Okulu okurken yattım mı? Yeterince (kere)[kişiyle?] değil. Banka stajının üstüne fabrika stajı yaptım, part time çalışırken politik partilerde sürttüm, satranç klübünün başkan yardımcısıyken işletme klübüyle Uluslararası Pazarlama yarışmalarına katıldım.
Okul bitince ne oldu? Mesleğin şanındandır dedim, kalabalık isimli international auditing şirketlerinden birinde çalışmaya başladım. İstanbul sarmadı, brüt maaşın net maaşa geçerkenki kayıplarına sinirlendim, devlete girdim. Ne Uğur Mumcu caddesi 88 numara kaldı bulaşmadığım, Ne İnönü Bulvarı 36 numara, hepsini hatmettik.
Devlette müfettişlerle kavga edince bastık istifayı ver elini tekrar özel sektör. 2 yılda artık vardığım noktada oldukça fazla şey öğrendiğimi düşündüm. Koşuşturmacaya yeter dedim, yerleşik hayata geçtim, yarı maaşımla çeyreğin çeyreği kadar çalışacağım rahat bir işe geçtim. Bir de yapacağım yatırımları yapmıştım, Bir "deneme" yapmaya karar verdim. Ekonomiturk'ün finans projesi gibi. Ağzımızı milyon dolardan aşağısı için açmıyorduk, ama, bakalım bir 'işletme'yi çalıştırabilecek miydik? Büyük bir bankaya girip Genel Müdür olmak mı daha zordur, yoksa bir bankayı kurmak mı değil mi. Sıfırdan bir 'dükkan' açmayı denedim.
Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir
Bir Pide fırını. Dükkan hala açık, ama Gibbon'dan esinlendiğim başlıktaki gibi açıldığı günden itibaren düşüşe geçti. Gerçek hayatta, gerçek bir "işletme" deneyimi yaşadım, çok da şey öğrendim. Ne staja benzer yaşadığım, ne de iş tecrücesine. Bizzat para kaybeden benim, bizzat müsebbibi de. Okullarda bize ve size öğretilmeyen şeyleri öğrendim. Japonların Just in Time sistemini çok iyi anlatırlar. Ama elemanınızın "öğlen öğlen pazara gidilmez, hava çok sıcak, motorla gitmem, arabayı ver" demesi üzerine ne yapacağınızı söylemez. Köşedeki manavda kilosu 2 liraya satılan soğanı elemanınızın pazara gidip kilosunu 2.5 liraya alacağını, 10 kilo soğanda 5 lirayı cebine atacağını anlatmaz. Agency Theory nedir, bilirsiniz. Bizzat karşılaşınca nasıl yeneceğinizi anlatmazlar. Elemanınız işe alkollü gelirse kanunlar size onun işine son verebilirsiniz der. Siz o gün yılın en büyük siparişini aldığınız için ona kahve yapar, kusmamasını dua ederek siniriniz tepenizde, yine de yüzüne gülmek zorunda kalabilirsiniz.
Kuruluş öncesinde düşündüklerimden ve düşüncemi paylaştığım insanların yorumlarından başlayarak kurulma, işletilme ve kapatılamama sürecine kadar elimden geldiğince her şeyi bu yazı dizisinde sizinle paylaşmayı deneyeceğim. Umarım size de faydası dokunur.
6 Yorum Var.:
Hocam gerçekten merak ediyorum yazılarınızın devamı.
Her ne olursa olsun bence cesaret edip girmişsiniz, ya hep içinizde uhde olarak kalsaydı.
Adresinizi verin, blog olarak size pide yemeğe gelelim:)
patron ve yöneticiler %51 kötü insan olmadıkça iyi yönetici olamazlar.işletmeleri veya makamları yok olur gider.
Teorinin neres, yanlış ki?Fiyat elastisite hatsayısı çok yüksek bir pazarda hakiki et kullanılarak para kazanılamayacağını bilmeniz gerekirdi :)
Sormayın. Küçük esnafın para kazanmak için gerçekten üçkağıtçılık yapması gerekiyor sanırım. Ben para kazanmazken aynı ürünü benden daha ucuza nasıl satıyorlar, aklım ermiyor. Yazdıkça siz de anlayacaksınız. Esnaf odalarının ve tüketicilerin çıkaracakları dersler olduğu kanaatindeyim.
traji komik.hatta benim gibi bu haziran da mezun olmus işletmeci arkadaslar için trajik.ben ülkenin en iyisi olmayan bir üniversiteden mezun oldugum için daha bir dikkatle takip edecegim bu yazı dizisini.Blog yapmadıgını yaptı ve dikkatimi cekti.sanki blogun o kadar da umrundaymısım gibi:):)
Çemberlitaş fem karşısındaki pideci zamanında dayımındı, daha sonra çeşitli sebepler ile devretti. Yanında çalışan hemşerim ise beyazıta pide dükkanı açtı. geçenlerde beyazıtta yürürken bir baktım tek dükkanı yan yana üç dükkan yapmış.
Yorum Gönder