Yazi dizimizin ucuncu ve son bolumunde 1980 sonrasi doneme daha yakindan bakip, dunya nereye gitmis biz nereye gitmisiz onu inceleyecegiz.
Ilk grafikte buyume hizimizi, gelismis ve gelismekte olan ulkeler ile kiyasliyoruz
(dikkat edin, kisi basina buyume hizi degil, toplam GSYIH’nin artis hizi; veri seti kisi basina analizi yapmaya imkan vermiyor).
VOB nedir? Taksi Şöförü Borsa Tüyoları?
Olasılık nedir?
Enformasyon Nedir
Grafik 1: GSYIH Artis Hizi
Benim yorumum soyle:
1. 1981-88 arasi iki gruptan da daha yuksek bir hizla buyumusuz.
2. 1989-94 arasi dunyada buyume hizi dusmus, bizim ki daha cok dusmus.
3. 1995-2001 arasi ulkeler buyume hizlarini arttirmislar – ozellikle gelismekte olan ulkeler. Biz yavaslamaya devam etmisiz. Yani onlarin buyume hizi artti diye, bizimki de otomatik olarak artmamis !!!
4. 2002-2006 arasi dunyada buyume hizi artmaya devam etmis. Gelismekte olan ulkeler iyice hizlanmislar. Buyume hizlarini yaklasik 2 puan arttirmislar. Biz de dustugumuz yerden kalkmisiz. Hizimizi 2 degil, 4.5 arttirmisiz.
Simdi ayni analizi bolgeler bazinda yapalim.
Grafik 2: GSYIH Artis Hizi
1. 1981-88 arasi, Asya ulkeleri haricinde, herkesden hizli buyumusuz.
2. 1989-94 arasi Asya ulkelerine ek olarak, Ortadogu ve Guney Amerika ulkeleri de bize yetismis veya gecmis. Dogu Avrupa, komunizm sonrasi daha kendilerine gelememisler.
3. 1995-2001 arasi Guney Amerika disinda herkesin gerisine dusmusuz. Afrika ve Dogu Avrupa toparlanmis.
4. 2002-2006 arasi Asya ulkeleri disinda herkesin onune gecmisiz. Bu donemde her bolge hizini yaklasik 2 puan arttirmis. Biz 4.5 puan arttirmisiz. Neden acaba 2 degil de 4.5 puan arttirmisiz?
Bu soru neden onemli? Hani "Herkes buyudugu icin biz de buyuduk" diyenler var ya? (bu laflari duyunca aklima ilkokul zamaninda okudugumuz kitaplarin, 1. Dunya Savasi ile ilgili yazdigi seyler gelir. Hani Almanlar yenilince biz de yenik sayilmisiz ya. Zannedersiniz ki savas degil, Avrupa Sampiyon Kulupler Kupasi).
"Sakin Ha, Onlara Inanmayin. " Elalem buyudu diye biz de buyumek zorunda degildik (bakiniz 1989-2001 arasi). Elalem buyume hizlarini 2 puan arttirinca, bizim 4.5 puan arttirmamiz mutlu bir tesaduf eseri degildir.
Gidin secimlerde oyunuzu kime isterseniz verin; Turkiye'yi daha ileri goturecegini dusundugunuz partiyi destekleyin. Sectiginiz vekillerden her zaman daha iyisini talep edin. Ama ulkemizin geldigi noktayi kucumsemeyin.
Tabii sirf buyume hizina bakmak yeterli degil. Hangi sartlar altinda bu buyume saglanmis ona da bakmak gerekir.
Asagida dis ticaret hadlerindeki degisimi goruyoruz.
Ticaret hadleri, ihrac edilen mallarin fiyatlarinin ithal edilen mallarin fiyatina bolunerek bulunuyor. Ticaret hadlerinde degisimin pozitif olmasi, sattiginiz her bir birim mal icin daha cok gelir kazanirken, aldiginiz her birim mal icin daha az para odediginiz anlamina geliyor. Asagidaki grafikte gosterilen sey, donemler itibari ile, dis ticaret hadlerindeki yillik ortalama degisim.
Grafik 3: Ticaret Hadlerindeki Ortalama Degisim Hizi
1. 1981-88 arasi sattigimiz mallar, ithal ettigimiz mallara kiyasla yilda ortalama %2.1 deger kazanmis (kumulatf olarak %18). Diger gelismekte olan ulkelerin ise ticaret hadleri yilda ortalama %2.3 bozulmus.
2. Sonraki donemlerde Turkiye’nin fiyatlari bizim aleyhimize donerken, diger gelismekte olan ulkelerin lehinde gelismis.
3. 2002-2006 arasi ticaret hadleri yilda ortalama %1.3 bizim aleyhimize bozulmus. Diger gelismekte olan ulkeler icin ise ortalama %3.7 iyilesmis (kumulatif olarak %20!).
Burada 2 nokta onemli.
1. Bizim dis ticaretimizin yapisi daha cok gelismis ulkelere benziyor. Islenmis mal satip, hammadde satin aliyoruz. Gelismekte olan ulkeler ise daha cok hammadde satiyorlar. Ozellikle Afrika, Ortadogu ve Guney Amerika ulkeleri bu sekilde. O yuzden emtia fiyatlarinin artmasinin etkisi bizim ekonomimiz icin olumsuz, diger bir cok gelismekte olan ulke icin olumlu oluyor. Aradaki simetrik olmayan iliskiyi grafikte goruyorsunuz degil mi? Bu soruyu soruyorum, cunku ulkemizde bir cok ekonomi yazari bakiyor ama goremiyor.
Bakiniz eski MB baskani Serdengecti
ne diyor:
"2002'den itibaren cari açık problemi derinleştikçe, başlıca nedeninin döviz kurları olduğu söylendi. Hiç şüphesiz döviz kurlarının bir rolü vardı ama ben hep söyledim, Merkez Bankası ve Hazine de söylüyor, dünyada 2002'den beri enerji fiyatlarının çok ciddi biçimde artmış olmasının da cari açığımızı artırmakta önemli etkisi oldu. Öyle ki, 2002 itibariyle enerji fiyatlarını sabitlediğiniz zaman, aslında Türkiye'nin cari açığının milli gelire oranının yüzde 4-5 seviyelerinde istikrar kazandığını görüyorsunuz. Enerji fiyatlarından da önemlisi, büyümenin cari açıktaki rolü uzunca bir süre anlaşılmak istenmedi. Türkiye'de istikrar programına büyüme tahmini olarak yıllarca yıllık yüzde 5 rakamı koyulduğu halde, gerçekleşen büyümenin her zaman bunun üzerinde olduğu; yatırımların tasarrufları aştığı bir ekonomide cari açığın olacağı göz ardı edildi. Bu durumun da tabii ki cari açık üzerinde olumsuz etkisi oldu. Dikkatli baktığımız zaman görüyoruz ki, iç talep ne zaman göreli bir yavaşlama gösterse -2004 sonu 2005 başı ve şimdilerde- cari dengede ve onun içinde dış ticaret dengesinde göreli de olsa bir istikrar eğilimi görülüyor."
2. 2002-2006 arasinda dis ticaret hadlerinin kendi lehlerine donmesinin de destegi ile gelismekte olan ulkelerin ekonomileri tam gaz giderken, biz ticaret hadlerimizin bozulmasina ragmen, onlardan daha hizli buyumeyi basarmisiz.
Ticaret hadleri aleyhinize gelistigi zaman, iki seyden biri olur. Ya harcamalarinizi kisarsiniz, ekonominin buyume hizi yavaslar, ama dis ticaret dengeniz bozulmaz. Ya da buyume hiziniz yuksek devam ederse, tasarruflariniz azalir, cari acik verirsiniz. Biz de ikincisi olmus.
Cari aciga bolgeler bazinda bakalim.
Grafik 4: Ortalama Cari Acik Orani
Cari fazla veren ulkelerin cogu (ozellikle Afrika, Ortadogu ve Guney Amerika) hammadde satan ulkeler. Iki istisna Asya grubu ve Dogu Avrupa grubu. Asya ulkeleri, yuksek tasarruf oranlari sayesinde cari fazla veriyor. 2002-2006 arasinda tasarruf oranlari daha da arttigi icin, hammadde fiyatlarindaki artisa ragmen cari fazla vermeye devam etmisler. Neden biz onlar gibi olamiyoruz diyenleri, dolayli vergilerden sikayet etmeyi birakip, ozellikle mal ve hizmet urunleri uzerinden alinan KDV ve OTV'nin arttirilmasini saglamak icin Tandogan meydaninda toplanmaya cagiriyorum. Temmuz sonu benim icin musait.
Yok, ben yokum arkadas diyorsaniz, o zaman Dogu Avrupa ulkelerine bakalim, onlar ne yapmislar. Dogu Avrupa bir cok bakimdan bize benziyor. Tasarruf oranimiz, yatirim oranimiz, ithal ettigimiz mallar, ihrac ettigimiz mallar benzer. O yuzden ne oluyor? Onlarda ayni bizim gibi yuksek cari acik veriyorlar (bakiniz yukaridaki grafik).
Bir sonraki grafigimiz ortalama enflasyon oranlarini gosteriyor.
Grafik 5: Ortalama Enflasyon Orani
1. 1981-88 arasi gelismekte olan ulkelerin ortalamasinin uzerindeyiz.
2. 1989-94 herkesin enflasyonu artiyor, bizimki de artiyor.
3. 1995-2001 arasi herkesin enflasyonu dusuyor, bizimki bulutlarda geziyor. Yani
, herkes enflasyonu yenince, biz de yenmis sayilmiyoruz. Ah bu enflasyonun gozu kor olsun.
4. Ancak 2003-2006 arasi diger ulkeler duzeyine yetisebiliyoruz.
Butun dunya enflasyonu yendigi icin bizim enflasyon da dustu diyenlere, 1995-2001 arasi enflasyon neden dusmedi diye sorun.
Yazimizin son grafigi sermaye-hasila katsayisi denen, bir puanlik buyume icin milli gelirin ne kadarini yatirima harcamaniz gerektigini gosteren grafik. Kaba anlatimi ile ekonomideki verimliligin olcutu.
3 gozlem sunuyorum size:
1. 1990 itibari ile son 10 senede, sermaye-hasila katsayimiz gayet yuksek. Her 4 puanlik yatirim ile 1 puanlik buyume saglamisiz. Diger ulkeler 7 puanlik yatirima ihtiyac duymus.
2. 1990’li yillarda islerin nasil bozuldugunu goruyorsunuz. Bizim ekonomimiz gittikce verimsizlesirken, diger gelismekte olan ulkeler atak yapmis. 1990-2000 arasi bizim her 8 puanlik yatirimimiz 1 puanlik buyume saglarken, onlarin 6 puanlik yatirimi yeterli olmus.
3. 2006 itibari ile son 10 yilda isleri biraz toparlamisiz. Hala diger gelismekte olan ulkelerin gerisindeyiz. Onlar sermaye-hasila katsayilarini dusurmeye devam etmisler. Biz onlara yaklasmisiz, ama gidilecek yol var.
Hani zaman kaybindan bahsediyoruz ya; asagidaki grafik kadar 90'li yillarda israf edilen kaynaklarin, bosa gecen yillarin vehametini gosteren baska bir grafik yoktur bence. 1990-2000 arasi asagi inen sari renkli cizgi ile yukari cikan kirmizi cizgi, Turkiye'nin makus tarihinin resmidir.
Grafik 6: Sermaye-Hasila Katsayisi (yatirim/buyume hizi, 10 senelik ortalama)
Su anda bulundugumuz nokta ile ...
“…Türkiye’nin çıkışı daha önce yapılmamış olanı yapmaktan geçmektedir. Daha önce, Türkiye ekonomisinin sıçrayabilmesi için, hiç bu kadar büyük bir fırsatımız olmamıştır. Daha önce bu oyunda hiç bu kadar ileri bir aşamaya gelebilmişliğimiz yoktur.... Kaçan fırsatların hesabını, tarih kitaplarının bundan elli yıl sonra yazılacak bölümlerinde, vermek istemeyen ilgililere özenle duyurulur.” Guven Sak, Referans Gazetesi, 18.05.2007.
Yazi dizimizin sonuc kisminda ne yazayim diye epey dusundum. Herhalde Tevfik Fikret'ten daha uygunu olmayacagina karar verdim. Asagidaki siir 1905 yilinda yazilmisti. Simdi yil 2007. Ya Tevfik Fikret gelecegi cok iyi goren bir sair oldugu icin 5 nesil otesine gondermeler yapiyor, ya da biz her sabah kalip ayni gunu yasayanlardaniz. Yazimizi onun bir siiri ile bitiriyorum:
Sabah Olursa
Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Haluk,
Eğer bu memleketin sislenen alın yazısı
Dirençli, dinç bir elin güçlü, canlılık verici
Dokunmasındaki titremle silkinip, şu donuk,
Şu paslanan yüzü halkın biraz gülerse... -- O gün
Ben ölmemiş bile olsam, hayata pek ölgün,
Pek az ilişkim olur kuşkusuz; -- o gün benden
Ümidi kes; beni kötrüm ve boş muhitimde
Bütün acımla unut; çünkü kör, topal, tükenik
Bakışlarım seni geçmişte görmek ister; sen
Bütün etin, kemiğin, kimliğinle yarınsın:
Ve şarkılar gibi hep hep kulaklarımda sesin...
Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler
Geçer, kıyamete dek sürmez; en sonunda bu gök
Bu mavi gök size bir gün acır; usanma sakın.
Hayata neş'e güneştir, usanç içinde kişi
Çürür bizim gibi... Siz, ey yarın uzaylıların
Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!
Tükenmez özlemi vardır ufukların ışığa,
Işık, ışık... Bugünün işte ruhu, özlemi bu;
Silin bulutları, silkin o korku gölgesini,
Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa.
Ümidimiz bu; ölürsek de biz, yaşar mutlak
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!
Read More!