Nüfusun Yenilenmesi için Yeterli Olmayan Doğurganlık

Bir süredir nüfus, hamilelikten korunma yöntemleri, kürtaj ve ideal çocuk sayısı üzerine yazılar yazıyoruz (daha doğrusu patron yaziyor biz okuyoruz). Bireyler için ideal çocuk sayısı kültür, gelir durumu, iş yoğunluğu ve bireyin geleceğinin ne kadar güvende olduğuna göre değişse de, ülkeler ve coğrafyalar için bu sayının ölçütü basit: toplam doğurganlık oranı (kadın başına doğum sayısı) o ülkenin nüfusunu yenileyebilir mi, yenileyemez mi? Eğer doğurganlık oranı, ülkenin nüfusunu yenileyemez miktarda ise buna sub replacement fertility (nüfus yenilenmesi için yeterli olmayan doğurganlık) deniliyor. İnsanları daha güvende ve sağlıklı olan gelişmiş ülkeler için kadın başına 2.1 çocuğun altı yetersiz iken, yüksek ölüm oranından dolayı gelişmekte olan ülkeler için kadın başına 3 çocuğun altında bir oran yetersizdir (2.5 - 3.3 arasında).

Eğer bir ülkedeki doğurganlık oranı, nüfus yenilemesi için gerekli doğurganlık oranından az ise ve bu ülke dışarıdan göç almazsa ilerde nüfus yaşlanması ve nüfus kaybı gibi sorunlar yaşayacaktır.Yani bu oran hesaba katılmadan yapılan nüfus planlaması uygulamaları ilerde sorunlara yol açar. Buna güzel bir örnek, doğurganlık oranı resmen yerlerde sürünen ve yerli nüfusu her sene azalan
Singapurdur. Adamlar 60'lı yıllarda ilerde niteliksiz bir işgücü ordusunun önüne geçmek, yoksulların çok çocuk yapıp yoksulluklarını paylaşarak çoğaltmalarını önlemek gibi ulvi amaçlarla yoğun bir nüfus planlama uygulamasına girişmişler. Bu çabaları bugünkü zenginliklerine önemli katkı sağlamakla beraber, Singapur'un nüfusunu hızla yaşlanma ve azalma tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış. Bugün 4.5 milyon nüfuslu ülke geleceği için dışardan göçe bağımlıdır ve gelecek 20 yılda nüfusuna 2 milyon kadar yabancı entegre etmek zorundadır.




"Kiz ya da erkek, iki tane yeter."
Dogum kontrol propoganda posteri
Kaynak:
the mrbrown show

Singapur, Amerika gibi insanları birarada tutan gücü ırk, din gibi kavramlar üzerine inşaa etmemiş ve yabancıları nüfusuna entegre etmekte başarılı bir ülke olduğundan, nüfus azalması onlar için problem olmayabilir. Hatta avantaj bile olabilir. Adamlar nufuslarini dısardan insan ithal ederek takviye ediyor, ithal ederken de insanın en verimlisini, egitimlisini seciyor.


Yerel nüfustaki azalma asıl Türkiye, Japonya, Rusya, Avrupa ülkeleri, vs. gibi yabancılara soğuk bakan ve çeşitli nedenlerle yabancıları nüfusuna entegre edemeyen ülkeler için tehlikelidir. Aşağıdaki ülkeler bazında dünya doğurganlık oranı haritasına bakarsanız, Türkiye'nin çevresindeki ülkeler ile beraber kendisi için gerekli oranın altında bir doğurganlık oranına sahip olduğunu görürsünüz.



Yukarıda gelişmekte olan ülkeler için gerekli doğurganlık oranının 3 olduğundan bahsettik. Sanırım, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "en az üç çocuk doğurun" takıntısı burdan geliyor. Tabii ki o vatandaşı böyle bilimsel konularda sıkmaktansa, Türkiye'de kulağa daha hoş gelen(!) "Bunlar, kökümüzü kurutmak istiyor" söylemine başvuruyor. Bunlar kim, Saylonlular tabii ki.

Şimdi bu kadar yazdıktan sonra 3 çocuk söylemini savunacağımı sanmayın. Zira biraz düşününce kendimize şu soruyu sorabilmemiz lazım: Neden gelişmiş bir ülke 2.1 çocuğa ihtiyaç duyarken, biz 3 çocuğa ihtiyaç duyuyoruz?


Kendi yazımı burada kesip, Emrah Aydınonat'ın Tepav'dan ulaşabileceginiz Genç Nüfus, Sağlık, Eğitim ve Zenginlik yazisini tavsiye edecegim. Daha çok çocuk yapmayı düşünmeden önce, çocuklarımıza daha iyi bakmamız lazım. UNICEF’in verilerine göre Türkiye’de doğan her 1000 çocuktan 26’sı 5 yaşına gelmeden yaşama veda ediyor. Bu sayı Hollanda’da 5, Yunanistan’da ise 4. 2006 yılında 30bin kadar çocuğumuzun 5 yaşına gelmeden önce hayatını kaybetmiş.


0 Yorum Var.: