Emekli Zammı ve Emeksiz Emeklilik

Değerli ekonomist Deniz Gökçe sosyal güvenlik konusunda bu ülkenin önde gelen uzmanlarından bir tanesidir, aynı zamanda görüşlerinde de popülizmden kaçınan ve bunu yorumlarına yansıtmayan ender yazarlardandır. Türkiye ise garibanizm ve popülizm pençesindeki bir ülkedir. O yüzden bu ülkede emeklilik, emekli maaşları, emekli zamları, emeklilik yaşı, SSK Bağkur ve Emekli Sandığı sistemlerinin çarpıklıkları konularını objektif olarak analiz etmek de yürek ister. Deniz Gökçe her zaman olduğu gibi bugünkü yazısında da hiç çekinmeden, sağa sola yaranma kaygısı gütmeden gerçekleri ortaya dökmüş. Yazısının ana fikri: dün yediğimiz hurmalar bugün içimizi tırmalar.

Bir kaç gün önce Yigit Bulut'a cevaben IMF anlaşması ve faizler üzerine bir yazı yazmıştım. Deniz Gökçe de benim Yigit Bulut yazısinda belirttiğim gibi dün yediğimiz hurmaların bugün içerisinde bulunduğumuz hazin durumu doğurduğunu söylüyor. Yazısından iki tane veri kullanacağım, bir de ülkenin içerisinde bulunduğu bu vahim duruma toplumun uyanamamasının nedenlerinden biri olan akademisyenler hakkında söylediği sözleri aşağıya aktaracağım:

Ne yazık ki SSK tarafından finanse edilen ve basılan kurumun tarihi kitabı olsun, ne de bireysel emeklilik kurumları tarafından finanse edilen ve Tarih Vakfı tarafından sosyal güvenlik konusunda yazdırılan kitap, ülkemizdeki ve dünyadaki gerçekleri ve yaklaşımları aksettirmemektedir, tamamen ideolojik yazılmıştır. Bu nedenle siyasetçi ve sendikacıların, emeklilik reformunu baltalayan girişimlerine akademik camia ayıpları da ortaktır!”

Deniz Gökçe Türkiye’deki 7,3 milyon emeklinin ortalama emeklilik yaşının 46 olduğunu belirtmiş, ayrıca 18 yaşında emekli primi ödemeye başlayan bir çalışanın ise 77 yıllık hayat beklentisi olduğunu söylemiş. Yani 18 yaşında Türkiye’de çalışmaya başlamış ortalama bir kişi 28 yıl çalıştıktan sonra emekli olup, 31 yıllık emeklilik yaşantısı sürdürüyormuş. Nasıl olabilir böyle birşey yahu, aklınız alabiliyor mu? Devletin yaptığı Ponzi sistemi (ya da Titan Saadet Zinciri) denilen dolandırıcıların kullandığı sistemin yasal halidir. Bugün gençlerden alır, bugün yaşlılara ödeme yapar, gençlere de gelecekte onlar yaşlandığı zaman o zamanki gençlerden para toplayıp ödeme yapacağı vaadinde bulunur. Bu sistemi insanlar kendi başlarına yapmış olsalardı, 28 yıl çalışıp 31 yıl emeklilik sefası sürmek için Amerika’daki yatırım bankalarında çalışan parlak çocuklardan ya da kelli felli hedge fon yöneticilerinden olmaları gerekirdi. Yatırımlarınıza elde edeceğiniz getirinin reel olarak %0 olduğunu varsayarsak ortalamada gelirinizin %50’sinden daha fazlasını biriktirerek ancak bu şekilde bir yaşantıyı finanse edebilirsiniz. Devletin sizin gelirinizden yaptığı sigorta kesintileri gelirinizin %50’si kadar mı? Tasarruflarınızdan elde edeceğiniz ortalama reel getirinin ekonominin (ekonomi nedir?) reel büyüme hızına eşit olduğunu varsaysak bile bu devletin kesmesi gereken vergi oranını makul seviyelere çekemiyor. Sihirbazlar bile bizim devletin yaptığı gibi 30 yıl emeklilik sistemi numarasını hayata geçiremezler.

Anlayacağınız üzere şimdiki sistem gençlerden para çalıp bugünün yaşlılarına dağıtmak üzerine kurulmuş, ve çok uzun bir süre de sürdürülebilecek bir sistem değil. Zaten ülke gelirinin %5’i kadar bütçe açığını da şimdiki yaşlılara bu güdük emekli maaşlarını ve emekli ikramiyelerini öderken yaratıyoruz. Oysa Türkiye gibi genç bir nüfusa sahip bir ülkenin emeklilik sisteminin fazla vermesi gerekirdi bu günlerde. Bu problemin çözümü nedir? Çözüm basit, isteseniz de istemeseniz de ne olacağını sizlere söyleyeyim.

Bernie Madoff isimli sözde hedge fon yöneticisi 2008’de küresel krizin çıkmasıyla yakayı ele verdi ve milleti $50-60 milyar dolandırdığı anlaşıldı. Paraların hepsi kendi cebine gitmiş değil tabii ki. Ona yatırım yapan insanlar her sene %11 civarında bir getiri elde ettiklerini düşünüyorlarmış, yani adama $1 milyon verdiler diyelim, 12 sene sonra bu paranın yaklaşık $4 milyon olduğunu zannediyorlarmış. $60 milyar rakamı bu “$4 milyon rakamlarının toplamı”. Tabii kriz çıkınca bu ilüzyon da anlaşılmış oldu. Değerli dostlarım, bugün Türkiye’de emekli olmayı düşleyenler de bir ilüzyonun bir parçası. Devletin kendilerine 30 sene bakacağını düşünüyorlar. Bu kişiler emekli oldukları zaman veya emekliliklerinin üzerinden bir 10-15 yıl geçtikten sonra bir de farkedecekler ki devlet verdiği sözleri tutacak durumda değil. Mümkün mü böyle bir şey yahu, hiç aklınız alıyor mu, insanlar 28 yıl çalışsın 31 yıl emeklilik yapsın. Dünyanın neresinde görülmüş bu? Neticede devlet emeklilere yaptığı ödemeleri, emekli ikramiyelerini, maaş zamlarını azaltarak sistemi döndürmeye gayret edecektir, 30 yıl emeklilik hayali kuran sizlerse en yaşlı ve dirençsiz olduğunuz bir zamanda bu kötü tabloyla karşılaşacaksınız. Alacağınız emekli aylığı beklediğinizin çok altında olacak.

Değerli dostlarım, maalesef tablo bu. Kendimizi kandırmayalım. Medyadaki köşe yazarlarını, sendika başkanlarını, politikacıları dinlerseniz 55-60 yaşında emekliliği mezarda emeklilik olarak size yansıtıp prim toplamaya çalıştıklarını görürsünüz. Isterseniz gözlerinizi kapatmaya ve gerçekleri inkar etmeye devam edin. Ama inkar edemeyeceğiniz bir kaç gerçek daha söyleyeyim sizlere. Yuvarlak rakamlar verecegim. Türkiye’de 70 milyon nüfus var ve bunun sadece 25 milyonu işgücüne dahil. Bunların da 4 milyonu işsiz, geriye kalanların 9 milyonu da kayıtdışı çalışıyor. Yani kayıt içerisinde emeklilik primi yatan aşağı yukarı bir 12 milyon kişi var sadece. Bu 12 milyon kişi de 7,5 milyon emekliye bakamıyor haliyle. O yüzden de herkesten toplanan vergiler emekli aylıklarının ödemesine gidiyor. Günü geldiğinde işsizler de kayıtdışı çalışanlar da bir şekilde emekli olacaklar. Öte taraftan ker kadın sadece 2,1 çocuk doğuruyor bu günlerde. Yani Türkiye’nin nüfusu böyle giderse bir müddet sonra sabitlenecek. Yeni doğanların sayısı emekli olacaklardan daha az olacak ileriki bir tarihte. Yani sistemin döndürülmesini doğurganlık oranındaki gelişmeler de iyice zora sokacak. Bunun çözümü de herkesi 3 çocuk yapmaya teşvik etmek değil tabii ki.

Ne kadar erken soruna çözüm bulursak ileride o kadar az acı çekeriz. Gençlerin ise bugünden kendilerini hazırlamaları lazım, devletin emekli olduklarında kendilerine bakamayacağını göz önüne alsınlar, ona göre tasarruf yapsınlar. Bundan kaçış yok, her ponzi sistemi bir gün elinizde patlar.

Not: Yazı çok uzadığı için eskiden yayınlanan emeklilik sisteminin geçmişte nasıl olduğunu, emekli maaşları ve emeklilik ikramiyesini anlatan yazımızı okumanızı öneririm.

6 Yorum Var.:

C.Onat dedi ki...

Sn. Editör, memleketimizdeki çarpıklıklar saymakla bitmiyor ki: Ben emekliliğe hak kazanacağım tarihte emeklilik dilekçesi vermez de bir 10 yıl daha çalışayım, daha çok prim ödeyeyim dersem bağlanacak emekli maaşı düşüyormuş, iyi mi? Tabii ekonomik büyümeden pay almayacağımız için zaman içinde emekli maaşı yine düşecek ama seçimlere yaklaşılırken nasılsa hükümetteki parti emeklileri kollamak zorunda kalacak. Üstelik emeklilerin sayısı gün be gün artacağı için popülist politikaların devam ettirilmesi kaçınılmaz. SGK konusunda yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Bu düzenleme de insanları daha fazla çalışıp, daha çok prim üretmeye teşvik eder nitelikte olmalı. Şimdi birileri de kalkıp diyecek ki, "iyi de iş nerede?". Kardeşim ülkeyi ben yönetmiyorum ki, madem bu işe soyunan adamlar var otursun fikir üretsin, çözüm bulsunlar. Bunun için para almıyorlar mı?

kurmay dedi ki...

Elinize sağlık, bi ton yazı yazmışsın, hepsi de doğru... Ama artık yeni bir SGK yasamız ve emekli olmak için getirilen yeni koşullar var.. En önemlisi de "yaş"...

Bu blog takipçilerinin hemen hepsinin farkında olduğu şeyleri, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp getirmektense; yeni yasa bu kör talihimizi değiştirebilecek mi? "Evetse neden, hayırsa neden", bu konuda bizleri aydınlatsanız daha iyi olmaz mı?

Mehmet Şimşek'in anlattığı hikayelere benzemiş bu yazı...
Yok birbirimizden farkımız hepimiz Osmanlı bankasıyız...

milleplateaux dedi ki...

kurmay,

Su anki yasa 40 yil sonra emekli olacaklar icin, gunumuzde emekli olanlar hala gecmisteki carpik emeklilik sistemine gore erken emekli oluyor. Ama soruna acil bir cozum lazim, tek gecerli cozum de calisabilir halde iken emekliligi daha az cazip hale getirmek, bunun yolu da emekli maaslarina surekli zam yapmak degil.

kurmay dedi ki...

milleplateaux,

yasada kademeli geçiş var, mantıklı olan da budur... yoksa yatcaz kalkcaz,emeklilik yaşı 65 olcak derseniz; millet size güle güle der, yerinize gelecek olan Demirel türevleri de, ilk iş olarak emeklilik yaşını 45'lere çeker...Bunu tahmin edebilmek için prof olmaya da gerek yok... Sonuçta pirince giderken evdeki bulgurdan olmakta var...

liberallerinde böyle bir saçmalığı var... sanki toplumlar rasyonel hareket edermiş gibi... yol haritaları yok... onu geçtik, sanki sihirli değnekleri var...

bence burda itiraz geçiş sürecine olmamalı,bu geçiş sürecinde eksik,yanlış varsa nasıl düzelir, extra neler yapılabilir, ona bakmalı... dediğin mantıklı, ama tek gecerli çözüm olduğunu söylemek biraz iddialı olmuş... Kafa yormak lazım bunlara...
ideal diye birşey yoktur, ideale giden yol vardır...

milleplateaux dedi ki...

kurmay,

yukaridaki yazdiklarim liberal kimligimden degil, matematik bilgimden dolayi yaziyorum. acil bir cozum bulunmazsa eger sihirli degnege ihtiyac olacak!

ortada cok basit ama dile getirilmeyen bir gercek var. bugun yedigimiz hurmalar yarin cocuklarimizi tirmalayacak. bu gercegi ne kadar tekrar etsek az. ve bu basit bilgi bile o kadar bilinmez ki, ozellikle siklikla tekrar etmek lazim.

kurmay dedi ki...

"bugun yedigimiz hurmalar yarin cocuklarimizi tirmalayacak"

evet tırmalayacak, dün yenenler bugün bizi tırmaladığı gibi...

bizim yapabileceğimiz, çaocuklarımızı az, torunlarımızı daha da az tırmalasın, diye çareler aramak... ötesi bence masal, saat 12'yi geçince bal kabağına döneriz biz de, çocuklarımız da, torunlarımız da...

hocam, itirazım da zaten salt matematik yaklaşımlara, içinde insan olmayan hiç bir çözüm kalıcı değildir bence... yani söylediğiniz sorunların hepsi doğru,bulacağınız çözümlerde doğrudur, ama kağıt üzerindeki çözümleri uygulamak bunları çözmeyecektir...
demek istediğim bu sadece...