Bir sorum var. Düşünmeden hemen cevap verin. Cebinizde 100 lira var, 70 lira kaybetmeyi mi tercih edersiniz yoksa 30 liranın cebinizde kalmasını mı?
Gerçekten düşünmeden cevap verdiyseniz, ikisi de aynı şey olmasına rağmen “30 lira cebimde kalsın” şeklinde cevaplamış olma ihtimaliniz daha yüksek. Peki neden böyle oluyor ve bu durum finansal tercihlerimizi nasıl etkiliyor? Bu cevapların sırrı kaybetmekten kaçınma güdümüzde saklı, ancak önce kısaca beklenen değer (expected value) kavramından bahsetmemiz gerekli.
Olasılık teorisinde bir olayın beklenen değeri; o olayda ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçların olasılıklarının, kazanç değeriyle çarpılması ve bu çarpımların toplanması sonucunda bulunur. (bkz: Ağırlıklı Ortalama) Beklenen değer, bize bir olayın olası getirisi veya götürüsü hakkında bilgi verir. Beklenen değerden daha kötü bir sonuçla karşılaşma olasılığına ise risk diyebiliriz. Beklenen değeri, basit bir örnekle açıklayalım.
Örneğin bahis sever bir arkadaşımızın bizi bir yazı-tura iddiasına davet ettiğini düşünelim. Teklfi de şu şekilde olsun: Yazı gelirse biz ona 100 lira veriyoruz, tura gelirse ise o bize 110 lira. Bu teklifin bizim için beklenen değeri = 1 / 2 x (-100) + 1 / 2 x (+110) = 5 lira. Arkadaşımız için ise 1 / 2 x (-110) + 1 / 2 x 100 = -5 lira. Arkadaşımız çok zeki sayılmaz. Pekiyi bu arkadaşımız bu oyunu oynamak için kendine rakip bulabilir mi?
Çalışmaları ile Nobel Ekonomi ödülü kazanan iki psikolog Kahneman ve Tversky, arkadaşımızın rakip bulmasının pek kolay olmadığını söylüyor. Yukarıdaki yazı-tura oyununu içeren deneyler yaptıklarında, deneklerin kazançlar kayıpların ancak 2 katına çıktığında bu oyunu ağırlıklı olarak oynamayı kabul ettiklerini gözlemlemişler. Dolayısıyla 100 lira kaybetme ihtimalinin verdiği rahatsızlığı ancak 200 lira kazanma umudu dengeliyor.[1]
Özetle, muhtemel kayıplar muhtemel kazançlara kıyasla bizi daha fazla etkiliyor.
İşin içerisine risk girdiğinde de enteresan kararlar veriyoruz. Örneğin, yapılan deneylere göre insanlar kesin olarak 50 lira kaybetmektense, %50 olasılıkla 100 lira kaybetmeyi tercih ediyor. Yani kayıplar söz konusu olduğunda risk alma eğilimimiz artıyor. Halbuki, iki seçeneğin de beklenen değerleri birbirine eşit. (bkz: eşitlik nedir? )
İronik biçimde kayıptan kaçınma güdümüz yatırımlarımızda para kaybetmemize neden olabiliyor. Örneğin, sahip olduğumuz bir hisse değer kaybederken, zararımızı realize etmenin psikolojik hasarını yaşamamak için o hisseyi satmayı erteleyip, tutuyoruz. Değer kazanan hisseleri ise çok daha kolay elimizden çıkarıyoruz.
Bir araştırmaya göre yatırımcıların sattığı hisseler tuttuklarına kıyasla %3.4 oranında daha iyi performans gösteriyormuş. Başka bir araştırmada ise kaybettiren hisselerin portföylerdeki ortalama ömrünün kazandıranlara kıyasla iki kat daha uzun olduğu tespit edilmiş. Bunların sebebi kayıplardan kaçınma eğilimimizin ağır basması ve kayıplarımızı erteleyip, belirsizliğe bırakmayı tercih etmemiz. Sonuçta ise daha fazla kaybediyoruz.[1]
Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi almak ve başka çalışmalara ulaşmak için Wikipedia'daki Loss Aversion maddesine bakabilirsiniz.
Bu tip hatalari yapmamak için ise bu tarz eğilimlerimiz hakkında bilgi sahibi olmalı ve matematiğin yardımına başvurmalıyız. Değişik seçeneklerin nasıl rasyonel biçimde analiz edildiğini görmek için şu yazıya bakabilirsiniz: Konut Kredisi Alalım mı?
2 Yorum Var.:
Bu yazı; kaybetmekten kaçınmak ile riskten kaçınmanın birbirinden ne kadar farklı olduğunu gösteriyor.
Çok güzel bir yazı olmuş.Elinize sağlık.
Guzel yazi, ellerine saglik.
Konuyla ilgilene arkadaslar http://www.amazon.com/Paradox-Choice-Why-More-Less/dp/0060005688 kitabina bir goz atmalilar. Eminim iktisadi kararlariniza degisik acidan bakmanizi saglayacaktir.
Yorum Gönder