Genellikle "zenginden alıp fakire verme" fikri efsane kahraman Robin Hood eşliğinde pek matah bir politikaymış gibi anlatılır durur. Hatta ilkokuldaki çocuklara da bu tarz "erdemli" politikaların ne kadar da sevimli olduğu anlatılır. Nedense aç gözlü zenginlerin gözünü de hep para bürümüştür. Allahtan kahramanımız Robin Hood yetişir de fakirlerin eli para görür. Bugunün çağdaş Robin Hood'ları da (bkz. sosyal devlet) zenginden almak için vergileri yükseltirler bunları da fakirlere dağıttıklarını iddia ederek "herkesten yeteneği ölçüsünde alıp herkese ihtiyacı kadar" verme ilkesini yerine getirirler.
Aşağıdaki örnek de Wall Street Journal'ın okur mektuplarında yer aldı. Belki birileri istifade eder.
Borsa Nasıl Oynanır inovasyon nedir Borsa Yorumları Petrol Fiyatları Standart Sapma
Olay ilkokulda geçiyor. Öğretmen sınavda 95 alanlardan 20 puan alıp bunu sınavdan 55 alanların notuna ekliyor. Böylece herkesin notu 75'te eşitlenmiş oluyor. Böylece notların (gelirlerin) adaletli bölüşümü gerçekleşmiş oluyor.
1. Bu adil bölüşüm sonrasında sınavdan 55 alanların bir sonraki sınava daha çok çalışmalarını beklemeli miyiz?
2. Sınavdan 95 alanların -yani önceki sınava iyi çalışmış olanların- bir sonraki sınava daha iyi çalışmalarını beklemeli miyiz?
3. Önümüzdeki sınavda not ortalaması (hayat standardı) düşer mi, yükselir mi?
Bu soruları ilkokulda okuyan çocuklar bile cevaplayabilir. Ama yaşını başını almışlar cevap verirken zorlanacaklardır.
Mektubun orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Linke tıklayanlar ve İngilizce bilenler bonus olarak bir de nefis bir domuz hikayesi okuyacaklar. Linki tıklamayanlara da bir kıyak yapalım. Onların bonusu ise Thomas Jefferson'un bir sözü:
"Her istediğinizi verebilecek kadar büyük olan bir devlet aynı zamanda sahip olduğunuz herşeyi alabilecek kadar büyük bir devlettir."
2 Yorum Var.:
robin hood hikayesinde zenginligin mesruiyet sorunu var ama. insanlar feodal bir toplumda yasiyorlar ve ozgur degiller. hirsizlik da mesru bir kazanc yolu degil. ama demek ki birincisi insanlarin adalet duygularini daha cok rahatsiz ediyor.
Emeğin üretkenliğine 2001 yılı sonrasında baktığımızda artış var. Ama reel ücret artışına baktığımızda emeğin üretkenliğinin altında kaldığını görüyoruz. (Erinç Yeldan'ın yalancısıyım, sizler pek seversini kendisini)
O zaman işçi 100'lük kağıt vermiş, ama ona birileri 40 vermiş. Hükümet de çıkmış nohut, kömür dağıtmış yani kanaat notu kullanmış, 40'ı 45 yapmış, işçi zor bela geçmiş. Sermaye mi? Hem çalışmış hem de işçinin kağıdından kopya çekmiş. Ha bir de bir kısmı hocadan soruları almış. Eeee bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler. İşçiyi bırakırsan geçecek de bırakmıyorlar...
Ben bunu anaokulu çocuklarına anlattım, üzülme boşver; sen de boya kitabı ister misin dediler...
Yorum Gönder