Emniyet Kemeri

Binlerce lira verip araba alanların çocukları için emniyetli çocuk koltukları almamalarına, kendi emniyetlerini düşünüp, kemer takmamalrına öyle şaşırıyorum ki... Bu nasıl bir zihniyettir? Yaşamımız bu kadar ucuz ve kolayca feda edilebilir bir şey midir? Kurallara uymamak bir hastalık mıdır? Herşeyi Allah'tan beklemek nasıl bir mantıktır? Evet hepimiz kaderimizi yaşayacağız ama önce eşeğimizi sağlam kazığa bağlasak nasıl olur? Bütün tedbirleri alsak ama başımıza birşey geldiğinde o zaman kader desek, yazgımız buymuş desek?

Yazinin tamamina buradan ulasabilirsiniz.

Benim gorusum sudur: sigorta islerini ya devlete ya da Allah'a emanet edip tasarruf yaptigimizi zannediyoruz. Kendi cocuklarimiza uc kurus deger vermezken "Turkiye'de insan hayatinin degeri yok" diyerek baskalarini elestiriyoruz. Read More!

Derbi Tahmini

Yazi yazmayi dusunmuyordum ama gazeteleri okumaya baslayinca insan kendini tutamiyor. Hurriyet bir anket yapmis, GS-Fener derbisini kim kazanir diye. Katilan 300 bin kisinin %84'u Galatasaray demis, %15'i Fenerbahce. Bu kafayla iddaa oynuyorlarsa cok para kaybederler. Bence bu maci Fenerbahce'nin kazanma olasiligi %50, %30 ihtimalle de berabere biter. Galatasaray'in bu maci kazanip sampiyon olma olasiligi ise %20'yi gecmez.

Bunu da bir Galatasaray taraftari olarak soyluyorum. Aslinda bu GS taraftarligindan da vazgecmenin zamani geldi de geciyor bile ama eski aliskanliklar kolay birakilmiyor.

Bu arada daha once de soyledigim gibi futbol maclarini seyretmiyorum, o yuzden de tahminlerim eskisi kadar isabetli olmayabilir. Tahminimin gerekcesini aciklayayim.

Fenerbahce'nin uc tane avantaji var. Birincisi daha iyi bir kadroya sahipler, daha iyi futbol oynuyorlar. Ikincisi, Avrupa macerasi bittigi icin bu macta dikkatlerini dagitacak faktorler ortadan kalkmis durumda. Ucuncusu, bu maci kazanmak zorunda degiller, Chelsea macindaki gibi defansif oynayip karsi ataklardan golu daha kolay bulabilirler. Ayrica defansif oynadiklari zaman Galatasaray'in onlara gol atmasi da bayagi zorlasacaktir.

Bakalim ankette oy kullanan fanatikler mi hakli cikacak yoksa ben mi?
Read More!

Borsa ve Yatirim Tuyosu

Bir okuyucum var, surekli mesaj atip goruslerimi sorar. Ben de TEGV'e de bugune kadar bir cok kisiden daha fazla bagis yaptigi icin sorularina mumkun oldugunca cevap vermeye calisirim. Universite ogrencisi olan baska bir okuyucum da surekli yatirim felsefemi ogrenmeye yonelik sorular sorar, en son su sorulari yoneltmis:

"Uzun vade 5-10 yıl kadar imkb-30 hisselerine yatırım yapmayı öneriyorsunuz. Sormak istediğim Garanti Bankası hisselerinizi sattınız Abd'deki olayları iyi süzdünüz ve zamanında sattınız.Fakat sormak istediğim 10 yıllık bir süreçte bazen kriz ben geliyorum diyebilir o durumda da hisselerimizi satmayalım mı? Mesela Garanti bankası hisselerinizi niye sattınız çok uzun vadeli bir süreci düşünürsek sizin Garanti bankası alım-satımınız kısa vadeli bir süreci teşkil ediyor."

Bu yazida her kucuk yatirimcinin bilmesi gereken seyleri soyleyecegim.

Uc cesit yatirimci vardir: kucuk yatirimci, yatirim fonu yoneticileri, ve hedge fon yoneticileri.

Kucuk yatirimci hemen hemen her durumda dandik yatirim kararlari veren, uzun vadede de piyasa ortalamalarinin altinda getiri saglayan ya da bazen reel olarak para kaybeden yatirimci grubudur. Bu kisiler sagdan soldan aldiklari "tuyolarla" borsaya girerler, ya da gazete koselerinden okuduklari safsatalarla yatirim kararlari verip buyuk paralar kaybederler. Bir kisim kucuk yatirimci da temkinlidir, gider gerizekali yatirim fonu yoneticilerinin yonettigi fonlara para yatirarak daha az para kaybederler ama yine de kaybederler.

Yatirim fonu yoneticilerinin amaci piyasanin uzerinde getiri saglamak falan degildir, zaten cogunun boyle bir yetenegi de yoktur. Tesadufen her sene bir kismi piyasanin uzerinde getiri saglar, gerizekali kucuk yatirimcilar da bunlarin pesinden gidip durur. Ertesi sene bunlarin buyuk kismi "basarilarini" tekrarlayamazlar ve kucuk yatirimcilar baska "basarili" yatirim fonu yoneticilerine yonelirler. Yatirim fonlarinin yoneticilerinin cogunlugu piyasa getirisi civarinda getiriye sahiptirler, ancak bu fonlara yatirim yapanlar %3-4 civarinda komisyon-aidat-senelik ucret basliklari altinda paralari bayildiklari icin (carkin bir sekilde donmesi lazim, carki dondurecek su da kucuk yatirimcilardan gelir) ortalamada piyasa getirisinin %3-4 altinda getiri elde etmeleri garantidir.

Yatirim fonu yoneticilerinin bir kismi gercekten ne yaptiginin farkindadir, kafasi calisan kisilerdir. Bunlar yatirim fonlarinda kendilerini sonsuza dek harcamazlar. Zaten yatirim fonu sahibi sirketler de bunlara dogru durust para odemez. O yuzden de bu kisiler "hedge fon" dedigimiz kendi fonlarini kurarlar ve zenginlerin paralarini yonetirler. Ortalamada piyasa getirisinin uzerinde getiri elde ederler.

Ben kucuk yatirimcilara uzun vadede borsaya girmelerini tavsiye ediyorum. Nedeni basit. Kendi baslarina hareket etseler ellerindeki parayi ya kaybedeceklerdir ya da piyasa getirisinin cok altinda getiriler elde edeceklerdir. Kendi baslarina endeksin icerisindeki hisselerden alip bir kenara koysalar tam tamina piyasa getirisi kadar getiri elde edecekleri icin diger kucuk yatirimcilara kiyasla senede %3-4 daha fazla bir getiri elde edeceklerdir.

Uzun vadede borsayi neden oneriyorum peki? Borsanin riski hazine bonolarina gore daha yuksektir, bu yuzden de uzun vadeli yatirim yapan kisiler bu riskin karsiligi olarak daha yuksek getiri alirlar.

Ben neden uzun vadeli yatirim yapmiyorum peki? Oncelikle ben kucuk yatirimci degilim. Finans uzerine doktora yaptim, birakin Turk universitelerini, Amerikan universitelerinden bu konularda hocalik yapmak icin teklifler aldim. Gelistirdigim yatirim stratejileri ile buyuk miktarlarda para yonettim ve piyasanin uzerinde getiri sagladim. Zamanimin cogunu bu konuda harciyorum ve surekli kendimi gelistirmeye calisiyorum. Tum bunlari goz onune alarak kendimi ucuncu grup yatirimci olarak goruyorum. Yine de her zaman her seyi bilmedigimi biliyorum. Eger piyasanin yonunu %60 dogru olarak tahmin edebilirseniz piyasadaki yatirimcilarin %99'dan daha yuksek bir getiriye ulasirsiniz. Ben de kendimi %60 dogru tahmin yapan biri olarak dusunuyorum. Bakmayin son bir yildir yaptigim tahminlerin cogunun dogru ciktigina, sansim bir miktar yardim etti. Ortalamada %60 civarinda dogru cikiyorlar.

Gecen senenin sonunda kriz tahmini yaptigim zaman bile elimdeki kagitlarin tamamini satmadim, bir kismi hala elimde duruyor. Ben bile kendime %100 guvenmiyorsam, siz kucuk yatirimcilar piyasadaki ne idugu belirsiz yatirim peygamberlerine, teknik analiz cambazlarina nasil guveniyorsunuz anlayamiyorum.

Kendime %100 guvenmesem de faiz ve borsaya yaptigim yatirimlarin agirliklarinda %50'ye varan degisiklikler yaparak tahminlerim dogrultusunda kumar oynuyorum. Kumar oynuyorum dediysem de bunu yazi tura atisi seklinde anlamayin, oynadigim kumarda benim kazanma olasiligim kaybetme olasiligimdan daha yuksek. Iki kere kaybedersem 3 sefer kazaniyorum, bu da beni diger yatirimcilarin %99'undan daha iyi yapiyor.

Simdi okuyucumuz bize "10 yıllık bir süreçte bazen kriz ben geliyorum diyebilir o durumda da hisselerimizi satmayalım mı" diye soruyor. Cevabimiz su. Hic bir zaman kriz ben geliyorum demez, diyorsa zaten bu fiyatlara coktandir girmistir, satmak elinize birsey gecirmez. Piyasanin uzerinde bir getiri elde etmek istiyorsaniz tahmin oyununda piyasadan daha iyi olmaniz gerekir. Bu da oyle sandiginiz kadar kolay degildir. Ben sene basinda "kriz geliyor" dedigimde o yazimi okuyan kac kisi bana hak vermisti? Kac kisi gidip hisselerinin bir kismini satarak faize gecmisti? Enflasyon yukselecek dedigim zaman kac kisi enflasyona endeksli bonolardan aldi? Hersey olup bittikten sonra "evet boyle olacagi cok barizdi" demek kolay. O yuzden borsada aktif olarak yatirim yapmayi kucuk yatirimcilara tavsiye etmem, borsada siz kazanacaksaniz karsinizdaki kisi de kaybedecek demektir. Kaciniz siz alirken satan, siz satarken alan kisiden daha akilli, bilgili oldugunuzu dusunuyorsunuz? Ufak bir ihtimal de olsa belki karsinizda islem yapan kisi ben olabilirim!!

Kaldi ki kucuk yatirimcilarin onunde cok buyuk bir firsat var. Hazine reel olarak %10 civarinda faiz oduyor. Tekrar soyluyorum, opun basiniza koyun. Paranizi sagda solda savuracaginiza, cevrenizdekilerle sidik yaristiracaginiza biriktirin ve %10 reel faiz kazanin. 7 yil sonra paranizla bugun alabildiginizin iki kati mal alabilirsiniz. 35 yil sonra paraniz 30 katina cikar (tabii 35 yil icerisinde devlet %10 reel faiz vermeyi surdurmeyecektir, ama onu da reel faizler dustugunde dusunursunuz).

Tekrar soyluyorum. Kucuk yatirimciysaniz, kucuklugunuzu bilin. Filler tepisirken ezilen karincalar olur.

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir.
Read More!

Ev Odevini Kim Yapmamis?

Benim yazacak vaktim olsa ben de boyle yazardim. Read More!

Zero Sum Game (sort of)

Yazinin basligini birazdan aciklayacagim, once bir okuyucumuzun yazdigi mesaji paylasayim:

Marginal Revolution blogunda ilgimi çeken bir araştırmanın sonuçlarını sizinle paylaşmak istiyorum. http://www.marginalrevolution.com/marginalrevolution/2008/04/the-pointer-is.html adresinde yer alan bu araştırmada çeşitli ülkelerdeki vatandaşların serbest piyasalara olan güveni test edilmiş. Grafikten de görülebileceği gibi Türkiye, serbest piyasalara inancı en az olan ülke konumunda; daha da ilginci bu oranın son 5 yılda (yani AKP iş başında olduğundan beri) büyük azalma göstermiş olması. Ülkenin gündeminde uzun zamandır tartışmaya değer, şöyle dişe dokunur bir konu yok-Ekonomiturk'te de bunun eksikliği duyuluyor. Böyle bir durumda Türkiye'deki bu eğilimin nedenlerini ve sonuçlarını tartışmak yararlı olur kanısındayım. Böylece söz gelimi yakın zamanda kendini ulusalcılık olarak ortaya koyan refleksin büyük oranda serbest piyasa ekonomisi politikalarına karşı çıkması daha iyi değerlendirilmiş olur. Buradan da Türk siyasetine geçiş yapmak ve neden Sosyal Güvenlik Yasası'nın bir türlü çıkmadığını daha iyi anlamak mümkün olabilir. Düşüncelerinizi merakla bekliyorum.

Zero sum game bir kazanani ve bir kaybedeni olan oyunlara verilen isimdir. Birilerinin ekstradan bir seyler kazanmasi icin baska birilerinin kaybetmesi gerekir. Turk insani paylasilacak pastanin sabit oldugunu dusunuyor, bu yuzden de ne kadar koparirsam kardir felsefesiyle hareket ediyor. Bu dusuncede oldugunuz muddetce serbest piyasaya veya ekonominin prensiplerini kaale almanizin anlami yoktur.

Daha once defalarca soyledim. Hukumet cok dandik bir sosyal guvenlik yasasini ezelden beri gecirmeye calisiyor. Gecse ne olur gecmese ne olur. Bana sorarsaniz uzun vadede gecmemesi gecmesinden daha hayirli olur. En azindan sistem cok daha kisa bir sure icerisinde iflas eder de biz de bu problemden toptan kurtuluruz.

Reform yapacaksaniz sunu yapmaniz lazim. Ya insanlari bugun 65 yasindan once emekli yapmayi birakacaksiniz ya da emekli insanlara en fazla 15 yil emekli maasi odeyeceginizi aciklayacaksiniz (eski sisteme gore hak kazandilarsa istedikleri zaman emekli olsunlar). Baska turlu bu cark donmez.

Haa, soylemeyi unuttum. Simdiki sistem zero sum degil, negatif sum. Yani birileri 1 kazanirken digerleri 2 kaybediyor.

Not: Konu darligindan dolayi degil, vakit darligindan dolayi yazilarimiz seyreklesti.
Read More!

Gazetecilik

Hurriyet muhabiri Turan Gultekin bir haber yapmis ama boyle haber, boyle gazetecilik olmaz. Haber ozetle soyle:

"Dikili'de belediye otobüslerini ücretsiz yapan, otobüse binen öğrencileri evlerinin önüne kadar bıraktıran, Belediyeye ait sağlık merkezinde 1 YTL'ye muayene, 6 YTL'ye röntgen çektiren, parası olmayandan bu ücretleri de almayan, Belediyeye ait ekmek fırınında ekmeği en ucuza satan Belediye Başkanı Osman Özgüven, ayda 10 tona kadar su kullanan tüketiciden de ücret almıyor. Ancak Osman Özgüven'in 'Sosyal belediyecilik' adına yaptığı bu hizmetler, soruşturmaya uğramasına neden oldu. Sayıştay Denetçisi, Başkan Özgüven hakkında 'Suyu halka parasız dağıttığı' gerekçesiyle 'görevini kötüye kullanmaktan' Danıştay'a suç duyurusunda bulundu."

Buradaki kritik soru bu hizmetlerin karsiliginin nasil saglandigidir. Eger bu hizmetler halka saglanirken borclanilmamis ve belediyenin topladigi vergilerden saglanmissa o zaman bu belediye baskaninin elini opmek lazimdir. Yok, borclanarak bu hizmetler verilmek yoluna gidilmisse o zaman isin rengi degisir.

Maalesef Hurriyet muhabiri bu sorunun cevabini yazisinda vermemis. Bu spor muhabirinin Fenerbahce-Galatasaray macinda topa sahip olma, isabetli pas orani, korner atisi, serbest vurus gibi cesitli istatistikleri verip macin skorunu es gecmesi gibi bir sey. Turkiye burasi ama, olur boyle seyler.
Read More!

Cari Açık Hakkinda Dört soru

İşte size üzerinde beyin fırtınası yapabileceğimiz cari açık hakkinda dört soru:

1- Bir ihracatçı üretim imkanlarını geliştirmek için makina ithalatı yapmak istemektedir. Başvurdugu banka, yatırımcının bu talebini dış finansman kaynaklarıyla karşılar. Bu işlemler sonucu cari işlemler açığı artmış mıdır ? Artmıştır. Artan cari işlemler açığının ‘yüksek faiz, değerli TL‘ hikayesiyle ilişkisi var mıdır ? Yoktur. Peki neyle ilişkisi vardır ? İhracat artışıyla.


2- Bir tüketici cazip faiz oranlarının etkisiyle banka kredisi kullanarak arabasını yenilemek istemektedir. Banka bu krediyi karşılamak için yine dış finansman kullanıyor. Satın aldığı araba yerli olsa bile pek çok parçası ithaldir. ‘Yüksek faiz, düşük kur, artan ithalat’ teorisiyle pelteye dönmüş beyinlerinize bir kıvılcım vermek için soruyorum: Cari işlemler açığını artıran faizin düşmesi mi, yükselmesi mi ?

3- Mağfi Eğilmez bir süre önce hazine’ye döviz borçlanmasına ağırlık vermesini tavsiye ediyordu. Mahfi Bey’e göre beklenen faiz TL’de yüksek, dövizde düşüktü. Hal böyle olunca maliyetleri düşürmek için dövizle borçlanılmalıydı. Sayın Eğilmez’in yaptığı fatal hata nedir ? Gelecekte döviz kurunu bildiğimizi varsayarak, beklenen faizleri doğrudan birbirleriyle karşılaştırmak. İzleyebildiğim kadarıyla TL, EURO karşısında son bir kaç aydır %18’e varan ölçülerde değer kaybetti. Bunu kompanse edebilecek TL faizi %100’ün üzerindedir. Hesaplar bu şekilde yapılmaz. Dört elmadan üç armut çıkarılmaz. Gelecekteki döviz kurunu bilmiyorsak faizler üzerinde böyle basit aritmetik işlemler yapıp ‘hazine dövizle borçlanmalı’ gibi bir sonuca varılmaz.

4- Bir ekonomide arzdaki daralmadan kaynaklanan fiyat artışları olmaktadır. Bu ekonomi enflasyonla birlikte neyi yaşar ? Daralmayı. Bizim çok iyi bildiğimiz bu olguyu Amerikalılar da yaşıyor. Arzdaki daralmanın doların değer kaybetmesinin doğal sonucu olduğunu iddia ediyorum. Bu da elbette tüketimin geçici bir süre yavaşlamasına yol açacaktır. Ancak diğer taraftan, 'ucuzlayan işçilik’ Amerikan üreticilerinin maliyetlerini düşüreceğinden bu süreç bir süre sonra kendiliğinden tersine döner. Kısa vadeli süreçlere odaklanan FED’in deli danalar gibi faizleri düşürmesi sorunları çözmek bir yana yenilerini üretmekten başka sonuç doğurmaz. Maestro Greenspan’in 2001 ‘ekonomiyi canlandıracağım’ diye %1 gibi gereksiz oranlara düşürmesini hatırlayın.

Ahmet Çavuşoğlu
Read More!

Odev Sorusu

iyi günler
lisans öğrencisiyim, hocamın verdiği soruyu bir türlü yapamadım acaba yardımcı olurmusunuz? Ekonomi Türk ten buldum adresinizi
Elimizde iki tahvil var(yıllık
1 yıllık tahvilin faizi 6% (fiyatı 0.943396)$)
2 yıllık tahvilin faizi 6.5%(fiyatı 0.881659$)

normalde implied rate 7% çıktını biliyorum.(hesapladım). Soru şu:Diğelimki implied forward rate r(1,2)=6.8% nasıl arbitraj stratejisi izlersiniz?
yardımcı olursanız çok sevinirim Read More!

Ergenekon'un yakın tarihi

İsmet Berkan üç gündür çok ilginç şeyler yazıyor (bir, iki, üç). Belki fark etmemişsizindir diye reklamını yapayım dedim. Daha devamı da varmış. Güzel ülkemizde neler olmuş ve oluyor, merak ediyorsanız mutlaka izleyin.

Update (07.04.2008): Dünkü Radikal'de Murat Yetkin'in de konuyla ilgili bir yazısı varmış. Atlamışım, bugün fark ettim. Yetkin'in yazısındaki linkleri takip ederek geçmişteki yazıları da okudum. Vay anasını! Meğer ben araştırmalarla uğraşır, makale yayınlayacağım diye didinip dururken bu olup bitenler Radikal'de orasından burasından verilmiş. Bundan sonra Radikal'i daha dikkatli okuyacağım. Tabii yakında rahmetli olmazsa!!! Ya da durun bir dakika! Yoksa kendimi yeniden ekonomiye ve araştırmalara mı versem. Siyasette bel altından ne tür oyunlar olup bittiğini öğrendik ama huzur muzur da kalmadı birader. Read More!

Mikro Kredi ve Yoksulluk

bugun ny times'ta, piyasa mekanizmasinin mikro-kredi sektorundeki gelisimi uzerine ilginc buldugum bir haber vardi. ilgilenecek okurlarimiza linkini vermek ve kavrama yabanci olanlar icin aciklayici kisa bir yazi yazmak istedim. (haber icin tiklayin.)

oncelikle, mikro-kredi nedir? mikro-kredi (ya da mikro-finans), banglades'li iktisatci (iktisat nedir) muhammed yunus'un gelistirdigi fakirin fakirine yonelik finans sistemi. sistem, fakirlere kucuk bir is kurmalari icin verilecek cok az bir sermayeyle, onlarin hayatlarinda bir fark yaratilabilecegi dusuncesine dayaniyor. mikro-kredi kuruluslari, normal sartlarda piyasadan borclanamayacak insanlara, ozellikle ailelere ve kadinlara, cok kucuk krediler veriyorlar. insanlar da bunu dikis makinesi, tezgah vs gibi kucuk seylere yatirip ufaktan kendi kendilerine yetecek bir is kurmaya calisiyorlar.

adinda da anlasilacagi gibi, mikro-kredi hibe degil, kredi. yani bir miktar faizle birlikte geri odemesi var. ancak bu sistemde kredi kullananlardan teminat falan istenmiyor. onun yerine, kredi alan insanlarin toplu olarak birbirlerine kefil olduklari bir sosyal denetim mekanizmasi kuruluyor. boylelikle, kendi yagiyla kavrulan bir sistem ortaya cikiyor.

mikro-kredi, bundan birkac yil once ulkemizde de diyarbakir'da baslatilmisti. ondan sonra ne oldu, ne kadar basarili oldu bilmiyorum. ancak dunya genelinde fakirligin etkilerini hafifletmede bir miktar basarili olmus olmali ki, muhammed yunus'a 2006'da nobel baris odulunu verdiler. tabii, sistemi elestirenler de var. bir elestiri, fakirligi kapitalizmin yarattigi ve mikro-kredinin de fakirleri uyutmak icin onlarin agzina bir parmak bal caldigi yonunde. bir baska elestiri de, mikro-kredinin fakirligi ortadan kaldirmaya ya da buyuk olcude azaltmaya yaramadigi; bunun makro olcekte kalkinma projeleriyle saglanabilecegi; mikro-kredinin oneminin fazla abartildigi seklinde.

peki ny times neden bahsediyor? mikro-kredi alaninda faaliyet gosteren ve bu isten oldukca iyi kar eden bir kurumun hikayesinden. yukarida anlattigima benzer bir mantikla, yine teminatsiz krediler veren; ama kar amaci gutmeyen klasik mikro-kredi kurumlarina gore, daha gercekci faiz oranlari uygulayan bu kurum, tartismalara neden olmus. mikro-kredi fikrinin babasi muhammed yunus dahil, sistemi piyasa mantiginin disinda goren bir grup, bunu tefecilik olarak nitelemisler. fakirlere saglanan kredilerden kar elde edilmesini ahlaki bulmuyorlar ve bunun sistemi zedeleyecegini dusunuyorlar anladigim kadariyla. ancak onlarin da kabul ettigi bir gercek de var ki, bagiscilarin destegiyle baslatilan mikro-kredi sistemlerinin mevcut talebin ancak cok azini karsilayacak sermayeleri var.

anlasilan kar olmayinca para da akmiyor. yani, mikro-kredicilerin onunde zor bir karar var. ya piyasa ekonomisinin disinda ve kucuk kalacaklar; ya da sistemin icine girip sektore daha cok sermaye cekecek ve daha cok insanin krediye erisimini saglayacaklar.

ozetle: 1. incentives matter, 2. no free lunch.

Read More!

Mortgage Krizi ve Borsalar

Bundan 3.5 ay once kriz tahmini yaptigim zaman bizim politikacilarin bu kadar cabuk ve derinden sacmalayabileceklerini tahmin etmiyordum dogrusu. Cikacak krizin suclusunun ise hukumet ve onun gudumune girmis olan Merkez Bankasi oldugunu soylemistim.

Simdi icinizden finansal piyasalarimizda yasadiklarimizin sucunu kuresel krize atmak isteyenleriniz cikacaktir. Medyada bu konuda yazilanlara bakilirsa her seyin tek sorumlusu sanki Amerika'da ortaya cikan subprime krizi imis zannedersiniz. Kazin ayagi oyle degil.

Yilbasindan bu yana bizim borsamiz 15000 puan deger kaybetti, yani %27 dustu. Kuresel krizin baslamasina neden olan, konut fiyatlari basasagi cakilan Amerikan borsasi ise sene basindan beri 99 puan deger kaybetti. Yani %7. Nasil olur? Amerika'daki %7'lik kayip bizde %27'lik kayip mi olusturur?

Tabii ki degil. Bugun aciklanan enflasyon rakamlarina bakarsaniz daha yilin ilk uc ayindaki toplam enflasyon orani %3.1 olmus. Merkez bankasi Eylul ayinda 2008'in tamaminda enflasyonun bu seviyede olacagini tahmin ediyordu. Ekonomiden ve gidisten haberleri yok adamlarin. Okumuslari boyle yaparsa cahil kose yazarlarindan cok fazla bir sey beklememek gerek.

Bugunku ikinci haber ise S&P'nin Turkiye'nin kredi gorunumunu duragandan negatife dusurmus olmasi. Kredi notlari oyle kolay kolay hareket eden seyler degildir. 4 yil reform yaptik 2-3 defa ya degistirdiler ya degistirmediler. Simdi Amerika'da konut krizi cikti diye mi bizim kredi notunu degistiriyorlar saniyorsunuz? Amerika'nin kredi notunu niye degistirmiyorlar peki? Mesele hukumetteki, muhalefetteki, ve adli sistemin bir parcasi olan politikacilarin sacmalamis olmasidir. Turkiye'nin elinde kala kala bir tek "kati maliye politikasi" kaldi, yerel secimlerden once onu da rahmetli ederlerse eski guzel gunlere geri donmus olacagiz. Read More!

Krugman ve Roubini Meselesi

Bundan bir sene once Mart ayinin ortasinda o zamanki krizin zirve yaptigi zamanlarda borsada buyuk cokus kehanetlerinde bulunmuslardi. Krugman hakkinda bir sene once su satirlari yazmisiz:

"Economist's View blogunda unlu ekonomist Paul Krugman'in NY Times gazetesinde yayinlanan, Amerikan borsasinda cokus kehanetinde bulunan yazisina rastladik. Paul Krugman global ticaret konularinda dunyanin onde gelen ekonomistlerinden bir tanesi, ancak finansal piyasalardaki goruslerini okuyunca bu konulardan cok anlamadigi anlasiliyor.

Krugman'in yazisindan goreceginiz uzere hedge fund'larin kullandiklari kaldiraclar yuzunden sorun yasayacagini, riskli kisilere verilen konut kredilerinin bankalar icin problem cikaracagini ve finansal piyasalardaki dususlerin zincirleme reaksiyon sonucu giderek artacagini ve buyuk cokusu ortaya cikaracagini belirtiyor."

Krugman'in bu yaziyi yazdigi 2 Mart 2007 tarihinde S&P 500 endeksi 1387'den kapanmis. Aradan 1 yil 1 ay gecmis ve bugun 3 Nisan 2008 tarihinde S&P 500 endeksi 1369'dan kapanmis. Yani 1 yil bir ay icerisinde endeks 18 puan dusmus. Ancak S&P 500 endeksi temettuleri endeks hesabina katmayan bir endekstir ve senelik %2 civarinda temettu verir. Eger Krugman borsalarda buyuk bir cokus olacagi soylemiyle paralel olarak S&P 500 endeksini bir sene once aciga satmis olsaydi, bugun itibariyle %1 civarinda bir zarar yazmis olurdu.

Krugman bu parayi ne zaman kaybediyor peki? Gercekten de 2002'den beri yaptigi felaket tahminlerinin bir bakima dogru ciktigi bir yilda. Tahminlerinin yanlis ciktigi yillar ne kadar para kaybediyordur Allah bilir.

Ote yandan Roubini konusundaki hukmumu 27 Mart 2007 tarihinde vermisim zaten. O zaman yazdigim yaziyi okursaniz Roubini'nin S&P 500 endeksinin 1103 oldugu Ekim 2004 tarihinden beri karamsar kehanetlerde bulundugunu goreceksiniz. O zamanlar petrol fiyatlarinin $50/varile cikmasinin bizi stagflasyona surukleyecegi kehanetinde bulunmus. Petrol simdi olmus $100, $50'a petrol bulsak yatip kalkip Allah'a dua edecegiz ama dunya ekonomisinin battigi falan yok. Roubini icin o zamanlar da su sozleri soylemisiz:

"Nouriel Roubini'ye tavsiyemiz ayni karamsar tahminlerinde bugun de oldugu gibi israrla devam etmesidir. Elbet bir gun isler tersine donecek ve hem Amerika hem de Dunya ekonomisi resesyona girecektir. Olmez de o gunleri gorebilirsek "Nuri ne buyuk ekonomistmis, taaaaaa ne kadar zaman onceden simdi olacaklari gormus, bravo yani" falan seklinde methiyeler de duzeriz."

Evet gercekten de Roubini'ni Amerikan konut piyasalari hakkinda yaptigi karamsar tahminler dogru cikti. Sabreden dervis muradina ermis.

Karamsar ekonomistlerin tutarli bir ozelligi zamanlama konusunda her zaman yanilmalaridir. O yuzden bunlarin lafinin pesinden gidip yatirim yapanlar cogu zaman husranla karsilasirlar. Borsa endeksleri bir sene oncesine kiyasla asagi yukari ayni seviyelerde. Biz gecen sene endeks 1450 civarinda iken alim yapmis, 1550'den ise aldiklarimizi satmistik. Daha sonra ayni hareketi Agustos ayindaki krizden sonra da yaptik. Gecen sene icerisinde S&P 500 endeksi 1570 seviyelerine kadar cikarak rekor bile kirdi. Farzedin ki Krugamn bir fon yoneticisi ve 1390'dan endeksi aciga satiyor; 6-7 ay icerisinde %13 zarar ettigi zaman etrafinda bir tane bile yatirimci kalmayacak paralarini cekecektir bu kisiler. 6-7 ay bekleyeceklerini bile zannetmiyorum.

Bu adamlar gercekten iyi olsalardi bugun milyarca dolar parayi yonetiyor olurlardi. O yuzden konut piyasalari hakkindaki tahminlerinin dogru cikmasina bakmayin, ayni tahminlerin parcasi olarak borsada buyuk cokus de tahmin ediyorlardi. Borsa ise haci yatmaz gibi!!
Read More!

Sevmesem de Fenerbahce

Fenerbahce'yi sevmedigimi ama cok takdir ettigimi burada daha once defalarca ifade ettim. Hem gecen sene hem de bu sene icin Turkiye'deki sampiyon adayim da Fenerbahce idi. Ancak Fenerbahce kendisinden beklentilerimin cok uzerine cikarak bu sene Avrupa'da da basarili bir performans sergilemeye basladi. Bravo.

Bu sonuc biraz erken olsa da tesaduf degil. Aziz Yildirim futboldan anlamasa da kulubu cok guzel yonetiyor ve diger kulupler gibi Zugurt Aga rolunu oynamiyor. Elinizde para olunca da eninde sonunda futbolcu secimlerinde dogru kararlari aliyorsunuz. Bundan 7 sene once Galatasaray da Fenerbahce'nin yaptigi gibi ceyrek finale yukselmis ve o zamanki rakibi Real Madrid'i 2-0 geriye dusmesine ragmen 3-2 yenmeyi basarmisti. Ikinci macta ise 3-0 yenilerek elenmisti. Bir mucize olmazsa ayni sey Fenerbahce'nin de basina gelecek. Yine de bu Fenerbahce'nin basarisina golge dusuremez. Galatasaray'dan farkli olarak Fenerbahce bunu borc parayla degil, kalici gelir yaratarak ve ayagini yorganina gore uzatarak basardi. O yuzden bu basarinin gecici oldugunu zannetmiyorum.
Read More!

Kimligimi Aciklayayim mi?

Eskiden daha cok merak edilirdi ama Deniz Gokce olmadigim anlasilinca bu konuda fazla istek gelmemeye basladi. Yine de hala merak edenler varsa diye soruyorum: kimligimi aciklayayim mi? Read More!

Ithalata Dayali Buyume Ne Demektir?

2007 yilindaki buyume orani %4.5 cikinca okuyucularimizdan bir tanesi bize yuklenmek icin iyi bir firsat yakalamis oldugunu dusunmus olmali ki ithalata dayali buyume hakkinda su maili atmis:

"Ercan Kumcunun yazısı için ne diyorsunuz?
4-5 senedir sürekli desteklediğiniz ithalata dayalı büyümenin sonuçları ortada.
Hala aynı ekonomik politikaların doğru olduğuna inanıyor musunuz?"

Tembel okuyucularimiz icin soyleyelim, Ercan Kumcu ic tuketimin artarak buyumeye destek verdigini ancak ithalattaki artistan dolayi buyumemizin %4.5 olarak gerceklestigini belirtiyor.

Simdi de dersimize gecelim.

Bilgisayarinizin mouse'unu kullanarak sayfanin altlarina indiginiz vakit sag altta arsivlerimize ulasabilirsiniz. Arsivlerimize bakarak sunlari ogrenebilirsiniz:

1. Ekonomi Turk'te 2 yil 3 aydir yazi yaziyoruz, 4-5 sene nereden cikti?

2. 7 Ocak 2007 tarihinde 2007'de buyume oraninin %4.5 gerceklesecegini tahmin etmisim. 2007'de buyumenin %4.5 gerceklesmesi size surpriz mi oldu? Bana olmadi.

3. Ithalata dayali buyume diye bir sey yoktur. Buyumenin parametreleri bellidir. Insana yatirim yaparsiniz, teknolojiye yatirim yaparsiniz, ve sermaye mallarina yatirim yaparsiniz, buyumeniz artar. Tasarruf yapmayip tuketirseniz, ya yatirim yapmaz ve dusuk hizlarda buyursunuz, ya da borc alarak yatirim yaparsiniz ve kisa vadede buyumenize devam edersiniz.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

4. Turkiye'de insanlar pek tasarruf yapmayi sevmezler. Biz her firsatta insanlara tasarruf yapmalari tavsiyesinde bulunuruz, karar onlara aittir.

5. Yeterince tasarruf yapmadigimiz icin borclanarak (cari acik vererek) yatirim yapmak durumundayiz. Bu kisa vadede surdurulebilir bir olgudur.

6. Buyumenin ve istihdamin artmasini istiyorsak, ithalat yerine ihracat yapalim diyorsak bunu yapmanin yolu yasaklar getirmek degildir. Turkiye'de is yapmanin, is yaptirmanin onundeki engelleri kaldirmamiz gereklidir.

7. Turkiye'de bu vergilerle, asgari ucretle ve isci haklariyla yasal olarak isci calistirmak deliliktir. Herkesi emekli yaparsak bence problemlere cozum bulmaya calismaya baslayabiliriz.

8. Turkiye'deki istihdam, buyume ve cari acik problemlerinin nedeni yapisal sorunlardir. Bu sorunlari ancak mikro reformlar yaparak cozebiliriz.

9. Mecliste ve ulke yonetiminde "mikro reform'un" ne demek oldugunu bilen kisi sayisi 3-5'i gecmez, mikro reformlari yapabilecek kisilerin sayisi ise sifirdir.

10. Turkiye'de ekonomiden (ekonomi nedir?) anladigini sanan herkes faiz ve doviz kurunu istedikleri gibi belirleyebileceklerini dusunmekle kalmamakta, ayni zamanda bunlarla oynayarak ulkenin ciddi problemlerini cozebileceklerini zannetmektedirler.

11. Faiz ve doviz kuru ile oynamak oynamamaktan daha kotu sonuclar dogurur.

12. Mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform, mikro reform...

13. Hangi politikalari savundugumuzu hala anlamadiysaniz 12. maddeyi tekrar okuyun.
Read More!

Buyume Polemigi (Son nokta?)

13 Eylul tarihinde develer tellal, pireler berber iken Ekodok Ugur Gurses'in %4'luk buyume tahminine katilmadigini soyledikten sonra ben de Ekodok'la ayni fikirde oldugumu belirttigim su yaziyi yazmistim. Soyle demisim:

"Politik belirsizligin beklentileri bozdugu ve bunun gelecekteki buyumeyi olumsuz etkileyecegi yonundeki goruslere de katilmiyorum, bizim ulkemizde beklentiler cok cabuk degisebiliyor, faizler indirilmeye baslandiginda ne dedigimi hissedeceksiniz. Neticede buyumenin %4 ya da %5 olmasi cok bir fark ifade etmiyor benim icin. Yine de bu konuda Ekodok ile benzer beklentilere sahip oldugumu, ekonomik buyumenin 2007 yilinin tamaminda %90 ihtimalle %4'un uzerinde olacagini tahmin ediyorum."

Gercekten de Cumhurbaskaninin secilmesi surecindeki sancilar buyumeyi cok olumsuz etkilemedi, Merkez bankasinin hareketi orta vadeli faizleri %16-%17 araligina indirdi ve yilin ikinci yarisindaki buyume bizim tahmin ettigimiz gibi gerceklesti. Neticede 2007 yilinda ulkemiz %4.5 buyudu.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

11 Aralik 2007 tarihinde ise Ugur Gurses'i buyume tahmininin yanlis cikmasi durumunda fazla hirpalamayacagimizi belirttim. 17 Aralik tarihinde ise kriz tahmini yaptigim ve suclulari acikladigim yaziyi yazdim. Sagolsun, hem hukumet hem de muhalefet olaylarin daha da derinlesmesini saglamak icin ellerinden geleni artlarina koymuyorlar. Firsatiniz olursa o yaziyi bir kez daha okuyun, aynen soyle demisim:

"Turkiye'nin yakin bir zamanda ciddi bir kriz yasamasi olasiliginin oldukca yukseldigini dusunuyorum. Bu ekonomist diliyle "kriz cikacak" demektir, cikmazsa kendime kacis icin acik kapi birakmis oluyorum. Amacim sadece kriz tahmini yapmak degil, simdiden suclularin kim oldugunu belirtmek. Sonra kriz ciktigi zaman kabahati baskasinin ustune yikmaya calismasinlar."

Haaaa, unutmadan soyleyelim. 2006'nin sonunda 2007 icin buyume oranini %4.5 tahmin etmisiz. Tesaduf iste, dogru cikmis.
Read More!

Hakim ve manken

22 Şubat tarihli Vatan gazetesinde yer alan habere göre, evinden para ve mücevherleri çalınan manken Nigar Talibova’ya dava duruşmasında hakim Ahmet Korkusuz “Bu parayı nasıl kazandın? Ben 25 yıllık hakimim. Hayatımda görmedim” demiş. Nerden bakarsanız bakın sinir bozucu bir durum. Davacı olarak bulunduğunuz mahkemede hakim hırsızı değil, sizi sorguluyor. Bununla da yetinmeyip kendisinin sizden daha fazla para kazanması gerektiğini ima ediyor. Aslında, Talibova’nın Hakimden fazla para kazanması için bir sürü sebep var.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Öncelikle, Talibova hakimden daha güzel. Bilimsel çalışmalar güzellerin daha fazla kazandığını gösteriyor. İkincisi, mankenlik çok kısa süre yapılabilen bir meslek. Halbuki hakim 25 seneyi devirmiş olmasına rağmen hala hakimlik yapabiliyor.Üçüncüsü, hakim devletin güvenli kanatları altında. Ömür boyu iş garantisi var. Talibova ise risk alıyor. Yarın işsiz kalmaması için hiçbir sebep yok. Dördüncüsü, Talibova’nın hizmetlerine tüm dünyadan talep var. Hakimin hükmü ise Kapıkule’ye kadar.Listeyi uzatmak mümkün ama devam etmek istemiyorum. Aslında bu konuyu yazmak da istemiyordum ama Türkiye’de bazı insanlar, nedendir bilinmez, kendilerini her konuda ‘diğerlerinden’ daha fazla hakları olduğuna ikna etmiş durumdalar. Birinin onlara bunun sadece kendi kuruntuları olduğunu anlatması gerekiyor.
Read More!