The Decline and Fall of Denememeler Pidecilik – 4 [Düşünce – 2 ] [İnovasyon]

Özet geçelim: İlk yazıda girişi yapmış, ikinci yazıda arka planı anlatmış, üçüncü yazıda düşüncelerimi size açmış ve 2 soru sormuş, bir de söyleyeceğimi söylemiştim.Sorular “Detaya girmem sıkıyor mu, özet geçeyim mi” ve “net ilişkiler, net rakamlar duymaya devam etmek istiyor musunuz” idi. Okurlarımızın yorumları uzun ve detaylı anlatıma, net ilişkilere ve net rakamlara devam edilmesini istedikleri yönündeydi. Söyleyeceğim ise dükkanın bulunduğu yere bir zaman için gideceğimdi; oradan eteğimde hikayeler dolu bir şekilde geri döndüm. Kaldığımız yerden planladığımız şekilde devam edelim:

Geçen yazıda “bu iş yapılır mı” sorusuna düşünce bazında verdiğim cevabı inceledik. Şimdi "Yapmak istesem bile yapabilecek miyim, nasıl yapacağım?" sorusuna aradığım cevaplara bakalım:

1. Ben herhangi bir şehirde herhangi bir pide fırınını ortaklı veya ortaksız, bir şekilde işletmek niyetinde değildim. Belli bir dükkanı belli bir ortakla işletmek istiyordum. Zira benim başka bir işim vardı ve sadece sermayemi ortaya koyacak ve fikirlerimle destek olacaktım. Dükkan ise halihazırda bir başkası tarafından işletilmekteydi ve ben [ortağımı ikna etsem dahi] önce bu kiracıyı içeriden çıkarmalıydım. İçeri girerken şerefiye ödemediği, hatta ailecek bizden büyük yardım gördüğü (çevremizi ona yöneltmiştik, kira ödeyemediğinde kiradan vazgeçmiştik vb) için ya hiç para istemeyeceğini ya da cüz’i bir rakamla (ben 5000 TL’ye kadar razıydım) çıkartabileceğimizi düşünüyordum. [Yanılmıştım – bu konudaki gelişmeleri hiç tahmin edememişim. İş oraya gelince detaya gireceğiz]

2. Müstakbel ortağımın bu işe yanaşıp yanaşmayacağını bilmiyordum. Nihayetinde benim hesaplarıma göre karlı bir işti. Ortaya para koyamayacaktı ama ondan istediğim işe para (sermaye) koyması değildi zaten. İşin başında durması yetecekti. Kendisi zaten fırıncılıktan anladığı için bir zaman sonra ustalardan birisini replace edebilecek, 3. yazıda bahsettiğim küçülme elastikiyetini de kazanacaktı. Ancak sorun şu idi ki, şu anda o dükkandan hiç çalışmadan ayda 400 TL kazanıyordu zaten. Son 10 yılı ise “sen neden işletmiyorsun bu fırını da başkalarına para kazandırıyorsun” diye dır dır eden insanları savuşturmakla geçirmişti. Lakin yumurta da kapıya dayanmıştı: İki işinden ilki gerçekten çökmüştü. 2. yazıda arka planın son günü dediğim zamanlarda ayda 1000-2000 lira ciroyu bile zor görür olmuş, o zamana kadar hiç zarar etmeyen ikinci işi bile zarar etmiş, kredi kartı borçlarını “döndürebilmek” için ikinci bir ipoteğin altına girmişti. Memleketimde söylenen tabirle “götün götün” gidiyordu. Hatırlatalım: aylık ortalama 4000 TL ödemesi vardı! O bu durumdayken bırakın kiracısını, kiracısının yanında çalışan işçinin bile kendinden iyi kazanması, kazanmayı bırak elindeki tek para getiren mülkü 7-8 yıllık kirası karşılığında satın almak istemesi sanırım onun için de dönüm noktasıydı. Lakin bir sorun vardı: zaten 3 işi beraber götürüyordu, üzerine bir de siyaseten önemli (=bizim ailede bu vakit alan ama para getirmeyen demek) bi pozisyondaydı, bir 4. işi üzerine alması demek diğer 3 işinden el çekmesi demekti. Tabiri caizse zarar da ediyor olsa döndürdüğü borçları döndürememe riskiyle karşı karşıyaydı; pide fırınını işletmek istediğinden dem vurup “tek başına” bu işe giremeyeceğinden etrafına dert yanmaya başlayacağı günler yakındı.

Ne demiştik? Yapılabilir bir iş mi? Evet. Yapabilir miyim? Evet, ortağım en az benim kadar hevesli (artı bir de çaresiz, yapacak başka şeyi yok, veya yapılabilecek diğer şeyler daha kötü). Dükkanın içinden kiracıyı çıkarmanın onun problemi olduğunu düşünüyordum (ve – gariptir- haklıydım)

Peki nasıl? Ben ve ortağım nasıl “en az” içerideki kiracı kadar kar elde edebilirdik? Çok basit bazı şeylerin düzeltilebileceğine inanıyordum. Örneğin içerideki kiracı “kola” satmıyor, çay ve salata ikramı (veya satışı) yapmıyordu. Halbuki, evet, kıymalı pide ayranla iyi gidiyordu ama damak tatları değişiyor, kıymalı pidenin yanında artık kola da içiliyordu; peynirli ve tahinli pidenin yanında zaten ayran gitmiyordu. Salon müşterisi oldukça mutsuz ayrılıyordu - yediği boğazına tıkanmış bir şekilde, çay içemeden, damağında bazen rahatsız edici bir tatla. Zamanla ve az da olsa ürün çeşitliliğini artırabilirdim. Çay ve salata ikramına (maliyetlerini hesaplayıp belki de satmaya) başlayabilirdim.

Evlere servis bin bir nazla ve çok geç yapılıyordu. Bazen daha telefonda eve servis reddediliyor, bazen de 1-2 saati bulan sürelerle gecikiyordu. Bu hızı artırabilir, küçük memleketimde de artık öğlen yemeği için evine gitmeyen, onun yerine iş yerinde yiyiveren insanları cezbedebilirdim. İç çektirmeye gelenlerinde aslında gelmesine gerek yoktu. içi evlerinden alıp yapılmış pideleri evlerine servis edebilirdim.


Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

Kredi kartı kabul edilmiyor, onun yerine söz senet kabul ediliyordu. Kredi kartının en büyük dilemması paranın hesaba yaklaşık 40 gün sonra geçmesiydi. Küçük esnaf bunu bekleyemiyor, onun yerine iskontolu olarak parayı hemen almayı tercih ediyordu. Zaten çok yüksek olmayan karlarla çalışan bu esnaf kredi kartıyla neredeyse başabaş noktasında alışveriş yaptığından da hiç sıcak yanaşmıyordu. Bunu dükkana koyacağım işletme sermayesiyle (working capital) dükkanın bu parayı 40 gün beklemesini sağlayabilirdim. Dahası, yine bu yolla halihazırda dükkanın veresiye aldığı unu, yağı, tahini, kıymayı vs. peşin alabilir, bu yolla ucuza getirebilirdim. Dikkatimi çeken bir husus da koca şehirde hiçbir pidecinin (veya pizzacının, kebapçının vs) evlere serviste mobile POS cihazlarını kullanmamasıydı. Devlet dairelerine, bankalara vs. fiyatlı menü dağıtıp (çünkü piyasaya göre 50 kuruş veya 1 lira daha ucuza mal satıyorduk, müşterinin bunu bilmesi gerekliydi) altına da “ev ve iş yerlerine serviste kredi kartı geçerlidir” yazmamızın dışarı servis satışımızı artıracağını düşünüyordum. Bunun için gerekli maliyetlere de (mobil POS maliyeti, motorsiklet satın alımı, gerektiğinde bir ayakçı istihdamı) razıydım.

Kısacası ortağım beklediğimden daha hevesli ve/ya razı [mecbur?] çıkmıştı. . Kiracının tahliyesiyle de ben uğraşmayacaktım. Yapmam gereken tek şey küçük bir şehirde hali hazırda büyük şehirlerde var olan birkaç şeyi uygulamaktan ibaretti. Ne dersiniz, bu yukarıda saydıklarımda yanılıyor olabilir miydim? Entrepreneurship and Innovations dersinden aldığım BB'yi haketmiş miydim?

[Bilgisayar oyunlarında belli sayıda level atlayınca bonus stage'ler olur ya, bu dizide de şimdi önce kısa bir bonus stage ile deva edecek, sonra istişareler safhasına geçeceğiz.]

2 Yorum Var.:

kambersizdugun dedi ki...

hocam bu kadar anlattıktan sonra bizde hemen yorumu ekleyelim.
Acıkcası kagıt üzerinde iyi düsünülmüş bir plan.
Ancak bu sehrin nufusu ne, mesela köyden gelenler sehre aybaşında pide yemek isterler, bu yüzden dükkan pazara veya köy dolmuşlarına ne kadar yakın?
Bir diğer soru, mevcut pideci müşterilerini tanınmış olduğundan dolayı mı çekiyordu?
Sizin oturmuş bir esnaf tanışıklığı var mıydı?
Son olarak şehirde toplam kaç tane pideci var ve bunlar dağınık mı toplu yerlerde mi, sizinkinin bölgesi diğerlerine göre nasıldı?
Yazılarınızın devamını merakla bekliyorum..

Kubilay dedi ki...

sayın kambersizdüğün, güzel sorular. yanıtlamaya çalışacağım. Sorularınız aslında bu tarz case-study'ler için örnek sorular niteliğinde.