Milliyet bugünkü başyazısında "Başbakan'ın dünkü grup konuşmasında ortaya attığı görüşlerin çok büyük bir bölümüyle mutabık olmadığımızı kayda geçirmek durumunda" olduğunu açıklayarak bir yazı yayınlamış. Yazınin başlığı da "Demokratik nezaket nerede?". Yazının tamamını
şuradan okuyabilirsiniz. Başbakan Erdoğan'ın ne dediğini de
şuradan okuyabilirsiniz.
Önce Erdoğan'dan alıntı yapalım. Başbakan demiş ki:
"
CHP yanlısı bu grubun gazeteleri," Doğan Grubu kast ediliyor, "
ne yazık ki bir kez daha Türkiye’yi bölünmüş, ikiye ayrılmış gibi göstermenin gayreti içindeler. Dünyaya, ‘İki Türkiye’ fotoğrafı vererek, sanal kutuplaşmalar üreterek, gerilimi artırarak bir netice alacaklarını zannediyorlar. Sonra kendi yaygaralarının yansımalarını delil gösterip, ‘Bakın, dünya medyası da bizim gibi düşünüyor’ diye manşet atıyorlar. Güya, Türkiye’de bir kaos, belirsizlik havası ortaya çıkmış, kimse ne yapacağını, ne olacağını bilemiyormuş.
Kimseyi yanıltmayın, dünya medyasından işinize geldiği gibi cımbızlayarak, seçerek verdiğiniz örnekler, sizin sesinizin yansımasıdır. O örnekler dünya medyasının çektiği Türkiye fotoğrafına ait değildir, sadece sizin çarpıtarak yansıttığınız fotoğrafa aittir. "
Şimdi de Milliyet gazetesinin açıklamasına bakalım:
"-
Erdoğan'ın, Doğan Grubu'nu kategorik olarak CHP yanlısı bir çizgide nitelendirmesi gerçeği yansıtmıyor." Bence de Doğan Grubu, CHP yanlısı değil. Daha doğrusu darbe şakşakçısı yahut postal yalama sevdalısı olabilirdi. Demokratik darbe, özgürlükçü yasak, faşist demokrasi gibi kavramları bu grup icat etti. Asker yalvar yakar, "geçen cuma gelecektin, aylar oldu gelmedin" tadında nağmeler düzülmesi başka şekilde açıklanamaz. Daha ikna edici bir açıklama için Hürriyet gazetesi'nin 12 Eylül 1980 tarihli nüshasına bakınız. Bir de
şuraya bakınız: "Darbenin birinci yılında Milliyet'in manşeti "Sağol Mehmetçik", Tercüman'ın manşeti "Huzur, 1 yaşında", Hürriyet'in manşeti "El ele, kol kola mutlu günlere gidiyoruz... Ve evet! Düzlüğe çıkıyoruz" oldu."
Devam edelim:
"
Laik demokratik cumhuriyete bağlılık, Doğan Grubu'nun ve bu gazetenin duruşunun, dünya görüşünün en önemli unsurlarından biridir." Evet, Dooğan grubu zaten bu bağlılık yüzünden ota boka Atatürk'ü alet eder, Atatürk üzerinden prim yapmaya kalkar, demokratik olduğu için ısrarla yalan haberler yazar.
"
Laiklik konusunda duyarlılık gösterilmesi söz konusu olduğunda, başka partilerin tutumlarıyla benzeşen durumlar ortaya çıkabilir. Ancak bundan hareketle grubun CHP'yle işbirliği içinde olduğu hükmüne varılamaz; grubun AB tam üyelik hedefini ya da Kıbrıs sorununda çözümü desteklemesinden yola çıkarak, AKP'yle işbirliği içinde olduğu sonucunun çıkarılamayacağı gibi..." Bu bölüm biraz günah çıkarma gibi olmuş. Birine ufacık bir yardım edip yıllar sonra bunu başına kakanlar misali, zamanında seni destekledik, şimdi de işimize gelmiyor, kanırtıyoruz demek istiyor Milliyet. Tabi bu gazetenin AB tam üyelik hedefi meselesi, Kıbrıs meselesi gibi konularda takındığı ikiyüzlü yaklaşımı da unutmamak gerek.
Resimdeki haberde de ne kadar tarafsız yayın yaptıkları açıkça görülüyor zaten. Neymiş Sütçü
İmam törenlerinde Sütçü İmam'ı canlandıran öğrenciler sarık ve cübbe giymiş, Fransızları canlandıranlar da "Kahramanmaraş Ermenistan olacak" diye bağırmış. Halbuki laik demokratik Doğan Cumhuriyeti'nde Sütçü İmam fötr şapka ve papyon takar, frak giyerdi. Bu arada habere yapılan yorumlarda Milliyet'in hedefi 12'den vurduğu görülüyor.
Devam edelim:
"
- Kaldı ki, Doğan Grubu gazetelerinde köşe sahibi olan yazarlar içinde CHP'nin bugünkü liderliğine eleştirel yaklaşanların sayısı hiç de az değildir. Herhangi bir partiye angaje olunması gibi bir durum söz konusu değildir. Toplumun bir kesimi, bu grubu AKP'ye yakın davranmakla eleştirirken, Başbakan'ın aynı grubu CHP'yle işbirliği içinde olmakla suçlamasındaki çelişki izaha muhtaçtır. Buradaki çelişkiden olsa olsa Doğan Grubu'nun tarafsız çizgisinde yol aldığı sonucu çıkar.
"
- Grubumuzdaki gazetelerde yazan köşe yazarları, düşüncelerini istedikleri gibi ifade edebiliyorlar. İlginçtir ki, bu yazarların azımsanmayacak bir bölümü, türban yasağının kalkmasından yana tavır alıyor. Türban yasağının sürmesinden yana olanlar da var, eleştirenler de. Bu farklılıklar Doğan Grubu'na hâkim olan çoksesliliği gösteriyor."
Yani, biz köşe yazarlarımıza karışmıyoruz, dolayısıyla yalan haber yazma hakkımız vardır. Bu bize sadece yalan haber yazma konusunda değil, aynı zamanda
masa başında haber uydurma konusunda da özgürlük verir. Yeter ki dayak yiyen mini etekli bir kız görüntüsü, ya da linç edilen başı açık bir kadın görüntüsü olsun. Biz uygun bir metni hemen yazarız. Tabi yurt içinden de yok çocuğun pipisini ellemeyen hemşire, yok erkek doktora iğne yaptırmayan koca gibi haberler de gelirse ne ala!
Bundan yaklaşık altı ay önce Emin Çölaşan'ın kovulmasına ilişkin
yazımda
şöyle yazmıştım:
Burada en onemli faktor hukumete en muhalif gibi gorunen yazarini kovarak hukumete yanastigi izlenimini verdi. Bu zokayi AKP ve Erdogan yutmaz. Zaten amac da onlara yutturmak degil. Amac halka yutturmak. Su anda AKP taraftarlarina (ulkenin yuzde 50'sini olusturuyor) sorarsaniz Dogan medyasi yalanci, tarafli ve AKP karsiti. Ancak AKP karsitlarina sorarsaniz bu defa Dogan medyasi en buyuk hukumet destekcisi. Iste butun denklemin sirri burada yatiyor. Herhalde Ertugrul Ozkok disinda kimse bunu basaramazdi. Amac AKP'ye en acimasiz elestiriyi yapip AKP yanlisi gibi gozukmek.
Milliyet de tam bu duruma uygun olarak, size destek veren köşe yazarlarımız var, ama biz de size muhalifiz gibi görünmek istiyoruz. Kıvıra kıvıra ancak bu kadar demek istiyor.
Başbakan Erdoğan'ın avukatlığını yapmak bana düşmez ama ortada ilkesiz Doğan Medya'sının suyu bulandırması söz konusu ise sonuna kadar savunurum.
Read More!