Insanlara Karşılık Beklemeden Yardım Yapmalı mıyız?

Bütün dinlere bakın, sürekli yardımlaşmayı, ihtiyacı olanlara karşılıksız yardım yapmayı teşvik ederler, bunu bir erdem olarak pazarlarlar. Tanıdığımız Birisine Kefil Olarak Imza Atmalı mıyız başlıklı yazımızda bu konuya kısaca değinmiştik ama çok önemli bir konu ve milyarlarca insan tarafından yanlış biliniyor. O yüzden bir açıklama yapalım istedik.

Insanlara karşılıksız yardım ederseniz harcadığınız kaynaklar (zaman, para, vs.) bir seferde tüketilir, biter gider. Ihtiyacı olan diğer insanlara yardım edebilmek için yeni kaynak yaratmanız gerekir. Oysa bundan çok daha verimli bir yaklaşım var ve Erke Dönergeci gibi sonsuza kadar kendi kendine yetecek kaynağı yaratarak tüm toplumu değiştirebilecek bir güce sahip olmanızı sağlayacaktır. Daha fazla insana yardım etmenizi ve daha fazla insana yardım edilmesini sağlayan bu gizemli yaklaşımın adı “karşılık bekleyerek yardım” etmektir.

Diyelim ki amacınız maddi imkanı olmayan yoksul gençlerin eğitimi olsun. Yoksul bir gence burs vererek eğitimini sağlayacak kaynağınız olsun. Siz bu gence karşılıksız yardım ederseniz, ancak bir kişiyi kurtarmış olursunuz. Eğer siz bu gence karşılık bekleyerek yardım ederseniz ve mezun olduktan sonra kendisinden size iki gence karşılıklı yardım etmenize yetecek miktarda bir ödeme yapmasını zorlarsanız bir kişiyi değil uzun vadede milyonlarca kişiyi kurtarmış olursunuz. Çünkü birinci genç mezun olduktan sonra iki kişiye yardım edecek kadar ödemeyi size yaparken siz bu miktarla iki gence karşılıklı yardım yapacaksınız. O iki kişi de mezun olduktan sonra size 4 kişiye yardım etmenize imkan veren ödemeyi yapacak. Eğitim üzerine yapılan yardımlarda 4-5 senede elinizdeki kaynakları ikiye katlama şansınız var, ama diğer alanlarda yaptığınız yardımın geri dönüş süresi çok daha kısa olabilir.

Karşılık bekleyerek yardım yapma yaklaşımının felsefesini anladınız mı? Kendi hayatınızda uygulamaya başlayın o zaman. Karşılık beklemeden yardım yaptığınız zaman yardım ettiğiniz insanlarla aranızda eşit bir ilişki şansı ortadan kalkmış oluyor, evebeyn-çocuk ilişkisine dönüşüyor. Aynı kişilere karşılık bekleyerek yardım ederseniz ilişkiniz yetişkin-yetişkin ilişkisi oluyor ve onların size bağımlılığı ortadan kalkıyor, daha olgun ve verimli bir ilişki kurma şansınız yükseliyor. Karşılık beklemeden yardım etmek tembelliği teşvik ederken, karşılık bekleyerek yardım etmek çalışmayı, gayret göstermeyi ve çevrenize faydalı olmayı teşvik ediyor.

Ekonomi Türk blogunda yazı yazarken de aynı mantıkla hareket ediyorum. O yüzden sizleri iğrenme noktasına getirecek derecede reklam yapıyorum, bloga ziyaretçi çekecek iğrenç yazılar yayınlıyorum. Iki tane amacımız var. Birincisi blogun geçmiş yazarlarının isteği doğrultusunda blogda yazılmış öğretici ve ufuk açıcı niteliğe sahip eski yazıları ve blogun çıkardığı kitabı mümkün olduğunca çok kişiye ulaştırmak. Ikinci amacımız ise blogdan gelecekteki faaliyetlerimizde kullanmak üzere kaynak yaratmak. Karşılık bekleyerek yazı yazıyorum çünkü gelecekte çok daha fazla yardımı karşılık bekleyerek yapmak istiyorum. Bir kaç kişi blogdan kazandığımız paralara burun kıvırıyor, bunlar matematikten ve bileşik faizden anlamayan kişiler. Sırf Ekonomi Türk 2 blogunun senelik geliri $2000’ın üzerinde seyrediyor. Her sene $2000 getiri sağlayıp bunu 30 yıl senede %20 reel getiri sağlayan alanlarda değerlendirirsek 30 yıl sonunda ne kadar paramız olur tahmin edin? Cevap 2.8 milyon dolardır.

Yoksul insanlara karşılık bekleyerek yardım ederek senelik %20 reel getiri sağlamak çok zor değil. Bunun teknik adı mikro finanstır. Ekonomi Türk blogunun geçmişine bakarsanız kuruluşundan benim yönetimime geçtiği 4 yıl boyunca TEGV ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi yerlere bağış yapılmasını teşvik etmeye çalışmışlar, bir iki hayırseverin dışında bağışların çoğunu da blogun kendi yazarları yapmış zaten. Bu karşılık beklemeden yardım etmektir ve başarısız bir yaklaşım olduğu 4 yıl boyunca görülmüştür. Benim yönetimimde Ekonomi Türk blogu karşılık bekleyerek hizmet verecektir, şimdiye kadar yaptıklarımız da bu konudaki kararlılığımızı sizlere göstermiştir zannedersem.

Ekonomi Türk 2 bloguna ücretsiz üye yaptığımız yazar arkadaşlarımız ile blogda gönüllü olarak yazı yazan arkadaşlar reklam faaliyetlerine katılmıyorlar. Onların yazdığı güzel yazılara sayfamızın sağ üst köşesindeki “Kaliteli Yazılar Burada” linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz. Böylece benim anasayfaya dolduracağım reklam, tanıtım ve bloga ziyaretçi çeken iğrenç yazılara bulaşmadan alıştığınız yazıları okumaya devam edebilirsiniz.

Blogun gidişatından memnun değilseniz, yeni blogumuza üye değilseniz ve kitabımızı da almadıysanız benim tercihim sizin bir daha blogumuzu ziyaret etmemenizdir. Bu isteğimde samimiyim. Okuduğunuz yazıların karşılığını vermek istemiyorsanız gelmeyin, okumayın, faydalanmayın. Herkesin maddi durumu para vererek destek olmaya imkan tanımayabilir, bu kişiler de gönüllü yazar olarak veya çevrelerindeki insanlara blogumuzu ve kitabımızı tanıtarak destek olabilirler. Burada bir çeşit komünizm uygulamaya çalışıyoruz gördüğünüz gibi ama free rider problemi ile uğraşmak durumundayız.

Özetlersek, Ekonomi Türk blogu artık karşılık bekleyerek hizmet veren bir blogdur. Blogda 2500 tane yazı var ve bu yazılarda dile getirilmemiş bizim yeni yazılarla dile getirebileceğimiz yeni fikir sayısı çok az. Biz vaktimizi eski yazılarda söylenmiş sözleri tekrar etmek yerine bu fikirlerin süzülüp güzel bir formatta okuyuculara sunulduğu Ekonomi Türk Kitabını tanıtmak ve geniş kitlelerce okunmasını sağlamaya harcamak istiyoruz. Eğer Ekonomi Türk kitabını almadıysanız alın, aldıysanız da şehrinizdeki veya okulunuzdaki kütüphaneye bağışlayın, tanıdıklarınızla paylaşın, veya bir cafeye bırakın, tanımadığınız insanlar alıp okusun (kitabın üzerine de not düşün ki kitabı bulan okusun ve okuduktan sonra aynı yere geri bıraksın).

Sizlerden beklediğim karşılık budur.

6 Yorum Var.:

Unknown dedi ki...

Bir gün gibi bir sürede kitabı teslim eden yayınevine de teşekkür etmek gerekir.

Pelin S. dedi ki...

Sitenizi uzun zamandır takip eden ancak fazla yorum yapmayan birisiyim. Bir yazınızda kitabın ilk günlerde sadece 30 civarında satıldığını söylemiştiniz, birini de ben almıştım ancak bugüne kadar sırf ben 8 arkadaşıma daha okuttum kitabı, herkes 1-2 günde bitiriyor zaten bir alan bir daha bırakamıyor. Söyleyeyim de içiniz biraz daha rahat olsun :)

Galiba Ankara Dost Kitabevi'ne de kitap konmuş ancak kitapçılardan rastgele kitap alan insanların bu kitaptan pek bir şey anlayacağını sanmıyorum. Zaten genelde hikaye ve roman manyağı olan bu tipler böbrek satmayla ilgili bir yazı görünce (ne kadar açıklayıcı ve sabırlı bir yazı da olsa) ayyy ahlaksızlar hayvanlar gibi şeyler söyleyebilecek, düşünme yeteneğinden yoksun ve sürrealist insanlar. Zaten ben de aslında 8 değil 18 belki de 28 arkadaşıma da okutabilirdim bu kitabı ancak kitap çok çok sade, anlayışlı ve sabırlı olmasına rağmen bir şey anlayamayacak insanlar var.

Örneğin bir arkadaşıma Yılmaz Özdil'le ilgili yazıyı okutmuştum zaten Yılmaz Özdil hayranı olan bu basit, yüzeysel, sığ arkadaşım, yazıda Yılmaz Özdil'i övdüğünüzü zannetti ve bu nedenle kitabı beğendiğini söyledi, biraz anlatmaya çalıştım ama baktım olmuyor çekip aldım kitabı elinden :)

Editor dedi ki...

Bravo Pelin.

Iste benim de blogun hayranlarindan beklentim budur. Benim yanildigim nokta senin gibi 30 tane degil 300 tane kisinin oldugunu dusunmemdi. Ne kadar cok kisiye okutabilirsen o kadar iyi, onemli olan kitabi anlayacak kapasitede insanlarin kitabi okumasidir. Nasilsa kitabin ilk baskisi bitti, yayinevi de kitap icin harcadigi parayi cikardi.

Gecenlerde denememeler de kitabi ODTU kutuphanesine bagislamisti. Ona da bravo.

Pelin S. dedi ki...

Teşekkür ederim ama bir de bu yazıyla ilgili tekrar düşündüm de biraz acımasız olmuş sanki. Karşılık veremeyecek durumda insanlar da var, onlara birileri yardım etmezse yaşamaları mümkün değil, tabi ki bu da insan türünü güçlü kılacak bir doğal seçilime neden olacaktır ama ben şahsen o insanlara yardım etmek isterim.

Karşılık verebilecek olan insanlar zaten bir şekilde para bulup kazanıp öderler. Tabi eğitim bursu böyle bir şey değil, bankalar şimdi al oku, 5-6 yıl sonra maaşından ödersin demez bu yüzden kesinlikle karşılıklı eğitim bursu verilmelidir. Hatta daha önceki yazılarınızda da belirttiğiniz gibi tüm üniversiteler paralı yapılmalı ve devlet tarafından herkese karşılıklı eğitim kredisi verilmelidir. Ancak bu eğitim kredisinin hapis yükümlülüğü olmamalı, kişi ne zaman işe girerse ya da mal mülk edinirse o zaman tahsil edilmelidir. Hayatının sonuna kadar iş bulamazsa da almayıversin artık devlet. Zaten kaç kişi bu durumda olacak. Kayıtdışı çalışıyorsa da zaten amelelik falan yapıyordur o da ödemesin hem onu görenler ibret alırlar da onun okuduğu üniversiteyi okumazlar.

Hüseyin MEÇO dedi ki...

karşılıksız yardım yaptım.ne oldu.

1978 lerde semtimizin en yakışıklısı ve eğitimlisi varlıklı da olan. gıpta ile baktığımız 19 yaşlarında bir genç vardı ismi tayfun.eyüp gümüşsuyunda otururdu.biz ise lisede okur ve çalışırdık.tayfun akıllı aynı zamanda düzgün bir çocuktu....

tayfun iyi arkadaşımdı.1981 mart tan sonra tayfun u hiç görmedim.

tam hatırlamıyorum 1998 yada 1999 senesi olabilir.arabamla çöp tenekesine çöp atarken çöpün içinden çok pis kıyafetli,saçı sakalı birbirine karışmış adamın biri çıktı.iyice baktım bu tayfun du.evet bizim tayfun.ne olduda böyle oldu.o akşam onu zor ikna ettim.önce banyo sonra berber.5 gün yıllık izin aldım.o na zaman ayırdım dertleştik. v.s kendini iyice salmış.hayatta fazlaydı.ölememişte.kaç kez denemiş.anne babası kardeşleri ölmüş malları amcası almış sonra o da ölmüş mal ve paralar hepten gitmiş.tayfunda kafayı yemiş.v.s. v.s.

neyse düzgün bir ev bulduk.elbiseler aldık.yemeğini yedi para kazansın diye çorap verdim işporta yaptı sahiplendim.sattığının parasını getirir verirdi ona harcadıklarımı bana ödeyene kadar takip ettim.bana olan borcu kalmamıştı kendine çalışmaya başlamıştı.sonra, adam oldu sandım.evlendirmeye bile niyetim vardı.söylemiştim bile....

tabii olarak benimde bir hayatım vardı.ancak onu uzaktan takip edebiliyordum.mal sattığını görüyordum.sonra benim işlerim yoğunlaştı tayfun dan koptum.v.s. v.s.5 yada 6 sene sonra tayfun u aradım ortada yok.yine tesadüfen gördüm eyüpte çöpleri karıştırıyordu.yine saçbaş dağılmış leş gibiydi.

tayfun yine çöp adamdı.ve tehlikeli idi.daha deliydi.beni hiç dinlemedi bile bas git dedi.

tayfun geçenlerde yine aklıma geldi.sordum soruşturdum eyüpte yoktu.

tayfunu bir daha görmedim.

Pelin S. dedi ki...

@Hüseyin Meço

Benim de kast ettiğim yardıma muhtaç insanlara sizin anlattıklarınız da dahil. Doğuştan yürüyemeyen, konuşamayan insanlar olduğu gibi kafası çalışmayan insanlar da var. Tabi sizin anlattığınız durumda aslında kişinin kendi seçimi mi yoksa doğuştan sahip olduğu genlerle mi alakalı olduğu tartışılır. Bu noktada ayrıca irademizin olup olmadığını da tartışmamız gerekir.

Ancak yürüyemeyen, konuşamayan, eli, ayağı olmayan insanlar için tartışacak bir şey yok. Yardıma muhtaçlar. Onlar için bir istihdam yaratmalı veya karşılıksız yardım etmeliyiz bence, yani önceki mesajımda dediğim gibi bu da tartışılabilir ama benim kendi tercihim onlara yardım etmekten yana.

Tabi ki zenginlerden yüksek vergiler alıp bu insanları yüksek standartlarda yaşatmayı savunmuyorum ama en azından yaşamlarını sürdürmeleri sağlanıp karınları doyurulmalı. Aslında özgür bir toplumda benim gibi düşünen insanlar hep olacaktır ve kendi kurdukları derneklerle bu insanlara yardım edeceklerdir, bu yüzden devletin vergi toplayıp yardım etmesine de gerek yok. Devletin adalet sistemini düzgün işletmesi derneklerin güvenilirliğini sağlayacaktır. Şu anda ben hiçbir derneğe güvenemiyorum.