamda yatırım değilidr.. Çünkü , Bu sermaye içinde sabit sermaye yatırımı yapan ve üretim araçları mevcuduna ilave yapan sermaye yoktur.. Reel yatırım yoktur."

Uğur Gürses'in yazısından Zorlu'nun borç kapama hevesi mi desem paniği mi desem, öyle birşey daha çıkıyor. Herhalde epey bir döviz borcu var(dı) ve bu borç ile kur zıplamasına yakalanmaktan korkuyor. Malum cari açık arşa erecek yakında. Mayıs-Haziran'da kurların çirkin yüzünü görünce, bir de üstüne cari açık efkarı basınca adam herhalde döviz borcu kapama havasına girdi.

Aynı durum Koç Holding'te de var gibi. Yerli ve yabancı bankalara milyarlarca dolar borcu var ve bir de bakıyoruz hergün bir başka şirketlerini satıyorlar. Sektör değişikliği filan diyorlar ama son 4 aydır sanki limon satar gibi şirket satıyorlar. Panik havası seziyorum. Ya sıcak para gitmeye ve uzun bir süre geri gelmemeye karar verirse, nice olacak bunca büyük şirketimizin hali?

Ercan Kumcu bu riski çok güzel dile getirmiş.

Ercan Kumcu'nun yazısı
Ve o yazının devamı

Saygılar,
Nilufer

Blog Sahibi dedi ki...

Nilufer Hanim,

Sorunuzun bir kismina ben cevap vereyim, hepsine cevap vermek icin yeni bir yazi yazmak lazim, o da cok zaman aliyor.

Ben olaya sadece Nazif Zorlu'nu gozunden bakacagim. Bu adam bundan 5-6 sene kadar once Denizbank'i 80 milyon dolara almis. Zamaninda riskli bir yatirim, herkes bankacilik sektorunden kacarken bu adam girmis bu isin icine. Daha sonra gerek iceriden topladigi kaynaklari kullanarak, gerek disaridan borclanarak isini buyutmus ve netice bugun 2.5 milyar dolar gibi bir rakama satmis. Neticede toplam borclarida 800 milyon dolar gibi bir rakama ulasmis. Simdi bu isten Nazif Zorlu karli cikmis midir?

80 milyonu 5 senede 30'a katlayan bu adam simdi elindeki net 1.5 milyar dolari 5 sene sonra ne yapar siz hesap edin.

Ikinci deginecegim nokta anlasilmasi daha kolay bir nokta. Artik bir karar vememiz lazim, ne karar vedigimiz onemli degil. Disaridan bize yatirim yapilmasi iyi mi kotu mu? Eger kotu ise, yabancilarin bize yatirim yapmasina izin vermeyelim, ulkemize de hic yatirim yapmayalim ve elimizde ne var ne yoksa gidip yabanci ulkelerin sirketlerini biz alalim. Amerika bu acidan cok bakir bir ulke, sirketlerin toplam degeri trilyonlarca dolar, bir kac sektor disinda yabancilarin yatirimlarina da hic karismiyorlar. Yatirim yapmamizi isteyecek baska bir ulke de Cin. Paralarini bilerek dusuk degerli tutan Cinliler de yabancilarin ulkelerine yatirim yapmasindan gocunmuyor. Adamlarin bu salakligini degerlendirip mumkun oldugunca cok parayi Cin'e yatiralim.

Gidip sacmasapan adamlarin yazilarini okuyorsunuz, sonra kafaniz karisiyor. Siz bu islerle hic ugrasmayin, gelin sizi Populist Partiden milletvekili yapalim (yeni yazimi okuyun anlarsiniz).

Adsız dedi ki...

"TMSF'ye devrolmuş Kentbank'ın eski Genel Müdür Yardımcısı, yeni ekonomi köşeyazarı Uğur Gürses"
ne demek ?
Yakıştırma yapana da "yakıştırma" yaparlar !
Uğur Gürses, Banka TMSF'ye devrolmadan 8 ay önce görevden ayrılmıştır. Bu banka fona devrolmadan çok önce gazetelerde ekonomi yazarlığı yapmaya başlamıştır. Bankadan ayrılırken, "Kentbank'la ilgili özel bir karar değil, bankacılık sektörünün geleceğini iyi gçrmüyorum" demiştir.
Söylemek istediğiniz birşey varsa açıkça söyleyin, yoksa eğer "karnından konuşma" çabasına girmeyiniz.
İyi şeyler yaparken, "şaklabanlık yaparak elinize yüzünüze bulaştırmayın" derim...

Adsız dedi ki...

hakikaten e-recep'in yazdıkları kaçamak ve çok ayıp.
Burada mahalle kahvesi ağzı okumak hoş değil.

Tahsin Akyol