En buyuk problemimiz issizlik degil kucuk isletmecilige dayali ekonomi

Biz ne tür bir iktisat (Iktisat nedir) problemini çözmeye çalisiyoruz ? Vatandaslarimizin niteligi ve gayreti ne seviyede olursa olsun, onlari is sahibi yapacak para/maliye politikalari nelerdir ? Açik veren maliye politikalari uygulayarak, TL'yi zayiflatarak, enflasyon üreterek veya baska tür sihirli formüller uygulayarak bu hedefe ulasabilir miyiz ? Iktisatla ilgili olmayanlar bile 'Evet vardir oda sudur' diye ortaya çikanlarin bir çesit hokus-pokus yaptiklarindan süpheleneceklerdir. Böyle bir formülün var olabilecegine inanmak için vahim ölçülerde 'iyimser' veya 'bilgisiz' olmaniz gerekmekte.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar    Sosyalizm Nedir

Bir ülkenin üretkenligi; o ülkenin vatandaslarinin her birinin üretkenliginin topamindan ibarettir. Daha basit bir ifadeyle iki ile ikiyi topladiginizda sekiz etmez.
Türkiye'nin en büyük problemi issizlik degil, vatandaslarinin üretkenliginin çok düsük seviyelerde olmasidir.

Uzmanlar AB müzakere sürecinin AB prosedürlerini oldugu gibi alip ezberlemekten ibaret olacagini söylüyor. Bize uyar. Beynimizi kullanmamiz gerekmeyecek. Ancak dünyanin en iyi prosedürleri bile olsa, kendi sorunlarinin ne oldugunu saptayamayan bir toplum ezbercilikle düze çikabilir mi ? En büyük problemimizin issizlik oldugu ilan edildi. Hangi yöntemi kullanarak vardik bu sonuca ? ''Avrupa ülkelerinin en büyük problemi bu, bizim için de olsa olsa budur'' diyerek. Istatistik kurumlarinin ilan ettigi rakkamlara, Alman'lar Almaya için nasil anlamlar yüklüyorsa biz de aynisini yüklemeye çalisiyoruz. Arada fark varmidir, yokmudur diye kafa yormadan. Türkiye'deki ve Almanya'daki issizlik oranlari benzer seylere mi karsilik geliyor ? Bunun böyle oldugunu varsayarsak 'Onlarda oran daha yüksek, o zaman bizim durumumuz daha iyi' gibi oldukça gülünç sayilabilecek bir sonuca ulasabiliriz. Türkiye'de 'sözde islillerin' önemli kismi tarimda istihdam ediliyor, yarisi kayitdisinda çalistiriliyorsa; bu rakkam yüzde bes olsa kaç yazar, yüzde doksan bes olsa kaç.. Isteyen kalkip anket yapabilir ama ben vatandaslarimizin Almanya'da issiz kalmayi, Türkiye'de kayitdisinda veya tarimda çalismaya tercih edeceklerinden eminim..

Bizim bir nolu sorunumuz; Almanya ve pek çok diger Avrupa ülkeleri gibi issizlik degil, zenginlik yaratmayan üretimimizi daha verimli hale getiremememizdir. Örnegin daha çok istihdam yaratiyor diye küçük esnafi korumak için süper/hipermarketlere engel olabiliriz. Bu yöntemle 'sözde istihdam' korunabilir. Ama ayni zamanda toplam zenginligin artmasina engel oldugumuzdan vatandaslarimiz is sahibi olmanin faydalarindan yararlanamayacaklardir.
Bakin, aramizdaki farki göremeyecek kadar sasi olmayalim. Avrupa ekonomisi; tipki diger zengin ülkelerin ekonomileri gibi tarimda, sanayide ve hizmetlerde büyük isletmelerden olusur. Bu isletmele zenginlik havuzu olusturur. Zaten var olan bu büyük havuzu istedikleri gibi kullanabilme lüksüne sahipler. Sosyal harcamalara kaynak olusturabilmek için agir vergiler koyabilir, çalisanlarin haklarini korumak adina sert tedbirler alabilirler. Büyük isletmere karsi KOBI'leri de kollayabilirler. Ancak bizim durumumuz farkli. Bizim ülkemize 'küçük isletmecilik' hakim. Büyük isletme ise istisnai bir durum. Çok ama çok fakir olmamizin sebebi bu. Vergileri toplayamamazin sebebi de aynisi. Makus talihimizi yenebilmenin yegane yolu Avrupa'lilardan farkli olarak yalniz küçükleri degil BÜYÜKLERI de tesvik etmektir.

Lütfen hayalinizde canlandirin. En büyük yüz firmamizdan bin tane daha olsaydi Türkiye nasil bir ülke olurdu ? Bu saptamayi yaparsak problemlerimize getirdigimiz çözümlerin bazilarinin 'AB standartlariyla' çelisebilecegini görürüz. En azindan önceliklerimiz farkli olabilir. Bizim önümüzü tikayan iki sorun var: Kendi ölçülerimize göre çok kati emek piyasasi ve büyük isletmelerin Türkiye'de konumlandirilmasini imkan vermeyen yüksek vergi oranlari (herkes farkinda oldugu için düsük egitim seviyesini saymiyorum). Niye kayitaltindaki isletmeler isci almamak bu kadar gayret sarfediyorlar dersiniz ? Isten çikarmakta zorlandiklari için. Bir isletmeye isci çikarmayi ne kadar zorlastirirsaniz, isci alirken o kadar fazla düsünür. Çalisanin lehine oldugu zannedilen bu uygulamalar, özellikle egitimli olmayan vatandaslarimizin gerçek islere kavusmalarini engeller. Onlari kayitdisi isletmelerde sürünmeye mahkum eder. Peki bu insanlarin haklarini kim koruyacak ? Sizin sosyal politikalariniz; devlette veya kayitli özel sektörde istihdam edilen bir avuç sansli vatandasin disina tasmiyorsa, 'AB normlarinda' kanunlar çikarmaniz neye yarar ?
Hiç KOBI'lerde çalistiniz mi ? Ben gençligimde çalistim. Kimseye de tavsiye etmem. Sunu iddia ederim; büyük isletmelerde çalisanlarin kanun karsisindaki haklarini küçük isletmedekiler düzeyine indirseniz bile, büyük isletmenin çalisani olmak küçük isletmenin çalisani olmaktan fersah fersah iyidir. Bakin Fransa gibi bu konuda çok kati görünen ülke bile, en azindan genç insanlarin is bulabilme imkanlarini artirmak için emek piyasasini esnetmekten baska çare bulamiyor. Almanya, her ne kadar yeterli olmasa bile emek piyasasinda reform yapmaya çalisiyor. Bizim durumumuzdan çok daha iyi olan ülkeler bile bu ise soyundular. Biz ne yapiyoruz ? Durumumuzu saptamakta acz içinde oldugumuz için AB mevzuatina harfiyle uymanin bizim için yeterli olacagini zannediyoruz. Bu yöntemin yüzyilin basinda yapmaya çalistigimiz batililasma çabalarindan ne farki var ?

ahmet çavuşoğlu

4 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Su yazilari okumanizi tavsiye ederim:

https://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=52009&KTG_KOD=177&ForArsiv=1

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=52180&ForArsiv=1

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=58813&ForArsiv=1

ahmet dedi ki...

Tesekkürler.

Yazilar tabloyu ortaya koyuyor.
Yürürlükteki mevzuat isyerlerini 'küçük' kalmaya mahkum ediyor.
Isletmeleri zorla küçülterek, rekabet güçlerini körelterek, çalisanlara fayda saglanabilecegini hayal etmek cehalet degilse nedir ?

Dikkat ediyor musunuz ?
Otuz kisiden fazla çalisaniniz varsa isten çikarirken tazminat ödemek yeterli olmuyor, 'hakli' gerekçe de göstermeniz gerekiyor. Peki, çalisanlari koruyan bu 'sosyal' hak niye 29 kisilik isyerlerinde çalisanlara fazla görülüyor ? Birisi Türkiye Cumhuriyetinin vatandasiyken öbürü başka bir şey mi ? Bu kanunlar yürürlükteyken nasil oluyor da anayasamiz delinmiyor ? Bilen var mi ?

Adsız dedi ki...

Ahmet bey ben söylediklerinize katılmıyorum.Bence meseleyi sığ bir biçimde ele almışsınız.Üretimin belirli büyük işletmelerin elinde toplanmasının ekonominin geneli için çıkaracağı olumsuzlukları göz ardı ediyorsunuz.Söz konusu mevzuatın Türkiye'nin ihtiyaçlarına karşı yararsız olduğunun farkındayım ama meselinin sizin söylediğiniz gibi çözülebileceğinden de çok emin değilim.Şahsen bir Tayvan örneğini bu açıdan ele almanızı tavsiye ederim.

ahmet dedi ki...

Bakin, 'kopyalasak kopyalasak kimi
kopyalasak' nakaratiyla bir yere varamayiz.

Bu yazi sunu anlatmak istiyordu:

ONCE PROBLEMLERIMIZI TANIMLAYALIM, daha sonra bunlari çözmek adina birilerini kopyalamamiz gerekiyorsa kopyalayalim. Seçtigimiz model AB olabilir, ABD olabilir, Çin olabilir veya sizin önerdiginiz gibi Tayvan olabilir. Dünyada fotokopisini çekebilecegimiz birilerini bulmak o kadar sorun degil.

Ama her durumda ithal ettigimiz modelde ufak da olsa adaptasyon yapmak zorundayiz. Sirf orjinallik olsun diye degil, konumumuzun dünyanin hiç bir yeriyle tam olarak örtüsmeyecegi için.

Anlasilan o ki Lale devrinden bu yana hemen her seyi oldugu gibi ithal etme gelenegimiz var. En basta milliyetçigimiz, dinciligimiz, solculugumuz kopya. AB'ciligimiz de ayni kopyalama geleneginin bir parçasi. Tamam. Anliyorum. Dünyada 7 milyar insan varken biz topu topu 70 milyonuz. Insanlik ailesinin küçük bir parçasiyiz. Elbette pek çok sey disardan gelecek, her seyimizle orjinal olmaya kalkmak ahmakliktan öte bir sey olmaz. AMA aldigimiz yöntemlerin içerigini kavramak zorundayiz. Aksi durumda kendi problemlerimizle korolasyon kuramayiz.

Büyük isletmelere niye düsmanlik duyuluyor ? Çünkü bati dünyasinda böyle bir gelenek var. Bizde 'onlar böyle düsünüyorsa dogrudur' diye düsünüyoruz. Kendimize 'bizde onlarda oldugu gibi büyük isletme var mi' diye sormuyoruz. Her gülün dikeni olabilir. Büyük isletmeciligin zenginligini yasarkan bazi problemler de karsilasmis olabilirler. AMA BIZ ONLARIN POZISYONUNDA DEGILIZ. Baska bir örnek : 'Efendim sendikal haklar AB standartlarina kavusturalim'. Kavusturalim kardesim. Ancak sendikal haklarin kullanilabilecegi sendikalarin yasabilecegi isletmeleri nereden bulacagiz ? Bu isletmeler olmadigi takdirde kavustursaniz kaç yazar, kavusturmasaniz kaç.

Ekonomitürk blogunun arkasina not düsen arkadaslari okuyorum. Seviyeleri çok yüksek. Dogrusunu söylemek gerekirse bu beni endislendiriyor. Bazen kendime sunu söylüyorum: 'Aslinda ben degil bu arkadaslar yazmali'. Ama rekabetten kaçmam. Yarismiyorsak hayattan zevk de alamayiz. Hep birlikte ufakda olsa 'orjinallik' yapabiliriz. Kapasitemiz var. Lütfen görüslerinizi yazmaktan çekinmeyiniz. Fikirlerinizin olaganüstü olmasina gerek yok. Türkiye'yi kurtaracak degiliz.

ahmet çavuşoğlu