Neden Turk Sirketler Daha Iyidir?

Bu soruyu aslinda okuyuculara yoneltip, sizlerin fikrinizi almak istiyorum.

Gecenlerde Koc grubu, Demirdokum'u bir Alman Valliant firmasina satti. Satis gerekcesi olarak da, sectikleri 5 sektore (enerji, finans, gida-parakende, otomotov, dayanakli tuketim-beyaz esya) konsantre olmak istediklerini soylediler.

Konu ile ilgili iki kose yazisi okudum. Ilkinde Ertug Yasar, "Koç da artık Türkiye’de sanayici olarak para kazanamayacağını görüyor ve “Zararın neresinden dönersek kârdır” diye düşünerek değerli markasını satıyor ve çıkıyor." diyordu. Her satisda, bir alici bir satici olduguna gore, neden Koc, sanayiden para kazanilamayacagini dusunurken, Valliant tersini dusunuyor anlamis degilim.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar    Sosyalizm Nedir


Benim asil sorum Tevfik Gungor'un yazisi ile ilgili olacak. Bu satisan rahatsiz oldugunu soyleyen Tevfik Gungor soyle diyordu: "Bir kere satılan şirketin başında "Türk" kelimesi vardı. Bu şirketin hakim ortağı, kurucusu Koç Grubu idi ama bu şirket bir Türk şirketi idi. Bu şirketin büyümesinde Türk tüketicisinin ödediği faturaların payı, Türk banka sisteminin katkısı var."

Sizce bir sirketin Turk sirketi olmasi, bir Turk tarafindan yonetilmesi, size, ulkemize ne bakimlardan ekstra bir fayda saglar? Benim aklima dort sey geliyor:

1. Turkler, Turkiye'deki sirketleri yabancilardan daha iyi yonetir (en iyi teknoloji, en verimli uretim vs.)

2. Turkler, sirket yonetiminde halkimizin menfaatini dusunur. Kalite mal uretirler, dusuk fiyatla satarlar, cok isci calistirirlar, cok maas verirler, elde ettikleri karlar ile okul, hastahane, parklar, bahceler yaparlar. Yabancilar ise sadece karlarini en yuksek duzeyde tutmak isterler.

3. Turkler, sirket yonetiminde ulkemizin menfaatini dusunur (daha cok uretim, daha cok yatirim vs.). Gerektiginde, ulkemizi, devletimizi sirketlerinin uzerinde tutarlar. Devletimizin cikarlari soz konusu olunca, her turlu isbirligine aciktirlar.

4. Sirketlerin, Turklerin elinde olmasi gururumuzu oksar; kendimizi daha iyi hissederiz.

Siz ne dersiniz? Sirketlerin basinda Turklerin olmasini tercih mi edersiniz, yoksa etmez misiniz. yoksa sizin icin fark etmez mi? Eger cevabiniz pozitif ise, neden birey olarak bizim icin ve daha genel anlamda ulkemiz icin daha iyidir?

21 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Bizce ,Şirketlerin Türklere ait olması verimli çalışılabiliyorsa sermaye birikimi yaratılması ve bu sayede ülke gelişimi açısından çok önemli ,ayrıca rekabet olan bir piyasada her ürünün alıcısı olmakla birlikte lider olabilmek için öncelikle müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi ve üretimin bu bakış açısıyla gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bizse önce üretip sonra talep yaratmaya çalışıyoruz .Dünyada Natura (Brezilya ) ,Cemex (Meksika ) gibi tam rekabet olan pazarlarda kendini geliştirerek ülkesinde pazar liderliğini koruyan yerel şampiyonlar da var .Biz yeniliğe ve gelişime ne kadar açığız ve bundan ne anlıyoruz taktirinize bırakıyoruz.Demirdöküm gibi hem marka değeri hemde ciddi pazar payı olan bir firmanın satılması ise ancak o sektörden çıkarak daha karlı görülen sektörlere girmek gibi stratejik bir kararla olabilir ,bu normaldir.Yalnız bu tür satışlar dışında daha küçük ölçekli pek çok satış çağa ayak uyduramamaktan dolayı rekabet açısından geri kalmak yüzünden oluyorsa biraz da aynaya bakmak gerekiyor.Gelişmiş olanlar iş dünyasında gelişmekte olanlara göre iyilerse devekuşu mantığını bırakıp bu adamlar bu işi nasıl beceriyorları düşünmek ve araştırmak gerek .Ayrıca Kipa 'daki Tesco 'nun bilinçli başarısıda buna güzel bir örnek

iyifirma.blogspot.com

Adsız dedi ki...

Tevfik Güngör = Güngör Uras, bu tarz görüsleri ile taniniyor zaten.

Cüneyt

Adsız dedi ki...

Ergun / ADANA
Müşteri önce kendi menfaatlerini düşünür, ve üreticide bu anafikre üretim yapmalıdır.
Ben tek şartla önce kendimden(Türk, hemşeri, tanıdık, komşu...) olanı tercih ederim; Aldığım hizmeti en az rakipleri kadar iyi ve uygun veriyorsa, yan, ne zaman terazinin dengesi azda olsa müşteri lehine değiştiğinde, kusura bakmayın bende diğer insanlar gibi(ki doğrusuda bu) menfaatime olanı tercih ederim.

* Bir Türk şirketini tercih etmek için, şirketin müşteriye verdiği tüm hizmetin en azından yabancı şirketle eşit olmalıki, TÜRK diye tercih edilebilsin...
Saygılar...

ekşi iktisat dedi ki...

fiziksel sermaye yatirimlarinin kim tarafindan yapildigi cok onemli olmasa gerek. ama bilgi ve teknoloji birikimi acisindan, bilginin turkiye'de yerlesik ve buyuk olcekte is iliskileri olan bir firmada uretilmesi daha avantajli olabilir. burada bilgiden kastim, hem uretimde kullanilan teknik bilgi, hem de yonetim bilgisi. yani demirdokum'de yapilan bir yenilik once koc holding icindeki diger sirketlere, sonra da turkiye'deki diger firmalara daha rahat yayilabilir. tabii bu arguman, sadece turk sirketleri icin degil turkiye'de yerlesmis tum sirketler icin one surulebilir.

ikincisi, supheci-ulusalci bir durusunuz varsa, almanlarin bir gun geldikleri gibi gideceklerini dusunebilirsiniz. o durumda fiziksel sermaye ve insan gucu burada kalir; ama uretim ve yonetim acisindan hayati bilgi ve teknolojinin bir kismini kaybedebilirsiniz.

sonucta bu konuda onemli olan sorular sunlar: yabanci sermaye bilgi ve teknolojisiyle beraber gelecek mi? ulkedeki bilgi birikimi bununla beraber artacak mi? oyle olacaksa, almanlar hos gelmis sefa gelmisler.

T'Pol dedi ki...

Koc'un Demirdokumu satmasinin Turkiye'de sanayiden para kazanilamamasi seklinde yorumlamak sizin de belirttiginiz gibi sacma. Sonucta zamaninda" diversification" ile buyumus bir grup, simdi odaklanma stratejisi guduyor olabilir bu da bazi degisikliklere ayak uydurma cabasi seklinde yorumlanabilir. Ote yandan bizde profesyonel yonetim disiplini acisindan bazi zafiyetler var. Bazi patronlar degisen zamana, yonetim tekniklerine, verimlilige odaklanmayi becerebiliyorken, digerleri bunu beceremiyor. "Kucuk olsun, benim olsun", "herseyi ben kontrol etmeliyim", "teknoloji de neymis, biz bunu yillardir boyle yapiyoruz", "degisiklik yonetimi, o ne?", "dusuk kur ihracatimi olumsuz etkiliyor" vs tarzi soylemlerle hayatini idame ettirmeye calisan da cuvalliyor. Kimi patron akilli, isini iyi yonetip, belli bir deger yarattiktan sonra, parayi verene sirketini satiyor. Alici yabanci mi, yerli mi diye bakmiyor. Bu da bir tercih elbette. Ne kadar tartisilabilir ki?

Adsız dedi ki...

sn dr jekyll,

almanların bilgi ve teknolojileriyle, know-how ları ile geleceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. otomotivde yaşanan Daimler-Benz, Chrysler birleşmesinin neden yürümediğine bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Almanların ısrarla Atlantiğin diğer yakasında üretilen chrysler otomobillerde mercedese ait en ufak bir teknolojiyi bile saklamaları, paylaşmak istememeleri, birleşmenin sadece bilanço üzerinde kalmasına sebep oldu. bir türlü kara geçemeyen, istenilen satış rakamlarına ulaşamayan chrsyleri Almanlar en sonunda elden çıkardılar, evlilik sona erdi. chryeslerin yeni sahipleri tekrar Amerikalılar oldu. dolayısıyla günümüzde sermayenin vatanı yoktur, kar neredeyse sermaye oraya gider gibi yaklaşımlar çok da gerçekleri yansıtmıyor bence. Almanlar zaten nazilerin devamı diyorsanız o başka tabii :)

saygılarımla,

effendy75

ekodok dedi ki...

Densiz'in ettiği lafa bak. Zaten isminde bile meymenet yok. Siz kapütülasyonların geri gelmesini istiyosunuz di mi? Soros, bu yazıları yazmanız için size kaç para ödüyor? Yoksa bu yazıları yazma görevini Loca'dan mı alıyorsunuz (hangi Loca olacak Mason Locası canım). Elbetteki cevap dördüncü madde. Ne kadar çürük çarık ve de kazık fiyatlı olsa da, yerli malı Türk'ün malı herkes onu kullanmalı.

Adsız dedi ki...

ben yerli yabancının çok farklı olmadığını düşünüyorum sonuçta tofaş değilmiydi bize 80li 90lı yıllarda içinde paspası olmayan,sağ aynası olmayan,benzin deposu kapağı olmayan şahinleri kartalları satan ne zaman yabancı üreticilirden otomobiller geldi o zaman biraz daha kaliteli arabalara binmeye başladık bence yerli yabancı çok önemli değil önemli olan kalite tabi kaliteler benzerse ozaman yerli tercih edilmelidir.

Adsız dedi ki...

Kapitalist her yerde kapitalisttir yerlisi yabancısı olmaz.

Adsız dedi ki...

kapitalist demişken;

"Under capitalism, man exploits man. under communism, its just the opposite."

John K. Galbraith

ekonomi üzerine söylenmiş güzel sözlerdendir.

effendy75

Adsız dedi ki...

cool

Adsız dedi ki...

Dr Jekyll bu yorumla mı formayı kaptınız? (yukarıdaki) :) Şaka şaka. Hoşgeldiniz.
Sizi ekonomiturk ilk 11 inde gördüm. Bu arada kutkut16 ve finansci kimler?

Adsız dedi ki...

effendy75 selam,

Bildigim kadariyla bayagi yaniliyorsunuz. Almanlarin Chrysler'e teknoloji devretmek istememeleri ya da daha dogrusu devredememeleri durumunun nedeni isteksizlik degil, Mercedes Benz ile Chrysler arasindaki fiyat farki ve Mercedes teknolojisinin Chrysler icin cok pahali olmasi. Mercedes teknolojisi icerecek olan Crhysler'lerin Amerikan pazarinda birincil rakipleri olan GM ve Ford modelleri karsisinda hicbir rekabet sansi kalmayacagi icin yap(a)madilar dediginizi.

Kaldiki yapabildikleri kadar da yaptilar, Crossfire mesela büyük oranda bundan bir önceki SLK'nin üzerine kurulu bir araba vs.vs.

Chrysler'in kâra gecememesinin baska nedenleri var, Amerikan pazari ile de ilgili, diger Amerikan markalarinin durumu da parlak degil. Kaldi ki Zetschke (ki bu adam Istanbul dogumludur) az kaldi kiviriyordu.

Know-how, teknoloji konusunda da isteyenleri öyle bir getiririz ki aslinda. Cin'in bu konuda yabanci yatirimcilara uyguladigi yönetmelikleri ve sartlari incelemenizi öneririm. Adamlar resmen eze eze aliyorlar Know-How'i, sonra da rakip oluyorlar.


Yerli-yabanci deyince bir de aklima geldi. Bir zamanlar KOC grubu 10-15 yillik Ford Taunus'lari allayip pullayip satiyordu, reklami hatirliyorum, arabadan böyle kesitler gösteriliyor, sonra ekranda "hayir, yerli!" yazisi beliriyordu, millet arabayi görünce yabanci saniyor diye düsündüler herhalde. Fakat 10-15 yil öncesinin teknolojisini bu sekilde pazarliyorlardi.

Cüneyt

Adsız dedi ki...

sayın cüneyt,

"...But it was not enough for the German side of the company, which had never really warmed to Chrysler. Efforts to link product development at Chrysler and Mercedes-Benz always met with fierce resistance."

yukaridaki satırları Almanların chryslere teknoloji aktarma konusundaki isteksizliği olarak aldım. bu noktada pazar ve maliyet kaygıları gibi konular da işin içindedir elbette ki. Ancak birleşme 90ların sonunda gündeme geldiğinde Amerikada, özellikle yahudi lobisinde birleşmeye karşı önemli bir muhalefet yapıldığını da hatırlatmak isterim. Hatta önemli bir gazetenin Amerikalı yahudi kökenli(muhtemelen masondur da:)) başyazarı şöyle yazmıştı(mealen aklımda kaldığı kadarıyla):

Hitler'in arabasının önündeki amblemi taşıyan arabaları üreten şirket Chrysleri alamaz!

effendy75

Adsız dedi ki...

Vallahi aradaki fark iste nereden baktiginiza bagli. Economist bunu böyle demis, ben genelde Alman kaynaklari ile görüsüp okudugum icin Almanlarin muhtemelen güzel bir bahane de olabilecek "fiyati tirmandiriyor" argümanini daha cok dinledim :)

Daimler-Chrysler birlesmesi aslinda gercekten kitaplara konu olacak bir hikaye, basindaki coskusundan sonundaki hüsrana kadar...


Cüneyt

demir dedi ki...

ben sizin maddelerinizi değerlendirmekle yetineceğim çünkü herkes yeterince yorumda bulunmuş anlaşılan.1. madde kesin tam tersi,bizden çok daha ileri bir yönetim anlayışları mevcut.2. madde zaten birinci maddenin yanlış olması nedeniyle yapılan hatalar yumağının örneklerini sıralamış.3.madde de keza 2. maddeyi tasdik eder gibi.örneği çok güzel bir şekilde http://www.milliyet.com.tr/2007/05/27/yazar/uras.html linkindeki yazının 2. bölümünde anlatılmış.son olarak 4. maddedeki gururumuzu okşaması meselesi de göreceli olmaya başladı maalesef. önü alınamaz bir yabancı merakıdır gidiyor.daha ötesi kendimizi aşağılamak geliyor bunun arkasından.gururumuz okşanmıyor diğer bir deyişle,tam tersi; tüketici açısından olumsuz bir bakışı getiriyor. detaylar sanıyorum toplum psikolojisi veya sosyolojinin ilgi alanına giriyor.belirtilen sebeplere üzülerek katılamıyorum vesselam.

Adsız dedi ki...

kıbrıs barış harekatı sırasında yabancılara ait olan ataş petrol rafinerisi üretimini durdurarak amerikan ambargosuna destek olmuştu.

Adsız dedi ki...

"Kıbrıs Barış Harekatı sırasında uçaklarımıza benzini Libya’dan alabilmiştik. Ambargonun etkisi yoğundu. Tanklarımız için MOGAZ’a gerek vardı. Ataş Rafinerisi’nin ABD’li genel müdürü, zamanından erken fabrikayı bakıma soktu. Tanklara akaryakıt verilmesini önlemek istedi. Zor durumdaydık. Normal yollardan çözüm bulunamıyordu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cahit Kayra, Bakanlığın Müsteşarı da Teoman Köprülüler’di. Bakanlığa bağlı “PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ” genel müdür yardımcısı Abdullah KÜTKÜT, diğer yardımcısı Petrol Mühendisi Nevzat YILDIRIM’dı. Bu iki genel müdür yardımcımız Ataş Rafinerisi’ne gittiler. ABD’li genel müdür Mogaz imal etmemekte ısrarlıydı. Abdullah KÜTKÜT; “Türkiye savaş halindedir. Rafineriye el koyduk. Bu imalatı yapacağız.” Dediğinde ABD’li genel müdür konuyu uluslar arası örgütlere taşıyacağı tehdidinde bulundu.

Dinlemedik o gece gaz üretildi. Ekibimiz, rafinerideki Türk mühendislerin desteğinde 24 saatte Mogaz imal etti ve ordumuza verildi. Olaylardan ders alınması için örnek vermiş bulunuyorum. Uçak lastiklerimizi de Goodyear’den alamadık. Dostumuz ABD bize uçak lastiği verdirmedi. Bunları da Libya’dan almak zorunda kaldık"
ARKADAŞLAR BU OLAY ÖRNEK BİR OLAYDIR.

Adsız dedi ki...

"Kıbrıs barış harekatı sırasında yabancılara ait olan ataş petrol rafinerisi üretimini durdurarak amerikan ambargosuna destek olmuştu."

Kibris savasi sirasinda ambargo yoktu. Amborgo bir sene sonra 1975'de konuldu.

"Kıbrıs Barış Harekatı sırasında uçaklarımıza benzini Libya’dan alabilmiştik. Ambargonun etkisi yoğundu. Tanklarımız için MOGAZ’a gerek vardı. Ataş Rafinerisi’nin ABD’li genel müdürü, zamanından erken fabrikayı bakıma soktu. Tanklara akaryakıt verilmesini önlemek istedi. Zor durumdaydık."

Kibris harekati denen sey, her biri uc gun suren Temmuz ve Agustos aylarinda yapilmis iki ayri harekattir. Topu topu uc gun suren bir operasyon icin "ucak benzinimiz yoktu", "ambargonun (?) etkisi yogundu", "tanklarimiza akaryakit bulamadik", "zor durumdaydik" laflari ne kadar ciddidir.

Sonucta, savas hali olunca gider o rafineriye el koyarsiniz.Yerlisi icin de yabacisi icin de ayni sey gecerli.

Adsız dedi ki...

Rafineriyi anladik da, demirdokumun yabanci elde olmasi ne bakimdan stratejik oneme sahip?

Adsız dedi ki...

Yabancı bir firma türkiyede kazandığı parayı ne yapar, dışarıya transfer eder.Çünkü para kazanıp onu götürmek için buradadır.Yani kaynakların dışarıya aktarılması vardır.Yerli sanayicinin en azından kazandığı parayı yine yurt içinde yatırıma yönlendirmesi gibi durum vardır.
Eger yabancı yatırımcı türkiyede üretim yapıyor ve bu üretimi yaparken yerli aramalı kullanıyorsa ülkeye katkı sağlıyor denebilir..Ama bankacılık , parakende sektörü gibi alanlarda faaliyet gösteriyorsa bana göre pek faydası yoktur.Ülkeye katkısı olmayıp yine kaynakların aktarılması olayı vardır.Ancak kendi ileri çalışma kültürünü prensiplerini ülkeye getirme açısından faydalı olabilir.