İdeolojik yazı böyle olur

Bazı okuyucularımız nedense bizim ideolojik yazılar yazdığımız görüşünde (önceki yazımın yorum kısmına bakın). Benim bildiğim ideolojik yazı siyasi görüşlerini karşısındakine kabul ettirmek için gerçekleri çarpıtmakla olur. Ben kendi adıma böyle yazılar yazdığım görüşünde değilim. Çünkü herhangi bir konu hakkında yazı yazmadan önce o konudaki literatürü gözden geçiriyor ve verileri de inceleyip ondan sonra bir görüş ortaya koyuyorum. Size ideolojik yazı nasıl olur onu göstereyim.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller    Sosyalist Nedir

"SADAKA ekonomisi" özellikle büyük kentlerimizde uygulanıyor. İnsanları işsiz bıraktılar, açlığa terk ettiler. Onların çalıştığı yerleri özelleştirme adı altında yerli işbirlikçilerine, partili yandaşlarına, eşlerine dostlarına, çoluk çocuklarına, yabancılara peşkeş çektiler. Milyonlarca insanımız işinden gücünden oldu.

Şimdi onlara hızla kömür ve gıda paketleri dağıtılıyor. İki kilo kuru fasulye, iki kilo bulgur, bir kutu salça, en ucuzundan bir şişe margarin falan!.. Kendi yemeyecekleri şeyler.

İşin acınacak yanı, yüzlerce milyon dolar tutan kömür paraları için "taş gibi" bütçelerinde para yok. Geçenlerde Resmi Gazete’de kararname yayınladılar ve dağıtılacak yüz binlerce ton kömürün parasının 2008 bütçesinden ödenmesini öngördüler!

Oy avcılığının faturasını da devlete kestiler.

Hem de sorumsuzluğun ve insafsızlığın en büyüğünü sergileyip bu büyük parasal yükü gelecek hükümete bıraktılar.

* * *

Sadaka ekonomisinin en büyük bölümü, kentlerde ve fakir semtlerde belediyeler eliyle yürütülüyor. Böylece, bu yüzlerce trilyonluk alımlarda yeni bir yolsuzluk-vurgun-hortum kapısı açılıyor. Bazı yörelerde hırsız belediye başkanları, parasını sanki ceplerinden veriyormuş gibi paketlerin üzerine kendi isimlerini yazdırmaktan da utanmıyor.

Vatandaşlarımız bu avantayı almak için kapılarda bekleşiyor, torpil arıyor.

Önce işsiz bırak, sonra sadaka vererek kitleleri uyut!.. Bazılarına bu yardımlar karşılığında oylarını sana verecekleri konusunda yemin ettir!

AB adayı diye yutturdukları Türkiye’den gerçek tablolar işte böyle. Bunu yaratanlar acaba utanıyor mu? Tam tersine, onlar fakir fukarayı bu yolla sömürüp oy toplama peşinde.

Müslümanlık bu mu? Yazıklar olsun.

(Emin Çölaşan, Hürriyet, 29.5.2007)

İdeoloji bu yazının neresinde diyenlere TÜİK'in sayfasına kadar gidip işgücü piyasası verilerini incelemelerini tavsiye edeceğim.

16 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Ekodok Bey,
"Benim bildiğim ideolojik yazı siyasi görüşlerini karşısındakine kabul ettirmek için gerçekleri çarpıtmakla olur."
Tanımda ortağız. "gerçeği çarpıtmak" ,her zaman yalan söylemek değildir. Bardağın yarısı dolu, yarısı boştur, siz hepsi dolu dersiniz, hem de yarısı dolu derim. Çünkü ben bunu böyle görüyorum. Siz demokrasinin iktisadi kalkınma için otokrasiden daha üstün olduğuna inanıyorsunuz zaten. Kore örneğinde olduğu gibi görmek istemediklerinizi ,siz de okuyucuya göstermiyorsunuz. Bir kesit sunuyorsunuz, rakamları çarpıtmadan aldığınız kesit istediğiniz sonuçları veriyor. Sonuçlar istemediğiniz gibi çıksa idi ,demokrasi ile büyüme arasında ilişki yoktur demek yerine, bu ülkede başka bir etken var bu ilişkiyi kurmamı engelliyor diyecektiniz.çünkü önkabulunuz,inancınız olumlu ilişki olduğu konusunda.Sonuç istediğiniz gibi çıkarsa bir başka etkene bakmadan hemen tamam budur dersiniz.İdeolojik yorum yapmak kötü bir şey değildir, benim hoşlanmadığım şey ideolojik olan yorumları biz tarafsızız diye okuyucuyu yanıltmak. Tarafsınız siz, bugüne kadar yaptığınız bütün yorumlar aynı fikirler etrafında dönüyor.

Adsız dedi ki...

O zaman şu linke bir bakın:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/6601818.asp?gid=196

Nedense yazılarınızda hep eleştirdiğiniz kişiler Türkiyede'ki CEO'ların beğenerek okuduğu isimler. Bu işi siz iyi bilyorsunuz da koskoca CEO'lar mı bilmiyorlar? (not: Sizin eleştirdiğiniz kişi 4. sırada hatırlatayım dedim!)

mr. brooks dedi ki...

Sayın Ekodok,

Bence rakamlarla boşuna uğraşıyorsunuz.

"Otokrasi ekonomi açısından problem değil" diyenler, aslında mevcut antidemokratik konjonktürü açıkça savunmaktan haya edip, lafı "ekonomik açıdan bir sakıncası görünmüyor"a getiren ve konuyu ekonomi odaklıymış gibi gösterip meşruiyet kazandırmaya çalışanlardır.

Ekonomi bahanedir, mevzu farklıdır. Otokrasi / demokrasi ekonomi üzerinde belirleyici değildir diyenlere "Peki bu çıkarımla varmak istediğin nokta nedir?" diye sormak lazımdır.

Adsız dedi ki...

1- Bekir Coşkun 2- Ertuğrul Özkök
3- Ege Cansen 4- Emin Çölaşan
5- Yılmaz Özdil 6- Mehmet Barlas
7- Hıncal Uluç 8- Oktay Ekşi
9- Vahap Munyar 10- Güngör Uras
falan filan...
ya ne alaka...:) bunları okumak zengin yapiyorsa okuyan cok kişi var fakir... yok CEO lar akıllı bunlar okuyorsa dogrudursa...yazıdaki milyonlarca işsize ne diyecez...bırak kardeşim yorumu filan git cizgi film izle..dogrular bizim neyimize! Yuru Yorgo gidelim emekli yuvamıza!

mr. brooks dedi ki...

Aslında illa ki ekonomi incelenecek olursa da, olayı farklı yönleriyle değerlendirmek gerekebilir.

Bu tartışmaların büyüme açısından değil, bölüşme / devletten nemalanan kesimin belirlenmesi açısından yapılması bence daha mantıklı. İstatistikleri yorumlamak da kolay değil. Hangi politikaların etkileri ne zaman ortaya çıkmaya başlıyor diye değerlendirme yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Bir de şu var; belki de Türkiye'de ara rejim demokrasidir, ana rejim ise ara rejim olarak adlandırılagelen şeydir. Belki ne zaman bu ana rejimden demokrasiye sapılsa, hizaya getirilmişizdir.

İstatistiklerde incelenecek tarih aralıklarını belirlerken bu belki'leri gözönüne almak önemli olabilir...

Adsız dedi ki...

"One of the remarkable features of the past few years has been the dramatic reduction in inflation rates around the world. Admittedly, you can find a few outliers here and there - Zimbabwe, for example, has an inflation rate of 3,713.9 per cent (it's great to see accuracy to one decimal place on Zimbabwe's statistical website) - but, for the vast majority of countries, price stability is now a reality."

Stephen KING
Managing Director of Economics at HSBC

Yukaridaki alıntının olduğu yazının tamamına ulaşmak isteyenler bugünkü Independent'a bakabilirler. Konumuza gelirsek, son yıllarda yaşanan küresel likidite bolluğu dünya ekonomisini öyle bir yere götürüyor ki, artık enflasyonların inmesinde bile bu iyilik hali etkili oluyor. Bu noktada ideolojiyi bırakıp sorulması gereken soru şu: Türkiye bu küresel çoşkudan yeterince faydalanabildi mi? yelkenleri bu olumlu küresel rüzgarda yeterince şişirebildik mi? şişiremediysek neden böyle oldu? işte bence tam da bu noktada ideoloji devreye giriyor. Geçen Mayıs ayından itibaren yaşanan bir dizi atama-seçilme krizinde, bu krizlerin iyi yönetilememesinde bazı ideolojik yaklaşımların etkili olduğu çok açık. O bakımdan, faturayı Emin ÇÖLAŞAN'a ve onun gibi düşünenlere kesmek çok da doğru gelmiyor bana.

saygılar,

effendy75

ekodok dedi ki...

ilahi Deniz Bey, yani bana söyletmek istediğiniz bir konuda taraf olduğum mu idi. E söyleyeyim de rahatlayın bari, evet tarafım. Ekonomiden, demokrasiden, kalkınmadan tarafım. İyi de zaten bunun aksi düşünülebilir miydi? Herkes doğru olduğunu düşündüğü şeylerin tarafı değil midir? Otokratik bir yönetimden taraf olanlar da sonuçta onun daha doğru bir yönetim tarzı olduğunu düşündükleri için taraf değiller mi? Otokratik yönetim kötüdür ama ben yine de ondan tarafım diyenler ancak mazoşistler olabileceğine göre bu konuyu tartışmak bile abes değil mi?

Gerçeği çarpıtmak konusunda sizin gibi düşünmüyorum. Gerçeği çarpıtmak sadece yalan söylemekle olur. Yarısı dolu bardak konusundaki farklı bakış açıları ancak iyimserlik-kötümserlik kapsamında ele alınabilir. Emin Çölaşan'ın bakış açısı sadece kötümserlik bazında olsaydı bu yazıyı ideolojik yazı örneği olarak sunmazdım. Fakat Çölaşan AKP'nin iktidara gelmesinden çok önce 2001 krizi sırasında işsizlikte başlayan artışı AKP'ye mal ederek açıkça yalan söylemek suretiyle gerçeği çarpıtmış durumda. 2004 yılından bu yana istihdamda yaşanan artışı ise hiç görmediğini söylemeye bile gerek yok herhalde.

Bir konuda haklısınız. Demokrasi ile kalkınma arasındaki ilişki benim dediğim gibi olmasa gerçekten de o yazıyı yazmazdım herhalde. İyi de bundan size ne? Sizin beni yazdıklarımla değerlendirmeniz gerekmiyor mu? İnsanın yazmadığı şeylerden de sorumlu tutulması en dehşetengiz totaliter rejimlerde bile olmaz herhalde.

Bu kadar tartışma yarattığına göre o yazının ana fikrini tam olarak anlatamadım herhalde. Üçüncü kez yazayım da artık anlayın: "Diyoruz ki bu konuda oldukça gelişmiş bir literatür var gidin onu inceleyin. Ben inceledim. Sonuçta demokrasinin mutlaka kalkınma getireceği konusunda tam ikna olmasam da demokrasiden fedakarlık etmenin mutlaka kalkınma getirmeyeceği konusunda ikna oldum. Kalkınma getireceği kesin olmayan birşey için de temel hak ve özgürlüklerimden feragat etmeye beni kimse ikna edemez." Orada yapılan hesapları kitapları unutun. Bu dediğimde mutabıkmıyız değilmiyiz onu söyleyin. Güney Kore'de, Şili'de vb. otoriter rejimler kalkınma getirmiş olabilir. Fakat bunların ne pahasına gerçekleştiğini bir tarafa bırakalım, bunlar toplam içinde önemli bir büyüklüğe ulaşmıyor. Otoriter rejimlerle yönetilen çoğu ülke yoksulluktan kırılıyor.

Şu ideoloji meselesine gelince. Valla ben kendimi ideolojilerin kalıplarına sıkıştırmak istemediğim için kendimi şucu ya da bucu olarak tanımlamak istemiyorum. Fakat görüşlerimin bazıları şu ideolojidekilere bazıları da bu ideolojidekilere benzeyebilir. Lütfen bir görüşümü falanca ideolojininkilere benzetince beni kategorize etmeye kalkmayın.

Daha önce yaptığım bir duyuruda belirttiğim gibi anonimlerle muhatap olmuyorum. Zaten Energy de anonime gereken cevabı vermiş.

Cüneydyasin'in bakış açısı ilginç. Belki de ara rejim-ana rejim durumu gerçekten öyledir. Bu vesileyle şunu da belirteyim. Önceki yazıda tek parti ve askeri yönetim dışındaki dönemleri demokrasinin işlediği dönemler olarak tanımlamamızın nedeni sırf büyüme konusunda hesaplar yapabilmek içindi. Yoksa bu dönemlerde de demokrasinin tam işlediği kanaatinde değilim. Freeodom House'ın değerlendirmelerinde Türkiye kısmen özgür yani tam demokratik olmayan bir ülke olarak görünüyor. 30 yılı aşkın süredir bu ülkede yaşayan biri olarak doğrusu ben de aynı kanaatteyim.

Bu arada ülkede yaşanan sorunlar için Emin Çölaşan'a bir fatura falan kesmeye çalıştığımız yok. Sadece bugünkü yazısını ideolojik yazının mükemmel bir örneği olduğu için kullandık. Gerçi neredeyse bütün yazıları bu minvalde ya neyse.

Adsız dedi ki...

Energy bey;

Şurada yazdığım 3-4 satırlık yazıdan bu anlamımı çıkardınız?

"ya ne alaka...:) bunları okumak zengin yapiyorsa okuyan cok kişi var fakir"

Ben ne fakirlikten bahsettim ne zenginlikten. Benim söylemek istediğim bu listedeki yazarlar şu veya bu şekilde kendi alanlarında farklılık yaratabilmiş ve kendini kabul ettirmiş (siz öyle görmüyorsanız sizin sıralamanızı da görebiliriz) insanlar. Bu kişilerin yazılarını başka tarafa çekip onları eleştirmek ve hep eleştirmek doğru bir tutum mudur? Eleştiri yapılır da hep mi yıkıcı olunur kardeşim? Bu insanlar, bu yazarlar hiç mi doğru bişey yazmazlar. Benim bu yazıya eleştirim buydu. Ama siz benim yorumumu okurken "Spiderman" çizgi filmini izliyordunuz herhalde.

Adsız dedi ki...

ananonimlerden biri bey,

"Benim söylemek istediğim bu listedeki yazarlar şu veya bu şekilde kendi alanlarında farklılık yaratabilmiş ve kendini kabul ettirmiş" diyorsunz...yazıda da "Bu işi siz iyi bilyorsunuz da koskoca CEO'lar mı bilmiyorlar?"diyorsunz..
e ben de işte tam bu noktada "kel alaka" diyorum...

cunku tartisilan "bilimsel elestiri" ile "ideolojik yaklasim".. bu kisilerin bahsettiginiz yazarlari okumasi yazarlarin "bilimsel yaklasimini" dogrulamaz...bal gibi emin colasan ideolojik yazmis, ister CEO okusun ister SPIDERMAN fark etmez..gerci spider man nisbeten bilimden anlayan biri ama her neyse..bu blogta elestirilen kisilerin tabiki adam gibi yazıları da vardır..o da olmasa gitsin karpuz satsınlar zaten...ama bu kisiler "aydın" "oncu"... blogtaki yazarlar da madem "oncu"sunuz daha dikkatli olun diyorlar...o kadar...filmi gayet guzeldi simdi de karayip korsanlarina gidicem:)tesekkurler...

Adsız dedi ki...

" Ekonomiden, demokrasiden, kalkınmadan tarafım"
Demirel vari bir uslup olmuş eywallah.
"Diyoruz ki bu konuda oldukça gelişmiş bir literatür var gidin onu inceleyin. Ben inceledim. Sonuçta demokrasinin mutlaka kalkınma getireceği konusunda tam ikna olmasam da demokrasiden fedakarlık etmenin mutlaka kalkınma getirmeyeceği konusunda ikna oldum. Kalkınma getireceği kesin olmayan birşey için de temel hak ve özgürlüklerimden feragat etmeye beni kimse ikna edemez." Orada yapılan hesapları kitapları unutun. Hesapları unutacaksak niye yaptık? Benim itirazım demokrasiye değil, sizin kullandığınız yönteme idi.Sizin taratarı olduğunuz ekonomi adına, iktisadi yöntem adına eleştirdim. Sizinle yukarıdaki paragrafın anafikrinde mutabıkız, ama sözkonusu demokrasi Putin'in deyimiyle "Irak'taki gibi bir demokrasiyse biz almayalım." :)
Hem otokrasiyi savunmam da demokrasi içinde mübah ve buna hakkım var.(otokrasiyi savunmadım)Bu açıdan hiçbir şeyi tartışmak abes değil.

Adsız dedi ki...

Ekodok ortaya 3 adet arastirma koymus. Oturmus Turkiye datasi ile calismis,bir seyler yazmis.
Diyelim ki bunlari kendi gorusune gore yontmus ve yalnizca isine yarar (ya da kendi gorusunu destekleyen) arastirmalari koymus.
Ekonomik calismalarin hepsi ama hepsi acimasizca elestirilir. (hele ki makro ampirik calismalar cok daha elestiriye acik)Ama ona yapilan elestiriler laftan baska birsey degil. Buyrun siz de karsit tezdeki arastirmalari koyun, ya da kendiniz rakamlarla istediginiz gibi oynayin ve buraya koyun. Ama olmaz di mi? emek ister, bilgi ister. Ama oturdugu yerden konusmak kolay.
Off off. iste bu yuzden Turkiyede sosyal bilim calismak ile deveye hendek atlatmak arasindaki iliski 1 e yakin. Dolduz yaziyi kendi ideolojik gorusune yakin laflarla nasi olsa destek bulursun....

Mesut Ak

Adsız dedi ki...

Ekonomiden tarafım !!! Herhalde ekonominin kapitalist ölçülere ve hükümetin politikaları ile devam ettirilmesinden yanayım diyecektiniz.

Neyse Türkiye'de Demokrasi var mı ? Yada AKP'nin savunduğu demokrasi midir kısaca bakalım ?

1) 2002 seçimlerinde halkın oylarının %46'sı meclis dışında kaldı. Oyların yarıdan biraz fazlasını alan iki parti meclisi ele geçirdi. AKP başta olmak üzere hiçbir parti bu sistemin değişmesi için bir şey yapmadı !

2) Ne 2002 ne de şimdi ki seçimlerde ön seçim yapılmadı. Milletvekilleri Genel Başkanlar tarafından seçildi. Hiç bir parti, Siyasi partiler yasasının değişmesi için hiç bir şey yapmadı.

3) Ekonomik kararlar IMF'nin isteklerinden çıkamadı, aslında kimse çıkamazdı. Eğer demokrasi ekonomi-politiği belirleyemiyorsa oy vermek neden ? Kimse'nin bir planı veya tasavvuru yok. IMF'ye kaşının üstünde gözün var denilemiyor nerdeyse. Aman Yarabbi bireysel özgürlük ve demokrasi !

4) Cumhurbaşkanının yetkileri ve süresi neden daha önce kısıtlanmadı madem demokrasiye aykırı idi ? Bu sorunun cevabı aslında çok basit çünkü AKP kendi adaylarının seçileceğinden emindi. Dünyanın hangi demokrasisinde cumhurbaşkanı adayı son bir kaç günde açıklanır ?

5) DTP'nin önünün kesilmesi için başta AKP dahil herkes sıraya girdi. Aman yarabbim demokrasi işte bu !

6) Siyasi partilerin hepsi devletten inanılmaz paralar aldılar . Aman yarabbim demokrasi işte bu !

7) Son çıkan polis yetkileri kanunu AKP-CHP işbirliği ile jet gibi geçti. Aman yarabbim demokrasi işte bu !
--------------------

Ondan sonra birileri çıkıp AKP ( veya CHP ) demokrasiyi savunuyor, bakın ben tarafsız yazıyorum dediği zaman çok gülüyorum... çok...

Hakan

Adsız dedi ki...

Ben de çok gülüyorum.

Adsız dedi ki...

"İdeoloji" tanımınızda bir sorun var efendim. İdeoloji ile gerçeği çarpıtmanın alakası yoktur. Bunu diyen kişi ne iktisat ne de siyaset bilimi biliyordur. Siz tabii ki ideolojiksiniz, ben de. Hepimiz bell bir fikir ve "ideoloji" çerçevesinden yazıyoruz. Siz neoliberal ideoloji ekseninde yazıyorsunuz. Ben ise kendi ideolojimde yazıyorum (kendimi herhangi bir etikete sıkıştırmayayım şimdilik). Ruhu anarşist bir adamım ben :)

Adsız dedi ki...

Hakan,

AKP'yi desteklemek tabii ki demokrasiyi savunmaktır. Eğer muhtıra CHP'ye verilmiş olsaydı CHP'yi savunmak demokrasiyi savunmak olurdu. Muhtıra AKP'ye verildiği için AKP'yi desteklemek faşizan cunta heveslilerine bir cevap olacaktır. Şu anda oylarımızla orduya gereken cevabı vermenin tek yolu bu. Hayır oyumu şu şekilde kullanırsam da orduya bir cevap olacaktır diyorsanız buyurun söyleyin. Bu sadece AKP'yi değil CHP'yi de DTP'yi de DP'yi de savunmak olacaktır.

AKP ya da hehangi bir iktidar eğer kararlarını hür iradesiyle veremiyorsa yaptıklarından bu iktidarı sorumlu tutmak adil değil. Öyleyse başlangıç noktası iktidarın politikalarını eleştirmek değil. Eleştirilmesin demiyorum, başlangıç noktası burası değildir diyorum. Başlangıç noktası iktidarın politikasını özgürce belirlemesini garanti altına almaktır. Ancak ondan sonra çıkıp da AKP ona şöyle yaptı buna böyle yaptı diyebilirsiniz. Yoksa şu anda DTP'ye karşı yürütülen politikanın ne kadarından AKP ne kadarından ordu sorumludur kestiremezsiniz. Sonra bir bakarsınız AKP gitmiş CHP iktidara gelmiş ama hiçbirşey değişmemiş.

O yüzden körü körüne bir partiye bağlı olmayan, tarafsız bir şekilde demokrasiyi savunan birisinin AKP'yi seçimlerde desteklemesi gayet doğal.


K. T.

Adsız dedi ki...

fds升降机 同声翻译 同声传译 同声翻译设备 文件柜 会议设备租赁 同声传译设备租赁 表决器租赁 更衣柜 钢管 无缝钢管 服务器数据恢复 论文发表

升降平台 登车桥 升降机 升降机 铝合金升降机 液压升降机 液压机械 升降平台 升降台 高空作业平台 升降机 升降平台 弹簧 数据恢复 RAID数据恢复 无缝管 博客

WOW Gold WOWGold World Of Warcraft Gold WOW Power Leveling WOW PowerLeveling World Of Warcraft Power Leveling World Of Warcraft PowerLeveling

Breathalyzer Gas Alarm Breathalyser Co Alarm Co Detector Alcohol Tester Alcohol Tester Gas Detector
dszf