Israil Filistin Savasi ve Ermeni Soykirimi

Bundan yaklasik iki sene once Israil-Filistin iliskisi uzerine bir yazi yazmis ve okuyuculardan cok buyuk tepki almistim. Herkesin bu konuda fikri var, o yuzden okuyucularimiz ekonomi konularinda oldugu kadar cekingen davranmayip goruslerini bizlerle paylasiyorlar. Ben de bu konuya tekrardan bir degineyim dedim.

Bundan iki sene onceki yazida Israil'in ordugu duvarin teror saldirilarini nasil azalttigini rakamlarla gostermistim. Israil'le mucadelesinde o tarihe kadar tasli sopali gosterilerle intihar saldirilarini kullanan Filistin'lilerin de artik yeni yontemler kesfetmeleri gerektigini yorumlarda belirtmistim.

Aradan iki yil gecti ve Filistin duvarlarin durduramadigi roketleri kullanarak Israil'e saldirmanin yeni bir yolunu kesfetti. Israil ise buna bombalama ile karsilik verdi. Turkiye'deki gazetelere baktigim zaman Israil'i suclayan, onlarin cani oldugunu soyleyen ve saldirilarda masum cocuklari ve sivilleri katlettigini belirten yazilara rastliyorum. Mesela Zaman gazetesi bugun "Israil, sokakta oynayan çocukları katletti" baslikli yazisinda "İsrail jetlerinin hedefleri arasında bir kez daha masum Filistinli çocuklar ile bir de cami vardı." diyor. Ayni yazida Filistin'in saldirgan tutumu ise bir cumle (Öte yandan Filistinli silahlı grupların, dün düzenlediği roket saldırılarında 3 İsrailli yaralandı) ile gecistirilip sanki olay tek tarafliymis gibi gosterilmeye calisiliyor.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Bilgisayar Nedir

Ne kadar tutarsiz bir ulkeyiz yahu. Israil ile Filistin savas halindedir. Nasil biz 1915 yilinda Ermenileri icerisinde bulundugumuz savastan dolayi surduysek Israil de kendi cikarlarini korumak icin milyonlarca Filistinliyi surup ufacik bir alana hapsetmistir. Mesela biz 1915 yilinda çıkardigimiz bir geçici yasa ile (Kanun-ı Muvakkat) yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka yere naklettirme yetkisi verip topraklarina el koymustuk. Benzerini Israil de yaparak Filistinlilerin topraklarina el koydu. Nasil Ermeniler bizim topraklarimiza goz dikip elimizden almak icin ceteler kurup vatandaslarimizi oldurduyse Filistinliler de terorist orgutler kurup intihar saldirilari ve roket saldirilari duzenleyerek masum Israillileri oldurmekteler. Buna karsilik bizim 1915 yilinda kendimizi savunmak icin yaptigimiz mudahaleler nasil "soykirim" olarak adlandirilamazsa Israil'in kendini savunmak adina yaptigi mudahaleler de en azindan bugunlerde yapildigi gibi sert karsilanmamalidir. Bizim devletimizin sozde Ermeni soykirimina karsi savunmasina madde madde bakalim ve karsilastiralim:

1. Bu olaylar sirasinda Ermeniler kadar Turkler de olmustur. Filistin savasinda da Filistinliler kadar yahudiler de olmustur.

2. Ermeni soykirimi devlet politikasi degildir. Israil de sadece teroristlerle savasiyor zaten, bir terorist olurken arada 5-10 tane masum insanin olmesi ise ayni yuzbinlerce Ermeni'nin olumu gibi talihsizliktir.

3.Türkiye tarafının tezine göre bu yerdeğiştirme (tehcir), bir soykırım ya da katliam değil, düşmanla işbirliği yapan ve ülkenin birliğine zarar veren bir topluluğun zararlı faaliyetlerinin engellenmesi amacıyla ve iç güvenlik nedeniyle başka topraklarda yerleşime zorlanması yönünde alınmış bir önlemdir. Israilliler de Filistinlilerden topraklari ic guvenlik nedeniyle aldilar. Yani bu bir soykirim veya saldiri degil, onlemdir.

4.Osmanlı arşivlerinde (Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık arşivi) göçe tabi tutulan Ermeniler için yolculuk sırasında rahatlarının sağlanması, can ve mallarının korunması için buyruklar olduğu görülmektedir. Israilliler de askerlerine sivilleri degil teroristleri oldurmelerini soyluyor. 500 kilometre yurumek zorunda olan Ermenilerin yolculuklari sirasinda rahatlari ne kadar saglanabiliyorsa, bodozlamasina atilan 1 tonluk bombalarda da sivillerin hayati o derece korunabiliyor.

5.Tehcire tabi tutulan Ermeniler'in sayıları Halep'ten gelenlerle birlikte 438.758 kişiydi. Açlık, tifo ve dizanteri gibi hastalıklar, iklim koşulları, Arap aşiretleri ve eşkıyaların saldırıları sonucu ancak 382.148 kişi iskan sahasına varabilmiştir. [29] Yani toplam Ermeni kaybı 56.610'dur. Türk kaynaklarına göre 1906-1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkaslar’da, 517.955 Türk, Ermeniler tarafından katledilmiştir. Buna diyecek sozum yok iste. Ermeniler zorunlu goc sirasinda hastaliklar nedeniyle sadece 56 bin kayip vermisken iceride neredeyse bunun 10 kati Turk'u oldurmustur. Hastaliklarda da bizim pek bir kabahatimiz yok, yani aslinda suclanmasi gereken birisi varsa o da Ermenilerle Arap aşiretleri ve eşkıyalarıdir. Ote taraftan bundan 35-40 sene once Araplar gizlice Israil'e saldirip yok etmeyi planliyorlardi; bunun sucunun tamami Filistinlilerin olmasa bile onlarin da bu iste payi vardi.

Neticede goreceginiz uzere bu olaylarda hakli olan bir taraf var ise o da Turkiye ve Israil'dir. Bunun aksini soylemek hem tutarsizlik olur, hem de yanlistir zaten. Hatta bunu soyleyenler bence vatan haini bile ilan edilebilir. O yuzden de gecenlerde gundeme gelen Ermenilerden ozur dileme durumlarini hic tasvip etmiyorum, hatta Facebook'da "Asil Ermeniler bizden ozur dilesin" isimli bir gruba da kaydoldum. Ermeni meselesi hakkinda tepki gosteren vatandaslarimizdan ayni duyarliligi Israil icin de gostermelerini bekliyorum.

Not: Bu arada medyamizda fazla yer bulmasa da Yahudilere Bernie Madoff saadet zinciri sirasinda kaybettikleri $50 milyara varan rakamlar icin gecmis olsun diliyorum. Omur boyu yemeden icmeden biriktirdikleri paralarin boyle bir uckagitciliga kurban gitmesi, ustelik bunu yapanin da baska bir Yahudi olmasi olayin vehametini bir kademe daha arttirmaktadir. Bir kez daha buyuk gecmis oldun diliyorum.

65 Yorum Var.:

bliyaal dedi ki...

Hah, sonunda olaya doğru bir şekilde diğer taraftan bakan birileri çıktı. Ekonomix yazmakla iyi etmiş.

Batı dünyası ile bilim, teknoloji veya ekonomi gibi yollarla mücadele etme ve insanlarına düzgün bir gelecek sunma imkânı kalmamış zavallı Arap dünyası, bu ümitsiz mücadelesinde tek çareyi insanlarının, hatta çocuklarının bellerine bomba bağlayıp onları cennetteki huri vaatleriyle kandırarak – bu arada ne yaptıklarının farkına varmalarını engellemek için uyuşturucu vererek – masum insanları öldürmeye yollamakta buluyor. Geçen seneki şu olayı hatırlayın bir.

Türkiye’deki bir kesim İsrail’e kin kusuyor. Acaba bizim o müslüman Arap kardeşlerimiz Türkiye’deki İslâmî terör olaylarını hiç kınıyorlar mı? Mesela, bundan 5 sene önce El-kaide HSBC bankasının tüm bir binasını havaya uçurup onca insanı öldürdüğünde umurlarında olmuş muydu hiç? Ya da masonların binasına minibüsle daldıklarında? Amerikan konsolosluğuna saldırıp kapıdaki Türk görevlilere ateş açtıklarında? Hatta şimdi terör eylemlerinin finansmanında zora düştükleri için bu militanlar kuyumcu soyup esnaftan haraç toplamaya da başlamışlar. Bu gidişle belki yakında İslâmî mafya da çıkar.

Birileri beline bomba bağlayıp, ardından benim yaşadığım yere gelip bir otobüs dolusu insanı çoluk çocuk demeden kendisiyle birlikte havaya uçursa, ben de kendi ülkemin etrafında duvar örerdim. Bunda garipsenecek hiçbir şey yok.

Ha, bir de, o müslüman intihar bombacılarının öldürdüğü çocukların ve diğer masum sivillerin hiç canı yok mu? Bizim İslâmî kesime göre yok. Eh, ne de olsa onlar yahudi.

syzer dedi ki...

İsrail Filistin hakkındaki görüşlerinize tamamen katılıyorum.Mesela gelecekte bir gün bizde barzani'ye saldırdığımızda oluşacak durum budan farklı olmayacaktır.İsrail o zaman barzani'yi desteklerse ne olacak?Bizde pkk varsa orda hamas var.

Adsız dedi ki...

Vatan haini değil de cahil ilan edebilirim, ya da resmi tarih borozanı.

Neyse, Ermeni kısmına hiç girmeyeyim.

Ama İsrail-Filistin meselesi?

1947′de topraklarının yarısı, 1967′de de kalan yarısı işgal edilen, halkının 5 milyonu sefil şartlarda mülteci, kalan 4 milyonu daha beter şartlarda esir durumda bir Filistin.

Bu da o zaman henüz ortada olmayan Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.

Tüm gözlemcilerin de onayladığı gibi dürüst bir seçimle işbaşına geldiği halde başta ABD ve AB olmak üzere dünya tarafından dışlanan, yalnız ve çaresiz bırakılan Hamas ve bu yüzden bölünen, işgal altında bir halk. İşgal ortamına tepki olarak doğan şiddet, şiddetten de beslenen örgütler.

Bu da Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.

Yapılan bilmemkaçıncı ateşkese/tahadiyeye rağmen İsrail’in verdiği hiçbir sözü tutmadığı, açık bir cezaevi haline getirilmiş topraklarda, dünyadan tecrit edilmiş, yardımların ulaştırılmadığı, sınırları kapalı, çocukların, hastaların ilaç bulunamadığı için öldüğü, 1 aydır elektirik verilmediği için hastanelerin yaşam destek ünitelerinin bile çalıştırılamadığı bir ortam.

Bu da Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.


Ve ortada sanki sınırları belli iki bağımsız devlet varmış, dengesiz güçten dolayı bir taraf teröre başvuruyormuş ve bu terörist taraf çok işe yarayan, 6 aydır pekçok iyileşmelere neden olmuş, işgali ve tecriti kaldırmış, barışa doğru bir çok adım atılmış(!) bir ateşkesi bozmuş (ya da uzatmamış) da tüm bu saldırılar bu yüzden yapılmış gibi, İsrail saldırılarını meşrulaştırmaya çalışan, işgali hiç gündeme getirmeyen, olayların kök sebebini sorgulamayan akla hakaret yorumlar.

İkiyüzlü bir dünya.

Bir köpek bir adama saldırmış, yere yıkmış. Can havli ile köpeğe vuran adama "bak o da vuruyor ama, vurmasın kendisini ısıttırsın, ne var bunda" diyor bazı insan müsveddeleri.

Kusacağım geliyor böyle yazılar okuyunca.

Adsız dedi ki...

Türkiye açısından Ermeni meselesinden ziyade kürt meselesiyle bağlantı kurulabilir. Kuzey Irak kamplarının vurulmasına, orada sivillerin de ölmesi ihtimaline içeride, Türk kamuoyunda pek ses çıkmaz. Diğer taraftan Hamas'ın füzelerinin anlamsız yere atıldığını, zaten azgın olan İsraili daha da saldırganlaştırmaktan başka bir işe yaramadığını inkar edemeyiz. Türkiye'deki İsrail karşıtlığının ise temeli yoktur, en azından kim İsraile neden karşı bundan karşıtların da haberi yoktur. Filistinlilerin epey bir kısmı da hristiyandır, olay daha ziyade Arap milliyetciliği İsrail milliyetçiliği şeklinde düşünülmeli.

Tabii bunları uluorta söylemek Türkiye'de tehlikelidir.

Adsız dedi ki...

Körlere faydası olur mu emin değilim ama İsrail-Filistin meselesinin kısa bir özgeçmişi:

http://www.dusunceler.org/1/2007/01/14/yeniden-baris-iyi-de-nasil/

Blog Sahibi dedi ki...

Suat Bey,

Yazinin basligi Israil Filistin Savasi degil, Israil Filistin Savasi VE ERMENI SOYKIRIMI. Korlere faydasi olurmu bilemem diyerek link birakmissiniz ama bizim yazinin temel noktasini kormemissiniz sanirim.

Adsız dedi ki...

Ekonomix,

Efendim, temel noktayi kordum de sadece İsrail-Filistin kismina ilistim.

Tamanina serh dusmeye kalksam yazinizdan uzun olur. Buna vaktim yok maalesef.

Selamlar.

kaan dedi ki...

http://kaankarabacak.blogspot.com/2008/12/zrmz-kabahatimizden-kk.html

Unknown dedi ki...

Tamam İsrail haklı, tamam Filistin suçlu, Hamas tu kaka, hatta biz vatan hainiyiz. Ama sokaktaki çocuğu vuranlar, camideki insanları öldürenler o zaman insan bile değil! Keşke onlar da vatan haini olsalardı da bunları yapmasalardı. Batı dünyası desen kendi karnını doyurmanın peşinde, ekmek peşinde. Ama bu vahşete de göz yumuyorlarsa bizim PKK' yı vurmamıza zerre kadar ses çıkarmaya hakları yok.
Dünya çıkarcıların, iki yüzlülerin dünyası olmuş. İnsan utanıyor gerçekten. Ama gün gelir devran döner...

mr. brooks dedi ki...

suat bey:
temel nokta dururken diger hatalari elestirmeniz bence de cok ayip!

sizi kiniyorum. once hangi noktalari elestirmeniz gerektiginizi sormaliydiniz.

bliyaal:
-iyi niyetli oldugunuzu varsayarak- yazdiklarinizla, islami kesim olarak adlandirdiginiz kesimin yayinlarini duzenli olarak takip etmediginizi sonucunu cikariyorum. simdilil suraya link koymaya useniyorum. biraz da arastirmaya sizi yonlendirir diye umarak. (Aksiyon dergisinin "Allah'im, Onlarin yaptiklarindan beriyiz" baslikli kapagi aklima gelen bir ornek mesela)

ekonomix:
http://slaciner.blogspot.com/2008/12/gazze-saldrs-1-orantsz-g-ve-israil.html

http://www.thenation.com/blogs/edcut/392123/airstrikes_in_gaza?rel=hp_picks


orantisiz guc kullanimi ve cenevre konvansiyonu konusunda bilgi edinmenizi tavsiye ederim.

Kadir dedi ki...

İyi o zaman israil girsin bütün filistini yok etsin.Oradan iran devreye girsin sen kime saldırıyorsun desin o da olayın işine girsin sonradan utanan arap dünyası mısır aracılıgı ile savaşa girsin, türkiye bu topraklar bizimdi siz savaşırken biz duramayız deyip o da savaşa girsin.Sonuçta hep ölüm hep ölüm mü olsun yani ?

Sonuçta insanlar ölüyor bunda suç hamasın ya da israilin ya da x bir kişinin, grubun suçu olabilir ama orada ölen kişiler için arada kaynayıp gitmiş 3-5 kişi diye bahsedilmesi ne kadar doğru.

Bir de yorum yapanlardan biris demiş hsbc bombalanınca hiç vicdanları sızladı mı diye.Yahu şaşıp kalıyorum.Ortada ölen bir insan varken nasıl olupta bir müslüman çıkıp bu kişinin ölmesine sevinebilir ki ?

Unknown dedi ki...

Malesef olaya nereden bakacağınızı bilememişsiniz ve söyledikleriniz insaf ve adalet damarınızın da epeyce kuruduğunu gösteriyor. Allah yardım etsin.

Kuran'da da belirtildiği gibi Müslümanlar öncelikle iyi geçinmeye ve bu amaçla yaptıkları sözleşmelere sadık kalmaya çağrılır. Aynı şekilde karşı tarafın da bu sözleşmeye uyması beklenir. Yani ortada yazılı veya zımni bir sözleşme ve ona uyulması vardır.

Ermeni meselesinde yüzyıllardır bir arada yaşayan Türk ve Ermeni halklarından sözleşmesi bozan Ermeniler olmuştur. Ve tehciri de yaptıkları ile haketmişlerdir. Tehcirin yapılış tarzı ile ilgili bazı sorgulamalar yapılabilir ama olayın özünde bu vardır.

Filistin meselesinde ise başlangıçtan itibaren herhangi bir barış sözkonusu olmamıştır. Oraya gelip her türlü terörist faaliyetle devlet kuran, işgal yapan İsraildir. Bu savaş Filistinliler açısından bitmemiştir ve böyle giderse bitmesini de bekleyemeyiz. Hamas'ın attığı roketler elbette bir milletin varoluş direncinin göstergesidir.

Ekonomix'e, izlenimlere ve diğerlerine aşağıdaki sözleri ithaf ediyorum.

Yahudi kadın komedyen Alexei Sayle: "İsrailli sözcüler ölen Filistinlileri kendilerine bunu yaptırdığı için suçlar gibi konuşuyorlar. Bu bir katilin, bir tecavüzcünün, bir zorbanın psikolojisi ve İsrail'in içinde bulunduğu durum bu."

Evet, siz hangi taraftasınız??

bliyaal dedi ki...

Türkiye’deki İslâmî kesimin kendileri dışındakilere karşı tavrını, en son, Yılbaşı’nda ölen Bilkentli gençlere karşı Vakit gazetesinin yazdıklarında gördük. İşin ilginç tarafı, gazete öğrencilerin ölümünü Gazze’deki olaylarla ilişkilendirmiş. Dikkat edin, bu tarz bir tavır gençlerin ölümünü dolaylı yoldan meşru görüyor. Aynı kesim intihar bombacılarının masum insanları öldürmesini de bir “hak” olarak görüyor ve dolayısıyla yapılanları meşru buluyor.

Tüm bunlara bakıldığında, bu tarz meşrulaştırmaların ve hak görmelerin sadece dinî hoşgörüsüzlükten kaynaklandığını söylemek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Sanırım bunun temelinde, hoşgörüsüzlükten daha temel bir belirleyici olarak, bu kesimin kendi dışındaki yaşam tarzlarını ötekileştirerek bunları düşman olarak görmesi ve fırsatını bulduğunda bunlara yaşam hakkı tanımaması yatıyor.

Yaşam tarzından kaynaklanan farklılıkların din çerçevesinde tektipleştirilmeye çalışıldığı ve gerektiğinde de ortadan kaldırıldığı genel bir İslâmî tahakküm ortamının temellerinin artık Türk toplumunda iyice yerleşmiş olduğunu görmek gerekiyor. Binnaz Toprak’ın çalışması da tam buna denk geliyor.

Adsız dedi ki...

Vakit ve şurekası çok marjınal bir çevre.

Ben de bugün Vakit'le ilgili haberini okuyunca şunları yazmıştım siteme:

"Vakit gazetesi, Ankara’da doğalgaz sızıntısı nedeniyle ölen 7 gençle ilgili acı haberi “İsrail’in Gazze’ye yönelik katliamına rağmen yılbaşını kutlayan duyarsız çevreler, çeşitli rezaletlerin yanı sıra facialara da sebep oldular” şeklinde vermiş.

Kullanılan sakat mantık bir yana, çoğu kişi için, Noel’le alakasız, yıl değişikliği nedeniyle, eğlenceye vesile olarak görülen bir unsur artık ‘yılbaşı’ gecesi. Buna, İsrail saldırıları sırasında eğlenmeye ve/veya bizatihi eğlence mefhumuna karşı olabilirsin ama çok genç yaşta ölüme giden insanlara dair haber yaparken, “oh olsun”vari tonlar kullanmak da ne oluyor?

Bu terbiyesizlikten başka birşey değil. Vakit böyle haberleri sıkça yapıyor. Ne müslümanlığa ne de insanlığa yakışan bir davranış ve buna en başta samimi müslümanların karşı çıkması gerekiyor."



Yani, yine çuvalladın Bliyaal. Bıkmadın çuvallamaktan.

Ayrıca buradaki 'mukabele' mantığını da çözemiyorum. Eşek eşeği ödünç kaşır gibi. Bir eşeklik başka eşeklikleri, bir ahlaksızlık başka ahlaksızlığı, bir zulüm başka zulümleri, bir cinayet başka cinayetleri meşrulaştırırmış gibi.

Bunun ahlâksız ve vicdansız bir tutum olduğunu görmek çok mu zor? İnsan türdeşleri yüzünden insanlığından utanıyor, yaşadığı dünyadan tiksiniyor. Yazık.

Unknown dedi ki...

Vakit'in yazdıklarını densizlik veya acıya saygısızlık olarak görebilirsiniz, ben de öyle görüyorum. Fakat bunun ötesine geçen sözler hem gereksiz ve aşırı bir genelleştirme, hem de farklı düşünceye tahammülsüzlük olarak nitelendirilebilir. Yani eleştirdiğiniz gazete ile aynı çizgiye gelip dayanıyor bu sözler.

Vakit, dindar insanların bir kısmının hislerine tercüman olabilir ama hepsinin böyle düşündüğünü bilemezsiniz. Vakit şahsında genelleştirme yapmanız sizin birtakım peşin hükümlerinize yeni bir gerekçe bulduğunuz anlamına gelebilir, ama her dindarın Vakit gibi düşündüğü anlamına gelmez.

bliyaal dedi ki...

Vakit gazetesi en fazla bu kesimin görüşlerinin aşırı bir şekilde veya daha doğrudan dile getirildiği bir gazete olabilir. Ama bu kesimdeki mantığın temelde aynı olduğunu düşünüyorum. Yani farklılıklara karşı şiddetli bir tahammülsüzlük. Bu gazetenin tavrının daha hafif hâli diğer İslâmî gazetelerde de mevcut.

Buna ilaveten, AKP’nin iktidara gelmesinden sonra bu yöndeki tavır artık iyice pratiğe dökülmüş durumda. Tamamını henüz okumadığım Binnaz Toprak’ın çalışmasında hemen başlarda şunlar yazılmış:

Degisik sosyo-ekonomik göstergelere sahip, Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinden seçilmis olan bu illerin ve gene degisik sosyal statüsü ve kimligi olan bu kisilerin bize anlattıklarını birbiriyle karsılastırma olanagımız vardı. Bu karsılastırmayı yaptıgımızda, gittigimiz hemen hemen her kentte anlatılanların çogunun aynı konulara iliskin oldugunu gördük. Diger bir deyisle, hikayeler her yerde tekrarlıyordu.

Örnegin, minibüs ya da otobüslerde bası açık kadınlara yer verilmedigi, araçta bası açık yaslı kadınlar varken bile erkeklerin bası kapalı genç kızlara yer vermeyi tercih ettikleri Anadolu’nun pek çok kentinde çok sık duydugumuz sikayetler arasındaydı. (s. 11)

Bunlar ufak tefek olaylar olabilir, ama daha da ileri bir nitelik alıp almayacaklarına dair hiçbir kanıt bulunmuyor. Nitekim araştırmada şunlar da yazılmış:

Ancak, arastırma sonucunda edindigimiz izlenim, toplumda mevcut olan farklı kimlikte olanlara karsı uygulanan baskı ve ayrımcılıgın, Anadolu kentlerinde AKP tarafından atanmıs kadroların icraatları ve cemaatlerin faaliyetleriyle birlesip Türkiye’nin gelecegi hakkında kaygı veren bir ortam yarattıgıdır. (s. 13)

Hâl böyle iken gelecek için endişelenmek gayet doğal hâle geliyor.

Unknown dedi ki...

O araştırma CHP örgütlerinde, Alevi derneklerinde, Atatürkçü düşünce derneklerinde vb. yerlerde yapılmış. Buralarda değil de seçim anketleri gibi rastgele denek seçerek yapılsaydı bir anlamı olabilirdi. Benim geniş ailemde de başı açıklar, namaz kılmayanlar ve içki içenler var ama hiçbirini bu yerlerde bulamazsınız. Bu araştırma bu nedenle kökten sakat.

Ayrıca son Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan gerilimli süreci düşününce CHP örgütlerine gidilmesi ise tam bir komedi. AKP hükümetinin icraatlarının sorulması gibi olmuş.

Anketörlerin soruları sorarkenki tavırlarına ve önyargılarına dair ortaya çıkarılan bazır örnekler de mevcut.

İşte bu gibi nedenlerle bu araştırmanın, Binnaz Toprak kusura bakmasın ama, bilimsel değeri en hafif tabirle tartışmalı.

Unknown dedi ki...

Ben münferit örnekler dışında baskı falan görmüyorum, fakat önyargısız ve gerçekten bilimsel bir araştırmada da benzer sonuçlar çıkarsa işte o zaman kabul eder ve düşünürüm.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Biraz yüksekten atiyor gibi gelecek ama Türkiye'de bu "kahrolsun masum sivilleri öldüren Israil" korosu ve onun buradaki cahil-cühelâ temsilcilerine mukabele etmek amacinda degilim. Birincisi Israil'i Yahudiler isgal etmedi, önce basta Ingilizler olmak üzere Bati onlari oraya yerlestirdi, basta Müslümanlar ve Yahudiler Ingilizler'e karsi savastilar, Ingilizlere havlu attirip defettiler. 1947'de UNO toplandi, bugün Israil diye bildigimiz yerin %56'sini Israil'e verdi. 1948'de Ingilzler gider gitmez ne kadar Arap memleket varsa ISrail'e saldirdilar, agizlarinin payini aldilar, Israil payini %77'ye cikardi. O zamandan beri de afedersiniz göt kadar Israil bilmem kac kati Arap ülkelerine kök söktürüyor.

Bunlari Israil'i savunmak icin söylemiyorum, Israil tabii ki haksiz, pek cok uygulamasi ile bir "hukuk devleti" olma mesruiyetini de kaybetmis bir devlet.

Fakat Kürtler icin PKK neyse, PKK Kürtleri ne kadar "kurtarabilecekse" Hamas da Filistinliler icin o demek ve Filistinlileri o kadar kurtarabilecek. Hamas gibi radikal örgütlerle zaten basinda binbir dert olan Filistin halkinin burnu boktan cikmaz, anca biraz daha boka batar.

Ha, bizim dangalak matbuatimiz yazmaz ama Birlesmis Milletler'in belirttigine göre saldirinin ilk 5 gününde 380 küsur kisi öldü, bunun 67 tanesi sivildi, geri kalani Hamas mensubu idi. Bu oranlar degisir fakat olay bizim gerizekali gazetecilerin yazdigi gibi "Israil yüzlerce sivili katlediyor" degil. Bu bir.

Ikincisi ben su anda Gazze'de Israil'e karsi savasan biri olsam ne yaparim? Ne yapar eder karimi, colugumu cocugumu Gazze'den cikarmaya bakarim. Öldürülen Hamas lideri gibi iki karim 10 cocugumla aksam evde oturmam. Bu iki.

Hamas'in coluk cocuk ölümlerinde bu sibyanlari öne sürerek asil sorumlu oldugunu da artik bilmeyen yok, itiraf edemiyor aslan Müslüman kardesleri, orasi ayri.

Bu konuda en güzel yazilardan birini Zaman editörünün nasil oldu gözünden kactiysa artik Ahmet Turan Alkan yazdi:

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=789397

Akabinde okuyuculardan haddi hesabi olmayan küfür yedigini de ögrendim.

Bizim memleket böyle, dünya ak-kara, biz iyiyiz, bizim güruh iyi, digerleri kötü vs.vs. PKK'ya küfredip, Hamas'a destek olma paradoksu sadece Türkiye gibi akil civisinin yerinden ciktigi toplumlarda oluyor anca. O kadar cahil, bilincsiz ve gaza gelen bir toplumuz ki bazen cidden cok korkuyorum bu ülkenin geleceginden.

mr. brooks dedi ki...

bliyaal

vakit gazetesini turkiyedeki islami kesimin temsilcisi olarak gostermeniz tam bir sacmalik. vakit gazetesi bence turkiyedeki samimi dindarlarin en cok igrendigi gazetedir. bu ulkedeki bircok muslumanin, bu ulkede vakit gazetesinin yayinlanmasindansa ikinci bir cumhuriyet gazetesinin yayinlanmasini tercih edeceginden eminim.

haliyle vakit gazetesine referans vererek islami kesimin geneli hakkinda soyledikleriniz bombos iddialar oluyor. ama size boyle gostermek cazip geliyor olabilir. iyi eglenceler diyeyim o zaman.

mr. brooks dedi ki...

ı.cuneyt bey'e katılıyorum.
israil bir canavardır ve bu ulkeyi temize çıkaran yorumlar gerçeklikten çok uzak. fakat hamas da asla bir melek degil.
ben de zaman'dan ahmet selim'in yazısının okunmasını öneririm:
(bliyaal de vakit'ten kafasını kaldırıp okur belki)

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=791480

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

"1948'de Ingilzler gider gitmez ne kadar Arap memleket varsa ISrail'e saldirdilar, agizlarinin payini aldilar" demis İ.Cuneyt.

Bundan daha guzel cahillik mi olur? Tarihten habersiz yorumlar. Kendimi bir an Hurriyet gazetesinin okuyucu yorumlari kosesinde hissettim.

Bir de demis ki hazret "ne yapar eder karimi, colugumu cocugumu Gazze'den cikarmaya bakarim. " Herhalde bekleyen 5 yildizli suiti var. Sinirlar acik, istegi ulkeye, istegi bolgeye gidebilir. Para da bol herhal, no problem.

Hayatinizda hic Filistin'e gittiniz mi siz? Dunya ile irtibati yok Gazze'nin. Filistin'in onyillardir ellerinde olan topraklarda da hakimiyetleri yok. Bir Filistinli kendine bırakılan bu topraklarda dahi biryerden bir yere; hastaneye, karakola, okula gitmek için birçok kontrol noktasından, duvardan geçmek zorunda kalıyor. Utanç verici aşığılanma, ambargo, sıfır ticaret, yaşadıkları yerin kara ve deniz ile irtibatının kesilmesi vs de cabasi.

Neyse, bu kisimdaki cahilligi gecelim, asil konuya geleyim.

1948'deki sureci biraz ozetleyen bir yaziyi ekleyeyim, belki 'cahil cuhelalar' neler olup bittigini, Araplarin durduk yere mi durmadik yere mi saldirdigini gorur:

“1929′da Zürih’deki kongrede “millî yuva” Yahudi Devleti olarak aniliyor, Akabinde Filistin’de gerçeklesen göste­ride bir çok Arap ve Yahudi ölüyor.

1936′da Yahudi göçmenlerinin sayisinin Ingilizlerin koydugu kotayi bile asmasi Filistinlilerin silahli ayaklanmaya baslamalarina sebep oluyor. Bu kargasada Yahudiler 10.000 kisilik silahli “Haganah”i kuruyor.

1939′dan itibaren baris görüsmeleri basladi. Ingiltere ayaklanmanin büyüyüp, sömürgeci emellerinin sekteye ugramasindan korktugundan, Yahudi yerlesimcilerin azalmasi yönünde baski yapip, Yahudilerin formal bir ordu kurma­larinı da reddetti. Ancak Yahudi gerillalari Irgun ve Haganah düzenli saldirilara çoktan baslamislardi.

1946′da Amerika’daki seçimleri Truman kazandi ve Filistin’de iki devletin kurulmasini destekledigini açikladi. In­giltere 1947′de konuyu BM’ye havale ederek bölgeden çe­kildi. Ayni yil BM tarafindan kabul edilen “Filistin taksim plani” iki bagimsiz devlet kurulmasini ve Kudüs’ün ulusla­rarasi bir sehir olmasini öngörüyordu. Ancak bu da sürecin devamindan baska bir sey demek degildi; nitekim:

1) Nüfusun %31′i Yahudi oldugu halde Filistin’in %56’si Yahudi Devleti’ne birakildi. Bu bölgede yasayan nüfusun yarisinin da tüm etnik temizlige ve göçe zorlamalara ragmen Araplar olusturuyordu.

2) Yahudilere ayrilan topragin %90′i ve narenciye agaçlarinin da %87’si resmen Filistinlilerindi ki, bu Filistin tarafinin iktisadî gelisimini baltaliyordu. Böylece Yahudi devletine ve diger ülkelere bagimli bir devlet olmus olacakti.

3) Bu karar göçe zorlanmis 3.200.000 Filistinli mülteci­nin ülkelerine dönmesini de içeriyordu. Ancak Israil tara­findan buna müsaade edilmedi, aksine tüm Filistin’e yayi­lan Siyonist terörü 750.000 Filistinlinin daha sürülmesine neden oldu.

Köyler basilip, köylüler yerlerinden edildi, direnenler katledildi, çocuklu kadinli 254 kisinin katledildigi Dir Yasir katliami bu saldirilardan sadece biriydi. Katliami Irgun ve Israil’in Özgürlügü komandolari gerçeklestirdi.

BM kararindan sadece 6 ay sonra durum suydu: Siyo­nistler Kudüs’ü ikiye böldüler ve Ürdün’le paylastilar. Filis­tin’in %77’sini isgal ettiler. 340 köy, sehir yikilmis, nüfusun %70′i sürgün edilmisti. Filistin toplumunu mahveden bu yil “nakbah (felaket)” adiyla anilmaya baslandi. (Nakbah’i takip eden 1,5 yil içinde sürgün edilen Filistinlilerin yerine 648.000 Yahudi yerlestirildi.)


Ve tum bunlardan sonra Araplar 'durduk yere' saldiriyor. (Bu 1948'e kadar olani. Daha sonrasi da var.)

Kuzum siz BM'nin, bu kukla haliyle bile 1948'den beri İsrail icin kac "kinama", "isgal ettigin yerlerden cekil" bildirisi yayinladigini biliyor musunuz? Hatirlayabildigim kadar ile 200'e yakin.

Nasil insanlik, nasil vicdan var sizin gibilerde bilmiyorum. Bunu gectim, bilmeden, tarihte neler olup bittigine dair okumalar yapmadan nasil olur da biliyormus gibi, kesin ve emin yorumlar yaparsiniz? Nasil bir curet bu? Cahil cesur olur sozunun dogulanmasi mi?

Elbette Hamas'in da El-Fetih'in de sucu var. Bunlar İsrail'in asli sucunu ortadan kaldirmaz ki? Filistin surecindeki asli haksizligi ortmez ki bu? Olaylarin bu noktaya nasil geldigini, hamas'in El-Fetih'in nicin dogdugunu gormezden getirir mi? A.Turan'da yazdıklarında sonuna kadar haklı. Ama yazdiklariniza, cok alakasiz bicimde referans goterdiginizi gorse kalemini kirardi, emin olun.

Tarihi carpitmak ve tum bu olaylara sebep olan sureclerdeki kok sebepleri gormezden gelmek hem cahillik hem vicdani korluktur.

Beyniniz propaganda makinelerinin igdisine maruz kalmis haberiniz bile yok. Yakisir.

bliyaal dedi ki...

Şüphesiz Vakit gazetesi Türkiye’deki İslâmî kesimi tek başına temsil edemez, ama o da bu kesimin bir parçası ve yaptıkları aynı kesim tarafından sürekli olarak görmezden geliniyor. Bunun en güzel örneğini Hüseyin Üzmez meselesinde gördük. Zaman gazetesi tam manasıyla sessiz kalırken, Yeni Şafak bir süre de olsa dayanabildi. Sanırım bazı başörtülü kadınlardan gazeteye çok cılız bir kınama geldi. Onun dışında bir şey olmadı. Sonuçta aynı kesim kim ne yaparsa yapsın, kendilerinden olduğu sürece bu kişileri koruyor.

Hem Turan Alkan hem de Ahmet Selim iyi demişler. Alkan’ın aşağıda yazdığı tipte şeyler yüzünden Fethullahçılardan küfür yemesine şaşırmadım. Bu tür şeyleri Fethullahçıların hep yaptığı biliniyor.

Ne var ki Hamas, "ben bunun altında kalmam, öcümü alırım" yaklaşımıyla kendi insanını çıtır çıtır tüketiyor. Hani o gösterilerde sabi sıbyanın, çocuk takımının öne itilmesini hatırlıyorum; niçin böyle şeyler hep bu coğrafyada oluyor? Bu küçük hadiselerin arasında bir bağıntı yok mu? Ondört onbeş yaşında çocuğun eline silahı veriyorsun, "sen öldür, biz sana bakarız" diyorsun, nâmusunu kurtarıyorsun. Nasıl bir namustur ki bu?

Ahmet Selim de benim bahsettiğim şeyin aynısını demiş:

Eylemi yapanlar kim? Müslümanlar. Hayatını kaybedenler kim? Müslümanlar. Resim yahut herhangi bir çekim görüntüsü yok. Ahval-i âdiyeden sayılıyor! 30 kişinin içinde siviller, kadınlar, çocuklar yok mu? Tabii ki var. Eylem zaten halkın içinde, kalabalıklar ortasında yapılıyor. Bu eylemlerin tipik karakteri böyle. Çarşıda, sokakta, kalabalıklar içinde gerçekleştiriliyor.

Arap ülkeleri kendi kadınlarını çöp torbası misali çarşafa sokup yaşamdan dışlamaktan, gençlerinin peşine ahlâk polisi takıp eğlenenleri hapse atmaktan, erkeklerin saç ve sakal kesimine varıncaya değin insanların kılık kıyafetine karışmaktan, petrolden gelen paraları şeyhleri ve kraliyet ailesi kendi keyifleri için yemekten, özgür düşünceyi bastırmaktan, yani insanların doğal hakları olan şeyleri engellemekten vazgeçmedikçe, bu bölgenin içinde bulunduğu sefaletten kurtulmasına imkân yok. Bu ülkeler değişmek istiyorlar mı? Kastettiğim, aynı zamanda bizim de kendimiz için istediğimiz Batı tarzı bir demokratik düzene geçmek istiyorlar mı? Görünen o ki, buna niyetleri yok. Bu durumda bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

Şunu sorayım: Ortadoğu’da El-kaide ve Hamas gibi örgütlerin yaptıklarına karşı çıkanlar, yani bir İslâmî muhalefet var mı? Varsa, bu ne kadar güçlü? Halktan ne kadar destek görüyor? Peki, halk onların haklarını savunduğunu söyleyen örgütleri yaptıkları yüzünden, örneğin öldürdükleri masum siviller yüzünden eleştiriyor mu? Yaptıklarını yanlış buluyor mu? Unutmayın, bu örgütler militanlarını halktan topluyorlar. Eğer öyle değilse yukarıda dediklerime dönüyoruz.

mr. brooks dedi ki...

bliyaal ilk iki paragrafta soylediklerinizin gercekle alakasi olmasa da cevap vermeyi gereksiz buluyorum.

suat bey'in de kalemine saglik. sahsen karsi ciktigim nokta hamas'tan ibarettir, bu da ortadogu halkinin psikolojisiyle alakali.

a.selim'in yazısının son kismi ve ozu soyleydi:

"Çözüm'ün ilk şartı; Ortadoğu'ya, onun içinden değil, dışarısından, normal'in ufkundan ve perspektifinden bakabilmektir."

Mert Nuhoglu dedi ki...

Çok büyük yanlışlar içeren bir metin olmuş. Bir kere, İsrail-Filistin çatışmasıyla Türkiye-Ermeni çatışması birbirinden yapısal, tarihsel, ahlaki açıdan tamamen farklı olaylar. Benzerlikler son derece cüzi ve ayıklanmış bir şekilde kurulabilir.
İkincisi, Hamas'ın ve diğer Filistinli grupların intihar bombaları gibi terörist faaliyetlerini kınamakla yetinebilirsiniz. Fakat bunları kınamakla kalmıyor, İsrail'in ölçüsüz güç kullanımını meşrulaştırıyorsunuz. Bu çok tutarsız bir çıkarım. İsrail ile Hamas'ın hatalı politikaları birbirine denk görülemez; çünkü biri egemen bir devlet, diğeriyse devlet olmak için çabalayan bir grup. Devletlerin sorumlulukları, bireylerin ve grupların sorumluluklarıyla kıyaslanamaz. Devlet güç sahibidir. Gücüyle barışı da tesis edebilir, terörü de oluşturabilir. Filistin topraklarındaki hakim güç İsrail devletidir. Dolayısıyla bu topraklarda ortaya çıkan terör faaliyetlerinden de İsrail devleti birinci derecede sorumlu sayılır. Tabi ki, intihar bombacılarına karşı savunma hakkı var İsrail devletinin. Fakat bu hak, dev bomba ve uçakları masum insanların üzerine göndermeyi, asla meşrulaştıramaz.
Burada ben kendi yorumumu bitiriyorum; fakat daha çok hatalar var, yazıda.

Blog Sahibi dedi ki...

Degerli Yorumcular,

Bu yazinin konusu daha once de belirttigim gibi Israil-Filistin savasi degil. Yazinin konusu guclu bir devlet ile gucsuz bir grup arasindaki mucadele. Bu mucadelede de hakli olan taraf guclu devlettir. Bana dansoz gibi "yok Turk-Ermeni mucadelesi ile Israil-Filistin mucadelesi birbirinden cok farkli" ya da "Turk-Kurt mucadelesi Israil-Filistin mucadelesinden cok farkli" ayaklari cekmeyin. Siz kendi kendinizi kandirabilirsiniz ama ben yemem.

Yazi da ayrica sunu soyluyorum: Turk-Kurt, Turk-Ermeni, Israil-Filistin mucadelelerinde orantisiz olarak guc kullanmis bile olsalar, orantisiz olarak masum insanlari oldurmus bile olsalar hakli olan taraf Turkiye ve Israil'dir. Israil'i yaptiklarindan dolayi karaliyorsaniz ayni sekilde Ermeni ve Kurt meselesinde Turkiye'yi de karalamaniz gerekir diyorum.

Durustseniz, tutarliysaniz bu cerceveden yorum yapin.

Durust degilseniz ve partizan yorum yapiyorsaniz yine Israil'i kollayan yorumlar yapmaniz gerekir. Turkiye'nin bolgedeki en guclu muttefiki Israil'dir, hatta su siralar Israil'den PKK ile mucadele etmek icin silah almaya calisiyoruz. Israil'e ofke kusarak Tayyip'i zor durumda birakiyorsunuz. Adam sizin onunuze ciktiginda Israil'e laf etmek zorunda kaliyor, ikili gorusmelerde ise Israil'e yag yakmak durumunda kaliyor.

Politika oyle bir istir ki adama dun ak dedigine bugun kara dedirtir. Politikaci da sonunda dayanamayip "dun dundur bugun bugundur" der.

Tekrar soyleyeyim, yazinin konusu Israil-Filistin savasi degil, guclu-gucsuz mucadelesi. Ona gore yorum birakin, dansoz gibi kivirmayin.

Unknown dedi ki...

"Biraz yüksekten atiyor gibi gelecek ama Türkiye'de bu "kahrolsun masum sivilleri öldüren Israil" korosu ve onun buradaki cahil-cühelâ temsilcilerine mukabele etmek amacinda degilim. Birincisi Israil'i Yahudiler isgal etmedi, önce basta Ingilizler olmak üzere Bati onlari oraya yerlestirdi, basta Müslümanlar ve Yahudiler Ingilizler'e karsi savastilar, Ingilizlere havlu attirip defettiler. 1947'de UNO toplandi, bugün Israil diye bildigimiz yerin %56'sini Israil'e verdi. 1948'de Ingilzler gider gitmez ne kadar Arap memleket varsa ISrail'e saldirdilar, agizlarinin payini aldilar, Israil payini %77'ye cikardi. O zamandan beri de afedersiniz göt kadar Israil bilmem kac kati Arap ülkelerine kök söktürüyor."

Cüneyt, ne kadar da ...... Sırf yorum silinmesin diye yazdığım sana layık sıfatı daha sonra sildim.

Türk hükümeti ile de Arap ülkeleri ile de ilgili söylenecek binlerce şey var. Türkiye'nin Kürtlere asimilasyon uyguladığını ama başaramadığını, PKK belasını kendi başımıza bela ettiğini inkar eden yok. Arap devletleri ise bambaşka bir alem. Kendi menfaatlerini bölgede hesabı olan müstevlilerin menfaatleri ile tevhid ettikleri bir gerçek. Bunları biliyoruz. Sapla samanı sen karıştırıyor olabilirsin ama herkesi kendin gibi sanma.

En başta Yahudi ve Müslümanlar İngilizlere karşı savaştılar ama birlikte değil. Deir Yassin müslüman katliamı İsrail kurulmadan önce yapıldı.

İsrail daha kuruluşundan meşruiyeti olmayan bir ülke. Ve varlığını savaşa ve kana dayandırmış bir ülke. Sonuç itibariyle meşruiyeti olmayan İsrail'in bu bölgede bir geleceği yok. Bugünkü mitingde bunu bir daha hissettim.

Güce tapanlar tapmaya devam etsin. Sen veya Ekonomix..farketmez...Biz buradayız...Görevimizin başındayız...

bliyaal dedi ki...

Ekonomix güzel izah etmiş durumu. Ama bence burada biraz da beyhude bir çaba var. Dalga geçmek için söylemiyorum, ama İslâmcılar laf anlamazlar. Biz ne kadar yazarsak yazalım, onlar yine bildiklerini okumaya devam edecekler, işlerine gelmeyen kısımları görmezden gelecekler. Çifte standart her zaman için bu kesimin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bırakalım onlar istedikleri gibi konuşsunlar, nasıl olsa İsrail de kendi bildiğini okuyarak Gazze’yi dümdüz ediyor ve ilerlemeye devam ediyor. Lafla peynir gemisi yürümüyor.

Unknown dedi ki...

bravo size...israil konsolusluğundan arıyorlar...ödül ve vatandaşlık verecekler size...

KS dedi ki...

Türklerin olaylara bakışında bir tutarsızlık görmüş olabilirsiniz. Fakat ahlaklı ve erdemli tavır, "Ermeni ve Kürtlere bunları yapıyorsunuz öyleyse İsrail'i destekleyin" olamaz. Aksine "İsrail'e bu kadar kızıyorsanız, Ermeni ve Kürt meselelerindeki tavrınızı gözden geçirin" demek gerekir. Ama tabi sizin ahlak ve erdem gibi kaygılarınız varsa.

Ayrıca tavrınız, bu düşüncenizi İsrail'in vahşetine karşı hareketsiz ve tepkisiz kalma gerekçesi yapmaya kadar vardığını gösteriyor. Şovenist ırkçıların "Araplar bizi arkadan vurdu öyleyse Allah belalarını versin" demelerinden farklı yok bunun.

İnsanoğlunun vicdansızlıkta sınır tanımadığını gösteriyorsunuz. Yazıklar olsun!!!

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Suat Bey,

Ekonomix baska bir konu icin dansöz gibi kiviriyorsunuz demis, ben de size ayni seyi söyleyecegim. Israil devletinin nasil kuruldugu, o baglamda Yahudilerin oraya nasil yerlest(irild)igi hepimizin malumu, bunlari bana kronolojik olarak saymaniz da birsey ifâde etmiyor.

"1948'de Ingilzler gider gitmez ne kadar Arap memleket varsa ISrail'e saldirdilar, agizlarinin payini aldilar" demis İ.Cuneyt.

Bundan daha guzel cahillik mi olur? Tarihten habersiz yorumlar. Kendimi bir an Hurriyet gazetesinin okuyucu yorumlari kosesinde hissettim.


Niye? Yalan mi? 1947’de UNO toplaniyor, 29 Kasim’da taksim planina OK (33’e 13 oyla) veriyor, 1948’de Britanya cekiliyor, 14 Mayis’ta Israil devleti kuruluyor, ayni gün de facto Amerika, 4 gün sonra da de jure Rusya taniyor. Menahem Begin UNO’nun bu karari sonrasinda ne diyor biliyor musunuz? „Araplar’in UNO planini kabul etmeleri en büyük korkumdu. Bu durumda agir bir trajedi yasayacaktik, dünyadakileri Yahudileri barindirmak icin cok kücük bir Yahudi devleti olacakti.

Ama Arap ligi ne yapiyor, 14 Mayis’ta gün sektirmeden Israil’e saldiriyor.

Simdi söyle kardesim, yukarida yazdigim cümlenin neresi yanlis?

Sizin copy-paste yöntemiyle yemlendiginiz sayfada söyle yaziyor:

1946'da Amerika'daki seçimleri Truman kazandi ve Filistin'de iki devletin kurulmasini destekledigini açikladi. Ingiltere 1947'de konuyu BM'ye havale ederek bölgeden çekildi. Ayni yil BM tarafindan kabul edilen "Filistin taksim plani" iki bagimsiz devlet kurulmasini ve Kudüs'ün uluslararasi bir sehir olmasini öngörüyordu. Ancak bu da sürecin devamindan baska bir sey demek degildi; nitekim:

1)....
2)....
3)....

Köyler basilip, köylüler yerlerinden edildi, direnenler katledildi, çocuklu kadinli 254 kisinin katledildigi Dir Yasir katliami bu saldirilardan sadece biriydi. Katliami Irgun ve Israil'in Özgürlügü komandolari gerçeklestirdi.

BM kararindan sadece 6 ay sonra durum suydu: Siyonistler Kudüs'ü ikiye böldüler ve Ürdün'le paylastilar. Filistin'in %77'sini isgal ettiler.....


Arada Israil’in bu %56’dan cikip %77’yi nasil isgal ettigini, Araplarin saldirisini, basta Araplarin ilerleme kaydettiklerini fakat savas sürdükce Israil’in baskin ciktigini de yazsa yaziyi kaleme alan arkadas iyi olacak.

Tam bu dönemde Misir'in Israil karsiti fedaileri egitineye baslamasi ve Nasir'in önderliginde güçlenmesi Misir'in isgalini gündeme getirdi. Nasir derhal "olaganüstü tehlikeli fanatik" olarak gösterilmeye baslandi. Zaten Amerika ve batinin çikarlarina aykiri her harekete karsi gelistirilen ideolojik savasin en önemli stratejilerinden biri lideri (Castro, Humeyni, Nasir, Saddam) ya da hareketi "irrasyonel, tehlikeli, fanatik" olarak göstermek olmustur, hala da öyle devam ediyor.



1956'da Israil Misir'a girdi. 1967'ya kadar Süveys kanalina kadar Misir topraklari, Suriye'ye ait Golan tepeleri Misir idaresindeki Gazze seridi, Kudüs, Bati Seria isgal edildi.


Israil erken davranip 395 parasütcü ile Sinai’ye atlayip Süveys kanalinin 72km yanina inip akabinde Sinai’yi tank birlikleriyle isgal etmeseydi Misir ne yapacakti? Ben Israil iyi yapti ya da saldirmadi demiyorum, adamlar sadece güclü olanin, akilli olanin yapacagini, Misir bunlara saldirmadan onlara saldirmayi tercih etmisler. Bu kadar basit. O kadar ki Misir ordusu adam gibi bir ricat bile gerceklestiremedi. Askeri acidan bakarsaniz tam bir basari.

Copy-Paste yaptiginiz sayfada Nasir’in ayni planlarinin 1967’de bir defa daha suya düstügünü yazmamis yaziyi yazan arkadas. 1967’de gene Müslüman camiasi Nasir etrafinda toplanip Israil’e saldirma planlari yaparkan 5 Haziran’da Israil Misir’in 340 savas ucaginin 309’unu bombalar, sonrasi malum, Nasir’in sonu.

Ve tum bunlardan sonra Araplar 'durduk yere' saldiriyor. (Bu 1948'e kadar olani. Daha sonrasi da var.)

Araplarin durduk yerde saldirdigini nerede yazdim? Agzima söylemedigim laflari koymayin.

Kuzum siz BM'nin, bu kukla haliyle bile 1948'den beri İsrail icin kac "kinama", "isgal ettigin yerlerden cekil" bildirisi yayinladigini biliyor musunuz? Hatirlayabildigim kadar ile 200'e yakin.

Önceki mesajimda demisim, Israil „hukuk devleti“ olmayi coktan birakti, haksiz durumda diye.

Nasil insanlik, nasil vicdan var sizin gibilerde bilmiyorum.

Tarih vicdan, insanlik vs. gibi olgularla tartisilmaz, ögrenilmez de. Tarih tahlilinde ve ders cikariminda vicdaninizi da insanliginizi da bir kenara koymassaniz cok aglarsiniz, „sömürgen bati, mazlum müslümanlar“ diye. Islam aleminin cogunlugu da aglamakla mesgul zaten. Bir aglayip bir „kahrolsun Israil, kahrolsun Amerika“ diye sövüyoruz. Bu bir.

Bunun disinda tarih birincisi ne idügü, yazari belirsiz yazilari internetten copy-paste yapilarak tartisilmaz, bu iki. „Bagimsiz demokrasi, sosyalizm icin, emperyalizm ve oligarsiye karsi Yürüyüs“ dergisi, Hatira.net, masalca.com, turkforum.net, mykarizma.nl tarih konularinda ciddiye alinacak referanslar degildir.

Tekrar edeyim, Israil’in kurulus serüveni, Osmanli’nin cöküsünden bugüne olan serüveni burada sayfalarca sittin kaynaktan da getirseniz önemi yok. O yüzden gene sagdan soldan bir seyler kopyalayip mastürbasyon yapmayin, okumaya niyetim yok zaten.

Internet cikti, punduna getirip blog acan kekemeler kendilerini hatip zannediyorlar.

Unknown dedi ki...

Sina veya Arapça Sina'a yarımadasına İbranice Sinai diyen birinin bilgisinin kaynağı ya da sözde tarafsızlığı ortada. Allah dostlarınızla mutluluk versin.

Unknown dedi ki...

ÇALINTI TOPRAKLAR ÜZERİNDE UZATMALARI OYNAMAK

Gilad Atzmon*

İsraillerle konuşursanız küçük dilinizi yutarsınız. İsrail Hava Kuvvetleri, gün ışığında yüzlerce sivil, yaşlı, kadın ve çocuk cinayeti işlerken, İsrail halkı bu şiddet destanında asıl kurbanların kendileri olduğuna inandırmaya başarabilir.

İsrail halkıyla aşina olanlar onların hayatlarında hüküm süren savaşın kökleri hakkında tamamen bilgisiz oldukları gerçeğini fark edecektir. İsrailliler sıklıkla İsrail jargonunda anlamlı tuhaf savlar ortaya sürmelerine rağmen, bunlar Yahudi mahallesi dışında işe yaramaz. Bunlardan biri: “Bu Filistinliler neden bizim (İsrail) toprağı üzerinde yaşamakta diretiyorlar ki, neden Mısır, Suriye, Lübnan ya da diğer bir Arap ülkesine gitmiyorlar?”. Diğer bir İbrani bilgelik incisi de, “Filistinlilere ne oluyor? Onlara su, elektrik, eğitim veriyoruz ve onların yapmak istedikleri bizi denize dökmek” diyecektir.

Şaşılacak şekilde, İsrailliler arasındaki sözüm ona “sol” ve hatta eğitimli “sol” bile, Filistinlilerin kim olduğunu, nereden geldiklerini ve neden direndiklerini anlamayı başaramaz. Filistin’in Filistinliler için vatan olduğunu kavrayamaz. Mucizevi olarak İsrailliler, İsrail’in, Filistin halkının harcama pahasına, Filistin toprağında, Filistin köylerinde, kasabalarına, tarlalarında ve bahçelerinde kurulduğunu anlamayı beceremez. İsrailliler Gazze ve bölgedeki mülteci kamplarındaki Filistinlilerin aslında Ber Shive, Yafo, Tel Kabir, Şeyh Munis, Lod, Hayfa, Kudüs ve diğer kasaba ve köylerden yerlerinden edildiklerini bilmez. Eğer İsraillilerin kendi tarihlerini nasıl bilmediklerini merak ediyorsanız, cevap basittir, onlara öğretilmez. İsrail-Filistin çatışmasına neden olan şartlar kültürleri içinde iyi saklanmıştır. Bölgedeki 1948-öncesi Filistin uygarlığı silinmiştir. Yerli Filistinlilerin 1948’deki etnik temizliği Nakba, İsrail müfredatında yoktur. Hatta İsrail resmi ya da akademik toplantılarında bile tartışılmaz ve adı geçmez.

Neredeyse her İsrail kasabasının tam merkezinde, epey tuhaf, neredeyse soyut bir boru işi, 1948 abidesi yer alır. Bu tesisat işinin adı Davidka’dır ve aslında 1948’de kullanılan İsrail havan topudur. İlginç olan şudur ki Davidka aslında inanılmaz etkisiz bir silahtır. 300 metreden uzağa işlemez ve çok sınırlı zarar verir. Davidka’nın zararı asgari olsa da, oldukça fazla ses çıkarır. Resmi İsrail tarih anlatımına göre, Araplar, yani Filistinliler, Davidka’nın sesini uzaktan duyduklarında hayatları için kaçışırlarmış. İsrail anlatımına göre, Yahudiler, yani “yeni İsrailliler”, biraz havai fişek yapar ve “Arap ödlekler” aptallar gibi kaçarlarmış. İsrail resmi anlatımında, Davidka’nın öncesinde gelen genç IDF ve paramiliter birimlerinin yaptıkları katliamlardan bahsedilmez. Aynı zamanda Filistinlerin topraklarına ve evlerine dönmelerini yasaklayan ırkçı kanunlardan da iz yoktur.

Yukarıda anlatılanın anlamı oldukça basittir. İsrailliler tamamen Filistin davasından bihaberdir. Yani Filistin davasını sadece kanlı mantıksız bir delilik olarak yorumlayabilirler. İsrail’in Yahudi merkezci soliptik evreninde, İsrailli masum bir kurbandır ve Filistinli barbar bir katilden başka bir şey değildir.

İsrailliyi geçmişiyle ilgili karanlıkta bırakan bu mezarsı durum, herhangi bir gelecek uzlaşı olasılığını da yok etmektedir. İsraillinin çatışmayla ilgili idraki asgari olduğu için, “düşmanı” temizlemek ya da yok etmek dışında herhangi bir muhtemel çözümü tasavvur edememektedir. Tüm İsraillilerin bilmesine izin verilen yegane şey Yahudi acılamasının fantezi anlatımlarıdır. Filistinlilerin acısı onların kulağına tamamen yabancıdır. “Filistinlilerin dönme hakkı” ona matrak gelmektedir. Hatta en ileri “İsrailli insancıllar” bile, toprakları yerli sakinlerle paylaşmaya hazır değillerdir. Bu Filistinlilere, her şeye rağmen özgürlükleri dışında başka seçenek bırakmamaktadır. Açıkçası, İsrail tarafında barış için bir muhatap yoktur.

Bu hafta Hamas’ın balistik yetkinliği hakkında daha fazla şey öğrendik. Besbelli ki Hamas İsrail’e uzun zamandan daha fazla olarak itidalli olmuş. Güney İsrail’e çatışmayı yaymaktan hep kendini geri tutmuş. Bana göre Sderot ve Ashkelon’a tek tük düşen Kassam füzeleri bana esaret altındaki Filistinlilerin verdiği mesajlarından başka bir anlam taşımıyor. Çalınmış topraklara, ev arazilerine ve bahçelere verilen ilk mesaj, “Ey sevgili toprağımız, seni unutmadık, senin için burada hala savaşıyoruz, er ya da geç geri geleceğiz, bıraktığımız yerden yeniden başlayacağız” diyor. Ancak mesaj aynı zamanda da İsraillilere de: “Siz, oradakiler, Sderot, Beer Sheva, Ashkelon, Ashdod, Tel Aviv ve Hayfa’dakiler, farkında olun ya da olmayan, çalıntı topraklarımız üzerinde yaşıyorsunuz. Hemen toplanmaya başlasınız iyi olur çünkü zamanınız doluyor, sabrımızı tükettiniz. Bizlerin, Filistin halkının, kaybedecek artık hiçbir şeyi yok”.

Bununla yüzleşelim, İsrail’deki gerçekçi durum daha çok ölümcüldür. İki yıl önce Hizbullah roketleri kuzey İsrail’i vurdu. Bu hafta Hamas, İsrail’in Güney’ine balistik intikam kokteylleri servis edebileceğini ispatladı. Hizbullah ve Hamas’ın her iki durumunda da, İsrail askeri cevap veremedi. Sivilleri öldürebileceğinden şüphe yok fakat roket atışlarını durdurabilmekten aciz. IDF, ya tüm İsraillin üzerini örtecek bir beton tavan yapacak ya da koruyamayacak. Belki de ilahi nihayette bunu planlıyorlardır.

Ancak hikayenin sonundan daha çok uzağız. Hatta daha başındayız. Her Orta Doğu uzmanı, Hamas’ın Batı Şeria’nın kontrolünü saatler içerisinde ele geçirebileceğini bilir. Aslında, Batı Şeria’daki PA ve Fetih kontrolü IDF sayesindedir. Hamas, Batı Şeria’yı aldığında, İsrail’in en büyük nüfus merkezi Hamas’ın merhametine kalacaktır. Bunu göremeyenler için söyleyelim, bu Yahudi İsrail’in sonu anlamına gelmektedir. Bugün, üç ay sonra ya da beş sene sonra olabilir; olay “eğer”den çok “ne zaman”dır. Tüm İsrail Hamas ve Hizbullah’ın füze menzilinde olduğunda, İsrail toplumu çökecek, ekonomisi iflas edecektir. Kuzey Tel Aviv’deki müstakil bir villanın fiyatı, Kiryat Shmone ya da Sderot’taki kulübeyle aynı olacaktır. Tel Aviv’i tek bir füzeyle vurulduğu zaman, Siyonist rüya sona erecektir.

IDF generalleri bunu bilir, İsrailli liderler de. Bu nedenle zaten Filistinlileri yok etmek için bu savaşı başlattılar. İsrailliler Gazze’yi işgal etmeyi planlamıyorlar. Orada istedikleri bir şey yok. Tek istedikleri Nakba’yı bitirmek. Filistinlileri silmek için üzerlerine bombalar yağdırıyorlar. Filistinlilerin bölgeden gitmesini istiyorlar. Açıkça görülüyor ki işe yaramayacak, Filistinliler kalacak. Sadece kalmayı istedikleri için değil, İsrail ölümcül taktiklerini uyguladığı sürece topraklarına dönüş günleri yaklaştığı için.

İsraillinin gerçeklerden kaçtığı yer de tam burası. İsrail, “dönüşü olmayan noktayı” çoktan geçti. Yok olmaya mahkumiyeti, Filistinli siviller üzerine attığı her bombaya nakşediliyor. İsrail’in kendini kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Çıkış stratejisi yok. Çıkış yollarını müzakere edemez çünkü ne İsrailliler ne de liderliği çatışmadaki temel parametreleri anlayabilmiş değil. İsrail’in harbi sonlandıracak askeri gücü yok. Filistin’den çıkan liderleri öldürmeyi başarabilir, senelerdir de yaptığı bu, buna rağmen Filistin direnişi ve mukavemeti zayıflayacağına daha da güçleniyor. İlk intifada da bir IDF generalinin öngörüsünde olduğu gibi: “Kazanmak için Filistinlilerin yapması gereken tek şey hayatta kalmak”. Hayatta kaldılar ve gerçekten de kazanıyorlar.

İsrail liderleri de bunun farkında. İsrail şimdiden her şeyi denedi, tek taraflı çekilme, aç bırakma ve şimdi de soykırım. Demografik tehlikeyi sıkı bir Yahudi gettosuna dönüştürerek savuşturmayı bile düşündü. Hiçbir şey işe yaramadı. Hamas siyaseti görünümündeki Filistin mukavemeti bölgenin geleceğini tayin edecektir.

İsraillilere kalan tek şey, körlüklerine ve şimdiden hazır ve nazır ölümcül kaderleri olduğu gerçeğinden kaçmaya sıkıca sarılmaktır. Aşağıya doğru yuvarlanırken, İsrailliler bilindik çeşitli kurban ilahileri söylemeye devam edeceklerdir. Benmerkezci üstülükçü gerçekle doldurulmuş olarak, başkalarına yaşattıkları acılara şimdilik kör olarak kendi acılarına boğazlarına kadar gark olacakları günler uzak değildir. Benzersiz şekilde İsrailliler başkaları üzerine bombalar bırakırken birleşik bir topluluk gibi davranmalarına rağmen, biraz canları acıdığında incinebilir masumiyetin ayrık birimlerine, monatlara dönüşmeyi başarırlar. Benlik bilinciyle ve geri kalanlar tarafından algılanan görünümleri arasındaki bu tutarsızlık İsrailliyi canavar bir soykırımcıya dönüştürür. İsraillin kendi tarihini idrak edememesinin de nedeni bu tutarsızlıktır, kendi Devletleri’ni yok etmek sürekli ve sayısız teşebbüslerini kavramalarını da bu engeller. İsraillilerin Shoah’ın (Nazi Soykırımı’nın İbranicesi) anlamını idrak etmelerini ve bir sonrakini önleyebilmelerini engelleyen de aynı tutarsızlıktır. Bu tutarsızlık İsraillileri insanlığın bir parçası olmaktan alıkoyar.

Bir kez daha Yahudiler bilinmez bir kadere doğru yola çıkmak zorunda. Bir nebzeye kadar, kendi yolculuğuma az evvel başladım.

*İsrailli dünyaca tanınmış müzisyen.
http://www.timeturk.com/Israil,-Filistinde-artik-uzatmalari-oynuyor!-44343-haberi.html

Unknown dedi ki...

her insaf ve izan sahibi son yazıyı okumalı...

Adsız dedi ki...

İ.Cuneyt,

Hem İsrail'i kutsamak, varligini mesrulastrmak, isgali gozden kacirmak icin Araplar İngilizler gittigi gibi saldirdi diyor, ben el insaf, neler olmus da bunlar olmus deyip kronolojiyi dokunce de once kivirtiyor sonra 1948'den oncesinden vazcayip 1968'e atliyor. Yuh olsun boyle omurgasizliga. Hic olmazsa yazdiginizin ardinda durun.

Hem tum yorumda İsrailin kicini yaliyor, bu olaylarin tarihcesini gormezden geliyor sonra utanmadan İsrail hukuk tanimaz dedim ya diyor. Bastan beri hukuk tanimaz bir devlet icin neyin zirvasini yapiyorsunuz o halde? Dansoz gibi ne yazdigi neyi savundugu belli degil.

Bircok Yahudi formunda bu konulari tartistim. İnsafli, bu olanlardan dolayi kendi irkindan siyonistlere lanet okuyan, feryat eden, adaletsizlige isyan eden Yahudiler tanidim oralarda. Onlar kadar olamiyorsunuz. (Sina'yi Sinai yazdiginiza gore belki de onlarin siyon cephesindensinizdir. Boyle kendisini bu cepheden gosterip 'ozelestiri' ayagina icindekileri kusan cok cift karakterli tanimisligim var.)

Acin da İsrail'in Haaretz gazetesindeki bazi yazilari, yorumlari okuyun da, su kic yalayiciliginizdan, vicdani korlugunuzden utanin.

Uslubunuzun da, insanliginizin da, vicdaninizin da Allah belasini versin.

Sizin gibiler insansa, ben insan falan degilim.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Suat Bey,

Insanlara dolayli yolla da olsa bela okumak adetim degil, dolayisiyla mukâbele edemeyecegim, özür dilerim.

Siz kendinizin bir hayvan oldugunuzu belirtmissiniz metninizin sonunda, fakat ben gene sizi insan yerine koyup icerige dair son bir iki sey söylemek istiyorum.

1947’deki Birlesmis Milletler toplantisindan önce olanlari sizin yukarida dandik bir metinden copy-paste yöntemiyle verdiginiz bilgilerden cok daha detayli biliyorum, merak etmeyin. Temcit pilavi gibi isitip isitip yinelemenizin lüzumu yok. Fakat sizin ve sizin gibi „ama bu haksizlik“cilarin anlamadigi bir nokta var.

1882’de Dogu Avrupa’da pogromlar neticesiyle Israil’e baslayan Yahudi akinindan 1947’ye kadar olan sürec bölgede bir yikim ve yeniden insa dönemidir. Bu dönemde hakli-haksiz aranmaz. Arada 1. Cihan Harbi vardir, Osmanli yenilmistir, elbette galip güclerin hukuku isleyecektir. Sonucta 1917’de Arthur Balfour Yahudiler’e bir vatan vaadettigi zaman elbette ortada bir haksizlik vardir var olmasina ama (hattâ Arthur Koestler bunun üzerine „bir millet ikinci bir milletin memleketini ücüncü bir millete hediye ediyor“ diye elestirmistir, ki cok güzel bir tanimlamadir) bunu „1947’den önce neler oldu ona bakalim, kim önce ates etmis, kim önce baslamis“ anlayisiyla degerlendiremeyiz. Daha dogrusu degerlendirmesine degerlendiriyorsunuz da bunun ne bugün Filistinliler’e faydasi oluyor, ne genel olarak sorunun cözümüne bir yarari dokunuyor. Hele arada yasanan onca savastan sonra.

Benim söylemek istedigim budur, baska bir sey degil. 1947-48’den sonra ise olay gayet mesru bir sekilde uluslararasi hukuk rayina oturmustur. Dolayisiyla bu tarihten sonrasini devletler hukuk cercevesinde cok daha net bir sekilde degerlendirmek mümkün. 1967’de ise Israil ilk defa devletler hukukunu cigner, o zamandan beri benim gözümde bir hukuk devleti olma mesruiyetini kaybetmistir.

Peki bu Israil’i külliyen mahkûm etmeye yeter mi? Bence yetmez. Sizce yetiyor. Tartisilir. Sonucta ortada bir Israil olgusu vardir, Israil’in Araplar tarafindan denize dökülecegini sanmiyorum, öyleyse bir sekilde Israil’in kalici varligi üzerinden tartismak durumundayiz. Israil hukuk disi, hattâ terörist bir devlet olabilir, fakat bu Israil’in orada oldugunu, dünyaca taninan bir devlet oldugu gercegini degistirmez.

Sizin ve sizin gibilerin duygusal yaklasimlarini, kizginlik ve hinclarini da anliyorum fakat bu yaklasim ne tarihin degerlendirilmesinde, ne de gelecek kusaklara ders cikarilmasinda faydali oluyor. Osmanli Imparatorlugu’nun yikilisi ve taksimi basli basina bir „haksizlik“ hikayesidir ona bakilirsa, fakat tarihin tekerlekleri öyle dönmüyor maalesef. Hak-adalet laflari internet forumlarinda cok is yapabilir, fakat gercek hayatta pek öyle olmuyor. Dolayisiyla bunlari tartismada ben anlam göremiyorum.

Israil olayinda „kim önce baslatmis“ ve „kim suclu“ raddeleri gecildi artik. 1947 öncesi olanlari unutun. Bakin dikkatinizi cekeyim, „unutun“ derken sadece bugünkü olaylarin degerlendirilmesi ve cözüm üretilmesinde cok esâmisi okunmaz anlaminda söylüyorum. Yoksa elbette hicbir zaman unutulmayacak kadar aci olaylar.

Dolayisiyla anliyorum hislerinizi de onlarin bugünkü Filistin sorunun cözümüne bir etkisi olmayacak, siz istediginiz kadar „haksizlik, orasi Filistinlilerin’di“ vs. deyin. Israil-Filistin olayi bugün artik bir yumurta-tavuk olayidir. Siz „1947’den önce orasi Filistinlilerin’di, Yahudiler isgal etti“ dersiniz, karsinizdaki fanatik Yahudi de „iyi de Kudüs bizim icin kutsal, benim dinimin dogduru yer, Abdülmelik orada Al-Aksa Camii’ni yaptirmadan önce hep bizim kutsal topraklarimizdi orasi, bal gibi hakkimiz var“ der. Bu böyle gider.

Zaten ondan sonra da Israil bir sürü katliam yapmistir, basta Sabra ve Satila olmak üzere. Bunlar da tabii ki önemli ama gene neticeyi degistirecek pek bir etkisi yok. Siz ister bana küfredin, ister kizin, köpürün ama Sabra ve Satila bile internet forumlari ötesinde Filistin sorununun cözümünde cok da etkili olmaz bu raddeden sonra.

Sahsim hakkindaki ithamlariniza yanit vermeye gerek görmüyorum, beni tanimiyorsunuz, surada yazdigim, belki adam gibi anlatamadigim, belki de sizin hâlen süren olaylar yüzünden duygusalliginizla bayagi yanlis anladiginiz iki satira dayanarak hakkimda ne düsündügünüz pek umurumda degil. Tanisaniz beni zaten yazdiklarinizin elle tutulur yani olmadigini anlarsiniz.

Sinai yazmam da bu konuyla ilgilenmeye basladigim yillar önce elime gecen ilk kaynaklarin büyük cogunlugunun Almanca olmasindan, Sinai Almanca, öyle kaldi, öyle gidiyor. Ibranice’de de ayniymis, bilmiyordum, ögrendim.

Son olarak konuyla ilgili bir bilgi daha vereyim: Dün Misir/Refah sinir kapisinda 40 ambulans, El-Arish havaalaninda da tonlarca tibbî mühimmat bekliyordu. Misir ambulanslarla tibbî mühimmati Gazze’ye gecirmek istiyor, fakat sinir gecislerinin Filistin Kurtulus Örgütü tarafindan kontrol edilmesini talep ediyor. Onu da Hamas kabul etmiyor, ondan gecin, yaralilarin bile Refah kapisi üzerinden Misir’a cikmasina izin vermiyor. Misirlilar sinir kontrolünü Hamas’in yapmasini istemediklerinden ambulans ve mühimmati Israil’in kontrolündeki Karni’den gecirmek istiyorlar, fakat Hamas yardimlarin sadece Refah kapisindan gelmesinde israrci, kabul etmiyor. Kim suclu?

Ortadogu, hele hele Filistin A ak B kara, C hakli D haksiz, E önce oradaydi, F sonra isgal etti türü degerlendirmelerin cok daha ötesinde, bu basit yaklasimlarla cözülemeyecek bir durumda artik. Dolayisiyla bu duygusalligi ne kadar erken terkederseniz olasi bir cözüme ulasmaniz (ulasmak mümkünse tabii) o kadar kolaylasir.

Internette de karsinizdaki herkesi cok ciddiye alip sinirlenmeyin, ne de olsa kimle konustugunuzu bilmiyorsunuz, degmez.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

katliamı haklı gören alçaklara şunu söylüyorum. Filistinliler teslim olsa ellerindeki ekmek bıçakları dahil teslim etseler amerika ve israilin buna cevabı nedir.İsrail 1967 öncesine dönecekmi? Yok diyorsan niye ateşkes, sen vurdun, roket attın, zırvalarını tartışıyorsunuz. Tek çözümü var nerede bulurusa bulsun, nerede olursa olsun her müslümün bir siyonisti etkisiz hale getirmeli kıyamete yakın bu işi çözeriz.

Adsız dedi ki...

Kardeşim kim katliamı haklı görüyor, lafları düzgün yerinden anlayın.

Unknown dedi ki...

1948 öncesine dönülemeyeceği bir kuruntudan ibarettir. 67 sınırları barış için kabul edilebilir. Bir Hudeybiye gibi. Ve mümkün olup imzalansa böyle bir anlaşmaya da saygı gösterip uymak gerekir. Fakat büyük emellere sahip İsrail be böyle bir anlaşmaya razı olur, ne de olsa bile uslu durur.

Kısaca, bölgede İsrail'in bir geleceği yok. Evet şimdi dağınık olabiliriz ama ilelebed böyle gitmeyecek. Reel politika mevcuda değil potansiyele bakarak yapılır vesselam.

Adsız dedi ki...

[Hatali bir link vermisim, onu kaldirip tekrar ekliyorum]

@İ.Cuneyt,

İlk iki yorumunuz ile son yorumunuz arasindaki hem uslup hem de icerik farkinin degerlendirmesini size birakiyorum. Celiskiye dustugunuz noktalarin altindan kalkmaniz -onemliyse- sizin sorununuz, benim degil.

İnsanlar hayvan olamazlar. Cunku hayvanlarin vicdani, dolayisi ile de secme iradeleri yoktur. İnsanlar ya insan ya da gayri insan olurlar. Cunku onlarin iradeleri vardir.

Bunu da belirttikten sonra, sadece iki noktaya degineyim.

"...bunu „1947’den önce neler oldu ona bakalim, kim önce ates etmis, kim önce baslamis“ anlayisiyla degerlendiremeyiz. Daha dogrusu degerlendirmesine degerlendiriyorsunuz da bunun ne bugün Filistinliler’e faydasi oluyor, ne genel olarak sorunun cözümüne bir yarari dokunuyor

Bir dakika. Karsinizdakini aptal yerine koymaya calismayin. Boyle hemen gecistirmek yok. Ben bu degerlendirmeyi tum yorumunuzun tonuna da sizan, İsrail'in hakliligi gorusunuz ve oncesini "İngilizler gitti Araplar hemen saldirdi" kolayciligi ve kayirmaciligi sebebiyle yaptim.1948'den oncesinin Filistinlere faydasinin olmayacagini sagir sultan bile biliyor. İsrail'in 1967 sinirlarina donmesi durumunda varligini tanimayacak Arap kalmadi. (Yukarida linkini verdigim bir yazimda buna deginmistim uzun uzun) Ne var ki biz burada BM toplantisindan taksimat yapan diplomatlar degiliz, vicdani bir tutumu tartisiyoruz. Ve sizin yaptiginiz gibi "araplar saldirdigi icin oluyor bunlar"vari insafsiz genellemelerin nicin vicdanen, ahlaken yanlis oldugunu soyluyoruz. Ahlaki ve vicdani bir tutumu degerlendirirken kime ne faydasi olacak/olmayacak gibi reelpolitik degil hakkaniyet olcutleri ile degerlendirmeyi tercih ediyorum.

Ama dedigim gibi sizin tutarlilik kayginiz yok sanirim, ilk yorumda soylediginiz/ima ettiginiz herseyi aniden degistirebiliyorsunuz. Bilmiyorum, belki de siz yanlis anlattiniz ya da ben yanlis anladim.

Sonuc itibari ile sizin "Benim söylemek istedigim budur, baska bir sey degil. 1947-48’den sonra ise olay gayet mesru bir sekilde uluslararasi hukuk rayina oturmustur." demeniz disinda tarihce icin cok uzun boylu bir itirazim yok. (Cunku BM taksimat planinin hemen akabinde İsrail uluslararasi hukuku cignemeye basladi ki esasen cignedigi taksimat da baslibasina haksiz bir bolusum iceriyordu.) En bastan bunlari yazsaydiniz bu ibare disinda ve -simdi detayina giremeyecegim icin geciyorum- Misir/Hamas meselesi disinda itirazim olmazdi.

İnsanlara bela okumam, okumadim da. İsyan ettigim eylemlerdir. Bir insan Allah'a ya da eskatolojiye inanmayabilir. Din/inanc onemli bir etken ise de insanin ahlakli/vicdanli olmasi cok kere bunlardan bagimsizdir. Ama ben inanirim ki her insanin bir vicdani vardir ve eger bu vicdan tamamen korelmemisse insan en buyuk muhakemeyi kendi icinde yapar. Aksam basini yastiga koydugunda bu hesaplasmayi yapabilir herkes. Olaylarn tarihcesi, bugune nerelerden gelindigi belli. Degerlendirmesini herkesin vicdanina birakiyorum.

Evet, aksam sinirlendim. degip degmemesinden ote, yakisik almadi. Ozur dilerim.

Cozum (ya da cozum surecine giris) konusunda ise M.Akyol'un tamamen katildigim iki yazisinin linkini vermekle yetineyim. Yoruldum artik:

http://www.mustafaakyol.org/arsiv/2008/12/gazze_icin_ne_yapmali.php

http://www.mustafaakyol.org/arsiv/2009/01/israil_abdyi_nasil_ikna_ediyor.php

Selamlar.

ahmet dedi ki...

Devlet aygıtını elinde tutanların veya çoğunluğu oluşturanların yaptıkları her çeşit zorbalığı moral değerler dikkate alınmadan savunulmasına sempatiyle bakmam. Ancak Ekonomix'i eleştiren bazı arkadaşlarımızın fikirlerinde daha büyük sorunlar olduğunu belirtmeden de geçemeyeceğim.

Israil'i insan haklarını ayaklar altına almak ve bizi de bu insanlık dramına seyirci kalmakla suçlayan arkadaşlarımızın akıllarına şu sorunun gelmemesi son derece normal:'Hamas füzelerini ateşlerken sivil asker ayrımı yapıyor mu ?'. Elbetteki hayır. Bu soruya cevaplar hazırdır. Bizde mazlumun vicdansızlığı sorgulanmaz. Biz ve bizim gibiler zalimsek bunun sorumluluğunu karşı tarafa yüklemekte hiç zorlanmayız. Bu coğrafyada moral değerlerin savunulmasını beklemek abesle iştigal olurdu.

Fakat aslında sorun daha da büyük. Hamas bir sivili öldürdüğünde İsrail'in 10 sivil ile karşılık vereceğinin farkındamıydı, değil miydi ? Hamas'ın stratejesi nedir ? Füze tehdidini kullanarak emlak fiyatlarını düşürmek suretiyle İsrail'i ortadan kaldırmak mı ? Bu arada oluk oluk filistin kanı aksın, onlar için sorun değil. Kimse ahlaktan, vicdandan söz etmesin. Çocukları, kadınları öne sürüp intihar bombacısı yapabilen bu zihniyetin gücü eline geçirdiklerinde yapabileceklerinin sınırı nedir ? Bunu da bir düşünün.

Bu kan gölü içinde Hamas ve onun politikalarını mazur göstermeye çalışan arkadaşlarımıza sesleniyorum. Kimseyi kandırmaya çalışmayın. Siz de acı çeken filistinlerle zerre kadar empati yapmıyorsunuz, yapamıyorsunuz.

molgu dedi ki...

Çıkışı yanlış, gelişmesi yanlış ve sonucu yanlış bir yazı.
Her durumda güçlüden yana görünmek bence tam bir zillettir.
Ermenilerin katledilmesi ne kadar acı bir zülüm ise bugunkü filistinlilerin göz göre göre katledilmesi de o derece büyük bir zülümdür.
Ermeni tehciri zamanında olay dünyanın gözü önünde cereyan etmiyordu. Yıllar sonra olayın mahiyeti insanlar tarafından bilinir oldu. Ama filistinde yaşanan insanlık zülmü canlı olarak veriliyor. Ve bu zülmü görmemek için insanin vicdanın tamamen bozulmuş olması gerekir.
İsrailde bile onbinlerce yahudi bu zülme karşı yürürken bizdeki bazı kişilerin bu manzarayı seyrederken ağızlarının suyu akması anlaşılır şey değil.

herkes her konuda yazı yazmak zorunda değilki. Cehaletini zuhura sermeye hacet yok ki kardeşim. ...

öncelikle israil filistin savaşının ermeni tehciri ile uzaktan yakından bir bağlantısı yok.
Ermeni tehciri tamamen ulus devlet oluşturma politikasının politikadan çıkıp zırvalaştığı bir uygulamadır.
İsrail-filistin meselesi ise başından itibaren kanayan bir yaradır. İsrailin kuruluşu resmen 1948-47lere denk gelsede asıl kuruluş temeli 1917-8lerdedir. Wilson tarafından ortaya atılan ilkeler temelinde israilin kuruluş gayesine matuftur. Sonraları Hitlerin çıkışı ve yaşananlar ve ardından büyük bir proganda ile oluşturulan gündem ile İsrail kurulmuştur. Yahudilerin filistin bölgesinde büyük paralarla toprak almaları 1910lara dayanır. Hitlerin soykırımı sonrasında başlayan güç zaten alınmış topraklarda, "vaad edilmiş" topraklara bir güçtü.
Sonraları gördüğümüz oyun sadece birer mizasyendir.

Araplarla mücadele etmemiştir Filistin bazı Arap Krallıkları ile mücadele etmiştir. Araplar arasında demokrasini oluşturmuş, halk iradesine dayanan bir ülke henüz mevcut olmadığından Filistin'de yaşananlara doğru düzgün bir tepki verilememiştir.

şimdi bu talihsiz ve cehalet dolu sözümona objektif! yazıda dile getirilen maddelere;

1- "Bu olaylar sirasinda Ermeniler kadar Turkler de olmustur. Filistin savasinda da Filistinliler kadar yahudiler de olmustur."

ermeniler kadar türkler ölmediği gibi filistinliler kadar yahudiler de ölmemiştir. Güçlü zayıfı ezmiş ve öldürmüştür. Vicdan sahibi herkesin bu iki zülmü de görmesi ve her iki zülmü lanetlemesidir.

2- "Ermeni soykirimi devlet politikasi degildir. Israil de sadece teroristlerle savasiyor zaten, bir terorist olurken arada 5-10 tane masum insanin olmesi ise ayni yuzbinlerce Ermeni'nin olumu gibi talihsizliktir."

tamamen cehalet ürünü bir çıkarsama.
Ermeni soykırımı devletin en tepesindeki İttihatçı paşaların kaymakamlar eliyle yaptığı bir uygulamadır. Bu uygulama fevkalade yanlıştır. Ama devletten bağımsız bir uygulama değildir. Çünkü devletin tüm mekanizmları burada az çok bazı roller almışlardır.
Bir kere israil hangi teröristlerle savaşıyor. İsrailin kendisi terörizm oluşturuyor. Savaştıkları dediğiniz kişiler filistinlilerin bizzat oylarıyla iktidara gelmiş kişiler. Hiç demokrasiye tahammülünüz yok.
arada 5-10 tane sivilin olmesi talihsizliktir buyurmuşsunuz.
Ne 5-10 tanesi binlerce insan öldi. Yüzbinlercesi yaralı. Milyonlarcası ülkelerinden kaçtılar. Bu kadar mı kör olur bir insan.

"3.Türkiye tarafının tezine göre bu yerdeğiştirme (tehcir), bir soykırım ya da katliam değil, düşmanla işbirliği yapan ve ülkenin birliğine zarar veren bir topluluğun zararlı faaliyetlerinin engellenmesi amacıyla ve iç güvenlik nedeniyle başka topraklarda yerleşime zorlanması yönünde alınmış bir önlemdir. Israilliler de Filistinlilerden topraklari ic guvenlik nedeniyle aldilar. Yani bu bir soykirim veya saldiri degil, onlemdir."

Bunun neresi önlem. Gazzeliler tam bir hapishanede yaşıyorlar. Her türlü gıdadan mahrumlar. Ve bu yıllarca süren bir durum. 60 yıldır bu durum sürüyor. Ermeni tahcirinde yaşananlar bir kaç ay sürmüştü. İkisi arasında dağlar kadar fark var.

"4.Osmanlı arşivlerinde (Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık arşivi) göçe tabi tutulan Ermeniler için yolculuk sırasında rahatlarının sağlanması, can ve mallarının korunması için buyruklar olduğu görülmektedir. Israilliler de askerlerine sivilleri degil teroristleri oldurmelerini soyluyor. 500 kilometre yurumek zorunda olan Ermenilerin yolculuklari sirasinda rahatlari ne kadar saglanabiliyorsa, bodozlamasina atilan 1 tonluk bombalarda da sivillerin hayati o derece korunabiliyor"

bu da tamamen yanlış bir bağlantı. Bodoslama atılan bombalar tamamen yok etmeye dönük.
Zaten yukarıda da zikrettim; tahcir bir anlık bir durumdur. Defalarca her an yapılan bir durum değilki, filistindekiler her gün her gün ölüyorlar.
Yani bu durum 60 yıldır hergün yaşanıyor.

5- "Ote taraftan bundan 35-40 sene once Araplar gizlice Israil'e saldirip yok etmeyi planliyorlardi; bunun sucunun tamami Filistinlilerin olmasa bile onlarin da bu iste payi vardi."

simdi zannediyorum 68 savaşlarından söz ediyorsunuz. filistinlilerin suçu var derken de intifadalar sözediyorsunuz herhalde.
Filistinliler kendi ülkelerini koruyorlar.
Yıllardır BM nin aldığı binlerce KArarın hiç birine israil uymamışken filistinlilerin 802lerde taşlarla, 90 larda kaleşnikoflarla ve simdilerde roketlerle kendilerini korumaları nasıl bir suç oluyor.
İsrailin kullandığı silahları görüyorsun.

Ortada inanılmaz bir güç dengesizliği var. Biraz vicdan, biraz insaf, biraz insanlık gösterin de olaylara öyle bakın.

Cehaleti gidermenin de çok yolu, internet elinizin altında ne güzel ermeni tehcirinde kaç kişinin etkilendiğini çıkarmışsın. 1916'larda londrada başlayan konferans silsilerinden başlayarak 48 savaşı 68, altılar savaşı, görüşmeler silsilesi, BM kararları ve bunların uygulanıp uygulanmadığına bir bakarsan o zaman bu olayın ermeni tehcirine hic benzemediğini aklın varsa, vicdanın tefessüh etmemişse görürsün.

selamlar

Unknown dedi ki...

Goril gibi bir adam sıska bir adamın bahçesine el koymuş,üstüne üstlük evire çevire dövüyor. Sizin tek yapabildiğiniz sıska adamı "gorilin hayalarına vurma, vurdukça daha da azıyor diye eleştirmek. Ha bir de bahçenin sahibi sıska adam olmasına "neden bahçeyi taşladın" eleştiriniz var. Aferin, çok sağduyulu ve mantıklı ve akıllısınız.

Gorilin propaganda makinesinin daha başka argümanları da var. Onlardan da yararlanın. Mesela sıska adama "neden ailenin arasına karışıyorsun açıkta dursana, bak arada çoluk çocuğun da zebil oluyor" diyebilirsiniz. Bu da pek kallavi.

Blog Sahibi dedi ki...

Sayin molgu,

Nihayet Ermeni soykirimindan da bahseden bir yorumla karsilastim. Turkiye'de "Ermeni Soykirimi olmustur" demek siz pek farkinda olmasaniz da suc. Aralarinda Orhan Pamuk'un da oldugu bir cok kisiyi mahkemelerde az surundurmediler. O yuzden de benden "Ermeni katliami olmustur" dememi beklemeyin.

Tayyip Erdogan'in basinda oldugu devletimiz bizden "Ermeni soykirimi olmamistir, Ermenilerden daha fazla Turk olmustur" dememizi bekliyor. Devletimiz de zaten bunlari soyluyor. Bunun aksini soyleyenler ise cezalandiriliyor. Ben de bu gorusle paralellik tasiyan Israil-Filistin meselesinde Israil'in hakli oldugunu soyleyen bir yazi yazdim.

Bu konularda gercekten ne dusundugumu ogrenmek istiyorsaniz Anayasada bulunan ifade ozgurlugu ile tum yasaklari kaldirmaniz gerekecek. Bunun gerceklesmemesinden de ben Tayyip Erdogan'i sorumlu tutuyorum.

Adsız dedi ki...

siyonizm: israil, yahudi, yobazlık,dincilik, ırkçılık,cinayet, yalancılığın bir araya gelmesinden oluşur.

Irkçılık yapan israillilerin ne tipinde ne de imanında bir üstün meziyet göremezsiniz, üstelik maymuna hareketleriyle, kılıklarıyla o kadar benzerler ki maymunun anavatanı israil sanırsınız. Üstünlüklerine bakın ki her gelen geçen ezmiş veya himaye etmişte şımarmışlar, bugünde Amerika'nın maşası ve köpeği olarak ırkçılıklarına devam etmektedirler..

Unknown dedi ki...

Biz yenilmiş bir toplumuz.Bu yenilgi sonucunda da emperyalizm baskısı ile geri kaldık.Bu gün israil bizim topraklarımızda dilediği gibi at oynatabilir, yahut amerika istediği bölgeyi işgal edebilir. Her ne kadar çakma kurtuluş savaşlarıyla bağımsızlık kazanmış olsakta, sınırlarımız kurtuluş savaşı kazandık diye yıllarca maval okusakta emperyalist devletlerce dogal ekomik, savunma, nüfüs dengeleri hilafına çizilmiştir. Bunun sonucu birbirimizi boğazlayıp bir ekonomik krizler, terör gibi nedenlerle gelişememekteyiz.
Konvansiyonel silahların gelişmesi ile biz doğu halkları kaybetti. Biyolajik, nükleer silahların ve internetin gelişmesi ile israil ve abd kaybedecek.Hamasın düzenli örgütü dağıtılıca Nükler, kimya okuyan yeryüzündeki binlerce vatansever binlerce örgüt kuracak.El çantalarına sığan etkisi on bin kassam füzesi gücünde patlayıcılar hava alanlarında, tel avivde patlatığında, bir arabadan israilin enerji ve nükler tesislerine füze atıldığında, tel avivin sularına kimyasal maddeler katıldığında israilliler bölgeyi terkedecekler. Almanyanın yaptığı soykırımdan dünya çok şey öğrendi. Ama yahudiler sadece soykırım yapmayı öğrendiler.

Unknown dedi ki...

gazze gibi olursak çakma (!) kurtuluş savaşının değerini anlarsın

Unknown dedi ki...

Kurtuluş savaşımızın değerini elhamdilillah çok iyi biliyorum. Bilmediğim taş devrinden hallice kuzey afrika ülkeleri italya, ingilte, fransa gibi o günün devlerini ülkelerinden kovarak kazanmışken bizim ana savaşımızı kıçı kırık istanbul kadar nüfüsü olmayan yunanlılara karşı vermiş olmamız. Buna rağmen nüfüsü tamamen türk batı trakyayı, burnumuzun dibindeki adaları, rodosu yenildiklerimize bırakmamız, güneydoğu sınırımızı biraz aşağıdaki düzlükten değil korunmasız dağların üzerinden çizmemiz, musul kerkük gibi halep gibi türk kentlerini zafer sonrası terkememiz. Batum olayı bir başka. Ayrıca ben kurtuluş savaşları kazanmamıza rağmen derken bütün doğu halklarını kasdetmiştim. Gazze gibi olmak deyince ben türk milletinin her halü karda yunanı denize dökeceğinden bu işgalin günümüze kadar gelmeyeceğinden eminim. en azından emin olmak istiyorum.

Unknown dedi ki...

evet o olaylarda haklısın. onlar da bazı çok bilmiş hatta belki hain yöneticilerin pisliği

Mert Nuhoglu dedi ki...

Sayın Ekonomix, ""Turk-Kurt mucadelesi Israil-Filistin mucadelesinden cok farkli" ayakları çekmeyin, dansöz gibi kıvırmayın yazmışsınız. Bu şekilde cevap yazmanız durumunda, nasıl düzgün bir fikir tartışması yapabiliriz? Benim fikirlerimi kabul etmeyebilirsiniz, buna saygı duyuyorum. Fakat "dansöz", "ayak çekmek" gibi ifadeler, pejoratif ifadelerdir. Bunların kullanılması, ana fikrinizi sağlamlaştırmıyor, fakat karşı olduğunuz fikir sahiplerine karşı retorik uygulamış oluyorsunuz.
Düşünce özgürlüğüne taraf olduğunuzu biliyorum. Benim görüşümce, retorik uygulamak, muhalif fikir sahiplerine karşı rencide edici sözler kullanmak, muhalif düşünce sahiplerine karşı baskı uygulamak anlamına gelir. Bu da düşünce özgürlüğünü, hukuki anlamda değil, fakat sosyal anlamda kısıtlayıcı bir etki oluşturur.

Adsız dedi ki...

Liberalizmi savunmak başka Amerika nın siyasetini savunmak başka..

İsrail kürdistan gibi Amerika nın bir eyaletidir.

İsrail Musevilik demek değil, siyonizmdir. İsraili Amerika en başından beri yapılandırmış, alt yapısını kurmuştur. Teknolojisi, toprakları ve insanları hep Amerikan malıdır. İşte bu sebeplerle 68 de tüm araplar bir araya gelip avuç kadar İsraili yenememiştir.

İsrail-Amerika ve Ortadoğu savaşıdır orjinal isim.

Liberalizmin zeki çevik ve kurnaz tutumu ve ahtapot kolları mitolojik kahramanları veya canavarları oluşturmakta. Bunun canavar olduğu belli ancak biz Türk adındaki kahramanı ortaya çıkarmak için liberalizmin önderliğini anlamalıyız. Bunu o ezilen Uluslara benimsetmeliyiz. Ezilmemeleri için, Amerika nın dayattığı yalan liberalizm, bizimki krallıkları, dogmaları ve tembelliği yıkan gerçek liberalizm olmalıdır. Biz götürmeliyiz Amerika değil..

Adsız dedi ki...

Hamas ateskesi bozdugu icin bunlar oldu diyen, masabasi stratejisti kus beyinlilere kapak olsun.

Hamas’ın Şam’daki lideri Halid Meşal:

18 aydır Gazze’deki insanlarım kuşatma altında, dünyanın en büyük hapishanesinde, kara, hava ve denizden çevrilmiş durumda. Kafeslenmiş, aç bırakılmış, hastalarımıza ilaç bulmamız bile engellenmiş vaziyetteyiz. Bu yavaş ölüm politikasının ardından da bombardıman başladı... 540’tan fazla insan öldürüldü. Üçte biri kadınlar ve çocuklardı.

Bu kan nehri, yalanlar ve çarpıtmalarla yürütüldü. Biz Hamas olarak altı ay boyunca ateşkese uyduk. İsrail ise bunu en baştan beri sürekli bozdu. Gazze’ye girişleri açması ve ateşkesi Batı Şeria’ya da genişletmesi gerekiyordu. Ama Gazze üzerindeki ölümcül ablukasını genişletti, elektrik ve su kaynaklarını kesti. Bu toplu cezalandırma hiç durmadı, aksine İsrail’in suikast ve öldürmeleriyle hızlandı. Sözde ateşkes sırasında otuz Gazzeli İsrail saldırılarıyla öldürüldü ve yüzlerce hasta abluka neticesinde yaşamını yitirdi... Batı Şeria’dan İsrail’e hiç füze atılmamıştı. Ama geçen yıl orada da İsrail saldırıları sonucunda 50 kişi öldü veya yaralandı ve yayılmacılık siyaseti durmaksızın devam etti. Sükunetin tadını İsrail çıkardı; benim insanlarım değil.

Bu ihlal edilmiş ateşkesin sonuna yaklaşırken, ablukayı kaldıracak ve Refah dahil Gazze’ye yönelik tüm girişleri açacak yeni ve kapsamlı bir ateşkese hazır olduğumuzu söyledik. Çağrılarımız cevap bulmadı. Yine de işgal kuvvetlerinin Gazze’den tümüyle çekilmesi karşısında yeni bir ateşkese başlamayı istiyorduk.

Bizim sürekli devam eden toprak gaspları karşısında susmamız ve İsrail’in merhametine bırakılacak bir iki kantona razı olmamız isteniyor. Gerçek şu ki, İsrail sadece benim halkım tarafından izlenecek tek taraflı bir ateşkes istiyor: Kendisi ise bombardımanları, suikastleri, işgalleri ve kolonyal yayılmacılık siyasetini sürdürmeyi hedefliyor.”


“Bizim el yapımı mütevazi roketlerimiz, dünyaya yükselen protesto seslerimizdir. İsrail ve onun Amerikalı ve Avrupalı destekçileri, bizim sessizlik içinde ölmemizi istiyor. Ama sessizce ölmeyeceğiz.”

Mister No dedi ki...

İ.Cüneyt Bey'in ilk yorumunun ikinci maddesi önemli bir noktaya işaret ediyor. Hamasçılar karşı tarafa roket atıp sonra kadınların,çocukların arasına karışıyor veya camilere,okullara saklanıyor. İsrail'in sivil-militan ayrımı yapmasının zorluğu aşikar değil mi? Böyle mücadele olur mu.Hamasçıların peşinden gidenler bunların nasıl adamlar olduklarını sorgulamalı.İsrail'e gelince psikopat bir devlet olduğu malum.Bu olaylardan sonra Hamas da, İsrail aşırı sağı da seçimlerde oylarını artıracaktır.
Bu konuda Filistinlerden yana tarafım ama Hamastan yana değil.Benim için Arap,Ermeni, Boşnak farketmez,mazlumdurlar. Nokta,bitti.
(Ermeni olayları konusunda ifade sınırları içinde kalarak bir şey diyemiyorum)

Mister No dedi ki...

Bliyaal Bey,
Fethullahçılar hakkında ters konuşmayın sizi de Ergenekondan içeri aldırırlar.

İkazanci dedi ki...

Beyler Zamandan bİrde ALİ BULAÇ'A KULAK VERELİM;


Batı niçin İsrail'i destekliyor?

İsrail'i bölgede tutan hakiki güç, "Yahudi zekası ve başarısı" değil, Batı'nın hesaplarıdır. Batı, desteğini çeksin, İsrail'in işi birkaç haftada biter. Batı'nın İsrail'e desteğini sağlayan şey de bazı ülkelerin veya grup liderlerinin "İsrail'i yok edeceğiz" yolundaki tehditleri değil.

Batı, bu demeçlerin hangi bağlamda ve ne amaçla verildiğini çok iyi bilir.

Bu durumda şunun altını çizmek lazım: 1948, 1956, 1967 ve 1973'te Araplar İsrail ile savaşmadılar, ABD ile ve ABD patronajlığında bütün Batı ile savaştılar; ilk günden FKÖ ve 1987'den beri Hamas da İsrail'e karşı değil, ABD ve Batı'ya karşı mücadele vermektedir. Silah, teknoloji, istihbarat, malî yardım ve diplomasiyle ABD ve Avrupa'nın nasıl her durumda İsrail'e kayıtsız şartsız destek verdiğini son Gazze katliamında görmüş olduk. Amerika, BM'de kimsenin ağzını açtırmıyor. AB dönem başkanlığını Fransa'dan devralan Çek Cumhuriyeti'nin açıklaması, AB'nin çürümüşlüğünü, ikiyüzlülüğünü, sahteliğini bir kere daha ortaya koymuş oldu. Bosna'da onbinlerce Müslüman katledilir, gencecik kızlar kirletilirken sesini çıkarmayan AB, Gazze'de süren utanç verici katliamı kurumsal düzeyde "saldırı değil, İsrail'in savunma hakkı" olarak gördü. Bu Avrupa mı insanlığa nizamat verecek? ABD ve Avrupa'ya göre Hamas'ın tahrik etmesi, İsrail'e bu katliamları yapma hakkı veriyor. Dileyelim ki biri bana taş atıp kafamı yardı; bu, bana onu çoluk çocuğuyla öldürme hakkını verir mi?

Hayır, burada söz konusu olan ne Müslümanların ve Arapların zaafı, ne Hamas'ın politik kimliği ve mücadele yöntemi. Birinci derecede söz konusu olan Batı'nın, kendi geliştirdiği standartlar çerçevesinde "Müslümanları hak sahibi varlıklar" görmemesidir. İkinci sebep ise yine blok halinde Batı'nın her ne olursa olsun "İsrail'e kayıtsız şartsız destek verme" konusunda kendi içinde bir mutabakata varmış olmasıdır. Batı'nın İsrail'e, onu bütün uluslararası norm ve kurallardan muaf tutacak şekilde destek vermesinin üç temel sebebi vardır:

1. Batı, ister Hıristiyan ister seküler döneminde olsun, Yahudilerle bir arada yaşamak istemiyor. Bunun derinlere nüfuz eden teolojik, tarihî ve kültürel sebepleri var. Özellikle Avrupa'nın her tarihsel dönemde bir "Yahudi sorunu" olmuştur. Geçmişte Yahudilerle bir arada yaşayamadı, onları gettolara hapsetti. Modern zamanlarda "küçücük bir azınlık" olarak içinde yaşamasına izin veriyor, bir yerde "çoğunluk veya Hıristiyan ya da laiklerle eşit nüfusa sahip oldukları"nda, onlardan hemen rahatsızlık duymaya başlıyor. Bu açıdan Yahudi nüfusu bir tür "gönüllü arındırma"ya tabi tutup Filistin'e göndermesi, Avrupa'nın takip ettiği temel bir politikadır. Siyonistler için Filistin "ana yurt" ise Avrupa'nın gözünde "Yahudilerin sürgün diyarı"dır.

2. İkinci Savaş sırasında Nazilerin Yahudilere reva gördüğü soykırım birçok Avrupalıda utanca yol açtı, bir tür vicdan azabına sebep oldu. Bu da İsrail'in insanlık dışı da olsa yaptıklarının tolere edilmesini sağlıyor. Ancak bu faktör, İsrail'in her geçen gün daha da artırdığı katliamlar karşısında etkisini kaybediyor. Çünkü hem vicdan sahibi Batılılar, artık infial gösteriyor, hem bu gidişin Batı'nın da sonunu getireceğini düşünen politikacıların sayısı artıyor.

3. İsrail, bölgede Batı'nın ön karakoludur. Bu sayede İslam âleminin zenginlikleri, tabii kaynakları ve siyaseti kontrol ediliyor. İsrail'in varlığı bölgenin demokrasiye geçmesinin önündeki en büyük engel. Denebilir ki; Batı, İsrail üzerinden İslam âleminin başına güç bir bela sarmış bulunuyor. Bu açıdan açıkça telaffuz edilmese de "Hıristiyan-laik Batı" ile "Yahudi-Siyonist İsrail" arasında İslam'a karşı bir ittifak söz konusudur.

Batı'nın mutlak desteği üç durumda sona erer: a) Petrol tamamen biter, b) İslam dünyası bütünüyle Batı'nın mutlak denetimi altına girmeyi kabul eder, bütün direnç noktaları sona erer, c) İsrail'e verilen destek İsrail'in ve giderek Batı'nın hegemonik gücünün sona ermesine yol açacak kadar çığırından çıkar. En kuvvetli olanı üçüncüsüdür.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=800369&title=bati-nicin-israili-destekliyor
07 Ocak 2009, Çarşamba

Unknown dedi ki...

Sakalın olsa Ahmet Hakan olurdun derdim de o da yoksa artık vicdanı ile cüzdanı yer değiştirmiş bir media yazarı olur senden EkonomiTurk!
Suat bey çok güzel açıklamış tarihi gerçekleriyle. Teşekkür ederiz kendisine.
BAY

"Ama İsrail-Filistin meselesi?

1947′de topraklarının yarısı, 1967′de de kalan yarısı işgal edilen, halkının 5 milyonu sefil şartlarda mülteci, kalan 4 milyonu daha beter şartlarda esir durumda bir Filistin.

Bu da o zaman henüz ortada olmayan Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.

Tüm gözlemcilerin de onayladığı gibi dürüst bir seçimle işbaşına geldiği halde başta ABD ve AB olmak üzere dünya tarafından dışlanan, yalnız ve çaresiz bırakılan Hamas ve bu yüzden bölünen, işgal altında bir halk. İşgal ortamına tepki olarak doğan şiddet, şiddetten de beslenen örgütler.

Bu da Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.

Yapılan bilmemkaçıncı ateşkese/tahadiyeye rağmen İsrail’in verdiği hiçbir sözü tutmadığı, açık bir cezaevi haline getirilmiş topraklarda, dünyadan tecrit edilmiş, yardımların ulaştırılmadığı, sınırları kapalı, çocukların, hastaların ilaç bulunamadığı için öldüğü, 1 aydır elektirik verilmediği için hastanelerin yaşam destek ünitelerinin bile çalıştırılamadığı bir ortam.

Bu da Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.


Ve ortada sanki sınırları belli iki bağımsız devlet varmış, dengesiz güçten dolayı bir taraf teröre başvuruyormuş ve bu terörist taraf çok işe yarayan, 6 aydır pekçok iyileşmelere neden olmuş, işgali ve tecriti kaldırmış, barışa doğru bir çok adım atılmış(!) bir ateşkesi bozmuş (ya da uzatmamış) da tüm bu saldırılar bu yüzden yapılmış gibi, İsrail saldırılarını meşrulaştırmaya çalışan, işgali hiç gündeme getirmeyen, olayların kök sebebini sorgulamayan akla hakaret yorumlar.

İkiyüzlü bir dünya.

Bir köpek bir adama saldırmış, yere yıkmış. Can havli ile köpeğe vuran adama "bak o da vuruyor ama, vurmasın kendisini ısıttırsın, ne var bunda" diyor bazı insan müsveddeleri.

Kusacağım geliyor böyle yazılar okuyunca."

Unknown dedi ki...

Sakalın olsa Ahmet Hakan olurdun derdim de o da yoksa artık vicdanı ile cüzdanı yer değiştirmiş bir media yazarı olur senden EkonomiTurk!
Suat bey çok güzel açıklamış tarihi gerçekleriyle. Teşekkür ederiz kendisine.
BAY

"Ama İsrail-Filistin meselesi?

1947′de topraklarının yarısı, 1967′de de kalan yarısı işgal edilen, halkının 5 milyonu sefil şartlarda mülteci, kalan 4 milyonu daha beter şartlarda esir durumda bir Filistin.

Bu da o zaman henüz ortada olmayan Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.

Tüm gözlemcilerin de onayladığı gibi dürüst bir seçimle işbaşına geldiği halde başta ABD ve AB olmak üzere dünya tarafından dışlanan, yalnız ve çaresiz bırakılan Hamas ve bu yüzden bölünen, işgal altında bir halk. İşgal ortamına tepki olarak doğan şiddet, şiddetten de beslenen örgütler.

Bu da Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.

Yapılan bilmemkaçıncı ateşkese/tahadiyeye rağmen İsrail’in verdiği hiçbir sözü tutmadığı, açık bir cezaevi haline getirilmiş topraklarda, dünyadan tecrit edilmiş, yardımların ulaştırılmadığı, sınırları kapalı, çocukların, hastaların ilaç bulunamadığı için öldüğü, 1 aydır elektirik verilmediği için hastanelerin yaşam destek ünitelerinin bile çalıştırılamadığı bir ortam.

Bu da Hamas'ın suçuydu, değil mi? Filistinliler başlattı yani.


Ve ortada sanki sınırları belli iki bağımsız devlet varmış, dengesiz güçten dolayı bir taraf teröre başvuruyormuş ve bu terörist taraf çok işe yarayan, 6 aydır pekçok iyileşmelere neden olmuş, işgali ve tecriti kaldırmış, barışa doğru bir çok adım atılmış(!) bir ateşkesi bozmuş (ya da uzatmamış) da tüm bu saldırılar bu yüzden yapılmış gibi, İsrail saldırılarını meşrulaştırmaya çalışan, işgali hiç gündeme getirmeyen, olayların kök sebebini sorgulamayan akla hakaret yorumlar.

İkiyüzlü bir dünya.

Bir köpek bir adama saldırmış, yere yıkmış. Can havli ile köpeğe vuran adama "bak o da vuruyor ama, vurmasın kendisini ısıttırsın, ne var bunda" diyor bazı insan müsveddeleri.

Kusacağım geliyor böyle yazılar okuyunca."

Unknown dedi ki...

Mr. No demiş ki: "İ.Cüneyt Bey'in ilk yorumunun ikinci maddesi önemli bir noktaya işaret ediyor. Hamasçılar karşı tarafa roket atıp sonra kadınların,çocukların arasına karışıyor veya camilere,okullara saklanıyor. İsrail'in sivil-militan ayrımı yapmasının zorluğu aşikar değil mi?

Mister No denen sevgili kardeşim, Hamas'ın açık alanlara kurduğu yüzlerce barakadan oluşan kışlaları akrepler bastığı için şehirlere çekilmek zorunda kaldılar. Yok yani İsrail'in bunları kolayca vuracağından değil. Böyle bir eleştirinin aslında deli saçması olduğundan da değil.

Reinbahn dedi ki...

Bir Yahudi Bab-ı Ali yokuşunda Müftü ile karşılaşır ve Derki;
Sizin Peygamberiniz "Müslümanlarla Yahudiler arasında çok kanlı bir muharebe olmadıkça Kıyamet kopmaz.
O muharebede müslümanlar Yahudileri tamamiyle öldürürler.
"Nasıl öldüreceksinzi bütün yahudileri,
Biz Filistinde Müslüman bırakmadık Onları çoluk çocuk öldürüyoruz, hatta devlet bile kurduk, bütün yahudileri de Toplayacağız İsrailde de,
hani sizin peygamberiniz yahudilerin tamamı öldürülürler diyordu, ne oldu der.

Müftü de hiç bozulmadan derki; Bende onu düşünüyordum, bu yahudilerin hepsini nasıl öldüreceğiz,yahudiler dünyanın her köşenine dağılmış,onları tek tek nasıl bulacağız diye düşünüyordum, Siz İsrailde bütün yahudileri toplayın,bizim işimizi kolaylaştırın, bize bütün dünyada tek tek yahudi aratırmayın, bizde bu işi kolayca halledelim. der.


Siyonistler, bebek katilleri, ABD ve AB olmasa israil diye bir ülkeyi bırakın kurmayı o topraklara adımlarını bile atmazlardı.

ADOLF HITLER
"Bır gün dünyadaki tüm yahudileri katletmediğim için bana küfredeceksiniz'' diyor, bu sözü siyonist işbirlikçiler ,ABD, AB ülkeri unutmasın.

Mister No dedi ki...

Pro kardeşim,
Ben de onu diyorum,kolay hedef olmamak için kadın ve çocukların arasına saklanıyorlar.Fakat karşıda İsrail gibi psikopat bir devlet var.Çocukların yanına saklanmak senin için normalse tartışabileceğimiz bir konu yok.

Unknown dedi ki...

Mister No,

İsrail Gazzelilere saldırıları artıracağız diye bildiri atmış. Olaylara istediği gibi bakmak isteyen, aferin bakın ne düşünceli bir davranış diyebilir. Ama gerçekleri isteyen kişi Gazzelilerin hiçbir yere gidemeyeceğini ve İsrail'deki gibi tam teşekküllü yer altı sığınakları olmadığını bilir. Yani bu yapılan saçmalık ve göz boyamaktan başka birşey değil.

Benzer şey senin dediğin için de geçerli. Hamas şehirlerde savaşıyor. Çünkü güney Lübnan'daki gibi dağlık bölgeler ve saklanılabilecek yerler yok. Hamas'ın sivillerin arasından çıkmasını istemek, aşağılık işgale hiçbir direniş olmasın demekle aynı şeydir ve özünde saçmadır.

Mister No dedi ki...

Pro,
Hamas'ın derdi iktidarda kalmak değil de halkı olsaydı istifa eder çekilirdi. Onların çekilmesi de Gazzelileri rahatlatabilirdi.Hamas terörist bir örgüt olduğu için halkının izole edilmesine neden oluyor.
Yapılacak bir direniş halkına zararlı olacaksa bunu yapmayacaksın.(Saklanacağı dağlar yoksa mesela.)
Benim düşünceme göre derdi gercekten insanlar olan bir oluşum iktidardan bile vazgeçebilmeli.
İşgal derken yahu İsrail zaten Gazze'den çekilmişti,o kadar isteseydi daha önce çekilmezdi.