Dünyanın en çok okunan yazarlarından
Thomas Friedman (dünya düzdür diyen adam) New York Times'daki 23 Mayıs 2007 tarihli yazısında Rensselaer Polytechnic Institute'teki doktora mezunlarının hemen hemen hepsinin yabancı uyruklu olduguna dikkat cekiyor. Neyse ki Paul Shane Morrow isimli bir Amerikalı da varmış mezunlar arasında. Friedman'ın yazısını okurken -ister istemez- bizdeki milliyetçiler/ulusalcılar ve yabancı düşmanlığı pohpohlayan argümanlar geldi. Bir de daha önce değindiğim yabancı doktor meselesi. Tom Friedman daha sonra Amerikan yönetimini eleştirmiş. Hem de öyle böyle değil. "
Folks, we can’t keep being stupid about these things" diyor yazının bir yerlerinde. Yazıyı da "
yakında hem Irak'ı hem Amerika'yı kaybedeceğiz" diye bitirmiş. Bir yerlerinde de "
yoksa yaşam standardımızı koruyamayız" diyor. Tam bir felaket tellalı (!) anlayacağınız.
EFT Nedir?
Faşizm nedir? Özel Üniversiteler Devlet Üniversiteleri Türk Bilim Adamı
Ama bizim "Vatan elden gidiyor" ulusalcıları yazıyı pek sevmeyeceklerdir.
Neden mi?
Nedenine de yazıyı okuyup kendiniz karar verin.
16 Yorum Var.:
Amerika'lilar "kafa yogun" isleri Meksika'lilara yaptirdiklari pis islerden mi gormeye basladilar acaba? Oyleyse is kotu.. Gelecek kafa yogun islerde cunku. Neyse, adamlar dunyaya beyin ihrac ediyorlar, ne guzel. Bizim sevinmemiz lazim.
Bu Friedman "McDonalds'i olan iki ulke hic bir zaman savasmamistir ve savasmayacaktir" diyen Friedman degil mi? O lafla cok fena cuvallamisti oyle hatirliyorum. Dunya Duzdur kitabi fena degildi, fakat bu adamin iyi bir futurolog oldugu soylenemez.
Iyi gezip konusuyor, anektodlar saglam fakat projeksiyonlar eksik.
Irak savasini da desteklemisti.. Hmmm.. Ama Bush'u sevmez (arti puan).
Evet evet cok kaka birisidir kendisi, sakın okumayın. Bu arada isim adres neydi, NYT'a haber vericem size yazdirsinlar bundan sonra yazilari.
Bariş,
Maalesef bu makaleyi okuyabilmek için duygusal!! bir bağ kurmak gerekiyor, şimdi diyorum ki sen bunu copy paste yapabiliyorsan yap ta biz de bi de abone olmaktan kurtulalım!! ki NYT ı ben de takip ederim ama bazı makaleleri okumak için de cüzi de olsa para ödemeye yanaşmıyorum ( cimrimiyim ne ya!!) anyway dediğimi yapabilirmisin, mümkün müdür??
Özge
Allah Allah!!! okuyucuya gerizekalı diyenin yazısı çıkarılmıyor, yorum yapanın yorumu çıkarılıyor. Taraflı bir yönetim seziyorum her nedense. Hadi şimdi de sil bakalım. Yazıyı da sil yanında da tam olsun!!! Sansürcü zihniyete HAYIR!
"Biz ise onların belkide yarım saatte falan yazdıkları yazıları eleştirmek için gidip veri falan ararken bedavadan değerli vaktimizi harcıyoruz. Bir de üstüne iki tane GERİ ZEKALI okuyucu çıkıyor büyüyen ekonomiye büyüyor diyoruz diye bizi AKP yalakası olmakla suçluyor"
Özge hanım, üzgünüm ama isteğinizi gerçekleştirmem --yani yazıyı burada yayınlamam-- yasal çerçevede mümkün değil. Beni suça teşvik ettiğiniz için hakkınızda şikayetçi mi olsam acaba:) Neyse, ama gerçekten internet üzerinde copy paste yaparak yayınlayamam.
Çözüm olarak ille de internetten okumak zorunda değilsiniz. Yabancı yayınları satan bayilerden 1 günlük NYT --ya da çoğunlukla International Herald Tribune'da da oluyor-- edinebilirsiniz. Fiyatı çok yüksek olmasa gerek. Bazı insanlar bunun iki katını sigaraya veriyor her gün.
Umarım bir yolunu bulup yazıya ulaşabilirsiniz.
Not: Aslında, öyle görünüyor ki, yorum yapmak için illa da okumaya gerek yok. Okumadan da kesin hükümlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz. Okuyunca başınız göğe mi erecek? "Çoğunluk"(!) öyle yapmıyor mu ne de olsa?
anonim bey, itirazlarınızı yasal yollardan gerekli mercilere iletebilirsiniz. Eğer sansür olduğunu belgeleyebilirseniz, ettiğiniz küfürleri burada yayınlamaya hazırım.
Ayrıca tekrar söyleyeyim, bizi okumak zorunda değilsiniz. Sanki dikkate alıyormuşuz gibi bize emir yağdırıp durmayı da bırakın artık. Ya da devam edin, nasıl isterseniz.
Sayın site sahipleri,
yalnızca türkiye'de değil, yeni dünya düzeninin bir gereği olarak batı emperyalizminin ve küresel sermayenin ihtiyaçlarına uygun olarak, tüm 3.dünya ülkelerinde benzerleri uygulanan, NEO-LİBERAL POLİTİKALARIN savunuculuğuna soyunmuş bir siteniz var.
sözkonusu politikalar özünde küresel sermayenin ihtiyaçlarına uygun olarak spekülatif sermayenin kısa süreli karlarına, uluslararası dev şirketlerin ucuz işgücü ihtiyacına, özelleştirmeler aracılığı ile kar transferlerine göre düzenlenmiştir. türkiye tipi ülkeler için ise, bir avuç işbirlikçi büyük sermayeyi hariç tutarsak, ulusal kaynakların içeride kiralanan bazı işbirlikçiler aracılığı ile sömürülmesi, uluslararası ilişkilerde oluşan ekonomik boyunduruğun sonucu olarak bağımlılık, işsizlik, fakirlik anlamına gelmektedir.
1980 darbesi sonrası oluşturulan, sermaye için dikensiz gül bahçesinde özal iktidarı ile birlikte uygulanmaya başlamış, imf dikteleri ve yabancı uzman tavsiyeleri ile yürütülmiş defalarca krizlere yol açmış poltikaların devamıdır. bu anlamda aynı filmi defalarca izlemeye devam etmekteyiz demek yanlış olmayacaktır.
peki bu tekrar tekrar izlediğimiz filmin senaryosu nedir?
mali piyasalar serbestleştirilir, yüksek faizlerin etkisiyle sıcak para denen mali sermaye vurgunun kokusunu alır ve gelir bunun sonucu olarak döviz bolluğu nedeniyle, türk lirası aşırı değerlenir, ithalat patlar ihracat zorlaşır bu sayede cari açıklar devasa boyutlara ulaşır, cari açıklar ancak dev finans merkezlerinden yönü belirlenen sıcak para aracılığı ve ona verilen tefeci faizleri ileri karşılanır. bu arada ithalat ve artan tüketime paralel olarak sürdürülemez bir büyüme ortaya çıkar(şu an olduğumuz aşama budur), daha sonra siyaseten batı emperyalizminin ihtiyaçları gereği sıcak para piyasadan çekilir ve mecburen devalüasyon olur, ancak temelde yanlış olan poltikayı türkiye'de bırakın değiştirmeyi eleştirmek bile söz konusu olmadığından süreç yeniden başa döner.
sonuç olarak ekonominin en temel araçlarından olan faiz-döviz politikası ülkenin kontrolünden çıkar ve küresel sermaye kontrolüne geçer. kamu yatırımdan çekildiği, özelleştirmelerle üretim tesisleri peşkeş çekildiğinden ve hep beklenen ama asla gelmeyen sabit yabancı sermaye yatırımı da olmadığından yatırımsızlık, işsizlik, fakirlik artarak devam eder.
aslında reel sektöre kaynak aktarma aracı olarak çalışması gereken finans sektörü, reel sektörden tamamen kopan yabancı spekülatörlerin kısa süreli kar için manipule ettiği bir kumarhaneye döner ve yapay bir iyimserlik yaratılır. dev dış borçlar ülkenin başında demoklesin kılıcı gibi durur ve biz aynı yönetmenin aynı filmini benzer oyunculardan izler dururuz.
devletçilik,planlı ekonomi, kalkınma, üretim, kaynakların adil dağılımı bunlar yasaktır. nasıl olsa kimse bu kırmızı çizgileri aşamaz.
bir önceki anonim mesaja:
...hep beklenen ama asla gelmeyen sabit yabancı sermaye yatırımı da olmadığından...
denmiş.
geçen yıl 20 milyar dolar geldi, bu yıl 30 bekleniyor.
bu arada adınız KORKUT mu? yazınız kısa metrajlı korku filmi gibi... bağımsız bir sosyal bilimciye benziyorsunuz.
(bu tarzdan hoşlananlara bunun uzun metrajlısı için bsb'nin 1995-2005 arası IMF gözetiminde 10 yıl başlıklı raporunu tavsiye ederim.)
cuneydyasin
CüneydYasin Bey,
Lütfen bu kadar da iktidar ağzıyla konuşmayalım. İlk çeyrekteki 7.9 milyarlık yatırımı 4 ile çarparsanız, 30 milyarı bulursunuz. Ama hesap bu kadar basit değil. Bu 7.9 milyarın tamamı Akbank ve Telekom’dan oluşuyor.
Ayrıca önemli olan bu yatırımların ne kadarının green field, yani sıfırdan olduğu. Bizdeki yatırımların neredeyse tamamı brown field, yani olan bir varlığın el değiştirmesi şeklinde. Telekom, bankacılık ve emlaktaki “big ticket”ları çıkardığın zaman da geriye bir kaç çer çöp yatırım kalıyor.
Ekonomi politikaların yanlış olduğunu iddia edenler, bi zahmet doğrusunun ne olması gerektiği konusunda da bizi aydınlatsalarda, bizde burdaki arkadaşların "zırvalarına" inanan saftrikler sınıfından kurtulsak...
Peşin söyleyeyim,edebiyatçı uslubuyla değil,matematikçi ayrıntısıyla olması benim için önemli...
Aşağıdaki adreste Ercan Kumcu'nun 13 Mayıs 2007 tarihli yazısı var.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6505593&yazarid=7
oradan bir alıntı:
Yabancı sermaye girişinin belli evreleri vardır. Yabancı sermaye önce ağırlıklı olarak kısa vadeli borç vererek ülkelere giderler. Ülkeyi tanıdıkça, kısa vadeli verilen borçların vadeleri uzar. Daha sonra, güvenleri pekiştikçe, ülkedeki geleceği parlak sektörlerdeki şirketleri almaya başlarlar. En son aşama yabancı sermayenin yeni yatırımlar yapmasıdır. Saçmalamazsak, yapısal reformları savsaklamazsak, Türkiye ekonomisi yabancı sermaye konusunda son aşamaya gelmeye çok yaklaşmıştır.
Evet gerçekten suça teşvik ettim di mi??? Ben böyleyim işte...hafif menyak:)))
Anyway,
Alalım da okuyalım o zaman...hayır ben zaten NYT a üyeyim sadece bu paralı makale kısmına değilim ki aslına bakarsanız adamlar haklı...Ben de bu kadar okunulan bi kçşe yazarı oslam ben de fazladan paraları isterim yane!!!
Burdaki hassasiyetim Cumhuriyet gazetesinin bir zamanlar komple okunabilirken, uzun süredir komple okunamıyor olmasına duyduğum gıcıklıktandır! O zamanlar geçgin bir adet! öğrenciydim, hassasiyet katsayım bir hayli yüksekti!! Yani temeli budur, psişik bi durum:))
Bilgi sahibi olmadna fikir sahibi olamayacağım, o açıdan ahkam d akesemeyeceğimden susmayı tercih etmekteyim...
Size iyi bir haftasonu diliyorum...
Ozge
Sayın 'bize site sakini şeklinde hitap eden',
Barış beyin önerdiği şekliyle Thomas Friedman'ın okuduğuzu, üzerinde düşündüğünüzü hiç zannetmiyorum. Aslında yazınızın varsa eğer, konuyla ancak uzaktan bir ilişkisi olabilir. Eğer bu notu bizim okunmak için koyduysanız önce siz bizim yazılarımızı okumalısınız.
Yazınız aslında Türkiye'de yaşanan kafa karışıklığı çok güzel bir şekilde yansıtıyor. Size bir sosyalist diyemiyorum. Çünkü siz ulusal sermaye ile uluslararası sermayeyi birbirinden ayırıyorsunuz. 'Ulusalcılık' katkısı yemeğin tadını bozuyor. Bir sosyalist için onun sömürenin ulusdaşı olup olmaması önemli değildir. Yani artı değerinizi, diyelimki %50 sini, ister Hüseyin el koymuş olsun ister John, onun için farketmez. Ama herhalde ölürken sizin şöyle bir teselliniz olacak: 'Evet, iliğime kadar sömürüldüm, ama yine de mesudum, beni sömüren abimiz %100 Türk olduğunu söylüyordu'. Sosyalistlikse sosyalistlik, ulusalcılıksa ulusalcılık. Ne olduğunuza önce bir karar verin ondan sonra başkalarını eleştirmeye kalkın.
Ayrıca sizin gibi kökten muhalif, mutsuz vatandaşların gereksiz ayrıntılar üzerinde durmasını da anlamak mümkün değil. Şimdi ertesi gün 60 milyar 'sabit yabancı sermaye' gelse sizi tatmin edecek mi ? 'Yanılmışım' diye düşünüp muhalefetimizi gözden geçirecek misiniz ? Hayır. O zaman çorbaya kattığınız bir sürü ayrıntının sizinle bizimle ne ilişki var ?
A.çavuşoğlu
Yorum Gönder