Hedge Fund Manager Jon Jacobson’s Top Stock Picks
Fiyat Deflasyonu Nedir?
Fiyat deflasyonunu tanımlamadan önce birkaç ön tanım yapalım.
Öncelikle para talebi nedir? Para talebi senin, benim cebimizde ya da bankadaki çek hesabı gibi likit varlıklarda tuttuğumuz paradır. İnsanlar servetlerinin portföyünü çeşitli şekillerde oluştururlar. Misal birisi giyim, yiyecek, konut ve para şeklinde tutabilir. Burada tuttuğumuz para aslında bizim paraya olan talebimizdir. Para harcadığımız zaman elimizdeki bakiye azalır ve tüketim ya da yatırıma dönüşür.
Para talebini doğru öğrenmek için şu soruya cevap vermemiz gerekir: İnsanlar neden belli zamanlarda daha fazla para tutarlar ya da daha az para tutarlar. Mesela enflasyon dönemlerinde hükümet ya da merkez bankası mevcut fiyat sepetinde insanların daha az para tutacağını göz önüne alamazlar. Yani fiyatların sürekli arttığını düşünün, siz bu durumda elinizde para tutar mısınız yoksa tutmaz mısınız? Ve insanlar ellerindeki fazla parayı tüketime yönlendirerek enflasyonu yaratır.
İyi bir parasal sistem insanların o gün oluşan fiyat seviyesinde tutmak istedikleri para miktarı kadar piyasaya para süren bir sistemdir.
Gelelim fiyat deflasyonuna. Fiyat deflasyonu tanım olarak ekonominin genelindeki verimliliğin artması yani bazı malların göreceli olarak kıt olma durumunda çıkması sonucunda oluşur. Fiyat deflasyonu iyidir aslında. Eğer parasal sistem işini yapıyorsa ve ekonomi büyüyorsa fiyatlar genel seviyesi aşağıya doğru çekilecektir. Çünkü verimlilik maliyetleri düşürür, düşen maliyetler fiyatlara yansır. Yani hayat pahalılığı düşmektedir.
1800' lü yılların sonlarına doğru abd' de yaşanan durum da tam olarak budur. Yalnız burada şöyle bir sorun var; eğer üretim artışları %10 düşüyor, piyasaya %10 para sürülüyorsa genel olarak indekslerde %0 enflasyon görülür. ama fiyatların %10 düşmesi gerekmektedir. ama bu saklanmıştır. Genel olarak fiyatların verimlilik sayesinde düşmesi iyidir ve sorun değildir. Read More!
Ekonomi Turk Kitabi Satis Istatistikleri
Bu arada Insider Monkey sitesi de oldukca basarili gidiyor. O yuzden Ekonomi Turk'e artik zaman ayiramiyorum. Sitede surekli olarak yazi yazmak isteyen olursa bana email atabilir. Read More!
Makinelerin Yükselişi
Ha bu zaten yetmezmiş gibi bir de son zamanlarda "üretkenlik zararlıdır" tadında yazılar görülmeye başladı ki piyasada o başlı başına bir komedi (bkz. Let's be less productive (Hadi daha az üretken olalım)). Amca ciddi ciddi insanlığı daha iyi bir yaşam seviyesine getiren devasa teknolojik innovasyon sürecini tersine çevirelim diyor.
Oysa Murray Rothbard der ki:
"İşgücü kıt kaynakların en başta geleni olduğu ve insanlığın tüketim ihtiyaçları henüz tamamen karşılanmadığı için, iş gücünden ne kadar çok tasarruf edilirse o kadar iyidir. Bu şekilde daha çok ve daha iyi üretim araçlarına sahip iş gücü daha çok ihtiyacı daha kısa zamanda karşılayabilir.
Bir endüstrideki teknolojik gelişim, o endüstrinin ürettiği ürünlere olan talep yukarı doğru esnek ise, o endüstride çalışan insan sayısını azaltmaz, tersine arttırır. Zira daha fazla ürün daha fazla talep ve harcama ile karşılanır. Bunun aksine eğer bir endüstrinin mallarına olan talep aşağı doğru ve esnek değil ise, tüketiciler piyasaya sürülen daha fazla mala daha az para harcayacaklarından bu endüstrideki teknolojik innovasyon çalışan sayısını azaltır. Kısaca, teknolojik gelişim iş gücünü talebin esnek olmadığı endüstrilerden esnek olduğu endüstrilere kaydırır."
İleri derecede robotlaşmış Tesla Motors Model S Fabrikası |
Pump, pump it up Ben, Pump it up a little more
Anlaşılan o ki tüm dünya ekonomisi Keynesci aptallığa boğazına kadar batmış vaziyette (Keynesci ekonomi para basarak zenginlik, devlet eli ile çukur açıp-doldurarak iş yaratılacağını iddia eden bir ekonomik öğretiye denir). Havadan basılan para ile dans pistinin tozunu atan bu arkadaşları her gördüğümde (ki medyadaki fix temsilcileri New York borsasının gülücükler atan brokerlarıdır) nedense(!) aklıma çocukluğumuzun seksi hip hop şarkıcısı Ya Kid K. geliyor (yazının başlığı tanıdık geldi değil mi):
"Pump it up a little more (Ben)
Get the party going on the dance floor
See 'cos that's where the party's at
And you'll find out if you're too bad"
Tabii ekonomiden Paul Krugman kadar anlıyorsanız, yani hemen hemen hiç anlamıyorsanız,Ben ve Mario'nun DJliğindeki parti size ekonomiyi kurtaracak gibi görünebilir. Oysa bu adamlar ekonomiyi katletmekle meşguller. Nasıl mı: Sıfır faiz ile.
Ekonomi 101: Sokaktaki adam için finansal sektörü ve bankalar hiçbir işe yaramayan asalaklar. Oysa bu elemanların önemi büyük. Finansal sektörü ve bankaların fonksiyonu tasarrufları en etkin şekilde yatırımlara akıtmak! Bunun için karlı ve geleceği olan yatırımları, karsız ve dipsiz kuyu yatırmlardan ayırmaları lazım. Bu ayrımı sağlayan temel mekanizma ise faiz oranları, yani kısaca tasarrufları kullanmanın bedeli. Serbest piyasa tarafından belirlenen faiz oranları genelde tasarrufların en etkin şekilde karlı projelere akmasını sağlar. Merkez bankaları tarafından yapay bir şekilde sürekli sıfır seviyesinde tutulursa tasarruflar, karlı.karsız tüm yatırımlar akmasını, hatta defalarca şahit olduğumuz gibi daha çok karsız yatırımlarda çar çur olmasını sağlar. Amerikada ve Avrupada gördük: Sıfıra yakın faiz oranlarının tasarrufları nasıl gereksiz emlak projelerine ya da Yunanistan’daki gibi har vurup Harman savurmaya yönelttiğini.
Bu adamların yarattığı zarar sadece ekonomik de değil, daha fazlası tehlikede: Merkez bankaları taa dot com bubble’dan beridir Avrupa ve Amerika’nın on yıllardır oluşturduğu devasa birikimleri çoktan tarihin çöplüğüne atılması gereken devasa firmalara gömerek yok etmekle meşguller. Herşeyi taklit etmekten başka bir marifeti olmayan Çin’de geri kalır mı? Onlar da 2008’den beridir on yılların tasarrufunu kimsenin oturmayacağı konutlara, binmeyeceği trenlere ve de geçmeyeceği köprülere gömüyorlar. Bu insanlığın sadece ekonomisini değil tüm modern kazanımlarını tehlikeye atmak demek. Sonumuz kötü. Ama olsun borsalar iyi tutunuyor.
Bu yazinin biraz daha degisik asli Asia Singapore blogunda yayinlanmistir.
Ekonomi Turk Kitabini Indirin
Ekonomi Turk Kitabi 2. Baski
Read More!
Milyarder David Einhorn'dan Hisse Tuyolari
Milyarder David Einhorn yaptigi islemleri genellikle fazla gizlemeyen bir fon yoneticisi. Onun en son satin aldigi ve sattigi sirketleri merak ediyorsaniz bu konuda Insider Monkey sitesinde yayinladigimiz Billionaire David Einhorn's Latest Stock Picks baslikli yaziyi okumanizi tavsiye ederiz.
David Einhorn hedge fon yoneterek milyarder olan birisi ve gecmiste cok basarili hisse tavsiyeleri var. O yuzden bu yaziyi okumaniz yatirimlariniza yon vermekte de size yardimci olabilir. Read More!
Piyasa Bulteni - 28 Mart 2010 (Ekonomitürk2)
Bu sene basindan beri en yanildigim tahminim dolarin deger kaybetmesi oldu. Amerika'nin 1.5 trilyon dolar butce acigi verdigi ve bu aciklarini da kapatmak icin gayret sarfetmedigi bir ortamda dolarin deger kazanmasi benim icin surpriz oldu. Diger bir surpriz de para basarak veya vergi veren vatandaslarindan toplanan paralari Yunanistan'in kurtarilmasina harcamak istemeyen Avrupa'da avronun deger kaybetmesi oldu. Bir paranin degeri futursuzca basildiginda ve havaya sacildiginda degil, onune gelenin istedigi gibi hareket edemedigi bir ortamda deger kazanir. Bu bakimdan avronun deger kaybetmesi degil, deger kazanmasi gerekirdi.
Piyasalar ara ara ekonomik gerceklerden saparak hareket ederler, sonra da dogru yolu bulurlar. Ben onumuzdeki donemde dolari tekrar deger kaybedecegini dusunuyorum.
Ikinci gorusumuz faizlerle alakali. Amerika bu kadar butce acigi vermesine ragmen 30 yillik faizler sadece %4.75 seviyesinde. Bu faizler de yakin bir zamanda %5'i gececektir. Turkiye'de de butcenin yilin ilk 2 ayinda beklenenden iyi performans gostermesi faizlerin bir miktar gerilemesine ve borsanin 57 seviyesini gecmesine neden oldu. Iki ay once $12.2'den alim yaptigim TKF Cuma gunu 13.75'den kapandi. Dolarin deger kazanmasi yuzunden bekledigim kadar yuksek getiriyi elde edemedim. Yakin bir zamanda bu hisseleri satmayi planliyorum. Neticede Turkiye borsalari icin 60 bin hedefime cok yaklastik. Hukumet yilin ikinci yarisindan sora yaklasan secimlerden dolayi tekrar sapitmaya baslayacak, eflasyon %12'e yukseldigi icin Merkez Bankasi faizleri yukseltecek ve Amerika'da da faizler yukselecegi icin borsa bir miktar gerileyecek. Riskler fazla, potansiyel getiri az.
Turkcell hisseleri ise borsadan bagimsiz hareket ediyor. Cok yakinda takip edemiyorum ama fiyatlar bana rekabetin devam ettigini gosteriyor. Fiyat rekabeti sonsuza kadar devam edemez, bir gun bitecek. Neticede biz bu kagidi faiz alternatifi olarak almistik, bir sene icerisinde faizden cok daha iyi performans gostermesini bekliyorum.
Dolarin deger kaybettigi bir ortamda altinin ve petrolun deger kazanmasini da bekliyorum. Altin 3 ay icerisinde tekrar $1200'i gececektir. Cuma gunu $1100 civarinda idi. Petrolde de $90 diyorum.
Leon Cooperman Borsalar Hakkinda Ne Diyor?
Kuyumcu Zincir Magazalari
Amerika'daki zincir magazalardan bir tanesi Signet Jewelers (NYSE:SIG) adi altinda borsada islem goruyor. Insider Monkey sitesi yazarlarindan bir tanesi bu sirketi analiz eden bir yazi hazirladi. "Is Signet Jewelers A Hidden Gem?" baslikli yaziyi sitemizden okuyabilirsiniz. Read More!
Fiyat Kazanç Oranı Nedir? (Ekonomitürk2)
Manipülasyon yapan Türkiye’de çoktur, bu konudan “borsada keriz silkeleme” başlıklı yazıda ve diger bir kaç yazıda daha önce bahsedilmişti. Manipülasyon ise zaten güvensiz Türk insanının borsadan iyice uzak durmasına neden olmaktadır. Bir de borsadan çekinip forex piyasalarında kumar oynayan budalalar var ki şimdi bu konuya hiç girmeyelim. Borsa uzun vadeli bir yatırım aracıdır, özellikle ne yaptığınızı tam olarak bilmiyorsanız teknik analiz gibi hurafelerin peşinden hiç gitmeyin. Teknik Analizin Analizi başlıklı bir yazıda da bu konuya değinmiştik.
Diyelim ki uzun vadeli yatırım yapıyorsunuz. Hangi hisseleri alacağınıza nasıl karar vereceksiniz? Öncelikle aktif olarak hisse seçip seçmemeye karar vermeniz gerekiyor. Hisse seçerken diğer yatırımcılardan daha akıllı olduğunuzu ya da bunca yıl bu işe emek harcamış profesyonellerden daha becerikli olduğunuzu düşünmenizi makul kılacak nedenleriniz yoksa sizin için en güvenli ve kazançlı yöntem pasif yatırımdır. Bu konudan da gelecek ay piyasaya çıkacak “Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler” kitabında bahsediyoruz.
Lafı daha fazla uzatmadan aktif yatırımcıların fiyat kazanç oranını yatırım yaparken nasıl kullanacaklarını açıklayalım. Fiyat kazanç oranı şirketin bugünkü fiyatının şirketin son bir yıl içerisindeki karlarının toplamına bölünerek elde edilen orana verilen isimdir. Bugünkü piyasa değeri son 3, 5, veya 10 yıllık ortalama kara bölünerek de farklı bir fiyat kazanç oranı hesaplanabilir. Böylece şirketin karlarındaki bir yıllık değişkenliğin önüne geçilmiş olur. Shiller mesela piyasanın tamamı için 10 yıllık bir F/K oranıhesaplayarak borsanın fiyat seviyesi hakkında gözlemler yapıyor. Diğer bir yöntem ise şirketin bu seneki veya gelecek seneki beklenen kar oranına kullanmaktır. Mesela Turkcell şirketinin piyasa değeri 20 milyar lira olsun ve gelecek yıl da 2 milyar lira kar yapması bekleniyor olsun. Turkcell’in fiyat kazanç oranı 20/2= 10’dur.
Fiyat kazanç oranı bir şirketin normalize edilmiş fiyatıdır ama kullanırken bazı noktalara dikkat etmek gerekir. Bunlardan üyelerimizin $12 ödeyerek ulaşabildiği Ekonomi Türk 2 sitesinde bahsediyoruz. Özel üyelik için bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
F/K oranı tek başına şirketin ucuz veya pahalı olduğu anlamına gelmez. Burada ihtiyacınız olan diğer bir girdi ise şirketin karlarındaki tahmini büyüme miktarıdır. Büyüme potansiyeli olmayan şirketlerin F/K oranları daha düşük olur, iflas etmek üzere olan şirketlerin F/K oranları da çok çok düşük olur. Öte taraftan küçük ama çok hızlı büyüyen bir şirketin karı ya çok düşük olabilir veya eksi dahi olabilir. Bu durumlarda F/K oranı ya çok yüksek olacaktır ya da hesaplanamayacaktır bile. O yüzden tek başına F/K oranını kullanmak çok sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.
Mesela benim geçenlerde aldığım Philip Morris şirketinin fiyatı $47 civarında idi ve şirket 2010 için $3,80 civarında bir kar bekliyordu. Bu benim bu sene $47 yatırım yaparak $3,80 kazanacağım anlamına geliyor (tabii şirket tüm kazancını temettü olarak dağıtmıyor ama kendimizi şirketin sahibi olarak varsayalım). Bu benim yatırımımdan bu sene %8,1 getiri elde edeceğim anlamına gelir. Ama ben PM şirketinin karlarının zamanla artmasını bekliyorum. Diyelim ki senede %5 artıyor olsun karları. Bu demektir ki benim gelecek seneki getirim %8,5’e, iki sene sonra ise %9’a, dört sene sonra %10, altı sene sonra %11’e yükselecek. Tabii reel getiriden bahsediyorum.
Oysa gelirleri yerinde sayan ama F/K oranı 10 olan başka bir şirkete de yatırım yapabilirdim. Bu durumda benim her sene getirim %10 civarında seyredecektir. Hisse alırken sizin için hangi durumun daha cazip olduğuna sizin karar vermeniz lazım. Tabii bu kararı vermeden önce hangi şirketlerin gelirlerinin zamanla daha çok artacağını vs. önceden tahmin edebilme gibi bir yeteneğinizin olması lazım.
Bunun haricinde F/K oranını tüm piyasa için uygulayıp borsanın genel olarak pahalı mı yoksa ucuz olduğuna karar vermekte de kullanabiliriz.
Komur Sirketleri Cok Ucuzluyor
Bu konu ile ilgili detayli yazimiza "Avoid These Energy Stocks" linkinden ulasabilirsiniz. Read More!
2. Piyasa Bülteni: Bono, Borsa, Dolar (Ekonomitürk2)
Bugun bono ve tahvil piyasalarindaki faiz oranlarina bir goz gezdirdim. Sunu soyleyebilirim ki piyasalardaki faiz oranlarini inanilmaz buluyorum. 6 aydan kisa vadeli kagitlarin faizi yaklasik senelik %7 civarinda seyrederken bir yil vadeli faizler %7,6 iken 21 ay sonrasina yonelik faiz oranlari da %8,9 civarinda.
Ben bu sene icerisinde enflasyonun %8'in uzerinde gerceklesecegini dusundugumden yukarida da goreceginiz uzere bir yillik faize parami koyuyor olsam negatif reel getiri elde edecegimi goruyorum. Hic mantikli gelmiyor. Enflasyona endeksli bonolarin faizlerine baktigimiz zaman ise 2 yil vadeli bonolarin faizi %2,6 civarinda seyrediyor. Normal bonolara kiyasla daha iyi bir getiri ama bu bonolara parami yatirsam boyum ne uzalir ne de kisalir.
Turkiye'de yasiyor olsaydim nasil yatirim yapardim diye dusunuyorum. Muhtemelen tasarruflarimin buyuk kismini faizde tutmaz, borsaya yatirirdim diye dusunuyorum. Iki hafta kadar once burada $12.2'ye aldigim TKF isimli Turkiye fonu su siralar $13.1'den islem goruyor. Iki haftada %7,4 kazanmisim. Bu parayla Turkiye'de hazine bonosu almis olsaydim ayni getiri icin neredeyse bir sene beklemek zorunda kalacaktim. Ote taraftan yine iki hafta once aldigim Philip Morris'den de %6'nin uzerinde bir getiri sagladim. Bugun de portfoyume 1 birim Morgan Stanley hisse senedi ekledim. Hissenin gelecek seneki beklenen kazanclari $2.75 civarinda gerceklesecek gibi gorunuyor, $3 tahmin eden analistler de var (yani potansiyel karlarinin 10 katina alim yapmisim). Finansal kagitlar hala riskli ama benim portfoyumde hemen hemen hic finansal kagit yoktu, ozellikle son 3-4 ayda da bu sektorun kagitlari yaklasik %20 dustu. Fiyatlarin azalmasi benim icin riski azaltti, ben de bugun $27.45'den bir birim MS hissesini portfoyume kattim.
Dolar hakkindaki goruslerimi de ifade edeyim. Dolar ozellikle avronun deger kaybetmesiyle birlikte bir sicrama gerceklestirdi. Rezerv para olmasinin avantaji bu olsa gerek, her krizde dunyadaki avarel fonlarla Merkez Bankalari dolara yukleniyorlar. Kisa vadede doviz kurlarinin gidecegi yonu tahmin etmek imkansiza yakin bir sey, ancak uzun vadede ben ozellikle gelismekte olan ulkelerin para birimlerinin deger kazanmasini bekliyorum. (Forex hakkinda yazdigim onca yaziyi okumanizi tavsiye ederim, gercekten kisa vadede piyasalarin yonunu tahmin etmek imkansiz, ciddiyim). Hindistan'da bir amele veya temizlikci veya asci ayda $40 civarinda bir para kazaniyor. Cin'deki ucretler daha yuksek ama orada da ucretler dunyanin geri kalanina gore cok dusuk, bir fabrika iscisinin ayda $130 falan kazandigi soyleniyor.
Er ya da gec iki sey olacak. Ya bu ulkelerin parasi dolara karsi deger kazanacaktir ve dolar bazinda bu iscilerin maasi yukselecektir, ya da bu ulkelerde Amerika'dan daha yuksek enflasyon orani gerceklesecek ve nominal olarak kur yerinde kalsa da iscilerin yerel para biriminden maaslari yukselecektir. Enflasyon olmasi durumunda bu ulkelerin yerel para cinsinden bonolarinin getirileri artacaktir. o yuzden uzun vadede bu ulkelerin para birimlerine yatirim yapmak dolar faizlerine yatirim yapmaktan daha karli olacaktir.
Ben boyle dusundugum icin dolar kazancimin bir kismini Hindistan hisselerine yatiriyorum. Hindistan'in un buyuk ozel bankasi ICICI adinda bir banka ve bunun Amerika'da islem goren hisseleri (NYSE kodu IBN) var. O hisselerden elimde 1,5 birim var, kisa vadeli bir basari beklemiyorum, bu oldukca uzun vadeli bir yatirim benim icin.
Turkiye borsasinin bu sene 60 bini gormesini bekliyorum, dolarin da dusmesini. Ama bir kac hafta oncesine gore simdi biraz daha karamsarim. Bu konudaki goruslerimi daha sonra paylasirim. Read More!
Portföy Çeşitlendirmesi Nedir? (EkonomiTürk2)
Blogumuza üye olan arkadaşlar için yatırım yaparken nelere dikkat ettiğimi anlatacağım bir dizi yazı hazırlıyorum. Tasarruf etmenin ve yatırım yapmamızın sebebi bugün gençken fazla olan çalışma gücümüzü kullanarak yaşlandığımızda ve çalışma gücümüz azaldığında kullanacağımız kaynaklar yaratmaktır. Yatırım bizim Türklerin borsada 15 dakikada spekülasyonlara değil, 20-30-40 yıl sonrasını düşünerek atılan adımlara denir. Bu kapsamda portföy çeşitlendirmesi yatırım yapmanın birinci kuralı olarak karşımıza çıkıyor. 2009 Nisan sayısında Turkishtime’daki köşemde yayınladığım portföy çeşitlendirmesi yazısını bir miktar değiştirerek aşağıya aktarıyorum.
Yazıda portföy çeşitlendirmesi (diversification) yapmamış bir kaç kişiden örnek verdikten sonra portföy çeşitlendirmesi nedir sorusunu yanıtlıyorum. Daha sonra yaşlandıkça yatırım stratejinizi nasıl değiştirmeniz gerektiğinden bahsediyorum. Hayatında tutumluluk kavramına yer vermemiş, har vurup harman savurmuş veya tutumlu olmasına rağmen aşağıda bahsettiğim kuralları hiçe saymış insanlardan çok var. Amerika’da süpermarket’e haftasonu gittiğimde krakerlerin üzerine krem peynir veya somon balığı spreadi (ezmesi?) koyup müşterilere ikram eden 75-80 yaşındaki nineler ne dediğimi size çok daha iyi anlatacaklardır. Neyse yazımıza geçelim.
Amerikalı yahudilerin bir çok özelliklerini takdir ederim. Çok çalışkandırlar, eğitime önem verirler, tasarruf ederler, girişimcidirler ve genellikle birbirlerini desteklerler. Tüm bunların bir sonucu olarak da diğer kültürlerden gelen insanlara kıyasla daha varlıklılardır. Ancak geçtiğimiz bir kaç ay içerisinde gelişen bir olay bazı yahudilerin yatırım yapmanın bir numaralı kuralını bilmediklerini gözler önüne serdi. Bir ömür boyu çalışıp didinip milyonlarca dolarlık bir servete sahip olan bir kısım yatırımcı tüm birikimlerini Bernie Madoff isimli geçmişte NASDAQ başkanlığı da yapmış, “son derece güvenilir” bir kişiye teslim etmişler. Ancak Bernie Madoff’un herkesin düşündüğü gibi başarılı bir hedge fon yöneticisi değil, aksine 20 yıldır saadet zinciri işleten bir dolandırıcı olduğu borsaların gerilemesiyle ortaya çıktı. Burada yatırımcıların yaptığı en temel yanlış tüm yumurtalarını aynı sepete koymaları yani portföy çeşitlendirmesi yapmamış olmalarıdır.
Benzer bir yanlış da dolar milyarderi efsanevi petrolcü T. Boone Pickens tarafından yapıldı. 26 değişik enerji şirketine yatırım yapan Pickens 2008’in son üç ayında fonunun %97’sini, yani $1.25 milyar doları, kaybederek hem servetinin önemli bir kısmından oldu, hem de yatırımcılarını hüsrana uğrattı. Pickens yatırımlarını tek bir sepete değil 26 değişik sepete koymuştu ama tüm sepetler aynı arabanın içerisindeydi.
Amerika’da bireysel yatırımcılara en çok verilen tavsiye S&P 500 hisselerine uzun vadeli yatırım yapan senelik komisyonu %0.1 gibi çok düşük olan endeks fonlarını almalarıdır. Vanguard ve Fidelity tarafında yönetilen bu fonlar borsa 2007’de zirve yaptığı zaman $1 trilyona yaklaşan miktarları yönetiyorlardı. 2008’in sonunda bu fonların yönettiği para miktarı $500 milyarın altına düştü. Nedeni S&P 500 endeksinin son 1.5 yılda değerinin yarısından fazlasını kaybetmiş olmasıdır. Yani yumurtalarını 500 tane değişik sepete koyan, ve bu sepetlerini ayrı ayrı arabalara koyan yatırımcılar da servetlerini koruyamadılar. Nedeni tüm bu arabaların hepsinin aynı gemi içerisine konmasıydı.
Aslına bakarsanız paralarını sadece Amerikan hisse senetlerine değil, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin borsalarına dağıtan yatırımcıları da benzer bir son bekliyordu. Yani dünya geneline dağılmış 5000 tane değişik hisse senedine yatırım yapmak da çözüm değildi. Özellikle küreselleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte bu ülkeler arasındaki korrelasyon da artmıştı, yani tüm dünya borsaları benzer yönde hareket etmeye başlamıştı. Amerika’da başlayan kriz, tüm dünyaya yayılıyor ve beraberinde tüm dünya borsalarını aynı anda aşağıya çekiyordu.
Yatırım yapmanın birinci kuralı tasarruflarınızı değişik sepetlere koymak değildir. Yatırım yapmanın birinci kuralı tasarruflarınızı birbirinden bağımsız hareket eden değişik sepetlere koymaktır. Bu iki cümle arasındaki fark emeklilik yıllarında planladığınız hayatı yaşayıp yaşayamayacağınızı belirliyor. 2008 yılında Amerikan borsaları %40’a varan oranlarda değer kaybederken, bono ve tahvil yatırımcıları %14, altın yatırımcıları %2 kazanıyordu. Portfoyünün %40’ını hisse senetlerine, %40’ını bonolara, %10’unu altına ve %10’unu gecelik faize yatıran sıradan bir yatırımcının 2008 yılındaki kaybı sadece %10 civarında gerçekleşirdi.
Yatırım yapmanın diğer bir kuralı ise yaşınız ilerledikçe yatırımlarınızda daha muhafazakar davranmanızdır. Gençlik yıllarınızda daha çok çalışıp, daha fazla birikim yaparak 2008 gibi bir yılda kaybettiğiniz tutarları yerine koyabilirsiniz. Ancak yaşlılık yıllarınızda böyle bir şansınız yoktur. O yüzden bir numaralı düşünceniz elinizdeki tasarruflarınızı korumak olmalıdır. Mesela Amerika’da portfoyünün sadece %20’sini hisse senetlerine ayıran muhafazakar bir yatırımcı yatırımcılar açısından son 70 yılın en kötü getirisine sahip 2008 yılını bile çok az bir miktarla da olsa karlı kapatacaktı.
Bugünlerde gazete ve dergilerde Madoff’a milyonlarca dolar kaptıran ve devletin yoksullara verdiği yemek kuponlarını kullanmak zorunda kalan yaşları 60-85 arasında değişen yahudilerin haberlerinde geçilmiyor. İnsan bir yandan üzülürken bir yandan da kendi düşen ağlamamalı diye içinden de geçirmiyor değil. Bize düşen bu durumdan ders çıkarmak ve aynı hatalara düşmemektir.
Read More!
Borsalar Pahalı mı Ucuz mu Nasıl Biliriz? (Ekonomitürk2)
Inan Bey selamlar.
Sorulara halen cevap veriyor musunuz bilmiyorum ama bir soru sormak istiyorum.
Bir borsanin ucuz ya da pahali olduguna neye göre karar veriyorsunuz?
Mesela IMKB pahali dediginizde bunu hangi verilerin isiginda degerlendiriyorsunuz
Tesekkürler
IMKB'nin pahali mi ucuz mu olduguna karar vermek icin uc tane veri kullaniyorum. Birincisi borsanin tamami icin Kazanc/Fiyat Orani. Diyelim ki borsadaki hisselerin toplam piyasa degeri 100 Milyar olsun. Borsadaki sirketlerin son bir yildaki kari da 9 Milyar olsun. Bu durumda borsa yatirimcisina senede kabaca %9 kazandiriyor demektir.
Borsalarin bir ozelligi kazanclarinin uzun vadede artiyor olmasidir. Birincisi enflasyondan dolayi sirketlerin sagladiklari urun ve hizmetlerin fiyatlari ve maliyetleri artar. Yani borsada islem goren sirketlerin karlari bir bakima yatirimcilari enflasyona karsi korur. Ikincisi, sirketler genellikle buyur ve karlarini arttirirlar. Turkiye ekonomisinin senede reel olarak %4-5 civarinda buyudugunu dusunursek borsada islem goren hisseler de uzun vadede %5-6 gibi ekstradan reel olarak kazanclarini arttirirlar diyebiliriz.
Borsalarin ucuz veya pahali olmasini belirlerken kullandigimiz ucuncu veri ise enflasyona endeksli uzun vadeli faizlerin oranidir. Cok zamandir bakmadim ama bu faizlerin seviyesi %3 civarinda idi, cok degismemistir herhalde.
Simdi enflasyona endeksli faizlere yatirim yapan bir kisi senede %3 kazaniyor ve bu rakam da seneden seneye artmiyor. Enflasyon farki da kazaniyor ama hisse senetleri de benzer korumaya sahip. Hisse senetlerine yatirim yapanlar ise senede %8-9 gibi bir miktar kazaniyor ortalamada ve bu rakam da her sene %6 civarinda artiyor. Borsanin dezavantaji kisa vadede ne yapacaginin belli olmamasi ve oynakligin cok yuksek olmasi. Ama bana sorarsaniz elde edeceginiz ortalama kazanc aldiginiz riskten cok daha yuksek.
O yuzden de surekli olarak borsanin ucuz oldugunu belirtiyorum.
Sayın Doğan,
Enflasyona endeksli faizler,şu an %2.24-2.27 civarında.
Faizler %10-20 bandına gelir ise imkb'ye pahalı diyebilirmiyiz?
1$+1£ ortalamsı ile hisse bazında olçüm yanıltıcı olabiliyor.İMKB100(genel) endeksine uygulamak ne kadar doğru?
Editor dedi ki...Reel faizler %10'un uzerine cikarsa borsaya pahali diyebilirsiniz ama gecti o gunler.
Borsanin degerini turk lirasi uzerinden hesaplamak lazim. Dolari avroyu karistirmayin hic.
İnan Bey,
Borsanın yatırımcına kazandırması konusu net olarak anlayamadım. Bu yıl firmaların kar dağıtımları %2-3 gibi düşük oranlarda oluyor, bu durumda reel kazanç dönüşünü nasıl hesaplıyoruz?
Borsadaki net kazancımız hissenin güncel değer değişim + kar payı dağıtımı olarak şekilleniyor değil mi?
şimdiden teşekkürler
Editor dedi ki...borsanin gecmisteki getirisi dedigin gibi hesaplaniyor. Benim yaptigim gelecekteki getirisi konusunda tahmin yapmak.
Yukarida kullandigim yontem hisselerin borsadaki F/K oranlarinin degismeyecegini varsayiyor.
Uzun vadede muhtemelen borsanin F/K orani da daha yukari gidecek ve bu da borsanin normal buyumesinin disinda daha da yukselmesine neden olacaktir.
SAYIN DOĞAN,
http://haber.gazetevatan.com/Haber/376103/1/Gundem"Prof.Berksoydan devalüasyon uyarısı"Cari açık bu hızla büyürse devalüasyon olabilir!
Siz ne dersiniz?Editor dedi ki... Matematiksel olarak dogru bir ifade. iki sene oncesine kiyala cari acik 4 kat artti. Ayni hizla artmaya devam ederse 5 sene sonra cari acigimiz milli gelirimizi gececektir. 10 sene sonra cari acigimiz tum dunyanin milli gelirini gececektir. Bu da teknik olarak mumkun degildir.
O yuzden ya cari acigimiz bu hizla artmaya devam etmeyecektir ya da bu hizla artmaya devam etmeyecektir. Cari acigin cozumu devaluasyon degildir. Daha iyi cozumler vardir.
Borsa Bülteni 8 Şubat 2010 (EkonomiTürk2)
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte takma isim kullanarak kendisini yatırım danışmanı olarak gösteren kişilere ve sitelere karşı yatırımcıları uyardı. İnternet ortamında yatırımcıların sanal danışman ve sanal yatırım danışmanlık şirketleri tarafından yanlış bilgilendirildiklerine dikkat çeken SPK, yetki belgesi olmadan yatırım danışmanlığı yapanların 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına ve elde edilen menfaatin üç katından az olmamak üzere para cezasına çaptırılacağını kaydetti. Site sahiplerinin ve forum yöneticilerinin site ve forumlarında yapılan yorumların yatırımcıları yönlendirici nitelikte olup olmadığına dikkat etmeleri gerektiği kaydedildi.
Yatırımcı mağdur oluyor
SPK'nın haftalık bülteninde, elektronik ortamdaki farklı kaynaklarda yer alan sermaye piyasası araçlarına ilişkin yorum ve tavsiyelere dayanarak işlem gerçekleştiren yatırımcıların mağduriyetlerine ilişkin şikâyetler geldiği vurgulanarak, bu nedenle yatırımcıların bir kez daha uyarılması ihtiyacı duyulduğu bildirildi. SPK, yatırımcıların yatırım kararlarını yatırım danışmanlığı yetki belgesine sahip aracı kuruluşlar veya diğer piyasa profesyonelleri tarafından yapılmış analiz ve araştırmaları değerlendirerek vermeleri gerektiğine dikkat çekti.
Göreceğiniz üzere izinsiz yatırım danışmanlığı yapmanın cezası 2-5 yıl arasında hapis cezası, maç sonrasında havaya kurşun sıkarak sağda solda çocuk öldüren magandaların bile 6 ay yatıp çıktığı, Merkez Bankası başkanıyken devalüasyon yapmadan heme önce parasını dolara çeviren Gazi Erçel’in bir gün bile hapis yatmadığı Türkiye’de SPK internet üzerinde yatırım danışmanlığı yaptığını iddia ettiği 8-9 tane site sahibini savcılığa vermiş. Ben de aynı akıbeti yaşamak istemiyorum, baştan söyleyeyim. O yüzden aranızda yaptığı $12’lık bağışın “yatırım danışmanlığı” hizmeti için ödendiğini düşünen varsa, benim yazdıklarımı tavsiye olarak alıp bir yatırım danışmanına danışmadan direkt yatırım kararı alacak olan varsa benimle hemen irtibata geçsin, yaptığı ödemeyi iade edeyim. Yaptığınız ödeme halka açık blogumuzda yayınlamadığımız, üzerinde çok emek harcamış olduğum yazıları okumak içindir. Hiç bir şekilde yatırım danışmanlığı yapmak gibi bir niyetim yoktur, sizin de bu tür bir beklentiniz olmasın.
Yazılarımda daha çok piyasalara ilişkin kendi analizlerimi ve kendi portföy kararlarımı sizlerle paylaşacağım. Bunu bir çeşit eğitim olarak kabul edebilirsiniz ama yatırım danışmanlığı olarak değil. Ben kendi hedeflerim, kendi risk toleransım, ve kendime ve analizlerime olan güvenimle paralel olarak portföy kararları alacağım. Benim için doğru olan bir karar sizin için doğru olmayabilir. O yüzden bir yatırım danışmanına danışmanızı tavsiye ediyorum. Benim yazdıklarımdan ancak bu konuda doktora yapmış ve Amerika’da $220 milyonluk bir hisse senedi portföyü yönetmiş ehil bir kişinin kendi yatırım kararlarını verirken nasıl davrandığını öğrenebilirsiniz. Daha fazlasını beklemeyin. Tekrar söylüyorum, bundan daha fazla ve farklı bir beklentiniz varsa burada yazılanları okumayın, yatırım kararlarınızı burada yazılanlara göre hiç vermeyin. Bu uyarıyı anladığınızı ve yatırımlarınızdan dolayı kaybedeceğiniz paralardan dolayı sorumlu olmadığımızı ve hiç bir şart altında sorumlu tutulamayacağımızı kabul ettiğinizi bize bu maile cevap vererek haber vermenizi bekliyorum.
Borsalarda son bir aydır ne yaptığımdan bahsetmek istiyorum. Geçen senenin Ağustos ayından itibaren (aslına bakarsanız Temmuz ayında borsalar 40 binin altında iken dahi bu şekilde düşünüyordum) IMKB’nin ucuz olduğunu ve 2010 senesinde 65-70 bin seviyesine yükselmesini bekliyordum. Turkishtime’da yazdığım yazıda da bundan bahsettim. O zamanlar enflasyon problemimiz yoktu ve Merkez Bankası da faizleri agresif bir şekilde indiriyor, piyasa da buna cevap veriyordu. Bu görüşümü neredeyse sene sonuna kadar korudum. Ancak yapılan zamlarla ve enflasyonun seneyi %6,5 ile kapatmasından sonra, ve yeni yıla da yeni zamlarla girmemizle enflasyonun Ocak ayında %1,5 civarinda çıkacağı Ocak ayı ortasında belli olunca ben de enflasyon beklentilerimi yukarı çektim. Enflasyonun yükselmesi demek orta vadede faizlerin yükselmesi demektir. Faizlerin yükselmesi demek, borsanın düşmesi anlamına gelir. Ben bu gelişmeler neticesinde borsadaki beklentilerimi %10 aşağı çektim ve 2010 içerisinde IMKB’nin 60,000 seviyesini göreceği şeklinde görüşlerimi güncelledim.
Problem Ocak ayı ortasında borsanın 55 bin civarında olması idi. Yani elimdeki kağıtları tutarsam sene sonuna kadar %10 civarında bir getiri sağlayabileceğim. Öte taraftan paramı bozdurup faize koysam sene sonuna kadar %7 civarında bir getiriyi (vergi ve komisyonlardan sonra) neredeyse risksiz bir şekilde elde edebileceğim. Türkiye’de borsaya yatırım yapıyorsanız borsadan elde edeceğiniz getirinin faizden elde edeceğiniz nominal getirinin iki katı olmasına bakarsınız. Aksi taktirde borsa çok riskli. O yüzden de ben o gün portföyümde en yüksek paya sahip TKF (The Turkish Fund) hisselerinin tamamını elden çıkardım.
Burada bir parantez açıp portfoyümde 50 birimlik hisse senedi tuttuğumu belirteyim. Normalde bir hisseye 2 birim yer veririm. TKF’nin portföyümdeki payı 5 idi. Bir hisseye 5’ten fazla payı vermem çünkü yeterince çeşitlendirme yapamam aksi taktirde. Eğer bir hisseye fazla pay verirseniz ve işler beklediğiniz gibi gitmezse çok büyük paralar kaybedebilirsiniz. Tam tersi durum da olabilir ama yatırım yapmanın bir numaralı kuralı para kaybetmemektir. Yaşlandığımda hesabımda 1 milyon dolar olmasını %50 olasılıkla 3 milyon, %50 olasılıkla da sıfır olmasına tercih ederim. O yüzden yatırımlarımı yaparken kendimi sağlama almaya çalışırım.
Ocak ayı ortasında TKF hisselerinin tamamını sattım. Bu arada TKF Morgan Stanley firmasının borsada işlem gören yatırım ortaklığı fonu. Içerisinde Garanti Bankası, Turkcell, vs. gibi kendi seçtikleri hisseler var. Yönetim giderleri çok fazla değil, vergilendirme açısından ve işlemler açısından kolaylık sağladığı için ben bu kağıdı Türkiye piyasalarında yatırım yaparken kullanıyorum.
Ocak ortasından sonra tüm dünyada borsalar düşmeye başladı, bizim borsa ise benim beklentilerimin aksine bayağı sağlam durdu, son bir kaç güne kadar. Muhtemelen Pazartesi de bir miktar daha düşecek. Ben TKF hisselerini $14.10’dan satmıştım. Cuma günü 1 birim TKF hissesini $12.20’den satın aldım. Borsalardaki düşüş nereye kadar gider bilemiyorum, kahin de değilim. Ancak gösterge bonoların faizi %9,4 seviyelerine yükseldi, bundan sonra 1 puan daha yükselebilir ve bu da %10’luk bir düşüşe daha karşılık gelebilir. Ama piyasalarda pozitif gelişmeler de olabilir. Neticede bu yılki 60 bin hedefime kıyasla borsanın beklediğim getirisi %20’ye yaklaştı ve faizlerden elde edeceğim getirinin iki katına yükseldi. Bu da benim başlangıç pozisyonu açmak için yeterli bir sebep. Eğer borsadaki düşüş devam ederse Türk hisselerine ayıracağım payı arttırabilirim.
Türkiye hakkındaki görüşlerim bu kadar. Amerika’ya yönelik yatırım yaparken kullandığım yöntemlerden bir tanesi diğer hedge fonların yaptıkları yatırımları takip ederek benim yatırım felsefeme uyan kağıtları incelemek oluyor. Geçenlerde David Einhorn’un Vodafone şirketi hakkında yaptığı analizi blogda paylaşmıştım. Neticede 2 birim Vodafone hissesini portföyüme ekledim. Bu haftasonu da Warren Buffett’ın şirketi BRK hakkında yapılan şu analizi gördüm. Biraz daha araştırdıktan sonra bu konuda da karar vereceğim. Ilgilenenler verdiğim linki okuyabilirler.
Read More!
Ekonomi Türk 2 Blogu Çok Yakında Burada
Temettu Dagitan Sirketler
Bunun haricinde Ekonomi Turk kitabini muhtemelen Temmuz'un ilk haftasindan sonra buradan ucretsiz olarak dagitmaya baslayacagiz. Haber vereyim dedim. Read More!
Donald Yacktman - The Yacktman Fund
How To Be A Hedge Fund Manager
Süleyman Yaşar Neden Böyle Yapıyor?
Uğur Civelek ve Küreselleşme
“Küreselleşme denilen kuralsızlık ve sorunları ağırlaştırma pahasına günü kurtarma yaklaşımları iflasa koşmaktadır. Sorunların yayılmasını ve hızla büyümesini önlemek adına yapılanların tam aksi sonuca hizmet ettiğini görmemek yönündeki basiretsizlik insanlığın geleceğini karartmaktadır.”
http://www.dunya.com/emtia-fiyatlari-tehlike-sinyali-veriyor-147025yy.htm
Bu aralar Uğur Civelek' in yazılarını okumakla meşgulüm. O kadar iktisatçı okudum, Malthus ve Uğur Civelek kadar kötümser ekonomistlere rastlamadım desem yalan olmaz.Uğur civelek her yazısında petrol fiyatlarından, emtia fiyatlarından bahsederek cari açığın düşürülmeyeceğini, enflasyonun ve işsizliğin yukarı yönlü bir hal alacağından bahsetmektedir. Belki haklı, belki de haksız. Ben bunu başka bir yazıya saklayacağım. Ama Uğur Civelek' in yanıldığı bir ifadesi var ki dillere destan. "Küreselleşme kuralsızlıktır." Acaba gerçekten böyle mi?
Öncelikle küreselleşme tanımımızı yapalım. Bana göre küreselleşme sermayenin dünya çapında hiçbir sınırlamaya tabi olmayan hareketidir. Buradan kuralsızlığı çıkarabilirsiniz ama ben de size kuralsızlığın hakim olduğu bir yerde küreselleşmenin olamayacağını iddia ederim. Küreselleşme serbest piyasa ekonomisinin nirvanası ise serbest piyasa ekonomisinin temel taşlarını inceleyelim, özel mülkiyet, hukukun üstünlüğü ve rekabet. Yani bunlar olmadan ne serbest piyasa ekonomisi olur ne de küreselleşme olur. Olsa olsa orman kanunu ve vahşi yaşam meydana gelir.
Küreselleşme her ne kadar ulus devleti yıpratsa da varlığını ulus devletin ya da daha genel ifadeyle devletin otoritesinden alır. Devlet olmasa idi özel mülkiyeti koruyacak bir kurum olmazdı. Düşünsenize akşam işinize gitmek mi yoksa evinizi hırsız ve yağmacılardan korumak mı daha mantıklı devletin olmadığı düzende. Devlet bazı yasal düzenlemeler koyar, eğer bu yasal düzenlemeler olmasa idi borç verilebilir fonlar piyasası büyük ihtimalle oluşmayacaktı ve küresel sermayenin hareket alanı sınırlandırılacaktı. Yazının geri kalanını editör’ ün yazdığı bir yazıdan alıntılayarak sonlandırıyorum. “Kapitalizm gelişmiş bir yönetim sistemidir, insanların birbirlerinin haklarına saygı duymasını, çalışıp birikim yapanların birikim ve haklarını güvence altına alan bir sistem olduğu için de kapitalizm de insanlar daha çok çalışıp üreterek daha hızlı zenginleşirler. Mutlak yoksulluk oranlarına bakarsanız kapitalistlerin değil, komünizm ve sosyalizmin yollarından geçmiş ülkelerin sefalet içerisinde olduğunu görürsünüz. Kapitalizmi kapitalizm yapan kurumlardır, kanunlardır, emeğin ve birikimlerin devletin güvencesi altına alınmış olmasıdır.”
Read More!Ege Cansen’ e Selamlar
Malumunuz Ege Cansen Ekonomi Türk blogunda bolca eleştirilen bir isim ki eleştiriyi de hakediyor. Peki ben bu başlığı sırf bunu yazmak için mi yazdım? Hayır, fil hafızası olanlar hatırlayacaklardır ki Ege bey 2011 yılında “50 dolar cent artı 50 Euro cent eşittir 2.40 TL düzeyi, benim hesaplarıma göre “denge kuru” gibi durmaktadır. 2011 yılında ulaşılacak bu düzey, 2012 yılında da yüzde 4 kadar artarsa, cari açığımız iki yıl sonra milli gelirimizin yüzde 3’ü seviyesine inebilir.
...Cari açığın kök sebebi, döviz fiyatlarının düşük olmasıdır. Bunun dışında söylenen: yok efendim, ulusal tasarruf oranımız düşüktür veya maalesef enerjide dışa bağımlıyız, petrol faturamız çok yüksek gibi sebepler sıralamak “gerçekle yüzleşmemek için” için mazeret yaratma gayretleridir”demiş
.
Editör ise “Ege Cansen tahminine bu kadar guveniyorsa kendisiyle 10 BIN TL'LIK Bir BAHSE GIRMEYE HAZIRIM. 2012 Senesinin ilk 3 ayinda ortalama dolar kuru 2 TL'nin uzerinde olursa Ege Cansen kazansin, altinda olursa ben kazanayim. VARSA YUREGI gelsin, HODRI MEYDAN!” demişti.
Şimdi değerlendirmemizi yapalım, 2012' nin ilk 3 ayını geride bıraktık ve dolar 2 TL' nin üstüne çıkmadı. Ege Cansen’ in tezini ileri sürdüğü tarihte döviz kuru 1$= 1,6950 TL idi. Ekim ayında 1,89, Ekim’ in sonlarında 1,75 ve günümüzde ise 1,79’ du. Bu arada en yüksek rakam ise Aralık 29’ unda 1,9175’ idi. Bundan sonraki planımda ise Ege bey' in bahsettiği gibi döviz kurunun cari açığı ne kadar azalttığını inceleyeceğim, ekonometrik bir model yardımıyla.
Yazımı
Yılmaz Özdil tarzıyla
Bitiriyorum:
Yorum sizin...