“Kendi emekçisini bunca madur etmek bahasına da olsa!
Daha önce de yazdım, istihdamı es geçen özelleştirmeler, emekçilerin içine düştüğü durum, bu hükümetin yarattığı değil, uygulamaya devam ettiği bir ekonomik politika. Bu ekonomik programın son mimarı sosyal demokratların dört elle sarıldığı Kemal Derviş’di. Nitekim, hâlâ Türkiye’deki ekonomik politikayı öven demeçler verip duruyor. Derviş’e toz kondurmayıp, birdenbire emek dostu kesilerek hükümeti eleştirmek gerçekten de samimiyetsiz ve partizanca bir tavır.
Ama hiçbir şey, iktidarın emekçilerin her türden talep ve hak arayışını kuru gürültü olarak sindirmeye çalışmasını mazur gösteremez.”
Şimdi Ekonomi Türk’te artık politika yazılarına izin çıkmadığına göre biz de Nuray Mert’e politik olarak yaklaşmayacağız. Eleştireceğim nokta politika ile ekonominin kesiştiği noktada bir anda kendilerini bulan politika yazarlarının ipe sapa gelmeyen ekonomi yorumları yapmaları. Yazının devamında gündeme getirilen PKK, vs. gibi konulardan bahsetmiyorum, Nuray Mert’in yukarıya aktardığım kısımda kullandığı şu ifadelere iki çift lafım olacak:
- “emekçisini bunca madur etmek”
- “istihdamı es geçen özelleştirmeler”
- “emekçilerin talep ve hak arayışı”
Daha sonra ise Tekel işçileri konusunda Nuray Mert’in mi, hükümetin mi, yoksa üçüncü sürpriz bir grubun mu haklı olduğunu belirteceğim.
Nuray Mert ve tekel işçileri hakkındaki yazımızın devamını üyelerimiz ekonomiturk2.blogspot.com blogundan okuyabilir. Üyelerimiz ayrıca borsa ve piyasa bültenimize de ücretsiz ulaşabileceklerdir. Uyelik ile ilgili bilgilere “özel üyelik detaylı bilgi” sayfasından ulaşabilirsiniz.
1 Yorum Var.:
Gülay GÖKTÜRK gecenlerde bu konuyla ilgili TEKEL işçileri uzlaşmalıdır baslikli guzel bir yazi yazdi:
Mesela parlamentodaki hiçbir siyasetçi kolay kolay Ziraat Bankası'nın "görev zararları" denen zararının milyonlarca köylüye yıllardır sudan ucuz kredi dağıtmaktan kaynaklandığını dili varıp da söyleyemiyordu. Taban fiyat uygulamasından vazgeçemiyor, tarım kesiminin neredeyse tümüyle vergi dışı kalmasına yol açan düzenlemeye dokunamıyordu. Çünkü o zaman, tarım kesimindeki milyonlarca köylüden oy alamayacağından korkuyordu.
Halk Bankası'nın birkaç düzine kişi tarafından soyulmadığını, 1993'ten o güne kadar biriken 6 katrilyonluk görev zararının yüz binlerce esnafa yüzde 45'le dağıtılan krediden kaynaklandığını geçiştirmeye çalışıyordu. Çünkü ucuz kredi beklentisi içindeki milyonlarca esnafı karşısına almak istemiyordu. KİT kamburundan kurtulmak zorunda olduğunu bildiği halde, işçi çıkarma korkusundan özelleştirme bile yapamıyor, özelleştirme yapsa bile işçi fazlasını tekrar devlete almak üzere söz veriyor çünkü yüz binlerce kamu işçisinin oyunu kaybetmekten korkuyordu.
Kısacası, çöküşü önlemenin siyasi bedelini ödemek yerine transfer politikalarına devam etmeyi ve açığı kapatmak için borçlanmayı tercih ediyordu.
Bu politika, bugün kendi siyasi geleceğini kurtarmak için, gelecek kuşakların refahından çalmak demekti.
Not: Kalin yazi bana ait.
Yorum Gönder