Türkiye Borsası Neden %20 Düşmedi, Faizler Neden Yükselmedi?

Kredi derecelendirme kuruluşlarının balon olduğu çok uzun bir süredir meydanda. En son Yunanistan ve Güney Avrupa krizinde Ispanya, Portekiz gibi ülkelerin dahi Türkiye’den daha yüksek oranlarda borçlanması bunu kabak gibi meydana çıkardı. Tayyip Erdoğan da ihtiyar Baykal’a laf yetiştirmeye çalışacağına veya embesil vatandaşa “ananı da al git” diyeceğine S&P ve Moody’s gibi kredi derecelendirme kuruluşlarına adam gibi not vermeleri gerektiğini uygun bir dille belirtip aba altından sopa göstermesi gerekiyor. Türkiye’nin kredi notu çok uzun bir süredir A seviyesine çıkmayı hakediyor, bunu sağlamak da ekonomi yönetimine düşüyor.

Öte taraftan yıllardır Türkiye’nin ekonomik durumunu eleştiren, devletin daha fazla harcama yapıp Yunanistan, Ispanya ve Portekiz gibi boğazına kadar popülizme batması için uğraş gösteren, verdiğimiz faiz dışı fazlayı ve IMF’yi eleştiren Güngör Uras gibi ekonomiden anlamayan köşe yazarları ise şimdiki durumu şaşkınlıkla izliyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Alın size Güngör Uras’in sapla samanı karıştırdığı, ne demeye çalıştığının anlaşılmadığı başka bir yazı daha. Ekonomi Türk kitabına en fazla malzeme olan yazarlardan bir tanesi Güngör Uras’tı, şimdi bizi ikinci kitabı da yazmaya teşvik ediyor ama benden bu kadar. Millet ilgi göstermedi maalesef, Güngör Uras ve Yiğit Bulut gibi kişilerin çaldığı kavalın sesi daha güzel geliyor kulaklarına herhalde.

Türkiye ekonomisi bugün bu krizden kötü etkilenmiyorsa, borsa %20 düşüp faizler %20’ye çıkmıyorsa bunun nedeni 2002 yılından 2008 yılına kadar IMF’nin dayatmasıyla uyguladığımız mali disiplin politikasıdır. Bu süre içerisinde biz borçlarımızın GSYH’a olan oranını %100’lere yaklaşan seviyelerden %40’ın altına indirmeyi başardık. IMF’nin gitmesinden sonra Erdoğan hükümeti iyice işleri azıttı ve borçluluk oranımız yine yükselişe geçerek Güngör Uras’ın ifadesiyle %49’a yükselmiş (adamın verdiği rakamlara güvenmemek lazım, gidip kendiniz kontrol edin). Ekonomimizin daralmasından ve bütçe açığımızın 50 milyar TL’yi geçmesinden borçluluk oranımızın ciddi olarak yükseldiğini söyleyebiliriz.

Bundan sonra yapılması gereken hükümetin harcamaları kısması ve bütçe fazlası vermeye başlamamızdır. Ama gelecek sene seçimler var, bunun olacağı şüpheli; ayrıca hükümeti doğru adımları atmaya zorlayacak bir güç de yok (bu Merkez Bankasının görevi, hükümet harcamaları kısamıyorsa onların faizleri yükseltmesi lazım ama kimin umurunda). Türkiye bugün içerisinde olduğu göreceli iyi durumu IMF’ye borçludur. Ama ne Türkiye’de ne de Avrupa’da IMF’ye hakkını teslim edecek adam yoktur. Baksanıza Yunanistan bile içerisinde bulunduğu durumun suçlusu kendisi değil de kendisine yardım eli uzatan IMF imiş gibi davranıyor. Bir kaç sene burunları sürtülsün belki biraz ekonomi öğrenirler.

0 Yorum Var.: