Secimlerde Kime Oy verirdim

Gecen gun annemle telefonda konusuyoruz:

Annem: Sizin orada oy kullanma imkaniniz var mi?
Ben: Bilmiyorum anne arastirmadim, oy kullanmayi dusunmuyorum zaten.
Annem: Niye kullanmiyorsun oglum, yobazlar iktidara yine gelsin mi istiyorsun?
Ben: Anne, ben kullanirsam oyumu AKP'ye veririm, Deniz Baykal'a atacak halim yok.
Annem: Benim oglum yobaz mi olmus, hayir olamaz.
Ben: Anne, yobazlikla alakasi yok, ekonomiden bir tek onlar anliyor gibi gorunuyorlar.
Annem: Veey, o zaman hic kullanma, aman aman.
Ben: hehehehe

Sindirella Hikayesi  Tahvil Nedir  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Çernobil Faciası  Türev Konu Anlatımı  Demokrasi Nedir    Yatırım Fonları

Bundan 6 ay once secim olsa oyumu kesin AKP'ye atardim. Sosyal hayata donuk politikalarinda surekli sacmalamalarina ragmen, ekonomide cogu zaman dogru adimlari attilar, atmadiklari dogru adimlar da vardi ama ortalamanin cok uzerinde bir performans gosterdiler. Haketmislerdi yani. Simdi secimler yaklasti, direksiyonun basina populizm gecti. Hurriyet'in ekonomi sayfasina giderseniz karsiniza su haberler cikacaktir:

1. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, serbest bölgelerde elektriğin yüzde 25 ucuzlayacağını bildirdi (bkz. yüzde hesaplama).

2.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, gıda ve turizmde KDV oranlarının yüzde 8’e indirilmesini hedeflediklerini söyledi.

3.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) milli geliri eksik hesapladığını söyleyerek, aslında milli gelirin daha fazla olduğunu ve hesaplamalar üzerinde çalışıldığını açıkladı

Ayrica Erdogan'in "faizler %13 seviyesine inmeli" seklinde Merkez Bankasina baskiya baslamasi, Konut Edindirme Yardimlarinin vatandasa geri odemeye baslanacaginin aciklanmasi, Imarzedelere odemelerin yapilacak olmasi, Ziraat Bankasindan ciftciye zararlari Hazine tarafindan karsilanmak uzere %0 faizle kredi verileceginin aciklanmasi, vs. vs. vs.

Yilbasindan Nisan sonuna kadar AKP populist politikalarda 3. vitese takmisti. Simdi 5. vitese gectiler, Formula 1 pilotlarina tas cikartiyorlar. Turkiye'nin kanini emen politikacilardan ne farklari kaldi? Iktidarda Deniz Baykal, Cem Uzan, veya Haydar Bas da olsaydi ancak bu kadar yapardi diye dusunuyorum. Netice su ki, Turkiye'de benim oyumu hakedecek parti yoktur.

Peki AKP'ye tepki oyu da mi vermem? Vermem efendim. Demokrasi magduru rolu oynamaya kalkmasinlar, askerlerin bunlarin tepesine binmesinin ustunden iki hafta gecmeden secimlere bagimsiz adaylar kullanarak girmeye calisan Kurtlerin tepesine hep birlikte bindiler. Askerler AKP iktidarda olmamali diye dusunurken antidemokratik oluyor da, Kurtler mecliste kendilerini temsil etmeye calistiklarinda AKP davranislari antidemokratik olmuyor oyle mi?!! AKP de gucu yettigini ezebilecegini gostermis oldu boylece. Haa, bana sorarsaniz Cumhurbaskan'inin Gul olmamasi iyi olmustur; Kurtlerin meclise girmesinin biraz daha zorlastirilmasi da iyi olmustur. Bizim milletimiz tahriklere kolay kapilan bir millet. Ulkenin basinda yobaz birisinin olmasi ulkeyi her daim polemige surukleyecek bir durum yaratirdi. Kurtler simdi meclise 15-20 kisilik bir grupla girdiginde (evet girecekler) gorun siz tantanayi yine.

Bu arada en acemi politikacilarin Avrupa'da oldugu da ortaya cikmis oldu. Biz kendi kendimize AB projesini bir kere degil 10 kere sabote etme yetenegine sahibiz, AB bunun boyle oldugunu goremeyerek erkenden elini belli etmis, Turkiye girmesin demistir. Biraz uyanik olsalar "Turkiye biran once girsin, elinizi cabuk tutun bekliyoruz" derlerdi.

Sozun ozu sudur ki, benim oyumu hakeden parti yoktur. Secimlerden hemen once borsadaki (Borsa Yorumları) kagitlarimi satip dolara gecebilirsem de oyum Haydar Bas'adir. Neticede ben bir Turk vatandasi oldugum icin Turkiye'de yasamamama ragmen ayda 500 YTL maasa hak kazaniyor olacagim (Nasrettin Hoca hikayesi gibi ama olsun, ya tutarsa). Diger partiler benim cebime ne koyuyor, hic bir sey!

Not: Abdullah Gul'e ve AKP'ye "yobaz" derken askerlerin ve halkin cogunlugunun bu konuda dusunduklerini ifade etmeye calistim. Yoksa bana kalirsa politikacilarin cok kucuk bir azinligi tutarlidir (tek bir politik goruse baglidir), cogunlugu bukalemun gibi degisen kosullarda renk degistirirler. O yuzden Abdullah Gul veya Erdogan eskiden "islamci", "dinci", herneyse ise de simdi degisen kosullar altinda goruslerini degistirmis olabilirler. Gecmiste "minareler sungumuzdur" diye Erdogan, simdi laiklige bagliyiz soylemlerini kullaniyor mesela. Hurriyet gazetesi de "Abdullah Gul yobaz midir" diye anket yapmadigina gore, Gul'un gercekten yobaz olup olmadigini bilmemiz mumkun degildir (halk ne dusunuyorsa veya nasil algiliyorsa isin dogrusu odur soyleminden hareketle bu sonuca vardim).

17 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

* annenize sorar mısınız o korktuğu yobazlar(!) 4 yıldır iktidardayken kendisinin hayat tarzına giyinişine veyahut başka bir yönüne somut bir müdahalede bulun muş mu ?

mesela üniversiteye (türbanlı değilse) girmesinde ya da başka bir kamusal alana girmesinde bir engelleyici kuvvetle karşılaşmış mı ?

* "Demokrasi magduru rolu oynamaya kalkmasinlar, askerlerin bunlarin tepesine binmesinin ustunden iki hafta gecmeden.... "

bunların dediğiniz kişiler milli iradenin sembolu milletvekilleridir dolayısı ile milletin tepesine binilmiştir bunu anlamak için Türkiyede olmaya gerek yoktur ama sizin orda farklı anlaşılıyor sanırım...

gelelim kürtlerin meclise girmeme durumuna bir çok kürt millet vekili meclistedir hatta ve hatta içişleri eski bakanı diyarbakırlıdır ayrıca ogünkü oylamada sadece ak parti oyları değil mecliste bulunan akp-chp-anap-dyp gibi partilerin hepsinin oyu ile alınan bir karardır. ha demokratikmidir tartışılır ama bir gün önce patlayan bomba ve leyla zananın yaptığı yemini göz önüne alınca tartışma biraz farklı boyut kazanır

"...Haa, bana sorarsaniz Cumhurbaskan'inin Gul olmamasi iyi olmustur....Ulkenin basinda yobaz birisinin olmasi ulkeyi her daim polemige surukleyecek bir durum yaratirdi... "

Abdullah gülün bu zamana kadar hangi yaptıgı hareketle bir çırpıda yobaz yaftasını vurabiliyorsunuz ? yobazlık ve bağnazlık acaba gülde mi yoksa. ..?

Ayrıca oy vermeye layık bir parti yok deyip oy vermemek gibi amerikan ahlakı sizin bünyenize işlemiş sizden ne oy nede sağlıklı politika yorumu beklemek zaten abesle iştigaldir. ayrıca oy vermeye tenezzül etmeyen bir insanın yorum tenezzülünde bulunmasıda bana biraz ilginç geliyor...

öte yandan sizin ekonomi yorumlarınıı okumaz zevk verip içimizi ısıtırken politika yorumlarınızı okyuup gülesimiz geliyor her iki durumda da bizi neşelendiriyorsunuz ama politikadan anlamadığınız bugun itibari ile bir kez daha belirginleşmiştir. (bkz: erdoğan cumhurbaşkanı olur lafınıza)

Adsız dedi ki...

Ekonomix merhaba.

AKP'nin bağımsız adaylar konusunda yaptığı bu davranışı ben de bir yazı ile eleştirmiştim.

Bu yazıma bir okur söyle bir yorum bırakmış:

"[..]Yine aynı şekilde partilerin bulunduğu pusula ile bağımsız milletvekillerinin bulunduğu pusula farklıdır. Bu farklılığın dışarıdan görülebilmesi nedeniyle seçmen baskı altına da alınabilir -ki Doğu ve Güneydoğu illerinde seçmenin baskı altına alınabildiği bilinen bir gerçektir."

Mantıklı bir yaklaşım değil mi?

G.Doğu da seçmen DTP tarafından bu biçimde baskı altına alınabilir. Bağımsız adaya değil de başka bir partiye oy vermek isteyenler pusula dışarıdan -büyüklüğünden dolayı- belli olacağı için veremeyebilir.

Şimdi ise hepsi pusulada olacağı için zarfa bakılarak oyun bağımsız adaya mı yoksa herhangibir partiye mi verildiği belli olmayacak.

Ne dersiniz bu gerekçeye?

Adsız dedi ki...

"Demokrasi magduru rolu oynamaya kalkmasinlar, askerlerin bunlarin tepesine binmesinin ustunden iki hafta gecmeden secimlere bagimsiz adaylar kullanarak girmeye calisan Kurtlerin tepesine hep birlikte bindiler. Askerler AKP iktidarda olmamali diye dusunurken antidemokratik oluyor da, Kurtler mecliste kendilerini temsil etmeye calistiklarinda AKP davranislari antidemokratik olmuyor oyle mi?!!"
Sonuna kadar katılıyorum....
Popülizm işine gelince sizinle aynı fikirde değilim.Yanlış anlaşılmasın popülizm doğru demiyorum ama bu noktada AKP'nin yaptığını yapmanın iki ucu boklu değnekte,en azından hepatit virusü olmayan tarafı tutmak olduğunu düşünüyorum.Ama bu politikaları şayet seçildikten sonra da devam ederse o zaman zaten kimin CB veya iktidar olduğu hiç farketmeyecek.Bu söylediğim şeyin ahlaki açıdan bir utanç olduğunun farkındayım ama seçimden tek başlarına CB seçecek bir çoğunlukla çıkamazlarsa bu utancın ekonomik durumuma sirayet edecek etkilerine ve halen hem bireysel hem de toplumsal haklarımıza yapılan tecavüzün yanında zemzem suyuyla yıkanmış olduğuna inanıyorum.


dragut@gmail.com

Adsız dedi ki...

"G.Doğu da seçmen DTP tarafından bu biçimde baskı altına alınabilir. Bağımsız adaya değil de başka bir partiye oy vermek isteyenler pusula dışarıdan -büyüklüğünden dolayı- belli olacağı için veremeyebilir.

Şimdi ise hepsi pusulada olacağı için zarfa bakılarak oyun bağımsız adaya mı yoksa herhangibir partiye mi verildiği belli olmayacak.

Ne dersiniz bu gerekçeye?"

PKK nın yaptığı baskıyı inkar etmek ve yukarıdaki skıncayı kabul etmememek mumkun değil.
Peki butun bu handıkapları cozecek bır sıstem bulunamazmıydı yani?

Oy pusulası içerisine konulmadan kullanılan bağımsız aday pusulaları geçersiz sayılsaydı olmaz mıydı?O zaman halk istediğini özgürce yapabilirdi.İster bağımsız aday pusulasını koyar ısterse koymazdı, zaten o koca bırlesık pusulanın ıcınde bagımsız adayın pusulasının konulup konulmadıgı dısarıdan bellı olmaz ve de secmen baskı atına alınmadan oyunu kullanabılırdı.

Sevgili ikra;
"ha demokratikmidir tartışılır ama bir gün önce patlayan bomba ve leyla zananın yaptığı yemini göz önüne alınca tartışma biraz farklı boyut kazanır"
bu amaları ve ardından gelenleri kullanmamız için yapmıyorlar mı o eylemleri? Yani bu şeklide düşünerek zaten istediklerini hatta daha fazlasını vermiyormuyuz onlara? Kürtler benim kardeşimdir!Aramızdaki birlikleri saymaya kalksam sayfalar dolar,ayrılıkları saysanız iki satır etmez.Ben kürt vatandaşlarımızın kendi arzuları yonunde temsıl edılmelerının onu acılmadan bu sorunun cozulebılecegıne ınanmıyorum,kucaklayıcı,kusatıcı polıtıkalar olmadan aksıne boyle dıslayıcı ve ayırıcı uygulamalarla ancak ayrısmayı koklestırırız.

dragut@gmail.com

Adsız dedi ki...

Bir de şunu ekleyeyim.

AKP'ye popülizm konusunda haksızlık ettiğinizi düşünüyorum. "Seçmene selam"ı kullanmayan siyasi parti düşünülemez. Teknokratlar hükümetinden değil bir siyasi partiden söz ediyoruz.

Makroekonomik göstergeleri etkilemeyecek derecede küçük; bazıları yalan ve göz boyama "seçmene selam" davranışı normaldir.

Yapılacak çok iş olduğunu düşünen bir iktidarın buz gibi durup seçimleri riske sokmasındansa azıcık birşeyler verip seçimleri sorunsuz kazanması ve bu verdiklerini de seçim sonrası çeşitli atraksiyonlarla ile geri alması akıllıca.

Bir yorumcunun söylediği gibi.. bence de siz siyasi konularda yazmayın. Abdulah Gül= yobaz gibi bir tanımlama kelimenin tam anlamıyla saçmalık olmuş.

Ekonomi yazmaya devam edin, böyle daha iyi.

Selamlar.

Adsız dedi ki...

"Oy pusulası içerisine konulmadan kullanılan bağımsız aday pusulaları geçersiz sayılsaydı olmaz mıydı?O zaman halk istediğini özgürce yapabilirdi.İster bağımsız aday pusulasını koyar ısterse koymazdı, zaten o koca bırlesık pusulanın ıcınde bagımsız adayın pusulasının konulup konulmadıgı dısarıdan bellı olmaz ve de secmen baskı atına alınmadan oyunu kullanabılırdı."

Bunu ben de düşündüm. Yukarıda bahsettiğim çekinceden sonra sanırım en mantıklı çözüm bu.

Blog Sahibi dedi ki...

Bence en iyisi yazinin anafikrini aciklayayim da yazida kullandigim ifadelere takilip kalmayin.

Anafikir su: Demokrasi hikaye, Turkiye'de orman kanunu gecerlidir. Bugun baskasina antidemokratik yaklasimi yapiyor diyenler, yarin kendileri baskalarina ayni muameleyi yapiyorlar.

Yazida ayrica kendi oyumla ne yapacagimdan bahsediyorum. Ister atarim, ister satarim!! Istedigim yorumu da yaparim. Nedir bu son zamanlarda karsilastigimiz "politika yorumu yapmayin, ekonomiden sasmayin" telkinleri Allahaskina?

Politikacilar ekonominin icine ederken iyi de, ekonomistler politikanin icine edince mi tu kaka?

Adsız dedi ki...

Bağımsızların oy pusulasına yazılması,DTP'li adayların bağımsız seçimlere girmesi sebebiyle,alınan bir karardır...Aynen AKP'li bir adayın cumhurbaşkanı olmaması için uydurulan 367 gibi kişiye özeldir... Kişiye özel uygulamaların hukukta bir yeri olmaması gerekir... Olay, içinde terör gibi hassas bir konunun olmasından dolayı vicdanlarımızdan okey alsada... Yapılan işin aslı sorunu ötelemekten başka bir mana taşımadığı için akıllarımızdan okey almaması gerekir...Sorunlar ötelendikçe yok olmaz, aksine çoğalır...Ayrıca DTP gibi terörün sözcüsü bir partinin hala kapatılmamış olmaması, hukuken mi mümkün değilidr, yoksa AB v.s tepkileriden çekinildiği içinmidir, onu da tam anlayabilmiş değilim... Bence yasalarımız böyle bir partinin devamına ve türevlerinin kurulmasına izin verilmeyecek şekilde düzenlenmesi gerekir... "Adam" gibi parti kurup gelsinler meclise...

AKP'nin seçime yönelik ekonomik hamlelerini, seçim sonucu oluşacak; FDF'yi 6,5^dan 3'e düşürüp, farkı millete dağıtacak,siyasi tavırla faizleri düşürmeye çalışacak, özelleştirmeyi ideolojiye bağlıyacak v.s olası bir CHP, yada koalisyon hükümetiyle kıyaslarsak, daha az zararlı olacağı için mazur görebilmek pek mantıksız olmasa gerek...

ekşi iktisat dedi ki...

bu arada haydar bas'in "basic income" onerisini gorundugu kadar abuk degil. bas'in hangi muridi bunu nerde ogrenmistir bilmem, ama vatandaslik maasi da denen bu kavram uzerine ciddi ekonomik calismalar yapiliyor. ama 500 ytl cok tabii. adam basi 20 ytl verebilirsin. az gibi gorunuyor ama 20 ytl 5 kisilik bir aileye ayda 100 ytl ek gelir demek ki bu da fakir aileler icin onemli bir kaynak. vatandasa dogrudan para vermek devletin uygulayacagi pek cok sosyal programdan daha etkili bir sosyal politika olabilir. bu geliri de cocuklarin zorunlu egitime devam etmesi ve benzeri kucuk sartlara baglarsaniz, bazi ek kazanimlar da saglayabilirsiniz. bunun 70 milyon insan icin maliyeti ise 70milx20=1.4 milyar ytl olur. diger sosyal programlardan yapilabilecek kisintilar ve fakirligi hafifletmenin sosyal faydasi goz onune alindiginda, bana imkansiz bir proje gibi durmuyor. uzerinde dusunmeye deger en azindan.

Adsız dedi ki...

Ya şimdi bu ana oğul konuşmasını okuyunca, dün Serdar Turgut'un yazdığı baba oğul konuşması geldi aklıma! Konuyla kel alaka ama ben çok güldüm valla, alın belki sizi de güldürür:

Babam bir süredir bizimleydi. Dün Ankara’ya döndü. Bizde bulunduğu sürede tarihe geçebilecek türde sohbetlerimiz oldu. Bunlardan bir tanesini içine mümkün olduğunca yorum katmayarak aktarmak istiyorum.

Mizansen şöyle: İkimiz bahçede yan yana oturmuşuz, belirsiz bir noktaya bakıyoruz. O rakı, ben şarap içiyorum.

-Babam: Bak Afet (köpeğimizin adı) havada bir sinek kapıp yedi.

-Ben: O da bir şey mi? Ben bir keresinde Silvester’i (kedimizin adı) bir köşede ağzından fare kuyruğu sarkık halde görmüştüm. Fare yiyormuş o arada.

-Babam: Beni bir keresinde fare ısırmıştı da kuduz aşısı olmak zorunda kaldım.

-Ben: Bu tuhaf olay nasıl oldu ki?

-Babam: Ankara’da evde yıllar önce yer yatağında yatıyorduk. Gece fanilamın altında bir şeylerin dolanmakta olduğunu hissettim. Fırladım, kalktım yataktan. Fanilamı içindeki fare ile birlikte çıkarıp sokağa attım. Baktım ayağımın baş parmağını delmiş daha önce. Hastaneye gittik. Bana göbekten aşı vurdular. Çünkü fareyi bulamadılar. Kuduz olup olmadığını anlayamadılar. İşi şansa bırakmamak için yaptılar aşıları.

-Ben: Peki fareye ne olmuş?

-Babam: Dışarda kediler yemiş onu.

-Ben: Biliyor musun baba; bu bugüne kadar dinlemek zorunda kalmış olduğum en tüyler ürpertici, en iğrenç hikayelerden bir tanesi.

(Bu aşamada bir yorum yapmak zorundayım. Bir insan ayak parmağı fare tarafından kemirildiği zaman uyanmıyorsa, insan o kişinin yatmadan önce ne içtiğini de doğrusu çok merak ediyor...)

-Babam: Bana tam üç kez farklı zamanlarda kuduz aşısı yaptılar, biliyor musun?

-Ben: Neden; diğerlerinde de fare tarafından mı ısırılmıştın ki?..

-Babam: Hayır o zaman bir köpek ısırmıştı. Bir gün sokakta yürüyordum. Durup dururken, hiç provokasyon yokken bir köpek geldi, beni hart diye ısırdı.

-Ben: Bu senin alışmış olduğun bir davranış değil mi ki? Seni çocukken de sokakta yürürken tanımadığın adamlar gelir, durup dururken dövmezler miydi?

-Babam: Onlar çirkin olduğum için dövdüklerini söylerlerdi.

-Ben: Eh fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla pek de haksız sayılmazlardı. Anladığım kadarıyla bu bizde genetik bir sorun olmalı.

-Babam: Torunuma laf söyleyen ölür. Bilmem anlatabildim mi?..

-Ben: Sen kudurma olayına dönsen iyi olur.

-Babam: Isırdı beni, ben unuttum gitti olayı. Bir süre sonra babaannen telefon etti. Köpeğin kudurup öldüğünü söyledi. Ben de hastaneye gittim. Doktorlar, geciktiğimi ve yapacak bir şey olmadığını, sudan korkmaya filan başlarsam hemen hastaneye koşmamı söylediler.

-Ben: Peki korktun mu?

-Babam: Hayır; korkmadım ama anneni korkuturdum. Bir keresinde musluk suyundan kaçar gibi yaptım. Misafir salonuna gidip yüksek sesle havladım, annen çok ağladıydı...

-Ben: Aranızdaki aşka gıpta etmemek mümkün değil. Ben Rana’ya aynı şekilde davransaydım bana bir tasma takardı acilen.

-Babam: Sana da pek yakışırdı tasma.

-Ben: Sonra ne oldu, kudurmadın değil mi?..

-Babam: Hayır; doktor da anlamadı ne olduğunu. Hatta bana bir espri de yaptı nedense. “Hamit bey acaba köpek sizin yüzünüzden kudurmuş olabilir mi” diye.

-Ben: Aklın yolu bir. Şimdi aynı şeyi ben söyleyecektim.

-Babam: Haydi kadehleri yenile.

-Ben: Buz ister misin?

-Babam: Rakıya soğuk su varken buz da koymak bir insanlık suçu ilan edilmeli.

-Ben: Bugün üzerinde anlaştığımız tek konu bu oldu.

İçkileri yeniledikten sonra babam dedemin tuhaf hareketlerini ve cinayet girişimlerini anlattı.

ahmet dedi ki...

Dr. Jekyll,

Ne önerdiğinizin farkındasınız değil mi ?

Üretenden alıp tüketene vermeyi öneriyorsunuz. Dikkat edersiniz bu ilişkide tüketen üretene 'tek taraflı' olarak bağımlı. Ailemizin kedisi Susam da benzer yöntemle bize 'bağımlı'. Onun eve hiç bir katkisi yok. Sokakta çalışıp bize para getirmiyor, çamaşırlarımızı yıkamıyor, yemeğimizi yapmıyor vs.. Bize şirin görünen bu yaratığı sokakta açlıktan ölmesini istemediğimiz için besliyoruz. Aslında kedimizin bize sunduğu bir ürün var: 'sevimlilik'.

Sizin modelinizde tüketen 'insanlar' aldıkları paralar karşılığında üretenlere ne verecekler ? Hiç düşündünüz mü ? Muhtemelen 'iyilik yapma' ihtiyaçlarını tatmin etmek. Ancak araya devleti koyacak olursanız, bizim Susam'ı beslemekten, ekonomiturk okurlarının TEGV'e yaptığı gönüllü katkılardan veya herhangi hayırsever bir vatandaşımızın fakir gördüklerini doyurmaktan aldıkları tatmini yaşatamassınız. OK ?

Verene ne maddi ne de manevi bir katkısı olmuyor. Peki alan bundan faydalanabiliyor mu ? Transferlerin yararı giderek azalır. Niye ? Çünkü bu yaptığınızla tüketenin üretkenliğine de engel oluyorsunuz. Artık daha az çalışması yeterli olacak. Ayrıca 'kelle' başına para, tüketici aileleri daha çok cocuk yapmaya itecektir. Verdiğiniz parayla orantılı olarak beş yapabilen artık altıyı deneyecek, 20 yapan 30'a çıkmak isteyecek. Bakın, dünyada en yüksek doğum oranları afrika ülkelerinde. Batıdan tek taraflı aldıkları yardımlar, afrikalıları besleyebildiklerinden daha fazla çocuk yapmaya sevkediyor. Bu şekilde açlıktan ölenlerin sayısı hiç bir zaman azalmıyor.

Bizim sosyal yardımlarımızın işe yaramadığını siz de çok iyi tespit etmişsiniz. Aslında az çok sizin önerinize benziyorlar. Örneğin yıllardır tarımda destekleme alımları yapılır. Bu yöntemle şehirde yaşayanlara vergi bindirilir. Bunlar işe yaramıyor, çünkü alanın üretkenliğine katkısı olmuyor.

A. Çavuşoğlu

ekşi iktisat dedi ki...

ahmet bey,

bu bir defa benim onerim degil. var olan ve benim de dikkate deger buldugum tartisma. bunun bir benzeri friedman'in negatif gelir vergisi onerisi. aradaki fark friedman'in onerisinde geliri belli bir seviyenin altinda olanlara net transfer yapiliyor. temel gelirde (basic income) ise zengin-fakir ayrimi yapmadan herkese kaynak transferi yapiliyor. bu gelir hicbir sarta bagli olmaksizin herkese goturu (lump-sum) usuluyle saglandigi icin verimsizlik yaratmiyor. daha acik ifade edersek, iscilerin calismaktan elde ettigi gelirini etkilemedigi iscinin optimal emek arzini belirleyen tuketim ve emek arasindaki marjinal ikame oranini degistirmiyor. ayrica, zengin-fakir herkese verildigi icin insanlarin bu geliri almak icin fakir olmasina gerek yok. yani insanlarin, calisip gelirimi artirirsam devletin bana yaptigi transfer kesilir diye bir korkusu olmayacagi gibi; varligini saklayarak kendisini fakir gostermesi icin bir sebebi de olmayacaktir. oysa ki sadece turkiye'de degil tum dunyada sosyal politikalarina harcanan paralarin cope gitmesinin en onemli sebebi bu ve benzeri ahlaki istismar riskleridir. temel gelir sistemi bunlara firsat vermemektedir. elbette uygulamada isler puruzsuz olmayacaktir ; ama bu onerinin savunuculari bunun var olan sosyal destek programlarina gore daha az sosyal maliyetlerle fakirlikle mucadele imkani sagladigini savunurlar.

ozetle, evet uretenden aliyoruz (onun nasil alinacagi ayri bir ekonomik problem), ve "herkese esit olarak" dagitiyoruz. devletin sosyal programlara harcadigi parayi kisiyoruz; yerine vatandasa para veriyoruz; insanlarin kendi paralarini kendileri icin en iyi sekilde harcayacaklarina guveniyoruz. dusunulmeye ve uzerinde calisilmaya deger buldugum sistem bu. gercekten, bir kalemde harcanacak bir sey degil.

Not: bu arada bu konuda iktisadi genel kulturun otesinde detayli bir arastirmam falan yok. yani temel gelirin optimal miktari benim mutevazi onerim kadar mi olmali, yoksa haydar bas'in vaadi gibi mi inanin ki bilmiyorum.

Adsız dedi ki...

İyi bir siyasi değerlendirme olmuş. Tabi ki yanlı düşünen, kafasını sudan çıkarmayan insanları aşan bir yazı olmuş. Sağlam bir değerlendirem okuyunca hemen,"siz siyaset yazmayın, iktisat yazın" gibi tepkiler veriyorlar. Sizin gibi doğru söyleyenleri görünce mutsuz oluyorlar,çünkü kendi yargıları sağlam temeller üzerinde durmuyor.

ahmet dedi ki...

Argümanlarınızı anlayabildiğimi söyleyemem Dr Jekyll.

Başkalarının paralarını harcayarak özgürleşilmez.

Havadan para dağıtarak insanları çalışmamaya, üretmemeye teşvik etmenin hiç bir makul gerekçesi olamaz.

ekşi iktisat dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ekşi iktisat dedi ki...

cok uzatmanin geregi yok. insanlara havadan para vermek fikri sizi memnun etmemis olabilir. benim soylemek istedigim bunun fakirligi azaltmak icin daha etkin bir yontem olabilecegiydi. (acikcasi felsefi acidan daha sanssiz insanlara net transfer yapilacak olmasi beni rahatsiz etmiyor.)

Adsız dedi ki...

Elinden geldiğince rakiplerine çelme takmaya çalışmayan parti yok. Bizde de yok başka yerde de. Ama AKP'nin DTP'lilere yaptıklarıyla ordunun muhtırasını karşılaştırmak mümkün değil. Nitekim AKP halka karşı şöyle ya da böyle sorumludur. Anti demokratik harektelerinden dolayı oy kaybedebilir. Nitekim bu hareketlerinden dolayı doğuda oy kaybına uğrayacakları düşünebilir. Demek istediğim yaptıkları demokrasinin özüne aykırı bile olsa sistemin içindedir. DTP bu yapılandan dolayı hukuki yollara da başvurabilir, Türkiye'de olmazsa avrupaya da götürebilir. Ama muhtıra öyle mi?

Neden bu ikisinin çok farklı olduklarına dair farklı bir örnek vereyim. Siz AKP'nin böyle bir yasayı ortaya atmasının sebebinin AKP'nin tamamen antidemokrat olmasına bağlayabilirsiniz ama ben de hayır AKP aslında orduya göz kırpmak için böyle yaptı diyebilirim. Kim diyebilir ki AKP her istediğini yapabiliyor? Böyle olunca adamları yaptıkları veya yapamadıklarından dolayı sorumlu bile tutamıyorsunuz. Şimdi esas problem AKP'nin neden böyle bir destek verdiği değil. Problem muhtıraların bizzatihi varlığının siyaseti yok etmesi.

Bence bu seçimin sonucu halkın seçiminin ordunun manipülasyonlarıyla ne derece değiştirebildiğini gösterecek. Eğer AKP'nin oyu çok düşerse ordu bunu tamam taktik işe yaradı diye görecek. O yüzden bence AKP'ye oy vermek gerekli.

AKP tabii ki mağdurdur. Ordunun mağdur ettiği sadece AKP de değildir malesef demokrasiden faydalandığını düşünen her kesim mağdur edilmiştir. Başkalarını mağdur etmesi mağdurluğu gidermez. Ama bunun bir koz olarak kullanılmasını zorlaştırır.