Yiğit Bulut’un yazısı iki türlü argümanı öne çıkarıyor. Birincisi duygularımıza hitap eden “IMF’yi isteyen Türkiye’yi sevmiyor, kan düşmanımız olan Yunanlı Yorgo ve sünnetsiz Hans’ı destekliyor, onların çıkarı için Turk halkına bedel ödetiyor” şeklinde özetlenebilecek bir ifade kullanıyor. Eskiden Yorgo ve Hans’ın arasına bir de Ermeni Agop’u dahil ederdi, şimdi Agop’u atlamasının özel bir nedeni var mı bilemiyorum. Yiğit Bulut’un ortaya attığı bu argüman bir çok eğitimsiz veya önyargılı kişi tarafından bir delil gösterilmesine gerek kalmadan kabul edilir. Bu kişiler için yapabileceğimiz bir şey yok. Ikinci bir grup insan ise Yiğit Bulut’un bu sözlerini kabul edebilmek için bir delile ihtiyaç duyar. Yiğit Bulut bu kişiler için de şu argümanı getiriyor:
'1 milyon dolar' satmış ve karşılığında Hazine bonosu almış. Kur 1.30'lara gelince pozisyonunu kapatmış veya hâlâ pozisyonunu koruyor. Kur farkı ile dolar bazında getirisi o günden bugüne dolar bazında yüzde 100'ün çok ama çok üstünde!
Daha açık ifadesi ile yıllık dolar bazında kur düşüşleri ile 'yüzde 20-25 dolar bazında getiri' sağlamış. Bu kazancı ile de 'kendi katılımcısı' olan Yorgo'nun maaşını ödemiş. Bugün hâlâ yıllık Türkiye'deki pozisyonlarından 'dolardaki kur farkı hariç' yüzde 9 civarında getiri sağlıyor...
Yiğit Bulut’un elindeki delil bu. 2003 yılında ülkemize girip yatırım yapan yabancılar yüksek getiri sağlamışlardır, bu yüksek getiri de Türk hazinesinin ve dolayısıyla vergi veren orta direk vatandaşın cebinden çıkmıştır argümanı. Biz size işin doğrusunu anlatalım, bu ülkeyi kimin sevdiği kimin seviyor ayaklarına yatıp ülkenin kötülüğü için lobi yaptığı anlaşılsın.
Şimdi birisi (adına Azerbaycan’lı Rüstem diyelim) Türkiye’de veya Arjantin’de bono piyasasına girdiği zaman iki türlü risk alır. Birincisi paranın geri ödenmeyecek olması riski (buna kredi riski denir), ikincisi ise kurların vade bitiminde eskisinden yüksek olması riski (buna da kur riski denir). Bunların hiç bir şekilde garantisi yok. Uzun vadeli Amerikan devlet tahvillerinin bile riski var, senelik %0,4 gibi küçük bir risk primi ama istediği kadar dolar basma lüksüne sahip Amerika bile riskli kabul ediliyor. Döviz kurlarının bir garantisi olmadığını ise 5 yaşındaki çocuk dahi biliyor. Bizim Rüstem petrol satışından elde ettiği dolarları Türkiye’de gelip risk alarak değerlendirmek istedi diyelim. Elde edeceği getirinin iki tane bileşeni olacak: birincisi TL cinsinden hazine tarafından ödenen faiz, ikincisi ise dolar kurunun değişmesinden elde edeceği getiri veya zarar, ki bunu ödeyen Türk hazinesi veya Türk vatandaşları değil Rüstem’in sattığı dolarları satın alıp spekülasyon yapan spekülatörlerdir. Yiğit Bulut’un herkesten gizlediği gerçek budur.
Gördüğünüz üzere Yiğit Bulut döviz spekülatörlerinin ödediği bedeli sanki Türk hazinesi ve dolaylı olarak da vergi veren vatandaş ödeyormuş gibi davranıp halkı galeyana getirebilecek provokasyon yapıyor. Şimdi de rakamlara bir bakalım ve Hazine’nin bugün ne kadarlık bir bedel ödeyeceğini bir görelim. Bugün Rüstem gelse $100.000 bozdursa eline 148.000 TL geçecektir. Önünde iki tane seçenek var: ya parasını gecelik faize koyacak ve bir kriz çıkması esnasında çabucacık dolara geçerek risklerini sınırlayacak, ya da parasını bir senelik hazine bonosuna yatıracak ve kriz çıkarsa kös kös oturup seyretmek zorunda kalacak. Iki durumu da analiz edelim:
Durum 1: Gecelik faiz yatırımı
Eğer Rüstem Yiğit Bulut’un bahsettiği anormal yüksek faizlerden ağzı sulanıp Türkiye’ye gelmiş ve parasını da gecelik faizde değerlendiriyorsa eline bugün geçecek para senelik %6,5’dir. Bu getiriye yakın bir zamanda konuşulduğu üzere %3 civarında bir vergi de ödeyecek ama hesap çok karışmasın diye biz onu da Rüstem’e hibe edelim, nasılsa kan kardeşimiz değil mi? Böylece bir sene sonunda Rüstem’in 148 bin TL’si 157 bin TL’ye yükselecektir. Iyi de bir sene sonraki 157 bin TL mi daha iyi, yoksa bugünkü 148 bin TL mi?
Beş yaşındaki çocuk dahi Türkiye’de enflasyon olduğunu ve TL’nin satınalma gücünün, dolayısıyla değerinin düştüğünü bilir. Yani bir bakıma elinde TL tutanlar para kaybederler, TL borçlananlar ise para kazanırlar. Buna senyoraj denir, ya da sizin anlayabileceğiniz ifadeyle enflasyon vergisi. Enflasyon vergisi kimin cebine gider peki? Tabii ki piyasadan borçlanan hazinenin. Yiğit Bulut’un halkımızdan gizlediği ikinci gerçek de budur. Rüstem’in hazineye verdiği borçtan gerçek anlamda para kazanabilmesi için enflasyonun üzerinde bir getiri sağlıyor olması gerekiyor. Pekiyi Rüstem’in yatırım yapacağı önümüzdeki bu bir yıllık sürede enflasyon ne olacak? Dünyanın son 25 yılda yaşadığı en derin krizin içerisinde, enerji fiyatlarının dolar bazında yarıdan fazla düştüğü bir ortamda Türkiye’de enflasyon oranı %6,53 olarak gerçekleşti. Tüik enflasyon oranlarını daha yeni açıkladı. Bir kısmınız Tüik rakamlarla oynuyor, olduğundan az gösteriyor şeklinde benim hurafe olarak nitelendirdiğim varsayımlarda da bulunuyor, ona da hafifçe değineceğim. Ama size soruyorum, önümüzdeki bir yıl içerisinde enflasyon oranı sizce %6,5’den az mı olacaktır yoksa daha fazla mı?
Ben 2010 yılında enflasyon oranının 2009’a kıyasla daha yüksek olacağını düşünüyorum açıkcası. Bu demektir ki Rüstem’in gelecek sene eline geçecek 157 bin TL bugünkü 148 bin TL’den daha değersiz olacaktır. Biz buna negatif yani eksi reel faiz diyoruz. Gecelik faize yatırım yapanlar devletten reel olarak para almayı bırakın üstüne para veriyorlar devlete. Yiğit Bulut bu gerçekleri neden saklıyor Türk halkından? Bir de bunun üstüne komplo teorilerine inanıyorsanız ve Tüik’in rakamlarla oynadığını ve enflasyonu memura, işçiye ve emekliye az enflasyon farkı ödemesi yapmak için enflasyonu düşük gösteriyor diyorsanız Rüstem iyice yandı demektir. Yani diyelim ki enflasyon %6,5 olmasın da %9 olsun. Bu durumda Rüstem reel olarak %2,5 para kaybedecek demektir. Yani faiz olarak 9 bin TL alacak ama 13 bin TL’yi enflasyon vergisi olarak hazineye geri ödemiş olacak. Keşke Rüstem gibi kazlardan daha çok olsa da iyice yolsak.
Biz rakamların doğru olduğunu varsayalım. Rüstem reel olarak para kaybetti ve hazine karlı çıktı diyelim, iş bitti mi? Bitmedi. Daha parasını dolara geri çevirme işlemi var. Bir sene sonra dolar kuru ne olacak? Biliyor musunuz, biliyorsanız hiç durmayın hemen bir forex hesabı açıp paranızı 10 katına katlayın. Dolar kurunu tahmin edebileceğini düşünen bir çok kişi forex piyasalarında iflas ediyor, bu işin garantisi yok. O yüzden Rüstem de bir darbe de dolar kurundaki değişimlerden yiyip iyice dibe batabilir. Hangi durumda ne olacağına bir bakalım.
A. Dolar Kuru Yükselirse
Dolar kuru 2008’deki 1,15 değerini gördükten sonra 6-7 ay içerisinde 1,8 değerine kadar yükselmişti hatırlarsanız. 1,15 değerinden dolar bozdurup 1,8 TL’den dolar almak zorunda kalan yabancı yatırımcılardan Yiğit Bulut nedense hiç bahsetmiyor. Sanki ortada hiç böyle bir risk yokmuş gibi davranıp milleti forex piyasalarında kumar oynamaya teşvik eden aracı kurumlar gibi davranıyor. Tekrar söyleyelim, bu işler risklidir, çok para da kazanabilirsiniz, çok para da kaybedebilirsiniz. Forex piyasaları zero-sum game dediğimiz piyasalardır, biri kazanır biri kaybeder, kumarhane sahibi, pardon forex aracı kurumu payını alır, zengin olur. Bu piyasalarda olan biten Türk hazinesinin cebine (aldığı vergileri saymazsak tabii ki) bir kuruş girmesini sağlamaz, hazineden bir kuruş çıkmasına da neden olmaz. Dolar kuru yükselirse Rüstem’den kim ucuzdan dolar alıp kim pahalıya satmışsa onun cebine para girer.
Yiğit Bulut bunları size açık açık anlatıyor mu? Hayır. Ne diyor peki? “Bugün hâlâ yıllık Türkiye'deki pozisyonlarından 'dolardaki kur farkı hariç' yüzde 9 civarında getiri sağlıyor...” Sevgili Yiğit Bulut, neden dolar kuru yükseldiği ve yabancı yatırımcıları zarara uğrattığı zaman dolar kurundan dolayı ettikleri %20’lik zararı hesaplarına koymuyorsun da, dolar kurundan kar ettikleri zaman dolar kurunu hesaplara koyuyorsun? Yiğitliğe sığar mı bu davranışın, ekonomiye sığmadığını ikimiz de biliyoruz.
B. Dolar Kuru Düşerse
Ahhhhhhaaaa!!!! Yiğit Bulut’un 2003-2007 arasında bahsettiği getirilerin ana kaynağı bu işte. Rüstem yüksek kurdan elindeki dolarları bozdurup düşük kurdan almışsa elde edeceği faiz gelirinin üzerine bir de dolar kuru farkından dolayı kar yapar ki kaymaklı ekmek kadayıfı. Yiğit Bulut’un da ağzını sulandıran bu forex piyasalarında elde edilen kazanç aslında. Peki bu kazanç Türk hazinesinin ve vergi veren vatandaşın cebinden mi çıkıyor, yoksa forex piyasalarında spekülasyon yapan gerizekalıların cebinden mi? Tabii ki spekülatörlerin. Dolar spekülatörünün kaybettiği para kendisini bağlar, yarın birgün devletin kapısına gelip, otoyolları kapatıp dövizzede olduk deyip haraç istemedikleri sürece problem yok. Haraç isterlerse de işte o zaman hükümetin omurgalı bir tavır takınıp gelen seçimlere de aldırmadan hayır demesi gerek. Ama tabii bunların hazinenin Rüstem’e veya sünnetsiz Hans’a veya hain Yorgo’ya yaptığı faiz ödemeleriyle bir alakası da yok. Yiğit Bulut sapla samanı karıştırıp Türk halkına yedirmeye çalışıyor ve gayet de başarılı oluyor. Kendisini tebrik ederim. Ancak yazımız burada sonlanmadı. Yazımızın ikinci kısmında Rüstem’in uzun vadeli risk hazine bonosuna girmesi durumunda neler olacağını ve Yiğit Bulut’un IMF anlaşmasına karşı çıkarak neden ülkesine kötülük yaptığını anlatacağız. Yazının başlığı Yiğit Bulut Neden Ülkesini Sevmiyor.
Not: Yiğit Bulut bu yazıyı binlerce kere yazdığını ve binlerce kere ana fikrini dile getirdiğini dile getirmiş, ve YETMEZ demiş. Biz de sizlerden bu cevabı binlerce farklı ortamda paylaşmanızı istiyoruz, başka türlü hurafelerin önüne geçemeyiz.
14 Yorum Var.:
Elinize sağlık çok güzel ve aydınlatıcı bir yazı olmuş.
2010 için ben de enflasyonun yüksek çıkacağı kanısındayım.
ekonomi türk`te böyle uzun,bedeva analiz yazılarını görmek ne güzel.
imf ile ben de anlaşmadan yanayım ancak vade miktarı,faiz oranı ve esnekliği gibi üç noktada çok iyi çalışılmış olarak.
Editor, Ekonomix degil mi?
Editor = Inan Dogan
meselenin ozu, biz faizi turk lirasi cinsinden oduyoruz, ama yigit bulut odenen faiz miktarini dolar cinsinden hesapliyor. en azindan insafli, ya bir de zimbabve dolari cinsinden odedigimiz faizi gundeme getirseydi?
olaya bir de şu açıdan bakmak lazım.
Yurt dışından gelen kumarbaz bizim kumarhanemizde parasına takla attırıyor.Kumarda biliyorsunuz risk de mevcut.
Aynı işlemi başka kumarhanelerde de yapabilirdi.
Bizi seçmesinin sebebi tümüyle üstlendiği risk oranı ile alakalı.
O zaman risk oranımızı diğer kumarhanelerin düzeyinde tutmamız gerekli.
Bundan da kurupiyeden kumarhane sahibine kadar herkes sorumlu.
Ayrıca Y.Bulut'un yorumlarının temeli ticari değil siyasi, uzmanlık alanı ise marketing.zira finans bilgisini iyi pazarlayarak basamakları üçer beşer çıkıyor.söyledikleri tabi ki sıradan vatandaşın kulağına hoş geliyor.piyasada bunu da yapamayanlar var.O yüzden çok ciddiye alıp enerji tüketmemek lazım.
Sevgili Inan Dogan, her zaman ki tarzininda tamami ile matematik ve ekonomik mantik ile yazdiginiz harika bir yazi. Emeginiz, zamaniniz icin cok tesekkur ederim.
Gordugum kadari ile, Tr de Y.Bulut a finans uzmani gozu ile bakiliyor. Zaten bence ulkemizin en buyuk problemlerinden birisi bu "Negatif Seleksiyon" problemi. Yani cahil insan zaten bir sey bilmiyor, fakat "birsey bildigini" sanan insanlar da hem karar mercilerini, hemde insanlarin zihnini isgal ve manipule ettigi icin memleketimiz kilavuzu karga olan bir acik deniz gemisi oluyor.
Yorum yazan arkadaslardan birisinin, Cagatay, dedigi gibi bence de Y.Bulut asiri derecede siyasi gozluklerle ekonomik meseleleri izaha calisiyor, ayrica iyi bir finans-ekonomi ve mantik egitiminde oldugunu, yeterli oldugunu dusunmuyorum.
Sozun ozu, Inan Dogan i hep boyle yazilarla bekliyoruz. O zaman olusturdugunu "positive externality" nin tadina doyum olmuyor.
Şimdi benim anlamadığım bir nokta var. Azerbaycanlı Rüstem neden Türkiye'deki enflasyonla ilgilensin ki, Türkiye'de yaşamadıktan sonra? Adam geliyor, parasını TL'ye çeviriyor, faize yatırıyor, dönem sonunda da parasını dolara çevirip gidiyor. Durum böyle değil mi?
Editör = İnan Doğan = Ekonomix
Bunca yıldır Ekonomix imzasıyla yaptığınız analizleri kendi imzanızla yeniden okuyucuyla buluşturduğunuz için Türk halkı adına size teşekkür ediyoruz.
:))
ahmet asarkaya adlı arkadaşın sorusu benim de kafamda...bende cevabını merak ediyorum....
Azerbaycanli Rustem neden Turkiyedeki enflasyonla ilgilensin?
Cevap: Iki tane cevabi var bu sorunun.
1. Yazinin konusu Azerbaycanli Rustem'in getirisi degil Azerbaycanli Rustem'in Turk hazinesine ve insanina olan yukudur. Hazineye yukunu hesaplamak icin de reel faizler kullanilir, nominal faizler degil. Yazi yeterince acik bu konuda, tekrar ayni seyleri tekrar etmeyeyim, aralarindaki farki hala anlamadiysaniz baska bir kaynaktan okuyun.
2. Turkiye'deki enflasyon Rustem'i baglamaz gibi bir tutum sezdim. Yanlis, ekonomideki degiskenlerin hepsi birbirini etkiler. Enflasyon artar ise piyasalar buna nominal faizleri (ve hatta reel faizleri de) arttirarak cevap verir. Rustem ise faiz riski almissa buyuk zarar gorur. Enflasyon ile doviz kurlari arasinda da bir bag vardir, Turkiye'de enflasyonun %70 civarinda seyrettigi zamanlarda doviz kurlarinin da her sene asagi yukari %70-80 artmasinin tesaduf mu oldugunu zannediyorsunuz.
Piyasalar nominal getirilere degil, reel getirilere bakar. Nominal getiriler ile ilgileniyorsaniz Jekyll'in dedigi gibi Zimbabve'ye gidin bir ayda paranizi Zimbabve dolari cinsinden 20'ye katlayin, iki ayda 400'e. Niye kimse ZImbabve'de yatirim yapmiyor?
Piyasalar REEL degerlere bakar, nominal degerlere degil.
Turkiye'de %7 enflasyon var ise ve faizler %9 ise ve dolar kuru nominal olarak yerinde kaliyor ise aslinda Turk lirasi dolara karsi reel olarak deger kazaniyordur. Rustem'in %9 sandiginiz getirisinin %2'si reel faiz %7'si ise TL'nin %7 deger kazanmasidir.
Tekrar soyleyeyim: Doviz kuru ayni kaliyor ama Turkiye'deki fiyatlar Amerika'dan daha cok artiyor ise TL dolara karsi reel olarak deger kazaniyordur.
Karisik bir konu, o yuzden istismar edilmesi gayet kolay. Yigit Bulut'un yaptigi da bu.
Sayın Editör
Yazı gayet iyi olabilir ama ben bu yazıların "copy paste" mantalitesinden hiçbir farkı olduğunu düşünmüyorum.X kişisinin sıradan olmayan bir yazısıyla ilgili üzerine eleştiri yapılarak oluşturulan yazıları farklılık yaratamayan başkalarının farklılıklarıyla üzerine eklemeler yaparak süsleme yapan yazıları kabullenemiyorum.
Belkide olması gereken bu ama bu blogta "Yiğit Bulut yazıları bol bol eleştirilir ve her ne zaman Yiğit Bulut çıksa ekonomitürk orada eleştiri bombardımanı yapar" mantığı bence hoş olmuyor.
Kimi kurum ve yazarlar ekomitürkte hep aynı çatı altında yer almaktadır.X kişisi sürekli eleştirilecek Y kişisinden sürekli övgülerden bahsedilecek böyle sınıflandırma bence hoş olmamaktadır.
Bu yüzden başkalarını eleştirerek yapılan yazılar sizin kalitenizi değil karşı tarafın kalitesini daha çok gösterir.Sıradan bir mantığa sahip olan yazarları eleştirmemenizin nedeni üzerine ekleyeceğiniz güzel ,farklı bir yazı olmamasıdır.
hersey tamam da piyasa riskine neden kur riski denmiş??
arkadaş adamlar ihalelere giriyor ihaleleri kazanıyor ve hemen gidip kendi yandaş bankalarından kredi çekiyor. bu banklar krediyi cebinden vermiyor vatandaşın bankadaki parasından veriyor. devlet oto yolları halka arz ediyor ve gel bankaya para yatırma ihaleye ortak ol diyor bunu yiğit bulut söyledi bunun için ekonomix olmaya mı gerek var?
Yorum Gönder