Daha geçen hafta kendisini övdüğümüz ekonomi bakanı Mehmet Şimşek Ankara havasına alışmaya başlamış. Ya Ekonomi Turk okuyor ve biz ne dersek tersini yapacak ya da koltuğunun tehlikede olduğunu farketti. Son sözleri ile iyi kıvırmış. Neymiş: Bakana göre
geçici şokmuş: "
Büyümede bir arz şokuyla karşı karşıyayız. Tarım sektöründeki küçülme beklenenin epey ötesinde... Onun katkısı önemli..." demiş sayın Şimşek. Bakan başka nedenler de bulmuş ama en öne tarımı koyduğuna göre günah keçisini bulmuş olmalı.
Amerika'da kuraklık yok onlar bizden hızlı büyüdü üçüncü çeyrekte! Hem subprime krizi de onları etkilemiyor canım, ne alaka şimdi! (Amerika diyorum Çin falan demedim dikkat ederseniz. Amerika yüzde 3 büyürken bizim yüzde 9 büyümemiz lazım!)
Yahu dalga mı geçiyorsunuz adam mı seçiyorsunuz! Duyan da Türkiye'yi tarım ülkesi falan sanacak. Tarımın eti ne budu ne? Tarım yüzde 10 büyümüş olsaydı büyüme oranı kaç olacaktı? Yüzde 7 mi yüzde 8 mi? Hani şu ortalamayı yüzde 7.4'e yükselttik dediğiniz türden. Siz susun ben söyliyeyim: Tarım sektörü yüzde 8 küçülme yerine yüzde 10 büyüse idi (bu tarım sektörü için çok ciddi bir büyüme oranıdır)
GSYH toplam yüzde 4.5 büyüyecekti. Aman ne yüksek ne yüksek! 2003 yılında tarım sektörü yüzde 2.5 küçülürken GSYH yüzde 5.8 büyümüştü. 2004 yılında tarım sadece yüzde 2 büyürken, GSYH büyümesi yüzde 9 oldu. Bakan Şimşek bu rakamları bizden daha iyi biliyordur ama neyse!
Sen bütçeden har vurup harman savuracaksın, enflasyonla mücadele diyeceksin ama sadece dalga geçeceksin; fındıkçılara mı versem, bakkalları mı kurtarsam yoksa basına mı el atsam diye uğraşacaksın.
Bütçe açığı iki katından fazla artacak. İki senedir reform reform edebiyatı yapıp sıfıra sıfır elde var sıfır durumuna düşeceksin. 2001-2005 dönemindeki reformların ve düzelmenin kaymağını yiyerek 2006 ve 2007'de yan gelip yatacaksın. Sadece adı reform olan Sosyal Güvenlik kanununu bile erteleyip duracaksın. Sosyal devlet adı altında harcamalara gaz vereceksin. İşte size sosyal güvenlik reformu, işte size 301. madde, işte size AB reformları. 2 senedir hangisinde ne kadar mesafe aldınız? Şimdi de bir yandan enflasyon düşmeyecek bir yandan büyüme yavaşlayacak. Bahaneye gelince ikisine de aynı terane: arz şoku. Yok yaa!
Arz şoku falan değil, son iki senede yapılanların ve yapılmayanların sonucunu görüyoruz. Anlayacağınız hurma yiyiyoruz. Oysa denenmiş ve başarıya ulaşmış bir strateji var: Enflasyonu düşür, kamu harcamalarını kes, ekonomiden elini ayağını çek, özelleştirmeleri yap (hatta önüne gelene peşkeş çek ona da razıyız!) al sana hızlı büyüme! İnanmayan 2002-2005 arasına baksın. Şimdi küresel koşullar falan demeyin. Gerçi bakanın bahaneleri arasında o da var. Araştırmaya meraklı okuyucumuz varsa 2003 ve 2004'teki küresel durumun bir haritasını çıkarsın da eğlenelim hep beraber! (Irak var ya Irak, hani şu güney komşun, orada savaş çıkmıştı emmi, hatırlıyong mu?)
Bu sene başında, Mart ayında "
Krize geri sayım" başlıklı yazıda ne yazmışız: "
Özetle, hükümet harcama musluklarını açmıştır. Böylece 2008-2009 krizlerine ilk adım atılmış oldu. Demek ki 1994-2001 krizlerinden hiç ders almamışız. Şu anda hükümetin gündeminde de bütçe disiplini değil, nereden KDV indirebiliriz, kime nasıl teşvik (rüşvet) verebiliriz, istihdamı nasıl artırabiliriz (KİT'lere adam alsaydınız?), özelleştirmeleri nasıl erteleriz, sosyal güvenlik reformu yetişmez (nereye yetiştirecekler anlamıyorum, yetiştirmek için son 3 ayda ne tür bir hazırlık yapmışlar bunu da merak ediyorum) gibi konular var." (Güncel not: Ulan şu sosyal güvenlik kanunu da ne yetişmez bir şeymiş yahu!)
Alıntıya devam (Link veriyorum kimse okumuyor arkadaş, ama sıkılanlar bunu da okumasın):
"
Şimdi madde madde neden kriz beklediğimi açıklayayım.
1- Cari açık artıyor diye tir tir titreyip kriz gündemi oluşturanlara karşı çıktık, ara sıra dalga geçtik. Cari açık tek başına kriz yaratmaz, ama bütçe açığı yaratır.
2- Bütçe açığının artması demek borçlanmanın artması demek, dolayısıyla faizlerin artması demek. Şimdi faizler yüksek diyenleri, faizler daha da yükselince göreceğiz, bu günleri mumla arayacaklar.
3- Popülist politikalarla iktidarını koruyan hükümet olmamıştır. (AKP'de bunu görebilen üç-beş aklı adam yok mu yahu?) Diğer bir deyişle kılıçla gelen kılıçla gider. Bu da koalisyonlar dönemine yeniden merhaba demek. Türkiye'de koalisyonların ortalama ömrünün ne kadar olduğunu hiç hatırlatmayalım.
4- Seçim harcamaları ve popülist uygulamalar nedeni ile 2007 yılında yüzde 6-7 civarında bir büyüme görülebilir. Böylece halkımız son üç-beş senedir dillerde dolaşan "hormonlu büyüme"nin ne demek olduğunu bizzat yaşayarak öğrenme şansını elde edecektir. Bu hurmaların acısı da 2008-2009 döneminde çıkacaktır, daha sonra da kabak iktidarın (-ki 2010 yılında muhtemelen erken seçime gidilecektir) başına patlayacaktır.
5- 2008-2009 krizleri sonrasında bazılarının için için bayram edeceğini söylememe gerek var mı bilmiyorum?"
Daha sonra Temmuz ayında, seçimlerden önce politik atmosferden boğulup yazmıyorum artık ekonomi diye tövbe ettiğim (gerçi tutamadım) dönemde de
şunları yazmışım (Linklere tıklayanlar varsa bir de şu var:
Balık hafıza):
"
Kriz beklentimde bir zayıflama olmadı, aksine kuvvetlendi. Ancak son 6 yıldaki reformlar sayesinde 2001 benzeri bir ani çöküş değil, daha uzun vadede ama kritik sonuçları olan bir duraklama bekliyorum. Bunu kısaca yüzde 7'lerin üstünde olan yıllık ekonomik büyüme ortalamasının kademeli olarak yüzde 3-4 aralığına düşmesi olarak ifade edebilirim. Zaten iki ay önceki yazımda da kriz için 2008-2009 yıllarını işaret etmiştim. Bunda da şimdilik herhangi bir revizyon yapmayı düşünmüyorum."
Yazı uzadı toparlayalım. Yüzde 1.5'lik büyüme şok mok değil bir güzel
ŞAMARdır (anlayana)! Gelişmeler beklentimden önce gerçekleşmeye başladı. Tez elden enflasyon, bütçe ve reformlar konusunda ciddi adım atılmazsa şamar oğlanına döneceğiz. Söylemedi demeyin!. Ha, bu da kriz çığırtganlığı değildir, resesyon beklentisi değildir, bir kriz olsa da şakkada şukkada oynasak temennisi hiç değildir. Bu yoldan dönüş var ve bu bizim kendi seçimimiz! Ama kriz çıkarıp Amerikan uşaklarını ya da IMF'yi suçlamak da bir tercih tabi!
Read More!