Eger tasarruflarini ‘ufak ufak’ biriktirmeye çalisan bireysel yatirimciysaniz uzmanlara güvenmemeniz anlasilir bir seydir. Aslinda onlara kimse güvenmiyor, ne dediklerini de anlayan yok. Bakin, uzun yillardan beri risklerden söz edip dururlar. Yok cari açikti, yok FED’in faiz artirimiydi, yok Kibris belirsizligiydi falan filan. Bütün bu dönem boyunca hem portföy hemde dogrudan yatirimcilar adeta kapilari kirarcasina Türkiye’den içeri girdi. Ayrica son dalgalanmada anlasildiki Türk yatirimcisininda güveni de belirgin sekilde artti (Bknz. Tugrul Bey’in ‘’Saf ve Bakir Turk Halki Neden Saf ve Bakir Davranmiyor?’’ yazisi). Ben olsam kendime su soruyu yöneltirdim: ‘Yahu yabancisiydi, yerlisiydi bizi takan yok. Nerede yanlis yapiyoruz?’
Tutumluluk Nedir Nükleer Enerjinin Zararları Nükleer Kirlilik Nükleer Nedir Fraktallar Sosyalizm Nedir
Sorun bunlarin ‘iyimser veya kötümser’ olmasi degil, hiç bir hesaba kitaba dayanmayan tahminler yapmalari. Dahasi yaptiklari tahminlerini yatirimcilara rehber olusturacak nitelikte degil.Efendim ‘cari islemler risk olusturmaktadir’. Eeee ? Bu saptamadan ne sonuç çikaracagiz ? Paramizi dolarda mi biriktirelim ? Birikimlerimizi ülke disinda mi saklayalim ?
Ben daha ‘alçakgönüllü’ bir yöntem önerecegim. Konuyu basitlestirmek için de faiz veya döviz yatirimcisi oldugunuzu varsayacagim. Problemi üç asamada ele almamiz gerekir. Önce ‘neyi’ tahmin etmemiz gerektigini bilmeliyiz. Pek çok seyi degil, amacimiza yönelik anlamli olanlari tahmin etmeye çalismaliyiz. Ikinci asamada ‘hangi hassasiyetlerde’ tahmin yapabilecegimizin farkinda olmaliyiz. Rakkamsal tahminlerin anlami yok. Bizim için ‘düsecek’ veya ‘yükselecek’ çözünürlülügü yeterli. Hadi bunlara bir de ‘çok düsecek’, ‘çok yükselecek’ degerlerini de ekleyin. Daha fazlasi uçus olur. Baskasina tavsiyelerde bulunurken iskembeden atabilirsiniz ama söz konusu olan kendi paranissa tahmin edilebilme sinirini dogru kestirmenizi öneririm. Son asamada ise yaptiginiz tahminlere dayanarak ‘nasil’ dogru pozisyon almaniz gerektigini bilmeliyiz.
Sondan basliyorum. ‘Cari islemler açiginin’ veya ‘seçim sürecinin’ faizleri çok yükseltecegini düsünüyorsak nispeten düsük getirili ve likit enstrümanlar tercih edilmeli. Likit enstrümanlar nedir ? Günlük faiz, kisa vadeli bonolar veya banka mevduatlari. Ya döviz ?
Döviz, Türkiye’de yasayanlar için likit bir enstrüman degil. Özellikle dalgalanmaya birakildiktan sonra. Eskiden Merkez Bankasi kur garantisi verirdi. TL deger kaybettigi zaman geri gelmesi diye bir sey olmazdi. Siz dövizdeyken TL deger kazanirsa hapi yuttugunuzun resmidir. Iste bizim uzmanlarimizin bir türlü kavrayamadiklari nokta da bu. Bir kez kolunuzu kaptirisaniz tasarruf kaybina ugramamak için çok ama çok uzun dönemler beklemeniz gerekebilir. Bu dönem boyunca uzmanlara sövüp saymaktan kim sizi suçlu ilan edebilir ? Sunu da bir türlü anlamiyoruz: Geçmiste oldugu gibi dövizle TL arasinda zirt-pirt gidip gelemessiniz. Özellikle buhranli dönemlerde alis-satis fiyalari arasinda fark hizla artiyor. Sermayeyi hareketlerini caydiran güç budur. Bizimkiler, muhtemelen kendileri yatirimci olmadiklari için, islerin eski hamam eski tas devam ettigini zannediyor. Bugün oraya geç, yarin buraya dön gibi davranislarin mümkün olabilecegini saniyorlar. Sonuç olarak tahminleri ‘kullanisli’ degil.
Eger riskleri makul buluyorsaniz, getirisi yüksek fakat daha az likit olanlara yönelmeniz gerektigini belirtmeme gerek yok. Sloganimiz degismiyor: ‘Bugün degerli olani degil, yarin degerlenecek olani al’. Örnek vererek açiklayayayim: Yüzde 22 ile 2 yillik hazine kagidi aldiginizi varsayalim. Reel getirisi çok yüksek olabilir. Ama bunun önemi yok. Siz aldiktan sonra faizlerin birden %30’a firladigini düsünün. ‘Yasasin kazandim’ diye göbek atabilir misiniz ? Faizi bir fiyat olarak gördügüzde, ona degerli demek, faizin yükselecegi tahmininde bulunmakla esdegerlidir. Yükselen faizden yararlanabilmek için uzun vadeye girmekten kaçinmaniz gerekir. Eger faiz degersiz diyorsaniz, faizlerin düsecegi tahminine abone oldunuz demektir. Faizi ‘ucuza’ kapatmak mantigiyla, mümkün olan en uzun vadeye girersiniz. Çünkü gelecekte bugünün faizini bulamayacaginizi bilirsiniz. Kapis ?
Ben konuyu basitlestirmek için faizi ‘enflasyonla’ dogrudan iliskilendirmiyorum. Yalnizca dolayli iliski kuruyorum. Iki sebepten: Birincisi; yabanci sermaye için ulusal enflasyonun hiç bir önemi yoktur. Çünkü kazandigi parayi kalkip bizim ülkemizde harcamayacak. Bu ülkede hafizasi olan var mi bilmiyorum ama 2000 yilinda reel faizler negatifti, gelecekte de olacak. Hiç sasirmayalim. Ikincisi; TL yatirimlarinin uzun vadede enflasyonun üzerinde getirisi olacagini kabullenmek, yapacaginiz analizi basitlestirebilir. Kisa vadeli saçma sapan analizler yapmak yerine, çok kabada olsa uzun vadede isleyenlere önem vermelisiniz. Özellikle bir isiniz var ve her allahin günü ‘tasarruflarinizin’ pesinde kosacak durumunuz yoksa. Ancak ‘gelecekteki enflasyon’ Merkez Bankasinin davranisini kestirmek açisindan önem kazanir. Enflasyon artarsa, istese de istemese de MB’nin faizi yükseltmek zorunda kalacagi bilinir. Sonucu siz tahmin edin artik.
Konuya devam etmek istiyorum. Bir iki yaziyla anlatip bitirilemeyecek kadar uzun. Fakat gelecek hafta bir ara verip 2003 yilindan kalan bir yazimi gündeme getirecegim. O dönemler FED’in faizleri artirmasinin, likiditeyi emmek suretiyle bizim gibi ‘sanal’ ekonomileri (ekonomi nedir?) krize sürükleyecegi tahmin ediliyordu (Bir hafizaya sahip olanlar için hatirlatiyorum elbette). Maxi-devalüasyon laflari genis çevrelerce alinip satiliyordu. Sayin Akat ‘kriz olmayacak’ diyor. Kisa vadeli pozisyon meraklisi olmayan yatirimcilar için anlamli ve kullanilabilir bir tahmin. Fakat çok geç kaldi. Önemli olan bir beklentiyi henüz ucuzken alabilmek.
Ahmet Çavusoglu
0 Yorum Var.:
Yorum Gönder